Surah Az-Zukhruf - Turkish Translation by Ali Bulac
حمٓ
Ha, Mim
Surah Az-Zukhruf, Verse 1
وَٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡمُبِينِ
Apacık Kitab’a andolsun
Surah Az-Zukhruf, Verse 2
إِنَّا جَعَلۡنَٰهُ قُرۡءَٰنًا عَرَبِيّٗا لَّعَلَّكُمۡ تَعۡقِلُونَ
Gercekten Biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapca bir Kur'an kıldık
Surah Az-Zukhruf, Verse 3
وَإِنَّهُۥ فِيٓ أُمِّ ٱلۡكِتَٰبِ لَدَيۡنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ
Suphesiz o, Bizim Katımız'da olan Ana kitaptadır; cok yucedir, hukum ve hikmet doludur
Surah Az-Zukhruf, Verse 4
أَفَنَضۡرِبُ عَنكُمُ ٱلذِّكۡرَ صَفۡحًا أَن كُنتُمۡ قَوۡمٗا مُّسۡرِفِينَ
Siz olcuyu tasıran bir kavimsiniz diye, simdi o zikri (ogut ve hatırlatma dolu Kur'an'ı) sizden (uzaklastırıp) bir yana mı bırakalım
Surah Az-Zukhruf, Verse 5
وَكَمۡ أَرۡسَلۡنَا مِن نَّبِيّٖ فِي ٱلۡأَوَّلِينَ
Oysa Biz, oncekiler icinde nice peygamber(ler) gonderdik
Surah Az-Zukhruf, Verse 6
وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن نَّبِيٍّ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Onlara bir peygamber gelmeyiversin, mutlaka onunla alay ederlerdi
Surah Az-Zukhruf, Verse 7
فَأَهۡلَكۡنَآ أَشَدَّ مِنۡهُم بَطۡشٗا وَمَضَىٰ مَثَلُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Biz de, kuvvet bakımından onlardan daha ustun olan (toplum)ları yıkıma ugrattık. Oncekilerin ornegi gecti
Surah Az-Zukhruf, Verse 8
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡعَلِيمُ
Andolsun, onlara: "Gokleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, tartısmasız: "Onları ustun ve guclu (Aziz) olan, bilen (Allah) yarattı" diyecekler
Surah Az-Zukhruf, Verse 9
ٱلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ٱلۡأَرۡضَ مَهۡدٗا وَجَعَلَ لَكُمۡ فِيهَا سُبُلٗا لَّعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُونَ
Ki O, yeri sizin icin bir besik kıldı ve dogru yolu bulursunuz diye onda size (birtakım) yollar var etti
Surah Az-Zukhruf, Verse 10
وَٱلَّذِي نَزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءَۢ بِقَدَرٖ فَأَنشَرۡنَا بِهِۦ بَلۡدَةٗ مَّيۡتٗاۚ كَذَٰلِكَ تُخۡرَجُونَ
Ki O, belli bir miktar ile gokten su indirdi de, onunla olu bir memleketi ‘dirilttik (ve her yanına yeniden hayat) yaydık'; siz de boyle (kabirlerinizden diriltilip) cıkarılacaksınız
Surah Az-Zukhruf, Verse 11
وَٱلَّذِي خَلَقَ ٱلۡأَزۡوَٰجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلۡفُلۡكِ وَٱلۡأَنۡعَٰمِ مَا تَرۡكَبُونَ
Ki O, butun ciftleri yarattı ve sizin icin gemilerden ve hayvanlardan bineceginiz seyleri var etti
Surah Az-Zukhruf, Verse 12
لِتَسۡتَوُۥاْ عَلَىٰ ظُهُورِهِۦ ثُمَّ تَذۡكُرُواْ نِعۡمَةَ رَبِّكُمۡ إِذَا ٱسۡتَوَيۡتُمۡ عَلَيۡهِ وَتَقُولُواْ سُبۡحَٰنَ ٱلَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُۥ مُقۡرِنِينَ
Onların sırtlarına binip-dogrulmanız, sonra dogruldugunuz zaman, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve: "Bunlara bizim icin boyun egdiren (Allah) ne Yucedir, yoksa biz bunu (kendi hizmetimize) yanastıramazdık" demeniz icin
Surah Az-Zukhruf, Verse 13
وَإِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ
Ve biz elbette, Rabbimiz'e cevrilip-donecegiz
Surah Az-Zukhruf, Verse 14
وَجَعَلُواْ لَهُۥ مِنۡ عِبَادِهِۦ جُزۡءًاۚ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لَكَفُورٞ مُّبِينٌ
(Buna ragmen) Kendi kullarından O'na bir parca kılıp-yakıstırdılar. Dogrusu insan, acıkca bir nankordur
Surah Az-Zukhruf, Verse 15
أَمِ ٱتَّخَذَ مِمَّا يَخۡلُقُ بَنَاتٖ وَأَصۡفَىٰكُم بِٱلۡبَنِينَ
Yoksa O, yarattıklarından kızları (kendine) edindi ve erkekleri size mi ayırdı
Surah Az-Zukhruf, Verse 16
وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحۡمَٰنِ مَثَلٗا ظَلَّ وَجۡهُهُۥ مُسۡوَدّٗا وَهُوَ كَظِيمٌ
Oysa onlardan biri, O, Rahman (olan Allah) icin verdigi ornek ile (kız cocugunun dogumuyla) mujdelendigi zaman, yuzu simsiyah kesilmis olarak kahrından yutkundukca yutkunur
Surah Az-Zukhruf, Verse 17
أَوَمَن يُنَشَّؤُاْ فِي ٱلۡحِلۡيَةِ وَهُوَ فِي ٱلۡخِصَامِ غَيۡرُ مُبِينٖ
Onlar, sus icinde buyutulup de mucadelede acık olmayan (kızlar)ı mı (Allah'a yakıstırıyorlar)
Surah Az-Zukhruf, Verse 18
وَجَعَلُواْ ٱلۡمَلَـٰٓئِكَةَ ٱلَّذِينَ هُمۡ عِبَٰدُ ٱلرَّحۡمَٰنِ إِنَٰثًاۚ أَشَهِدُواْ خَلۡقَهُمۡۚ سَتُكۡتَبُ شَهَٰدَتُهُمۡ وَيُسۡـَٔلُونَ
Onlar, ki Rahmanın kulları olan melekleri disiler kıldılar. Kendileri yaratılıslarına sahit mi oldular? Onların sahitlikleri yazılacak ve (bundan dolayı) sorumlu tutulacaklar
Surah Az-Zukhruf, Verse 19
وَقَالُواْ لَوۡ شَآءَ ٱلرَّحۡمَٰنُ مَا عَبَدۡنَٰهُمۗ مَّا لَهُم بِذَٰلِكَ مِنۡ عِلۡمٍۖ إِنۡ هُمۡ إِلَّا يَخۡرُصُونَ
Dediler ki: "Eger Rahman dilemis olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik." Onların bundan yana hicbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca 'zan ve tahminle yalan soyluyorlar
Surah Az-Zukhruf, Verse 20
أَمۡ ءَاتَيۡنَٰهُمۡ كِتَٰبٗا مِّن قَبۡلِهِۦ فَهُم بِهِۦ مُسۡتَمۡسِكُونَ
Yoksa Biz, bundan once kendilerine bir kitap verdik de simdi ona mı tutunuyorlar
Surah Az-Zukhruf, Verse 21
بَلۡ قَالُوٓاْ إِنَّا وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٖ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّهۡتَدُونَ
Hayır; dediler ki: "Gercekten atalarımızı bir ummet uzerinde bulduk ve dogrusu biz onların izleri (eserleri) ustunde dogru olana (hidayete) yonelmis (kimse)leriz
Surah Az-Zukhruf, Verse 22
وَكَذَٰلِكَ مَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ فِي قَرۡيَةٖ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتۡرَفُوهَآ إِنَّا وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٖ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّقۡتَدُونَ
Iste boyle, senden once de (herhangi) bir memlekete bir elci gondermis olmayalım, mutlaka onun 'refah icinde sımarıp azan onde gelenleri' (soyle) demislerdir: "Gercekten biz, atalarımızı bir ummet (din) uzerinde bulduk ve dogrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymus kimseleriz
Surah Az-Zukhruf, Verse 23
۞قَٰلَ أَوَلَوۡ جِئۡتُكُم بِأَهۡدَىٰ مِمَّا وَجَدتُّمۡ عَلَيۡهِ ءَابَآءَكُمۡۖ قَالُوٓاْ إِنَّا بِمَآ أُرۡسِلۡتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
(O peygamberlerden her biri de soyle) Demistir: "Ben size atalarınızı ustunde buldugunuz seyden daha dogru olanını getirmis olsam da mı?" Onlar da demislerdi ki: "Dogrusu biz, kendisiyle gonderildiginiz seye kafir olanlarız
Surah Az-Zukhruf, Verse 24
فَٱنتَقَمۡنَا مِنۡهُمۡۖ فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُكَذِّبِينَ
Boylece onlardan intikam aldık. Oyleyse, bir bak; yalan sayanların sonu nasıl oldu
Surah Az-Zukhruf, Verse 25
وَإِذۡ قَالَ إِبۡرَٰهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوۡمِهِۦٓ إِنَّنِي بَرَآءٞ مِّمَّا تَعۡبُدُونَ
Hani Ibrahim babasına ve kendi kavmine demisti ki: "Suphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzagım
Surah Az-Zukhruf, Verse 26
إِلَّا ٱلَّذِي فَطَرَنِي فَإِنَّهُۥ سَيَهۡدِينِ
(Ancak) Beni yaratan baska. Iste O beni hidayete yoneltip-iletecektir
Surah Az-Zukhruf, Verse 27
وَجَعَلَهَا كَلِمَةَۢ بَاقِيَةٗ فِي عَقِبِهِۦ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ
Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) donerler diye ardında (kendi soyunda) kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı
Surah Az-Zukhruf, Verse 28
بَلۡ مَتَّعۡتُ هَـٰٓؤُلَآءِ وَءَابَآءَهُمۡ حَتَّىٰ جَآءَهُمُ ٱلۡحَقُّ وَرَسُولٞ مُّبِينٞ
Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve acıklayan bir elci gelinceye kadar metalandırdım-yasattım
Surah Az-Zukhruf, Verse 29
وَلَمَّا جَآءَهُمُ ٱلۡحَقُّ قَالُواْ هَٰذَا سِحۡرٞ وَإِنَّا بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: "Bu bir buyudur, dogrusu biz ona (karsı) kafir olanlarız
Surah Az-Zukhruf, Verse 30
وَقَالُواْ لَوۡلَا نُزِّلَ هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانُ عَلَىٰ رَجُلٖ مِّنَ ٱلۡقَرۡيَتَيۡنِ عَظِيمٍ
Ve dediler ki: "Bu Kur'an, iki sehirden birinin buyuk bir adamına indirilmeli degil miydi
Surah Az-Zukhruf, Verse 31
أَهُمۡ يَقۡسِمُونَ رَحۡمَتَ رَبِّكَۚ نَحۡنُ قَسَمۡنَا بَيۡنَهُم مَّعِيشَتَهُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۚ وَرَفَعۡنَا بَعۡضَهُمۡ فَوۡقَ بَعۡضٖ دَرَجَٰتٖ لِّيَتَّخِذَ بَعۡضُهُم بَعۡضٗا سُخۡرِيّٗاۗ وَرَحۡمَتُ رَبِّكَ خَيۡرٞ مِّمَّا يَجۡمَعُونَ
Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylastırıyorlar? Dunya hayatında maisetlerini aralarında Biz paylastırdık ve onlardan bir bolumu (diger) bir bolumunu 'teshir etmesi icin, bir bolumunu bir bolumu uzerinde derecelerle yukselttik. Rabbinin rahmeti; toplayıp-yıgdıklarından daha hayırlıdır
Surah Az-Zukhruf, Verse 32
وَلَوۡلَآ أَن يَكُونَ ٱلنَّاسُ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ لَّجَعَلۡنَا لِمَن يَكۡفُرُ بِٱلرَّحۡمَٰنِ لِبُيُوتِهِمۡ سُقُفٗا مِّن فِضَّةٖ وَمَعَارِجَ عَلَيۡهَا يَظۡهَرُونَ
Eger insanlar (Allah'a karsı isyanda birlesip) tek bir ummet olacak olmasaydı, Rahman’ı (Allah'ı) inkar edenlerin evlerine gumusten tavanlar ve uzerinde cıkıp-yukselecekleri merdivenler yapardık
Surah Az-Zukhruf, Verse 33
وَلِبُيُوتِهِمۡ أَبۡوَٰبٗا وَسُرُرًا عَلَيۡهَا يَتَّكِـُٔونَ
Evlerine kapılar ve uzerinde yaslanıp-dayanacakları koltuklar
Surah Az-Zukhruf, Verse 34
وَزُخۡرُفٗاۚ وَإِن كُلُّ ذَٰلِكَ لَمَّا مَتَٰعُ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۚ وَٱلۡأٓخِرَةُ عِندَ رَبِّكَ لِلۡمُتَّقِينَ
Ve (daha nice) cekici-susler (de verirdik). Butun bunlar, yalnızca dunya hayatının metaıdır. Ahiret ise, Rabbinin Katında muttakiler icindir
Surah Az-Zukhruf, Verse 35
وَمَن يَعۡشُ عَن ذِكۡرِ ٱلرَّحۡمَٰنِ نُقَيِّضۡ لَهُۥ شَيۡطَٰنٗا فَهُوَ لَهُۥ قَرِينٞ
Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini gormezlikten gelirse, Biz bir seytana onun 'uzerini kabukla baglattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur
Surah Az-Zukhruf, Verse 36
وَإِنَّهُمۡ لَيَصُدُّونَهُمۡ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَيَحۡسَبُونَ أَنَّهُم مُّهۡتَدُونَ
Gercekten bunlar (bu seytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gercekten hidayette olduklarını sanırlar
Surah Az-Zukhruf, Verse 37
حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَنَا قَالَ يَٰلَيۡتَ بَيۡنِي وَبَيۡنَكَ بُعۡدَ ٱلۡمَشۡرِقَيۡنِ فَبِئۡسَ ٱلۡقَرِينُ
Sonunda Bize geldigi zaman, der ki: "Keske benimle senin aranda iki dogu (dogu ile batı) uzaklıgı olsaydı. Meger ne kotu yakın-dost(mussun sen)
Surah Az-Zukhruf, Verse 38
وَلَن يَنفَعَكُمُ ٱلۡيَوۡمَ إِذ ظَّلَمۡتُمۡ أَنَّكُمۡ فِي ٱلۡعَذَابِ مُشۡتَرِكُونَ
(Bu soylenmeleriniz,) Bugun size kesin olarak bir yarar saglamaz. Cunku zulmettiniz. Suphesiz azapta da ortaksınız
Surah Az-Zukhruf, Verse 39
أَفَأَنتَ تُسۡمِعُ ٱلصُّمَّ أَوۡ تَهۡدِي ٱلۡعُمۡيَ وَمَن كَانَ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ
Oyleyse sagır olanlara sen mi dinleteceksin veya kor olan ve acıkca bir sapıklık icinde bulunanı hidayete erdireceksin
Surah Az-Zukhruf, Verse 40
فَإِمَّا نَذۡهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنۡهُم مُّنتَقِمُونَ
Su halde Biz seni alıp-goturursek, elbette onlardan intikam alacagız
Surah Az-Zukhruf, Verse 41
أَوۡ نُرِيَنَّكَ ٱلَّذِي وَعَدۡنَٰهُمۡ فَإِنَّا عَلَيۡهِم مُّقۡتَدِرُونَ
Ya da kendilerine va'dettigimiz seyi onlara gosteririz ki, Biz gercekten onların ustunde guc yetirenleriz
Surah Az-Zukhruf, Verse 42
فَٱسۡتَمۡسِكۡ بِٱلَّذِيٓ أُوحِيَ إِلَيۡكَۖ إِنَّكَ عَلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Su halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; cunku sen dosdogru bir yol uzerindesin
Surah Az-Zukhruf, Verse 43
وَإِنَّهُۥ لَذِكۡرٞ لَّكَ وَلِقَوۡمِكَۖ وَسَوۡفَ تُسۡـَٔلُونَ
Ve suphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin icin gercekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız
Surah Az-Zukhruf, Verse 44
وَسۡـَٔلۡ مَنۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ مِن رُّسُلِنَآ أَجَعَلۡنَا مِن دُونِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ءَالِهَةٗ يُعۡبَدُونَ
Senden once gonderdigimiz elcilerimizden sor: Biz, Rahman (olan Allah)ın dısında tapılacak birtakım ilahlar kıldık mı (hic)
Surah Az-Zukhruf, Verse 45
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Andolsun, Biz Musa'yı, Firavun'a ve onun 'onde gelen cevresine' ayetlerimizle gonderdik. O da, dedi ki: "Gercekten ben, alemlerin Rabbinin elcisiyim
Surah Az-Zukhruf, Verse 46
فَلَمَّا جَآءَهُم بِـَٔايَٰتِنَآ إِذَا هُم مِّنۡهَا يَضۡحَكُونَ
Fakat onlara ayetlerimizle geldigi zaman, bir de ne gorsun, onlar bunlara (alay edip) guluyorlar
Surah Az-Zukhruf, Verse 47
وَمَا نُرِيهِم مِّنۡ ءَايَةٍ إِلَّا هِيَ أَكۡبَرُ مِنۡ أُخۡتِهَاۖ وَأَخَذۡنَٰهُم بِٱلۡعَذَابِ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ
Biz onlara biri otekinden daha buyuk olmayan hicbir ayet gostermedik. Belki donerler diye, onları azapla yakalayıverdik
Surah Az-Zukhruf, Verse 48
وَقَالُواْ يَـٰٓأَيُّهَ ٱلسَّاحِرُ ٱدۡعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ إِنَّنَا لَمُهۡتَدُونَ
Ve onlar dediler ki: "Ey buyucu, sende olan ahdi (sana verdigi sozu) adına bizim icin Rabbine dua et; gercekten biz hidayete gelmis olacagız
Surah Az-Zukhruf, Verse 49
فَلَمَّا كَشَفۡنَا عَنۡهُمُ ٱلۡعَذَابَ إِذَا هُمۡ يَنكُثُونَ
Fakat onlardan azabı cekip-giderince, bir de gorursun ki onlar andlarını bozuyorlar
Surah Az-Zukhruf, Verse 50
وَنَادَىٰ فِرۡعَوۡنُ فِي قَوۡمِهِۦ قَالَ يَٰقَوۡمِ أَلَيۡسَ لِي مُلۡكُ مِصۡرَ وَهَٰذِهِ ٱلۡأَنۡهَٰرُ تَجۡرِي مِن تَحۡتِيٓۚ أَفَلَا تُبۡصِرُونَ
Firavun, kendi kavmi icinde bagırdı; dedi ki: "Ey kavmim, Mısır'ın mulku ve su altımda akmakta olan nehirler benim degil mi? Yine de gormeyecek misiniz
Surah Az-Zukhruf, Verse 51
أَمۡ أَنَا۠ خَيۡرٞ مِّنۡ هَٰذَا ٱلَّذِي هُوَ مَهِينٞ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ
Yoksa ben, sundan daha hayırlı degil miyim ki o, asagı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sozu) acıklamadan yoksun olan (biri)dir
Surah Az-Zukhruf, Verse 52
فَلَوۡلَآ أُلۡقِيَ عَلَيۡهِ أَسۡوِرَةٞ مِّن ذَهَبٍ أَوۡ جَآءَ مَعَهُ ٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُ مُقۡتَرِنِينَ
Bu durumda (eger dogruysa), uzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almıs vaziyette onunla birlikte melekler gelmeli degil miydi
Surah Az-Zukhruf, Verse 53
فَٱسۡتَخَفَّ قَوۡمَهُۥ فَأَطَاعُوهُۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ
Boylelikle kendi kavmini kucumsedi, onlar da ona boyun egdiler. Gercekten onlar, fasık olan bir kavimdi
Surah Az-Zukhruf, Verse 54
فَلَمَّآ ءَاسَفُونَا ٱنتَقَمۡنَا مِنۡهُمۡ فَأَغۡرَقۡنَٰهُمۡ أَجۡمَعِينَ
Sonunda Bizi ofkelendirince, Biz de onlardan intikam aldık, boylece onları toplu olarak suda bogduk
Surah Az-Zukhruf, Verse 55
فَجَعَلۡنَٰهُمۡ سَلَفٗا وَمَثَلٗا لِّلۡأٓخِرِينَ
Bu suretle onları, sonradan gelecekler icin bir selef ve bir ornek kıldık
Surah Az-Zukhruf, Verse 56
۞وَلَمَّا ضُرِبَ ٱبۡنُ مَرۡيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوۡمُكَ مِنۡهُ يَصِدُّونَ
Meryem oglu (Isa) bir ornek olarak verilince, senin kavmin hemen ondan (keyifle soz edip) kahkahalarla guluyorlar
Surah Az-Zukhruf, Verse 57
وَقَالُوٓاْ ءَأَٰلِهَتُنَا خَيۡرٌ أَمۡ هُوَۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلَۢاۚ بَلۡ هُمۡ قَوۡمٌ خَصِمُونَ
Dediler ki: "Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?" Onu yalnızca bir tartısma-konusu olsun diye (ornek) verdiler. Hayır, onlar 'tartısmacı ve dusman' bir kavimdir
Surah Az-Zukhruf, Verse 58
إِنۡ هُوَ إِلَّا عَبۡدٌ أَنۡعَمۡنَا عَلَيۡهِ وَجَعَلۡنَٰهُ مَثَلٗا لِّبَنِيٓ إِسۡرَـٰٓءِيلَ
O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu Israilogulları'na bir ornek kıldık
Surah Az-Zukhruf, Verse 59
وَلَوۡ نَشَآءُ لَجَعَلۡنَا مِنكُم مَّلَـٰٓئِكَةٗ فِي ٱلۡأَرۡضِ يَخۡلُفُونَ
Eger Biz dilemis olsaydık, elbette sizden melekler kılardık; yeryuzunde (size) halef (yerinize gecenler) olurlardı
Surah Az-Zukhruf, Verse 60
وَإِنَّهُۥ لَعِلۡمٞ لِّلسَّاعَةِ فَلَا تَمۡتَرُنَّ بِهَا وَٱتَّبِعُونِۚ هَٰذَا صِرَٰطٞ مُّسۡتَقِيمٞ
Suphesiz o, kıyamet-saati icin bir ilimdir. Oyleyse ondan (kıyametten) yana hicbir kuskuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdogru yol budur
Surah Az-Zukhruf, Verse 61
وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُۖ إِنَّهُۥ لَكُمۡ عَدُوّٞ مُّبِينٞ
Seytan sakın sizi (Allah'ın yolundan) alıkoymasın. Gercekten o, sizin icin acıkca bir dusmandır
Surah Az-Zukhruf, Verse 62
وَلَمَّا جَآءَ عِيسَىٰ بِٱلۡبَيِّنَٰتِ قَالَ قَدۡ جِئۡتُكُم بِٱلۡحِكۡمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُم بَعۡضَ ٱلَّذِي تَخۡتَلِفُونَ فِيهِۖ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Isa, acık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa dustuklerinizin bir kısmını size acıklamak icin de. Oyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin
Surah Az-Zukhruf, Verse 63
إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ رَبِّي وَرَبُّكُمۡ فَٱعۡبُدُوهُۚ هَٰذَا صِرَٰطٞ مُّسۡتَقِيمٞ
Suphesiz Allah, O, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; su halde O'na kulluk edin. Dosdogru yol budur
Surah Az-Zukhruf, Verse 64
فَٱخۡتَلَفَ ٱلۡأَحۡزَابُ مِنۢ بَيۡنِهِمۡۖ فَوَيۡلٞ لِّلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنۡ عَذَابِ يَوۡمٍ أَلِيمٍ
Sonra, iclerinden birtakım fırkalar ihtilafa dustu. Artık, acı bir gunun azabından vay o zulmetmis olanlara
Surah Az-Zukhruf, Verse 65
هَلۡ يَنظُرُونَ إِلَّا ٱلسَّاعَةَ أَن تَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
Onlar, hic suurunda degilken kendilerine apansız geliverecek olan kıyamet-saatinden baskasını mı gozluyorlar
Surah Az-Zukhruf, Verse 66
ٱلۡأَخِلَّآءُ يَوۡمَئِذِۭ بَعۡضُهُمۡ لِبَعۡضٍ عَدُوٌّ إِلَّا ٱلۡمُتَّقِينَ
Muttakiler haric olmak uzere, o gun, dostların kimi kimine dusmandır
Surah Az-Zukhruf, Verse 67
يَٰعِبَادِ لَا خَوۡفٌ عَلَيۡكُمُ ٱلۡيَوۡمَ وَلَآ أَنتُمۡ تَحۡزَنُونَ
Ey kullarım, bugun sizin icin korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız
Surah Az-Zukhruf, Verse 68
ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِـَٔايَٰتِنَا وَكَانُواْ مُسۡلِمِينَ
Ki onlar, Benim ayetlerime iman edenler ve Musluman olanlardır
Surah Az-Zukhruf, Verse 69
ٱدۡخُلُواْ ٱلۡجَنَّةَ أَنتُمۡ وَأَزۡوَٰجُكُمۡ تُحۡبَرُونَ
Siz ve esleriniz cennete girin; 'sevinc icinde agırlanacaksınız
Surah Az-Zukhruf, Verse 70
يُطَافُ عَلَيۡهِم بِصِحَافٖ مِّن ذَهَبٖ وَأَكۡوَابٖۖ وَفِيهَا مَا تَشۡتَهِيهِ ٱلۡأَنفُسُ وَتَلَذُّ ٱلۡأَعۡيُنُۖ وَأَنتُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolasılır; orada nefislerin arzu ettigi ve gozlerin lezzet (zevk) aldıgı hersey var. Ve siz orada suresiz kalacaksınız
Surah Az-Zukhruf, Verse 71
وَتِلۡكَ ٱلۡجَنَّةُ ٱلَّتِيٓ أُورِثۡتُمُوهَا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Iste, yaptıklarınız dolayısıyla mirascı kılındıgınız cennet budur
Surah Az-Zukhruf, Verse 72
لَكُمۡ فِيهَا فَٰكِهَةٞ كَثِيرَةٞ مِّنۡهَا تَأۡكُلُونَ
Orda sizin icin bircok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz
Surah Az-Zukhruf, Verse 73
إِنَّ ٱلۡمُجۡرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ
Suphesiz suclu-gunahkarlar, cehennem azabı icinde suresiz kalacaklardır
Surah Az-Zukhruf, Verse 74
لَا يُفَتَّرُ عَنۡهُمۡ وَهُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ
Onlardan (azap) hafifletilmeyecek ve orda onlar umutlarını kaybetmis kimselerdir
Surah Az-Zukhruf, Verse 75
وَمَا ظَلَمۡنَٰهُمۡ وَلَٰكِن كَانُواْ هُمُ ٱلظَّـٰلِمِينَ
Biz onlara zulmetmedik; ancak onların kendileri zalimlerdir
Surah Az-Zukhruf, Verse 76
وَنَادَوۡاْ يَٰمَٰلِكُ لِيَقۡضِ عَلَيۡنَا رَبُّكَۖ قَالَ إِنَّكُم مَّـٰكِثُونَ
(Cehennem bekcisine:) "Ey Malik (bekci), Rabbin bizim isimizi bitirsin" diye haykırdılar. O: "Gercek su ki siz, (burda) kalacak kimselersiniz" dedi
Surah Az-Zukhruf, Verse 77
لَقَدۡ جِئۡنَٰكُم بِٱلۡحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَكُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ
Andolsun, size hakkı getirdik, fakat sizin bir cogunuz hakkı cirkin gorup-tiksinenlerdiniz
Surah Az-Zukhruf, Verse 78
أَمۡ أَبۡرَمُوٓاْ أَمۡرٗا فَإِنَّا مُبۡرِمُونَ
Yoksa onlar, isi sıkı mı tuttular? Iste suphesiz Biz de isi sıkı tutanlarız
Surah Az-Zukhruf, Verse 79
أَمۡ يَحۡسَبُونَ أَنَّا لَا نَسۡمَعُ سِرَّهُمۡ وَنَجۡوَىٰهُمۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيۡهِمۡ يَكۡتُبُونَ
Yoksa onlar; gercekten Bizim, sır tuttuklarını ve aralarındaki fısıldasmalarını isitmedigimizi mi sanıyorlar? Hayır, (isitiyoruz) ve onların yanlarındaki elcilerimiz de (herseyi) yazıyorlar
Surah Az-Zukhruf, Verse 80
قُلۡ إِن كَانَ لِلرَّحۡمَٰنِ وَلَدٞ فَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلۡعَٰبِدِينَ
De ki: "Eger Rahman (olan Allah)'ın cocugu olsaydı, ona tapanların ilki ben olurdum
Surah Az-Zukhruf, Verse 81
سُبۡحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ رَبِّ ٱلۡعَرۡشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Goklerin ve yerin Rabbi, Ars'ın Rabbi (olan Allah), onların nitelendirdiklerinden Yucedir
Surah Az-Zukhruf, Verse 82
فَذَرۡهُمۡ يَخُوضُواْ وَيَلۡعَبُواْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ
Artık onları bırak; onlara vadedilen gunlerine kadar, dalsınlar ve oynaya dursunlar
Surah Az-Zukhruf, Verse 83
وَهُوَ ٱلَّذِي فِي ٱلسَّمَآءِ إِلَٰهٞ وَفِي ٱلۡأَرۡضِ إِلَٰهٞۚ وَهُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡعَلِيمُ
Goklerde Ilah ve yerde Ilah O'dur. O, hukum ve hikmet sahibidir, bilendir
Surah Az-Zukhruf, Verse 84
وَتَبَارَكَ ٱلَّذِي لَهُۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَعِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلسَّاعَةِ وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
Goklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mulku Kendisi'nin olan (Allah) ne Yucedir. Kıyamet-saatinin ilmi O'nun Katındadır ve O'na donduruleceksiniz
Surah Az-Zukhruf, Verse 85
وَلَا يَمۡلِكُ ٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ مِن دُونِهِ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَن شَهِدَ بِٱلۡحَقِّ وَهُمۡ يَعۡلَمُونَ
O'nun dısında taptıkları sefaatte bulunmaya malik degildirler; ancak kendileri bilerek hakka sahidlik edenler baska
Surah Az-Zukhruf, Verse 86
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَهُمۡ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۖ فَأَنَّىٰ يُؤۡفَكُونَ
Andolsun, onlara: "Kendilerini kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette: "Allah" diyecekler. Oyleyse nasıl olur da cevriliyorlar
Surah Az-Zukhruf, Verse 87
وَقِيلِهِۦ يَٰرَبِّ إِنَّ هَـٰٓؤُلَآءِ قَوۡمٞ لَّا يُؤۡمِنُونَ
Onun: "Ya Rab" demesi hakkı icin suphesiz onlar imana gelmez bir kavimdirler
Surah Az-Zukhruf, Verse 88
فَٱصۡفَحۡ عَنۡهُمۡ وَقُلۡ سَلَٰمٞۚ فَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ
Simdi sen, 'aldırıs etmeksizin onlardan yuz cevir' ve: "Selam" de. Artık onlar bileceklerdir
Surah Az-Zukhruf, Verse 89