Surah Al-Ankaboot - Turkish Translation by Hasan Basri Cantay
الٓمٓ
Elif, lam, mim
Surah Al-Ankaboot, Verse 1
أَحَسِبَ ٱلنَّاسُ أَن يُتۡرَكُوٓاْ أَن يَقُولُوٓاْ ءَامَنَّا وَهُمۡ لَا يُفۡتَنُونَ
Insanlar (yalınız) inandık demeleriyle bırakılıvereceklerini, kendilerinin imtihaana cekilmiyeceklerini mi sandı (lar)
Surah Al-Ankaboot, Verse 2
وَلَقَدۡ فَتَنَّا ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۖ فَلَيَعۡلَمَنَّ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ صَدَقُواْ وَلَيَعۡلَمَنَّ ٱلۡكَٰذِبِينَ
Andolsun, biz onlardan evvelkileri de imtihan etmisizdir. Allah elbette saadık olanları da bilir, elbette yalancı olanları da bilir
Surah Al-Ankaboot, Verse 3
أَمۡ حَسِبَ ٱلَّذِينَ يَعۡمَلُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن يَسۡبِقُونَاۚ سَآءَ مَا يَحۡكُمُونَ
Yoksa kotulukler yapanlar bizden (kacıb) savusacaklarını mı sandı (lar)? Ne fena hukmediyorlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 4
مَن كَانَ يَرۡجُواْ لِقَآءَ ٱللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ ٱللَّهِ لَأٓتٖۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Kim Allaha kavusmayı umarsa subhe yok ki Allahın ta´yin etdigi (o) vakit her halde gelecekdir. O, hakkıyle isiden, kemaliyle bilendir
Surah Al-Ankaboot, Verse 5
وَمَن جَٰهَدَ فَإِنَّمَا يُجَٰهِدُ لِنَفۡسِهِۦٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Kim savasırsa ancak kendisi icin savasmıs olur. Zira Allah elbette (butun) aalemlerden gani (mustagni) dir
Surah Al-Ankaboot, Verse 6
وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ لَنُكَفِّرَنَّ عَنۡهُمۡ سَيِّـَٔاتِهِمۡ وَلَنَجۡزِيَنَّهُمۡ أَحۡسَنَ ٱلَّذِي كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Iman edib de guzel guzel amel (ve hareket) lerde bulunanların kotuluklerini her halde (afv ile) orteriz ve her halde o islemekde olduklarının daha guzeliyle onları mukafatlandırırız
Surah Al-Ankaboot, Verse 7
وَوَصَّيۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ بِوَٰلِدَيۡهِ حُسۡنٗاۖ وَإِن جَٰهَدَاكَ لِتُشۡرِكَ بِي مَا لَيۡسَ لَكَ بِهِۦ عِلۡمٞ فَلَا تُطِعۡهُمَآۚ إِلَيَّ مَرۡجِعُكُمۡ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Biz insana ana ve babasına guzellik (ve iyilik yapmasını) tavsiye etdik. Eger onlar, hakkında bilgin olmayan (tanımadıgın) bir sey´i bana ortak kosman icin ugrasırlarsa kendilerine itaat etme. Donusunuz ancak banadır. Binaen´aleyh ne yapar idiyseniz size ben haber verecegim
Surah Al-Ankaboot, Verse 8
وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ لَنُدۡخِلَنَّهُمۡ فِي ٱلصَّـٰلِحِينَ
Iman edib de guzel guzel amel (ve hareket) de bulunanlar (yok mu?) biz onları her halde saalihler (zumresin) e (katıb) sokacagız
Surah Al-Ankaboot, Verse 9
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَقُولُ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ فَإِذَآ أُوذِيَ فِي ٱللَّهِ جَعَلَ فِتۡنَةَ ٱلنَّاسِ كَعَذَابِ ٱللَّهِۖ وَلَئِن جَآءَ نَصۡرٞ مِّن رَّبِّكَ لَيَقُولُنَّ إِنَّا كُنَّا مَعَكُمۡۚ أَوَلَيۡسَ ٱللَّهُ بِأَعۡلَمَ بِمَا فِي صُدُورِ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Insanlardan oyle adam vardır ki «Allaha inandık» der de Allah ugrunda eziyyete (ducar) edildigi zaman insanların (kendi hakkındaki) fitnesini Allahın azabı imis gibi tanır. Andolsun ki Rabbinden bir nusret gelirse onlar: «Biz de hakıykaten sizinle beraberdik» diyecekler muhakkak. Allah, aalemlerin sineleri icinde ne var, cok iyi bilen degil midir
Surah Al-Ankaboot, Verse 10
وَلَيَعۡلَمَنَّ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَلَيَعۡلَمَنَّ ٱلۡمُنَٰفِقِينَ
Allah iman edenleri de elbet bilir, munafıkları da elbet bilir
Surah Al-Ankaboot, Verse 11
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱتَّبِعُواْ سَبِيلَنَا وَلۡنَحۡمِلۡ خَطَٰيَٰكُمۡ وَمَا هُم بِحَٰمِلِينَ مِنۡ خَطَٰيَٰهُم مِّن شَيۡءٍۖ إِنَّهُمۡ لَكَٰذِبُونَ
O kafirler, iman edenlere dedi (ler) ki: «Bizim yolumuza uyun, sizin gunahlarınızı biz yuklenelim». Halbuki onlar bunların gunahlarından hicbir sey yuklenici degildirler. Subhesiz ki onlar kat´iyyen yalancıdırlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 12
وَلَيَحۡمِلُنَّ أَثۡقَالَهُمۡ وَأَثۡقَالٗا مَّعَ أَثۡقَالِهِمۡۖ وَلَيُسۡـَٔلُنَّ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ عَمَّا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ
Onlar her halde kendi yuklerini de, o yukleriyle beraber daha nice yukleri de bizzat yuklenecekler ve duzmekde oldukları seylerden kıyamet gunu mes´ul olacaklardır
Surah Al-Ankaboot, Verse 13
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوۡمِهِۦ فَلَبِثَ فِيهِمۡ أَلۡفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمۡسِينَ عَامٗا فَأَخَذَهُمُ ٱلطُّوفَانُ وَهُمۡ ظَٰلِمُونَ
Andolsun ki biz Nuuhu kavmine (peygamber olarak) gondermisizdir de o, aralarında, elli yılı mustesna olmak uzere, bin sene kalmısdır. Nihayet onlar zulumde devam edib dururlarken kendilerini tuufan yakalayıvermisdir
Surah Al-Ankaboot, Verse 14
فَأَنجَيۡنَٰهُ وَأَصۡحَٰبَ ٱلسَّفِينَةِ وَجَعَلۡنَٰهَآ ءَايَةٗ لِّلۡعَٰلَمِينَ
Fakat biz onu da, gemi arkadaslarını da selamete erdirmis ve bunu aalemlere bir ibret yapmısızdır
Surah Al-Ankaboot, Verse 15
وَإِبۡرَٰهِيمَ إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ وَٱتَّقُوهُۖ ذَٰلِكُمۡ خَيۡرٞ لَّكُمۡ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Ibrahimi de (hatırla). Hani O, kavmine (soyle) demisdi: «Allaha ibadet edin, On (un ikaabın) dan korkun. Bu, eger bilirseniz, sizin icin cok hayırlıdır»
Surah Al-Ankaboot, Verse 16
إِنَّمَا تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوۡثَٰنٗا وَتَخۡلُقُونَ إِفۡكًاۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَمۡلِكُونَ لَكُمۡ رِزۡقٗا فَٱبۡتَغُواْ عِندَ ٱللَّهِ ٱلرِّزۡقَ وَٱعۡبُدُوهُ وَٱشۡكُرُواْ لَهُۥٓۖ إِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
«Siz ancak Allahı bırakıb putlara tapıyor, yalan uydurub duzuyorsunuz. Hakıykat, sizin Allahı bırakıb tapdıklarınız size bir rızık vermiye muktedir olamazlar. O halde rızkı Allah katında arayın. Ona ibadet edin. Ona sukredin. Siz ancak Ona donduru (lub goturu) leceksiniz»
Surah Al-Ankaboot, Verse 17
وَإِن تُكَذِّبُواْ فَقَدۡ كَذَّبَ أُمَمٞ مِّن قَبۡلِكُمۡۖ وَمَا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلۡبَلَٰغُ ٱلۡمُبِينُ
«Eger siz (beni) tekzib ederseniz sizden evvelki ummetler de (peygamberlerini) tekzib etmisizdir. Peygamberin uzerine (dusen vazife) ise apacık tebligden baskası degildir»
Surah Al-Ankaboot, Verse 18
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ كَيۡفَ يُبۡدِئُ ٱللَّهُ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥٓۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٞ
Allah hilkate nasıl baslıyor, sonra onu (nasıl olumunden sonra) geri ceviriyor, gormediler mi? Subhesiz bu (nlar) Allaha gore kolaydır
Surah Al-Ankaboot, Verse 19
قُلۡ سِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَٱنظُرُواْ كَيۡفَ بَدَأَ ٱلۡخَلۡقَۚ ثُمَّ ٱللَّهُ يُنشِئُ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأٓخِرَةَۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
De ki: «Yer yuzunde gezib dolasın da (Allahın) hilkate nasıl basladıgını gorun. Allah yeni bir ahiret hayaatını da tekrar yaratacakdır. Cunku Allah her sey´e hakkıyle kaadirdir
Surah Al-Ankaboot, Verse 20
يُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ وَيَرۡحَمُ مَن يَشَآءُۖ وَإِلَيۡهِ تُقۡلَبُونَ
Kimi dilerse azablandırır, kimi dilerse esirger O. (Hepiniz) ancak ona donduru (lup goturu) leceksiniz
Surah Al-Ankaboot, Verse 21
وَمَآ أَنتُم بِمُعۡجِزِينَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا فِي ٱلسَّمَآءِۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِيّٖ وَلَا نَصِيرٖ
Siz ne yerde, ne gokde (Onu) aaciz bırakıcı degilsiniz. Allahdan baska sizin hicbir veliniz ye yardımcınız da yokdur»
Surah Al-Ankaboot, Verse 22
وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَلِقَآئِهِۦٓ أُوْلَـٰٓئِكَ يَئِسُواْ مِن رَّحۡمَتِي وَأُوْلَـٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Allahın ayetlerini ve Ona kavusmayı (inkar ile) kafir olanlar (yok mu?) iste benim rahmetimden (ancak) onlar umidlerini kesdiler. Iste pek acıklı azab da onlarındır
Surah Al-Ankaboot, Verse 23
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوۡمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُواْ ٱقۡتُلُوهُ أَوۡ حَرِّقُوهُ فَأَنجَىٰهُ ٱللَّهُ مِنَ ٱلنَّارِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
Bundan dolayı kavminin cevabı: «Oldurun onu, yahud yakın onu» demelerinden baska (bir sey) olmadı. Aliah da onu atesden kurtardı. Subhe yok ki bunda iman edecek zumreler icin her halde ibretler vardır
Surah Al-Ankaboot, Verse 24
وَقَالَ إِنَّمَا ٱتَّخَذۡتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ أَوۡثَٰنٗا مَّوَدَّةَ بَيۡنِكُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ ثُمَّ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ يَكۡفُرُ بَعۡضُكُم بِبَعۡضٖ وَيَلۡعَنُ بَعۡضُكُم بَعۡضٗا وَمَأۡوَىٰكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّـٰصِرِينَ
Dedi ki: «Siz dunya hayaatında birbirinizle (musrikler hususunda) dost oldugunuz icin Allahı bırakıb ancak putlara tutundunuz. (Fakat) bil´ahare kıyamet gununde kiminiz kiminize kufur, kiminiz kiminize la´net edecekdir. Barınacagınız yer ise atesdir. Sizin (o vakit) hicbir yardımcınız da yokdur»
Surah Al-Ankaboot, Verse 25
۞فَـَٔامَنَ لَهُۥ لُوطٞۘ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَىٰ رَبِّيٓۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Bunun uzerine kendisine bir Luut iman etdi. (Ibrahim) dedi ki: «Hakıykat, ben Rabbime hicret edecegim. Subhe yok ki mutlak gaalib, tam hukum ve hikmet saahibi Odur, O»
Surah Al-Ankaboot, Verse 26
وَوَهَبۡنَا لَهُۥٓ إِسۡحَٰقَ وَيَعۡقُوبَ وَجَعَلۡنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ ٱلنُّبُوَّةَ وَٱلۡكِتَٰبَ وَءَاتَيۡنَٰهُ أَجۡرَهُۥ فِي ٱلدُّنۡيَاۖ وَإِنَّهُۥ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ لَمِنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
Biz ona ishak ile Ya´kubu da ihsan etdik. Peygamberligi ve kitabları onun zurriyetine tahsis etdik. Dunyada ona mukafatını verdik. Hakıykat o, ahiretde de her halde saalih insanlardandır
Surah Al-Ankaboot, Verse 27
وَلُوطًا إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِۦٓ إِنَّكُمۡ لَتَأۡتُونَ ٱلۡفَٰحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنۡ أَحَدٖ مِّنَ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Luutu da (hatırla). Hani o, kavmine (soyle) demisdi: «Siz hakıykat oyle hayasızlıgı (meydana) getiriyorsunuz ki sizden evvel aalemlerden hicbiri bunu yapmamısdık
Surah Al-Ankaboot, Verse 28
أَئِنَّكُمۡ لَتَأۡتُونَ ٱلرِّجَالَ وَتَقۡطَعُونَ ٱلسَّبِيلَ وَتَأۡتُونَ فِي نَادِيكُمُ ٱلۡمُنكَرَۖ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوۡمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُواْ ٱئۡتِنَا بِعَذَابِ ٱللَّهِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّـٰدِقِينَ
«Siz her halde erkeklere gidecek, yol kesecek, toplantı yerinizde mesru olmayanı yapacak mısınız»? Kavminin cevabı: «Eger dogru soyleyenlerdensen Allahın azabını getir bize» demelerinden baskası olmadı
Surah Al-Ankaboot, Verse 29
قَالَ رَبِّ ٱنصُرۡنِي عَلَى ٱلۡقَوۡمِ ٱلۡمُفۡسِدِينَ
De ki: «Yarab, o fesadcılar guruhuna karsı buna nusret et»
Surah Al-Ankaboot, Verse 30
وَلَمَّا جَآءَتۡ رُسُلُنَآ إِبۡرَٰهِيمَ بِٱلۡبُشۡرَىٰ قَالُوٓاْ إِنَّا مُهۡلِكُوٓاْ أَهۡلِ هَٰذِهِ ٱلۡقَرۡيَةِۖ إِنَّ أَهۡلَهَا كَانُواْ ظَٰلِمِينَ
Elcilerimiz Ibrahime o mujdeyi getirince dediler ki: «Biz bu memleketin ahalisini helak edecegiz. Cunku onun ahalisi zaalim oldular»
Surah Al-Ankaboot, Verse 31
قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطٗاۚ قَالُواْ نَحۡنُ أَعۡلَمُ بِمَن فِيهَاۖ لَنُنَجِّيَنَّهُۥ وَأَهۡلَهُۥٓ إِلَّا ٱمۡرَأَتَهُۥ كَانَتۡ مِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ
(Ibrahim) «Onların icinde, dedi, Luut da var». Dediler ki: «Biz orada kimin bulundugunu cok iyi bileniz. Onu da, ehlini de muhakkak kurtaracagız. Yalınız geride (azabda) kalacaklardan olan karısı mustesna»
Surah Al-Ankaboot, Verse 32
وَلَمَّآ أَن جَآءَتۡ رُسُلُنَا لُوطٗا سِيٓءَ بِهِمۡ وَضَاقَ بِهِمۡ ذَرۡعٗاۖ وَقَالُواْ لَا تَخَفۡ وَلَا تَحۡزَنۡ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهۡلَكَ إِلَّا ٱمۡرَأَتَكَ كَانَتۡ مِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ
Elcilerimiz Luuta gelince o, bunlar sebebiyle tasalandı, bunlar sebebiyle kolu (gogsu) daraldı. «Korkma, tasalanma, dediler, cunku biz seni de, senin ehlini de kurtaracagız. Yalnız geride (azabda) kalacaklardan olan karın mustesna»
Surah Al-Ankaboot, Verse 33
إِنَّا مُنزِلُونَ عَلَىٰٓ أَهۡلِ هَٰذِهِ ٱلۡقَرۡيَةِ رِجۡزٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ بِمَا كَانُواْ يَفۡسُقُونَ
«Muhakkak bu memleket ahalisinin ustune, yapmakda oldukları faasıklık yuzunden, gokden (feci) bir azab indirecegiz»
Surah Al-Ankaboot, Verse 34
وَلَقَد تَّرَكۡنَا مِنۡهَآ ءَايَةَۢ بَيِّنَةٗ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
Andolsun, aklını kullanacak bir kavm icin biz oradan apacık bir nisane (bir ibret) bırakmısızdır
Surah Al-Ankaboot, Verse 35
وَإِلَىٰ مَدۡيَنَ أَخَاهُمۡ شُعَيۡبٗا فَقَالَ يَٰقَوۡمِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ وَٱرۡجُواْ ٱلۡيَوۡمَ ٱلۡأٓخِرَ وَلَا تَعۡثَوۡاْ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُفۡسِدِينَ
«Medyen» e de biraderleri Suaybı (gonderdik) de dedi ki: «Ey kavmim, Allaha ibadet edin. Ahiret gunune umud baglayın. Yer yuzunde fesadcılar olarak bozgunculuk yapmayın»
Surah Al-Ankaboot, Verse 36
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلرَّجۡفَةُ فَأَصۡبَحُواْ فِي دَارِهِمۡ جَٰثِمِينَ
Fakat onu tekzib etdiler. Derken kendilerini siddetli bir sarsıntı yakalayıverdi de yurdlarından hepsi (olu olarak) diz ustu coke kaldılar
Surah Al-Ankaboot, Verse 37
وَعَادٗا وَثَمُودَاْ وَقَد تَّبَيَّنَ لَكُم مِّن مَّسَٰكِنِهِمۡۖ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ أَعۡمَٰلَهُمۡ فَصَدَّهُمۡ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَكَانُواْ مُسۡتَبۡصِرِينَ
Aad ile Semudu da (helak etdik. Onların basına neler geldigi) hakıykat sizin icin el´an (o haraab) evleri (ciheti) nden belli olmakdadır. Uyanık (insan) lar oldukları halde seytan onların amel (ve hareket) lerini susleyib kendilerini yoldan sapdırmısdır
Surah Al-Ankaboot, Verse 38
وَقَٰرُونَ وَفِرۡعَوۡنَ وَهَٰمَٰنَۖ وَلَقَدۡ جَآءَهُم مُّوسَىٰ بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَٱسۡتَكۡبَرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا كَانُواْ سَٰبِقِينَ
Kaarunu, Fir´avnı, Hamaanı da (helak etdik). Andolsun ki Musa (daha evvel) kendilerine apacık burhanlar getirmisdi de onlar yer (yuzun) de buykluk taslamıslardı. Halbuki (azabın) onune gecebilecek de degillerdi
Surah Al-Ankaboot, Verse 39
فَكُلًّا أَخَذۡنَا بِذَنۢبِهِۦۖ فَمِنۡهُم مَّنۡ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِ حَاصِبٗا وَمِنۡهُم مَّنۡ أَخَذَتۡهُ ٱلصَّيۡحَةُ وَمِنۡهُم مَّنۡ خَسَفۡنَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ وَمِنۡهُم مَّنۡ أَغۡرَقۡنَاۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيَظۡلِمَهُمۡ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Iste biz (onların) her birini gunahı sebebiyle yakaladık. Iste kiminin tepesine (tas yagdıran) bir kasırga gonderdik, kimini korkunc bir ses aldı, kimini yere gecirdik, kimini de suda bogduk Allah onlara zulm etmiyordu. Fakat onlar kendilerine (bizzat) kendileri zulm ediyorlardı
Surah Al-Ankaboot, Verse 40
مَثَلُ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوۡلِيَآءَ كَمَثَلِ ٱلۡعَنكَبُوتِ ٱتَّخَذَتۡ بَيۡتٗاۖ وَإِنَّ أَوۡهَنَ ٱلۡبُيُوتِ لَبَيۡتُ ٱلۡعَنكَبُوتِۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ
Allahdan baska veliler edinenlerin sıfatı kendine bir yuva yapan orumcek misali gibidir. Halbuki, eger bilmis olsalar, evlerin en curugu her halde orumcek yuvasıdır
Surah Al-Ankaboot, Verse 41
إِنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا يَدۡعُونَ مِن دُونِهِۦ مِن شَيۡءٖۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Allah, kendinden baska hangi sey´e tapıyorlarsa subhesiz ki biliyor. O, mutlak gaalibdir, tam hukum ve hikmet saahibidir
Surah Al-Ankaboot, Verse 42
وَتِلۡكَ ٱلۡأَمۡثَٰلُ نَضۡرِبُهَا لِلنَّاسِۖ وَمَا يَعۡقِلُهَآ إِلَّا ٱلۡعَٰلِمُونَ
Iste misaller! Biz onları insanlar icin irad ediyoruz. Aalim olanlardan baskası onları anlamaz
Surah Al-Ankaboot, Verse 43
خَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ بِٱلۡحَقِّۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّلۡمُؤۡمِنِينَ
Allah gokleri ve yeri hak olarak yaratdı. Subhe yok ki bunda iman edenler icin (Onun kemal-i kudretine) mutlak bir delalet vardır
Surah Al-Ankaboot, Verse 44
ٱتۡلُ مَآ أُوحِيَ إِلَيۡكَ مِنَ ٱلۡكِتَٰبِ وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَۖ إِنَّ ٱلصَّلَوٰةَ تَنۡهَىٰ عَنِ ٱلۡفَحۡشَآءِ وَٱلۡمُنكَرِۗ وَلَذِكۡرُ ٱللَّهِ أَكۡبَرُۗ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ مَا تَصۡنَعُونَ
Sana vahyedilen kitabı oku. Namazı da dosdogru kıl (ve kıldır). Cunku namaz edebsizlikden ve akıl ve seriata uymayan her seyden alıkoyar. Allahı zikretmek elbette en buyuk (ibaret) dir. Ne yaparsanız Allah bilir
Surah Al-Ankaboot, Verse 45
۞وَلَا تُجَٰدِلُوٓاْ أَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ إِلَّا بِٱلَّتِي هِيَ أَحۡسَنُ إِلَّا ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنۡهُمۡۖ وَقُولُوٓاْ ءَامَنَّا بِٱلَّذِيٓ أُنزِلَ إِلَيۡنَا وَأُنزِلَ إِلَيۡكُمۡ وَإِلَٰهُنَا وَإِلَٰهُكُمۡ وَٰحِدٞ وَنَحۡنُ لَهُۥ مُسۡلِمُونَ
Iclerinden zulmedenler mustesna olmak uzere ehl-i kitab ile en guzel (savasdan) baska bir suretle mucadele etmeyin ve deyin ki: «Bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim Allahımız da, sizin Allanınız da birdir. (Su kadar ki) biz (ancak) Ona teslim olanlarız. (Biz Onun samimi muslumanlarıyız)»
Surah Al-Ankaboot, Verse 46
وَكَذَٰلِكَ أَنزَلۡنَآ إِلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَۚ فَٱلَّذِينَ ءَاتَيۡنَٰهُمُ ٱلۡكِتَٰبَ يُؤۡمِنُونَ بِهِۦۖ وَمِنۡ هَـٰٓؤُلَآءِ مَن يُؤۡمِنُ بِهِۦۚ وَمَا يَجۡحَدُ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَّا ٱلۡكَٰفِرُونَ
Iste sana (Habibim boyle bir) kitab indirdik. Onun icin kendilerine kitab verdiklerimiz buna iman ediyorlar. Sunlardan da ona iman edecek nice kimseler vardır. Bizim ayetlerimizi kafirlerden baskası bilerek inkar etmez
Surah Al-Ankaboot, Verse 47
وَمَا كُنتَ تَتۡلُواْ مِن قَبۡلِهِۦ مِن كِتَٰبٖ وَلَا تَخُطُّهُۥ بِيَمِينِكَۖ إِذٗا لَّٱرۡتَابَ ٱلۡمُبۡطِلُونَ
Sen bundan evvel hicbir kitab okur degildin. Elinle de onu yazmadın. Boyle olsaydı baatıl soyleyenler elbet subhelenir (ler) di
Surah Al-Ankaboot, Verse 48
بَلۡ هُوَ ءَايَٰتُۢ بَيِّنَٰتٞ فِي صُدُورِ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَۚ وَمَا يَجۡحَدُ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَّا ٱلظَّـٰلِمُونَ
Hayır, o (Kur´an) kendilerine ilim verilmis insanların sinelerinde (parıldayan) apacık ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi zaalim olanlardan baskası bilerek inkar etmez
Surah Al-Ankaboot, Verse 49
وَقَالُواْ لَوۡلَآ أُنزِلَ عَلَيۡهِ ءَايَٰتٞ مِّن رَّبِّهِۦۚ قُلۡ إِنَّمَا ٱلۡأٓيَٰتُ عِندَ ٱللَّهِ وَإِنَّمَآ أَنَا۠ نَذِيرٞ مُّبِينٌ
«Ona Rabbinden (baskaca) ayetler de indirilmeli degil miydi?» dediler. De ki: O ayetler ancak Allahın nezdindedir. Ben sade (egri yolun basınıza getirecegi fena sonucları) apasikar haber verenim»
Surah Al-Ankaboot, Verse 50
أَوَلَمۡ يَكۡفِهِمۡ أَنَّآ أَنزَلۡنَا عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ يُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَرَحۡمَةٗ وَذِكۡرَىٰ لِقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
Sana indirdigimiz o kitab — ki (mustemirren) karsılarında okunub duruyor — onlara kafi gelmedi mi? Onda iman edecek bir kavm icin elbette (buyuk) bir rahmet (ve ni´met) ve bir ogut var
Surah Al-Ankaboot, Verse 51
قُلۡ كَفَىٰ بِٱللَّهِ بَيۡنِي وَبَيۡنَكُمۡ شَهِيدٗاۖ يَعۡلَمُ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۗ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِٱلۡبَٰطِلِ وَكَفَرُواْ بِٱللَّهِ أُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ
De ki: «Benimle sizin aranızda Allahın hakkıyle sahid olması yeter. Goklerde, yerde ne varsa O bilir. Baatıla iman ve Allahı (inkar ile) kafir olanlar (Yok mu?) Iste onlar husranda kalanların ta kendileridir
Surah Al-Ankaboot, Verse 52
وَيَسۡتَعۡجِلُونَكَ بِٱلۡعَذَابِ وَلَوۡلَآ أَجَلٞ مُّسَمّٗى لَّجَآءَهُمُ ٱلۡعَذَابُۚ وَلَيَأۡتِيَنَّهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
Senden azabı carcabuk (getirmeni) isterler. Eger muayyen bir vakit olmasaydı o, elbette onlara gelib catmısdı bile. (Bununla beraber) o, kendileri farkında olmayarak, onlara ansızın gelecekdir muhakkak
Surah Al-Ankaboot, Verse 53
يَسۡتَعۡجِلُونَكَ بِٱلۡعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةُۢ بِٱلۡكَٰفِرِينَ
(Evet) senden azabı carcabuk (getirmeni) istiyorlar. Halbuki hakıykatde cehennem o kafirleri kusatıb durmakdadır (da haberleri yok)
Surah Al-Ankaboot, Verse 54
يَوۡمَ يَغۡشَىٰهُمُ ٱلۡعَذَابُ مِن فَوۡقِهِمۡ وَمِن تَحۡتِ أَرۡجُلِهِمۡ وَيَقُولُ ذُوقُواْ مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
O gunde azab onları hem ustlerinden, hem ayakları altından saracak, (Allah): «Islemekde oldugunuz (gunahlar)ın (cezasını) tadın» diyecek
Surah Al-Ankaboot, Verse 55
يَٰعِبَادِيَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِنَّ أَرۡضِي وَٰسِعَةٞ فَإِيَّـٰيَ فَٱعۡبُدُونِ
Ey iman eden kullarım, subhesiz ki benim arzım genisdir. O halde ancak bana ibadet edin
Surah Al-Ankaboot, Verse 56
كُلُّ نَفۡسٖ ذَآئِقَةُ ٱلۡمَوۡتِۖ ثُمَّ إِلَيۡنَا تُرۡجَعُونَ
Her can olumu tadıcıdır. (Ondan) sonra bize donduru (lub getiri) leceksiniz
Surah Al-Ankaboot, Verse 57
وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ لَنُبَوِّئَنَّهُم مِّنَ ٱلۡجَنَّةِ غُرَفٗا تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ نِعۡمَ أَجۡرُ ٱلۡعَٰمِلِينَ
Iman edib de guzel guzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (var ya) biz onları — kendileri iclerinde ebedi kalıcı olarak — altlarından nehirler akan o cennetin yuksek mevkilerine yerlesdirecegiz. (Oyle) amel (ve hareket) edenlerin mukafatı ne guzeldir
Surah Al-Ankaboot, Verse 58
ٱلَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ
ki onlar sabır (ve sebat) etmislerdir ve yalınız Rablerine guvenib dayanmakdadırlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 59
وَكَأَيِّن مِّن دَآبَّةٖ لَّا تَحۡمِلُ رِزۡقَهَا ٱللَّهُ يَرۡزُقُهَا وَإِيَّاكُمۡۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Nice canlı mahluk vardır ki rızkını kendisi tasımıyor. Onu da, sizi de Allah rızıklandırıyor. O, hakkıyle isiden, kemaliyle bilendir
Surah Al-Ankaboot, Verse 60
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَسَخَّرَ ٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۖ فَأَنَّىٰ يُؤۡفَكُونَ
Andolsun ki onlara: «O gokleri, o yeri kim yaratdı? O gunesi, o ayı kim musehhar kıldı?» diye sorarsan mutlakaa: «Allah» derler. O halde nasıl cevrilib donduruluyorlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 61
ٱللَّهُ يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦ وَيَقۡدِرُ لَهُۥٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٞ
Allah, kullarından kimi dilerse onun rızkını yayar (genisletir). Onu kısar da. Subhesiz ki Allaha her sey´i hakkıyle bilendir
Surah Al-Ankaboot, Verse 62
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّن نَّزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَحۡيَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ مِنۢ بَعۡدِ مَوۡتِهَا لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۚ قُلِ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡقِلُونَ
Andolsun ki onlara: «Gokden su indirib onunla yeri, olumunun ardından, canlandıran kimdir?» diye sorarsan «Elbette Allah» derler. De ki: «Hamd Allahındır». Fakat onların cogu aklını kullanmazlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 63
وَمَا هَٰذِهِ ٱلۡحَيَوٰةُ ٱلدُّنۡيَآ إِلَّا لَهۡوٞ وَلَعِبٞۚ وَإِنَّ ٱلدَّارَ ٱلۡأٓخِرَةَ لَهِيَ ٱلۡحَيَوَانُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ
Bu dunya hayatı bir eglenceden, bir oyundan baska (sey) degildir. Ahiret yurdu (na gelince:) Subhe yok ki o, (asıl) hayatın ta kendisidir, (bunu) bilmis olsalardı
Surah Al-Ankaboot, Verse 64
فَإِذَا رَكِبُواْ فِي ٱلۡفُلۡكِ دَعَوُاْ ٱللَّهَ مُخۡلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ فَلَمَّا نَجَّىٰهُمۡ إِلَى ٱلۡبَرِّ إِذَا هُمۡ يُشۡرِكُونَ
(Baksan a) gemiye bindikleri zaman — din (i) yalınız Kendisine (ya´ni Allaha) tahsıys etmek suretiyle ve (haalis ve) muhlis (insan) lar olarak — Allahı (nasıl) cagırırlar! Fakat biz onları selametle karaya cıkarınca da hemen Allaha es katanlar onlardır
Surah Al-Ankaboot, Verse 65
لِيَكۡفُرُواْ بِمَآ ءَاتَيۡنَٰهُمۡ وَلِيَتَمَتَّعُواْۚ فَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ
Ki (bu suretle) kendilerine verdigimiz (ni´metler) e nankorluk etsinler ve (hayatdan) zevk alsınlar diye. Fakat onlar yakında bileceklerdir
Surah Al-Ankaboot, Verse 66
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّا جَعَلۡنَا حَرَمًا ءَامِنٗا وَيُتَخَطَّفُ ٱلنَّاسُ مِنۡ حَوۡلِهِمۡۚ أَفَبِٱلۡبَٰطِلِ يُؤۡمِنُونَ وَبِنِعۡمَةِ ٱللَّهِ يَكۡفُرُونَ
Cevrelerinde insanların zorla (yakalanıb) kapılmakda olmasına ragmen (Mekkeyi) korkusuz (ve emin bir yer) yapdıgımızı onlar gormediler mi? Haala baatıla inanıyorlar da Allahın ni´metine nankorluk mu ediyorlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 67
وَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّنِ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَوۡ كَذَّبَ بِٱلۡحَقِّ لَمَّا جَآءَهُۥٓۚ أَلَيۡسَ فِي جَهَنَّمَ مَثۡوٗى لِّلۡكَٰفِرِينَ
Allaha karsı yalan duzen kisiden, yahud kendisine hak gelince onu yalan sayandan daha zaalim kimdir? Kafirlere cehennemde barınacak yer mi yok
Surah Al-Ankaboot, Verse 68
وَٱلَّذِينَ جَٰهَدُواْ فِينَا لَنَهۡدِيَنَّهُمۡ سُبُلَنَاۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَمَعَ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Bizim ugrumuzda mucahede edenler (e gelince:) Biz onlara elbette yollarımızı gosteririz. Subhesiz ki Allah her halde ihsan erbabiyle beraberdir
Surah Al-Ankaboot, Verse 69