Surah Al-Anfal - Turkish Translation by Ali Fikri Yavuz
يَسۡـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلۡأَنفَالِۖ قُلِ ٱلۡأَنفَالُ لِلَّهِ وَٱلرَّسُولِۖ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَصۡلِحُواْ ذَاتَ بَيۡنِكُمۡۖ وَأَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓ إِن كُنتُم مُّؤۡمِنِينَ
(Ey Rasûlüm), sana harb ganimetlerinin kime âit olduğunu soruyorlar. De ki: “- Bu ganimetlerin taksimi, Allah’a ve Rasûlüne aittir. Onun için, siz gerçekten müminseniz Allah’dan korkun ve birbirinizle aranızı düzeltin (geçimsizlik yapmayın), Allah’a ve Rasûlüne itaat edin.”
Surah Al-Anfal, Verse 1
إِنَّمَا ٱلۡمُؤۡمِنُونَ ٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَجِلَتۡ قُلُوبُهُمۡ وَإِذَا تُلِيَتۡ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُهُۥ زَادَتۡهُمۡ إِيمَٰنٗا وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ
Gerçek müminler, yalnız o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalbleri korkarak ürperir; onlara âyetleri okunduğu zaman, imanlarını artırır; ve onlar yalnız Rablerine tevekkül ederler
Surah Al-Anfal, Verse 2
ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَمِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ يُنفِقُونَ
Müminler o kimselerdir ki, namazı gereği üzre kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan Hak yolunda harcarlar
Surah Al-Anfal, Verse 3
أُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ حَقّٗاۚ لَّهُمۡ دَرَجَٰتٌ عِندَ رَبِّهِمۡ وَمَغۡفِرَةٞ وَرِزۡقٞ كَرِيمٞ
İşte bunlar gerçek müminlerdir. Onlara, Rableri katında dereceler var, mafiret ve cennette sayısız tükenmez nimet var
Surah Al-Anfal, Verse 4
كَمَآ أَخۡرَجَكَ رَبُّكَ مِنۢ بَيۡتِكَ بِٱلۡحَقِّ وَإِنَّ فَرِيقٗا مِّنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ لَكَٰرِهُونَ
Ganimetlerin taksiminden bazı kimselerin hoşlanmayışı, Rabbin seni hak uğrunda (savaş için) evinden çıkardığı hale benzer. Çünkü müminlerden bir topluluk muhakkak ki (Savaşa çıkmak) istemiyorlardı
Surah Al-Anfal, Verse 5
يُجَٰدِلُونَكَ فِي ٱلۡحَقِّ بَعۡدَ مَا تَبَيَّنَ كَأَنَّمَا يُسَاقُونَ إِلَى ٱلۡمَوۡتِ وَهُمۡ يَنظُرُونَ
Hak meydana çıktıktan sonra da, onlar, bu savaş hususunda, gözleri görürcesine ölüme götürülüyorlarmış gibi, seninle mücadele ediyorlardı
Surah Al-Anfal, Verse 6
وَإِذۡ يَعِدُكُمُ ٱللَّهُ إِحۡدَى ٱلطَّآئِفَتَيۡنِ أَنَّهَا لَكُمۡ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيۡرَ ذَاتِ ٱلشَّوۡكَةِ تَكُونُ لَكُمۡ وَيُرِيدُ ٱللَّهُ أَن يُحِقَّ ٱلۡحَقَّ بِكَلِمَٰتِهِۦ وَيَقۡطَعَ دَابِرَ ٱلۡكَٰفِرِينَ
O vakit Allah, yük kervanı ve silâhlı birlikten birini size vâd ediyordu, ki sizin olsun. Siz de, silâhı bulunmıyan kervanın size ait olmasını arzu ediyordunuz. Halbuki Allah, âyetleriyle hakkı ve İslâmı açığa vurmayı ve kâfirlerin arkasını kesmeyi diliyordu
Surah Al-Anfal, Verse 7
لِيُحِقَّ ٱلۡحَقَّ وَيُبۡطِلَ ٱلۡبَٰطِلَ وَلَوۡ كَرِهَ ٱلۡمُجۡرِمُونَ
Bunun hikmeti: Kâfirler istemese bile, İslâmı tanıtıp yerleştirmek ve küfrü yok etmek içindi
Surah Al-Anfal, Verse 8
إِذۡ تَسۡتَغِيثُونَ رَبَّكُمۡ فَٱسۡتَجَابَ لَكُمۡ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلۡفٖ مِّنَ ٱلۡمَلَـٰٓئِكَةِ مُرۡدِفِينَ
O vakit Rabbinizden yardım ve zafer istiyordunuz da O size: “- Gerçekten ben arka arkaya bin Melâike ile imdad ediyorum.” diye duanızı kabul buyurmuştu
Surah Al-Anfal, Verse 9
وَمَا جَعَلَهُ ٱللَّهُ إِلَّا بُشۡرَىٰ وَلِتَطۡمَئِنَّ بِهِۦ قُلُوبُكُمۡۚ وَمَا ٱلنَّصۡرُ إِلَّا مِنۡ عِندِ ٱللَّهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Allah, size bu meleklerle yardımı, sırf bir müjde olsun ve bununla kalbleriniz korkudan yatışsın diye yapıştı. Yoksa zafer ancak Allah’ın zatındandır. Gerçekten Allah (her şeye) mutlak galibdir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir
Surah Al-Anfal, Verse 10
إِذۡ يُغَشِّيكُمُ ٱلنُّعَاسَ أَمَنَةٗ مِّنۡهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيۡكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ لِّيُطَهِّرَكُم بِهِۦ وَيُذۡهِبَ عَنكُمۡ رِجۡزَ ٱلشَّيۡطَٰنِ وَلِيَرۡبِطَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمۡ وَيُثَبِّتَ بِهِ ٱلۡأَقۡدَامَ
(Allah) size, Bedir savaşında korkudan emin olmak için hafif bir uyku veriyordu; ve üzerinize gökten bir yağmur yağdırıyordu ki, bununla abdestsizliğinizi giderip sizi temizlesin, Şeytanın vesvesesini (hak üzere olsaydınız susuz kalmazdınız, diye Şeytanın dürtüşünü) sizden kaldırsın, kalblerinize zafer için sebât versin ve bu yağmur sebebiyle (kuraklıktan kaypak hale gelen kumluk arazide) ayaklarınızı sağlam durdursun
Surah Al-Anfal, Verse 11
إِذۡ يُوحِي رَبُّكَ إِلَى ٱلۡمَلَـٰٓئِكَةِ أَنِّي مَعَكُمۡ فَثَبِّتُواْ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْۚ سَأُلۡقِي فِي قُلُوبِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱلرُّعۡبَ فَٱضۡرِبُواْ فَوۡقَ ٱلۡأَعۡنَاقِ وَٱضۡرِبُواْ مِنۡهُمۡ كُلَّ بَنَانٖ
O vakit Rabbin Meleklere şöyle vahyediyordu; “-Şüphesiz ki ben sizinle beraberim, hemen müminlere (yardım ve zafer ilham ederek kalblerine) sebat verin. Kâfirlerin kalblerine korku salacağım, hemen boyunları üstüne vurun (başlarını kesin), el ve ayakları etrafına vurun.”
Surah Al-Anfal, Verse 12
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ شَآقُّواْ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥۚ وَمَن يُشَاقِقِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَإِنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ
Onları bu azâbın yapılış sebebi şu; Çünkü onlar, Allah’a ve Rasûlüne karşı geldiler. Kim Allah’a ve Rasûlüne karşı gelirse, ona Allah’ın azabı çok şiddetlidir
Surah Al-Anfal, Verse 13
ذَٰلِكُمۡ فَذُوقُوهُ وَأَنَّ لِلۡكَٰفِرِينَ عَذَابَ ٱلنَّارِ
Ey kâfirler! Bu, şimdiki azâbınızdır, tadın bunu! Kâfirlere âhirette bir de cehennem azâbı vardır
Surah Al-Anfal, Verse 14
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِذَا لَقِيتُمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ زَحۡفٗا فَلَا تُوَلُّوهُمُ ٱلۡأَدۡبَارَ
Ey müminler! Toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arkalarınızı çevirmeyin, kaçmayın
Surah Al-Anfal, Verse 15
وَمَن يُوَلِّهِمۡ يَوۡمَئِذٖ دُبُرَهُۥٓ إِلَّا مُتَحَرِّفٗا لِّقِتَالٍ أَوۡ مُتَحَيِّزًا إِلَىٰ فِئَةٖ فَقَدۡ بَآءَ بِغَضَبٖ مِّنَ ٱللَّهِ وَمَأۡوَىٰهُ جَهَنَّمُۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ
Kim böyle bir günde kâfirlere arka çevirip kaçarsa -ancak tekrar düşmana atılmak için kendini kaçar gibi göstererek aldatmak veya başka birliğe katılıp savaşmak için müstesna -muhakkak ki o, Allah’ın gazabına uğramıştır. Onun yeri cehennemdir ve o, ne kötü dönüş yeridir
Surah Al-Anfal, Verse 16
فَلَمۡ تَقۡتُلُوهُمۡ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ قَتَلَهُمۡۚ وَمَا رَمَيۡتَ إِذۡ رَمَيۡتَ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ رَمَىٰ وَلِيُبۡلِيَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ مِنۡهُ بَلَآءً حَسَنًاۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٞ
Siz, Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz. Lâkin Allah size yardım etmekle onları öldürdü. Ey Rasûlüm, düşmanların gözlerine bir avuç toprak attığın zaman da sen atmadın, ancak Allah attı; ve bunu, güzel bir ganimet ve zafer tecrübesi vermek için (yaptı) Muhakkak ki Allah, (söylenenleri) işiten, (her şeyi) bilendir
Surah Al-Anfal, Verse 17
ذَٰلِكُمۡ وَأَنَّ ٱللَّهَ مُوهِنُ كَيۡدِ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Bu tecrübe gerçektir ve Allah, muhakkak kâfirlerin hilelerini zayıflatıp gevşetendir
Surah Al-Anfal, Verse 18
إِن تَسۡتَفۡتِحُواْ فَقَدۡ جَآءَكُمُ ٱلۡفَتۡحُۖ وَإِن تَنتَهُواْ فَهُوَ خَيۡرٞ لَّكُمۡۖ وَإِن تَعُودُواْ نَعُدۡ وَلَن تُغۡنِيَ عَنكُمۡ فِئَتُكُمۡ شَيۡـٔٗا وَلَوۡ كَثُرَتۡ وَأَنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Eğer siz (Ey kâfirler! önce Kâbe’nin örtülerine yapışarak dua edip) zafer istiyordunuzsa, işte müminlerin zaferi ile Allah’ın hükmü size geldi. Eğer küfürden ve Peygambere düşmanlıktan vazgeçerseniz, hakkınızda daha hayırlı olur. Yok yine savaşa dönerseniz, biz de döneriz. Birliğiniz çok da olsa, size asla hiç bir fayda vermez. Çünkü Allah mü’minlerle beraberdir
Surah Al-Anfal, Verse 19
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَلَا تَوَلَّوۡاْ عَنۡهُ وَأَنتُمۡ تَسۡمَعُونَ
Ey mü’minler! Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. (Kur’an’ı ve öğüdlerini) dinlediğiniz halde, Peygamberin emirlerinden yüz çevirmeyin
Surah Al-Anfal, Verse 20
وَلَا تَكُونُواْ كَٱلَّذِينَ قَالُواْ سَمِعۡنَا وَهُمۡ لَا يَسۡمَعُونَ
Bir de (Kalbleriyle tasdik etmedikleri) işitmedikleri halde, (dilleriyle) işittik diyen münafık kâfirler gibi olmayın
Surah Al-Anfal, Verse 21
۞إِنَّ شَرَّ ٱلدَّوَآبِّ عِندَ ٱللَّهِ ٱلصُّمُّ ٱلۡبُكۡمُ ٱلَّذِينَ لَا يَعۡقِلُونَ
Çünkü Allah katında, yerde yürüyen hayvanların en kötüsü, (gerçeği) anlamıyan ve kabul etmiyen sağırlar ve dilsizlerdir
Surah Al-Anfal, Verse 22
وَلَوۡ عَلِمَ ٱللَّهُ فِيهِمۡ خَيۡرٗا لَّأَسۡمَعَهُمۡۖ وَلَوۡ أَسۡمَعَهُمۡ لَتَوَلَّواْ وَّهُم مُّعۡرِضُونَ
Eğer Allah, ezelî ilminde onlarda bir hayır takdîr etseydi, elbette onlara duyururdu. (Bu hallerinde) kulaklarına soksaydı bile, yine onlar, muhakkak ki (Hakdan) yüz çevirerek döner giderlerdi (imandan çıkarlardı)
Surah Al-Anfal, Verse 23
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱسۡتَجِيبُواْ لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمۡ لِمَا يُحۡيِيكُمۡۖ وَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ يَحُولُ بَيۡنَ ٱلۡمَرۡءِ وَقَلۡبِهِۦ وَأَنَّهُۥٓ إِلَيۡهِ تُحۡشَرُونَ
Ey Mü’minler! Peygamber, size hayat verecek olan şeriat emirlerine, sizi dâvet ettiği zaman, Allah’a ve Rasûlüne icabet edin. Bilin ki Allah, gerçekten kişi ile kalbi arasına girer (her şeyine hâkim olur, canını alır); ve siz muhakkak toplanıp ona varacaksınız
Surah Al-Anfal, Verse 24
وَٱتَّقُواْ فِتۡنَةٗ لَّا تُصِيبَنَّ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمۡ خَآصَّةٗۖ وَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ
Bir de öyle bir musibetten korkun ki; o, yalnız içinizde zulmedenlere isabet etmez (bu belâ başkalarına da geçer, umumî olur). Bilin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir
Surah Al-Anfal, Verse 25
وَٱذۡكُرُوٓاْ إِذۡ أَنتُمۡ قَلِيلٞ مُّسۡتَضۡعَفُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ ٱلنَّاسُ فَـَٔاوَىٰكُمۡ وَأَيَّدَكُم بِنَصۡرِهِۦ وَرَزَقَكُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ لَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
O zamanı da hatırlayın ki, siz (ey Muhacirler), bir vakit Mekke’de zayıf ve hakir görülen bir azınlıktınız. Kâfirlerin sizi çarpıp yakalamasından korkuyordunuz. Öyle iken, Allah sizi Medîne’de barındırdı, ev-bark sahibi yaptı ve yardımıyla kuvvetlendirdi. Size en pâk ve temiz şeylerden (ganimetlerden) rızık verdi, gerek ki şükredesiniz
Surah Al-Anfal, Verse 26
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَخُونُواْ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ وَتَخُونُوٓاْ أَمَٰنَٰتِكُمۡ وَأَنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Ey Mü’minler! Allah’a ve Peygambere hainlik etmeyin. Bile bile aranızdaki emânetlere de hainlik etmeyin
Surah Al-Anfal, Verse 27
وَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّمَآ أَمۡوَٰلُكُمۡ وَأَوۡلَٰدُكُمۡ فِتۡنَةٞ وَأَنَّ ٱللَّهَ عِندَهُۥٓ أَجۡرٌ عَظِيمٞ
Biliniz ki, mallarınız ve evlâdınız ancak bir fitnedir, (sizi günaha sokmağa sebepdir). Allah katında ise büyük mükâfat vardır
Surah Al-Anfal, Verse 28
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِن تَتَّقُواْ ٱللَّهَ يَجۡعَل لَّكُمۡ فُرۡقَانٗا وَيُكَفِّرۡ عَنكُمۡ سَيِّـَٔاتِكُمۡ وَيَغۡفِرۡ لَكُمۡۗ وَٱللَّهُ ذُو ٱلۡفَضۡلِ ٱلۡعَظِيمِ
Ey mü’minler! Eğer Allah’dan korkarsanız (emirlerine bağlanır, yasaklarından sakınırsanız), o, size hak ile batılı ayırdedecek bir anlayış ve nur verir. Günahlarınızı örter ve sizi bağışlar. Allah, çok büyük lütûf sahibidir
Surah Al-Anfal, Verse 29
وَإِذۡ يَمۡكُرُ بِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِيُثۡبِتُوكَ أَوۡ يَقۡتُلُوكَ أَوۡ يُخۡرِجُوكَۚ وَيَمۡكُرُونَ وَيَمۡكُرُ ٱللَّهُۖ وَٱللَّهُ خَيۡرُ ٱلۡمَٰكِرِينَ
Bir vakit, o kâfirler, seni bağlayıp hapsetmeleri, ya öldürmeleri, ya da Mekke’den çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar bu hileyi kurarlarken Allah, hilelerini başlarına yıkıveriyordu (hilelerinden seni kurtarmış bulunuyordu). Allah, hilekârlara ceza verenlerin en hayırlısıdır
Surah Al-Anfal, Verse 30
وَإِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُنَا قَالُواْ قَدۡ سَمِعۡنَا لَوۡ نَشَآءُ لَقُلۡنَا مِثۡلَ هَٰذَآ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman: “- İşittik, istersek biz de bunun benzerini söyleriz! Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir!” diyorlardı
Surah Al-Anfal, Verse 31
وَإِذۡ قَالُواْ ٱللَّهُمَّ إِن كَانَ هَٰذَا هُوَ ٱلۡحَقَّ مِنۡ عِندِكَ فَأَمۡطِرۡ عَلَيۡنَا حِجَارَةٗ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ أَوِ ٱئۡتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٖ
Bir vakit de, “- Ey Allah! Eğer bu senin tarafından gelmiş hak bir kitap ise, hemen üzerimize gökten taş yağdır, veya bize daha acıklı bir azap ver”, demişlerdi
Surah Al-Anfal, Verse 32
وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمۡ وَأَنتَ فِيهِمۡۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ مُعَذِّبَهُمۡ وَهُمۡ يَسۡتَغۡفِرُونَ
Halbuki sen (Ey Rasûlüm), onların içindeyken Allah onlara azap verecek değildi. İstiğfar ettikleri halde de Allah onlara azap edecek değil
Surah Al-Anfal, Verse 33
وَمَا لَهُمۡ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ ٱللَّهُ وَهُمۡ يَصُدُّونَ عَنِ ٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡحَرَامِ وَمَا كَانُوٓاْ أَوۡلِيَآءَهُۥٓۚ إِنۡ أَوۡلِيَآؤُهُۥٓ إِلَّا ٱلۡمُتَّقُونَ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ
Sen aralarından çıktıktan sonra, Allah’ın kendilerine azap etmemesi için ne imkânları var. Mescid-i Hârâm’ı tavâf etmekten mü’minleri menediyorlar, halbuki ona hizmet etmeye ehil de değiller; onun hizmetine ehil olanlar, ancak şirkten sakınan müminlerdir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler
Surah Al-Anfal, Verse 34
وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمۡ عِندَ ٱلۡبَيۡتِ إِلَّا مُكَآءٗ وَتَصۡدِيَةٗۚ فَذُوقُواْ ٱلۡعَذَابَ بِمَا كُنتُمۡ تَكۡفُرُونَ
Onların Beyt-i Haram’da namazları (duaları) ise ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değil. Artık ey kâfirler, yaptığınız küfürden dolayı tadın azabı
Surah Al-Anfal, Verse 35
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ يُنفِقُونَ أَمۡوَٰلَهُمۡ لِيَصُدُّواْ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِۚ فَسَيُنفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيۡهِمۡ حَسۡرَةٗ ثُمَّ يُغۡلَبُونَۗ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِلَىٰ جَهَنَّمَ يُحۡشَرُونَ
Allah yolundan alıkoymak için mallarını harcayan kâfirler, yakında yine onu harcayacaklardır. Sonra da (gayelerine erişemiyeceklerinden) bu, onlara pişmanlık ve yürek acısı olacak, sonunda mağlûp olacaklardır. Küfürlerinde sebât edenler, toplanıp cehenneme götürüleceklerdir
Surah Al-Anfal, Verse 36
لِيَمِيزَ ٱللَّهُ ٱلۡخَبِيثَ مِنَ ٱلطَّيِّبِ وَيَجۡعَلَ ٱلۡخَبِيثَ بَعۡضَهُۥ عَلَىٰ بَعۡضٖ فَيَرۡكُمَهُۥ جَمِيعٗا فَيَجۡعَلَهُۥ فِي جَهَنَّمَۚ أُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ
Allah murdar kâfiri, pâk mü’minden ayırdetmek için kâfirleri mağlûp eder ve murdarın bir kısmını bir kısmı üzerine koyup hepsini biriktirerek cehenneme atar. İşte bunlar, nefislerine ziyan ve yazık edenlerdir
Surah Al-Anfal, Verse 37
قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِن يَنتَهُواْ يُغۡفَرۡ لَهُم مَّا قَدۡ سَلَفَ وَإِن يَعُودُواْ فَقَدۡ مَضَتۡ سُنَّتُ ٱلۡأَوَّلِينَ
(Ey Rasûlüm), o küfredenlere de ki: “- Eğer Peygambere düşmanlıktan vazgeçerlerse, geçmişteki günahları bağışlanır. Yok yine küfre dönerlerse, evvelki ümmetlerin başına gelen felâket bunlara da muhakkak olacaktır.”
Surah Al-Anfal, Verse 38
وَقَٰتِلُوهُمۡ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتۡنَةٞ وَيَكُونَ ٱلدِّينُ كُلُّهُۥ لِلَّهِۚ فَإِنِ ٱنتَهَوۡاْ فَإِنَّ ٱللَّهَ بِمَا يَعۡمَلُونَ بَصِيرٞ
Yeryüzünde fitne (şirk) kalmayıp din, tamamıyla Allah’ın oluncaya (ondan başkasına ibadet edilmeyinceye) kadar onlarla savaşın, cihad yapın. Eğer küfürden vazgeçerlerse, Allah yaptıklarını görür ve mükâfatlarını verir
Surah Al-Anfal, Verse 39
وَإِن تَوَلَّوۡاْ فَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ مَوۡلَىٰكُمۡۚ نِعۡمَ ٱلۡمَوۡلَىٰ وَنِعۡمَ ٱلنَّصِيرُ
Eğer onlar iman etmezler ve savaştan geri durmazlarsa, artık bilin ki, gerçekten Allah, sizin yardımcınızdır. O ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır
Surah Al-Anfal, Verse 40
۞وَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّمَا غَنِمۡتُم مِّن شَيۡءٖ فَأَنَّ لِلَّهِ خُمُسَهُۥ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي ٱلۡقُرۡبَىٰ وَٱلۡيَتَٰمَىٰ وَٱلۡمَسَٰكِينِ وَٱبۡنِ ٱلسَّبِيلِ إِن كُنتُمۡ ءَامَنتُم بِٱللَّهِ وَمَآ أَنزَلۡنَا عَلَىٰ عَبۡدِنَا يَوۡمَ ٱلۡفُرۡقَانِ يَوۡمَ ٱلۡتَقَى ٱلۡجَمۡعَانِۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٌ
Biliniz ki, kâfirlerden ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyin muhakkak beşte biri Allah içindir. O da, Peygambere ve onun akrabasına, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir; eğer siz Allah’a iman etmiş ve o hak ile bâtılın ayrıldığı Bedir günü, o iki ordunun birbiriyle çarpıştığı gün, kulumuza (Hazreti Peygambere) indirdiğimiz âyetlere iman etmişseniz. Allah her şeye kadirdir
Surah Al-Anfal, Verse 41
إِذۡ أَنتُم بِٱلۡعُدۡوَةِ ٱلدُّنۡيَا وَهُم بِٱلۡعُدۡوَةِ ٱلۡقُصۡوَىٰ وَٱلرَّكۡبُ أَسۡفَلَ مِنكُمۡۚ وَلَوۡ تَوَاعَدتُّمۡ لَٱخۡتَلَفۡتُمۡ فِي ٱلۡمِيعَٰدِ وَلَٰكِن لِّيَقۡضِيَ ٱللَّهُ أَمۡرٗا كَانَ مَفۡعُولٗا لِّيَهۡلِكَ مَنۡ هَلَكَ عَنۢ بَيِّنَةٖ وَيَحۡيَىٰ مَنۡ حَيَّ عَنۢ بَيِّنَةٖۗ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ
O vakit (Bedir günü ey müslümanlar), siz vâdinin beri tarafında (Medine yakınında) idiniz; onlar (Düşmanlar) ise, öte yanında (Medine’den uzakta) ve süvarileri de sizden aşağıda (sahil kenarında sağlam ve sulu bir yerde) idiler. Eğer siz savaş için düşmanla muayyen bir vakitte karşılaşmak üzre sözleşmiş olsaydınız, muhakkak ki (az oluşunuzdan ve düşmanların da Peygamberin heybetinden korkmasından dolayı) vâdinizde ihtilâfa düşerdiniz. Fakat mukadder olan müslümanların zafer işini yerine getirmek için, Allah böyle yaptı. Tâ ki helâk olan (küfre varan) açık bir delili (az bir İslâm topluluğunun kalabalık bir düşmanı mağlûp edişi vak’asını) gördükten sonra helâk olsun, diri kalan (mü’min olan) da açık delilden sonra yaşasın. Gerçekten Allah (söylenenleri) işitici, yapılanları bilicidir
Surah Al-Anfal, Verse 42
إِذۡ يُرِيكَهُمُ ٱللَّهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلٗاۖ وَلَوۡ أَرَىٰكَهُمۡ كَثِيرٗا لَّفَشِلۡتُمۡ وَلَتَنَٰزَعۡتُمۡ فِي ٱلۡأَمۡرِ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ سَلَّمَۚ إِنَّهُۥ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
O vakit Allah sana, onları, rüyanda az gösteriyordu. Eğer sana, o düşmanları çok gösterseydi korkacaktınız ve savaş hususunda ihtilâfa düşecektiniz. Fakat Allah bundan sizi kurtardı. Çünkü O, bütün kalblerdekini hakkıyla bilendir
Surah Al-Anfal, Verse 43
وَإِذۡ يُرِيكُمُوهُمۡ إِذِ ٱلۡتَقَيۡتُمۡ فِيٓ أَعۡيُنِكُمۡ قَلِيلٗا وَيُقَلِّلُكُمۡ فِيٓ أَعۡيُنِهِمۡ لِيَقۡضِيَ ٱللَّهُ أَمۡرٗا كَانَ مَفۡعُولٗاۗ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرۡجَعُ ٱلۡأُمُورُ
O vakit düşmanla karşılaştığınız sırada, Allah, onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu (ki, çözülmeyib harbe tutuşsunlar. Halbuki savaş başladıktan sonra, sizi kendilerinin iki misli görüyorlardı). Çünkü Allah, mukadder olan işi yerine getirecekti. Bütün işler Allah’a döndürülür
Surah Al-Anfal, Verse 44
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِذَا لَقِيتُمۡ فِئَةٗ فَٱثۡبُتُواْ وَٱذۡكُرُواْ ٱللَّهَ كَثِيرٗا لَّعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ
Ey mü’minler, bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman, sebât edin ve Allah’ı çok anın ki, kurtulabilesiniz
Surah Al-Anfal, Verse 45
وَأَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَلَا تَنَٰزَعُواْ فَتَفۡشَلُواْ وَتَذۡهَبَ رِيحُكُمۡۖ وَٱصۡبِرُوٓاْۚ إِنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلصَّـٰبِرِينَ
Allah’a ve onun Rasûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Bir de sabırlı olun. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir
Surah Al-Anfal, Verse 46
وَلَا تَكُونُواْ كَٱلَّذِينَ خَرَجُواْ مِن دِيَٰرِهِم بَطَرٗا وَرِئَآءَ ٱلنَّاسِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِۚ وَٱللَّهُ بِمَا يَعۡمَلُونَ مُحِيطٞ
(Ey Mü’minler), yurdlarından çalım satarak, insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve Allah yolundan alıkoymaya çalışanlar (Mekke’liler) gibi olmayın. Allah, onların bütün yaptıklarını kuşatıcıdır
Surah Al-Anfal, Verse 47
وَإِذۡ زَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ أَعۡمَٰلَهُمۡ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ ٱلۡيَوۡمَ مِنَ ٱلنَّاسِ وَإِنِّي جَارٞ لَّكُمۡۖ فَلَمَّا تَرَآءَتِ ٱلۡفِئَتَانِ نَكَصَ عَلَىٰ عَقِبَيۡهِ وَقَالَ إِنِّي بَرِيٓءٞ مِّنكُمۡ إِنِّيٓ أَرَىٰ مَا لَا تَرَوۡنَ إِنِّيٓ أَخَافُ ٱللَّهَۚ وَٱللَّهُ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ
O zaman (Bedir savaşı için) Şeytan, onların yaptıklarını allayıp-pullayıp şöyle demişti: “- Bugün insanlardan size galip gelecek hiç bir kimse yoktur. Ben de size muhakkak yardımcıyım.” Fakat iki ordu karşı karşıya görününce, arkasını dönüp kaçarak şöyle dedi: “- Ben, sizden kesin olarak uzağım. Ben sizin göremiyeceğiniz şeyleri (melekleri) görüyorum. Ben gerçekten Allah’dan korkarım. Allah’ın azabı çok şiddetlidir.”
Surah Al-Anfal, Verse 48
إِذۡ يَقُولُ ٱلۡمُنَٰفِقُونَ وَٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَـٰٓؤُلَآءِ دِينُهُمۡۗ وَمَن يَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱللَّهِ فَإِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٞ
O sıra münafıklarla, kalblerinde bir hastalık bulunanlar (henüz İslâmı kabul etmekle imanları kökleşmiyenler), şöyle diyorlardı. “- Bu müslümanları, dinleri aldattı.” Halbuki Allah’a tevekkül edip ona güvenen galip olur. Çünkü Allah (her şeye) galiptir; (yaptıklarında) hikmet sahibidir
Surah Al-Anfal, Verse 49
وَلَوۡ تَرَىٰٓ إِذۡ يَتَوَفَّى ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُ يَضۡرِبُونَ وُجُوهَهُمۡ وَأَدۡبَٰرَهُمۡ وَذُوقُواْ عَذَابَ ٱلۡحَرِيقِ
Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vura vura ve : “- Tadın cehennem azabını” diyerek canlarını alırken bir görmeliydin
Surah Al-Anfal, Verse 50
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتۡ أَيۡدِيكُمۡ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَيۡسَ بِظَلَّـٰمٖ لِّلۡعَبِيدِ
Bunun sebebi ellerinizin önceden yaptığı (şeyler) yüzündendir, bir de Allah’ın, kullarına zulüm yapmadığındandır
Surah Al-Anfal, Verse 51
كَدَأۡبِ ءَالِ فِرۡعَوۡنَ وَٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ قَوِيّٞ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ
(Bunların tavır ve âdetleri), tıpkı Firavun hanedanıyla, onlardan evvelkilerin tavrı gibidir. Onlar, Allah’ın âyetlerini inkâr etmişlerdi de O da (Allah), kendilerini günahları yüzünden yakalamıştı. Çünkü Allah çok büyük kuvvetin sahibidir, azabı pek şiddetlidir
Surah Al-Anfal, Verse 52
ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ لَمۡ يَكُ مُغَيِّرٗا نِّعۡمَةً أَنۡعَمَهَا عَلَىٰ قَوۡمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنفُسِهِمۡ وَأَنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٞ
Kâfirlere bu azabın yapılış sebebi şu: Bir kavim, kendilerinden olan iyi hali (kötülüğe) çevirmedikçe, Allah da onlara ihsan ettiği bir nimeti (azaba) çevirici değildir. Gerçekten Allah (her söyleneni) işitendir, (bütün yapılanları) kemâliyle bilendir
Surah Al-Anfal, Verse 53
كَدَأۡبِ ءَالِ فِرۡعَوۡنَ وَٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمۡ فَأَهۡلَكۡنَٰهُم بِذُنُوبِهِمۡ وَأَغۡرَقۡنَآ ءَالَ فِرۡعَوۡنَۚ وَكُلّٞ كَانُواْ ظَٰلِمِينَ
Evet, aynen Firavun hanedânıyla onlardan öncekilerin âdetine benzer şekilde; onlar, Rablerinin âyetlerini yalanladılar. Biz de günahları yüzünden kendilerini helâk ettik; ve Firavun hanedânını denizde boğduk. Bunların (Kureyş kâfirleri ile Firavun hanedânının) hepsi zâlimdiler
Surah Al-Anfal, Verse 54
إِنَّ شَرَّ ٱلدَّوَآبِّ عِندَ ٱللَّهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فَهُمۡ لَا يُؤۡمِنُونَ
Allah katında, yeryüzünde dolaşan hayvanların en kötüsü, muhakkak ki küfre varanlardır. Artık onlar iman etmezler
Surah Al-Anfal, Verse 55
ٱلَّذِينَ عَٰهَدتَّ مِنۡهُمۡ ثُمَّ يَنقُضُونَ عَهۡدَهُمۡ فِي كُلِّ مَرَّةٖ وَهُمۡ لَا يَتَّقُونَ
Onlar kendileriyle muahede (andlaşma) yaptığın kimselerdir ki, sonra her defasında sözleşmelerini bozuyorlar. (Hazreti Peygamber aleyhisselâm aleyhine hareket etmemek üzere söz veren Beni Kurayza kabilesi, bu andlaşmayı bozup Bedir’de müşriklere yardım etmiş ve bundan sonra yapılan bir andlaşmayı da bozarak Hendek savaşında yine aleyhte bulunmuştu)
Surah Al-Anfal, Verse 56
فَإِمَّا تَثۡقَفَنَّهُمۡ فِي ٱلۡحَرۡبِ فَشَرِّدۡ بِهِم مَّنۡ خَلۡفَهُمۡ لَعَلَّهُمۡ يَذَّكَّرُونَ
Onun için, o ahdlerini bozanları harbde yakalarsan kendilerine yapacağın ağır muamele ile arkalarındakileri dağıt. Olur ki düşünürler de ibret alıp ahdi bozmaktan sakınırlar
Surah Al-Anfal, Verse 57
وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِن قَوۡمٍ خِيَانَةٗ فَٱنۢبِذۡ إِلَيۡهِمۡ عَلَىٰ سَوَآءٍۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلۡخَآئِنِينَ
Eğer seninle muahede yapan bir kavimden de sözleşmeye aykırı bir hainlik alâmeti duyarsan, savaş açmadan önce ahidlerini reddettiğini doğruca kendilerine ilân et. Çünkü Allah, hainleri sevmez
Surah Al-Anfal, Verse 58
وَلَا يَحۡسَبَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ سَبَقُوٓاْۚ إِنَّهُمۡ لَا يُعۡجِزُونَ
(Bedir savaşında) kurtulan kâfirler, aslâ zannetmesinler ki, azabımızdan kurtulmuşlardır. Onlar, kendilerine azabımızın ulaşmasından bizi âciz bırakamazlar
Surah Al-Anfal, Verse 59
وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا ٱسۡتَطَعۡتُم مِّن قُوَّةٖ وَمِن رِّبَاطِ ٱلۡخَيۡلِ تُرۡهِبُونَ بِهِۦ عَدُوَّ ٱللَّهِ وَعَدُوَّكُمۡ وَءَاخَرِينَ مِن دُونِهِمۡ لَا تَعۡلَمُونَهُمُ ٱللَّهُ يَعۡلَمُهُمۡۚ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيۡءٖ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ يُوَفَّ إِلَيۡكُمۡ وَأَنتُمۡ لَا تُظۡلَمُونَ
Siz de düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar her türlü kuvvet ve cihad için, bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki, bununla Allah düşmanını, kendi düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmeyip de Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, onun sevabı eksiksiz size ödenir ve aslâ haksızlığa uğratılmazsınız
Surah Al-Anfal, Verse 60
۞وَإِن جَنَحُواْ لِلسَّلۡمِ فَٱجۡنَحۡ لَهَا وَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱللَّهِۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Eğer düşmanlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a güven. Allah onların sözlerini işiticidir, (niyetlerini) bilicidir
Surah Al-Anfal, Verse 61
وَإِن يُرِيدُوٓاْ أَن يَخۡدَعُوكَ فَإِنَّ حَسۡبَكَ ٱللَّهُۚ هُوَ ٱلَّذِيٓ أَيَّدَكَ بِنَصۡرِهِۦ وَبِٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Eğer sana hile yapmak isterlerse, muhakakak Allah sana kâfidir. O’dur ki, seni yardımıyla ve mü’minlerle teyid etti
Surah Al-Anfal, Verse 62
وَأَلَّفَ بَيۡنَ قُلُوبِهِمۡۚ لَوۡ أَنفَقۡتَ مَا فِي ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعٗا مَّآ أَلَّفۡتَ بَيۡنَ قُلُوبِهِمۡ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ أَلَّفَ بَيۡنَهُمۡۚ إِنَّهُۥ عَزِيزٌ حَكِيمٞ
Ve kalblerinin arasını sevgi ile birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalblerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların aralarını sevgi ile birleştirdi. Çünkü Allah her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir
Surah Al-Anfal, Verse 63
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ حَسۡبُكَ ٱللَّهُ وَمَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Ey Peygamber! Allah sana ve müminlerden senin izinde bulunanlara yeter
Surah Al-Anfal, Verse 64
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ حَرِّضِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ عَلَى ٱلۡقِتَالِۚ إِن يَكُن مِّنكُمۡ عِشۡرُونَ صَٰبِرُونَ يَغۡلِبُواْ مِاْئَتَيۡنِۚ وَإِن يَكُن مِّنكُم مِّاْئَةٞ يَغۡلِبُوٓاْ أَلۡفٗا مِّنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِأَنَّهُمۡ قَوۡمٞ لَّا يَفۡقَهُونَ
Ey Peygamber; müminleri savaşa teşvik et. İçinizden sabır ve sebat edecek yirmi kişi bulunursa, onlar iki yüz kişiye galebe ederler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfirlerden bin kişiye galebe çalarlar. Çünkü onlar, gerçeği ve neticeyi anlayamıyan bir kavimdirler. (Müslümanların çoğalması ile bu âyeti kerimenin hükmü, bundan sonra gelen şu âyeti kerime ile nesh edilmiştir)
Surah Al-Anfal, Verse 65
ٱلۡـَٰٔنَ خَفَّفَ ٱللَّهُ عَنكُمۡ وَعَلِمَ أَنَّ فِيكُمۡ ضَعۡفٗاۚ فَإِن يَكُن مِّنكُم مِّاْئَةٞ صَابِرَةٞ يَغۡلِبُواْ مِاْئَتَيۡنِۚ وَإِن يَكُن مِّنكُمۡ أَلۡفٞ يَغۡلِبُوٓاْ أَلۡفَيۡنِ بِإِذۡنِ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ مَعَ ٱلصَّـٰبِرِينَ
Şimdi Allah, sizden yükü hafifletti. (Bir kişiye karşı on düşmanla savaşı, bire karşı iki düşmana indirdi). Bildi ki, sizde bir zayıflık var. Şimdi sizden sabredecek yüz kişi olursa, iki yüzü yenerler. Eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah’ın izniyle iki bine galebe çalarlar. Allah, sabredenlerle beraberdir
Surah Al-Anfal, Verse 66
مَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَكُونَ لَهُۥٓ أَسۡرَىٰ حَتَّىٰ يُثۡخِنَ فِي ٱلۡأَرۡضِۚ تُرِيدُونَ عَرَضَ ٱلدُّنۡيَا وَٱللَّهُ يُرِيدُ ٱلۡأٓخِرَةَۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٞ
Hiç bir Peygamber için, yeryüzünde ağır basmadıkça (düşmana üstün gelmedikçe), esirleri bulunmak (ve ondan fidye almak) vâki olmamıştır. Siz, geçici dünya malını istiyorsunuz. Halbuki Allah âhireti kazanmanızı diliyor. Allah Aziz’dir (dostlarını düşmanlarına üstün kılar), hükmünde hikmet sahibidir
Surah Al-Anfal, Verse 67
لَّوۡلَا كِتَٰبٞ مِّنَ ٱللَّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمۡ فِيمَآ أَخَذۡتُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٞ
Eğer Allah’dan bir yazı (kader) geçmiş olmasaydı, aldığınız fideyeden dolayı mutlaka size büyük bir azab dokunurdu
Surah Al-Anfal, Verse 68
فَكُلُواْ مِمَّا غَنِمۡتُمۡ حَلَٰلٗا طَيِّبٗاۚ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Artık elde ettiğiniz ganimetten halâl ve hoş olarak yeyin ve Allah’dan korkun. Gerçekten Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir
Surah Al-Anfal, Verse 69
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ قُل لِّمَن فِيٓ أَيۡدِيكُم مِّنَ ٱلۡأَسۡرَىٰٓ إِن يَعۡلَمِ ٱللَّهُ فِي قُلُوبِكُمۡ خَيۡرٗا يُؤۡتِكُمۡ خَيۡرٗا مِّمَّآ أُخِذَ مِنكُمۡ وَيَغۡفِرۡ لَكُمۡۚ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Ey Peygamber! Ellerinizdeki esirlere şöyle de: “- Eğer Allah’ın ezelî ilminde, kalblerinizde bir iman varsa, Allah size, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir
Surah Al-Anfal, Verse 70
وَإِن يُرِيدُواْ خِيَانَتَكَ فَقَدۡ خَانُواْ ٱللَّهَ مِن قَبۡلُ فَأَمۡكَنَ مِنۡهُمۡۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Eğer o esirler, sana hainlik etmek isterlerse bilsinler ki, bundan önce Allah’a hiyanet ettiler de (Bedir’de) kahredilmelerine, Allah sana imkân vermişti, Allah Alîm’dir, Hakîm’dir
Surah Al-Anfal, Verse 71
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَٰهَدُواْ بِأَمۡوَٰلِهِمۡ وَأَنفُسِهِمۡ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱلَّذِينَ ءَاوَواْ وَّنَصَرُوٓاْ أُوْلَـٰٓئِكَ بَعۡضُهُمۡ أَوۡلِيَآءُ بَعۡضٖۚ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَلَمۡ يُهَاجِرُواْ مَا لَكُم مِّن وَلَٰيَتِهِم مِّن شَيۡءٍ حَتَّىٰ يُهَاجِرُواْۚ وَإِنِ ٱسۡتَنصَرُوكُمۡ فِي ٱلدِّينِ فَعَلَيۡكُمُ ٱلنَّصۡرُ إِلَّا عَلَىٰ قَوۡمِۭ بَيۡنَكُمۡ وَبَيۡنَهُم مِّيثَٰقٞۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٞ
İman edenler, Allah için hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede edenler (ki bunlar Muhacirlerdir) , bir de Muhacirleri barındıranlar ve onlara yardım edenler var ya, işte onlar mirasta birbirlerinin velileridirler. (Bidâyette muhacirlerle Ensar birbirlerine mirasçı olurlardı. Sonra bu hüküm kaldırılmıştır). İman edip de hicret etmiyenlere gelince; hicretlerine kadar sizin için mirasda onlara hiç bir velâyetiniz yoktur. Bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse, onlara yardım etmekde üzerinize borçdur; ancak sizinle aralarında andlaşma (muahede) bulunan bir kavim aleyhine değil. (Bu takdirde bu müminlere yardım yapılmaz). Allah, yaptıklarınızı tamamıyla görücüdür
Surah Al-Anfal, Verse 72
وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بَعۡضُهُمۡ أَوۡلِيَآءُ بَعۡضٍۚ إِلَّا تَفۡعَلُوهُ تَكُن فِتۡنَةٞ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَفَسَادٞ كَبِيرٞ
Kâfirler de birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz emredildiğiniz gibi yardımlaşmazsanız, yeryüzünde bir fitne (İslâm zâ’fiyeti) ve büyük bir fesad (küfür hâkimiyeti) olur
Surah Al-Anfal, Verse 73
وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَٰهَدُواْ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱلَّذِينَ ءَاوَواْ وَّنَصَرُوٓاْ أُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ حَقّٗاۚ لَّهُم مَّغۡفِرَةٞ وَرِزۡقٞ كَرِيمٞ
İman edip hicret edenler ve Allah yolunda cihad yapanlarla (Muhacirlerle), bir de onları barındırıp yardım edenler (Ensar) var ya, işte onlar, gerçek müminlerdir. Bunlara, bir mağfiret ve kerîm bir rızık vardır
Surah Al-Anfal, Verse 74
وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنۢ بَعۡدُ وَهَاجَرُواْ وَجَٰهَدُواْ مَعَكُمۡ فَأُوْلَـٰٓئِكَ مِنكُمۡۚ وَأُوْلُواْ ٱلۡأَرۡحَامِ بَعۡضُهُمۡ أَوۡلَىٰ بِبَعۡضٖ فِي كِتَٰبِ ٱللَّهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمُۢ
O kimseler ki, sonradan iman getirdiler ve hicret edip sizinle beraber mücahede yaptılar, bunlarda sizdendir. Akrabalık yönünden yakınlıkları olanlar, Allah’ın hükmüne göre mirasta birbirine daha yakındır. Muhakkak ki, Allah her şeyi bilendir
Surah Al-Anfal, Verse 75