Surah Hud - Turkish Translation by Hasan Basri Cantay
الٓرۚ كِتَٰبٌ أُحۡكِمَتۡ ءَايَٰتُهُۥ ثُمَّ فُصِّلَتۡ مِن لَّدُنۡ حَكِيمٍ خَبِيرٍ
Elif, lam, raa. (Bu) oyle bir kitabdır ki ayetleri (en kat´i burhanlarla) desteklenmis, sonra da apacık bildirilmis, (her isi) hikmetle yapan, (her seyden) kemaliyle haberdar olan (Allah) tarafından (indirilmisdir)
Surah Hud, Verse 1
أَلَّا تَعۡبُدُوٓاْ إِلَّا ٱللَّهَۚ إِنَّنِي لَكُم مِّنۡهُ نَذِيرٞ وَبَشِيرٞ
Taki Allahdan baskasına ibadet etmeyin. Subhesiz, ben sizi Onun tarafından (egri yolun akıbetinden) korkutan, (mu´minlere) mujde veren (bir peygamber) im
Surah Hud, Verse 2
وَأَنِ ٱسۡتَغۡفِرُواْ رَبَّكُمۡ ثُمَّ تُوبُوٓاْ إِلَيۡهِ يُمَتِّعۡكُم مَّتَٰعًا حَسَنًا إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗى وَيُؤۡتِ كُلَّ ذِي فَضۡلٖ فَضۡلَهُۥۖ وَإِن تَوَلَّوۡاْ فَإِنِّيٓ أَخَافُ عَلَيۡكُمۡ عَذَابَ يَوۡمٖ كَبِيرٍ
Ve taki Rabbinizden magfiret isteyin, sonra (ıhlas ile) ona donun ki sizi adı konmus (ta´yin ve takdir edilmis) bir muddete kadar guzel ni´metleriyle faidelendirsin, her fazıylet saahibine kendi fazl (-u kerem) ini versin. (Habibim onlara de ki:) «Eger (imandan) yuz cevirirseniz ben sizin basınıza (gelecek) buyuk bir gunun azabından korkarım»
Surah Hud, Verse 3
إِلَى ٱللَّهِ مَرۡجِعُكُمۡۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٌ
Donusunuz ancak Allaha dır. O her sey´e hakkıyle kaadirdir
Surah Hud, Verse 4
أَلَآ إِنَّهُمۡ يَثۡنُونَ صُدُورَهُمۡ لِيَسۡتَخۡفُواْ مِنۡهُۚ أَلَا حِينَ يَسۡتَغۡشُونَ ثِيَابَهُمۡ يَعۡلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعۡلِنُونَۚ إِنَّهُۥ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Haberiniz olsun ki ondan (o peygamberden dusmanlıklarını) gizlemeleri icin goguslerini durub bukerler. (Hakkı isitmemek icin) elbiseleriyle ortundukleri zaman da (hallerine) dikkat et. (Halbuki) Allah Onların gizleyeceklerini de, acıga vuracaklarını da biliyor. Cunku O, sinelerin ta ozunu bilendir
Surah Hud, Verse 5
۞وَمَا مِن دَآبَّةٖ فِي ٱلۡأَرۡضِ إِلَّا عَلَى ٱللَّهِ رِزۡقُهَا وَيَعۡلَمُ مُسۡتَقَرَّهَا وَمُسۡتَوۡدَعَهَاۚ كُلّٞ فِي كِتَٰبٖ مُّبِينٖ
(Yerde yuruyen hic bir canlı haaric olmamak uzere rızıklar) Allahın ustunedir. Onların duracak yerlerini de, emanet edilen yerlerini de O bilir. (Bunların) hepsi (ve butun halleri) o apacık kitabdadır
Surah Hud, Verse 6
وَهُوَ ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٖ وَكَانَ عَرۡشُهُۥ عَلَى ٱلۡمَآءِ لِيَبۡلُوَكُمۡ أَيُّكُمۡ أَحۡسَنُ عَمَلٗاۗ وَلَئِن قُلۡتَ إِنَّكُم مَّبۡعُوثُونَ مِنۢ بَعۡدِ ٱلۡمَوۡتِ لَيَقُولَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا سِحۡرٞ مُّبِينٞ
O, hanginizin ameli (haal-u hareketi) daha guzel oldugu (hususunda) sizi imtihan etmek icin gokleri ve yeri altı gunde yaratandır. (Bundan evvel ise) arsı su ustunde idi. And olsun ki «Olumden sonra muhakkak yine diriltileceksiniz» desen kafir olanlar mutlakaa «Bu, apacık bir aldatmadan baska (bir sey) degildir» derler
Surah Hud, Verse 7
وَلَئِنۡ أَخَّرۡنَا عَنۡهُمُ ٱلۡعَذَابَ إِلَىٰٓ أُمَّةٖ مَّعۡدُودَةٖ لَّيَقُولُنَّ مَا يَحۡبِسُهُۥٓۗ أَلَا يَوۡمَ يَأۡتِيهِمۡ لَيۡسَ مَصۡرُوفًا عَنۡهُمۡ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Andolsun ki biz kendilerinden azabı sayılı bir muddete kadar gecikdirsek mutlakaa diyeceklerdir ki: «Bunu alıkoyan (sebeb) de ne»? Haberiniz olsun ki, o bunlara gelecegi gun kendilerinden dondurulecek degildir. Eglenceye alageldikleri sey (azab) onları cepcevre kusatacakdır
Surah Hud, Verse 8
وَلَئِنۡ أَذَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ مِنَّا رَحۡمَةٗ ثُمَّ نَزَعۡنَٰهَا مِنۡهُ إِنَّهُۥ لَيَـُٔوسٞ كَفُورٞ
Insana bizden bir rahmet (ve ni´met) tatdırıb da sonra bunu kendisinden soyub alıversek, andolsun, (o anda) o, (Allahın fazlından) umidini kesen bir adam, (evvelki ni´metleri tamamen unutan) bir nankordur
Surah Hud, Verse 9
وَلَئِنۡ أَذَقۡنَٰهُ نَعۡمَآءَ بَعۡدَ ضَرَّآءَ مَسَّتۡهُ لَيَقُولَنَّ ذَهَبَ ٱلسَّيِّـَٔاتُ عَنِّيٓۚ إِنَّهُۥ لَفَرِحٞ فَخُورٌ
Sayed kendisine dokunan bir derdden sonra ona ni´meti tatdırırsak andolsun diyecek ki: «Benden kotulukler (bir daha gelmemek uzere) uzaklasıb gitdi». Cunku o (bu anda) sımarıkdır, (halka karsı) boburlenendir
Surah Hud, Verse 10
إِلَّا ٱلَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ أُوْلَـٰٓئِكَ لَهُم مَّغۡفِرَةٞ وَأَجۡرٞ كَبِيرٞ
(Derdlere, sıkıntılara) gogus gerib de guzel guzel amel (ve hareketler) de bulunanlar boyle degil. (Gunahlarını) yarlıgamak ve buyuk mukafat iste bunlar, bunlar icindir
Surah Hud, Verse 11
فَلَعَلَّكَ تَارِكُۢ بَعۡضَ مَا يُوحَىٰٓ إِلَيۡكَ وَضَآئِقُۢ بِهِۦ صَدۡرُكَ أَن يَقُولُواْ لَوۡلَآ أُنزِلَ عَلَيۡهِ كَنزٌ أَوۡ جَآءَ مَعَهُۥ مَلَكٌۚ إِنَّمَآ أَنتَ نَذِيرٞۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ وَكِيلٌ
Simdi sen (musriklerin belki): «Ona (gokden) bir hazine indirilseydi, yahud maiyyetinde bir de melek gelseydi ya» demelerinden (nasi) sana vahy olunandan bir kısmını, bu yuzden yuregin daralarak, hemen terk mi edivereceksin? Sen ancak bir nezirsin (Allahın azabiyle korkutan bir peygambersin). Allah ise her sey´e hakkıyle vekildir
Surah Hud, Verse 12
أَمۡ يَقُولُونَ ٱفۡتَرَىٰهُۖ قُلۡ فَأۡتُواْ بِعَشۡرِ سُوَرٖ مِّثۡلِهِۦ مُفۡتَرَيَٰتٖ وَٱدۡعُواْ مَنِ ٱسۡتَطَعۡتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Yoksa onu (Kur´anı) kendisi mi uydurdu diyorlar? De ki: «O halde haydi siz de onun gibi on sure getirin duzme ve uydurma olarak. Allahdan baska kime gucunuz yetiyorsa (kime guveniyorsanız) onları da (yardıma) cagırın, eger (iddianızda) dogrucular iseniz
Surah Hud, Verse 13
فَإِلَّمۡ يَسۡتَجِيبُواْ لَكُمۡ فَٱعۡلَمُوٓاْ أَنَّمَآ أُنزِلَ بِعِلۡمِ ٱللَّهِ وَأَن لَّآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ فَهَلۡ أَنتُم مُّسۡلِمُونَ
Eger bunun uzerine (ey musrikler) onlar da (o yardıma cagırdıklarınız da ızhaar-ı acz edib) size cevab veremediler, (bu isi beceremediler) se bilin ki, demek, o (Kur´an) ancak Allahın ilmiyle indirilmisdir. (O Allah ki) hakikaten kendinden baska hic bir Tanrı yokdur. Artık siz musluman oluyor musunuz
Surah Hud, Verse 14
مَن كَانَ يُرِيدُ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا وَزِينَتَهَا نُوَفِّ إِلَيۡهِمۡ أَعۡمَٰلَهُمۡ فِيهَا وَهُمۡ فِيهَا لَا يُبۡخَسُونَ
Kim (yalınız) dunya hayaatını ve onun zinet (ve ihtisam) ını arzu ederse onların yapdıklarının (calısdıklarının) karsılıgını burada tamamen oderiz. Onlar bu hususda bir eksiklige de ugratılmazlar
Surah Hud, Verse 15
أُوْلَـٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ لَيۡسَ لَهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ إِلَّا ٱلنَّارُۖ وَحَبِطَ مَا صَنَعُواْ فِيهَا وَبَٰطِلٞ مَّا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Onlar oyle kimselerdir ki ahiretde kendilerine atesden baskası yokdur. (Dunyada) isledikleri seyler (hatta iyilikler) orada bosa gitmisdir. Zaten yapageldikleri hep bosdur (onların)
Surah Hud, Verse 16
أَفَمَن كَانَ عَلَىٰ بَيِّنَةٖ مِّن رَّبِّهِۦ وَيَتۡلُوهُ شَاهِدٞ مِّنۡهُ وَمِن قَبۡلِهِۦ كِتَٰبُ مُوسَىٰٓ إِمَامٗا وَرَحۡمَةًۚ أُوْلَـٰٓئِكَ يُؤۡمِنُونَ بِهِۦۚ وَمَن يَكۡفُرۡ بِهِۦ مِنَ ٱلۡأَحۡزَابِ فَٱلنَّارُ مَوۡعِدُهُۥۚ فَلَا تَكُ فِي مِرۡيَةٖ مِّنۡهُۚ إِنَّهُ ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكَ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يُؤۡمِنُونَ
(Yalınız dunya hayaatını arzu eden kimse); Rabbinin acık bir delil? uzerinde bulunub da ardınca yine Ondan bir sahid gelen, ondan once de bir rehber ve bir rahmet olmak uzere Musanın hitabı (ile tasdıyk edilmis) olan kimse gibi midir ki boyle olanlar ona (Kur´ana) inanırlar. Her hangi bir guruh onu tanımazsa ates onun va´d edilen yeridir. Sen de bundan subhe icinde olma. Cunku o, hakdır, Rabbindendir. Fakat insanların cogu iman etmezler
Surah Hud, Verse 17
وَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّنِ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًاۚ أُوْلَـٰٓئِكَ يُعۡرَضُونَ عَلَىٰ رَبِّهِمۡ وَيَقُولُ ٱلۡأَشۡهَٰدُ هَـٰٓؤُلَآءِ ٱلَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَىٰ رَبِّهِمۡۚ أَلَا لَعۡنَةُ ٱللَّهِ عَلَى ٱلظَّـٰلِمِينَ
Allaha karsı (kendiliginden) yalan duzenden daha zaalim kimdir? Onlar Rablerine arzedilecekler, sahidler de «Iste bunlar Rablerine karsı yalan soyleyenlerdir» diyecek. Haberiniz olsun ki Allahın la´neti zaalimlerin tepesindedir
Surah Hud, Verse 18
ٱلَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَيَبۡغُونَهَا عِوَجٗا وَهُم بِٱلۡأٓخِرَةِ هُمۡ كَٰفِرُونَ
Oyle (zaalimler) ki (insanları) Allahın yolundan dondururler, onu egriltmek isterler. Onlar ahireti inkar edenlerin ta kendileridir
Surah Hud, Verse 19
أُوْلَـٰٓئِكَ لَمۡ يَكُونُواْ مُعۡجِزِينَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا كَانَ لَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِنۡ أَوۡلِيَآءَۘ يُضَٰعَفُ لَهُمُ ٱلۡعَذَابُۚ مَا كَانُواْ يَسۡتَطِيعُونَ ٱلسَّمۡعَ وَمَا كَانُواْ يُبۡصِرُونَ
Onlar yer yuzunde (Allahı) aciz bırakabilecek degillerdir. Kendilerini Allahdan (kurtaracak) hic bir haamileri de yokdur. Onların azabı kat kat olacakdır. (Cunku) onlar (hakkı) isitmiye tehammul edemezlerdi, (onu) gormezlerdi de
Surah Hud, Verse 20
أُوْلَـٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ وَضَلَّ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ
Onlar nefislerine ziyan edenlerdir. Uydurmakda oldukları seyler (putlar) da kendilerinden uzaklasıb gaybolmusdur
Surah Hud, Verse 21
لَا جَرَمَ أَنَّهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ هُمُ ٱلۡأَخۡسَرُونَ
Subhesiz onlar ahiretde en cok zarar gorenlerin ta kendileridir
Surah Hud, Verse 22
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ وَأَخۡبَتُوٓاْ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ أُوْلَـٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡجَنَّةِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Iman edib de guzel isler yapanlar (a) ve husu ve tevaazu´la Rablerine baglananlar (a gelince) onlar cennetin yaranıdırlar. Onun icinde ebedi kalıcıdırlar onlar
Surah Hud, Verse 23
۞مَثَلُ ٱلۡفَرِيقَيۡنِ كَٱلۡأَعۡمَىٰ وَٱلۡأَصَمِّ وَٱلۡبَصِيرِ وَٱلسَّمِيعِۚ هَلۡ يَسۡتَوِيَانِ مَثَلًاۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Bu iki zumrenin haali kor ve sagırla goren ve isiden (in haali) gibidir. Bunlar birbirine denk olurlar mı hic? Haala iyi dusunmeyecek misiniz
Surah Hud, Verse 24
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوۡمِهِۦٓ إِنِّي لَكُمۡ نَذِيرٞ مُّبِينٌ
Andolsun ki biz Nuhu kavmine (peygamber olarak) gondermisizdir. (O, oyle demisdi:) «Subhesiz ki ben sizi Allahın azabından apacık korkutanım. Allahdan baskasına ibadet etmeyin. Hakıykat, ben sizi basınıza acıklı bir gunun azabı (gelib catması) ndan endiyse ediyorum»
Surah Hud, Verse 25
أَن لَّا تَعۡبُدُوٓاْ إِلَّا ٱللَّهَۖ إِنِّيٓ أَخَافُ عَلَيۡكُمۡ عَذَابَ يَوۡمٍ أَلِيمٖ
Andolsun ki biz Nuhu kavmine (peygamber olarak) gondermisizdir. (O, oyle demisdi:) «Subhesiz ki ben sizi Allahın azabından apacık korkutanım. Allahdan baskasına ibadet etmeyin. Hakıykat, ben sizi basınıza acıklı bir gunun azabı (gelib catması) ndan endiyse ediyorum»
Surah Hud, Verse 26
فَقَالَ ٱلۡمَلَأُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوۡمِهِۦ مَا نَرَىٰكَ إِلَّا بَشَرٗا مِّثۡلَنَا وَمَا نَرَىٰكَ ٱتَّبَعَكَ إِلَّا ٱلَّذِينَ هُمۡ أَرَاذِلُنَا بَادِيَ ٱلرَّأۡيِ وَمَا نَرَىٰ لَكُمۡ عَلَيۡنَا مِن فَضۡلِۭ بَلۡ نَظُنُّكُمۡ كَٰذِبِينَ
Bunun uzerine kavminden kufredenlerin elebasları «Biz seni kendimiz gibi bir insandan baska olarak gormuyoruz. Basıyt ve zaahiri bir gorusle (uyan) en asagı tabakalarımızdan baskasının sana tabi oldugunu da gormuyoruz. Sizin bize karsı bir ustunlugunuzu dahi gormuyoruz. Biz sizi bil´akis yalancılar sanıyoruz» dedi (ler)
Surah Hud, Verse 27
قَالَ يَٰقَوۡمِ أَرَءَيۡتُمۡ إِن كُنتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٖ مِّن رَّبِّي وَءَاتَىٰنِي رَحۡمَةٗ مِّنۡ عِندِهِۦ فَعُمِّيَتۡ عَلَيۡكُمۡ أَنُلۡزِمُكُمُوهَا وَأَنتُمۡ لَهَا كَٰرِهُونَ
(Nuh) dedi ki: «Ya ben (da´vamın sıdkına sahid olmak uzere) Rabbimden (gelen) apacık bir burhan uzerinde isem? O, bana kendi katından bir rahmet vermis de bunlar siz (in kor gozleriniz) den gizli bırakılmıssa? Soyleyin bana ey kavmim? Sizi ona, kendiniz hos gormeyib dururken de zorlayacak mıyız (sanki)»
Surah Hud, Verse 28
وَيَٰقَوۡمِ لَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مَالًاۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَى ٱللَّهِۚ وَمَآ أَنَا۠ بِطَارِدِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْۚ إِنَّهُم مُّلَٰقُواْ رَبِّهِمۡ وَلَٰكِنِّيٓ أَرَىٰكُمۡ قَوۡمٗا تَجۡهَلُونَ
Ey kavmim, bundan (bu tebliglerimden) dolayı sizden hic bir mal istemiyorum. Benim mukafatım Allahdan baskasına aid degildir ve ben iman edenleri tardedici de degilim. Cunku onlar muhakkak ki Rablerine kavusanlardır. Ancak ben sizi cahillik eder bir kavm goruyorum»
Surah Hud, Verse 29
وَيَٰقَوۡمِ مَن يَنصُرُنِي مِنَ ٱللَّهِ إِن طَرَدتُّهُمۡۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
«Ey kavmim, ben onları kogarsam Allahdan (Allahın intikaamından) beni kim (kurtarabilir, bana kim) yardım eder? Hic de dusunmez misiniz?»
Surah Hud, Verse 30
وَلَآ أَقُولُ لَكُمۡ عِندِي خَزَآئِنُ ٱللَّهِ وَلَآ أَعۡلَمُ ٱلۡغَيۡبَ وَلَآ أَقُولُ إِنِّي مَلَكٞ وَلَآ أَقُولُ لِلَّذِينَ تَزۡدَرِيٓ أَعۡيُنُكُمۡ لَن يُؤۡتِيَهُمُ ٱللَّهُ خَيۡرًاۖ ٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا فِيٓ أَنفُسِهِمۡ إِنِّيٓ إِذٗا لَّمِنَ ٱلظَّـٰلِمِينَ
«Ben size: Allahın hazineleri benim nezdimdedir demiyorum. Ben gaybı bilmem. Ben hakıykatde bir melek´im de demiyorum. Bununla beraber gozlerinizin hor gordugu kimseler (mu´minler) hakkında Allah onlara asla bir hayr vermeyecekdir dahi diyemem. Allah, onların ozlerindekini encok bilendir. (Eger bunları tard edersem) o takdirde subhesiz ki ben zaalimlerdenimdir»
Surah Hud, Verse 31
قَالُواْ يَٰنُوحُ قَدۡ جَٰدَلۡتَنَا فَأَكۡثَرۡتَ جِدَٰلَنَا فَأۡتِنَا بِمَا تَعِدُنَآ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّـٰدِقِينَ
Dediler: «Ey Nuh, bizimle cidden ugrasdın. Bizimle olan bu mucadelende ileri de gitdin. Eger sen dogruculardan isen bizi tehdid edib durdugun (azab) ı haydi getir bize»
Surah Hud, Verse 32
قَالَ إِنَّمَا يَأۡتِيكُم بِهِ ٱللَّهُ إِن شَآءَ وَمَآ أَنتُم بِمُعۡجِزِينَ
(Nuh da): «Dilerse onu size ancak Allah getirir. Siz (Onu) aciz bırakabilecekler degilsiniz» dedi
Surah Hud, Verse 33
وَلَا يَنفَعُكُمۡ نُصۡحِيٓ إِنۡ أَرَدتُّ أَنۡ أَنصَحَ لَكُمۡ إِن كَانَ ٱللَّهُ يُرِيدُ أَن يُغۡوِيَكُمۡۚ هُوَ رَبُّكُمۡ وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
«Eger Allah sizi helak etmek dilemisse, ben sizin iyiliginizi arzu etmis olsam bile, bu hayırhahlıgım size faide vermez. O, sizin Rabbinizdir ve nihayet ancak Ona donduruleceksiniz»
Surah Hud, Verse 34
أَمۡ يَقُولُونَ ٱفۡتَرَىٰهُۖ قُلۡ إِنِ ٱفۡتَرَيۡتُهُۥ فَعَلَيَّ إِجۡرَامِي وَأَنَا۠ بَرِيٓءٞ مِّمَّا تُجۡرِمُونَ
(Habibim) belki «Onu (Kur´anı) kendiliginden uydurdu» derler. De ki: «Eger ben onu kendim uydurdumsa gunahı benim ustume olsun. Halbuki ben sizin (boyle bir iftira ile) irtikab edegeldiginiz (gunah) dan tamamen uzagım»
Surah Hud, Verse 35
وَأُوحِيَ إِلَىٰ نُوحٍ أَنَّهُۥ لَن يُؤۡمِنَ مِن قَوۡمِكَ إِلَّا مَن قَدۡ ءَامَنَ فَلَا تَبۡتَئِسۡ بِمَا كَانُواْ يَفۡعَلُونَ
Nuha su hakıykat vahy olundu: «Kavminden gercek iman etmis olanlardan baskası asla iman etmeyecekdir. O halde (bihude uzulub de) isleyegeldikleri seylerden (tecavuzlerden) dolayı tasalanma»
Surah Hud, Verse 36
وَٱصۡنَعِ ٱلۡفُلۡكَ بِأَعۡيُنِنَا وَوَحۡيِنَا وَلَا تُخَٰطِبۡنِي فِي ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ إِنَّهُم مُّغۡرَقُونَ
«Bizim nezaretimiz ve vahyimiz ile gemi yap. Zulmedenler hakkında bana bir sey soyleme. Cunku onlar suda bogulmuslardır (bogulacaklardır)»
Surah Hud, Verse 37
وَيَصۡنَعُ ٱلۡفُلۡكَ وَكُلَّمَا مَرَّ عَلَيۡهِ مَلَأٞ مِّن قَوۡمِهِۦ سَخِرُواْ مِنۡهُۚ قَالَ إِن تَسۡخَرُواْ مِنَّا فَإِنَّا نَسۡخَرُ مِنكُمۡ كَمَا تَسۡخَرُونَ
(Nuh) gemiyi yapıyordu. Kavminden her hangi bir guruh yanından gecdikce onunla egleniyorlardı. Dedi ki: «Eger bizimle eglenirseniz biz de sizinle, bu eglendiginiz gibi, eglenecegiz»
Surah Hud, Verse 38
فَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَ مَن يَأۡتِيهِ عَذَابٞ يُخۡزِيهِ وَيَحِلُّ عَلَيۡهِ عَذَابٞ مُّقِيمٌ
«Artık kendisini rusvay edecek azabın kime gelib catacagını (bundan baska ahiretdeki) daim? azabın da kimin basına gelecegini ileride bileceksiniz»
Surah Hud, Verse 39
حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَ أَمۡرُنَا وَفَارَ ٱلتَّنُّورُ قُلۡنَا ٱحۡمِلۡ فِيهَا مِن كُلّٖ زَوۡجَيۡنِ ٱثۡنَيۡنِ وَأَهۡلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيۡهِ ٱلۡقَوۡلُ وَمَنۡ ءَامَنَۚ وَمَآ ءَامَنَ مَعَهُۥٓ إِلَّا قَلِيلٞ
Nihayet emrimiz gelib de fırın kaynadıgı zaman (Nuha) dedik ki: «Her birinden (her bir neviden erkek ve disi) ikiser cift ile — aleyhinde soz gecmis (helakleri takdir edilmis) olanlar mustesna — aileni ve iman edenleri icine yukle». Zaten onun maiyyetindeki az kimselerden baskası da iman etmemisdi
Surah Hud, Verse 40
۞وَقَالَ ٱرۡكَبُواْ فِيهَا بِسۡمِ ٱللَّهِ مَجۡرٜىٰهَا وَمُرۡسَىٰهَآۚ إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٞ رَّحِيمٞ
(Nuh) dedi ki: «Binin icerisine. Onun akması da, durması da Allahın adıyladır. Seksiz subhesiz Rabbim cok yarlıgayıcıdır, cok esirgeyicidir»
Surah Hud, Verse 41
وَهِيَ تَجۡرِي بِهِمۡ فِي مَوۡجٖ كَٱلۡجِبَالِ وَنَادَىٰ نُوحٌ ٱبۡنَهُۥ وَكَانَ فِي مَعۡزِلٖ يَٰبُنَيَّ ٱرۡكَب مَّعَنَا وَلَا تَكُن مَّعَ ٱلۡكَٰفِرِينَ
O (gemi) bunları daglar gibi dalga (lar) icinden akıtıb goturuyordu. Nuh ayrı bir yere cekilmis olan ogluna bagırdı: «Ogulcagızım, (gel) bizim yanımıza sen de bin, kafirlerden olma»
Surah Hud, Verse 42
قَالَ سَـَٔاوِيٓ إِلَىٰ جَبَلٖ يَعۡصِمُنِي مِنَ ٱلۡمَآءِۚ قَالَ لَا عَاصِمَ ٱلۡيَوۡمَ مِنۡ أَمۡرِ ٱللَّهِ إِلَّا مَن رَّحِمَۚ وَحَالَ بَيۡنَهُمَا ٱلۡمَوۡجُ فَكَانَ مِنَ ٱلۡمُغۡرَقِينَ
O, dedi ki: «Bir daga sıgınırım, o beni sudan korur». (Nuh da soyle) dedi: «Bu gun Allahın emrinden, esirgeyen kendinden baska, hic bir koruyucu yokdur», ikisinin arasına dalga girdi, o da bogulanlardan oldu
Surah Hud, Verse 43
وَقِيلَ يَـٰٓأَرۡضُ ٱبۡلَعِي مَآءَكِ وَيَٰسَمَآءُ أَقۡلِعِي وَغِيضَ ٱلۡمَآءُ وَقُضِيَ ٱلۡأَمۡرُ وَٱسۡتَوَتۡ عَلَى ٱلۡجُودِيِّۖ وَقِيلَ بُعۡدٗا لِّلۡقَوۡمِ ٱلظَّـٰلِمِينَ
(Taraf-ı ilahiden) denildi ki: «Ey arz suyunu yut, ey gok sen de tut». Su kesildi, is olub bitirildi, (gemi de) Cudi (dagının) uzerinde durdu. O zaalimler guruhuna «Uzak olsunlar» denildi
Surah Hud, Verse 44
وَنَادَىٰ نُوحٞ رَّبَّهُۥ فَقَالَ رَبِّ إِنَّ ٱبۡنِي مِنۡ أَهۡلِي وَإِنَّ وَعۡدَكَ ٱلۡحَقُّ وَأَنتَ أَحۡكَمُ ٱلۡحَٰكِمِينَ
Nuh Rabbine dua edib dedi ki: «Ey Rabbim, benim oglum da subhesiz benim ailemdendir. Senin va´din elbette hakdır ve Sen haakimlerin haakimisin»
Surah Hud, Verse 45
قَالَ يَٰنُوحُ إِنَّهُۥ لَيۡسَ مِنۡ أَهۡلِكَۖ إِنَّهُۥ عَمَلٌ غَيۡرُ صَٰلِحٖۖ فَلَا تَسۡـَٔلۡنِ مَا لَيۡسَ لَكَ بِهِۦ عِلۡمٌۖ إِنِّيٓ أَعِظُكَ أَن تَكُونَ مِنَ ٱلۡجَٰهِلِينَ
(Allah da soyle) buyurdu: «Ey Nuh, o kat´iyyen senin ailenden degildir. Cunku o (nun isledigi) Saalih olmayan (kotu) bir isdir. O halde bilgin olmadıgı bir sey´i benden isteme. Seni bilmezlerden olmakdan bihakkın men ederim»
Surah Hud, Verse 46
قَالَ رَبِّ إِنِّيٓ أَعُوذُ بِكَ أَنۡ أَسۡـَٔلَكَ مَا لَيۡسَ لِي بِهِۦ عِلۡمٞۖ وَإِلَّا تَغۡفِرۡ لِي وَتَرۡحَمۡنِيٓ أَكُن مِّنَ ٱلۡخَٰسِرِينَ
(Nuh) «Ey Rabbim, dedi, ben bilgimin olmadıgı sey´i Senden istemekden Sana sıgınırım. Eger beni yarlıgamazsan, beni esirgemezsen husrane dusmuslerden olurum»
Surah Hud, Verse 47
قِيلَ يَٰنُوحُ ٱهۡبِطۡ بِسَلَٰمٖ مِّنَّا وَبَرَكَٰتٍ عَلَيۡكَ وَعَلَىٰٓ أُمَمٖ مِّمَّن مَّعَكَۚ وَأُمَمٞ سَنُمَتِّعُهُمۡ ثُمَّ يَمَسُّهُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيمٞ
Denildi ki: «Ya Nuh, sana ve (gemide) maiyyetinde bulunanlardan (gelecek mu´min) ummetlere bizden selam (-u selamet) ve bereketlerle in (gemiden. Onlardan tureyecek diger kafir) ummetler de vardır ki biz onları dahi (dunyada bol rızıklarla) faidelendirecegiz. Sonra ise (ahiretde) onları bizden acıklı bir azab carpacakdır
Surah Hud, Verse 48
تِلۡكَ مِنۡ أَنۢبَآءِ ٱلۡغَيۡبِ نُوحِيهَآ إِلَيۡكَۖ مَا كُنتَ تَعۡلَمُهَآ أَنتَ وَلَا قَوۡمُكَ مِن قَبۡلِ هَٰذَاۖ فَٱصۡبِرۡۖ إِنَّ ٱلۡعَٰقِبَةَ لِلۡمُتَّقِينَ
Bunlar gayb haberlerindendir ki sana onları vahyediyoruz. Onları bundan evvel ne sen biliyordun, ne kavmin. O halde (Habibim) sen de (Nuh gibi her cefaye) katlan. Akıbet hic subhesiz takvaaye erenlerindir
Surah Hud, Verse 49
وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمۡ هُودٗاۚ قَالَ يَٰقَوۡمِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنۡ إِلَٰهٍ غَيۡرُهُۥٓۖ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا مُفۡتَرُونَ
Ad´e biraderleri Hud´u (gonderdik). «Ey kavmim, dedi, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan baska hic bir Tanrınız yok. Siz (Allaha karsı) yalan duzenlerden baska (kimseler) degilsiniz»
Surah Hud, Verse 50
يَٰقَوۡمِ لَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ أَجۡرًاۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَى ٱلَّذِي فَطَرَنِيٓۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ
«Ey kavmim, ben buna (bu tebligıma) mukaabil sizden hic bir ucret istemiyorum. Benim mukafatım, beni yaradandan baskasına aid degildir. Haala akıllanmayacak mısınız?»
Surah Hud, Verse 51
وَيَٰقَوۡمِ ٱسۡتَغۡفِرُواْ رَبَّكُمۡ ثُمَّ تُوبُوٓاْ إِلَيۡهِ يُرۡسِلِ ٱلسَّمَآءَ عَلَيۡكُم مِّدۡرَارٗا وَيَزِدۡكُمۡ قُوَّةً إِلَىٰ قُوَّتِكُمۡ وَلَا تَتَوَلَّوۡاْ مُجۡرِمِينَ
«Ey kavmim, Rabbinden magfiret isteyin. Sonra yine Ona tevbe (ve rucu) edin ki ustunuze gokden bol bol (feyzini) gondersin, kuvvetinize daha fazla kuvvet katsın. Gunahkarlar olarak yuz cevirmeyin»
Surah Hud, Verse 52
قَالُواْ يَٰهُودُ مَا جِئۡتَنَا بِبَيِّنَةٖ وَمَا نَحۡنُ بِتَارِكِيٓ ءَالِهَتِنَا عَن قَوۡلِكَ وَمَا نَحۡنُ لَكَ بِمُؤۡمِنِينَ
Dediler ki: «Ey Hud, sen bize acık bir mu´cize getirmedin. Biz de senin sozunle Tanrılarımızı bırakıcı degiliz. Sana inanıcılar da degiliz»
Surah Hud, Verse 53
إِن نَّقُولُ إِلَّا ٱعۡتَرَىٰكَ بَعۡضُ ءَالِهَتِنَا بِسُوٓءٖۗ قَالَ إِنِّيٓ أُشۡهِدُ ٱللَّهَ وَٱشۡهَدُوٓاْ أَنِّي بَرِيٓءٞ مِّمَّا تُشۡرِكُونَ
Biz «Tanrılarımızdan kimi seni fena carpmıs» (demekden) baska (bir sey) soylemeyiz. (Hud) dedi: «Allahı hakıyki sahid gosteririm ve siz de sahid olun ki ben sizin Allahı bırakıb da Ona ortak tutmakda devam etdiginiz seylerden kat´iyyen uzagım. Artık bana topyekun istediginiz tuzagı kurun, sonra bana muhlet de vermeyin»
Surah Hud, Verse 54
مِن دُونِهِۦۖ فَكِيدُونِي جَمِيعٗا ثُمَّ لَا تُنظِرُونِ
Biz «Tanrılarımızdan kimi seni fena carpmıs» (demekden) baska (bir sey) soylemeyiz. (Hud) dedi: «Allahı hakıyki sahid gosteririm ve siz de sahid olun ki ben sizin Allahı bırakıb da Ona ortak tutmakda devam etdiginiz seylerden kat´iyyen uzagım. Artık bana topyekun istediginiz tuzagı kurun, sonra bana muhlet de vermeyin»
Surah Hud, Verse 55
إِنِّي تَوَكَّلۡتُ عَلَى ٱللَّهِ رَبِّي وَرَبِّكُمۚ مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلَّا هُوَ ءَاخِذُۢ بِنَاصِيَتِهَآۚ إِنَّ رَبِّي عَلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
«Subhesiz ki ben, kendimin de, sizin de Rabbiniz olan Allaha guvenib dayandım. Yurur hic bir mahluk haaric olmamak uzere (hepsinin) alnından tutan Odur. Benim Rabbim hakıykaten dogru bir yol uzerindedir»
Surah Hud, Verse 56
فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَقَدۡ أَبۡلَغۡتُكُم مَّآ أُرۡسِلۡتُ بِهِۦٓ إِلَيۡكُمۡۚ وَيَسۡتَخۡلِفُ رَبِّي قَوۡمًا غَيۡرَكُمۡ وَلَا تَضُرُّونَهُۥ شَيۡـًٔاۚ إِنَّ رَبِّي عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٍ حَفِيظٞ
«Eger simdi yuz cevirirseniz (ne diyeyim). Ben size ne ile gonderilmissem iste size onu teblig etdim. Rabbim size yerinize diger bir kavmi getirir de Ona hic bir seyle zarar yapamazsınız. Subhesiz ki benim Rabbim her sey´in ustunde bir nigehbandır»
Surah Hud, Verse 57
وَلَمَّا جَآءَ أَمۡرُنَا نَجَّيۡنَا هُودٗا وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُۥ بِرَحۡمَةٖ مِّنَّا وَنَجَّيۡنَٰهُم مِّنۡ عَذَابٍ غَلِيظٖ
Vaktaki (azab) emrimiz geldi. Hud´u de, maiyyetindeki mu´minleri de, bizden bir rahmet olarak, selamete erdirdik, onları agır azabdan kurtardık
Surah Hud, Verse 58
وَتِلۡكَ عَادٞۖ جَحَدُواْ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمۡ وَعَصَوۡاْ رُسُلَهُۥ وَٱتَّبَعُوٓاْ أَمۡرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٖ
Iste Ad (kavmi)! Onlar Rablerinin ayetlerini bilerek inkar etdiler, peygamberlerine aasi oldular, inadcı her zorbanın emri ardınca gitdiler
Surah Hud, Verse 59
وَأُتۡبِعُواْ فِي هَٰذِهِ ٱلدُّنۡيَا لَعۡنَةٗ وَيَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۗ أَلَآ إِنَّ عَادٗا كَفَرُواْ رَبَّهُمۡۗ أَلَا بُعۡدٗا لِّعَادٖ قَوۡمِ هُودٖ
Onlar bu dunyada da, kıyaamet gununde de la´net (cezasına) tabi´ tutuldular. Haberiniz olsun ki Ad (kavmi) Rablerine kufretdiler. Gozunuzu acın ki Hud´un kavmi olan Ad´e (rahmet-i ilahiyyeden ebedi) uzaklık (verildi)
Surah Hud, Verse 60
۞وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمۡ صَٰلِحٗاۚ قَالَ يَٰقَوۡمِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنۡ إِلَٰهٍ غَيۡرُهُۥۖ هُوَ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ وَٱسۡتَعۡمَرَكُمۡ فِيهَا فَٱسۡتَغۡفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُوٓاْ إِلَيۡهِۚ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٞ مُّجِيبٞ
Semuud´a biraderleri Saalih´i (gonderdik). Dedi ki: «Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan baska hic bir Tanrınız yokdur. O, sizi toprakdan meydana getirdi, sizi orada omur gecirmiye (yahud: i´maara) me´mur etdi. O halde Ondan magfiret isteyin, sonra Ona tevbe edin (hep Ona donun). Subhesiz ki Rabbim (in rahmeti) cok yakındır; O, (duaları da) kabul edendir»
Surah Hud, Verse 61
قَالُواْ يَٰصَٰلِحُ قَدۡ كُنتَ فِينَا مَرۡجُوّٗا قَبۡلَ هَٰذَآۖ أَتَنۡهَىٰنَآ أَن نَّعۡبُدَ مَا يَعۡبُدُ ءَابَآؤُنَا وَإِنَّنَا لَفِي شَكّٖ مِّمَّا تَدۡعُونَآ إِلَيۡهِ مُرِيبٖ
«Ey Saalih, dediler, sen bundan evvel icimizde umid beslenen bir (zat) din. (Simdi) atalarımızın tapdıgı seylere tapmamızdan bizi vaz gecirmek mi istiyorsun? Senin bizi (kulluguna) da´vet etdigin (Rab) den hakıykaten sek icindeyiz, subheleniciyiz»
Surah Hud, Verse 62
قَالَ يَٰقَوۡمِ أَرَءَيۡتُمۡ إِن كُنتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٖ مِّن رَّبِّي وَءَاتَىٰنِي مِنۡهُ رَحۡمَةٗ فَمَن يَنصُرُنِي مِنَ ٱللَّهِ إِنۡ عَصَيۡتُهُۥۖ فَمَا تَزِيدُونَنِي غَيۡرَ تَخۡسِيرٖ
(Saalih) dedi ki: «Ey kavmim, ya ben Rabbimden (gelen) apacık bir mu´cizenin uzerinde isem ve O, kendinden bana bir rahmet (bir peygamberlik) vermisse? (Buna) ne dersiniz? O halde Allah (ın intikaamın) dan, eger Ona isyan edersem, (kurtarmak hususunda) bana kim yardım eder? Demek, siz beni ziyana ugratmakdan, (bunu) bana karsı artırmakdan baska, bir sey yapmayacaksınız»
Surah Hud, Verse 63
وَيَٰقَوۡمِ هَٰذِهِۦ نَاقَةُ ٱللَّهِ لَكُمۡ ءَايَةٗۖ فَذَرُوهَا تَأۡكُلۡ فِيٓ أَرۡضِ ٱللَّهِۖ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٖ فَيَأۡخُذَكُمۡ عَذَابٞ قَرِيبٞ
«Ey kavmim, iste size bir ayet (bir mu´cize) olmak uzere Allahın su disi devesi! Artık onu (serbest) bırakın. Allahın arzında yesin. Ona fenalık edib dokunmayın. Binnetice sizi yakın bir azab yakalar»
Surah Hud, Verse 64
فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُواْ فِي دَارِكُمۡ ثَلَٰثَةَ أَيَّامٖۖ ذَٰلِكَ وَعۡدٌ غَيۡرُ مَكۡذُوبٖ
Derken, onu, ayaklarını keserek oldurduler. Bunun uzerine (Saalih) dedi ki: «Memleketinizde uc gun daha yasayın. Iste bu, yalanı cıkarılamayacak bir tehdiddir»
Surah Hud, Verse 65
فَلَمَّا جَآءَ أَمۡرُنَا نَجَّيۡنَا صَٰلِحٗا وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُۥ بِرَحۡمَةٖ مِّنَّا وَمِنۡ خِزۡيِ يَوۡمِئِذٍۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ ٱلۡقَوِيُّ ٱلۡعَزِيزُ
Vaktaki (azab) emrimiz geldi, Saalihi de, onun maiyyetinde iman etmis olanları da tarafımızdan bir esirgeme olarak (azabdan ve) o gunun rusvaylıgından kurtardık. Subhesiz ki senin Rabbin, O, cok kuvvetlidir, mutlak gaalibdir
Surah Hud, Verse 66
وَأَخَذَ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ ٱلصَّيۡحَةُ فَأَصۡبَحُواْ فِي دِيَٰرِهِمۡ جَٰثِمِينَ
O zaalimleri ise korkunc bir ses alıb goturdu de yurdlarına diz ustu coken (canları cıkan) kimseler oluverdiler
Surah Hud, Verse 67
كَأَن لَّمۡ يَغۡنَوۡاْ فِيهَآۗ أَلَآ إِنَّ ثَمُودَاْ كَفَرُواْ رَبَّهُمۡۗ أَلَا بُعۡدٗا لِّثَمُودَ
Sanki orada (zaten) oturmamıslardı. Haberiniz olsun ki Semud (kavmi) hakıykaten Rablerine kufretdiler, gozunuzu acın ki Semuda (rahmet-i ilahiyyeden) uzaklık (verilmisdir)
Surah Hud, Verse 68
وَلَقَدۡ جَآءَتۡ رُسُلُنَآ إِبۡرَٰهِيمَ بِٱلۡبُشۡرَىٰ قَالُواْ سَلَٰمٗاۖ قَالَ سَلَٰمٞۖ فَمَا لَبِثَ أَن جَآءَ بِعِجۡلٍ حَنِيذٖ
Andolsun, elcilerimiz, Ibrahime mujde ile gelib «Selam» dediler. O da «Selam» dedi ve eglenmeden gidib (onlara) kızartılmıs bir buzagı getirdi
Surah Hud, Verse 69
فَلَمَّا رَءَآ أَيۡدِيَهُمۡ لَا تَصِلُ إِلَيۡهِ نَكِرَهُمۡ وَأَوۡجَسَ مِنۡهُمۡ خِيفَةٗۚ قَالُواْ لَا تَخَفۡ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمِ لُوطٖ
(Ibrahim), ellerinin buna uzanmadıgını gorunce onları (n durumundan) hoslanmadı, onlardan kalbine bir nev´i korku gizledi. Onlar: «Korkma, dediler, cunku biz Luut kavmine gonderildik»
Surah Hud, Verse 70
وَٱمۡرَأَتُهُۥ قَآئِمَةٞ فَضَحِكَتۡ فَبَشَّرۡنَٰهَا بِإِسۡحَٰقَ وَمِن وَرَآءِ إِسۡحَٰقَ يَعۡقُوبَ
(Ibrahimin) karısı (hizmet icin) ayakda idi. (Bu soz uzerine) guldu. Biz de ona Ishakı, Ishakın ardından da (torunu) Ya´kubu mujdeledik
Surah Hud, Verse 71
قَالَتۡ يَٰوَيۡلَتَىٰٓ ءَأَلِدُ وَأَنَا۠ عَجُوزٞ وَهَٰذَا بَعۡلِي شَيۡخًاۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَيۡءٌ عَجِيبٞ
«(Kadın) vay, dedi, kendim bir koca karı, su zevcim de bir ihtiyar iken ben mi doguracak mısım? Bu, cidden pek sasılacak bir sey»
Surah Hud, Verse 72
قَالُوٓاْ أَتَعۡجَبِينَ مِنۡ أَمۡرِ ٱللَّهِۖ رَحۡمَتُ ٱللَّهِ وَبَرَكَٰتُهُۥ عَلَيۡكُمۡ أَهۡلَ ٱلۡبَيۡتِۚ إِنَّهُۥ حَمِيدٞ مَّجِيدٞ
(Elci melekler): «Allahın emrine mi sasıyorsun? Ey ehl-i beyt, Allahın rahmeti, bereketleri sizin uzerinizdedir. Subhe yok ki, O, asıl hamde layık, hayr-u ihsanı cok olandır» dediler
Surah Hud, Verse 73
فَلَمَّا ذَهَبَ عَنۡ إِبۡرَٰهِيمَ ٱلرَّوۡعُ وَجَآءَتۡهُ ٱلۡبُشۡرَىٰ يُجَٰدِلُنَا فِي قَوۡمِ لُوطٍ
Vaktaki Ibrahimden o korku gitdi, kendisine bir de mujde geldi. (Simdi o) Lut kavmi hakkında (adeta) bizimle mucadele ediyordu
Surah Hud, Verse 74
إِنَّ إِبۡرَٰهِيمَ لَحَلِيمٌ أَوَّـٰهٞ مُّنِيبٞ
Cunku Ibrahim cidden yumusak huylu, yuregi yanık, kendisini tamamen Allaha vermis biri idi
Surah Hud, Verse 75
يَـٰٓإِبۡرَٰهِيمُ أَعۡرِضۡ عَنۡ هَٰذَآۖ إِنَّهُۥ قَدۡ جَآءَ أَمۡرُ رَبِّكَۖ وَإِنَّهُمۡ ءَاتِيهِمۡ عَذَابٌ غَيۡرُ مَرۡدُودٖ
«Ey Ibrahim, (dediler), bundan (bu mucadeleden) vaz gec. Zira hakıykat sudur: Rabbinin emri gelmisdir. Onlara muhakkak reddolunamıyacak bir azab gelib catıcıdır»
Surah Hud, Verse 76
وَلَمَّا جَآءَتۡ رُسُلُنَا لُوطٗا سِيٓءَ بِهِمۡ وَضَاقَ بِهِمۡ ذَرۡعٗا وَقَالَ هَٰذَا يَوۡمٌ عَصِيبٞ
Vaktaki elcilerimiz Luta geldi. O, bunlar yuzunden kaygıya dusdu, bunlar yuzunden gogsu daraldı ve: «Bu cetin bir gundur» dedi
Surah Hud, Verse 77
وَجَآءَهُۥ قَوۡمُهُۥ يُهۡرَعُونَ إِلَيۡهِ وَمِن قَبۡلُ كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِۚ قَالَ يَٰقَوۡمِ هَـٰٓؤُلَآءِ بَنَاتِي هُنَّ أَطۡهَرُ لَكُمۡۖ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَلَا تُخۡزُونِ فِي ضَيۡفِيٓۖ أَلَيۡسَ مِنكُمۡ رَجُلٞ رَّشِيدٞ
(Lutun) kavmi, kendisine dogru (soluk soluga) kosarak yanına geldi. Onlar daha evvelden kotulukleri islemiye alısmıs kimselerdi. (Lut): «Ey kavmim, dedi, iste kızlarım. Sizin icin onlar daha temizdir. Artık Allahdan korkun, beni musafirlerimin icinde kucuk dusurmeyin. Icinizde aklı basında bir adam da yok mu sizin»
Surah Hud, Verse 78
قَالُواْ لَقَدۡ عَلِمۡتَ مَا لَنَا فِي بَنَاتِكَ مِنۡ حَقّٖ وَإِنَّكَ لَتَعۡلَمُ مَا نُرِيدُ
Dediler: «Andolsun, senin de bildigin vech ile bizim senin kızlarınla hic bir hak (ve alaka) mız yokdur. Sen bizim ne diledigimizi elbette bilirsin»
Surah Hud, Verse 79
قَالَ لَوۡ أَنَّ لِي بِكُمۡ قُوَّةً أَوۡ ءَاوِيٓ إِلَىٰ رُكۡنٖ شَدِيدٖ
(Lut: «Ah), dedi, size (yetecek) bir kuvvetim olsaydı, yahud sarp bir kal´aya sıgınabilseydim»
Surah Hud, Verse 80
قَالُواْ يَٰلُوطُ إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَن يَصِلُوٓاْ إِلَيۡكَۖ فَأَسۡرِ بِأَهۡلِكَ بِقِطۡعٖ مِّنَ ٱلَّيۡلِ وَلَا يَلۡتَفِتۡ مِنكُمۡ أَحَدٌ إِلَّا ٱمۡرَأَتَكَۖ إِنَّهُۥ مُصِيبُهَا مَآ أَصَابَهُمۡۚ إِنَّ مَوۡعِدَهُمُ ٱلصُّبۡحُۚ أَلَيۡسَ ٱلصُّبۡحُ بِقَرِيبٖ
(Elci melekler): «Ya Lut, emin ol, biz Rabbinin elcileriyiz. Onlar sana kat´iyyen dokunamazlar. Sen hemen gecenin bir kısmında ailenle yuru (yola cık). Icinizden hic biri geri kalmasın. Yalınız karın mustesna. Cunku onlara (kavmine) isaabet edecek (azab) hic subhesiz ona da carpacakdır. Onlara va´d olunan (helak) zamanı sabah vaktidir. Sabah vaktı da yakın degil mi?» dediler
Surah Hud, Verse 81
فَلَمَّا جَآءَ أَمۡرُنَا جَعَلۡنَا عَٰلِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمۡطَرۡنَا عَلَيۡهَا حِجَارَةٗ مِّن سِجِّيلٖ مَّنضُودٖ
Vaktaki (azab) emrimiz geldi, (o memleketin) ustunu altına getirdik ve tepelerine balcıkdan pisirilmis, istif edilmis taslar yagdırdik ki onlar Rabbinin katında hep damgalanmıslardı. Onlar zaalimlerden uzak degildir
Surah Hud, Verse 82
مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَۖ وَمَا هِيَ مِنَ ٱلظَّـٰلِمِينَ بِبَعِيدٖ
Vaktaki (azab) emrimiz geldi, (o memleketin) ustunu altına getirdik ve tepelerine balcıkdan pisirilmis, istif edilmis taslar yagdırdik ki onlar Rabbinin katında hep damgalanmıslardı. Onlar zaalimlerden uzak degildir
Surah Hud, Verse 83
۞وَإِلَىٰ مَدۡيَنَ أَخَاهُمۡ شُعَيۡبٗاۚ قَالَ يَٰقَوۡمِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنۡ إِلَٰهٍ غَيۡرُهُۥۖ وَلَا تَنقُصُواْ ٱلۡمِكۡيَالَ وَٱلۡمِيزَانَۖ إِنِّيٓ أَرَىٰكُم بِخَيۡرٖ وَإِنِّيٓ أَخَافُ عَلَيۡكُمۡ عَذَابَ يَوۡمٖ مُّحِيطٖ
Medyen´e de biraderleri Suaybı (gonderdik). Dedi ki: «Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin ondan baska hic bir Tanrınız yokdur. Olcegi, tartıya eksik tutmayın. Ben sizi hakıykat bir ni´met (ve refah) icinde goruyorum. Subhesiz ki ben bir gun (hepinizi) cepcevre kusatıcı bir azabdan korkmakdayım»
Surah Hud, Verse 84
وَيَٰقَوۡمِ أَوۡفُواْ ٱلۡمِكۡيَالَ وَٱلۡمِيزَانَ بِٱلۡقِسۡطِۖ وَلَا تَبۡخَسُواْ ٱلنَّاسَ أَشۡيَآءَهُمۡ وَلَا تَعۡثَوۡاْ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُفۡسِدِينَ
«Ey kavmim olcekde ve tartıda adaleti yerine getirin. Nasin esyasını (mallarını, hakkını) eksiltmeyin. Yer yuzunde fesadcılar olarak fenalık yapmayın»
Surah Hud, Verse 85
بَقِيَّتُ ٱللَّهِ خَيۡرٞ لَّكُمۡ إِن كُنتُم مُّؤۡمِنِينَۚ وَمَآ أَنَا۠ عَلَيۡكُم بِحَفِيظٖ
«Eger mu´min kimseler iseniz Allah´ın (halalınden) bırakdıgı (kar) sizin icin daha hayırlıdır. (Bununla beraber) ben sizin uzerinizde bir bekci de degilim»
Surah Hud, Verse 86
قَالُواْ يَٰشُعَيۡبُ أَصَلَوٰتُكَ تَأۡمُرُكَ أَن نَّتۡرُكَ مَا يَعۡبُدُ ءَابَآؤُنَآ أَوۡ أَن نَّفۡعَلَ فِيٓ أَمۡوَٰلِنَا مَا نَشَـٰٓؤُاْۖ إِنَّكَ لَأَنتَ ٱلۡحَلِيمُ ٱلرَّشِيدُ
Dediler ki: «Ey Suayb, atalarımızın tapdıgı seylerden, yahud mallarımızdan ne dilersek onu yapmamızdan vaz gecmemizi sana namazın mı emrediyor? Cunku sen, muhakkak ki sen (biliyoruz) yumusak huylu, aklı basında (bir adam) sın»
Surah Hud, Verse 87
قَالَ يَٰقَوۡمِ أَرَءَيۡتُمۡ إِن كُنتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٖ مِّن رَّبِّي وَرَزَقَنِي مِنۡهُ رِزۡقًا حَسَنٗاۚ وَمَآ أُرِيدُ أَنۡ أُخَالِفَكُمۡ إِلَىٰ مَآ أَنۡهَىٰكُمۡ عَنۡهُۚ إِنۡ أُرِيدُ إِلَّا ٱلۡإِصۡلَٰحَ مَا ٱسۡتَطَعۡتُۚ وَمَا تَوۡفِيقِيٓ إِلَّا بِٱللَّهِۚ عَلَيۡهِ تَوَكَّلۡتُ وَإِلَيۡهِ أُنِيبُ
«Ey kavmim, dedi, ya ben Rabbimden (gelen) apacık bir burhanın uzerinde isem ve O, bana kendisinden guzel bir rızk ihsan etmis ise? (Buna) ne dersiniz? Size etdigim yasaga ragmen, kendim size muhaalefet etmek istemiyorum ki. Ben gucumun yetdigi kadar ıslahdan baska bir sey arzu etmem. Benim muvaffakıyyetim ancak Allahın yardımıyledir. Ben yalınız Ona guvenib dayandım ve yalınız Ona donerim»
Surah Hud, Verse 88
وَيَٰقَوۡمِ لَا يَجۡرِمَنَّكُمۡ شِقَاقِيٓ أَن يُصِيبَكُم مِّثۡلُ مَآ أَصَابَ قَوۡمَ نُوحٍ أَوۡ قَوۡمَ هُودٍ أَوۡ قَوۡمَ صَٰلِحٖۚ وَمَا قَوۡمُ لُوطٖ مِّنكُم بِبَعِيدٖ
«Ey kavmim, bana olan dusmanlıgınız, Nuh kavminin, ya Hud kavminin, yahud Saalih kavminin baslarına gelenler gibi size bir musiybet yuklemesin. Lut kavmi de sizden uzak degil»
Surah Hud, Verse 89
وَٱسۡتَغۡفِرُواْ رَبَّكُمۡ ثُمَّ تُوبُوٓاْ إِلَيۡهِۚ إِنَّ رَبِّي رَحِيمٞ وَدُودٞ
«Rabbinizden magfiret dileyin. Sonra Ona tevbe ile rucu edin. Cunku Rabbim cok esirgeyendir, (mu´minleri) cok sevendir»
Surah Hud, Verse 90
قَالُواْ يَٰشُعَيۡبُ مَا نَفۡقَهُ كَثِيرٗا مِّمَّا تَقُولُ وَإِنَّا لَنَرَىٰكَ فِينَا ضَعِيفٗاۖ وَلَوۡلَا رَهۡطُكَ لَرَجَمۡنَٰكَۖ وَمَآ أَنتَ عَلَيۡنَا بِعَزِيزٖ
Dediler ki: «Ey Suayb, biz senin soylemekde oldugundan bir cogunu iyice anlamıyoruz. Seni de icimizden cidden zaif goruyoruz. Eger kabilen olmasaydı muhakkak ki seni tasla oldururduk. Sen bizden ustun bir seref saahibi degilsin ki...»
Surah Hud, Verse 91
قَالَ يَٰقَوۡمِ أَرَهۡطِيٓ أَعَزُّ عَلَيۡكُم مِّنَ ٱللَّهِ وَٱتَّخَذۡتُمُوهُ وَرَآءَكُمۡ ظِهۡرِيًّاۖ إِنَّ رَبِّي بِمَا تَعۡمَلُونَ مُحِيطٞ
(Suayb): «Ey kavmim, dedi, size gore benim kabilem mi Allahdan daha sereflidir ki Onu (tutub) arkanıza atılmıs (degersiz) bir sey edindiniz? Benim Rabbim (in ilmi) subhesiz ne yaparsanız (hepsini) cepcevre kusatıcıdır»
Surah Hud, Verse 92
وَيَٰقَوۡمِ ٱعۡمَلُواْ عَلَىٰ مَكَانَتِكُمۡ إِنِّي عَٰمِلٞۖ سَوۡفَ تَعۡلَمُونَ مَن يَأۡتِيهِ عَذَابٞ يُخۡزِيهِ وَمَنۡ هُوَ كَٰذِبٞۖ وَٱرۡتَقِبُوٓاْ إِنِّي مَعَكُمۡ رَقِيبٞ
«Ey kavmim, elinizden geleni yapın. Ben de (vazifemi) yapıcıyım: Yakında bileceksiniz ki kendisini rusvay edecek azab kime gelecekdir ve o yalancı kimdir? (O azabı) gozetleyin, ben de sizinle beraber (onu) gozetleyiciyim»
Surah Hud, Verse 93
وَلَمَّا جَآءَ أَمۡرُنَا نَجَّيۡنَا شُعَيۡبٗا وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُۥ بِرَحۡمَةٖ مِّنَّا وَأَخَذَتِ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ ٱلصَّيۡحَةُ فَأَصۡبَحُواْ فِي دِيَٰرِهِمۡ جَٰثِمِينَ
Vaktaki (azab) emrimiz geldi. Hem Suaybı, hem onun maiyyetinde iman etmis olanları, bizden bir esirgeme olarak, kurtardık. Zulmedenleri ise korkunc bir ses yakaladı da yurdlarında diz ustu coke kaldılar (helak oldular)
Surah Hud, Verse 94
كَأَن لَّمۡ يَغۡنَوۡاْ فِيهَآۗ أَلَا بُعۡدٗا لِّمَدۡيَنَ كَمَا بَعِدَتۡ ثَمُودُ
Sanki onlar zaten orada oturmamıslardı. Haberiniz olsun ki Semud (kavmi) rahmet-i ilahiyyeden nasıl uzaklasdıysa Medyen (kavmi) ne de oylece bir uzaklık (verildi)
Surah Hud, Verse 95
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَا وَسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٍ
Andolsun ki biz Musayı da Fir´avna ve onun ileri gelenlerine mucizelerimizle ve apacık bir huccetle gonderdik de yine onlar Fir´avnın emrine tabi oldular. Halbuki Fir´avn´ın emri hic de salahiyyetli ve durust degildi
Surah Hud, Verse 96
إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَٱتَّبَعُوٓاْ أَمۡرَ فِرۡعَوۡنَۖ وَمَآ أَمۡرُ فِرۡعَوۡنَ بِرَشِيدٖ
Andolsun ki biz Musayı da Fir´avna ve onun ileri gelenlerine mucizelerimizle ve apacık bir huccetle gonderdik de yine onlar Fir´avnın emrine tabi oldular. Halbuki Fir´avn´ın emri hic de salahiyyetli ve durust degildi
Surah Hud, Verse 97
يَقۡدُمُ قَوۡمَهُۥ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ فَأَوۡرَدَهُمُ ٱلنَّارَۖ وَبِئۡسَ ٱلۡوِرۡدُ ٱلۡمَوۡرُودُ
O, kıyaamet gunu kavminin onune dusecekdir. Artık o, bunları (suya goturur gibi) atese goturmusdur. Vardıkları o yer ne kotu yerdir
Surah Hud, Verse 98
وَأُتۡبِعُواْ فِي هَٰذِهِۦ لَعۡنَةٗ وَيَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۚ بِئۡسَ ٱلرِّفۡدُ ٱلۡمَرۡفُودُ
Burada da, kıyaamet gununde de la´nete tabi tutuldular onlar. (Kendilerine) verilen bu vergi ne kotu vergidir
Surah Hud, Verse 99
ذَٰلِكَ مِنۡ أَنۢبَآءِ ٱلۡقُرَىٰ نَقُصُّهُۥ عَلَيۡكَۖ مِنۡهَا قَآئِمٞ وَحَصِيدٞ
Sana kıssa olarak bildirmekde oldugumuz bu (haberler, helak olmus) memleketlerin haberlerindendir ki onların kimi (nin izleri) ayakda kalmıs, (kimi de) bicilmis ekin (gibi yok olmusdur)
Surah Hud, Verse 100
وَمَا ظَلَمۡنَٰهُمۡ وَلَٰكِن ظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمۡۖ فَمَآ أَغۡنَتۡ عَنۡهُمۡ ءَالِهَتُهُمُ ٱلَّتِي يَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مِن شَيۡءٖ لَّمَّا جَآءَ أَمۡرُ رَبِّكَۖ وَمَا زَادُوهُمۡ غَيۡرَ تَتۡبِيبٖ
Onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi nefislerine zulmetdiler. Binaen´aleyh Allahı bırakıb tapdıkları (yalancı) Tanrılar, Rabbinin (azab) emri geldigi zaman, onlara hic bir faide vermedi, ziyanlarını artırmakdan baska bir sey´e yaramadı
Surah Hud, Verse 101
وَكَذَٰلِكَ أَخۡذُ رَبِّكَ إِذَآ أَخَذَ ٱلۡقُرَىٰ وَهِيَ ظَٰلِمَةٌۚ إِنَّ أَخۡذَهُۥٓ أَلِيمٞ شَدِيدٌ
Rabbinin yakalayısı — (ahalisi) zulmeder halde bulunan memleketleri yakaladıgı zaman — iste boyle (olur). Subhesiz ki Onun carpması (cezası) pek acıklıdır, pek cetindir
Surah Hud, Verse 102
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّمَنۡ خَافَ عَذَابَ ٱلۡأٓخِرَةِۚ ذَٰلِكَ يَوۡمٞ مَّجۡمُوعٞ لَّهُ ٱلنَّاسُ وَذَٰلِكَ يَوۡمٞ مَّشۡهُودٞ
Bunda (bu kıssalarda) ahiret azabından korkanlar icin kat´i birer ibret vardır. O, butun insanların bir arada toplanmıs olacakları bir gundur. O, (istisnasız butun halkın) haazır olacakları bir gundur
Surah Hud, Verse 103
وَمَا نُؤَخِّرُهُۥٓ إِلَّا لِأَجَلٖ مَّعۡدُودٖ
Biz onu (kıyaamet gununu) ancak sayılı bir muddet icin gecikdiririz
Surah Hud, Verse 104
يَوۡمَ يَأۡتِ لَا تَكَلَّمُ نَفۡسٌ إِلَّا بِإِذۡنِهِۦۚ فَمِنۡهُمۡ شَقِيّٞ وَسَعِيدٞ
Gelecek olan o gunde Allahdan izinsiz hic bir kimse konusmaz. Artık onlardan kimi sakıy (bedbaht), kimi de said (bahtiyar) dir
Surah Hud, Verse 105
فَأَمَّا ٱلَّذِينَ شَقُواْ فَفِي ٱلنَّارِ لَهُمۡ فِيهَا زَفِيرٞ وَشَهِيقٌ
Sakıy olanlara gelince: Onlar atesdedirler ki orada (cok feci) bir nefes alıb vermeleri vardır onların
Surah Hud, Verse 106
خَٰلِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلۡأَرۡضُ إِلَّا مَا شَآءَ رَبُّكَۚ إِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٞ لِّمَا يُرِيدُ
Gokler ve yer durdukca orada ebedi kalıcıdırlar. Rabbinin diledigi (muddet) baska. Cunku Rabbin ne dilerse hakkıyle onu yapandır
Surah Hud, Verse 107
۞وَأَمَّا ٱلَّذِينَ سُعِدُواْ فَفِي ٱلۡجَنَّةِ خَٰلِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلۡأَرۡضُ إِلَّا مَا شَآءَ رَبُّكَۖ عَطَآءً غَيۡرَ مَجۡذُوذٖ
Mes´ud olanlara gelince: Onlar da cennetdedirler. Rabbinin diledigi (muddet) mustesna olmak uzere gokler ve yer durdukca onlar orada ebedi kalıcıdırlar. (Bu), bir lutf-u ihsandır ki (tukenib) kesilmesi yokdur
Surah Hud, Verse 108
فَلَا تَكُ فِي مِرۡيَةٖ مِّمَّا يَعۡبُدُ هَـٰٓؤُلَآءِۚ مَا يَعۡبُدُونَ إِلَّا كَمَا يَعۡبُدُ ءَابَآؤُهُم مِّن قَبۡلُۚ وَإِنَّا لَمُوَفُّوهُمۡ نَصِيبَهُمۡ غَيۡرَ مَنقُوصٖ
Artık onların tapmakda oldukları seyler (in kendilerini ne feci akıbetlere surukleyecegin) den subhe icinde olma. Onlar, daha evvelden ataları nasıl tapıyorlar idiyse (baska suretle degil) tıbkı onun gibi tapıyorlar. Biz de elbet nasıyblerini (cezalarını) eksiksiz vericiyiz
Surah Hud, Verse 109
وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡكِتَٰبَ فَٱخۡتُلِفَ فِيهِۚ وَلَوۡلَا كَلِمَةٞ سَبَقَتۡ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيۡنَهُمۡۚ وَإِنَّهُمۡ لَفِي شَكّٖ مِّنۡهُ مُرِيبٖ
Andolsun ki biz Musaya o kitabı (Tevratı) verdik de onun hakkında da ihtilaf edildi. Eger Rabbinden bir soz gecmis olmasaydı elbette aralarında (simdiye kadar) hukum verilmis bitmisdi bile. Hakıykat onlar (senin kavmin) bu (Kur´an) dan yana siddetli bir tereddud ve subhe icindedirler
Surah Hud, Verse 110
وَإِنَّ كُلّٗا لَّمَّا لَيُوَفِّيَنَّهُمۡ رَبُّكَ أَعۡمَٰلَهُمۡۚ إِنَّهُۥ بِمَا يَعۡمَلُونَ خَبِيرٞ
Subhesiz Rabbin, her birinin amellerini (amellerinin karsılıgını) onlara tam olarak verecekdir. Cunku O, ne yapıyorlarsa (hepsinden) hakkıyle haberdardır
Surah Hud, Verse 111
فَٱسۡتَقِمۡ كَمَآ أُمِرۡتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطۡغَوۡاْۚ إِنَّهُۥ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٞ
O halde sen [habibim), maiyyetindeki tevbe edenlerle beraber, emr olundugun vech ile, dosdogru hareket et. Asırı gitmeyin. Cunku O, ne yaparsanız (hepsini) hakkıyle gorucudur
Surah Hud, Verse 112
وَلَا تَرۡكَنُوٓاْ إِلَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِنۡ أَوۡلِيَآءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
Bir de zulmedenlere meyletmeyin. Sonra size ates carpar. Zaten sizin Allahdan baska yardımcılarınız yokdur. Sonra (Ondan da) yardım goremezsiniz
Surah Hud, Verse 113
وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ طَرَفَيِ ٱلنَّهَارِ وَزُلَفٗا مِّنَ ٱلَّيۡلِۚ إِنَّ ٱلۡحَسَنَٰتِ يُذۡهِبۡنَ ٱلسَّيِّـَٔاتِۚ ذَٰلِكَ ذِكۡرَىٰ لِلذَّـٰكِرِينَ
Gunduzun iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdogru namaz kıl. Cunku guzellikler kotulukleri (gunahları) giderir. Bu, iyi dusunenlere bir oguddur
Surah Hud, Verse 114
وَٱصۡبِرۡ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجۡرَ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Sabr-u sebat et. Zira Allah iyi hareket edenlerin mukafatını zaayi etmez
Surah Hud, Verse 115
فَلَوۡلَا كَانَ مِنَ ٱلۡقُرُونِ مِن قَبۡلِكُمۡ أُوْلُواْ بَقِيَّةٖ يَنۡهَوۡنَ عَنِ ٱلۡفَسَادِ فِي ٱلۡأَرۡضِ إِلَّا قَلِيلٗا مِّمَّنۡ أَنجَيۡنَا مِنۡهُمۡۗ وَٱتَّبَعَ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ مَآ أُتۡرِفُواْ فِيهِ وَكَانُواْ مُجۡرِمِينَ
Sizden onceki devirlerde (insanları) yer yuzunde fesad (cıkarmak) dan vaz gecirmiye calısacak (bu suretle onları helakden kurtaracak) fazilet saahibleri bulunmalı degil miydi? (O devirlerin insanları) icinden (vazifelerini yapdıkları icin) kurtardıgımız (kimseler) ancak (pek) azdır. Zaalim olanlar ise yalınız kendilerine verilen (dunyevi) refahın ardına dusduler, gunahkar insanlardı onlar
Surah Hud, Verse 116
وَمَا كَانَ رَبُّكَ لِيُهۡلِكَ ٱلۡقُرَىٰ بِظُلۡمٖ وَأَهۡلُهَا مُصۡلِحُونَ
Senin Rabbin — ehalisi (hem nefislerini, hem yekdigerini) ıslaahedib dururken de — O memleketleri (sırf) sirk yuzunden helak edecek degildi ya
Surah Hud, Verse 117
وَلَوۡ شَآءَ رَبُّكَ لَجَعَلَ ٱلنَّاسَ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗۖ وَلَا يَزَالُونَ مُخۡتَلِفِينَ
Eger Rabbin dileseydi butun insanları muhakkak ki bir tek ummet yapardı. Onlar ihtilaf edici bir halde (iste boylece) devam edib gideceklerdir
Surah Hud, Verse 118
إِلَّا مَن رَّحِمَ رَبُّكَۚ وَلِذَٰلِكَ خَلَقَهُمۡۗ وَتَمَّتۡ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَأَمۡلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ ٱلۡجِنَّةِ وَٱلنَّاسِ أَجۡمَعِينَ
Rabbinin, rahmet (ine mazhar) etdigi kimseler mustesna. (Allah) onları bunun icin yaratmısdır. Bununla beraber Rabbinin su sozu de tastamam yerine gelmisdir: «Andolsun ki ben cehennemi butun insan ve cinden (mustehık olanlarla) dolduracagım»
Surah Hud, Verse 119
وَكُلّٗا نَّقُصُّ عَلَيۡكَ مِنۡ أَنۢبَآءِ ٱلرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِۦ فُؤَادَكَۚ وَجَآءَكَ فِي هَٰذِهِ ٱلۡحَقُّ وَمَوۡعِظَةٞ وَذِكۡرَىٰ لِلۡمُؤۡمِنِينَ
Peygamberlerin haberlerinden — onunla kalbini (tatmin ve) tesbiit edecegimiz — her cesidini sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda, (bu sure ile) de sana hak ve mu´minlere bir ogud ve bir muhtıra gelmisdir
Surah Hud, Verse 120
وَقُل لِّلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ ٱعۡمَلُواْ عَلَىٰ مَكَانَتِكُمۡ إِنَّا عَٰمِلُونَ
Iman etmeyeceklere de ki: «Elinizden, gucunuzden geleni yapın. Biz de subhesiz calısıcılarız»
Surah Hud, Verse 121
وَٱنتَظِرُوٓاْ إِنَّا مُنتَظِرُونَ
«Siz gozetleyin, biz de her halde gozetleyiciyiz»
Surah Hud, Verse 122
وَلِلَّهِ غَيۡبُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَإِلَيۡهِ يُرۡجَعُ ٱلۡأَمۡرُ كُلُّهُۥ فَٱعۡبُدۡهُ وَتَوَكَّلۡ عَلَيۡهِۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَٰفِلٍ عَمَّا تَعۡمَلُونَ
«Goklerin ve yerin (sırr-ı) gaybı Allahındır. Her is Ona dondurulur, oyle ise Ona ibadet et, Ona guvenib dayan. Senin Rabbin yapmakda oldugunuz seylerden gaafil (ve habersiz) degildir»
Surah Hud, Verse 123