UAE Prayer Times

  • Dubai
  • Abu Dhabi
  • Sharjah
  • Ajman
  • Fujairah
  • Umm Al Quwain
  • Ras Al Khaimah
  • Quran Translations

Surah At-Taubah - Turkish Translation by Muhammed Esed


بَرَآءَةٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦٓ إِلَى ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّم مِّنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ

Allahtan ve Onun Elcisinden, kendileriyle adlasma yapmıs bulundugunuz, Allahtan baskasına ilahlık yakıstıran kimselere bir beraet, bir yukumsuzluk bildirisidir bu
Surah At-Taubah, Verse 1


فَسِيحُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ أَرۡبَعَةَ أَشۡهُرٖ وَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّكُمۡ غَيۡرُ مُعۡجِزِي ٱللَّهِ وَأَنَّ ٱللَّهَ مُخۡزِي ٱلۡكَٰفِرِينَ

(Duyur onlara:) "Yeryuzunde dort ay daha (serbestce) dolasın, fakat bilin ki, asla Allahın gozetiminden kacamazsınız; ve (yine bilin ki,) Allah hakkı tanımaya yanasmayan kimseleri, er gec utanc icinde bırakacaktır
Surah At-Taubah, Verse 2


وَأَذَٰنٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦٓ إِلَى ٱلنَّاسِ يَوۡمَ ٱلۡحَجِّ ٱلۡأَكۡبَرِ أَنَّ ٱللَّهَ بَرِيٓءٞ مِّنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ وَرَسُولُهُۥۚ فَإِن تُبۡتُمۡ فَهُوَ خَيۡرٞ لَّكُمۡۖ وَإِن تَوَلَّيۡتُمۡ فَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّكُمۡ غَيۡرُ مُعۡجِزِي ٱللَّهِۗ وَبَشِّرِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

Ve yine Allahtan ve Onun Elcisinden bu Buyuk Hac gunu butun insanlıga (yapılmıs) bir duyurudur su: "Allahın Allahtan baskalarına tanrılık yakıstıranlarla hicbir baglantısı yoktur; Onun Elcisinin de (oyle). Hal boyleyken artık tevbe ederseniz, kendi iyiliginize olacaktır bu; yok eger (bu fırsatı da) teperseniz, o zaman, bilin ki, Allahın gozetiminden asla kurtulamayacaksınız!" Ve (butun bunlardan sonra) sen (ey Peygamber), hakkı inkara sartlanmıs olan o kimselere cok cetin bir azabı mujdele
Surah At-Taubah, Verse 3


إِلَّا ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّم مِّنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ ثُمَّ لَمۡ يَنقُصُوكُمۡ شَيۡـٔٗا وَلَمۡ يُظَٰهِرُواْ عَلَيۡكُمۡ أَحَدٗا فَأَتِمُّوٓاْ إِلَيۡهِمۡ عَهۡدَهُمۡ إِلَىٰ مُدَّتِهِمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلۡمُتَّقِينَ

Ancak, kendileriyle sizin (ey inananlar) bir andlasma yapmıs bulundugunuz Allahtan baskalarına tanrılık yakıstıranlar arasından size karsı yukumluluklerinde bundan boyle bir kusur islemeyen ve size karsı kimseye arka cıkmayan kimseler bu soylenenlerin dısındadırlar; oyleyse onlarla olan andlasmanıza, uzerinde anlastıgınız sure doluncaya kadar riayet edin. (Ve bilin ki) Allah, yalnızca, kendisine karsı sorumluluk bilinci icinde olanları sever
Surah At-Taubah, Verse 4


فَإِذَا ٱنسَلَخَ ٱلۡأَشۡهُرُ ٱلۡحُرُمُ فَٱقۡتُلُواْ ٱلۡمُشۡرِكِينَ حَيۡثُ وَجَدتُّمُوهُمۡ وَخُذُوهُمۡ وَٱحۡصُرُوهُمۡ وَٱقۡعُدُواْ لَهُمۡ كُلَّ مَرۡصَدٖۚ فَإِن تَابُواْ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَوُاْ ٱلزَّكَوٰةَ فَخَلُّواْ سَبِيلَهُمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ

Ve (bu olculere uyarak gecirilen) haram aylar sona erince artık nerede kıstırırsanız oldurun musrikleri; tutsak edin; cevirip kusatın; gozetlenebilecek her yerde bekleyip gozetleyin onları. Ama eger donup tevbe ederler, salata katılırlar ve arındırıcı yukumlulukleri yerine getirirlerse, artık bırakın yollarına gitsinler: Cunku, her halukarda Allah cok acıyıp esirgeyen gercek bagıslayıcıdır
Surah At-Taubah, Verse 5


وَإِنۡ أَحَدٞ مِّنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ ٱسۡتَجَارَكَ فَأَجِرۡهُ حَتَّىٰ يَسۡمَعَ كَلَٰمَ ٱللَّهِ ثُمَّ أَبۡلِغۡهُ مَأۡمَنَهُۥۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ قَوۡمٞ لَّا يَعۡلَمُونَ

Ve Allahtan baskalarına tanrılık yakıstıranlardan biri senin korumana basvurursa, onu koruma altına al, olur ki (senden) Allahın sozunu isitip anla(yabili)r; ve sonra onu, kendini guvenlik icinde hissedebilecegi bir yere ulastır; bu (davranısın), onların (belki de yalnızca) (hakkı) bilmedikleri icin (gunah isleyen) kimselerden olmaları ihtimalinden dolayıdır
Surah At-Taubah, Verse 6


كَيۡفَ يَكُونُ لِلۡمُشۡرِكِينَ عَهۡدٌ عِندَ ٱللَّهِ وَعِندَ رَسُولِهِۦٓ إِلَّا ٱلَّذِينَ عَٰهَدتُّمۡ عِندَ ٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡحَرَامِۖ فَمَا ٱسۡتَقَٰمُواْ لَكُمۡ فَٱسۡتَقِيمُواْ لَهُمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلۡمُتَّقِينَ

Sizin (ey inananlar) Mescid-i Haramın yakınında kendileriyle bir andlasma yapmıs oldugunuz kimselerin dısında, Allahtan baskalarına tanrılık yakıstıranların Allah ve Onun Elcisiyle bir andlasma saglamaları nasıl mumkun olabilir ki? (Sizin andlasma yaptıklarınıza gelince,) onlar size karsı durust kaldıkları surece siz de onlara karsı durust olun: cunku, (unutmayın), Allah, yalnızca, kendisine karsı sorumluluk bilinci tasıyanları sever
Surah At-Taubah, Verse 7


كَيۡفَ وَإِن يَظۡهَرُواْ عَلَيۡكُمۡ لَا يَرۡقُبُواْ فِيكُمۡ إِلّٗا وَلَا ذِمَّةٗۚ يُرۡضُونَكُم بِأَفۡوَٰهِهِمۡ وَتَأۡبَىٰ قُلُوبُهُمۡ وَأَكۡثَرُهُمۡ فَٰسِقُونَ

(Baska) nasıl (olabilirdi ki?) Eger (dusmanlarınız) size ustun gelselerdi (size karsı) ne bir sorumluluk ne de bir koruma yukumlulugu tasıyacaklardı. Onlar size dilleriyle yaranmaya calısıyorlar, ama kalpleriyle kotulugunuzu istiyorlar; zaten onların cogu fasık kimselerdir
Surah At-Taubah, Verse 8


ٱشۡتَرَوۡاْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ ثَمَنٗا قَلِيلٗا فَصَدُّواْ عَن سَبِيلِهِۦٓۚ إِنَّهُمۡ سَآءَ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ

Basit bir kazanc ugruna Allahın ayetlerini gozden cıkarıyor ve boylece Onun yolundan donu donuveriyorlar: bakın, ne cirkin butun bu yapageldikleri
Surah At-Taubah, Verse 9


لَا يَرۡقُبُونَ فِي مُؤۡمِنٍ إِلّٗا وَلَا ذِمَّةٗۚ وَأُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُعۡتَدُونَ

inanan kimseye karsı bu hicbir sorumluluk, hicbir koruma yukumlulugu tanımayarak (isleyip durdukları): dogru yoldan cıkıp cizgiyi asanlar iste boyleleridir
Surah At-Taubah, Verse 10


فَإِن تَابُواْ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَوُاْ ٱلزَّكَوٰةَ فَإِخۡوَٰنُكُمۡ فِي ٱلدِّينِۗ وَنُفَصِّلُ ٱلۡأٓيَٰتِ لِقَوۡمٖ يَعۡلَمُونَ

Ama yine de tevbe eder, salata katılırlar ve arınma icin gerekli yukumlulukleri yerine getirirlerse onlar da artık din kardesleriniz sayılırlar: Bakın, iste boyle acık acık ve ayrıntılı olarak dile getiriyoruz, bilmek ogrenmek isteyen bir topluluk icin, ayetlerimizi
Surah At-Taubah, Verse 11


وَإِن نَّكَثُوٓاْ أَيۡمَٰنَهُم مِّنۢ بَعۡدِ عَهۡدِهِمۡ وَطَعَنُواْ فِي دِينِكُمۡ فَقَٰتِلُوٓاْ أَئِمَّةَ ٱلۡكُفۡرِ إِنَّهُمۡ لَآ أَيۡمَٰنَ لَهُمۡ لَعَلَّهُمۡ يَنتَهُونَ

Fakat eger bir andlasma yaptıktan sonra andlarını bozar da dininizi karalamaya kalkarlarsa, o zaman, (kendi) andlarına saygısı olmayan bu sadakatsizlik timsali kimselerle savasın, ki (o zaman) belki (azgınlıklarından) vazgecerler
Surah At-Taubah, Verse 12


أَلَا تُقَٰتِلُونَ قَوۡمٗا نَّكَثُوٓاْ أَيۡمَٰنَهُمۡ وَهَمُّواْ بِإِخۡرَاجِ ٱلرَّسُولِ وَهُم بَدَءُوكُمۡ أَوَّلَ مَرَّةٍۚ أَتَخۡشَوۡنَهُمۡۚ فَٱللَّهُ أَحَقُّ أَن تَخۡشَوۡهُ إِن كُنتُم مُّؤۡمِنِينَ

Andlarını bozan, Elciyi surup cıkarmak icin yapmadıklarını komayan ve size ilkin kendileri saldıran bir topluluga karsı savasmaktan geri mi duracaksınız? Onlardan cekiniyor musunuz yoksa? Yoo, asıl cekinmeniz gereken Allahtır, eger (gercekten) inanan kimseler iseniz
Surah At-Taubah, Verse 13


قَٰتِلُوهُمۡ يُعَذِّبۡهُمُ ٱللَّهُ بِأَيۡدِيكُمۡ وَيُخۡزِهِمۡ وَيَنصُرۡكُمۡ عَلَيۡهِمۡ وَيَشۡفِ صُدُورَ قَوۡمٖ مُّؤۡمِنِينَ

Savasın onlarla! Allah sizin elinizle cezalandıracak onları; hor ve hakir kılacak; sizi de onlara karsı yardımıyla destekleyecek; ve inananların iclerini ferahlatıp
Surah At-Taubah, Verse 14


وَيُذۡهِبۡ غَيۡظَ قُلُوبِهِمۡۗ وَيَتُوبُ ٱللَّهُ عَلَىٰ مَن يَشَآءُۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

kalplerindeki ofkeyi yatıstıracak. Ve Allah diledigine merhametle yonelir ve bagıslar; cunku Allah dogru hukum ve hikmetle edip eyleyen mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir
Surah At-Taubah, Verse 15


أَمۡ حَسِبۡتُمۡ أَن تُتۡرَكُواْ وَلَمَّا يَعۡلَمِ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ جَٰهَدُواْ مِنكُمۡ وَلَمۡ يَتَّخِذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلَا رَسُولِهِۦ وَلَا ٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَلِيجَةٗۚ وَٱللَّهُ خَبِيرُۢ بِمَا تَعۡمَلُونَ

(Ey inananlar!) Allah, aranızdan, Allahtan, Onun Elcisinden ve Ona inananlardan baska kimseden yardım gozlemeden (Onun yolunda) her turlu cabayı gosterenleri ortaya cıkarmadan, kendi halinize bırakılacagınızı mı sanıyorsunuz? Oysa, Allah yaptıgınız her seyden haberdardır
Surah At-Taubah, Verse 16


مَا كَانَ لِلۡمُشۡرِكِينَ أَن يَعۡمُرُواْ مَسَٰجِدَ ٱللَّهِ شَٰهِدِينَ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِم بِٱلۡكُفۡرِۚ أُوْلَـٰٓئِكَ حَبِطَتۡ أَعۡمَٰلُهُمۡ وَفِي ٱلنَّارِ هُمۡ خَٰلِدُونَ

Hakkı inkar ettiklerine (tutum ve davranıslarıyla) bizzat kendileri tanıklık edip dururken, Allahın mescidlerini ziyaret etmek yahut onarıp gozetmek, Allahtan baskalarına tanıklık yakıstıran kimselerin isi degil. Onlar, yapıp ettikleri bosa gidecek olan kimselerdir; atese yerlesip kalacak olan kimseler
Surah At-Taubah, Verse 17


إِنَّمَا يَعۡمُرُ مَسَٰجِدَ ٱللَّهِ مَنۡ ءَامَنَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ وَأَقَامَ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَى ٱلزَّكَوٰةَ وَلَمۡ يَخۡشَ إِلَّا ٱللَّهَۖ فَعَسَىٰٓ أُوْلَـٰٓئِكَ أَن يَكُونُواْ مِنَ ٱلۡمُهۡتَدِينَ

Allahın mescidlerini ziyaret etmek yahut onarıp gozetmek, ancak Allaha ve ahiret gunune inanan, salatında dosdogru ve surekli olan, arınmak icin vermekle yukumlu oldugu seyi veren ve Allahtan baska kimseden korkup cekinmeyen kimselere vergidir. Ve dolayısıyla, ancak boyleleri dogru yolda yuruyenler arasında olmayı umabilirler
Surah At-Taubah, Verse 18


۞أَجَعَلۡتُمۡ سِقَايَةَ ٱلۡحَآجِّ وَعِمَارَةَ ٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡحَرَامِ كَمَنۡ ءَامَنَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ وَجَٰهَدَ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِۚ لَا يَسۡتَوُۥنَ عِندَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّـٰلِمِينَ

(Bir tek) hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haramı onarıp gozetmeyi, Allaha ve ahiret gunune inanıp Allah yolunda elinden gelen her turlu cabayı gosteren biri(nin ustlendigi gorevler)le bir mi tutuyorsunuz? Bu (gorevler) Allah katında (hic de) denk degildir. Ve Allah (bile bile) zulmeden topluluga asla hidayet etmez
Surah At-Taubah, Verse 19


ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَٰهَدُواْ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ بِأَمۡوَٰلِهِمۡ وَأَنفُسِهِمۡ أَعۡظَمُ دَرَجَةً عِندَ ٱللَّهِۚ وَأُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡفَآئِزُونَ

(Ama) inanan, zulum ve kotuluk diyarını terk eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla her turlu cabayı gosteren kimseler(e gelince,) Allah katında en yuksek onur payesi onlarındır; ve onlardır, (sonunda) kazanacak olan
Surah At-Taubah, Verse 20


يُبَشِّرُهُمۡ رَبُّهُم بِرَحۡمَةٖ مِّنۡهُ وَرِضۡوَٰنٖ وَجَنَّـٰتٖ لَّهُمۡ فِيهَا نَعِيمٞ مُّقِيمٌ

Rableri onları kendi katından (dogup gelen) bir rahmetle (kendi) hosnutluguyla ve (nihayet) kendilerini kesintisiz bir doyum ve mutlulugun bekledigi o hasbahcelerle mujdeliyor
Surah At-Taubah, Verse 21


خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًاۚ إِنَّ ٱللَّهَ عِندَهُۥٓ أَجۡرٌ عَظِيمٞ

Iclerinde ebediyyen yerlesip kalacakları (bahcelerle). Demek ki, katında en buyuk odulu koyan Allahtır
Surah At-Taubah, Verse 22


يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَتَّخِذُوٓاْ ءَابَآءَكُمۡ وَإِخۡوَٰنَكُمۡ أَوۡلِيَآءَ إِنِ ٱسۡتَحَبُّواْ ٱلۡكُفۡرَ عَلَى ٱلۡإِيمَٰنِۚ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمۡ فَأُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّـٰلِمُونَ

Siz ey imana erisenler! Hakkın inkarı eger gonullerinde imandan daha cok yer tutuyorsa, babalarınızı ve kardeslerinizi (bile) dost ve yakın bilmeyin: cunku icinizden kimler ki onlarla dostluk kurarsa, (bilin ki), iste onlardır kotulugu secen ve isleyen kimseler
Surah At-Taubah, Verse 23


قُلۡ إِن كَانَ ءَابَآؤُكُمۡ وَأَبۡنَآؤُكُمۡ وَإِخۡوَٰنُكُمۡ وَأَزۡوَٰجُكُمۡ وَعَشِيرَتُكُمۡ وَأَمۡوَٰلٌ ٱقۡتَرَفۡتُمُوهَا وَتِجَٰرَةٞ تَخۡشَوۡنَ كَسَادَهَا وَمَسَٰكِنُ تَرۡضَوۡنَهَآ أَحَبَّ إِلَيۡكُم مِّنَ ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَجِهَادٖ فِي سَبِيلِهِۦ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّىٰ يَأۡتِيَ ٱللَّهُ بِأَمۡرِهِۦۗ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡفَٰسِقِينَ

De ki: "Eger babalarınız, ogullarınız, kardesleriniz, esleriniz, mensup oldugunuz oymak ya da boy, kazanıp (biriktirdiginiz) mallar, kotuye gitmesinden kaygılandıgınız ticaret, hoslandıgınız konutlar size Allahtan ve Onun Elcisinden ve Onun yolunda kavga vermekten daha gonul baglayıcı geliyorsa, bekleyin o zaman Allah iradesini acıga vuruncaya kadar; Ve (bilin ki,) Allah, gunaha gomulup gitmis bir topluluga asla hidayet etmez
Surah At-Taubah, Verse 24


لَقَدۡ نَصَرَكُمُ ٱللَّهُ فِي مَوَاطِنَ كَثِيرَةٖ وَيَوۡمَ حُنَيۡنٍ إِذۡ أَعۡجَبَتۡكُمۡ كَثۡرَتُكُمۡ فَلَمۡ تُغۡنِ عَنكُمۡ شَيۡـٔٗا وَضَاقَتۡ عَلَيۡكُمُ ٱلۡأَرۡضُ بِمَا رَحُبَتۡ ثُمَّ وَلَّيۡتُم مُّدۡبِرِينَ

Gercekten de Allah, (sayıca az oldugunuz zaman) pek cok savas meydanında size yardım etmisti; ve Huneyn Gununde de, o sayıca coklugunuzun sizi kurumlandırdıgı ama (tek basına) pek bir isinize yaramadıgı o gun de (oyle yapmıstı); cunku yeryuzu, butun genisligine ragmen size dar gelmisti de arkanızı donup geri cekilmistiniz
Surah At-Taubah, Verse 25


ثُمَّ أَنزَلَ ٱللَّهُ سَكِينَتَهُۥ عَلَىٰ رَسُولِهِۦ وَعَلَى ٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَأَنزَلَ جُنُودٗا لَّمۡ تَرَوۡهَا وَعَذَّبَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْۚ وَذَٰلِكَ جَزَآءُ ٱلۡكَٰفِرِينَ

Bunun uzerine, Allah, Elcisinin ve inananların iclerine katından bir sukunet indirmis, gormedigin guclerle donatmıs ve hakkı inkara sartlanan kimseleri azaba ugratmıstı ki, hakkı inkar edenlerin cezası da boyledir zaten
Surah At-Taubah, Verse 26


ثُمَّ يَتُوبُ ٱللَّهُ مِنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ عَلَىٰ مَن يَشَآءُۗ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٞ

Ama butun bunlara ragmen, Allah diledigini merhamet edip bagıslayacaktır; cunku Allah cok acıyan-esirgeyen gercek bagıslayıcıdır
Surah At-Taubah, Verse 27


يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِنَّمَا ٱلۡمُشۡرِكُونَ نَجَسٞ فَلَا يَقۡرَبُواْ ٱلۡمَسۡجِدَ ٱلۡحَرَامَ بَعۡدَ عَامِهِمۡ هَٰذَاۚ وَإِنۡ خِفۡتُمۡ عَيۡلَةٗ فَسَوۡفَ يُغۡنِيكُمُ ٱللَّهُ مِن فَضۡلِهِۦٓ إِن شَآءَۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌ حَكِيمٞ

Siz ey imana erisenler! Bilin ki, Allahtan baskalarına tanrılık yakıstıranlar dupeduz kirlenmis kimselerdir; bu yuzden bu yıldan sonra artık Mescid-i Harama yaklasmasınlar. Eger yoksul dusmekten kaygı duyuyorsanız, o zaman (bilin ki), Allah, dilerse sizi bolluk ve comertligiyle zengin kılacaktır: Cunku Allah mutlaka dogru hukum ve hikmetle edip eyleyen sınırsız bilgi sahibidir
Surah At-Taubah, Verse 28


قَٰتِلُواْ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِ وَلَا بِٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ وَلَا يَدِينُونَ دِينَ ٱلۡحَقِّ مِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ حَتَّىٰ يُعۡطُواْ ٱلۡجِزۡيَةَ عَن يَدٖ وَهُمۡ صَٰغِرُونَ

(Ve) kendilerine (cok onceden) vahiy bahsedilmis oldugu halde (gercek anlamda) Allaha da, ahiret gunune de inanmayan, Allah ve Onun Elcisinin yasakladıgını yasak saymayan, ve boylece (Allahın onlar icin din olarak sectigi) hak dini din olarak benimseyip ona uymayan kimselerle savasın; ta ki, (savas yoluyla) bas egdirilip kendi elleriyle bagısıklık vergisi odeyinceye kadar
Surah At-Taubah, Verse 29


وَقَالَتِ ٱلۡيَهُودُ عُزَيۡرٌ ٱبۡنُ ٱللَّهِ وَقَالَتِ ٱلنَّصَٰرَى ٱلۡمَسِيحُ ٱبۡنُ ٱللَّهِۖ ذَٰلِكَ قَوۡلُهُم بِأَفۡوَٰهِهِمۡۖ يُضَٰهِـُٔونَ قَوۡلَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَبۡلُۚ قَٰتَلَهُمُ ٱللَّهُۖ أَنَّىٰ يُؤۡفَكُونَ

Yahudiler: "Uzeyir Allahın ogludur" diyorlar; Hıristiyanlarsa: "Isa Allahın ogludur" diyorlar. Bunlar, ozleri itibariyle, boylelerinin gecmis caglarda hakkı inkar edenlerin uydurdugu asılsız iddialara ozenerek dillerine doladıkları soylentilerdir! (iste su bedduayı hak ediyorlar:) "Allah kahretsin onları!" Zihnen nasıl da saptırılıyorlar
Surah At-Taubah, Verse 30


ٱتَّخَذُوٓاْ أَحۡبَارَهُمۡ وَرُهۡبَٰنَهُمۡ أَرۡبَابٗا مِّن دُونِ ٱللَّهِ وَٱلۡمَسِيحَ ٱبۡنَ مَرۡيَمَ وَمَآ أُمِرُوٓاْ إِلَّا لِيَعۡبُدُوٓاْ إِلَٰهٗا وَٰحِدٗاۖ لَّآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۚ سُبۡحَٰنَهُۥ عَمَّا يُشۡرِكُونَ

Hahamlarını, rahiplerini, bir de Meryem oglu Mesihi, Allahla beraber rableri olarak gorduler; Oysa, Tek Tanrıdan baskasına kulluk etmekle emrolunmus degillerdi; (o Tek Tanrı ki,) Ondan baska tanrı yoktur, (O Tek Tanrı ki,) sınırsız kudret ve izzetiyle, (boylelerinin) Onun tanrılıgında bir pay yakıstırdıkları her seyden butunuyle uzaktır, yucedir
Surah At-Taubah, Verse 31


يُرِيدُونَ أَن يُطۡفِـُٔواْ نُورَ ٱللَّهِ بِأَفۡوَٰهِهِمۡ وَيَأۡبَى ٱللَّهُ إِلَّآ أَن يُتِمَّ نُورَهُۥ وَلَوۡ كَرِهَ ٱلۡكَٰفِرُونَ

Allahın (yol gosterici) ısıgını, laf kalabalıgıyla sondurmek istiyorlar: Fakat Allah (bunun gerceklesmesine) izin vermeyecektir, cunku O, ısıgının olanca aydınlıgıyla yayılmasına irade etmistir, hakkı inkar edenler bundan hoslanmasa da
Surah At-Taubah, Verse 32


هُوَ ٱلَّذِيٓ أَرۡسَلَ رَسُولَهُۥ بِٱلۡهُدَىٰ وَدِينِ ٱلۡحَقِّ لِيُظۡهِرَهُۥ عَلَى ٱلدِّينِ كُلِّهِۦ وَلَوۡ كَرِهَ ٱلۡمُشۡرِكُونَ

Odur, dinini butun (batıl) dinlere karsı ustun kılmak uzere hidayeti ve hak dini (yaymak goreviyle) Elcisini gonderen; Allahtan baskalarına tanrılık yakıstıranlar bundan hoslanmasalar da
Surah At-Taubah, Verse 33


۞يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِنَّ كَثِيرٗا مِّنَ ٱلۡأَحۡبَارِ وَٱلرُّهۡبَانِ لَيَأۡكُلُونَ أَمۡوَٰلَ ٱلنَّاسِ بِٱلۡبَٰطِلِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِۗ وَٱلَّذِينَ يَكۡنِزُونَ ٱلذَّهَبَ وَٱلۡفِضَّةَ وَلَا يُنفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ فَبَشِّرۡهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٖ

Siz ey imana erisenler! Bilin ki, hahamların, rahiplerin cogu, insanların mallarını haksızca yiyip yutuyor ve (onları) Allahın yolundan alıkoyuyorlar. Fakat butun o altın ve gumusu toplayıp Allah yolunda harcamayanlar var ya, (iste) onlara (sonraki hayat icin) cok cetin azabı mujdele
Surah At-Taubah, Verse 34


يَوۡمَ يُحۡمَىٰ عَلَيۡهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكۡوَىٰ بِهَا جِبَاهُهُمۡ وَجُنُوبُهُمۡ وَظُهُورُهُمۡۖ هَٰذَا مَا كَنَزۡتُمۡ لِأَنفُسِكُمۡ فَذُوقُواْ مَا كُنتُمۡ تَكۡنِزُونَ

Bu (toplanıp saklanan altının, gumusun) cehennem atesinde kızdırılıp onların alınlarının, bogurlerinin ve sırtlarının damgalanacagı Gun, (bu gunahkarlara:) "Iste, kendiniz icin topladıgınız hazineler!" denecek, "Simdi tadın bakalım, sarılıp sakladıgınız hazinelerin (basınıza actıgı belanın) tadını
Surah At-Taubah, Verse 35


إِنَّ عِدَّةَ ٱلشُّهُورِ عِندَ ٱللَّهِ ٱثۡنَا عَشَرَ شَهۡرٗا فِي كِتَٰبِ ٱللَّهِ يَوۡمَ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ مِنۡهَآ أَرۡبَعَةٌ حُرُمٞۚ ذَٰلِكَ ٱلدِّينُ ٱلۡقَيِّمُۚ فَلَا تَظۡلِمُواْ فِيهِنَّ أَنفُسَكُمۡۚ وَقَٰتِلُواْ ٱلۡمُشۡرِكِينَ كَآفَّةٗ كَمَا يُقَٰتِلُونَكُمۡ كَآفَّةٗۚ وَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلۡمُتَّقِينَ

Bilin ki, Allahın nazarında ayların sayısı, Allahın gokleri ve yeri yarattıgı gun koydugu olcu uyarınca on ikidir; (ve) bunlardan dordu haram aylardır; iste (Allahın) her zaman gecerli sapasaglam yasa(sı) budur. O halde, bu (aylar) konusunda artık kendinize yazık etmeyin. Ve onlar sizinle nasıl topyekun savasıyorlarsa, siz de Allahtan baskalarına tanrılık yakıstıranlarla oyle topyekun savasın; ve bilin ki, Allah kendisine karsı sorumluluk bilincine sahip olanlarla beraberdir
Surah At-Taubah, Verse 36


إِنَّمَا ٱلنَّسِيٓءُ زِيَادَةٞ فِي ٱلۡكُفۡرِۖ يُضَلُّ بِهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ يُحِلُّونَهُۥ عَامٗا وَيُحَرِّمُونَهُۥ عَامٗا لِّيُوَاطِـُٔواْ عِدَّةَ مَا حَرَّمَ ٱللَّهُ فَيُحِلُّواْ مَا حَرَّمَ ٱللَّهُۚ زُيِّنَ لَهُمۡ سُوٓءُ أَعۡمَٰلِهِمۡۗ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡكَٰفِرِينَ

(Aylara) ilave yapmak, (onların) hakkı tanımaktan kacınma tavırları icinde olsa olsa fazladan bir ornek, hakkı inkara yeltenenleri (daha da) saptıran bir (vesile)dir. Bu (ilaveyi), ayların sayısını Allahın yasak kıldıgı takvime uyarlamak amacıyla bir yıl olumlayıp bir yıl yasak sayıyor ve boylece Allahın yasak kıldıgı seyi (kendilerince) mesrulastırmaya kalkısıyorlar. Kendi yaptıkları (bu) kotuluk guzel gorunuyor onlara. Zaten Allah hakkı tanımaktan kacınan insanları dogru yola yoneltmez
Surah At-Taubah, Verse 37


يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَا لَكُمۡ إِذَا قِيلَ لَكُمُ ٱنفِرُواْ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ ٱثَّاقَلۡتُمۡ إِلَى ٱلۡأَرۡضِۚ أَرَضِيتُم بِٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا مِنَ ٱلۡأٓخِرَةِۚ فَمَا مَتَٰعُ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا فِي ٱلۡأٓخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ

Siz ey imana erisenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda savasa cıkın" diye cagrıldıgınız zaman yere cakılıp kalıyorsunuz? Sonraki hayatı(n iyiliklerini) gozden cıkarıp bu dunyadaki hayat(ın rahatlıklarıy)la mı kendinize doyum saglama pesindesiniz? Fakat bu dunyadaki hayatın verdigi haz ve doyum sonraki hayatın verecegi yanında degersiz bir seyden baska nedir ki
Surah At-Taubah, Verse 38


إِلَّا تَنفِرُواْ يُعَذِّبۡكُمۡ عَذَابًا أَلِيمٗا وَيَسۡتَبۡدِلۡ قَوۡمًا غَيۡرَكُمۡ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيۡـٔٗاۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٌ

(Bakın) eger (Allah yolunda) savasa cıkmazsanız, sizi cok cetin bir azapla cezalandırıp yerinize baska bir topluluk getirir; ki boyle yapmasında Ona hicbir sekilde engel olamazsınız: cunku Allahın, her seyi irade ve takdir etmeye gucu yeter
Surah At-Taubah, Verse 39


إِلَّا تَنصُرُوهُ فَقَدۡ نَصَرَهُ ٱللَّهُ إِذۡ أَخۡرَجَهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ ثَانِيَ ٱثۡنَيۡنِ إِذۡ هُمَا فِي ٱلۡغَارِ إِذۡ يَقُولُ لِصَٰحِبِهِۦ لَا تَحۡزَنۡ إِنَّ ٱللَّهَ مَعَنَاۖ فَأَنزَلَ ٱللَّهُ سَكِينَتَهُۥ عَلَيۡهِ وَأَيَّدَهُۥ بِجُنُودٖ لَّمۡ تَرَوۡهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱلسُّفۡلَىٰۗ وَكَلِمَةُ ٱللَّهِ هِيَ ٱلۡعُلۡيَاۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Eger siz Elciye yardım etmezseniz, o zaman (bilin ki) ona (yine) Allah (yardım edecektir, tıpkı,) o hakkı inkara sartlanmıs olan kimseler onu yurdundan surup cıkardıkları zaman yardım etti(gi gibi); (ki o gun) (o yalnızca) iki kisiden biriydi: ve bu iki kisi (saklandıkları) magaradayken Elci arkadasına: "Uzulme" dedi, "Allah bizimle beraberdir". Ve derken Allah ona katından bir sukunet/bir guven duygusu bahsetti, onu sizin goremeyeceginiz guclerle destekledi ve (boylece,) hakkı inkara sartlanmıs olanların davasını butunuyle yere dusurdu, Allahın davası ise (boylece her zamanki gibi) ustun ve yuce kaldı: cunku Allah, kudretce en ustun, hukum ve hikmetce en uludur
Surah At-Taubah, Verse 40


ٱنفِرُواْ خِفَافٗا وَثِقَالٗا وَجَٰهِدُواْ بِأَمۡوَٰلِكُمۡ وَأَنفُسِكُمۡ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكُمۡ خَيۡرٞ لَّكُمۡ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ

(Sizin icin) kolay da olsa zor da olsa, savasa cıkın; ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda yurekten caba gosterin; (cunku) eger bilirseniz, bu sizin kendi iyiliginiz icindir
Surah At-Taubah, Verse 41


لَوۡ كَانَ عَرَضٗا قَرِيبٗا وَسَفَرٗا قَاصِدٗا لَّٱتَّبَعُوكَ وَلَٰكِنۢ بَعُدَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلشُّقَّةُۚ وَسَيَحۡلِفُونَ بِٱللَّهِ لَوِ ٱسۡتَطَعۡنَا لَخَرَجۡنَا مَعَكُمۡ يُهۡلِكُونَ أَنفُسَهُمۡ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ إِنَّهُمۡ لَكَٰذِبُونَ

Ortada umulmadık turden bir kazanc ve kolay bir sefer (umudu) olsaydı, (ey Peygamber) kuskusuz, arkadan gelirlerdi; fakat cıkılacak yol onlara cok uzun geldi. (Bu yetmiyormus gibi), bir de (ey inananlar, sizin donusunuzden sonra) o (sefere katılmayan) kimseler, Allaha yemin edip (bu yalan yeminle) kendilerini tehlikeye sokarak: "Gucumuz olsaydı, mutlaka sizinle beraber cıkardık" diyecekler: Oysa Allah, onların dupeduz yalan soylediklerini elbette biliyor
Surah At-Taubah, Verse 42


عَفَا ٱللَّهُ عَنكَ لِمَ أَذِنتَ لَهُمۡ حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكَ ٱلَّذِينَ صَدَقُواْ وَتَعۡلَمَ ٱلۡكَٰذِبِينَ

Allah seni affetsin (ey Peygamber)! Daha kimin dogru soyledigi senin icin (iyice) ortaya cıkmadan ve sen (kimler) yalancı (iyice) tanımadan, nicin (evde kalmaları yolunda) onlara izin verdin
Surah At-Taubah, Verse 43


لَا يَسۡتَـٔۡذِنُكَ ٱلَّذِينَ يُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ أَن يُجَٰهِدُواْ بِأَمۡوَٰلِهِمۡ وَأَنفُسِهِمۡۗ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِٱلۡمُتَّقِينَ

Allaha ve Ahiret Gunune (yurekten) inananlar kendilerini (Allah yolunda) mallarıyla, canlarıyla cihad etmekten bagısık tutmanı senden istemezler. Ve zaten kendisine karsı kimin sorumluluk bilincine sahip oldugu konusunda Allah mutlak bilgi sahibidir
Surah At-Taubah, Verse 44


إِنَّمَا يَسۡتَـٔۡذِنُكَ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ وَٱرۡتَابَتۡ قُلُوبُهُمۡ فَهُمۡ فِي رَيۡبِهِمۡ يَتَرَدَّدُونَ

Yalnızca, Allaha ve Ahiret Gunune (yurekten) inanmayanlar senden bagısıklık isterler; ve bir de kendilerini suphe ve tereddudun eline kaptırıp da kararsızlık icinde bir o yana bir bu yana gidip gelenler
Surah At-Taubah, Verse 45


۞وَلَوۡ أَرَادُواْ ٱلۡخُرُوجَ لَأَعَدُّواْ لَهُۥ عُدَّةٗ وَلَٰكِن كَرِهَ ٱللَّهُ ٱنۢبِعَاثَهُمۡ فَثَبَّطَهُمۡ وَقِيلَ ٱقۡعُدُواْ مَعَ ٱلۡقَٰعِدِينَ

Cunku, (gercekten seninle sefere) cıkmak isteselerdi, elbette, bunun icin bir hazırlık yaparlardı: zaten Allah onların kalkıs tarzlarını begenmedi ve bu yuzden onları (seferden) alıkoydu; Ve kendilerine: "Peki, (sizler de) evlerinizde oturun bakalım, (oteki) oturanlarla beraber" denildi
Surah At-Taubah, Verse 46


لَوۡ خَرَجُواْ فِيكُم مَّا زَادُوكُمۡ إِلَّا خَبَالٗا وَلَأَوۡضَعُواْ خِلَٰلَكُمۡ يَبۡغُونَكُمُ ٱلۡفِتۡنَةَ وَفِيكُمۡ سَمَّـٰعُونَ لَهُمۡۗ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِٱلظَّـٰلِمِينَ

Bu (munafıklar) sizinle beraber (siz ey inananlar) sefere cıksalar da, aranıza nifak sokmaktan baska bir sey yapmayacaklar ve icinizde kendilerine kulak verenler oldugunu gorup aranıza fitne sokmak amacıyla saflarınıza sokulacaklardı; ne var ki, Allah kotuluk pesinde olanlar hakkında eksiksiz bilgi sahibidir
Surah At-Taubah, Verse 47


لَقَدِ ٱبۡتَغَوُاْ ٱلۡفِتۡنَةَ مِن قَبۡلُ وَقَلَّبُواْ لَكَ ٱلۡأُمُورَ حَتَّىٰ جَآءَ ٱلۡحَقُّ وَظَهَرَ أَمۡرُ ٱللَّهِ وَهُمۡ كَٰرِهُونَ

Aslında onlar bundan once de fitne cıkarmaya calısmıslar ve sana karsı (ey Peygamber) turlu turlu duzenler kuragelmislerdi, ta ki onların hic hosuna gitmese de hak vahyedilip Allahın yargı ve iradesi kendini gosterinceye kadar
Surah At-Taubah, Verse 48


وَمِنۡهُم مَّن يَقُولُ ٱئۡذَن لِّي وَلَا تَفۡتِنِّيٓۚ أَلَا فِي ٱلۡفِتۡنَةِ سَقَطُواْۗ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةُۢ بِٱلۡكَٰفِرِينَ

Ve onların arasında, "(Evde kalmam icin) bana izin ver; beni boylesine cetin bir sınava sokma!" diyen (niceleri) vardı. Ama iste (tam da boyle bir istekte bulunmakla sınavı zaten basından kaybetmis ve) kotulugun ayartısına yenik dusmus oldular; ve (bunun bir sonucu olarak da) bilin ki, cehennem, hakkı tanımaktan kacınanların hepsini er gec kusatacaktır
Surah At-Taubah, Verse 49


إِن تُصِبۡكَ حَسَنَةٞ تَسُؤۡهُمۡۖ وَإِن تُصِبۡكَ مُصِيبَةٞ يَقُولُواْ قَدۡ أَخَذۡنَآ أَمۡرَنَا مِن قَبۡلُ وَيَتَوَلَّواْ وَّهُمۡ فَرِحُونَ

Senin basına iyi bir hal gelse, (Ey Peygamber), bu onları eseflendirir; ama basına bir musibet gelse, (kendi kendilerine): "Biz onceden bizim (icin gerekli) tedbirleri almıstık!" derler; ve sevinc icinde donup giderler
Surah At-Taubah, Verse 50


قُل لَّن يُصِيبَنَآ إِلَّا مَا كَتَبَ ٱللَّهُ لَنَا هُوَ مَوۡلَىٰنَاۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَكَّلِ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ

De ki: "Bizim basımıza, asla Allahın bizim icin yazdıgından baska bir sey gelmez! O bizim yuceler yucesi Efendimizdir; o halde, inananlar (yalnızca) Allaha guvensin
Surah At-Taubah, Verse 51


قُلۡ هَلۡ تَرَبَّصُونَ بِنَآ إِلَّآ إِحۡدَى ٱلۡحُسۡنَيَيۡنِۖ وَنَحۡنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمۡ أَن يُصِيبَكُمُ ٱللَّهُ بِعَذَابٖ مِّنۡ عِندِهِۦٓ أَوۡ بِأَيۡدِينَاۖ فَتَرَبَّصُوٓاْ إِنَّا مَعَكُم مُّتَرَبِّصُونَ

De ki: "Bize (olması mumkun) iyiler iyisi iki seyden birisi degil de, ille de (kotu) bir sey olmasını mı umup gozluyorsunuz? Fakat, bilin ki, sizin kadar biz de gozluyoruz, Allahın (ya) kendi katından ya da bizim elimizle sizi bir azaba ugratmasını! O halde, umutla gozleyin; bilin ki, biz de sizinle birlikte gozleyecegiz
Surah At-Taubah, Verse 52


قُلۡ أَنفِقُواْ طَوۡعًا أَوۡ كَرۡهٗا لَّن يُتَقَبَّلَ مِنكُمۡ إِنَّكُمۡ كُنتُمۡ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ

De ki: "(Allah ugruna oldugu goruntusu altında) ister gonullu harcayın, ister gonulsuzce: bu sizden asla kabul edilmeyecektir; cunku siz kotuluge gomulup gitmeye niyetli bir topluluksunuz
Surah At-Taubah, Verse 53


وَمَا مَنَعَهُمۡ أَن تُقۡبَلَ مِنۡهُمۡ نَفَقَٰتُهُمۡ إِلَّآ أَنَّهُمۡ كَفَرُواْ بِٱللَّهِ وَبِرَسُولِهِۦ وَلَا يَأۡتُونَ ٱلصَّلَوٰةَ إِلَّا وَهُمۡ كُسَالَىٰ وَلَا يُنفِقُونَ إِلَّا وَهُمۡ كَٰرِهُونَ

Onların yaptıgı harcamaların kendilerinden (bir iyilik olarak) kabul edilmesinde biricik engel, onların Allahı ve Onun Elcisini tanımaktan kacınır bir egilim gostermeleri, (dolayısıyla) namaza ancak usene usene katılmaları ve (iyi amaclar icin) ancak gonulsuzce harcamalarıdır
Surah At-Taubah, Verse 54


فَلَا تُعۡجِبۡكَ أَمۡوَٰلُهُمۡ وَلَآ أَوۡلَٰدُهُمۡۚ إِنَّمَا يُرِيدُ ٱللَّهُ لِيُعَذِّبَهُم بِهَا فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَتَزۡهَقَ أَنفُسُهُمۡ وَهُمۡ كَٰفِرُونَ

Oyleyse, onların gecici servetleri yahut cocukları(nın coklugundan duydukları doyum) sakın seni imrendirmesin: Allah butun bunlarla dunya hayatında onlara sadece azap vermek ve canlarının hakkı (hala) inkar edip dururlarken cıkmasını istemektedir
Surah At-Taubah, Verse 55


وَيَحۡلِفُونَ بِٱللَّهِ إِنَّهُمۡ لَمِنكُمۡ وَمَا هُم مِّنكُمۡ وَلَٰكِنَّهُمۡ قَوۡمٞ يَفۡرَقُونَ

Sizden olmadıkları, fakat (sadece) korkunun yonlendirdigi bir topluluk oldukları halde Allaha yeminle sizden olduklarını soylerler
Surah At-Taubah, Verse 56


لَوۡ يَجِدُونَ مَلۡجَـًٔا أَوۡ مَغَٰرَٰتٍ أَوۡ مُدَّخَلٗا لَّوَلَّوۡاْ إِلَيۡهِ وَهُمۡ يَجۡمَحُونَ

(oysa) (yeryuzunde) sıgınacak bir yer yahut bir magara, bir kovuk bulabilselerdi onunu ardını dusunmeden panik icinde donup oraya baslarını sokarlardı
Surah At-Taubah, Verse 57


وَمِنۡهُم مَّن يَلۡمِزُكَ فِي ٱلصَّدَقَٰتِ فَإِنۡ أُعۡطُواْ مِنۡهَا رَضُواْ وَإِن لَّمۡ يُعۡطَوۡاْ مِنۡهَآ إِذَا هُمۡ يَسۡخَطُونَ

Ve onların arasında (ey Peygamber,) Allah icin sunulan seylerin (dagıtımında) sana dil uzatanlar var: onlardan kendilerine bir sey verilirse memnunlukla karsılarlar; ama bir sey verilmedigini gorseler, iste o zaman ofkeden neredeyse deliye donerler
Surah At-Taubah, Verse 58


وَلَوۡ أَنَّهُمۡ رَضُواْ مَآ ءَاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ وَقَالُواْ حَسۡبُنَا ٱللَّهُ سَيُؤۡتِينَا ٱللَّهُ مِن فَضۡلِهِۦ وَرَسُولُهُۥٓ إِنَّآ إِلَى ٱللَّهِ رَٰغِبُونَ

Oysa, Allahın kendilerine verdigi Onun Elcisinin de verilmesini (sagladıgı) seylerle yetinip hosnut olsalardı ve "Allah bize yeter! Allah, bolluk ve bereketinde bize (diledigini) verecektir; Onun Elcisi ise bize verilmesini (saglayacaktır); dogrusu, biz umutla ve yurekten Allaha yonelmisiz," deselerdi, (bu onlar icin elbette daha iyi olurdu)
Surah At-Taubah, Verse 59


۞إِنَّمَا ٱلصَّدَقَٰتُ لِلۡفُقَرَآءِ وَٱلۡمَسَٰكِينِ وَٱلۡعَٰمِلِينَ عَلَيۡهَا وَٱلۡمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمۡ وَفِي ٱلرِّقَابِ وَٱلۡغَٰرِمِينَ وَفِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱبۡنِ ٱلسَّبِيلِۖ فَرِيضَةٗ مِّنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٞ

Allah icin sunulan seyler, yalnızca yoksul ve duskunler, bu konuyla ilgilenen gorevliler, kalpleri kazanılacak olan kimseler icindir; ve insanları boyunduruklarından kurtarmak icin; ve borclarını odeyemeyecek durumda olanlar icin; ve Allah ugruna girisilebilecek her turlu caba icin ve yolda kalmıs kimseler icin: bu, Allahtan (uyulması zorunlu) bir yonergedir; cunku Allah, dogru hukum ve hikmetle yon gosteren mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir
Surah At-Taubah, Verse 60


وَمِنۡهُمُ ٱلَّذِينَ يُؤۡذُونَ ٱلنَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ أُذُنٞۚ قُلۡ أُذُنُ خَيۡرٖ لَّكُمۡ يُؤۡمِنُ بِٱللَّهِ وَيُؤۡمِنُ لِلۡمُؤۡمِنِينَ وَرَحۡمَةٞ لِّلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنكُمۡۚ وَٱلَّذِينَ يُؤۡذُونَ رَسُولَ ٱللَّهِ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ

(Hakkın dusmanları) arasında "O her soze kulak veriyor" diyerek Peygamberi yerip kınayanlar var. De ki: "(Evet,) o, hakkınızda hayırlı olanı (duyup dinlemek icin) kulaklarını acık tutuyor. Allaha inanıp muminlere guveniyor; (cunku) icinizde imana erisenler icin (Allahın) rahmeti(nin bir tecellisi)dir o. Ve Allahın Elcisini yerip kınayan o kimselere gelince, (ote dunyada) pek cetin bir azap bekliyor boylelerini
Surah At-Taubah, Verse 61


يَحۡلِفُونَ بِٱللَّهِ لَكُمۡ لِيُرۡضُوكُمۡ وَٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ أَحَقُّ أَن يُرۡضُوهُ إِن كَانُواْ مُؤۡمِنِينَ

(O ikiyuzluler) sizi hosnut bırakmak icin (iyi niyetle edip eyledikleri konusunda) yuzunuze karsı Allaha yemin ederler. Oysa, eger gercekten inanmıs olsalardı, baska herkesten once Allahı ve Onun Elcisini hosnut etmeye calısmaları gerekirdi
Surah At-Taubah, Verse 62


أَلَمۡ يَعۡلَمُوٓاْ أَنَّهُۥ مَن يُحَادِدِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَأَنَّ لَهُۥ نَارَ جَهَنَّمَ خَٰلِدٗا فِيهَاۚ ذَٰلِكَ ٱلۡخِزۡيُ ٱلۡعَظِيمُ

Hem bilmiyorlar mı ki, Allaha ve Onun Elcisine karsı koyan kimseyi, icinde ebediyyen kalacagı cehennem atesi beklemektedir? En vahim alcalma da budur zaten
Surah At-Taubah, Verse 63


يَحۡذَرُ ٱلۡمُنَٰفِقُونَ أَن تُنَزَّلَ عَلَيۡهِمۡ سُورَةٞ تُنَبِّئُهُم بِمَا فِي قُلُوبِهِمۡۚ قُلِ ٱسۡتَهۡزِءُوٓاْ إِنَّ ٱللَّهَ مُخۡرِجٞ مَّا تَحۡذَرُونَ

Munafıklar(dan bazıları), kendilerine karsı (bir delil olmak uzere), kalplerinde gizleyip durdukları (gercek) niyeti acıga vuracak (yeni) bir surenin indirilmesinden tasalanıyorlar. De ki: "Siz alay ededurun bakalım! Nasıl olsa Allah, tasalandıgınız asıl seyi er gec acıga vuracak
Surah At-Taubah, Verse 64


وَلَئِن سَأَلۡتَهُمۡ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلۡعَبُۚ قُلۡ أَبِٱللَّهِ وَءَايَٰتِهِۦ وَرَسُولِهِۦ كُنتُمۡ تَسۡتَهۡزِءُونَ

Yine de, onlara soracak olsan mutlaka soyle cevap verirler: "Yarenlige kaptırmıstık kendimizi, (kelime) oyun(u) yapıyorduk, hepsi bu". De ki: "Allahla, Onun ayetleriyle, Onun Elcisiyle mi alay edip egleniyordunuz siz
Surah At-Taubah, Verse 65


لَا تَعۡتَذِرُواْ قَدۡ كَفَرۡتُم بَعۡدَ إِيمَٰنِكُمۡۚ إِن نَّعۡفُ عَن طَآئِفَةٖ مِّنكُمۡ نُعَذِّبۡ طَآئِفَةَۢ بِأَنَّهُمۡ كَانُواْ مُجۡرِمِينَ

(Bosuna anlamsız) mazeretler ileri surmeyin! Boylece sizler dupeduz hakkı inkar etmis oldunuz, hem de (ondan yana) inancınız(ı acıkladık)dan sonra!" (Bu olayla ilgi derecesine gore) icinizden bir kısmınızın gunahını bagıslasak bile, suca gomulup gitmelerinden oturu, otekileri azaba ugratacagız
Surah At-Taubah, Verse 66


ٱلۡمُنَٰفِقُونَ وَٱلۡمُنَٰفِقَٰتُ بَعۡضُهُم مِّنۢ بَعۡضٖۚ يَأۡمُرُونَ بِٱلۡمُنكَرِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ ٱلۡمَعۡرُوفِ وَيَقۡبِضُونَ أَيۡدِيَهُمۡۚ نَسُواْ ٱللَّهَ فَنَسِيَهُمۡۚ إِنَّ ٱلۡمُنَٰفِقِينَ هُمُ ٱلۡفَٰسِقُونَ

Ikiyuzlulerin, erkek-kadın, hepsi aynı turden, aynı yapıda kimselerdir: kotu/egri olanın yapılmasını ogutler, iyi/dogru olanın yapılmasını onlerler. Ve (iyi olanı yapmaya) asla yanasmazlar. Allaha karsı umursamazdırlar; bu yuzden Allah da onları gozden cıkarır. Gercekten gunaha gomulup gitmis olanlar da iste bunlar, bu ikiyuzlu kimselerdir
Surah At-Taubah, Verse 67


وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلۡمُنَٰفِقِينَ وَٱلۡمُنَٰفِقَٰتِ وَٱلۡكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ هِيَ حَسۡبُهُمۡۚ وَلَعَنَهُمُ ٱللَّهُۖ وَلَهُمۡ عَذَابٞ مُّقِيمٞ

Hem erkek ve kadın munafıklara, hem de hakkı acıktan acıga inkar edenlere Allah, icinde yerlesip kalacakları cehennem atesi vaad etmistir; onların payına dusecek olan budur. Cunku Allah onları lanetlemistir; ve surup gidecek bir azap beklemektedir onları
Surah At-Taubah, Verse 68


كَٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِكُمۡ كَانُوٓاْ أَشَدَّ مِنكُمۡ قُوَّةٗ وَأَكۡثَرَ أَمۡوَٰلٗا وَأَوۡلَٰدٗا فَٱسۡتَمۡتَعُواْ بِخَلَٰقِهِمۡ فَٱسۡتَمۡتَعۡتُم بِخَلَٰقِكُمۡ كَمَا ٱسۡتَمۡتَعَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِكُم بِخَلَٰقِهِمۡ وَخُضۡتُمۡ كَٱلَّذِي خَاضُوٓاْۚ أُوْلَـٰٓئِكَ حَبِطَتۡ أَعۡمَٰلُهُمۡ فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِۖ وَأُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ

(Onlara de ki: "sizler de) sizden once yasayıp gitmis (munafık) kimseler gibisiniz. Onlar kuvvetce sizden daha guclu, servetce daha zengin ve sayıca daha kalabalıktılar; onlar (bu dunyadan) kendi paylarını aldılar; siz de kendi payınızı alıp yararlandınız; tıpkı sizden oncekilerin kendi paylarını aldıkları gibi: Ve iste siz de, tıpkı onlar gibi, curuk ve asılsız davalara dalıp gittiniz. (Gecmiste de, gelecekte de) iste bu tur kimselerdir, yapıp ettikleri bu dunya hayatında da ote dunyada da bosa gitmis olanlar; ve iste boyleleridir, kaybedenler
Surah At-Taubah, Verse 69


أَلَمۡ يَأۡتِهِمۡ نَبَأُ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ قَوۡمِ نُوحٖ وَعَادٖ وَثَمُودَ وَقَوۡمِ إِبۡرَٰهِيمَ وَأَصۡحَٰبِ مَدۡيَنَ وَٱلۡمُؤۡتَفِكَٰتِۚ أَتَتۡهُمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِۖ فَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيَظۡلِمَهُمۡ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ

O halde, hic goz onune almazlar mı, kendilerinden oncekilerin basına gelenleri? Nuh toplumunun (basına gelenleri), ´Ad ve Semud toplumlarının, Ibrahim toplumunun, Medyen halkının ve yıkılıp giden butun o sehirlerin (basına gelenleri)? Bunların hepsine, kendi (iclerinden cıkarılan) elciler, hakkı ortaya koyan apacık delillerle gelmislerdi, (fakat bu toplumlar onlara karsı cıktılar:) dolayısıyla, Allah degildi (azabıyla) onlara zulmeden; onların bizzat kendileriydi kendilerine zulmeden
Surah At-Taubah, Verse 70


وَٱلۡمُؤۡمِنُونَ وَٱلۡمُؤۡمِنَٰتُ بَعۡضُهُمۡ أَوۡلِيَآءُ بَعۡضٖۚ يَأۡمُرُونَ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ ٱلۡمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤۡتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَيُطِيعُونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓۚ أُوْلَـٰٓئِكَ سَيَرۡحَمُهُمُ ٱللَّهُۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٞ

Erkek ve kadın muminlere gelince, onlar birbirlerinin yakınlarıdırlar: (hep) iyi ve dogru olanın yapılmasını ozendirir, kotu ve zararlı olanın yapılmasına engel olurlar; ve onlar namazlarında kararlı ve devamlıdırlar, arındırıcı yukumluluklerini yerine getirir, Allaha ve Onun elcisine yurekten baglılık gosterirler. Iste bunlardır, Allahın rahmetiyle kusatacagı kimseler: muhakkak ki, dogru hukum ve hikmetle yargılayan en yuce iktidar sahibidir Allah
Surah At-Taubah, Verse 71


وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَٱلۡمُؤۡمِنَٰتِ جَنَّـٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا وَمَسَٰكِنَ طَيِّبَةٗ فِي جَنَّـٰتِ عَدۡنٖۚ وَرِضۡوَٰنٞ مِّنَ ٱللَّهِ أَكۡبَرُۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ

Inanan erkeklere ve kadınlara, icinde yerlesip kalacakları, iclerinde derelerin, ırmakların cagıldadıgı hasbahceler vaat etmistir O; ve o esenlik dolu ebedi bahcelerde guzel ve ferah evler: Ve hepsinden daha ustunu de: Allahın hosnutlugu, hosca kabulu, iste budur, en buyuk/en yuce bahtiyarlık
Surah At-Taubah, Verse 72


يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ جَٰهِدِ ٱلۡكُفَّارَ وَٱلۡمُنَٰفِقِينَ وَٱغۡلُظۡ عَلَيۡهِمۡۚ وَمَأۡوَىٰهُمۡ جَهَنَّمُۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ

Ey Peygamber! Hakkı inkar edenlerle ve munafıklarla yılmadan savas; ve onlara karsı kararlı ve odunsuz davran, ki (pisman olup tevbe etmezlerse) varacakları yer cehennemdir; ne kotu bir duraktır orası
Surah At-Taubah, Verse 73


يَحۡلِفُونَ بِٱللَّهِ مَا قَالُواْ وَلَقَدۡ قَالُواْ كَلِمَةَ ٱلۡكُفۡرِ وَكَفَرُواْ بَعۡدَ إِسۡلَٰمِهِمۡ وَهَمُّواْ بِمَا لَمۡ يَنَالُواْۚ وَمَا نَقَمُوٓاْ إِلَّآ أَنۡ أَغۡنَىٰهُمُ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ مِن فَضۡلِهِۦۚ فَإِن يَتُوبُواْ يَكُ خَيۡرٗا لَّهُمۡۖ وَإِن يَتَوَلَّوۡاْ يُعَذِّبۡهُمُ ٱللَّهُ عَذَابًا أَلِيمٗا فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِۚ وَمَا لَهُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ مِن وَلِيّٖ وَلَا نَصِيرٖ

(Ikiyuzluler, kotu) bir sey soylemedikleri konusunda Allaha yemin ediyorlar; oysa, onların hakkı inkara varan bir soz sarf etmis oldukları ve (boylece,) once Allaha teslimiyetlerini ifade edip sonra da hakkı inkar etmis oldukları bilinen bir sey: boyle yaparken onlar, ulasamayacakları bir amac pesindeydiler. Allahın ve Onun lutuf ve comertligi sayesinde Elcisinin kendilerini (ruhen ve manevi olarak) zengin ve yetkin kılmasından baska bir hata (ya da eksiklik) bulamazlardı (dinde). Bundan sonra, eger pisman olup tevbe ederlerse, bu onların kendi iyiliklerine olacaktır; ama yuz cevirirlerse, Allah onları hem bu dunyada hem de ote dunyada pek cetin bir azaba ugratacak; ve onlar da bu dunyada kendilerine ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabileceklerdir
Surah At-Taubah, Verse 74


۞وَمِنۡهُم مَّنۡ عَٰهَدَ ٱللَّهَ لَئِنۡ ءَاتَىٰنَا مِن فَضۡلِهِۦ لَنَصَّدَّقَنَّ وَلَنَكُونَنَّ مِنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ

Ve onlar arasında, "Dogrusu, eger Allah bize comertliginden (bir seyler) bahsederse, kuskusuz biz de hayır icin harcar (sadaka verir) ve hic kuskusuz durust ve erdemli kimselerden oluruz!" diye Allaha yemin edenler var
Surah At-Taubah, Verse 75


فَلَمَّآ ءَاتَىٰهُم مِّن فَضۡلِهِۦ بَخِلُواْ بِهِۦ وَتَوَلَّواْ وَّهُم مُّعۡرِضُونَ

Fakat boyleleri, daha Allah comertligiyle kendilerine (bir sey) verir vermez, hemen ona hasisce sarılır, (ettikleri butun o yeminlerden) inatla geri donerler
Surah At-Taubah, Verse 76


فَأَعۡقَبَهُمۡ نِفَاقٗا فِي قُلُوبِهِمۡ إِلَىٰ يَوۡمِ يَلۡقَوۡنَهُۥ بِمَآ أَخۡلَفُواْ ٱللَّهَ مَا وَعَدُوهُ وَبِمَا كَانُواْ يَكۡذِبُونَ

Bunun uzerine Allah da, kendisiyle karsılasacakları Gune kadar iclerinde tasıyacakları bir nifakı sokar onların yureklerine. Bu, onların, Allaha verdikleri sozu yerine getirmekten geri durmaları ve yalan soylemeyi alıskanlık haline getirmeleri yuzundendir
Surah At-Taubah, Verse 77


أَلَمۡ يَعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ سِرَّهُمۡ وَنَجۡوَىٰهُمۡ وَأَنَّ ٱللَّهَ عَلَّـٰمُ ٱلۡغُيُوبِ

Bilmiyorlar mı ki, onların (butun o) sırlarından, (butun o) gizli gorusmelerinden Allahın haberi var? (Ve yine bilmiyorlar mı ki,) Allah, insan idrakini asan seyler hakkında eksiksiz bilgi sahibidir
Surah At-Taubah, Verse 78


ٱلَّذِينَ يَلۡمِزُونَ ٱلۡمُطَّوِّعِينَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ فِي ٱلصَّدَقَٰتِ وَٱلَّذِينَ لَا يَجِدُونَ إِلَّا جُهۡدَهُمۡ فَيَسۡخَرُونَ مِنۡهُمۡ سَخِرَ ٱللَّهُ مِنۡهُمۡ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ

(Bu munafıklar) Allah yolunda hem vermekle yukumlu oldugundan fazlasını veren muminlere, hem de (mevcut) guclerinin elverdigi (mutevazi seylerin) dısında verecek sey bulamayan muminlere dil uzatan ve onlarla alay eden kimselerdir. Allah onların bu alay ve kucumsemelerini onlara geri cevirecektir; nitekim pek cetin bir azap beklemektedir onları
Surah At-Taubah, Verse 79


ٱسۡتَغۡفِرۡ لَهُمۡ أَوۡ لَا تَسۡتَغۡفِرۡ لَهُمۡ إِن تَسۡتَغۡفِرۡ لَهُمۡ سَبۡعِينَ مَرَّةٗ فَلَن يَغۡفِرَ ٱللَّهُ لَهُمۡۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ كَفَرُواْ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦۗ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡفَٰسِقِينَ

(Imdi,) onların bagıslanmaları icin (Allaha) ister dua et, ister etme, (hicbir sey fark etmeyecektir; cunku) onlar icin istersen yetmis kez af dile, Allahı ve Onun Elcisini inkara yeltenmelerinden oturu Allah onları bagıslamayacaktır. Cunku Allah, boylesine kotuluge batmıs bir toplulugu dogru yola cıkarmaz
Surah At-Taubah, Verse 80


فَرِحَ ٱلۡمُخَلَّفُونَ بِمَقۡعَدِهِمۡ خِلَٰفَ رَسُولِ ٱللَّهِ وَكَرِهُوٓاْ أَن يُجَٰهِدُواْ بِأَمۡوَٰلِهِمۡ وَأَنفُسِهِمۡ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَقَالُواْ لَا تَنفِرُواْ فِي ٱلۡحَرِّۗ قُلۡ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرّٗاۚ لَّوۡ كَانُواْ يَفۡقَهُونَ

Geride bırakılan bu (munafık) kimseler, Allah Elcisinin (sefer icin ayrılmasının) ardından kendilerinin savastan uzak kalmalarına sevindiler; cunku Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savasmak dusuncesi bunların hosuna gitmiyor ve (hatta birbirlerine) "Bu sıcakta savasa cıkmayın!" diyorlardı. De ki: "Cehennem atesi cok daha sıcaktır!" Tabii, eger bu gercegi kavrayabilirlerse
Surah At-Taubah, Verse 81


فَلۡيَضۡحَكُواْ قَلِيلٗا وَلۡيَبۡكُواْ كَثِيرٗا جَزَآءَۢ بِمَا كَانُواْ يَكۡسِبُونَ

Bundan boyle artık az gulsun onlar, cunku kazandıklarından oturu cok aglayacaklar
Surah At-Taubah, Verse 82


فَإِن رَّجَعَكَ ٱللَّهُ إِلَىٰ طَآئِفَةٖ مِّنۡهُمۡ فَٱسۡتَـٔۡذَنُوكَ لِلۡخُرُوجِ فَقُل لَّن تَخۡرُجُواْ مَعِيَ أَبَدٗا وَلَن تُقَٰتِلُواْ مَعِيَ عَدُوًّاۖ إِنَّكُمۡ رَضِيتُم بِٱلۡقُعُودِ أَوَّلَ مَرَّةٖ فَٱقۡعُدُواْ مَعَ ٱلۡخَٰلِفِينَ

Bundan sonra Allah seni olur ki onlardan bazılarıyla yuz yuze getirirse ve onlar da (seninle birlikte savasa) cıkmak icin iznini isterlerse, (onlara) de ki: "Bundan boyle benimle asla (sefere) cıkmayacak ve benimle hicbir dusmana karsı savasmayacaksınız! Madem, bir kere evde oturup kalmayı yeglediniz, oyleyse artık oturup kalmaya devam edin, geride kal(mak zorunda ol)anlarla beraber
Surah At-Taubah, Verse 83


وَلَا تُصَلِّ عَلَىٰٓ أَحَدٖ مِّنۡهُم مَّاتَ أَبَدٗا وَلَا تَقُمۡ عَلَىٰ قَبۡرِهِۦٓۖ إِنَّهُمۡ كَفَرُواْ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَمَاتُواْ وَهُمۡ فَٰسِقُونَ

Ve onlardan olen kimsenin asla namazını kılma; mezarı basında da durma sakın: cunku onlar Allahı ve Onun Elcisini inkara yeltendiler ve bu gunah icinde olduler
Surah At-Taubah, Verse 84


وَلَا تُعۡجِبۡكَ أَمۡوَٰلُهُمۡ وَأَوۡلَٰدُهُمۡۚ إِنَّمَا يُرِيدُ ٱللَّهُ أَن يُعَذِّبَهُم بِهَا فِي ٱلدُّنۡيَا وَتَزۡهَقَ أَنفُسُهُمۡ وَهُمۡ كَٰفِرُونَ

(O halde) onların dunyevi zenginlikleri ve cocukları(nın coklugundan umdukları bahtiyarlık) seni imrendirmesin: Allah butun bunlarla bu dunya (hayatın)da onlara azap etmek ve canlarının hakkı inkar tutumu icinde cıkmasını (saglamak) istiyor
Surah At-Taubah, Verse 85


وَإِذَآ أُنزِلَتۡ سُورَةٌ أَنۡ ءَامِنُواْ بِٱللَّهِ وَجَٰهِدُواْ مَعَ رَسُولِهِ ٱسۡتَـٔۡذَنَكَ أُوْلُواْ ٱلطَّوۡلِ مِنۡهُمۡ وَقَالُواْ ذَرۡنَا نَكُن مَّعَ ٱلۡقَٰعِدِينَ

(Gercekten de hakkı inkar ediyor onlar:) cunku vahiy yoluyla: "Allaha inanın ve Onun Elcisiyle beraber (Onun yolunda savasın" diye cagrıldıklarında, onlardan (savasa katılmaya) pekala guc yetirebilecek durumda olanlar (bile), "bizi bırak, evde kalanlarla birlikte kalalım" diyerek senden izin istediler
Surah At-Taubah, Verse 86


رَضُواْ بِأَن يَكُونُواْ مَعَ ٱلۡخَوَالِفِ وَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ فَهُمۡ لَا يَفۡقَهُونَ

Geride kalanlarla birlikte olmayı yeglediler ve bu yuzden de onların kalpleri muhurlendi; oyle ki, artık hakkı kavrayamazlar
Surah At-Taubah, Verse 87


لَٰكِنِ ٱلرَّسُولُ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُۥ جَٰهَدُواْ بِأَمۡوَٰلِهِمۡ وَأَنفُسِهِمۡۚ وَأُوْلَـٰٓئِكَ لَهُمُ ٱلۡخَيۡرَٰتُۖ وَأُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ

Oysa, Elci ve onunla aynı inancı paylasan herkes (Allah yolunda) mallarıyla, canlarıyla zorlu cabalar ortaya koymaktadır; iste (ote dunyada) en ustun armaganlara kavusacak olan kimseler boyleleridir; sonu gelmez bir mutluluga erisecek kimseler de bunlardır
Surah At-Taubah, Verse 88


أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُمۡ جَنَّـٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ ذَٰلِكَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ

Allah, iclerinde derelerin, ırmakların cagıldadıgı, yerlesip sonsuza kadar yasayacakları hasbahceler hazırlamıstır onlar icin; iste en buyuk bahtiyarlık budur
Surah At-Taubah, Verse 89


وَجَآءَ ٱلۡمُعَذِّرُونَ مِنَ ٱلۡأَعۡرَابِ لِيُؤۡذَنَ لَهُمۡ وَقَعَدَ ٱلَّذِينَ كَذَبُواْ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥۚ سَيُصِيبُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِنۡهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ

Ve bu arada savasta bagısık tutulmaları yonunde arzedilecek bir takım ozurleri olan bedeviler (Elciye) geldiler; Allahı ve Onun Elcisini yalanlamaya kalkısanlarsa (sadece) evde kalmakla yetindiler. Hakkı inkara yeltenen boylelerine pek cetin bir azap gelip catacak
Surah At-Taubah, Verse 90


لَّيۡسَ عَلَى ٱلضُّعَفَآءِ وَلَا عَلَى ٱلۡمَرۡضَىٰ وَلَا عَلَى ٱلَّذِينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنفِقُونَ حَرَجٌ إِذَا نَصَحُواْ لِلَّهِ وَرَسُولِهِۦۚ مَا عَلَى ٱلۡمُحۡسِنِينَ مِن سَبِيلٖۚ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٞ

Zayıflar, hastalar ve (kendilerine savas icin donanım saglama) imkanına sahip olmayanlar, Allaha ve Onun Elcisine karsı ictenlik sahibi oldukları surece, sorumlu tutulmayacaklardır; iyilik yapanları sorumlu tutmak icin bir sebep yoktur; cunku Allah cok acıyıp esirgeyen gercek bagıslayıcıdır
Surah At-Taubah, Verse 91


وَلَا عَلَى ٱلَّذِينَ إِذَا مَآ أَتَوۡكَ لِتَحۡمِلَهُمۡ قُلۡتَ لَآ أَجِدُ مَآ أَحۡمِلُكُمۡ عَلَيۡهِ تَوَلَّواْ وَّأَعۡيُنُهُمۡ تَفِيضُ مِنَ ٱلدَّمۡعِ حَزَنًا أَلَّا يَجِدُواْ مَا يُنفِقُونَ

Ve sana, kendilerine binek saglaman icin basvurduklarında, "Sizi bindirecek bir sey bulamıyorum" dedigin zaman, bu yolda harcayacak imkanları olmadıgı icin uzuntuden gozleri yasararak donup gidenler de sorumlu tutulmayacaktır
Surah At-Taubah, Verse 92


۞إِنَّمَا ٱلسَّبِيلُ عَلَى ٱلَّذِينَ يَسۡتَـٔۡذِنُونَكَ وَهُمۡ أَغۡنِيَآءُۚ رَضُواْ بِأَن يَكُونُواْ مَعَ ٱلۡخَوَالِفِ وَطَبَعَ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ فَهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ

Yalnızca, (savasa katılmak icin) her bakımdan musait ve varlıklı oldukları halde senden (katılmamak yonunde) izin isteyenler haklı olarak kınanıp sorumlu tutulabilir. Boyleleri evde kalanlarla birlikte oturmayı yeglediler; Allah da bu yuzden onların kalplerini muhurledi; oyle ki, artık (ne yaptıklarını) bilmiyorlar
Surah At-Taubah, Verse 93


يَعۡتَذِرُونَ إِلَيۡكُمۡ إِذَا رَجَعۡتُمۡ إِلَيۡهِمۡۚ قُل لَّا تَعۡتَذِرُواْ لَن نُّؤۡمِنَ لَكُمۡ قَدۡ نَبَّأَنَا ٱللَّهُ مِنۡ أَخۡبَارِكُمۡۚ وَسَيَرَى ٱللَّهُ عَمَلَكُمۡ وَرَسُولُهُۥ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَٰلِمِ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ

(Ve) onlar, (seferden) dondugunuzde size bahaneler arzedecekler! De ki: "(Asılsız) ozurleri ileri surmeyin, (cunku) size inanmıyoruz: Allah bize hakkınızda gerekli bilgiyi vermis bulunuyor zaten. (Bundan sonraki) yapıp ettiklerinize bakacak Allah; ve Onun Elcisi (de oyle); sonunda, yaratıkların gorus ve algı alanı dısında kalan seyleri de, onların duyu ve tasavvur yoluyla tanıklık edebilecekleri seyleri de butun gercegiyle bilen Onun karsısına cıkarılacaksınız; Ve O sizin (hayatta) ne yapıp ettiginizi tam olarak kavramanızı saglayacak
Surah At-Taubah, Verse 94


سَيَحۡلِفُونَ بِٱللَّهِ لَكُمۡ إِذَا ٱنقَلَبۡتُمۡ إِلَيۡهِمۡ لِتُعۡرِضُواْ عَنۡهُمۡۖ فَأَعۡرِضُواْ عَنۡهُمۡۖ إِنَّهُمۡ رِجۡسٞۖ وَمَأۡوَىٰهُمۡ جَهَنَّمُ جَزَآءَۢ بِمَا كَانُواْ يَكۡسِبُونَ

(Ey inananlar,) onlara dondugunuzde, kendilerini rahat bıraksanız diye, sizi temin etmek icin Allaha yemin edecekler. O halde, bırakın peslerini, cunku tiksinti veren kimselerdir onlar; ve yapageldiklerinden oturu varacakları yer cehennemdir onların
Surah At-Taubah, Verse 95


يَحۡلِفُونَ لَكُمۡ لِتَرۡضَوۡاْ عَنۡهُمۡۖ فَإِن تَرۡضَوۡاْ عَنۡهُمۡ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يَرۡضَىٰ عَنِ ٱلۡقَوۡمِ ٱلۡفَٰسِقِينَ

Sizi hosnut etmek icin yemin edeceklerdir; ama siz onlardan hosnut olsanız (bile) (bilin ki), Allah gunahkar bir topluluktan asla hosnut kalmayacaktır
Surah At-Taubah, Verse 96


ٱلۡأَعۡرَابُ أَشَدُّ كُفۡرٗا وَنِفَاقٗا وَأَجۡدَرُ أَلَّا يَعۡلَمُواْ حُدُودَ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِۦۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٞ

Bedeviler (arasındaki ikiyuzluler) hakkı tanımaktan kacınma tavırlarında ve ikiyuzlu davranıslarında (yerlesik insanlardan) daha ısrarlıdırlar; ve Allahın, Elcisine indirdigi ogretinin sınırlarını gormezden gelmek, (baskalarına gore) onlardan daha cok beklenen bir haldir. (Allah boyle diyorsa, bu boyledir) cunku Allah her hukmunde ince, derin bir gercege isaret eden mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir
Surah At-Taubah, Verse 97


وَمِنَ ٱلۡأَعۡرَابِ مَن يَتَّخِذُ مَا يُنفِقُ مَغۡرَمٗا وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ ٱلدَّوَآئِرَۚ عَلَيۡهِمۡ دَآئِرَةُ ٱلسَّوۡءِۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٞ

Ve (yine) bedeviler arasında (Allah yolunda) harcadıgı her seye kayıp gozuyle bakan ve (ey inananlar,) sizin darlık ve sıkıntıya dusmenizi bekleyenler var; (fakat) darlıga, sıkıntıya dusecek olan onlardır; cunku Allah her seyin ozunu, ic yuzunu bilen, olup biten her seyi isitendir
Surah At-Taubah, Verse 98


وَمِنَ ٱلۡأَعۡرَابِ مَن يُؤۡمِنُ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنفِقُ قُرُبَٰتٍ عِندَ ٱللَّهِ وَصَلَوَٰتِ ٱلرَّسُولِۚ أَلَآ إِنَّهَا قُرۡبَةٞ لَّهُمۡۚ سَيُدۡخِلُهُمُ ٱللَّهُ فِي رَحۡمَتِهِۦٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ

Ama bedeviler arasında, Allaha ve Ahiret Gunune inanan, (Allah yolunda) harcadıklarını, kendilerini Allaha yaklastıran ve Elcinin dualarında anılmalarını saglayan vesileler olarak gorenler de var. Bakın iste bu, (Allahın onlara) yakınlık (gostermesi) icin gercek bir vesile olacaktır; (cunku) Allah onları rahmetiyle kusatacaktır: gercek su ki, Allah cok acıyıp esirgeyen gercek bagıslayıcıdır
Surah At-Taubah, Verse 99


وَٱلسَّـٰبِقُونَ ٱلۡأَوَّلُونَ مِنَ ٱلۡمُهَٰجِرِينَ وَٱلۡأَنصَارِ وَٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُوهُم بِإِحۡسَٰنٖ رَّضِيَ ٱللَّهُ عَنۡهُمۡ وَرَضُواْ عَنۡهُ وَأَعَدَّ لَهُمۡ جَنَّـٰتٖ تَجۡرِي تَحۡتَهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدٗاۚ ذَٰلِكَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ

Zulum ve kotulugun egemen oldugu diyardan goc edenler ile Din´e sahip cıkan ve koruyanların ilklerine, onde gelenlerine ve bir de iyilik/dogruluk (yolun)da onları izleyenlere gelince, Allah onlardan hosnuttur; onlar da Allah´tan. Ve O, onlar icin iclerinde yerlesip sonsuza kadar yasayacakları, derelerin, ırmakların cagıldadıgı hasbahceler hazırlamıstır: Iste en buyuk bahtiyarlık budur
Surah At-Taubah, Verse 100


وَمِمَّنۡ حَوۡلَكُم مِّنَ ٱلۡأَعۡرَابِ مُنَٰفِقُونَۖ وَمِنۡ أَهۡلِ ٱلۡمَدِينَةِ مَرَدُواْ عَلَى ٱلنِّفَاقِ لَا تَعۡلَمُهُمۡۖ نَحۡنُ نَعۡلَمُهُمۡۚ سَنُعَذِّبُهُم مَّرَّتَيۡنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَىٰ عَذَابٍ عَظِيمٖ

Ne var ki, bedeviler arasında ikiyuzluler ve (Peygamber´in) sehrinde yasayanlar arasında da ikiyuzlulugunu kustahlıga vardıranlar var. Sen onları (her zaman) tanımıyorsun. Ama Biz onları biliyoruz. Onlara (bu dunyada) iki kat azap verecegiz; (ote dunyada ise) onlar cok (daha) zorlu bir azaba terk edilecekler
Surah At-Taubah, Verse 101


وَءَاخَرُونَ ٱعۡتَرَفُواْ بِذُنُوبِهِمۡ خَلَطُواْ عَمَلٗا صَٰلِحٗا وَءَاخَرَ سَيِّئًا عَسَى ٱللَّهُ أَن يَتُوبَ عَلَيۡهِمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٌ

Bir de, iyi davranıslarını kotu olanlarla karıstırdıktan sonra gunahlarının farkında olan baskaları (var): Allah´ın onların tevbelerini kabul etmesi umulabilir. Cunku Allah, hic suphesiz, cok acıyıp esirgeyen gercek bagıslayıcıdır
Surah At-Taubah, Verse 102


خُذۡ مِنۡ أَمۡوَٰلِهِمۡ صَدَقَةٗ تُطَهِّرُهُمۡ وَتُزَكِّيهِم بِهَا وَصَلِّ عَلَيۡهِمۡۖ إِنَّ صَلَوٰتَكَ سَكَنٞ لَّهُمۡۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Bunun icindir ki, (ey Peygamber, bundan sonra artık) onların mallarından Allah icin sundukları seyleri kabul et, ki belki bunu yapmakla onların salah bulmalarına, arınmalarına onayak olursun. Ve onlar icin dua et; cunku senin duan onlar icin bir huzur (vesilesi) olacaktır. (Ve butun bunların da ustunde bil ki,) Allah her seyin, herkesin ozunu bilen mutlak bilgi sahibi olarak olup biten her seyi isitmektedir
Surah At-Taubah, Verse 103


أَلَمۡ يَعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ هُوَ يَقۡبَلُ ٱلتَّوۡبَةَ عَنۡ عِبَادِهِۦ وَيَأۡخُذُ ٱلصَّدَقَٰتِ وَأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ

Bilmiyorlar mı ki, kullarının tevbelerini kabul eden Allah´tır; O´nun icin sunulan seyleri kabul eden de O. (Evet, bilmiyorlar mı ki kendisine yurekten yonelen, sıgınan herkesi) acıması, esirgemesiyle kusatıp tevbeleri kabul eden Allah´tır
Surah At-Taubah, Verse 104


وَقُلِ ٱعۡمَلُواْ فَسَيَرَى ٱللَّهُ عَمَلَكُمۡ وَرَسُولُهُۥ وَٱلۡمُؤۡمِنُونَۖ وَسَتُرَدُّونَ إِلَىٰ عَٰلِمِ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ

Ve (ey Peygamber, onlara) de ki: "Yapın (yapmak istediginizi)! Allah yapıp ettiklerinizi goruyor; O´nun Elcisi de (goruyor), inananlar da: (nasıl olsa) sonunda, insanın hem gorus ve kavrayıs alanı dısında kalan alemi, hem de duyuları ve tasavvurlarıyla tanıklık edebilecegi alemi butun gercegiyle bilen Allah´ın huzuruna cıkarılacaksınız. Ve o zaman O, sizin yapageldiginiz seyleri (butun gercegiyle) gorup anlamanızı saglayacak
Surah At-Taubah, Verse 105


وَءَاخَرُونَ مُرۡجَوۡنَ لِأَمۡرِ ٱللَّهِ إِمَّا يُعَذِّبُهُمۡ وَإِمَّا يَتُوبُ عَلَيۡهِمۡۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٞ

Bir de, (durumlarının ne olacagı) Allah´ın yargı ve iradesine kalmıs olan baska bir kısım insanlar (var ki), bunları (Allah) ya azaplandıracak ya da yine acıması, esirgemesiyle yonelecektir onlara. Cunku Allah dogru hukum ve hikmetle yargılayan mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir
Surah At-Taubah, Verse 106


وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ مَسۡجِدٗا ضِرَارٗا وَكُفۡرٗا وَتَفۡرِيقَۢا بَيۡنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَإِرۡصَادٗا لِّمَنۡ حَارَبَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ مِن قَبۡلُۚ وَلَيَحۡلِفُنَّ إِنۡ أَرَدۡنَآ إِلَّا ٱلۡحُسۡنَىٰۖ وَٱللَّهُ يَشۡهَدُ إِنَّهُمۡ لَكَٰذِبُونَ

Ve (birtakım) zararlı eylemlerde bulunmak, dinden cıkmayı orgutlemek, muminler arasına ayrılık sokmak ve basından beri Allah ve O´nun Elcisi´ne karsı savas tavrı icinde bulunanlara bir gozetleme yeri saglamak icin (ayrı) bir mabed kuran (munafık)lar (var). Bunlar (ey inananlar, size) muhakkak ki, soyle yemin edecekler: "Biz (bununla) sadece iyilerin iyisini yapmak istemistik!" Oysa, Allah onların yalancılar olduguna (Bizzat) tanıktır
Surah At-Taubah, Verse 107


لَا تَقُمۡ فِيهِ أَبَدٗاۚ لَّمَسۡجِدٌ أُسِّسَ عَلَى ٱلتَّقۡوَىٰ مِنۡ أَوَّلِ يَوۡمٍ أَحَقُّ أَن تَقُومَ فِيهِۚ فِيهِ رِجَالٞ يُحِبُّونَ أَن يَتَطَهَّرُواْۚ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلۡمُطَّهِّرِينَ

Boyle bir yere asla adımını atma! Icine adım atacagın en uygun mescid, daha ilk gunden beri Allah´tan yana saglam bir bilinc ve duyarlık temeli ustunde yukseltilen mescittir. (Oyle bir mescid ki) orada arınmak istegiyle dolup tasan adamlar vardır, (ki zaten) Allah (da) kendini arındıranları sever
Surah At-Taubah, Verse 108


أَفَمَنۡ أَسَّسَ بُنۡيَٰنَهُۥ عَلَىٰ تَقۡوَىٰ مِنَ ٱللَّهِ وَرِضۡوَٰنٍ خَيۡرٌ أَم مَّنۡ أَسَّسَ بُنۡيَٰنَهُۥ عَلَىٰ شَفَا جُرُفٍ هَارٖ فَٱنۡهَارَ بِهِۦ فِي نَارِ جَهَنَّمَۗ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّـٰلِمِينَ

O halde, hangisi daha iyidir? Yapısını Allah´a karsı saglam bir sorumluluk bilinci ve O´nun hosnutlugu(nu kazanma cabası) uzerinde yukselten mi; yoksa yapısını kaygan bir yar kenarına kuran ve sonra da onunla beraber yuvarlanıp cehennem atesini boylayan mı? Allah (bile bile) kotuluk yapan toplulugu dogru yola yoneltmez
Surah At-Taubah, Verse 109


لَا يَزَالُ بُنۡيَٰنُهُمُ ٱلَّذِي بَنَوۡاْ رِيبَةٗ فِي قُلُوبِهِمۡ إِلَّآ أَن تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمۡۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Boylelerinin kurdugu mescid, iclerini paralayıp onları tuketinceye kadar kalplerinde bir suphe ve huzursuzluk kaynagı olmaktan oteye gitmeyecektir. (Hatırlayın ki, bunu boylece acıklayan) Allah her hukmuyle ince, derin bir gercege isaret eden mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir
Surah At-Taubah, Verse 110


۞إِنَّ ٱللَّهَ ٱشۡتَرَىٰ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ أَنفُسَهُمۡ وَأَمۡوَٰلَهُم بِأَنَّ لَهُمُ ٱلۡجَنَّةَۚ يُقَٰتِلُونَ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ فَيَقۡتُلُونَ وَيُقۡتَلُونَۖ وَعۡدًا عَلَيۡهِ حَقّٗا فِي ٱلتَّوۡرَىٰةِ وَٱلۡإِنجِيلِ وَٱلۡقُرۡءَانِۚ وَمَنۡ أَوۡفَىٰ بِعَهۡدِهِۦ مِنَ ٱللَّهِۚ فَٱسۡتَبۡشِرُواْ بِبَيۡعِكُمُ ٱلَّذِي بَايَعۡتُم بِهِۦۚ وَذَٰلِكَ هُوَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ

Bilesiniz ki, Allah yolunda savasan, olduren ve oldurulen muminlerden Allah canlarını mallarını satın almıstır; hem de karsılıgında onlara cenneti vaad ederek: Bu O´nun, yerine getirilmesini Tevrat´ta, Incil´de ve Kur´an´da bizzat guvence altına aldıgı gercek bir vaattir. Kimdir verdigi sozu Allah´tan iyi tutan? Sevinin oyleyse, O´nunla boyle bir alıs veris yaptıgınız icin; cunku budur en buyuk bahtiyarlık
Surah At-Taubah, Verse 111


ٱلتَّـٰٓئِبُونَ ٱلۡعَٰبِدُونَ ٱلۡحَٰمِدُونَ ٱلسَّـٰٓئِحُونَ ٱلرَّـٰكِعُونَ ٱلسَّـٰجِدُونَ ٱلۡأٓمِرُونَ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَٱلنَّاهُونَ عَنِ ٱلۡمُنكَرِ وَٱلۡحَٰفِظُونَ لِحُدُودِ ٱللَّهِۗ وَبَشِّرِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ

(Bu, ne zaman bir gunah isleseler, hemen) tevbe ve pismanlık icinde Rablerine yonelen kimselerin (bahtiyarlıgıdır); O´na (yurekten) kulluk edenlerin; O´nu (coskuyla) ovenlerin; ve (O´nun hosnutlugunu) aramaya durmaksızın devam edenlerin; ve (O´nun onunde) egilen, O´nun onunde hurmet ve tazimle yere kapananların; dogru ve guzel olanın yapılmasını onerip, egri ve kotu olanın yapılmasına engel olanların; ve Allah´ın koydugu sınırları gozetenlerin (bahtiyarlıgı). Oyleyse, (ey Peygamber, Allah´ın bu vaadiyle) mujdele, butun o muminleri
Surah At-Taubah, Verse 112


مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَن يَسۡتَغۡفِرُواْ لِلۡمُشۡرِكِينَ وَلَوۡ كَانُوٓاْ أُوْلِي قُرۡبَىٰ مِنۢ بَعۡدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمۡ أَنَّهُمۡ أَصۡحَٰبُ ٱلۡجَحِيمِ

(Gunah icinde olen) kimselerin cehennemlik oldugu kendilerine acıklandıktan sonra, yakın akraba olsalar bile, Allah´tan baskasına tanrılık yakıstıran kimselerin bagıslanmasını dilemek artık ne Peygamber´e yarasır, ne de imana erisenlere
Surah At-Taubah, Verse 113


وَمَا كَانَ ٱسۡتِغۡفَارُ إِبۡرَٰهِيمَ لِأَبِيهِ إِلَّا عَن مَّوۡعِدَةٖ وَعَدَهَآ إِيَّاهُ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُۥٓ أَنَّهُۥ عَدُوّٞ لِّلَّهِ تَبَرَّأَ مِنۡهُۚ إِنَّ إِبۡرَٰهِيمَ لَأَوَّـٰهٌ حَلِيمٞ

Ibrahim´in (buna benzer bir durumda) babasının bagıslanması icin yaptıgı duaya gelince, bu sadece o´nun berikine (daha saglıgında) vermis bulundugu bir soze dayanıyordu. Ama o´na berikinin Allah´ın dusmanı oldugu acıklandıgı zaman (Ibrahim) ondan hemen kopup uzaklastı. Zaten Ibrahim cok ince ruhlu, yumusak huylu biriydi
Surah At-Taubah, Verse 114


وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُضِلَّ قَوۡمَۢا بَعۡدَ إِذۡ هَدَىٰهُمۡ حَتَّىٰ يُبَيِّنَ لَهُم مَّا يَتَّقُونَۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٌ

Ve Allah bir toplulugu -onlara dogru yolu gosterdikten sonra (bile)- sakınıp gozetecekleri seyler konusunda kendilerini (butunuyle) aydınlatmadan asla sapıklıkla suclamaz. Gercek su ki, Allah her seyi aslıyla ve butunuyle bilir
Surah At-Taubah, Verse 115


إِنَّ ٱللَّهَ لَهُۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ يُحۡيِۦ وَيُمِيتُۚ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِيّٖ وَلَا نَصِيرٖ

Suphe yok ki, goklerin ve yerin egemenligi yalnızca Allah´ındır: hayatı bahseden de, olumu takdir eden de (yalnız) O´dur; ve Allah´tan baska sizi koruyabilecek, size yardım edebilecek kimse yoktur
Surah At-Taubah, Verse 116


لَّقَد تَّابَ ٱللَّهُ عَلَى ٱلنَّبِيِّ وَٱلۡمُهَٰجِرِينَ وَٱلۡأَنصَارِ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُوهُ فِي سَاعَةِ ٱلۡعُسۡرَةِ مِنۢ بَعۡدِ مَا كَادَ يَزِيغُ قُلُوبُ فَرِيقٖ مِّنۡهُمۡ ثُمَّ تَابَ عَلَيۡهِمۡۚ إِنَّهُۥ بِهِمۡ رَءُوفٞ رَّحِيمٞ

Gercek su ki, Allah acıması, esirgemesiyle Peygamber´e ve sıkıntılı bir zamanda -hem de iclerinden bir kısmının kalpleri neredeyse kaymak uzereyken- ona baglı kalıp zulmun ve kotulugun egemen oldugu diyardan goc edenlere ve Din´e sahip cıkıp ona kol kanat gerenlere teveccuh etti. Sonra, bir kere daha: acıması, esirgemesiyle (Allah) onlara teveccuh etti. Cunku O, gercekten onlara karsı cok merhametli ve cok sefkatlidir
Surah At-Taubah, Verse 117


وَعَلَى ٱلثَّلَٰثَةِ ٱلَّذِينَ خُلِّفُواْ حَتَّىٰٓ إِذَا ضَاقَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلۡأَرۡضُ بِمَا رَحُبَتۡ وَضَاقَتۡ عَلَيۡهِمۡ أَنفُسُهُمۡ وَظَنُّوٓاْ أَن لَّا مَلۡجَأَ مِنَ ٱللَّهِ إِلَّآ إِلَيۡهِ ثُمَّ تَابَ عَلَيۡهِمۡ لِيَتُوبُوٓاْۚ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ

Ve (yine acıyıp esirgeyerek, inananların icinden) bozguncu telkinlere kapılan o uc (grup insana) da teveccuh etti; o kadar ki, butun genisligine ragmen yeryuzu onlara (cok) dar gelmeye basladı ve icleri daraldı da Allah´tan baska sıgınacak kimse olmadıgını anladılar; ve bunun uzerine O da yine merhametle onlara yoneldi, ki pismanlık duyup tevbe etsinler: cunku, (kendisine yurekten yonelen, sıgınan herkesi) acıması, esirgemesiyle kusatıp tevbeleri kabul eden yalnızca Allah´tır
Surah At-Taubah, Verse 118


يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَكُونُواْ مَعَ ٱلصَّـٰدِقِينَ

Siz ey imana erisenler! Allah´a karsı sorumluluk bilincinden uzaklasmayın ve hep dogru sozlu kimselerden olun
Surah At-Taubah, Verse 119


مَا كَانَ لِأَهۡلِ ٱلۡمَدِينَةِ وَمَنۡ حَوۡلَهُم مِّنَ ٱلۡأَعۡرَابِ أَن يَتَخَلَّفُواْ عَن رَّسُولِ ٱللَّهِ وَلَا يَرۡغَبُواْ بِأَنفُسِهِمۡ عَن نَّفۡسِهِۦۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ لَا يُصِيبُهُمۡ ظَمَأٞ وَلَا نَصَبٞ وَلَا مَخۡمَصَةٞ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَلَا يَطَـُٔونَ مَوۡطِئٗا يَغِيظُ ٱلۡكُفَّارَ وَلَا يَنَالُونَ مِنۡ عَدُوّٖ نَّيۡلًا إِلَّا كُتِبَ لَهُم بِهِۦ عَمَلٞ صَٰلِحٌۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجۡرَ ٱلۡمُحۡسِنِينَ

(Peygamber) sehrinin halkına da, onların cevresinde (yasayan) bedevilere de (seferde) Allah´ın Elcisi´ne katılmaktan kacınmak ve kendi canlarını o´nunkinden fazla gozetmek yarasmaz. Cunku, onlar Allah yolunda ne zaman susuzluk, yorgunluk ya da aclık cekseler; ne zaman hakkı inkar edenleri sasırtan bir adım atsalar; ve ne zaman baslarına gelmesi mukadder olan seye dusman eliyle ugratılsalar (sonuc ne olursa olsun) bu onların lehine mutlaka kaydedilmektedir. Cunku Allah, iyilik yapanların emeklerini asla bosa cıkarmaz
Surah At-Taubah, Verse 120


وَلَا يُنفِقُونَ نَفَقَةٗ صَغِيرَةٗ وَلَا كَبِيرَةٗ وَلَا يَقۡطَعُونَ وَادِيًا إِلَّا كُتِبَ لَهُمۡ لِيَجۡزِيَهُمُ ٱللَّهُ أَحۡسَنَ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ

Ve yine onlar, az ya da cok, (Allah icin) ne zaman bir harcamada bulunsalar, yeryuzunde (Allah icin) ne zaman bir yol katetseler, bu onların lehine kaydedilmektedir; Allah yaptıkları her sey icin onları en guzel bir bicimde odullendirecektir
Surah At-Taubah, Verse 121


۞وَمَا كَانَ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ لِيَنفِرُواْ كَآفَّةٗۚ فَلَوۡلَا نَفَرَ مِن كُلِّ فِرۡقَةٖ مِّنۡهُمۡ طَآئِفَةٞ لِّيَتَفَقَّهُواْ فِي ٱلدِّينِ وَلِيُنذِرُواْ قَوۡمَهُمۡ إِذَا رَجَعُوٓاْ إِلَيۡهِمۡ لَعَلَّهُمۡ يَحۡذَرُونَ

Butun bunlarla birlikte, (savas zamanı) muminlerin hepsinin toptan yola cıkması dogru olmaz; onların arasında her gruptan bazılarının seferden geri kalmaları, (bunun yerine) Din hakkında derin ve saglam bir bilgi elde etmek yolunda caba gostermeleri ve (boylece) seferden donen kardeslerini aydınlatmaya calısmaları daha yerinde olacaktır; boylece belki, onlar (da) kotuluge karsı kendilerini (daha iyi) korumus olacaklardır
Surah At-Taubah, Verse 122


يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ قَٰتِلُواْ ٱلَّذِينَ يَلُونَكُم مِّنَ ٱلۡكُفَّارِ وَلۡيَجِدُواْ فِيكُمۡ غِلۡظَةٗۚ وَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ مَعَ ٱلۡمُتَّقِينَ

Siz ey imana erisenler! Hakkı inkar eden kimselerden yakınınızda olanlarla savasın; (oyle ki) sizi kendilerine karsı sert ve direngen bulsunlar: ve bilin ki, Allah, kendisine karsı yuksek bir sorumluluk bilinci tasıyanlarla beraberdir
Surah At-Taubah, Verse 123


وَإِذَا مَآ أُنزِلَتۡ سُورَةٞ فَمِنۡهُم مَّن يَقُولُ أَيُّكُمۡ زَادَتۡهُ هَٰذِهِۦٓ إِيمَٰنٗاۚ فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ فَزَادَتۡهُمۡ إِيمَٰنٗا وَهُمۡ يَسۡتَبۡشِرُونَ

Ne zaman bir sure indirilse, o hakkı inkar edenlerin arasından "Bu (haber) hanginizin imanını pekistirdi?" diye (kucumseyerek) soran birileri cıkar. Ama imana erismis olanlara gelince, bu onların imanlarını pekistirir ve onlar (Allah´ın kendilerine ulastırdıgı) mujdenin sevincini duyarlar
Surah At-Taubah, Verse 124


وَأَمَّا ٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ فَزَادَتۡهُمۡ رِجۡسًا إِلَىٰ رِجۡسِهِمۡ وَمَاتُواْ وَهُمۡ كَٰفِرُونَ

Ote yandan, kalplerinde bir hastalık bulunanlarınsa, her yeni haber inancsızlıklarına inancsızlık katar ve boylece hakkı tanımama tutumu icindeyken olup giderler
Surah At-Taubah, Verse 125


أَوَلَا يَرَوۡنَ أَنَّهُمۡ يُفۡتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٖ مَّرَّةً أَوۡ مَرَّتَيۡنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمۡ يَذَّكَّرُونَ

Peki, bunlar her yıl bir ya da iki kere denenip sınandıklarını bilmiyorlar mı ki tevbe edip (Allah´ı) anmıyorlar
Surah At-Taubah, Verse 126


وَإِذَا مَآ أُنزِلَتۡ سُورَةٞ نَّظَرَ بَعۡضُهُمۡ إِلَىٰ بَعۡضٍ هَلۡ يَرَىٰكُم مِّنۡ أَحَدٖ ثُمَّ ٱنصَرَفُواْۚ صَرَفَ ٱللَّهُ قُلُوبَهُم بِأَنَّهُمۡ قَوۡمٞ لَّا يَفۡقَهُونَ

(Oyle ki,) ne zaman bir sure indirilse, "Kalplerinizde olanı bilebilecek biri mi var?" (der gibi) birbirlerine bakıyor, sonra da donup gidiyorlar. (Oysa) Allah dondurmustur onların kalplerini (haktan), cunku onu kavrayamayacak bir topluluktur onlar
Surah At-Taubah, Verse 127


لَقَدۡ جَآءَكُمۡ رَسُولٞ مِّنۡ أَنفُسِكُمۡ عَزِيزٌ عَلَيۡهِ مَا عَنِتُّمۡ حَرِيصٌ عَلَيۡكُم بِٱلۡمُؤۡمِنِينَ رَءُوفٞ رَّحِيمٞ

Gercek su ki, (ey insanlar,) size kendi icinizden bir Elci gelmistir: sizin (ote dunyada) cekmek zorunda kalabileceginiz sıkıntıdan oturu kendini (zihnen) buyuk bir yuk altında hisseden; size cok duskun (ve) muminlere karsı sefkat ve merhametle dolu bir Elci
Surah At-Taubah, Verse 128


فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَقُلۡ حَسۡبِيَ ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ عَلَيۡهِ تَوَكَّلۡتُۖ وَهُوَ رَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡعَظِيمِ

Fakat (butun bunlara ragmen) onlar yine de yuz cevirirlerse de ki: "Allah bana yeter! O´ndan baska tanrı yok. Hep O´na dayanmıs O´na guvenmisimdir ben; cunku O´dur en yuce hukumranlıgın Rabbi
Surah At-Taubah, Verse 129


Author: Muhammed Esed


<< Surah 8
>> Surah 10

Turkish Translations by other Authors


Turkish Translation By Abdulbaki Golpinarli
Turkish Translation By Abdulbaki Golpinarli
Turkish Translation By Adem Ugur
Turkish Translation By Adem Ugur
Turkish Translation By Ali Bulac
Turkish Translation By Ali Bulac
Turkish Translation By Ali Fikri Yavuz
Turkish Translation By Ali Fikri Yavuz
Turkish Translation By Celal Y Ld R M
Turkish Translation By Celal Y Ld R M
Turkish Translation By Diyanet Isleri
Turkish Translation By Diyanet Isleri
Turkish Translation By Diyanet Isleri
Turkish Translation By Diyanet Isleri
Turkish Translation By Diyanet Vakfi
Turkish Translation By Diyanet Vakfi
Turkish Translation By Edip Yuksel
Turkish Translation By Edip Yuksel
Turkish Translation By Elmalili Hamdi Yazir
Turkish Translation By Elmalili Hamdi Yazir
Turkish Translation By Elmal L Sadelestirilmis
Turkish Translation By Elmal L Sadelestirilmis
Turkish Translation By Elmal L Sadelestirilmis
Turkish Translation By Elmal L Sadelestirilmis
Turkish Translation By Fizilal Il Kuran
Turkish Translation By Fizilal Il Kuran
Turkish Translation By Gultekin Onan
Turkish Translation By Gultekin Onan
Turkish Translation By Hasan Basri Cantay
Turkish Translation By Hasan Basri Cantay
Turkish Translation By Ibni Kesir
Turkish Translation By Ibni Kesir
Turkish Translation By Iskender Ali Mihr
Turkish Translation By Iskender Ali Mihr
Turkish Translation By Latin Alphabet
Turkish Translation By Latin Alphabet
Turkish Translation By Latin Alphabet
Turkish Translation By Latin Alphabet
Turkish Translation By Muhammed Esed
Turkish Translation By Muhammed Esed
Turkish Translation By Muhammet Abay
Turkish Translation By Muhammet Abay
Turkish Translation By Muslim Shahin
Turkish Translation By Muslim Shahin
Turkish Translation By Saban Piris
Turkish Translation By Saban Piris
Turkish Translation By Shaban Britch
Turkish Translation By Shaban Britch
Turkish Translation By Suat Yildirim
Turkish Translation By Suat Yildirim
Turkish Translation By Suleyman Ates
Turkish Translation By Suleyman Ates
Turkish Translation By Tefhim Ul Kuran
Turkish Translation By Tefhim Ul Kuran
Turkish Translation By Www.islamhouse.com
Turkish Translation By Www.islamhouse.com
Turkish Translation By Yasar Nuri Ozturk
Turkish Translation By Yasar Nuri Ozturk
Turkish Translation By Yasar Nuri Ozturk
Turkish Translation By Yasar Nuri Ozturk
Turkish Translation By Y. N. Ozturk
Turkish Translation By Y. N. Ozturk
Popular Areas
Apartments for rent in Dubai Apartments for rent Abu Dhabi Villas for rent in Dubai House for rent Abu Dhabi Apartments for sale in Dubai Apartments for sale in Abu Dhabi Flat for rent Sharjah
Popular Searches
Studios for rent in UAE Apartments for rent in UAE Villas for rent in UAE Apartments for sale in UAE Villas for sale in UAE Land for sale in UAE Dubai Real Estate
Trending Areas
Apartments for rent in Dubai Marina Apartments for sale in Dubai Marina Villa for rent in Sharjah Villa for sale in Dubai Flat for rent in Ajman Studio for rent in Abu Dhabi Villa for rent in Ajman
Trending Searches
Villa for rent in Abu Dhabi Shop for rent in Dubai Villas for sale in Ajman Studio for rent in Sharjah 1 Bedroom Apartment for rent in Dubai Property for rent in Abu Dhabi Commercial properties for sale
© Copyright Dubai Prayer Time. All Rights Reserved
Designed by Prayer Time In Dubai