Surah Al-Ankaboot - Turkish Translation by Ali Fikri Yavuz
الٓمٓ
Elif, Lam, Mim
Surah Al-Ankaboot, Verse 1
أَحَسِبَ ٱلنَّاسُ أَن يُتۡرَكُوٓاْ أَن يَقُولُوٓاْ ءَامَنَّا وَهُمۡ لَا يُفۡتَنُونَ
(Musrikler tarafından eziyet edilen) o insanlar sandılar mı ki, “iman ettik.” demeleriyle bırakılacaklar da imtihana cekilmiyecekler
Surah Al-Ankaboot, Verse 2
وَلَقَدۡ فَتَنَّا ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۖ فَلَيَعۡلَمَنَّ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ صَدَقُواْ وَلَيَعۡلَمَنَّ ٱلۡكَٰذِبِينَ
Dogrusu biz, onlardan evvelkileri de (cesitli musibetlerle) denedik. Allah, (imtihan suretiyle imanında) sadık olanları da muhakkak bilecek, yalancı onları da elbette bilecek
Surah Al-Ankaboot, Verse 3
أَمۡ حَسِبَ ٱلَّذِينَ يَعۡمَلُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن يَسۡبِقُونَاۚ سَآءَ مَا يَحۡكُمُونَ
Yoksa kufur isleyib isyan edenler, bizden (azabımızdan) kurtulacaklarını mı sandılar? Ne fena hukum veriyorlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 4
مَن كَانَ يَرۡجُواْ لِقَآءَ ٱللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ ٱللَّهِ لَأٓتٖۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Kim (cennetde) Allah’a kavusmayı arzu ederse, subhesiz ki Allah’ın tayin ettigi vakit (kıyamet) gelecektir. O, Semi’dir = kulların sozlerini isitir, Alim’dir- inanc ve amellerini bilir
Surah Al-Ankaboot, Verse 5
وَمَن جَٰهَدَ فَإِنَّمَا يُجَٰهِدُ لِنَفۡسِهِۦٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Kim (Allah yolunda veya nefsi ile) mucahede ederse, kendisi icin mucahede eder, (Sevabı onadır): Cunku Allah butun alemlerden mustagnidir, (kullarının mucahedesine de ihtiyacı yoktur)
Surah Al-Ankaboot, Verse 6
وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ لَنُكَفِّرَنَّ عَنۡهُمۡ سَيِّـَٔاتِهِمۡ وَلَنَجۡزِيَنَّهُمۡ أَحۡسَنَ ٱلَّذِي كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Iman edib de salih ameller isliyenlerin kendilerinden gunahlarını muhakkak orteriz; ve elbette isledikleri amellerin daha guzeli ile (on kat sevabla) onları mukafatlandırırız
Surah Al-Ankaboot, Verse 7
وَوَصَّيۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ بِوَٰلِدَيۡهِ حُسۡنٗاۖ وَإِن جَٰهَدَاكَ لِتُشۡرِكَ بِي مَا لَيۡسَ لَكَ بِهِۦ عِلۡمٞ فَلَا تُطِعۡهُمَآۚ إِلَيَّ مَرۡجِعُكُمۡ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Biz, insana, ana ve babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadıgın (ilah tanımadıgın) bir seyi bana ortak kosman icin sana emr ederlerse, artık onlara (bu hususta) itaat etme. Donusunuz ancak banadır. Ben de yaptıgınızı (amellerinizin karsılıgını) size haber verecegim
Surah Al-Ankaboot, Verse 8
وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ لَنُدۡخِلَنَّهُمۡ فِي ٱلصَّـٰلِحِينَ
Iman edib de salih ameller isliyenleri ise, elbette onları salih olan kimseler icine katacagız, (onlarla beraber kendilerini cennete koyacagız)
Surah Al-Ankaboot, Verse 9
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَقُولُ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ فَإِذَآ أُوذِيَ فِي ٱللَّهِ جَعَلَ فِتۡنَةَ ٱلنَّاسِ كَعَذَابِ ٱللَّهِۖ وَلَئِن جَآءَ نَصۡرٞ مِّن رَّبِّكَ لَيَقُولُنَّ إِنَّا كُنَّا مَعَكُمۡۚ أَوَلَيۡسَ ٱللَّهُ بِأَعۡلَمَ بِمَا فِي صُدُورِ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Insanlar icinde oyle kimse vardır ki: “- Allah’a iman ettik” der: - Sonra da Allah ugrunda bir eziyete ugratıldı mı, tutar insanların eziyetini Allah’ın (cehennemdeki) azabı gibi kabul eder (de dininden doner ve kafir olur). Muhakkak ki Rabbinden (muminlere) bir zafer gelirse, onlar (o munafıklar muminlere) soyle diyecekler: “- Dogrusu biz de sizinle beraberdik.” Allah, butun alemlerin kalblerinde olanı (imanı ve nifakı) en iyi bilen degil midir
Surah Al-Ankaboot, Verse 10
وَلَيَعۡلَمَنَّ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَلَيَعۡلَمَنَّ ٱلۡمُنَٰفِقِينَ
Allah, iman edenleri elbette bilir ve munafıkları da elbette bilir
Surah Al-Ankaboot, Verse 11
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱتَّبِعُواْ سَبِيلَنَا وَلۡنَحۡمِلۡ خَطَٰيَٰكُمۡ وَمَا هُم بِحَٰمِلِينَ مِنۡ خَطَٰيَٰهُم مِّن شَيۡءٍۖ إِنَّهُمۡ لَكَٰذِبُونَ
O kufre varanlar (Mekke kafirleri), iman edenlere soyle dediler: “- Bizim yolumuza (putlara ibadetten ibaret olan dinimize) uyun da sizin gunahlarınızı biz yuklenelim.” Halbuki bunların gunahlarından hic bir sey yuklenici degillerdir onlar. Subhesiz ki onlar (sozlerinde) yalancıdırlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 12
وَلَيَحۡمِلُنَّ أَثۡقَالَهُمۡ وَأَثۡقَالٗا مَّعَ أَثۡقَالِهِمۡۖ وَلَيُسۡـَٔلُنَّ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ عَمَّا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ
Muhakkak onlar, kendi gunahlarını ve o gunahlarla beraber daha bir cok (saptırdıkları kimselere ait) gunahları yuklenecekler ve suphe yok ki, (Allah’a) iftira ettikleri seylerden kıyamet gunu sorumlu tutulacaklardır
Surah Al-Ankaboot, Verse 13
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوۡمِهِۦ فَلَبِثَ فِيهِمۡ أَلۡفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمۡسِينَ عَامٗا فَأَخَذَهُمُ ٱلطُّوفَانُ وَهُمۡ ظَٰلِمُونَ
Gercekten biz Nuh’u kavmine peygamber gonderdik de, aralarında bin seneden elli yıl eksik (950 yıl) kaldı. Nihayet onları tufan (su felaketi) yakalayıverdi; onlar zalimlerdiler
Surah Al-Ankaboot, Verse 14
فَأَنجَيۡنَٰهُ وَأَصۡحَٰبَ ٱلسَّفِينَةِ وَجَعَلۡنَٰهَآ ءَايَةٗ لِّلۡعَٰلَمِينَ
Biz de onu (Nuh’u) ve gemi arkadaslarını kurtardık; ve gemiyi alemlere bir ibret yaptık
Surah Al-Ankaboot, Verse 15
وَإِبۡرَٰهِيمَ إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ وَٱتَّقُوهُۖ ذَٰلِكُمۡ خَيۡرٞ لَّكُمۡ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Ibrahim’i de kavmine peygamber gonderdik. Hani kavmine soyle demisti: “- Allah’a ibadet edin; ve O’ndan korkun. Bu sizin icin daha hayırlıdır, eger bilirseniz
Surah Al-Ankaboot, Verse 16
إِنَّمَا تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوۡثَٰنٗا وَتَخۡلُقُونَ إِفۡكًاۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَمۡلِكُونَ لَكُمۡ رِزۡقٗا فَٱبۡتَغُواْ عِندَ ٱللَّهِ ٱلرِّزۡقَ وَٱعۡبُدُوهُ وَٱشۡكُرُواْ لَهُۥٓۖ إِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
Siz, Allah’ı bırakıb da ancak bir takım putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Gercekten Allah’ı bırakıb da taptıklarınızın, size rızık vermeye gucleri olamaz. O halde butun rızıkları Allah katında arayın; ve O’na ibadet edin, O’na sukredin (kıyamette) hep O’na donduruleceksiniz.”
Surah Al-Ankaboot, Verse 17
وَإِن تُكَذِّبُواْ فَقَدۡ كَذَّبَ أُمَمٞ مِّن قَبۡلِكُمۡۖ وَمَا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلۡبَلَٰغُ ٱلۡمُبِينُ
(Ey Kureys toplulugu, beni) eger tekzib ederseniz (bana zarar veremezsiniz, cunku) sizden onceki ummetler de peygamberlerini tekzib etmislerdi. Peygambere dusen vazife ise, ancak acık bir tebligdir
Surah Al-Ankaboot, Verse 18
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ كَيۡفَ يُبۡدِئُ ٱللَّهُ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥٓۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٞ
(O kafirler), gormediler mi, Allah (nutfeden) yaratmaga nasıl baslıyor, sonra (kıyamette) onu nasıl iade edecek? (Bunu kitabda okuyub anlamadılar mı?) Suphesiz ki bu (yaratmak ve iade etmek) Allah’a pek kolaydır
Surah Al-Ankaboot, Verse 19
قُلۡ سِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَٱنظُرُواْ كَيۡفَ بَدَأَ ٱلۡخَلۡقَۚ ثُمَّ ٱللَّهُ يُنشِئُ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأٓخِرَةَۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
(Ey Rasulum), de ki: Yeryuzunde gezib dolasın da bakın, iptida (Allah nutfeden) mahlukatı nasıl yaratmıstır, (cins ve hallerinin degisikligine bakın). Sonra da Allah, kıyamet gununde mahlukatı (tekrar ikinci defa) yaratacaktır. Muhakkak ki Allah her seye kadirdir
Surah Al-Ankaboot, Verse 20
يُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ وَيَرۡحَمُ مَن يَشَآءُۖ وَإِلَيۡهِ تُقۡلَبُونَ
Diledigine azab eder, diledigine de merhamet eder; ve ancak O’na donduruleceksiniz
Surah Al-Ankaboot, Verse 21
وَمَآ أَنتُم بِمُعۡجِزِينَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا فِي ٱلسَّمَآءِۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِيّٖ وَلَا نَصِيرٖ
Siz, ne yerde, ne de gokte (Rabbinizi azab etmekten) aciz bırakacak degilsiniz. Sizin icin Allah’dan baska ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır
Surah Al-Ankaboot, Verse 22
وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَلِقَآئِهِۦٓ أُوْلَـٰٓئِكَ يَئِسُواْ مِن رَّحۡمَتِي وَأُوْلَـٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Allah’ın ayetlerini ve O’na kavusmayı inkar edenler ise, iste onlar Allah’ın rahmetinden umidini kesmis olanlardır. Onlar icin acıklı bir azab da vardır
Surah Al-Ankaboot, Verse 23
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوۡمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُواْ ٱقۡتُلُوهُ أَوۡ حَرِّقُوهُ فَأَنجَىٰهُ ٱللَّهُ مِنَ ٱلنَّارِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
(Hz. Ibrahim, imana davet edince) kavminin cevabı ancak su olmustur: “- Oldurun onu, yahud yakın onu.” (Bunun uzerine kavmi, Ibrahim’i atese attıgı zaman) Allah da onu atesten kurtardı. Elbette buna iman edecek bir kavim icin subhe goturmez ibretler var
Surah Al-Ankaboot, Verse 24
وَقَالَ إِنَّمَا ٱتَّخَذۡتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ أَوۡثَٰنٗا مَّوَدَّةَ بَيۡنِكُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ ثُمَّ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ يَكۡفُرُ بَعۡضُكُم بِبَعۡضٖ وَيَلۡعَنُ بَعۡضُكُم بَعۡضٗا وَمَأۡوَىٰكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّـٰصِرِينَ
(Ibrahim, kavmine) dedi ki: “- Siz, dunya hayatında, aranızda sevgi olsun diye, Allah’ı bırakıb bir takım putlara tapındınız. Sonra kıyamet gununde ise, bir kısmınız bir kısmınıza kufur isnad edecek ve bir kısmınız bir kısmınızı lanetliyecektir. Barınacagınız da atesdir. Sizin icin (Allah’ın azabını kaldıracak) hic bir yardımcı yoktur.”
Surah Al-Ankaboot, Verse 25
۞فَـَٔامَنَ لَهُۥ لُوطٞۘ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَىٰ رَبِّيٓۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Bunun uzerine Ibrahim’e (ilk olarak) Lut iman etti. Ibrahim soyle dedi: “- Ben, Rabbimin emr ettigi yere (Harran’dan Filistin’e) hicret edecegim. Suphe yok ki Allah, Aziz’dir= her seye galibdir, Hakim’dir= hukmunde hikmet sahibidir.”
Surah Al-Ankaboot, Verse 26
وَوَهَبۡنَا لَهُۥٓ إِسۡحَٰقَ وَيَعۡقُوبَ وَجَعَلۡنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ ٱلنُّبُوَّةَ وَٱلۡكِتَٰبَ وَءَاتَيۡنَٰهُ أَجۡرَهُۥ فِي ٱلدُّنۡيَاۖ وَإِنَّهُۥ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ لَمِنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
Biz, Ibrahim’e (evlad ve torun olarak) Ishak’ı ve Yakub’u ihsan ettik. Hem peygamberligi, hem de kitabı onun nesline ikram ettik. Kendisine de dunyada mukafatını (peygamberligi ve guzel ovguyu) verdik. Muhakkak ki o, ahirette salihindendir (cennet ehlindendir)
Surah Al-Ankaboot, Verse 27
وَلُوطًا إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِۦٓ إِنَّكُمۡ لَتَأۡتُونَ ٱلۡفَٰحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنۡ أَحَدٖ مِّنَ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Lut’u da kavmine peygamber gonderdik. Hani kavmine soyle demisti: “- Gercekten siz, o cok kotu isi (erkeklere tasallutu) yapıyorsunuz. Sizden once alemlerden hic bir kimse bunu yapmamıstır
Surah Al-Ankaboot, Verse 28
أَئِنَّكُمۡ لَتَأۡتُونَ ٱلرِّجَالَ وَتَقۡطَعُونَ ٱلسَّبِيلَ وَتَأۡتُونَ فِي نَادِيكُمُ ٱلۡمُنكَرَۖ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوۡمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُواْ ٱئۡتِنَا بِعَذَابِ ٱللَّهِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّـٰدِقِينَ
Cidden hala erkeklere gidecek, (mal asırmak icin) yolu kesecek ve toplantınızda edebsizlik yapıb duracak mısınız?” Buna karsı kavminin cevabı, ancak soyle demeleri olmustur: “- Eger dogru soyliyenlerdensen, getir bize Allah’ın azabını.”
Surah Al-Ankaboot, Verse 29
قَالَ رَبِّ ٱنصُرۡنِي عَلَى ٱلۡقَوۡمِ ٱلۡمُفۡسِدِينَ
Lut dedi ki: “-Ey Rabbim! (azabın inmesi hususunda) fesadcılar kavmine karsı bana yardım et.”
Surah Al-Ankaboot, Verse 30
وَلَمَّا جَآءَتۡ رُسُلُنَآ إِبۡرَٰهِيمَ بِٱلۡبُشۡرَىٰ قَالُوٓاْ إِنَّا مُهۡلِكُوٓاْ أَهۡلِ هَٰذِهِ ٱلۡقَرۡيَةِۖ إِنَّ أَهۡلَهَا كَانُواْ ظَٰلِمِينَ
Vakta ki elcilerimiz (melekler, Ibrahim’e, o Ishak ile Yakub’un dogacaklarına dair) mujdeyi getirdiler, ona soyle dediler: “- Biz bu memleket halkını helak edecegiz; cunku halkı busbutun zalimler (kafirler) oldular.”
Surah Al-Ankaboot, Verse 31
قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطٗاۚ قَالُواْ نَحۡنُ أَعۡلَمُ بِمَن فِيهَاۖ لَنُنَجِّيَنَّهُۥ وَأَهۡلَهُۥٓ إِلَّا ٱمۡرَأَتَهُۥ كَانَتۡ مِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ
Ibrahim dedi ki, onların icinde (zalim olmıyan) Lut da var. Onlar: “- Biz orada kimin bulundugunu cok iyi biliriz. Hem onu, hem ailesini kurtaracagız, ancak karısı mustesna; o azab icinde kalanlardan oldu” dediler
Surah Al-Ankaboot, Verse 32
وَلَمَّآ أَن جَآءَتۡ رُسُلُنَا لُوطٗا سِيٓءَ بِهِمۡ وَضَاقَ بِهِمۡ ذَرۡعٗاۖ وَقَالُواْ لَا تَخَفۡ وَلَا تَحۡزَنۡ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهۡلَكَ إِلَّا ٱمۡرَأَتَكَ كَانَتۡ مِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ
Elcilerimiz (melekler) Lut’a gelince, (kavmi bunlara kotuluk yapar diye korkarak) kendisine fenalık geldi; onlar yuzunden cok kederlenib takatı kesildi. Onlar dediler ki: “- Korkma ve keder etme; cunku biz seni ve aileni kurtaracagız; ancak karın geride (helak icinde) kalanlardan olmustur
Surah Al-Ankaboot, Verse 33
إِنَّا مُنزِلُونَ عَلَىٰٓ أَهۡلِ هَٰذِهِ ٱلۡقَرۡيَةِ رِجۡزٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ بِمَا كَانُواْ يَفۡسُقُونَ
Dogrus biz, bu memleket halkının yaptıkları fenalıklar (kufur ve isyan) yuzunden, uzerlerine gokten bir azab indirecegiz.”
Surah Al-Ankaboot, Verse 34
وَلَقَد تَّرَكۡنَا مِنۡهَآ ءَايَةَۢ بَيِّنَةٗ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
Muhakkak ki, aklını kullanacak bir kavim icin, o memleketden acık bir alamet (iz ve harabe) bıraktık
Surah Al-Ankaboot, Verse 35
وَإِلَىٰ مَدۡيَنَ أَخَاهُمۡ شُعَيۡبٗا فَقَالَ يَٰقَوۡمِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ وَٱرۡجُواْ ٱلۡيَوۡمَ ٱلۡأٓخِرَ وَلَا تَعۡثَوۡاْ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُفۡسِدِينَ
Medyen’e de kardesleri Suayb’i peygamber olarak gonderdik de soyle dedi: “- Ey kavmim! Allah’a ibadet edin ve ahiret gunune umid besleyin (sevabını umdugunuz isleri yapın). Yeryuzunde fesadcılar olarak isyan etmeyin.”
Surah Al-Ankaboot, Verse 36
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلرَّجۡفَةُ فَأَصۡبَحُواْ فِي دَارِهِمۡ جَٰثِمِينَ
Buna karsı, onu tekzib ettiler. Derken onları siddetli sarsıntı yakalayıverdi de yurdlarında dizleri ustu cokekaldılar (olduler)
Surah Al-Ankaboot, Verse 37
وَعَادٗا وَثَمُودَاْ وَقَد تَّبَيَّنَ لَكُم مِّن مَّسَٰكِنِهِمۡۖ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ أَعۡمَٰلَهُمۡ فَصَدَّهُمۡ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَكَانُواْ مُسۡتَبۡصِرِينَ
Ad ile Semud’u da helak ettik. (Ey Mekke halkı), onlara ne yapıldı, meskenlerinin harabından size belli olmaktadır. Gorgu sahibleri oldukları halde, seytan, onların amellerini kendilerine suslemis (guzel gostermis) de, onları hak yoldan cevirmisti
Surah Al-Ankaboot, Verse 38
وَقَٰرُونَ وَفِرۡعَوۡنَ وَهَٰمَٰنَۖ وَلَقَدۡ جَآءَهُم مُّوسَىٰ بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَٱسۡتَكۡبَرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا كَانُواْ سَٰبِقِينَ
Karun’u da, Firavun’u da ve (onun veziri) Haman’ı da helak ettik. Gercekten Musa, onlara apacık delillerle gelmisti de, onlar yeryuzunde kibirlenib bas kaldırdılar (iman etmediler). Halbuki (azabdan) kurtulacak degillerdi
Surah Al-Ankaboot, Verse 39
فَكُلًّا أَخَذۡنَا بِذَنۢبِهِۦۖ فَمِنۡهُم مَّنۡ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِ حَاصِبٗا وَمِنۡهُم مَّنۡ أَخَذَتۡهُ ٱلصَّيۡحَةُ وَمِنۡهُم مَّنۡ خَسَفۡنَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ وَمِنۡهُم مَّنۡ أَغۡرَقۡنَاۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيَظۡلِمَهُمۡ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Biz de, her birini gunahıyla yakaladık. Kiminin uzerine tas yagdıran bir kasırga gonderdik, kimini korkunc gurultu yakalayıverdi, kimini yere batırdık, kimini de suda bogduk. (Lut kavmi tas yagmuruna tutuldu, Suayb ile Salih’in kavmi korkunc gurultu ile helak edildi. Karun ve beraberindekiler yere gecirildi, Firavun ve kavmi suda boguldu). Allah onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı
Surah Al-Ankaboot, Verse 40
مَثَلُ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوۡلِيَآءَ كَمَثَلِ ٱلۡعَنكَبُوتِ ٱتَّخَذَتۡ بَيۡتٗاۖ وَإِنَّ أَوۡهَنَ ٱلۡبُيُوتِ لَبَيۡتُ ٱلۡعَنكَبُوتِۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ
Allah’dan baska dostlar edinenlerin (putlara tapanların) hali, kendine bir ev yapan orumcegin hali gibidir. Halbuki evlerin en zayıfı muhakkak ki orumcek yuvasıdır, eger bilselerdi
Surah Al-Ankaboot, Verse 41
إِنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا يَدۡعُونَ مِن دُونِهِۦ مِن شَيۡءٖۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Onların Allah’dan baska hangi seylere taptıklarını subhesiz ki Allah biliyor. O, Aziz’dir= her seye galibdir, Hakim’dir= hukmunde hikmet sahibidir
Surah Al-Ankaboot, Verse 42
وَتِلۡكَ ٱلۡأَمۡثَٰلُ نَضۡرِبُهَا لِلنَّاسِۖ وَمَا يَعۡقِلُهَآ إِلَّا ٱلۡعَٰلِمُونَ
Hem bu misaller var ya, biz onları insanlar icin beyan ediyoruz. Bunları (bu misallerin guzelliklerini ve faydalarını) ancak (esyadan ibret alan) alimler anlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 43
خَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ بِٱلۡحَقِّۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّلۡمُؤۡمِنِينَ
Allah, gokleri ve yeri (bosuna degil), hakkı gostermek icin yarattı. Muhakkak bu misallerde muminler icin bir ibret var
Surah Al-Ankaboot, Verse 44
ٱتۡلُ مَآ أُوحِيَ إِلَيۡكَ مِنَ ٱلۡكِتَٰبِ وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَۖ إِنَّ ٱلصَّلَوٰةَ تَنۡهَىٰ عَنِ ٱلۡفَحۡشَآءِ وَٱلۡمُنكَرِۗ وَلَذِكۡرُ ٱللَّهِ أَكۡبَرُۗ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ مَا تَصۡنَعُونَ
(Manasını anlamak, ezberlemek ve geregi uzere Allah’a ibadet etmek icin ey Resulum) sana vahy edilen Kur’an’ı oku ve namazı (devamlı bes vakit) kıl. Gercekten namaz, kotu isden ve uygunsuzluktan alıkor. Muhakkak ki Allah’ı zikretmek (namaz kılmak, yahud Allah’ın magfiretle kullarını anısı, diger ibadetlerden) daha buyuktur. Allah, (iyilik ve kotuluk) her ne yaparsanız onu bilir
Surah Al-Ankaboot, Verse 45
۞وَلَا تُجَٰدِلُوٓاْ أَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ إِلَّا بِٱلَّتِي هِيَ أَحۡسَنُ إِلَّا ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنۡهُمۡۖ وَقُولُوٓاْ ءَامَنَّا بِٱلَّذِيٓ أُنزِلَ إِلَيۡنَا وَأُنزِلَ إِلَيۡكُمۡ وَإِلَٰهُنَا وَإِلَٰهُكُمۡ وَٰحِدٞ وَنَحۡنُ لَهُۥ مُسۡلِمُونَ
(Yahudi ve Hristiyanlardan) dusmanlıkta ileri gidenler mustesna olmak uzre, Yahudi ve Hristiyanlarla en guzel sekilde mucadele edin (yumusak ve tatlı soz soyliyerek hakkı anlatın. Dusmanlıkta ileri gidenlerle ise, savasın). Bir de deyin ki:” - Biz hem bize indirilene (Kur’an’a) hem de size indirilene (Tevrat ve Incil’e) iman ettik. Bizim Ilah’ımız ve sizin Ilah’ınız birdir (ortagı yoktur). Biz, yalnız o’na itaat ederiz, (sizin gibi, Allah’dan baskasını rab edinmeyiz).”
Surah Al-Ankaboot, Verse 46
وَكَذَٰلِكَ أَنزَلۡنَآ إِلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَۚ فَٱلَّذِينَ ءَاتَيۡنَٰهُمُ ٱلۡكِتَٰبَ يُؤۡمِنُونَ بِهِۦۖ وَمِنۡ هَـٰٓؤُلَآءِ مَن يُؤۡمِنُ بِهِۦۚ وَمَا يَجۡحَدُ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَّا ٱلۡكَٰفِرُونَ
(Ey Rasulum), onlara kitab indirdigimiz gibi, sana da kitab indirdik. Onun icin kendilerine kitab verdiklerimiz (Abdullah ibni Selam gibi kimseler), Kur’an’a iman ediyorlar. Sunlardan (Mekke halkından) da Kur’an’a iman edecek kimseler var. Bizim ayetlerimizi ancak kafirler inkar eder
Surah Al-Ankaboot, Verse 47
وَمَا كُنتَ تَتۡلُواْ مِن قَبۡلِهِۦ مِن كِتَٰبٖ وَلَا تَخُطُّهُۥ بِيَمِينِكَۖ إِذٗا لَّٱرۡتَابَ ٱلۡمُبۡطِلُونَ
Sen bundan once (Kur’an’ın nuzulunden evvel inen kitablardan) hic bir kitab okur degildin ve elinle de onu yazmazdın. (Eger okur yazar olmus olsaydın), o vakit musrikler, (Kur’an’ı baskasından okuyup yazdın ve ogrendin diye) elbette subhelenirlerdi
Surah Al-Ankaboot, Verse 48
بَلۡ هُوَ ءَايَٰتُۢ بَيِّنَٰتٞ فِي صُدُورِ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَۚ وَمَا يَجۡحَدُ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَّا ٱلظَّـٰلِمُونَ
Fakat o Kur’an kendilerine ilim verilmis kimselerin (alimlerin, hafızların) kalblerinde ısıldayan apacık ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi ancak zalimler inkar eder
Surah Al-Ankaboot, Verse 49
وَقَالُواْ لَوۡلَآ أُنزِلَ عَلَيۡهِ ءَايَٰتٞ مِّن رَّبِّهِۦۚ قُلۡ إِنَّمَا ٱلۡأٓيَٰتُ عِندَ ٱللَّهِ وَإِنَّمَآ أَنَا۠ نَذِيرٞ مُّبِينٌ
(Nitekim Mekke kafirleri soyle) dediler: “- O’na (Peygambere Musa’nın asası gibi) mucizeler indirilse ya.” (Ey Rasulum, onlara) de ki: O mucizeler ve ayetler, hep Allah’ın katındadır. Ben sadece acık ifade ile korkutucu bir peygamberim
Surah Al-Ankaboot, Verse 50
أَوَلَمۡ يَكۡفِهِمۡ أَنَّآ أَنزَلۡنَا عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ يُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَرَحۡمَةٗ وَذِكۡرَىٰ لِقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
Sana indirdigimiz bu Kur’an, o mucize istiyenlere karsı okunub dururken, (hala mucize olarak) kendilerine kafi gelmedi mi? Subhesiz ki Kur’an’da, iman edecek bir millet icin buyuk bir rahmet ve bir ogud var
Surah Al-Ankaboot, Verse 51
قُلۡ كَفَىٰ بِٱللَّهِ بَيۡنِي وَبَيۡنَكُمۡ شَهِيدٗاۖ يَعۡلَمُ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۗ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِٱلۡبَٰطِلِ وَكَفَرُواْ بِٱللَّهِ أُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ
(Ey Rasulum), de ki: “- Benimle sizin aranızda (peygamber olduguma dair) Allah sahid olarak yeter. O, goklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Batıla inanıb Allah’ı inkar edenler, (kufre varanlar) iste onlar, tamamen aldananlardır
Surah Al-Ankaboot, Verse 52
وَيَسۡتَعۡجِلُونَكَ بِٱلۡعَذَابِ وَلَوۡلَآ أَجَلٞ مُّسَمّٗى لَّجَآءَهُمُ ٱلۡعَذَابُۚ وَلَيَأۡتِيَنَّهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
(Ey Rasulum, kafirler, basımıza tas yagdır diye) senden azabın acele inmesini istiyorlar. Eger belli bir vakit olmasaydı, o azab, onlara, muhakkak gelmisti. Elbette o, ansızın kendilerine gelecektir; onların (bu azabın gelisinden) haberleri olmıyacaktır
Surah Al-Ankaboot, Verse 53
يَسۡتَعۡجِلُونَكَ بِٱلۡعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةُۢ بِٱلۡكَٰفِرِينَ
Senden acele azab istiyorlar; halbuki cehennem, kafirleri muhakkak kusatacaktır (onları icine alıb toplayacaktır)
Surah Al-Ankaboot, Verse 54
يَوۡمَ يَغۡشَىٰهُمُ ٱلۡعَذَابُ مِن فَوۡقِهِمۡ وَمِن تَحۡتِ أَرۡجُلِهِمۡ وَيَقُولُ ذُوقُواْ مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
O gun ki, azab, onları hem ustlerinden, hem ayakları altından kaplayacak da (Allah onlara): “- Yaptıklarınızın cezasını tadın bakalım.” buyuracak
Surah Al-Ankaboot, Verse 55
يَٰعِبَادِيَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِنَّ أَرۡضِي وَٰسِعَةٞ فَإِيَّـٰيَ فَٱعۡبُدُونِ
Ey iman eden kullarım! (Eger bir memlekette dininizi acıga vurup geregi uzere yuruyemiyor, ibadet edemiyorsanız, dininizin ahkamını tatbik edebileceginiz daha uygun bir memlekete hicret edin). Muhakkak ki benim arzım genistir. O halde yalnız ve ancak bana ibadet edin
Surah Al-Ankaboot, Verse 56
كُلُّ نَفۡسٖ ذَآئِقَةُ ٱلۡمَوۡتِۖ ثُمَّ إِلَيۡنَا تُرۡجَعُونَ
Her nefis olumu tadacaktır. Sonra (yaptıklarınızın karsılıgını gormek uzere) bize donduruleceksiniz
Surah Al-Ankaboot, Verse 57
وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ لَنُبَوِّئَنَّهُم مِّنَ ٱلۡجَنَّةِ غُرَفٗا تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ نِعۡمَ أَجۡرُ ٱلۡعَٰمِلِينَ
Iman edib de salih ameller isliyenleri, elbette onları, cennetin (agacları) altından ırmaklar akan yuksek yerlerine yerlestirecegiz; O halde ki, orada ebedi kalacaklar. Boyle salih amel isliyenlerin mukafatı ne guzeldir
Surah Al-Ankaboot, Verse 58
ٱلَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ
Onlar (musriklerin eziyyetlerine) sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine tevekkul ederler (O’na guvenib dayanırlar)
Surah Al-Ankaboot, Verse 59
وَكَأَيِّن مِّن دَآبَّةٖ لَّا تَحۡمِلُ رِزۡقَهَا ٱللَّهُ يَرۡزُقُهَا وَإِيَّاكُمۡۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Ne kadar canlı hayvanlar vardır ki, (za’fiyetlerinden dolayı) rızkını tasıyamıyor, toplayamıyor; Allah onlara da rızık veriyor, (hicret ettiginiz takdirde rızık darlıgı cekmekten korkan) size de... O, Semi’dir= (bize kim rızık verecek, sozunuzu) kemaliyle isiticidir, Alim’dir= (rızıklarınızın nereden olacagını) tamamiyle bilendir
Surah Al-Ankaboot, Verse 60
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَسَخَّرَ ٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۖ فَأَنَّىٰ يُؤۡفَكُونَ
Muhakkak ki, Mekke kafirlerine: “- Gokleri ve yeri kim yarattı? Gunesi ve ayı kim zelil (emre baglı) kıldı?” diye sorarsan, elbette “- Allah” derler. O halde (Allah’ın birligini ikrar ettikten sonra) nasıl (tevhid’den) cevriliyorlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 61
ٱللَّهُ يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦ وَيَقۡدِرُ لَهُۥٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٞ
Allah, kullarından diledigine rızkı genisletir ve diledigine kısar. Subhesiz ki Allah, her seyi bilendir= Alim’dir
Surah Al-Ankaboot, Verse 62
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّن نَّزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَحۡيَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ مِنۢ بَعۡدِ مَوۡتِهَا لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۚ قُلِ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡقِلُونَ
Muhakkak ki Mekke kafirlerine sorarsan: “- Gokten yagmur indirib de arza, olumden sonra, o yagmur sebebiyle hayat veren kim?” Elbette ve elbette: “- Allah” derler. De ki, her hamd Allah’ındır. Fakat onların cogu bunu anlamazlar
Surah Al-Ankaboot, Verse 63
وَمَا هَٰذِهِ ٱلۡحَيَوٰةُ ٱلدُّنۡيَآ إِلَّا لَهۡوٞ وَلَعِبٞۚ وَإِنَّ ٱلدَّارَ ٱلۡأٓخِرَةَ لَهِيَ ٱلۡحَيَوَانُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ
Bu dunya hayatı, ancak bir eglence ve bir oyundan ibarettir. Ahiret yurdu ise, olmez gercek hayat iste budur. Eger bilselerdi, (gecici dunya hayatını ebedi ahiret hayatına tercih etmezlerdi)
Surah Al-Ankaboot, Verse 64
فَإِذَا رَكِبُواْ فِي ٱلۡفُلۡكِ دَعَوُاْ ٱللَّهَ مُخۡلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ فَلَمَّا نَجَّىٰهُمۡ إِلَى ٱلۡبَرِّ إِذَا هُمۡ يُشۡرِكُونَ
(Onlar oyle bir kufur ve inad icindedirler ki) gemiye bindikleri zaman, (denizde bogulma korkusu ile) dini Allah’a halis kılarak (ihlas sahibi muminler gibi) O’na dua ederler. Fakat onları karaya cıkarıb (Allah) kurtardı mı, hemen Allah’a ortak kosarlar (eski kufur hallerine donerler)
Surah Al-Ankaboot, Verse 65
لِيَكۡفُرُواْ بِمَآ ءَاتَيۡنَٰهُمۡ وَلِيَتَمَتَّعُواْۚ فَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ
Kendilerine verdigimiz nimeti (kurtulus nimetini) inkar etsinler ve (gecici dunya hayatından) zevk alsınlar diye (eski tutumları olan sirke donerler)...Fakat yakında (onlara ne azab yapılacagını) bileceklerdir
Surah Al-Ankaboot, Verse 66
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّا جَعَلۡنَا حَرَمًا ءَامِنٗا وَيُتَخَطَّفُ ٱلنَّاسُ مِنۡ حَوۡلِهِمۡۚ أَفَبِٱلۡبَٰطِلِ يُؤۡمِنُونَ وَبِنِعۡمَةِ ٱللَّهِ يَكۡفُرُونَ
Mekke halkı gormediler mi ki, biz (sehirlerini her turlu yagma, tecavuz, esaret ve adam oldurme hadiselerinden) emniyet icinde bir koru yaptık, halbuki cevresinde insanlar carpılıb yagma ediliyor. Artık batıla inanıb da Allah’ın nimetini inkar mı edecekler
Surah Al-Ankaboot, Verse 67
وَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّنِ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَوۡ كَذَّبَ بِٱلۡحَقِّ لَمَّا جَآءَهُۥٓۚ أَلَيۡسَ فِي جَهَنَّمَ مَثۡوٗى لِّلۡكَٰفِرِينَ
Allah’a (ortak kosarak) yalan uyduran, yahud kendine hak (peygamber ve kitab) gelince onu yalanlıyan kimseden daha zalim kimdir? Kafirlerin barınagı cehennemde degilmidir (bunu bilmiyorlar mı)
Surah Al-Ankaboot, Verse 68
وَٱلَّذِينَ جَٰهَدُواْ فِينَا لَنَهۡدِيَنَّهُمۡ سُبُلَنَاۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَمَعَ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Bize itaat ugrunda mucahede edenlere, (ic ve dıs dusmanlarla savasanlara) gelince, elbette biz onlara (bize goturecek) yollarımızı gosteririz. Muhakkak ki Allah iyilik yapanlarla beraberdir (daima onlara yardımcıdır)
Surah Al-Ankaboot, Verse 69