Surah At-Tahrim - Turkish Translation by Ali Fikri Yavuz
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَآ أَحَلَّ ٱللَّهُ لَكَۖ تَبۡتَغِي مَرۡضَاتَ أَزۡوَٰجِكَۚ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Ey Peygamber! Zevcelerinin gönül rızasını arayarak Allah’ın sana helâl kıldığını niçin haram edersin. Bununla beraber (üzülme) Allah Gafûrdur= mağfireti boldur, Rahîm’dir= çok merhametlidir. (Rivayet edildiğine göre; Peygamber Aleyhisselâtü vesselâm bir defa Hz. Hafsa’nın gününde, diğer zeceleri bulunan Hz. Mariye ile beraber bulunmuşlar. Buna üzülen Hafsa’nın gönlünü almak için Mariye’yi kendilerine haram kıldılar. İşte bu ayet-i kerime, bu hadise üzerine nazil olmuş ve Hz. Peygamberin de zellesi bağışlanmıştır)
Surah At-Tahrim, Verse 1
قَدۡ فَرَضَ ٱللَّهُ لَكُمۡ تَحِلَّةَ أَيۡمَٰنِكُمۡۚ وَٱللَّهُ مَوۡلَىٰكُمۡۖ وَهُوَ ٱلۡعَلِيمُ ٱلۡحَكِيمُ
Allah, yeminlerinizin (keffaret sûretiyle) çözülmesini size meşrû kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır; ve O, Alîm’dir= her şeyi bilir, Hakîmdir= bütün işlerinde hikmet sahibidir
Surah At-Tahrim, Verse 2
وَإِذۡ أَسَرَّ ٱلنَّبِيُّ إِلَىٰ بَعۡضِ أَزۡوَٰجِهِۦ حَدِيثٗا فَلَمَّا نَبَّأَتۡ بِهِۦ وَأَظۡهَرَهُ ٱللَّهُ عَلَيۡهِ عَرَّفَ بَعۡضَهُۥ وَأَعۡرَضَ عَنۢ بَعۡضٖۖ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِۦ قَالَتۡ مَنۡ أَنۢبَأَكَ هَٰذَاۖ قَالَ نَبَّأَنِيَ ٱلۡعَلِيمُ ٱلۡخَبِيرُ
Hani Peygamber zevcelerinden birine, (Hafsa’ya Mariye’yi kendisine haram kıldığına dair) gizli bir söz söylemişti. Bunun üzerine o (Hafsa), bunu (Hz. Aişe’ye) haber verince; Allah da Peygambere onu (Hafsa’nın ifşasını) açıkladı. Peygamber de, (Hafsa’nın Aişe’ye söylediklerinden) bir kısmını (Hafsa’ya) bildirmiş, bir kısmından bahs etmemişti. Peygamber, ona bu şekilde anlatıverince, (Hafsa): “- Bunu sana kim haber verdi.” dedi. Peygamber de buyurdu ki: “- Bana, her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah haber verdi.”
Surah At-Tahrim, Verse 3
إِن تَتُوبَآ إِلَى ٱللَّهِ فَقَدۡ صَغَتۡ قُلُوبُكُمَاۖ وَإِن تَظَٰهَرَا عَلَيۡهِ فَإِنَّ ٱللَّهَ هُوَ مَوۡلَىٰهُ وَجِبۡرِيلُ وَصَٰلِحُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَۖ وَٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُ بَعۡدَ ذَٰلِكَ ظَهِيرٌ
(Ey Hafsa ve Aişe, Peygambere ettiğiniz bu eziyyetten) eğer ikiniz de Allah’a tevbe ederseniz ne güzel; çünkü (Peygamberi dinlemek hususunda) kalbleriniz eğildi. Yok eğer (kıskançlık ederek) Peygamberin aleyhinde birbirinizle yardımlaşırsanız, bilmiş olunuz ki, Allah O’nun yardımcısıdır, Cebrâil de, müminlerin salih olanı da... Bunların arkasından bütün melekler de O’na yardımcıdır
Surah At-Tahrim, Verse 4
عَسَىٰ رَبُّهُۥٓ إِن طَلَّقَكُنَّ أَن يُبۡدِلَهُۥٓ أَزۡوَٰجًا خَيۡرٗا مِّنكُنَّ مُسۡلِمَٰتٖ مُّؤۡمِنَٰتٖ قَٰنِتَٰتٖ تَـٰٓئِبَٰتٍ عَٰبِدَٰتٖ سَـٰٓئِحَٰتٖ ثَيِّبَٰتٖ وَأَبۡكَارٗا
Olur ki O’nun Rabbi, -eğer Peygamber sizi boşarsa- yerinize sizden daha hayırlı zevceler verir O’na... Öyle ki, müslüman kadınlar, mümin kadınlar, devamlı ibadet eden kadınlar, günahlarından tevbe eden kadınlar, Allah için ibadet eden kadınlar, oruç tutan kadınlar, dullar ve bakireler
Surah At-Tahrim, Verse 5
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ قُوٓاْ أَنفُسَكُمۡ وَأَهۡلِيكُمۡ نَارٗا وَقُودُهَا ٱلنَّاسُ وَٱلۡحِجَارَةُ عَلَيۡهَا مَلَـٰٓئِكَةٌ غِلَاظٞ شِدَادٞ لَّا يَعۡصُونَ ٱللَّهَ مَآ أَمَرَهُمۡ وَيَفۡعَلُونَ مَا يُؤۡمَرُونَ
Ey iman edenler! Kendinizi ve aile halkınızı öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır. (O ateşin) üzerinde öyle melekler vardır ki, çok sert, çok kuvvetlidirler. Allah kendilerine ne emretti ise, ona isyan etmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar
Surah At-Tahrim, Verse 6
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَا تَعۡتَذِرُواْ ٱلۡيَوۡمَۖ إِنَّمَا تُجۡزَوۡنَ مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
(Kâfirler ateşi gördükleri zaman, kendilerine şöyle denilir): “- Ey kâfirler! Bugün (nafile) özür dilemeyin; siz, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.”
Surah At-Tahrim, Verse 7
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ تُوبُوٓاْ إِلَى ٱللَّهِ تَوۡبَةٗ نَّصُوحًا عَسَىٰ رَبُّكُمۡ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمۡ سَيِّـَٔاتِكُمۡ وَيُدۡخِلَكُمۡ جَنَّـٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ يَوۡمَ لَا يُخۡزِي ٱللَّهُ ٱلنَّبِيَّ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُۥۖ نُورُهُمۡ يَسۡعَىٰ بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَبِأَيۡمَٰنِهِمۡ يَقُولُونَ رَبَّنَآ أَتۡمِمۡ لَنَا نُورَنَا وَٱغۡفِرۡ لَنَآۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Ey iman edenler! Allah’a öyle tevbe edin ki, tam bir pişmanlıkla halis bir tevbe olsun; olur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örter ve sizi, (ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyar. O gün Allah, Peygamberini ve O’nunla beraber iman edenleri utandırmıyacaktır. (Sırat üzerinde) nurları önlerinde ve sağlarında koşub parlayacak; şöyle diyeceklerdir: “- Ey Rabbimiz! Bizim nûrumuzu tamamla, (bu Sırat üzerinde nûrları sönen münafıklar gibi bizleri yapma). Bizi bağışla; muhakkak ki sen, her şeye kadirsin.”
Surah At-Tahrim, Verse 8
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ جَٰهِدِ ٱلۡكُفَّارَ وَٱلۡمُنَٰفِقِينَ وَٱغۡلُظۡ عَلَيۡهِمۡۚ وَمَأۡوَىٰهُمۡ جَهَنَّمُۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ
Ey Peygamber! Kâfirlere (kılıç ile), münâfıklara (öğüd ve şiddetle) savaş aç; onlara karşı sert davran. Onların barınakları cehennemdir. O, ne fena dönüş yeridir
Surah At-Tahrim, Verse 9
ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱمۡرَأَتَ نُوحٖ وَٱمۡرَأَتَ لُوطٖۖ كَانَتَا تَحۡتَ عَبۡدَيۡنِ مِنۡ عِبَادِنَا صَٰلِحَيۡنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمۡ يُغۡنِيَا عَنۡهُمَا مِنَ ٱللَّهِ شَيۡـٔٗا وَقِيلَ ٱدۡخُلَا ٱلنَّارَ مَعَ ٱلدَّـٰخِلِينَ
Allah, kâfirlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını bir misal yaptı. O iki kadın, kullarımızdan birer salih kulun (Nûh ile Lût peygamberin) nikâhları altında idiler. Böyle iken (iman hususunda) kocalarına hainlik ettiler. Onun için kocaları da onları Allah’ın azabından zerrece kurtaramadı. O iki kadına şöyle denildi: “- Girin ateşe, diğer girenlerle beraber...”
Surah At-Tahrim, Verse 10
وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا لِّلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱمۡرَأَتَ فِرۡعَوۡنَ إِذۡ قَالَتۡ رَبِّ ٱبۡنِ لِي عِندَكَ بَيۡتٗا فِي ٱلۡجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِن فِرۡعَوۡنَ وَعَمَلِهِۦ وَنَجِّنِي مِنَ ٱلۡقَوۡمِ ٱلظَّـٰلِمِينَ
Allah, iman edenlere de Firavun’un hanımını bir misal yaptı. O vakit, bu kadın şöyle demişti: “- Ey Rabbim! Senin katında benim için cennetde bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun amelinden kurtar; beni o zalimler topluluğundan kurtar.”
Surah At-Tahrim, Verse 11
وَمَرۡيَمَ ٱبۡنَتَ عِمۡرَٰنَ ٱلَّتِيٓ أَحۡصَنَتۡ فَرۡجَهَا فَنَفَخۡنَا فِيهِ مِن رُّوحِنَا وَصَدَّقَتۡ بِكَلِمَٰتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِۦ وَكَانَتۡ مِنَ ٱلۡقَٰنِتِينَ
Bir de İmran’ın kızı Meryem’i (misal yaptı) ki, ırzını pek sağlam korumuştu. Biz de ona ruhumuzdan, (vasıtasız olarak yarattığımız ruhdan) üfledik, intikal ettirdik. O, Rabbinin bütün dinî hükümlerini ve kitablarını tasdik etti. Hem o, ibadete devam edenlerden idi
Surah At-Tahrim, Verse 12