Surah Az-Zumar - Turkish Translation by Ali Fikri Yavuz
تَنزِيلُ ٱلۡكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَكِيمِ
Bu Kitab’ın indirilmesi, aziz, hakim olan Allah’dandır
Surah Az-Zumar, Verse 1
إِنَّآ أَنزَلۡنَآ إِلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ بِٱلۡحَقِّ فَٱعۡبُدِ ٱللَّهَ مُخۡلِصٗا لَّهُ ٱلدِّينَ
(Ey Rasûlüm), emin ol ki, biz sana bu Kitab’ı hak olarak indirdik. O halde sen de, Allah’a ibadette, O’na ihlâs ile kulluk et
Surah Az-Zumar, Verse 2
أَلَا لِلَّهِ ٱلدِّينُ ٱلۡخَالِصُۚ وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ أَوۡلِيَآءَ مَا نَعۡبُدُهُمۡ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَآ إِلَى ٱللَّهِ زُلۡفَىٰٓ إِنَّ ٱللَّهَ يَحۡكُمُ بَيۡنَهُمۡ فِي مَا هُمۡ فِيهِ يَخۡتَلِفُونَۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي مَنۡ هُوَ كَٰذِبٞ كَفَّارٞ
İyi bil ki, halis din ancak Allah’ındır. Ondan başka, kendilerine bir takım dostlar (mabutlar) edinenler de şöyle diyorlar: “- Biz onlara (putlara) ibadet etmiyoruz, ancak bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye yapıyoruz.” Elbette Allah, onlarla müminler arasında, ihtilâf edib durdukları şeyde (din hususunda) hükmünü verecektir. Muhakkak ki Allah, yalancı olan, kâfir olan kimseyi doğru yola çıkarmaz
Surah Az-Zumar, Verse 3
لَّوۡ أَرَادَ ٱللَّهُ أَن يَتَّخِذَ وَلَدٗا لَّٱصۡطَفَىٰ مِمَّا يَخۡلُقُ مَا يَشَآءُۚ سُبۡحَٰنَهُۥۖ هُوَ ٱللَّهُ ٱلۡوَٰحِدُ ٱلۡقَهَّارُ
Allah bir evlâd edinmek isteseydi, elbette yaratacağından dileyeceğini seçecekti. (Fakat bundan) O münezzehtir. O, her şeye galib, ortağı ve evlâdı olmıyan tek Allah’dır
Surah Az-Zumar, Verse 4
خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ بِٱلۡحَقِّۖ يُكَوِّرُ ٱلَّيۡلَ عَلَى ٱلنَّهَارِ وَيُكَوِّرُ ٱلنَّهَارَ عَلَى ٱلَّيۡلِۖ وَسَخَّرَ ٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَۖ كُلّٞ يَجۡرِي لِأَجَلٖ مُّسَمًّىۗ أَلَا هُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡغَفَّـٰرُ
Gökleri ve yeri hak ile (hikmetle) yarattı; geceyi gündüzün üzerine bürüyor, gündüzü de gecenin üzerine bürüyor (sarıyor). Güneşi ve ayı, insanların menfaatine bağladı. Her biri muayyen bir vakte kadar (hareket ve) cereyan etmektedir. Bil ki, O Azîz’dir = her şeye galibdir, Gaffâr’dır = çok bağışlayandır
Surah Az-Zumar, Verse 5
خَلَقَكُم مِّن نَّفۡسٖ وَٰحِدَةٖ ثُمَّ جَعَلَ مِنۡهَا زَوۡجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنَ ٱلۡأَنۡعَٰمِ ثَمَٰنِيَةَ أَزۡوَٰجٖۚ يَخۡلُقُكُمۡ فِي بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمۡ خَلۡقٗا مِّنۢ بَعۡدِ خَلۡقٖ فِي ظُلُمَٰتٖ ثَلَٰثٖۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمۡ لَهُ ٱلۡمُلۡكُۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ فَأَنَّىٰ تُصۡرَفُونَ
(Allah), sizi bir kişiden (Adem’den) yarattı. Sonra Adem’in kendisinden eşini (Havva’yı) yarattı. (Deve, sığır, koyun ve keçiden erkekli ve dişili olmak üzere) sizin için (bu) davarlardan sekiz çift yarattı. Sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde (karın, rahim ve zar içinde) bir yaratılıştan sonra diğer bir yaratılışa çevirib kemale erdiriyor. İşte Rabbiniz olan Allah! Mülk O’nundur; O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur. Böyle iken (O’na ibadet etmekten) nasıl çevriliyorsunuz
Surah Az-Zumar, Verse 6
إِن تَكۡفُرُواْ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَنِيٌّ عَنكُمۡۖ وَلَا يَرۡضَىٰ لِعِبَادِهِ ٱلۡكُفۡرَۖ وَإِن تَشۡكُرُواْ يَرۡضَهُ لَكُمۡۗ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٞ وِزۡرَ أُخۡرَىٰۚ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُم مَّرۡجِعُكُمۡ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَۚ إِنَّهُۥ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Eğer küfre dalarsanız, şübhe yok ki Allah sizden müstağnidir; (hiç bir şeyinize muhtaç değildir). O kadar var ki, kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükreder de imana gelirseniz, sizin hesabınıza ona razı olur. Bir günahkâr da diğerinin günahını çekecek değildir. Sonra Rabbinizedir dönüşünüz. O vakit bütün yaptıklarınızı size haber verecektir; çünkü O, bütün kalblerdekini kemaliyle bilendir
Surah Az-Zumar, Verse 7
۞وَإِذَا مَسَّ ٱلۡإِنسَٰنَ ضُرّٞ دَعَا رَبَّهُۥ مُنِيبًا إِلَيۡهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُۥ نِعۡمَةٗ مِّنۡهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدۡعُوٓاْ إِلَيۡهِ مِن قَبۡلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَادٗا لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِۦۚ قُلۡ تَمَتَّعۡ بِكُفۡرِكَ قَلِيلًا إِنَّكَ مِنۡ أَصۡحَٰبِ ٱلنَّارِ
İnsana bir keder dokunduğu vakit, Rabbine bütün gönlünü vererek O’na dua eder. Sonra (Allah), katından ona bir nimet verdiği zaman, önceden Allah’a dua ettiği hali unutur da, Allah yolundan saptırmak için Allah’a ortaklar (eşler) koşmağa başlar. (Ey Rasûlüm) de ki: “- Küfrünle biraz zevklenedur, muhakkak sen ateşliklerdensin.”
Surah Az-Zumar, Verse 8
أَمَّنۡ هُوَ قَٰنِتٌ ءَانَآءَ ٱلَّيۡلِ سَاجِدٗا وَقَآئِمٗا يَحۡذَرُ ٱلۡأٓخِرَةَ وَيَرۡجُواْ رَحۡمَةَ رَبِّهِۦۗ قُلۡ هَلۡ يَسۡتَوِي ٱلَّذِينَ يَعۡلَمُونَ وَٱلَّذِينَ لَا يَعۡلَمُونَۗ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ
(Kâfir mi hayırlıdır), yoksa ahiretin azabından korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak, o gece saatlerinde kalkıp secde ve kıyam halinde ibadet eden mi? (Ey Rasûlüm, onlara) de ki; “- Hiç bilenlerle bilmiyenler bir olur mu?” Ancak gerçek akıl sahibleri anlar (öğüd alır)
Surah Az-Zumar, Verse 9
قُلۡ يَٰعِبَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱتَّقُواْ رَبَّكُمۡۚ لِلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ فِي هَٰذِهِ ٱلدُّنۡيَا حَسَنَةٞۗ وَأَرۡضُ ٱللَّهِ وَٰسِعَةٌۗ إِنَّمَا يُوَفَّى ٱلصَّـٰبِرُونَ أَجۡرَهُم بِغَيۡرِ حِسَابٖ
(Ey Rasûlüm, tarafımdan şöyle) söyle: “- Ey iman eden kullarım! Allah’dan, (emirlerine sarılıb yasaklarından sakınmakla) korkun. Bu dünyada (Allah’a itaat ederek) güzel ve iyi iş yapanlara, (ahirette) güzel bir mükâfat (cennet) vardır. Allah’ın arazisi geniştir; (daraldığınız yerden başka memleketlere hicret edebilirsiniz). Ancak (Allah yolunda) sabredenlere mükâfatları hesabsız verilecektir.”
Surah Az-Zumar, Verse 10
قُلۡ إِنِّيٓ أُمِرۡتُ أَنۡ أَعۡبُدَ ٱللَّهَ مُخۡلِصٗا لَّهُ ٱلدِّينَ
(Ey Rasûlüm), de ki: “- Ben, Allah’a O’nun dininden ihlâs sahibi olarak ibadet etmekle emrolundum
Surah Az-Zumar, Verse 11
وَأُمِرۡتُ لِأَنۡ أَكُونَ أَوَّلَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ
Ve (yine) müslümanların ilki olmakla emrolundum.”
Surah Az-Zumar, Verse 12
قُلۡ إِنِّيٓ أَخَافُ إِنۡ عَصَيۡتُ رَبِّي عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٖ
De ki: “- Rabbime isyan edersem, (ey kâfirler sizin yolunuza meyl edersem) büyük bir günün azabından korkarım.”
Surah Az-Zumar, Verse 13
قُلِ ٱللَّهَ أَعۡبُدُ مُخۡلِصٗا لَّهُۥ دِينِي
De ki: “- Dinimi Allah’a hâlis kılarak O’na ibadet ederim
Surah Az-Zumar, Verse 14
فَٱعۡبُدُواْ مَا شِئۡتُم مِّن دُونِهِۦۗ قُلۡ إِنَّ ٱلۡخَٰسِرِينَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ وَأَهۡلِيهِمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۗ أَلَا ذَٰلِكَ هُوَ ٱلۡخُسۡرَانُ ٱلۡمُبِينُ
Artık siz de O’ndan başka dilediğinize tapın.” De ki: “- Asıl hüsrana düşenler, kıyamet günü hem kendilerini, hem de kendilerine bağlı olanları hüsrana düşürenlerdir.” İyi bilin ki, apaçık ziyan işte budur
Surah Az-Zumar, Verse 15
لَهُم مِّن فَوۡقِهِمۡ ظُلَلٞ مِّنَ ٱلنَّارِ وَمِن تَحۡتِهِمۡ ظُلَلٞۚ ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ ٱللَّهُ بِهِۦ عِبَادَهُۥۚ يَٰعِبَادِ فَٱتَّقُونِ
O kâfirlerin üstelerinde ateşten tabakalar, altlarında da ateşten tabakalar var. İşte Allah, böyle (bir azabla) kullarını korkutuyor. Ey kullarım! O halde benden korkun
Surah Az-Zumar, Verse 16
وَٱلَّذِينَ ٱجۡتَنَبُواْ ٱلطَّـٰغُوتَ أَن يَعۡبُدُوهَا وَأَنَابُوٓاْ إِلَى ٱللَّهِ لَهُمُ ٱلۡبُشۡرَىٰۚ فَبَشِّرۡ عِبَادِ
Putlara ve şeytana ibadet etmekten sakınıb da tam gönülle Allah’a yönelenlere gelince, onlara müjde vardır. O halde kullarımı müjdele
Surah Az-Zumar, Verse 17
ٱلَّذِينَ يَسۡتَمِعُونَ ٱلۡقَوۡلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحۡسَنَهُۥٓۚ أُوْلَـٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ هَدَىٰهُمُ ٱللَّهُۖ وَأُوْلَـٰٓئِكَ هُمۡ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ
O kullarım ki, (Kur’an’ı) dinlerler sonra da onun en güzelini (en açığını ve kuvvetlisini) tatbik ederler. İşte bunlar Allah’ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir ve bunlar gerçek akıl sahibleridir
Surah Az-Zumar, Verse 18
أَفَمَنۡ حَقَّ عَلَيۡهِ كَلِمَةُ ٱلۡعَذَابِ أَفَأَنتَ تُنقِذُ مَن فِي ٱلنَّارِ
Artık (Allah’ın ilim ve takdirinde) üzerine azab vacib olmuş o ateşteki kimseyi, sen mi kurtaracaksın? (Ey Rasûlüm, buna kimsenin gücü yetmez)
Surah Az-Zumar, Verse 19
لَٰكِنِ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ رَبَّهُمۡ لَهُمۡ غُرَفٞ مِّن فَوۡقِهَا غُرَفٞ مَّبۡنِيَّةٞ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۖ وَعۡدَ ٱللَّهِ لَا يُخۡلِفُ ٱللَّهُ ٱلۡمِيعَادَ
Fakat Rablerinden korkanlar için, -altlarından ırmaklar akar- birbiri üzerine bina edilmiş yüksek köşkler var. (Bu onlara) Allah’ın vaadidir; Allah vaadinden caymaz
Surah Az-Zumar, Verse 20
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَسَلَكَهُۥ يَنَٰبِيعَ فِي ٱلۡأَرۡضِ ثُمَّ يُخۡرِجُ بِهِۦ زَرۡعٗا مُّخۡتَلِفًا أَلۡوَٰنُهُۥ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَىٰهُ مُصۡفَرّٗا ثُمَّ يَجۡعَلُهُۥ حُطَٰمًاۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكۡرَىٰ لِأُوْلِي ٱلۡأَلۡبَٰبِ
(Ey Rasûlüm), görmedin mi ki, Allah gökten bir yağmur indirib de onu, yerde menbalara sokmuştur. Sonra o yağmur sebebiyle türleri çeşit çeşit ekinler bitiriyor. Sonra ekin kuruyor da onu (yeşilken) sararmış görürsün. Sonra da Allah onu bir çöp haline getirir (İşte dünya saltanatı da böyledir). Muhakkak ki bunda, gerçek akıl sahibleri için (Allah’ın mutlak varlığına ve kudretine delâlet eden) bir öğüt ve uyarma var
Surah Az-Zumar, Verse 21
أَفَمَن شَرَحَ ٱللَّهُ صَدۡرَهُۥ لِلۡإِسۡلَٰمِ فَهُوَ عَلَىٰ نُورٖ مِّن رَّبِّهِۦۚ فَوَيۡلٞ لِّلۡقَٰسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكۡرِ ٱللَّهِۚ أُوْلَـٰٓئِكَ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٍ
Allah’ın İslâm nuru ile kalbine genişlik verdiği kimse, kalbi mühürlü nursuz gibi midir? Elbette o, Rabbinden bir hidayet üzeredir. O halde, vay o Allah’ın zikrini terk eden kalbleri katılara!...Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler
Surah Az-Zumar, Verse 22
ٱللَّهُ نَزَّلَ أَحۡسَنَ ٱلۡحَدِيثِ كِتَٰبٗا مُّتَشَٰبِهٗا مَّثَانِيَ تَقۡشَعِرُّ مِنۡهُ جُلُودُ ٱلَّذِينَ يَخۡشَوۡنَ رَبَّهُمۡ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمۡ وَقُلُوبُهُمۡ إِلَىٰ ذِكۡرِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكَ هُدَى ٱللَّهِ يَهۡدِي بِهِۦ مَن يَشَآءُۚ وَمَن يُضۡلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنۡ هَادٍ
Allah, kelâmın en güzeli olan Kur’an’ı, (icaz, hikmet ve belâğatda) ayetleri birbirine benzer, mükerrer (kıssa ve öğütlerle dolu) bir kitab halinde indirdi. Öyle ki, Rablerinden (iç duygusu ile) korkanların derileri, ondan ürperir. Sonra derileri de, kalbleri de Allah’ın zikrine (dönerek rahmet ayetleriyle) yumuşar. İşte bu Kitab, Allah’ın (insanlar için gönderdiği) rehberidir. Allah onunla dilediğine hidayet verir. Kimi de Allah saptırırsa, artık ona hidayet edecek yoktur
Surah Az-Zumar, Verse 23
أَفَمَن يَتَّقِي بِوَجۡهِهِۦ سُوٓءَ ٱلۡعَذَابِ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۚ وَقِيلَ لِلظَّـٰلِمِينَ ذُوقُواْ مَا كُنتُمۡ تَكۡسِبُونَ
Kıyamet günü, o şiddetli azabdan yüzünü kaçındıran (bu suretle kendini ateşten korumak isteyen) kimse, hiç o azabdan emin olan kimse gibi olur mu? O kâfirlere (cehennem melekleri tarafından) şöyle denir:” - Tadın bakalım (dünyada) yaptıklarınızın cezasını...”
Surah Az-Zumar, Verse 24
كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ فَأَتَىٰهُمُ ٱلۡعَذَابُ مِنۡ حَيۡثُ لَا يَشۡعُرُونَ
(Ey Rasûlüm, senin) o kavminden evvelkiler de peygamberlerini yalanladılar. Bunun üzerine ummadıkları bir yerden kendilerine azab iniverdi
Surah Az-Zumar, Verse 25
فَأَذَاقَهُمُ ٱللَّهُ ٱلۡخِزۡيَ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَكۡبَرُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ
Böylece Allah onlara dünya hayatında zilleti taddırdı. Ahiret azabı ise, elbette daha büyüktür. Eğer bilselerdi (bundan ibret alırlardı)
Surah Az-Zumar, Verse 26
وَلَقَدۡ ضَرَبۡنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ مِن كُلِّ مَثَلٖ لَّعَلَّهُمۡ يَتَذَكَّرُونَ
Gerçekten biz bu Kur’an’da, insanlar için her şeyden misal getirdik; olur ki (onlardan) öğüd alırlar
Surah Az-Zumar, Verse 27
قُرۡءَانًا عَرَبِيًّا غَيۡرَ ذِي عِوَجٖ لَّعَلَّهُمۡ يَتَّقُونَ
Onu pürüzsüz ve dosdoğru Arabca bir Kur’an olarak indirdik. Gerek ki, küfürden sakınsınlar
Surah Az-Zumar, Verse 28
ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا رَّجُلٗا فِيهِ شُرَكَآءُ مُتَشَٰكِسُونَ وَرَجُلٗا سَلَمٗا لِّرَجُلٍ هَلۡ يَسۡتَوِيَانِ مَثَلًاۚ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ
(Allah’a ortak koşanlarla, Allah’ı eşsiz tanıyanların durumuna dair) Allah şöyle bir misal vermiştir: (Köle) bir adam ki, onun bir takım ortakları (efendileri) var, (her biri kendisine ayrı ayrı şeyler emrederek) çekiştirib duruyorlar. Başka bir (köle) adam da, husûsi olarak bir efendinin, (ortağı yok). Hiç bu ikisinin hali bir olur mu? (İşte muvahhid ile müşrik de böyledir, müsavi olmazlar). Bütün hamd Allah’ındır, fakat kâfirlerin çoğu (Allah’ın ortağı olmadığını) bilmezler
Surah Az-Zumar, Verse 29
إِنَّكَ مَيِّتٞ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ
(Ey Rasûlüm), elbette sen öleceksin ve elbette o kâfirler de ölecekler
Surah Az-Zumar, Verse 30
ثُمَّ إِنَّكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ عِندَ رَبِّكُمۡ تَخۡتَصِمُونَ
Sonra kıyamet günü, hepiniz Rabbinizin huzurunda (haklı haksız) birbirinizden davacı olacaksınız
Surah Az-Zumar, Verse 31
۞فَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى ٱللَّهِ وَكَذَّبَ بِٱلصِّدۡقِ إِذۡ جَآءَهُۥٓۚ أَلَيۡسَ فِي جَهَنَّمَ مَثۡوٗى لِّلۡكَٰفِرِينَ
Artık o kimseden daha zalim kim olabilir ki, Allah’a karşı yalan söylemiş; doğruyu (Kur’an’ı) da, kendisine geldiği vakit yalanlamıştır. Kâfirlerin yeri cehennemde değil midir
Surah Az-Zumar, Verse 32
وَٱلَّذِي جَآءَ بِٱلصِّدۡقِ وَصَدَّقَ بِهِۦٓ أُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُتَّقُونَ
Doğruyu (Kur’an’ı) getiren (Hz. Peygamber s.a.s.) ve O’nu tasdik eden (müminler) ise, işte bunlar takva sahibi kimselerdir
Surah Az-Zumar, Verse 33
لَهُم مَّا يَشَآءُونَ عِندَ رَبِّهِمۡۚ ذَٰلِكَ جَزَآءُ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Onlara, Rableri katında, ne dilerlerse var. İşte bu, güzel ve iyi iş görenlerin mükâfatıdır
Surah Az-Zumar, Verse 34
لِيُكَفِّرَ ٱللَّهُ عَنۡهُمۡ أَسۡوَأَ ٱلَّذِي عَمِلُواْ وَيَجۡزِيَهُمۡ أَجۡرَهُم بِأَحۡسَنِ ٱلَّذِي كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Çünkü Allah, onların daha önce işledikleri amelin en kötüsünü bile örtüb bağışlayacak ve yapmakta oldukları güzel amellerin en güzeli ile mükâfatlarını kendilerine verecektir
Surah Az-Zumar, Verse 35
أَلَيۡسَ ٱللَّهُ بِكَافٍ عَبۡدَهُۥۖ وَيُخَوِّفُونَكَ بِٱلَّذِينَ مِن دُونِهِۦۚ وَمَن يُضۡلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنۡ هَادٖ
Allah, kuluna (Peygamberine) kâfi değil mi? (Ey Rasûlüm, durmuşlar da) seni Allah’dan başkalarıyla (putlarla) korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık ona hidayet edecek yoktur
Surah Az-Zumar, Verse 36
وَمَن يَهۡدِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن مُّضِلٍّۗ أَلَيۡسَ ٱللَّهُ بِعَزِيزٖ ذِي ٱنتِقَامٖ
Kime de Allah hidayet verirse, onu da saptıracak yoktur. Allah, (imansızlara) galib gelen intikam sahibi değil midir
Surah Az-Zumar, Verse 37
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۚ قُلۡ أَفَرَءَيۡتُم مَّا تَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ إِنۡ أَرَادَنِيَ ٱللَّهُ بِضُرٍّ هَلۡ هُنَّ كَٰشِفَٰتُ ضُرِّهِۦٓ أَوۡ أَرَادَنِي بِرَحۡمَةٍ هَلۡ هُنَّ مُمۡسِكَٰتُ رَحۡمَتِهِۦۚ قُلۡ حَسۡبِيَ ٱللَّهُۖ عَلَيۡهِ يَتَوَكَّلُ ٱلۡمُتَوَكِّلُونَ
(Ey Rasûlüm), muhakkak ki o müşriklere sorsan: “- Gökleri ve yeri kim yarattı?” Şübhesiz: “- Allah” diyecekler. Sen de ki: “- O halde bana haber verin bakalım: Allah bana bir keder dilerse, sizin Allah’dan başka taptıklarınız O’nun bu zararını giderebilir mi? Yahud Allah, bana bir nimet ve afiyet dilerse, onlar O’nun bu nimetini engelleyebilirler mi?” De ki: “- Allah, bana yeter. Hep tevekkül edenlerin tevekkülü ancak O’nadır.”
Surah Az-Zumar, Verse 38
قُلۡ يَٰقَوۡمِ ٱعۡمَلُواْ عَلَىٰ مَكَانَتِكُمۡ إِنِّي عَٰمِلٞۖ فَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَ
De ki: “- Ey kavmim! Bulunduğunuz hal (küfür ve düşmanlık) üzere çalışın. Elbet ben de çalışıyorum. Artık yakında bileceksiniz
Surah Az-Zumar, Verse 39
مَن يَأۡتِيهِ عَذَابٞ يُخۡزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيۡهِ عَذَابٞ مُّقِيمٌ
Kimmiş o kendisine rüsvay edici bir azab gelecek olan ve üzerine devamlı bir azab incek olan?”
Surah Az-Zumar, Verse 40
إِنَّآ أَنزَلۡنَا عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ لِلنَّاسِ بِٱلۡحَقِّۖ فَمَنِ ٱهۡتَدَىٰ فَلِنَفۡسِهِۦۖ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيۡهَاۖ وَمَآ أَنتَ عَلَيۡهِم بِوَكِيلٍ
(Ey Rasûlüm), Biz sana Kur’an’ı, insanlar için (hidayet bulsunlar diye) hak ile indirdik. Artık kim doğru yola gelirse, kendi menfaatınadır. Kim de saparsa, ancak kendi zararına sapmış olur. Sen, değilsin onların üzerine vekil
Surah Az-Zumar, Verse 41
ٱللَّهُ يَتَوَفَّى ٱلۡأَنفُسَ حِينَ مَوۡتِهَا وَٱلَّتِي لَمۡ تَمُتۡ فِي مَنَامِهَاۖ فَيُمۡسِكُ ٱلَّتِي قَضَىٰ عَلَيۡهَا ٱلۡمَوۡتَ وَيُرۡسِلُ ٱلۡأُخۡرَىٰٓ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمًّىۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَتَفَكَّرُونَ
Allah, nefislerin ölümü zamanında, henüz ölmemişlerin de uyudukları sırada canlarını alır. Böylece üzerine ölüm hükmünü verdiği ruhları (kıyamete kadar) alıkor, diğerlerini (uykudakileri) mukadder bir müddete (ecellerinin sonuna) kadar salıverir. Şübhe yok ki bunda düşünür bir kavim için, (Allah’ın kudret ve ilmine delâlet eden) alâmetler var
Surah Az-Zumar, Verse 42
أَمِ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ شُفَعَآءَۚ قُلۡ أَوَلَوۡ كَانُواْ لَا يَمۡلِكُونَ شَيۡـٔٗا وَلَا يَعۡقِلُونَ
Yoksa (o Mekke kâfirleri), Allah’dan başkasını şefaatçılar mı edindiler? (Kendilerine şefaat etmek için putlara mı tapıyorlar?) de ki: “- (O putlar), bir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi? (Şefaat edecekler).”
Surah Az-Zumar, Verse 43
قُل لِّلَّهِ ٱلشَّفَٰعَةُ جَمِيعٗاۖ لَّهُۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ ثُمَّ إِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
De ki: “- Bütün şefaat Allah’ın kudretindedir. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra (ahirette) hep döndürülüb O’na götürüleceksiniz.”
Surah Az-Zumar, Verse 44
وَإِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَحۡدَهُ ٱشۡمَأَزَّتۡ قُلُوبُ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِۖ وَإِذَا ذُكِرَ ٱلَّذِينَ مِن دُونِهِۦٓ إِذَا هُمۡ يَسۡتَبۡشِرُونَ
Böyle iken, Allah ortaksız olarak anıldığı vakit, ahirete iman etmiyenlerin yürekleri tiksinir de, O’ndan başka putlar anıldığı vakit hemen yüzleri güler
Surah Az-Zumar, Verse 45
قُلِ ٱللَّهُمَّ فَاطِرَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ عَٰلِمَ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ أَنتَ تَحۡكُمُ بَيۡنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُواْ فِيهِ يَخۡتَلِفُونَ
De ki: “- Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybi ve hazırı bilen Allahım! Kularının arasında, o ayrılığa düştükleri (dine ait) şeyler hakkında sen hüküm vereceksin.”
Surah Az-Zumar, Verse 46
وَلَوۡ أَنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ مَا فِي ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعٗا وَمِثۡلَهُۥ مَعَهُۥ لَٱفۡتَدَوۡاْ بِهِۦ مِن سُوٓءِ ٱلۡعَذَابِ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۚ وَبَدَا لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ مَا لَمۡ يَكُونُواْ يَحۡتَسِبُونَ
Eğer bütün arzdakiler -bir misli beraber- o kâfirlerin olsa, kıyamet günü azabın kötülüğünden kurtulmak için onu mutlak feda ederlerdi. Artık zannetmedikleri bir azab, Allah tarafından onlar için meydana çıkmıştır
Surah Az-Zumar, Verse 47
وَبَدَا لَهُمۡ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواْ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
O kâfirlerin dünyada işledikleri amellerin fenalıkları, karşılarına çıkmış ve alay edib durdukları şeylerin cezası kendilerini sarmıştır
Surah Az-Zumar, Verse 48
فَإِذَا مَسَّ ٱلۡإِنسَٰنَ ضُرّٞ دَعَانَا ثُمَّ إِذَا خَوَّلۡنَٰهُ نِعۡمَةٗ مِّنَّا قَالَ إِنَّمَآ أُوتِيتُهُۥ عَلَىٰ عِلۡمِۭۚ بَلۡ هِيَ فِتۡنَةٞ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ
(Nankör) insana bir zarar dokundu mu, bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdik mi: “-Bu, bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir.” der. Doğrusu bu bir imtihandır; fakat çokları bilmezler
Surah Az-Zumar, Verse 49
قَدۡ قَالَهَا ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ فَمَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَكۡسِبُونَ
Onlardan (senin kavminden) evvelkiler de bu sözü söylemişlerdi. Fakat o kazandıkları küfür kendilerini kurtarmadı
Surah Az-Zumar, Verse 50
فَأَصَابَهُمۡ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواْۚ وَٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنۡ هَـٰٓؤُلَآءِ سَيُصِيبُهُمۡ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواْ وَمَا هُم بِمُعۡجِزِينَ
Sonunda işledikleri fenalıkların cezası başlarına geçti. Şu Mekke kâfirlerinden zulmedenlere gelince, onlara da ettikleri fenalıkların cezası çarpacaktır ve (Allah’ın azabından) kurtulacak değillerdir
Surah Az-Zumar, Verse 51
أَوَلَمۡ يَعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقۡدِرُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
O kâfirler hâlâ bilmediler mi ki, Allah, dilediğine rızkı genişletir, dilediğine de kısar. Şübhesiz bunda, (Peygambere ve Kur’an’a) iman edecek bir kavim için ibretler vardır
Surah Az-Zumar, Verse 52
۞قُلۡ يَٰعِبَادِيَ ٱلَّذِينَ أَسۡرَفُواْ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمۡ لَا تَقۡنَطُواْ مِن رَّحۡمَةِ ٱللَّهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَغۡفِرُ ٱلذُّنُوبَ جَمِيعًاۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
(Ey Rasûlüm, tarafımdan kavmine) de ki: “-Ey (günah işlemekle) nefislerine karşı haddi aşmış kullarım! Allah’ın rahmetinden (sizi bağışlamasından) ümidi kesmeyiniz; çünkü Allah (şirk ve küfürden başka, dilediği kimselerden) bütün günahları mağfiret buyurur. Şüphesiz ki O, Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir
Surah Az-Zumar, Verse 53
وَأَنِيبُوٓاْ إِلَىٰ رَبِّكُمۡ وَأَسۡلِمُواْ لَهُۥ مِن قَبۡلِ أَن يَأۡتِيَكُمُ ٱلۡعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
Onun için başınıza azab gelib çatmadan (tevbe edib) Rabbinize dönün, O’na hâlis ibadet edin; sonra kurtulamazsınız
Surah Az-Zumar, Verse 54
وَٱتَّبِعُوٓاْ أَحۡسَنَ مَآ أُنزِلَ إِلَيۡكُم مِّن رَّبِّكُم مِّن قَبۡلِ أَن يَأۡتِيَكُمُ ٱلۡعَذَابُ بَغۡتَةٗ وَأَنتُمۡ لَا تَشۡعُرُونَ
Haberiniz olmıyarak ansızın tepenize azab inmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (ruhsatlara değil de azimetlere) tâbi olun.”
Surah Az-Zumar, Verse 55
أَن تَقُولَ نَفۡسٞ يَٰحَسۡرَتَىٰ عَلَىٰ مَا فَرَّطتُ فِي جَنۢبِ ٱللَّهِ وَإِن كُنتُ لَمِنَ ٱلسَّـٰخِرِينَ
Sonra günahkâr nefsin şöyle demesi var: “- Yazık bana! Allah’a ibadette kusur etmişim. Ben (Kur’an ve müminlerle) alay edenlerdenim.”
Surah Az-Zumar, Verse 56
أَوۡ تَقُولَ لَوۡ أَنَّ ٱللَّهَ هَدَىٰنِي لَكُنتُ مِنَ ٱلۡمُتَّقِينَ
Yahud şöyle demesi var: “- Eğer Allah bana hidayet vereydi, muhakkak ben, Allah’dan korkanlardan (şirkten sakınanlardan) olurdum.”
Surah Az-Zumar, Verse 57
أَوۡ تَقُولَ حِينَ تَرَى ٱلۡعَذَابَ لَوۡ أَنَّ لِي كَرَّةٗ فَأَكُونَ مِنَ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Ve yahud azabı gördüğü zaman: “- Bana, (dünyaya) bir geri dönmek olsaydı da güzel amel işliyenlerden olaydım.” demesi vardır
Surah Az-Zumar, Verse 58
بَلَىٰ قَدۡ جَآءَتۡكَ ءَايَٰتِي فَكَذَّبۡتَ بِهَا وَٱسۡتَكۡبَرۡتَ وَكُنتَ مِنَ ٱلۡكَٰفِرِينَ
(Allah o kâfire= o günahkâr nefse şöyle buyurur): “- Hayır sana ayetlerim (Kur’an’ım) geldi de onlara yalan dedin. Kibirlendin (kendini büyük görüb iman etmiye tenezzül etmedin) ve kâfirlerden oldun.”
Surah Az-Zumar, Verse 59
وَيَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ تَرَى ٱلَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَى ٱللَّهِ وُجُوهُهُم مُّسۡوَدَّةٌۚ أَلَيۡسَ فِي جَهَنَّمَ مَثۡوٗى لِّلۡمُتَكَبِّرِينَ
Kıyamet günü, Allah’a iftira edenleri (O’na eş koşanları) görürsün ki, yüzleri kapkara kesilmiştir. Büyüklük taslıyanların yeri, cehennemde değil mi
Surah Az-Zumar, Verse 60
وَيُنَجِّي ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ بِمَفَازَتِهِمۡ لَا يَمَسُّهُمُ ٱلسُّوٓءُ وَلَا هُمۡ يَحۡزَنُونَ
Allah, takva sahiblerini imanları sebebiyle kurtuluşa erdirir. Onlara fenalık dokunmaz ve onlar mahzun da olmazlar
Surah Az-Zumar, Verse 61
ٱللَّهُ خَٰلِقُ كُلِّ شَيۡءٖۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ وَكِيلٞ
Allah her şeyi yaratandır ve O, her şeye vekildir. (Her şey O’nun tasarrufunda ve muhafazasındadır)
Surah Az-Zumar, Verse 62
لَّهُۥ مَقَالِيدُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۗ وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ أُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ
Bütün göklerin ve yerin hazineleri (kilidleri) O’nundur. Allah’ın ayetlerini (Kur’an’ını ve Peygamberini) inkâr edenler, işte onlar kendilerine yazık edenlerdir
Surah Az-Zumar, Verse 63
قُلۡ أَفَغَيۡرَ ٱللَّهِ تَأۡمُرُوٓنِّيٓ أَعۡبُدُ أَيُّهَا ٱلۡجَٰهِلُونَ
(Ey Rasûlüm, sana ecdadının dinine dön, diyen kâfirlere) de ki: “- Bunca delillerden sonra, Allah’dan başkasına mı ibadet etmemi, bana emrediyorsunuz? Ey cahiller!...”
Surah Az-Zumar, Verse 64
وَلَقَدۡ أُوحِيَ إِلَيۡكَ وَإِلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِكَ لَئِنۡ أَشۡرَكۡتَ لَيَحۡبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡخَٰسِرِينَ
Gerçekten sana ve senden öncekilere şöyle vahy olundu:” - (Farz-ı muhal) eğer Allah’a eş koşarsan, muhakkak amelin boşa gider ve elbette hüsrana uğrayanlardan olursun
Surah Az-Zumar, Verse 65
بَلِ ٱللَّهَ فَٱعۡبُدۡ وَكُن مِّنَ ٱلشَّـٰكِرِينَ
Bilâkis Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol.”
Surah Az-Zumar, Verse 66
وَمَا قَدَرُواْ ٱللَّهَ حَقَّ قَدۡرِهِۦ وَٱلۡأَرۡضُ جَمِيعٗا قَبۡضَتُهُۥ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَٱلسَّمَٰوَٰتُ مَطۡوِيَّـٰتُۢ بِيَمِينِهِۦۚ سُبۡحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
O kâfirler, Allah’ı gerektiği gibi takdir edemediler (büyüklüğünü anlıyamadılar). Halbuki kıyamet günü, yer küresi tamamen O’nun tasarrufundadır. Gökler de, kudret elinde dürülmüşlerdir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve çok yücedir
Surah Az-Zumar, Verse 67
وَنُفِخَ فِي ٱلصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ إِلَّا مَن شَآءَ ٱللَّهُۖ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخۡرَىٰ فَإِذَا هُمۡ قِيَامٞ يَنظُرُونَ
(Artık kıyamet kopmuş, İsrafil tarafından birinci defa) Sûr’a üfürülmüştür de Allah’ın dilediği (Cebrâil, Azrâil, Mikâil ve İsrâfil gibileri) müstesna olmak üzre göklerde kim var, yerde kim varsa hepsi ölmüştür. Sonra Sûr’a tekrar (ikinci defa) üfürülmüştür. Bu defa (kabirlerinden) kalkmışlar bakınıb duruyorlar. (Acaba kendilerine ne yapılacaktır)
Surah Az-Zumar, Verse 68
وَأَشۡرَقَتِ ٱلۡأَرۡضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ ٱلۡكِتَٰبُ وَجِاْيٓءَ بِٱلنَّبِيِّـۧنَ وَٱلشُّهَدَآءِ وَقُضِيَ بَيۡنَهُم بِٱلۡحَقِّ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
Mahşer yeri, Rabbinin nuru (adaleti) ile aydınlanmıştır. Kitab (amel defterleri sağ ve sol ellere) konmuş, peygamberler ve şahidler getirilmiş, kullar arasında adaletle hüküm verilmektedir, hem onlar asla zulüm edilmezler
Surah Az-Zumar, Verse 69
وَوُفِّيَتۡ كُلُّ نَفۡسٖ مَّا عَمِلَتۡ وَهُوَ أَعۡلَمُ بِمَا يَفۡعَلُونَ
Ve herkes ne iş yaptı ise, (karşılığı) tamamen verilmiştir. Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir
Surah Az-Zumar, Verse 70
وَسِيقَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِلَىٰ جَهَنَّمَ زُمَرًاۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوهَا فُتِحَتۡ أَبۡوَٰبُهَا وَقَالَ لَهُمۡ خَزَنَتُهَآ أَلَمۡ يَأۡتِكُمۡ رُسُلٞ مِّنكُمۡ يَتۡلُونَ عَلَيۡكُمۡ ءَايَٰتِ رَبِّكُمۡ وَيُنذِرُونَكُمۡ لِقَآءَ يَوۡمِكُمۡ هَٰذَاۚ قَالُواْ بَلَىٰ وَلَٰكِنۡ حَقَّتۡ كَلِمَةُ ٱلۡعَذَابِ عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ
Kâfir olanlar bölük bölük cehenneme sürülür. Nihayet oraya vardıklarından kapıları açılır ve bekçileri onlara şöyle der: “- Size, içinizden peygamberler gelip de Rabbinizin âyetlerini okumadı mı, sizi bu gününüze kavuşmakla korkutmadı mı?” Onlar “- Evet, geldi. Fakat (Allah’ın kâfirlere olan azab vaadi), azab sözü kâfirler üzerine gerçekleşti.” derler
Surah Az-Zumar, Verse 71
قِيلَ ٱدۡخُلُوٓاْ أَبۡوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَاۖ فَبِئۡسَ مَثۡوَى ٱلۡمُتَكَبِّرِينَ
(Onlara melekler tarafından şöyle) denilir: “- Girin cehennemin kapılarından, ebediyyen içinde kalmak üzere...”İşte bak, büyüklük taslıyanların yeri ne kötüdür
Surah Az-Zumar, Verse 72
وَسِيقَ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ رَبَّهُمۡ إِلَى ٱلۡجَنَّةِ زُمَرًاۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوهَا وَفُتِحَتۡ أَبۡوَٰبُهَا وَقَالَ لَهُمۡ خَزَنَتُهَا سَلَٰمٌ عَلَيۡكُمۡ طِبۡتُمۡ فَٱدۡخُلُوهَا خَٰلِدِينَ
Rablerine itaat edenler de bölük bölük cennete gönderilir. Nihayet oraya varıb cennetin kapıları açılınca, bekçileri şöyle derler: “ - (Her türlü kederden) selâmet size! (Günah kirinden) tertemizsiniz? Artık ebedî olarak kalmak üzere girin oraya.”
Surah Az-Zumar, Verse 73
وَقَالُواْ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي صَدَقَنَا وَعۡدَهُۥ وَأَوۡرَثَنَا ٱلۡأَرۡضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ ٱلۡجَنَّةِ حَيۡثُ نَشَآءُۖ فَنِعۡمَ أَجۡرُ ٱلۡعَٰمِلِينَ
(Cennetlik olanlar şöyle) derler: “ - Hamd olsun o Allah’a ki, bize olan vaadini yerine getirdi; ve bizi cennet yerine mirascı kıldı, cennetde istediğimiz yere konuyoruz. İşte (dünyada Allah için güzel) amel işliyenlerin mükâfatı ne iyi!...”
Surah Az-Zumar, Verse 74
وَتَرَى ٱلۡمَلَـٰٓئِكَةَ حَآفِّينَ مِنۡ حَوۡلِ ٱلۡعَرۡشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمۡدِ رَبِّهِمۡۚ وَقُضِيَ بَيۡنَهُم بِٱلۡحَقِّۚ وَقِيلَ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Bir de Melekleri görürsün ki, Rablerini hamd ile tesbih ederek arşın etrafını kuşatmışlardır. (Cennetlik ve cehennemlik olan) o kimseler arasında adaletle hüküm verilmiştir de şöyle denilmektedir: “- Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.”
Surah Az-Zumar, Verse 75