Surah Ar-Room - Turkish Translation by Ali Fikri Yavuz
الٓمٓ
Elif, Lam, Mim
Surah Ar-Room, Verse 1
غُلِبَتِ ٱلرُّومُ
Rum’lar (Dogu Roma’lılar, Iran’lılara) maglub oldu
Surah Ar-Room, Verse 2
فِيٓ أَدۡنَى ٱلۡأَرۡضِ وَهُم مِّنۢ بَعۡدِ غَلَبِهِمۡ سَيَغۡلِبُونَ
Arab ulkesine en yakın yerde... Halbuki onlar bu yenilgilerinden sonra muhakkak galib gelecekler
Surah Ar-Room, Verse 3
فِي بِضۡعِ سِنِينَۗ لِلَّهِ ٱلۡأَمۡرُ مِن قَبۡلُ وَمِنۢ بَعۡدُۚ وَيَوۡمَئِذٖ يَفۡرَحُ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ
Birkac (3-9) yıl icinde... Onunde ve sonunda emir Allah’ındır. O gun (Romalıların ustun geldigi gun) muminler ferahlanacak
Surah Ar-Room, Verse 4
بِنَصۡرِ ٱللَّهِۚ يَنصُرُ مَن يَشَآءُۖ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Allah’ın (Bedir’de) zafer vermesiyle... O, diledigine zafer verir; O, Aziz’dir= her seye galibdir, Rahim’dir= cok merhametlidir
Surah Ar-Room, Verse 5
وَعۡدَ ٱللَّهِۖ لَا يُخۡلِفُ ٱللَّهُ وَعۡدَهُۥ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ
(Bu zaferi) Allah va’detti. Allah vaadinden caymaz, fakat insanların cogu bunu bilmezler
Surah Ar-Room, Verse 6
يَعۡلَمُونَ ظَٰهِرٗا مِّنَ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَهُمۡ عَنِ ٱلۡأٓخِرَةِ هُمۡ غَٰفِلُونَ
(O Mekke halkı) dunya hayatından bir dıs gorunusu bilirler, (gecimleri icin calısırlar). Ahiretten ise hep habersizdirler
Surah Ar-Room, Verse 7
أَوَلَمۡ يَتَفَكَّرُواْ فِيٓ أَنفُسِهِمۗ مَّا خَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَآ إِلَّا بِٱلۡحَقِّ وَأَجَلٖ مُّسَمّٗىۗ وَإِنَّ كَثِيرٗا مِّنَ ٱلنَّاسِ بِلِقَآيِٕ رَبِّهِمۡ لَكَٰفِرُونَ
Onlar, kendi aralarında dusunmediler mi ki, Allah goklerle yeri ve aralarındakileri, ancak hakkı yerlestirmek icin ve muayyen bir vakit icin yarattı, (bu vakit son bulunca, o varlıklar da yok olacaktır). Bununla beraber, gercekten insanların cogu Rablerine kavusmayı inkar ederler
Surah Ar-Room, Verse 8
أَوَلَمۡ يَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَيَنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ كَانُوٓاْ أَشَدَّ مِنۡهُمۡ قُوَّةٗ وَأَثَارُواْ ٱلۡأَرۡضَ وَعَمَرُوهَآ أَكۡثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَآءَتۡهُمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِۖ فَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيَظۡلِمَهُمۡ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Onlar (Mekke kafirleri), yeryuzunde gezib de kendilerinden oncekilerin akıbetinin ne olduguna bakmadılar mı? Onlar (daha evvel gelen Ad ve Semud gibi kavimler), kuvvetce kendilerinden daha siddetli idiler. Topragı ekib aktarmıslar ve onu kendilerinin imarından daha cok imar etmislerdi. Peygamberleri de onlara mucizelerle ve acık ayetlerle gelmislerdi. Oyle ise, Allah onlara zulmetmiyordu, fakat kendileri nefislerine (inkar yapmakla) zulum yapıyorlardı
Surah Ar-Room, Verse 9
ثُمَّ كَانَ عَٰقِبَةَ ٱلَّذِينَ أَسَـٰٓـُٔواْ ٱلسُّوٓأَىٰٓ أَن كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَكَانُواْ بِهَا يَسۡتَهۡزِءُونَ
Sonra fenalık yapanların akıbeti cehennem oldu. Cunku onlar Allah’ın ayetlerini yalanlamıslardı ve onları eglenceye alıyorlardı
Surah Ar-Room, Verse 10
ٱللَّهُ يَبۡدَؤُاْ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ ثُمَّ إِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
Allah, ilkin (nufteden) mahlukatı yaratır, (olumden) sonra onları (kıyamette) diriltir. Sonra da (amellerinizin karsılıgını gormek uzere) ancak ve yalnız O’na dondurulub goturuleceksiniz
Surah Ar-Room, Verse 11
وَيَوۡمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يُبۡلِسُ ٱلۡمُجۡرِمُونَ
Kıyamet koptugu gun, gunahkarlar (hayretler icinde) umidlerini kesib susarlar
Surah Ar-Room, Verse 12
وَلَمۡ يَكُن لَّهُم مِّن شُرَكَآئِهِمۡ شُفَعَـٰٓؤُاْ وَكَانُواْ بِشُرَكَآئِهِمۡ كَٰفِرِينَ
Allah’dan baska ibadet ettikleri ortaklarından da kendilerine sefaatcılar bulunmaz. Onlar, Allah’a ortak kostuklarını da inkar edeceklerdir
Surah Ar-Room, Verse 13
وَيَوۡمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يَوۡمَئِذٖ يَتَفَرَّقُونَ
Kıyamet kopacagı gun, o gun muminlerle kafirler birbirinden ayrılırlar (muminler cennete, kafirler cehenneme)
Surah Ar-Room, Verse 14
فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ فَهُمۡ فِي رَوۡضَةٖ يُحۡبَرُونَ
Iman edib salih ameller isliyenlere gelince, iste onlar bir bahcede (cennetde) nimetlenir ve neselenirler
Surah Ar-Room, Verse 15
وَأَمَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا وَلِقَآيِٕ ٱلۡأٓخِرَةِ فَأُوْلَـٰٓئِكَ فِي ٱلۡعَذَابِ مُحۡضَرُونَ
Kafir olup da ayetlerimizi ve oldukten sonra dirilmeyi inkar edenler ise, iste bunlar azap icinde (Cehennem’de) hazır bulundurulurlar
Surah Ar-Room, Verse 16
فَسُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ حِينَ تُمۡسُونَ وَحِينَ تُصۡبِحُونَ
O halde, aksama girdiginiz vakit (aksam ve yatsı namazını), sabaha erdiginiz vakit (sabah namazını kılın) Allah’ı tesbih edin
Surah Ar-Room, Verse 17
وَلَهُ ٱلۡحَمۡدُ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَعَشِيّٗا وَحِينَ تُظۡهِرُونَ
Goklerde ve yerde hamd O’nundur. Ikindi vaktinde de, ogleye girdiginiz vakitte de (ogle ile ikindi namazını kılın ve Allah’ı tesbih edin)
Surah Ar-Room, Verse 18
يُخۡرِجُ ٱلۡحَيَّ مِنَ ٱلۡمَيِّتِ وَيُخۡرِجُ ٱلۡمَيِّتَ مِنَ ٱلۡحَيِّ وَيُحۡيِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِهَاۚ وَكَذَٰلِكَ تُخۡرَجُونَ
O, oluden diri (nutfeden insan ve yumurtadan hayvan) cıkarır ve diriden de olu (insandan nutfe, kustan yumurta, yahud hayattan sonra olum) cıkarır. Topraga, olumunden (kuruduktan) sonra hayat verir; (onda nebatlar bitirir). Siz de kabirlerinizden boyle (oldukten sonra diriltilip) cıkarılacaksınız
Surah Ar-Room, Verse 19
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦٓ أَنۡ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٖ ثُمَّ إِذَآ أَنتُم بَشَرٞ تَنتَشِرُونَ
Allah’ın kudretine delalet eden alametlerindendir ki, sizin aslınız olan Adem’i bir topraktan yarattı. Sonra da siz bir insan olunca, cogalıp yayılıyorsunuz
Surah Ar-Room, Verse 20
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦٓ أَنۡ خَلَقَ لَكُم مِّنۡ أَنفُسِكُمۡ أَزۡوَٰجٗا لِّتَسۡكُنُوٓاْ إِلَيۡهَا وَجَعَلَ بَيۡنَكُم مَّوَدَّةٗ وَرَحۡمَةًۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَتَفَكَّرُونَ
Yine O’nun alametlerindendir ki, kendilerine meyil ve ulfet edesiniz diye, sizin icin, kendi cinsinizden zevceler yarattı, ve aranızda bir sevgi ve bir merhamet icatetti. Suphesiz ki bunda, dusunecek bir kavim icin (ibret alacak) alametler var
Surah Ar-Room, Verse 21
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦ خَلۡقُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَٱخۡتِلَٰفُ أَلۡسِنَتِكُمۡ وَأَلۡوَٰنِكُمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّلۡعَٰلِمِينَ
Gokleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin birbirinden ayrı olması da O’nun (azamet ve kudretine delalet eden) alametlerindendir. Suphesiz ki bunlarda, bilenler icin ibretler var
Surah Ar-Room, Verse 22
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦ مَنَامُكُم بِٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱبۡتِغَآؤُكُم مِّن فَضۡلِهِۦٓۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَسۡمَعُونَ
Gece ile gunduz uyumanız (istirahat etmeniz) ve fazlından rızık aramanız da O’nun (kudret) alametlerindendir. Suphesiz ki bunda, (ibret kulagı ile) dinliyen bir kavim icin ibretler var
Surah Ar-Room, Verse 23
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦ يُرِيكُمُ ٱلۡبَرۡقَ خَوۡفٗا وَطَمَعٗا وَيُنَزِّلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَيُحۡيِۦ بِهِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِهَآۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
Yine O’nun (kudretinin) alametlerindendir ki, size (ıslanır veya simsege carpılırsınız endisesiyle) hem korku, (ekinleriniz sulanır diye) hem arzu vermek icin simsegi gosteriyor. Gokten bir yagmur indiriyor da onunla arza, olumunden (kuruduktan) sonra can veriyor (yesertiyor). Suphesiz bunda, aklını geregi uzre kullanacak bir kavim icin ibretler var
Surah Ar-Room, Verse 24
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦٓ أَن تَقُومَ ٱلسَّمَآءُ وَٱلۡأَرۡضُ بِأَمۡرِهِۦۚ ثُمَّ إِذَا دَعَاكُمۡ دَعۡوَةٗ مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ إِذَآ أَنتُمۡ تَخۡرُجُونَ
Yine gogun ve yerin, O’nun emriyle durması (kudretinin) alametlerindendir. Sonra (kıyamette) sizi (Israfil lisanı ile) bir defa cagırdıgı zaman hemen kabirlerden cıkacaksınız
Surah Ar-Room, Verse 25
وَلَهُۥ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ كُلّٞ لَّهُۥ قَٰنِتُونَ
Goklerde ve yerde ne varsa O’nundur; hepsi O’na boyun egmektedirler
Surah Ar-Room, Verse 26
وَهُوَ ٱلَّذِي يَبۡدَؤُاْ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ وَهُوَ أَهۡوَنُ عَلَيۡهِۚ وَلَهُ ٱلۡمَثَلُ ٱلۡأَعۡلَىٰ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Mahlukatı ilkin yaratıb sonra (kıyamette) onu diriltecek olan O’dur, ki bu (oldukten sonra diriltme, ilk yaratılıstan) O’na daha kolaydır. Goklerde ve yerde en yuce sıfat O’nundur ve O, Aziz’dir= her seye galibdir, Hakim’dir= hukmunde hikmet sahibidir
Surah Ar-Room, Verse 27
ضَرَبَ لَكُم مَّثَلٗا مِّنۡ أَنفُسِكُمۡۖ هَل لَّكُم مِّن مَّا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُكُم مِّن شُرَكَآءَ فِي مَا رَزَقۡنَٰكُمۡ فَأَنتُمۡ فِيهِ سَوَآءٞ تَخَافُونَهُمۡ كَخِيفَتِكُمۡ أَنفُسَكُمۡۚ كَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ ٱلۡأٓيَٰتِ لِقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
(Allah’ın, mulkunde ortagı olmadıgını iyice anlamanız icin), O size kendinizden (soyle) bir temsil yaptı: Size rızık olarak verdigimiz seylerde, sahib oldugunuz koleler, size ortaklar degildir; (boyle kolelerinizi mallarınıza ortak yaparak onları sizinle bir tutmazken Allah’ın bazı kullarını ve yaratıklarını O’na nasıl ortak yaparsınız?) Siz (ve onlar), mallarda hic musavi olur da aranızda birbirinizden, (tek basına mala sahib olma endisesiyle) korktugunuz gibi, onlardan (kolelerinizden) korkar mısınız? (O halde kolelerinizden bu sekilde korkmaz ve mallarınıza da onları ortak etmeye razı olmazsanız, kullarım olan bazı kimselere, ortaklarım diye ibadet etmekle onların ilahlarınız olmasına nasıl razı olursunuz?) Iste (kudret ve vahdaniyyetimize delalet eden) alamet ve delillerimizi, aklını kullanıb ibret alacak bir kavim icin boyle acıklarız
Surah Ar-Room, Verse 28
بَلِ ٱتَّبَعَ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ أَهۡوَآءَهُم بِغَيۡرِ عِلۡمٖۖ فَمَن يَهۡدِي مَنۡ أَضَلَّ ٱللَّهُۖ وَمَا لَهُم مِّن نَّـٰصِرِينَ
Dogrusu (sirke varmakla nefislerine) zulmedenler, cahil oldukları halde hevalarına uydular. Artık Allah’ın saptırdıgı kimseyi, kim hidayete (Allah’ın dinine) erdirebilir? O kafirler icin (Allah’ın azabını engelliyecek) yardımcılardan da (hic kimse) bulunmaz
Surah Ar-Room, Verse 29
فَأَقِمۡ وَجۡهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفٗاۚ فِطۡرَتَ ٱللَّهِ ٱلَّتِي فَطَرَ ٱلنَّاسَ عَلَيۡهَاۚ لَا تَبۡدِيلَ لِخَلۡقِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكَ ٱلدِّينُ ٱلۡقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ
O halde (ey Rasulum), gercek musluman (muvahhid) olarak kendini dine dogrult, (baska seye iltifat etme); Allah’ın dinine ki, insanları onun uzerine yaratmıstır (zira herkes, hak dini kabul edebilecek yaratılıstadır). Allah’ın yarattıgı bu dini degistirmeye kimsenin gucu yetmez. Iste dosdogru din budur; fakat insanların cogu, (hak dinin Islam oldugunu) bilmezler
Surah Ar-Room, Verse 30
۞مُنِيبِينَ إِلَيۡهِ وَٱتَّقُوهُ وَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَلَا تَكُونُواْ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
Hep Allah’a donub itaat edin, O’ndan korkun ve namaza devam edin; musriklerden olmayın
Surah Ar-Room, Verse 31
مِنَ ٱلَّذِينَ فَرَّقُواْ دِينَهُمۡ وَكَانُواْ شِيَعٗاۖ كُلُّ حِزۡبِۭ بِمَا لَدَيۡهِمۡ فَرِحُونَ
O musriklerden ki, (emredildikleri) dinlerini (terk edib ihtilafa dustuler ve onu) parcalara ayırdılar; boylece obek obek olmuslardır. Her din sahibi (grup), kendindeki dine guvenmektedir
Surah Ar-Room, Verse 32
وَإِذَا مَسَّ ٱلنَّاسَ ضُرّٞ دَعَوۡاْ رَبَّهُم مُّنِيبِينَ إِلَيۡهِ ثُمَّ إِذَآ أَذَاقَهُم مِّنۡهُ رَحۡمَةً إِذَا فَرِيقٞ مِّنۡهُم بِرَبِّهِمۡ يُشۡرِكُونَ
Insanlara bir zarar degdigi vakit, (her seyden gecerek yalnız) Rablerine donub yalvarırlar, dua ederler. Sonra (Allah), katından onlara bir nimet taddırınca, bakarsın ki, iclerinden bir kısmı Rablerine ortak kosuyorlar (putlara taparak, kufur yollarına saparak Allah’a es ediniyorlar)
Surah Ar-Room, Verse 33
لِيَكۡفُرُواْ بِمَآ ءَاتَيۡنَٰهُمۡۚ فَتَمَتَّعُواْ فَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَ
Kendilerine verdigimiz nimetleri inkar etmek icin (bunu yaparlar). Haydi zevk edib yasayın, yakında (ahirette size ne yapılacagını) bileceksiniz
Surah Ar-Room, Verse 34
أَمۡ أَنزَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ سُلۡطَٰنٗا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُواْ بِهِۦ يُشۡرِكُونَ
Yoksa, biz o musriklere bir huccet (kitab) indirdik de, Allah’a ortak kosmalarını o mu soyluyor
Surah Ar-Room, Verse 35
وَإِذَآ أَذَقۡنَا ٱلنَّاسَ رَحۡمَةٗ فَرِحُواْ بِهَاۖ وَإِن تُصِبۡهُمۡ سَيِّئَةُۢ بِمَا قَدَّمَتۡ أَيۡدِيهِمۡ إِذَا هُمۡ يَقۡنَطُونَ
Bir de insanlara bir nimet taddırdıgımız zaman, sımarıb ferahlanırlar. Kendi ellerinin yaptıgı gunahlar yuzunden onlara bir fenalık isabet edince de hemen (Allah’ın rahmetinden) umidlerini keserler
Surah Ar-Room, Verse 36
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّ ٱللَّهَ يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقۡدِرُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
Gormediler mi ki, Allah diledigine rızkı genisletir, hem de sıkar? Suphesiz bunda, iman edecek bir kavim icin (ibret alınacak) alametler var
Surah Ar-Room, Verse 37
فَـَٔاتِ ذَا ٱلۡقُرۡبَىٰ حَقَّهُۥ وَٱلۡمِسۡكِينَ وَٱبۡنَ ٱلسَّبِيلِۚ ذَٰلِكَ خَيۡرٞ لِّلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجۡهَ ٱللَّهِۖ وَأُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ
O halde (sıla yapmak, iyilik etmek, nafaka vermek suretiyle) akrabaya hakkını ver; yoksula ve yolcuya da... Bunlara hakkını vermek, Allah’ın rızasını istiyenler icin daha hayırlıdır. Azabdan kurtulanlar da iste onlardır
Surah Ar-Room, Verse 38
وَمَآ ءَاتَيۡتُم مِّن رِّبٗا لِّيَرۡبُوَاْ فِيٓ أَمۡوَٰلِ ٱلنَّاسِ فَلَا يَرۡبُواْ عِندَ ٱللَّهِۖ وَمَآ ءَاتَيۡتُم مِّن زَكَوٰةٖ تُرِيدُونَ وَجۡهَ ٱللَّهِ فَأُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُضۡعِفُونَ
Insanların mallarında artıs olsun diye verdiginiz faiz, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek verdiginiz zekat ise; iste bunu yapanlar, (dunyada mallarının bereketini, ahirette sevablarını) kat kat artıranlardır
Surah Ar-Room, Verse 39
ٱللَّهُ ٱلَّذِي خَلَقَكُمۡ ثُمَّ رَزَقَكُمۡ ثُمَّ يُمِيتُكُمۡ ثُمَّ يُحۡيِيكُمۡۖ هَلۡ مِن شُرَكَآئِكُم مَّن يَفۡعَلُ مِن ذَٰلِكُم مِّن شَيۡءٖۚ سُبۡحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
Allah O’dur ki, sizi yarattı; sonra size rızık verdi; sonra sizi oldurur; sonra sizi (kabirlerinizden) diriltir. (Ey Mekke musrikleri, Allah’ın ortakları zannettiginiz) sizin putlarınızdan, bunlardan bir seyi yapacak var mı? Allah, onların isledikleri sirkten munezzehtir ve cok yucedir
Surah Ar-Room, Verse 40
ظَهَرَ ٱلۡفَسَادُ فِي ٱلۡبَرِّ وَٱلۡبَحۡرِ بِمَا كَسَبَتۡ أَيۡدِي ٱلنَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعۡضَ ٱلَّذِي عَمِلُواْ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ
Insanların kendi ellerinin (irade ve ihtiyarlarıyla) yaptıkları isler (gunahlar) yuzunden, karada ve denizde fesad meydana cıktı ki, Allah, isledikleri gunahlardan bir kısmının cezasını (dunyada) onlara taddırsın. Olur ki (kufurden ve isledikleri gunahlardan tevbe ederek) donerler
Surah Ar-Room, Verse 41
قُلۡ سِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَٱنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلُۚ كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّشۡرِكِينَ
(Ey Rasulum, Mekke’lilere) de ki: Yer yuzunde gezib dolasın da, bundan evvelkilerin akıbeti nasıl olmus, bir bakın (ve nasıl helak edildiklerini bir dusunun). Onların cogu musrikler idi
Surah Ar-Room, Verse 42
فَأَقِمۡ وَجۡهَكَ لِلدِّينِ ٱلۡقَيِّمِ مِن قَبۡلِ أَن يَأۡتِيَ يَوۡمٞ لَّا مَرَدَّ لَهُۥ مِنَ ٱللَّهِۖ يَوۡمَئِذٖ يَصَّدَّعُونَ
Hic kimsenin geri ceviremiyecegi Allah’ın o (azab) gunu (kıyamet) gelmezden once, yuzunu (zatını ve amelini) dosdogru dine, Islam, dinine dogrult ve sabit ol. O gun (kıyamette insanlar) birbirlerinden ayrılırlar, (bir fırka cennete, bir fırka da cehenneme gider)
Surah Ar-Room, Verse 43
مَن كَفَرَ فَعَلَيۡهِ كُفۡرُهُۥۖ وَمَنۡ عَمِلَ صَٰلِحٗا فَلِأَنفُسِهِمۡ يَمۡهَدُونَ
Kim kafir olursa, kufru kendi aleyhinedir. Kim de salih amel islerse, (sevablarını cennetde) kendileri icin dosemis olurlar
Surah Ar-Room, Verse 44
لِيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ مِن فَضۡلِهِۦٓۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Cunku (Allah), iman edib de salih ameller isliyenlere fazlından mukafat verir. Elbette o kafirleri sevmez, yaptıklarına razı olmaz
Surah Ar-Room, Verse 45
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦٓ أَن يُرۡسِلَ ٱلرِّيَاحَ مُبَشِّرَٰتٖ وَلِيُذِيقَكُم مِّن رَّحۡمَتِهِۦ وَلِتَجۡرِيَ ٱلۡفُلۡكُ بِأَمۡرِهِۦ وَلِتَبۡتَغُواْ مِن فَضۡلِهِۦ وَلَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
(Allah’ın kudret ve vahdaniyyetine delalet eden) alametlerindendir; ruzgarları, (yagmuru) mujdeleyiciler olarak gondermesi. Hem size (yagmur sebebiyle) nimetinden taddırmak icin, hem emriyle (ve ruzgarlar vasıtasıyla) gemiler akmak icin, hem Allah’ın fazlından kazanc aramanız (deniz ticareti yapmanız) icin; hem de olur ki sukredersiniz diye
Surah Ar-Room, Verse 46
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ رُسُلًا إِلَىٰ قَوۡمِهِمۡ فَجَآءُوهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَٱنتَقَمۡنَا مِنَ ٱلَّذِينَ أَجۡرَمُواْۖ وَكَانَ حَقًّا عَلَيۡنَا نَصۡرُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
(Ey Rasulum), gercekten biz, senden evvel bir cok peygamberleri kavimlerine gonderdik de, onlara, (hak peygamber olduklarını isbat eden apacık) delillerle vardılar. Fakat (onlar iman etmedikleri icin) o gunah isliyenlerden biz intikam aldık. Muminlere, (kendilerini peygamberlerle beraber kurtarmak suretiyle) yardım etmek uzerimize bir hak oldu
Surah Ar-Room, Verse 47
ٱللَّهُ ٱلَّذِي يُرۡسِلُ ٱلرِّيَٰحَ فَتُثِيرُ سَحَابٗا فَيَبۡسُطُهُۥ فِي ٱلسَّمَآءِ كَيۡفَ يَشَآءُ وَيَجۡعَلُهُۥ كِسَفٗا فَتَرَى ٱلۡوَدۡقَ يَخۡرُجُ مِنۡ خِلَٰلِهِۦۖ فَإِذَآ أَصَابَ بِهِۦ مَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦٓ إِذَا هُمۡ يَسۡتَبۡشِرُونَ
Allah O’dur ki, ruzgarları gonderir de (yagmurla yuklu) bir bulut kaldırır. Sonra onu gokte diledigi gibi yayar ve onu parca parca yapar. Derken yagmuru gorursun, (bulutların) aralarından cıkar. Nihayet onu, kullarından diledigi kimselere dokuverdi mi, hemen (yagmur sebebiyle yuzleri guler) sevinirler
Surah Ar-Room, Verse 48
وَإِن كَانُواْ مِن قَبۡلِ أَن يُنَزَّلَ عَلَيۡهِم مِّن قَبۡلِهِۦ لَمُبۡلِسِينَ
Halbuki bu adamlar uzerlerine yagmur indirilmeden once umidlerini kesmislerdi
Surah Ar-Room, Verse 49
فَٱنظُرۡ إِلَىٰٓ ءَاثَٰرِ رَحۡمَتِ ٱللَّهِ كَيۡفَ يُحۡيِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِهَآۚ إِنَّ ذَٰلِكَ لَمُحۡيِ ٱلۡمَوۡتَىٰۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Simdi bak, Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryuzunu olumunden (kuruduktan) sonra nasıl diriltiyor (yesertiyor)? Subhe yok ki yeryuzunu kuruduktan sonra dirilten, elbette oluleri (kabirlerinden) diriltir. O, her seye kadirdir
Surah Ar-Room, Verse 50
وَلَئِنۡ أَرۡسَلۡنَا رِيحٗا فَرَأَوۡهُ مُصۡفَرّٗا لَّظَلُّواْ مِنۢ بَعۡدِهِۦ يَكۡفُرُونَ
Dogrusu biz, (ekinleri uzerine kurutucu veya dondurucu) bir yel gondersek de, o ekini sararmıs gorseler, muhakkak ardından Allah’ı ve nimetlerini inkara koyulurlar
Surah Ar-Room, Verse 51
فَإِنَّكَ لَا تُسۡمِعُ ٱلۡمَوۡتَىٰ وَلَا تُسۡمِعُ ٱلصُّمَّ ٱلدُّعَآءَ إِذَا وَلَّوۡاْ مُدۡبِرِينَ
Bunun icin sen (Ey Rasulum, onlar) arkalarını donmus giderlerken, (hakka olan) o daveti, (kalbleri) olulere duyuramazsın ve sagırlara da isittiremezsin
Surah Ar-Room, Verse 52
وَمَآ أَنتَ بِهَٰدِ ٱلۡعُمۡيِ عَن ضَلَٰلَتِهِمۡۖ إِن تُسۡمِعُ إِلَّا مَن يُؤۡمِنُ بِـَٔايَٰتِنَا فَهُم مُّسۡلِمُونَ
Korleri, (kalbleri kor olanları) da, sen, sapıklıklarından ayırıb dogru yola iletici degilsin. Sen ancak ayetlerimize iman edeceklere (davetini) duyurursun da, onlar Islama gelir, selameti bulurlar
Surah Ar-Room, Verse 53
۞ٱللَّهُ ٱلَّذِي خَلَقَكُم مِّن ضَعۡفٖ ثُمَّ جَعَلَ مِنۢ بَعۡدِ ضَعۡفٖ قُوَّةٗ ثُمَّ جَعَلَ مِنۢ بَعۡدِ قُوَّةٖ ضَعۡفٗا وَشَيۡبَةٗۚ يَخۡلُقُ مَا يَشَآءُۚ وَهُوَ ٱلۡعَلِيمُ ٱلۡقَدِيرُ
Allah O’dur ki, sizi zayıf bir nutfeden yarattı; sonra bu za’fiyetin arkasından bir kuvvet (guclu bir insan) yaptı; sonra bu kuvvetin arkasından (yine) bir za’fiyet ve ihtiyarlık meydana getirdi. O, diledigini yaratır. O, Alim’dir= kulların butun hallerini bilir, Kadir’dir= butun degisikliklerini yapmaga gucu yeter
Surah Ar-Room, Verse 54
وَيَوۡمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يُقۡسِمُ ٱلۡمُجۡرِمُونَ مَا لَبِثُواْ غَيۡرَ سَاعَةٖۚ كَذَٰلِكَ كَانُواْ يُؤۡفَكُونَ
Kıyamet kopacagı gun, mucrimler (Allah’a es kosanlar) bir saatten fazla (kabirde veya dunyada) durmadıklarına yemin ederler. Onlar (dunyada iken de, dogruluktan yalan soylemeye), iste boyle cevriliyorlardı
Surah Ar-Room, Verse 55
وَقَالَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ وَٱلۡإِيمَٰنَ لَقَدۡ لَبِثۡتُمۡ فِي كِتَٰبِ ٱللَّهِ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡبَعۡثِۖ فَهَٰذَا يَوۡمُ ٱلۡبَعۡثِ وَلَٰكِنَّكُمۡ كُنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ
Kendilerine ilim ve iman verilenler (peygamberler, melekler ve muminler, o kıyamet gununde kafirlere soyle) diyeceklerdir: “- Dogrusu, Allah’ın kitabınca (ilim ve kazası uzere, yahud Kur’an’daki beyanına gore) ba’s (kıyamet) gunune kadar durdunuz. Iste bu ba’s gunudur; fakat siz bunu (dunyada tasdik etmiyordunuz.) bilmiyordunuz.”
Surah Ar-Room, Verse 56
فَيَوۡمَئِذٖ لَّا يَنفَعُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ مَعۡذِرَتُهُمۡ وَلَا هُمۡ يُسۡتَعۡتَبُونَ
Artık o kıyamet gunu, o kafirlere ozur dilemeleri fayda vermez ve dertlerinin caresine bakılmaz
Surah Ar-Room, Verse 57
وَلَقَدۡ ضَرَبۡنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ مِن كُلِّ مَثَلٖۚ وَلَئِن جِئۡتَهُم بِـَٔايَةٖ لَّيَقُولَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا مُبۡطِلُونَ
Gercekten biz bu Kur’an’da, insanlar icin, her cesit misalden beyan ettik. Subhe yok ki (ey Rasulum), sen onlara (istedikleri gibi gokten baska) bir ayet de getirsen, o kufre varanlar mutlaka: “- Siz (ey peygamberler ve muminler), ancak yalan uyduranlarsınız.” diyeceklerdir
Surah Ar-Room, Verse 58
كَذَٰلِكَ يَطۡبَعُ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِ ٱلَّذِينَ لَا يَعۡلَمُونَ
Allah’ın vahdaniyyetini bilmiyenlerin (O’nu tasdik etmiyenlerin) kalblerini Allah boyle muhurler
Surah Ar-Room, Verse 59
فَٱصۡبِرۡ إِنَّ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقّٞۖ وَلَا يَسۡتَخِفَّنَّكَ ٱلَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ
(Ey Rasulum, o kafirlerin eziyetlerine ve dusmanlıklarına karsı) simdi sen sabret, zira Allah’ın (zafer) vaadi muhakkak tahakkuk edecektir. Sakın ahirete imanları olmıyanlar, (sabrı terk etmek suretiyle) seni hafiflige goturmesinler
Surah Ar-Room, Verse 60