Surah Adh-Dhariyat - Turkish Translation by Www.islamhouse.com
وَٱلذَّـٰرِيَٰتِ ذَرۡوٗا
Savurup tozutan rüzgârlara andolsun
Surah Adh-Dhariyat, Verse 1
فَٱلۡحَٰمِلَٰتِ وِقۡرٗا
Ağır yük taşıyan (bulut) lara
Surah Adh-Dhariyat, Verse 2
فَٱلۡجَٰرِيَٰتِ يُسۡرٗا
Kolayca akıp giden (gemi) lere
Surah Adh-Dhariyat, Verse 3
فَٱلۡمُقَسِّمَٰتِ أَمۡرًا
İşleri taksim edenlere (meleklere)
Surah Adh-Dhariyat, Verse 4
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٞ
Size vadedilen kesinlikle doğrudur
Surah Adh-Dhariyat, Verse 5
وَإِنَّ ٱلدِّينَ لَوَٰقِعٞ
Ceza (karşılık) günü kuşkusuz vuku bulacaktır
Surah Adh-Dhariyat, Verse 6
وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلۡحُبُكِ
Güzel yolları (ve yörüngeleri) olan göğe andolsun
Surah Adh-Dhariyat, Verse 7
إِنَّكُمۡ لَفِي قَوۡلٖ مُّخۡتَلِفٖ
Muhakkak siz çelişkili bir söz içindesiniz
Surah Adh-Dhariyat, Verse 8
يُؤۡفَكُ عَنۡهُ مَنۡ أُفِكَ
Ondan döndürülen kimseler döndürülür
Surah Adh-Dhariyat, Verse 9
قُتِلَ ٱلۡخَرَّـٰصُونَ
Kahrolsun o yalancılar
Surah Adh-Dhariyat, Verse 10
ٱلَّذِينَ هُمۡ فِي غَمۡرَةٖ سَاهُونَ
Onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir
Surah Adh-Dhariyat, Verse 11
يَسۡـَٔلُونَ أَيَّانَ يَوۡمُ ٱلدِّينِ
Ceza günü ne zaman diye sorarlar
Surah Adh-Dhariyat, Verse 12
يَوۡمَ هُمۡ عَلَى ٱلنَّارِ يُفۡتَنُونَ
O gün, onların ateşte yakılarak azap görecekleri gündür
Surah Adh-Dhariyat, Verse 13
ذُوقُواْ فِتۡنَتَكُمۡ هَٰذَا ٱلَّذِي كُنتُم بِهِۦ تَسۡتَعۡجِلُونَ
(Görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.”
Surah Adh-Dhariyat, Verse 14
إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي جَنَّـٰتٖ وَعُيُونٍ
Takva sahibi olanlar ise, Cennetler'de ve pınarlardadır
Surah Adh-Dhariyat, Verse 15
ءَاخِذِينَ مَآ ءَاتَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَبۡلَ ذَٰلِكَ مُحۡسِنِينَ
Rablerinin kendilerine verdiklerini almışlardır. Çünkü onlar bundan önce iyi kimseler idiler
Surah Adh-Dhariyat, Verse 16
كَانُواْ قَلِيلٗا مِّنَ ٱلَّيۡلِ مَا يَهۡجَعُونَ
Geceleri pek az uyurlardı
Surah Adh-Dhariyat, Verse 17
وَبِٱلۡأَسۡحَارِ هُمۡ يَسۡتَغۡفِرُونَ
Seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi
Surah Adh-Dhariyat, Verse 18
وَفِيٓ أَمۡوَٰلِهِمۡ حَقّٞ لِّلسَّآئِلِ وَٱلۡمَحۡرُومِ
Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır
Surah Adh-Dhariyat, Verse 19
وَفِي ٱلۡأَرۡضِ ءَايَٰتٞ لِّلۡمُوقِنِينَ
Yeryüzünde gerçekten iman edecekler için ayetler vardır
Surah Adh-Dhariyat, Verse 20
وَفِيٓ أَنفُسِكُمۡۚ أَفَلَا تُبۡصِرُونَ
Ve kendi nefislerinizde de (ayetler vardır). Yine de görmüyor musunuz
Surah Adh-Dhariyat, Verse 21
وَفِي ٱلسَّمَآءِ رِزۡقُكُمۡ وَمَا تُوعَدُونَ
Gökte de sizin rızkınız ve size vadedilen şeyler vardır
Surah Adh-Dhariyat, Verse 22
فَوَرَبِّ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ إِنَّهُۥ لَحَقّٞ مِّثۡلَ مَآ أَنَّكُمۡ تَنطِقُونَ
Göğün ve yerin Rabbi hakkı için o sizin konuştuğunuz gibi kesin bir gerçektir
Surah Adh-Dhariyat, Verse 23
هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ضَيۡفِ إِبۡرَٰهِيمَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ
İbrahim’in şerefli kılınmış konuklarının haberi sana geldi mi
Surah Adh-Dhariyat, Verse 24
إِذۡ دَخَلُواْ عَلَيۡهِ فَقَالُواْ سَلَٰمٗاۖ قَالَ سَلَٰمٞ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ
Hani O’nun yanına girmişler: “Selam!” demişlerdi. O da: "Selam! (Sizin üzerinize). (Sizler) tanınmayan yabancı kimselersiniz.” demişti
Surah Adh-Dhariyat, Verse 25
فَرَاغَ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِۦ فَجَآءَ بِعِجۡلٖ سَمِينٖ
Hemen ailesinin yanına gidip semiz bir buzağı getiriverdi
Surah Adh-Dhariyat, Verse 26
فَقَرَّبَهُۥٓ إِلَيۡهِمۡ قَالَ أَلَا تَأۡكُلُونَ
Bunu onların önüne yaklaştırdı ve: "Yemez misiniz?" dedi
Surah Adh-Dhariyat, Verse 27
فَأَوۡجَسَ مِنۡهُمۡ خِيفَةٗۖ قَالُواْ لَا تَخَفۡۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٖ
Onlardan dolayı içine bir korku düştü. "Korkma!" dediler. Ona bilgin bir erkek çocuğu müjdelediler
Surah Adh-Dhariyat, Verse 28
فَأَقۡبَلَتِ ٱمۡرَأَتُهُۥ فِي صَرَّةٖ فَصَكَّتۡ وَجۡهَهَا وَقَالَتۡ عَجُوزٌ عَقِيمٞ
Karısı bir çığlık içinde çıka gelip, (elleriyle) yüzüne vurarak: "Ben, kısır bir kocakarıyım." dedi
Surah Adh-Dhariyat, Verse 29
قَالُواْ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡعَلِيمُ
Dediler ki: "Rabbin böyle buyurdu. Muhakkak ki O; Hakîm'dir, Alîm'dir
Surah Adh-Dhariyat, Verse 30
۞قَالَ فَمَا خَطۡبُكُمۡ أَيُّهَا ٱلۡمُرۡسَلُونَ
İbrahim, onlara: “O halde göreviniz nedir ey elçiler?” dedi
Surah Adh-Dhariyat, Verse 31
قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمٖ مُّجۡرِمِينَ
Onlar: “Şüphe yok ki biz günahkâr bir topluluğa gönderildik” dediler
Surah Adh-Dhariyat, Verse 32
لِنُرۡسِلَ عَلَيۡهِمۡ حِجَارَةٗ مِّن طِينٖ
Onların üzerilerine balçıktan yapılmış taşlar atacağız
Surah Adh-Dhariyat, Verse 33
مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلۡمُسۡرِفِينَ
(Bu taşlar) Rabbinin katında haddi aşanlar için işaretlenmiş (taşlardır)
Surah Adh-Dhariyat, Verse 34
فَأَخۡرَجۡنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Bunun üzerine orada bulunan Mü’minleri çıkardık
Surah Adh-Dhariyat, Verse 35
فَمَا وَجَدۡنَا فِيهَا غَيۡرَ بَيۡتٖ مِّنَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ
Zaten orada bir ev halkından başka Müslüman bulamadık
Surah Adh-Dhariyat, Verse 36
وَتَرَكۡنَا فِيهَآ ءَايَةٗ لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ
Orada, elem dolu azaptan korkacaklar için bir ibret bıraktık
Surah Adh-Dhariyat, Verse 37
وَفِي مُوسَىٰٓ إِذۡ أَرۡسَلۡنَٰهُ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٖ
Musa (kıssasında da ibret vardır). Hani biz, onu açık bir delil ile Firavun’a göndermiştik
Surah Adh-Dhariyat, Verse 38
فَتَوَلَّىٰ بِرُكۡنِهِۦ وَقَالَ سَٰحِرٌ أَوۡ مَجۡنُونٞ
Firavun, bütün (kişisel ve askeri) gücüyle yüz çevirmiş ve: "Bu, ya bir büyücü veya bir delidir." demişti
Surah Adh-Dhariyat, Verse 39
فَأَخَذۡنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذۡنَٰهُمۡ فِي ٱلۡيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٞ
Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık. O (küfründen dolayı) kınanmış bir kimseydi
Surah Adh-Dhariyat, Verse 40
وَفِي عَادٍ إِذۡ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمُ ٱلرِّيحَ ٱلۡعَقِيمَ
Ad kavminde de (ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik
Surah Adh-Dhariyat, Verse 41
مَا تَذَرُ مِن شَيۡءٍ أَتَتۡ عَلَيۡهِ إِلَّا جَعَلَتۡهُ كَٱلرَّمِيمِ
Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu
Surah Adh-Dhariyat, Verse 42
وَفِي ثَمُودَ إِذۡ قِيلَ لَهُمۡ تَمَتَّعُواْ حَتَّىٰ حِينٖ
Semud'da da (ibretler) vardır. Onlara: "Bir süreye kadar faydalanın." denmişti
Surah Adh-Dhariyat, Verse 43
فَعَتَوۡاْ عَنۡ أَمۡرِ رَبِّهِمۡ فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّـٰعِقَةُ وَهُمۡ يَنظُرُونَ
Rablerinin emrine kibirlenip isyan ettiler. Bu yüzden bakıp dururken onları yıldırım çarpmıştı
Surah Adh-Dhariyat, Verse 44
فَمَا ٱسۡتَطَٰعُواْ مِن قِيَامٖ وَمَا كَانُواْ مُنتَصِرِينَ
Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı
Surah Adh-Dhariyat, Verse 45
وَقَوۡمَ نُوحٖ مِّن قَبۡلُۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ
Bunlardan önce de Nuh kavmini (helâk etmiştik). Çünkü onlar, fasık/yoldan çıkmış bir toplum idiler
Surah Adh-Dhariyat, Verse 46
وَٱلسَّمَآءَ بَنَيۡنَٰهَا بِأَيۡيْدٖ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
Ve biz göğü kudret ve kuvvetle bina ettik ve muhakkak biz genişleticiyiz
Surah Adh-Dhariyat, Verse 47
وَٱلۡأَرۡضَ فَرَشۡنَٰهَا فَنِعۡمَ ٱلۡمَٰهِدُونَ
Yeryüzünü de yayıp döşedik. Ne güzel döşeyiciyiz
Surah Adh-Dhariyat, Verse 48
وَمِن كُلِّ شَيۡءٍ خَلَقۡنَا زَوۡجَيۡنِ لَعَلَّكُمۡ تَذَكَّرُونَ
Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık
Surah Adh-Dhariyat, Verse 49
فَفِرُّوٓاْ إِلَى ٱللَّهِۖ إِنِّي لَكُم مِّنۡهُ نَذِيرٞ مُّبِينٞ
O halde Allah’a kaçın. Çünkü ben, size Onun katından (gönderilmiş) açık bir uyarıcıyım
Surah Adh-Dhariyat, Verse 50
وَلَا تَجۡعَلُواْ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَۖ إِنِّي لَكُم مِّنۡهُ نَذِيرٞ مُّبِينٞ
Allah ile beraber başkasını ilah edinmeyin. Zira ben, size O'nun tarafından (gönderilmiş) açık bir uyarıcıyım
Surah Adh-Dhariyat, Verse 51
كَذَٰلِكَ مَآ أَتَى ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُواْ سَاحِرٌ أَوۡ مَجۡنُونٌ
İşte böylece, onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde hemen; "O, bir büyücüdür veya delidir." dediler
Surah Adh-Dhariyat, Verse 52
أَتَوَاصَوۡاْ بِهِۦۚ بَلۡ هُمۡ قَوۡمٞ طَاغُونَ
Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar, taşkın bir toplum idiler
Surah Adh-Dhariyat, Verse 53
فَتَوَلَّ عَنۡهُمۡ فَمَآ أَنتَ بِمَلُومٖ
Sen yüz çevir onlardan, artık kınanacak değilsin
Surah Adh-Dhariyat, Verse 54
وَذَكِّرۡ فَإِنَّ ٱلذِّكۡرَىٰ تَنفَعُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt, iman edenlere fayda verir
Surah Adh-Dhariyat, Verse 55
وَمَا خَلَقۡتُ ٱلۡجِنَّ وَٱلۡإِنسَ إِلَّا لِيَعۡبُدُونِ
Ben cinleri de insanları da ancak bana ibadet etsinler, diye yarattım
Surah Adh-Dhariyat, Verse 56
مَآ أُرِيدُ مِنۡهُم مِّن رِّزۡقٖ وَمَآ أُرِيدُ أَن يُطۡعِمُونِ
Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istemiyorum
Surah Adh-Dhariyat, Verse 57
إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلرَّزَّاقُ ذُو ٱلۡقُوَّةِ ٱلۡمَتِينُ
Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır
Surah Adh-Dhariyat, Verse 58
فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذَنُوبٗا مِّثۡلَ ذَنُوبِ أَصۡحَٰبِهِمۡ فَلَا يَسۡتَعۡجِلُونِ
Muhakkak (geçmişteki) arkadaşlarının azaptan payları olduğu gibi, zulmedenlerin de azaptan bir payları vardır. Artık acele etmesinler
Surah Adh-Dhariyat, Verse 59
فَوَيۡلٞ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن يَوۡمِهِمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ
Tehdit olundukları o (azap) günlerinden dolayı vay o kâfir olanlara
Surah Adh-Dhariyat, Verse 60