Surah Al-Anbiya - Turkish Translation by Adem Ugur
ٱقۡتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمۡ وَهُمۡ فِي غَفۡلَةٖ مُّعۡرِضُونَ
Insanların hesaba cekilecekleri (gun) yaklastı. Hal boyle iken onlar, gaflet icinde yuz cevirdiler
Surah Al-Anbiya, Verse 1
مَا يَأۡتِيهِم مِّن ذِكۡرٖ مِّن رَّبِّهِم مُّحۡدَثٍ إِلَّا ٱسۡتَمَعُوهُ وَهُمۡ يَلۡعَبُونَ
Rablerinden kendilerine ne zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep alaya alarak dinlerler
Surah Al-Anbiya, Verse 2
لَاهِيَةٗ قُلُوبُهُمۡۗ وَأَسَرُّواْ ٱلنَّجۡوَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ هَلۡ هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡۖ أَفَتَأۡتُونَ ٱلسِّحۡرَ وَأَنتُمۡ تُبۡصِرُونَ
Kalpleri hep eglencede(gaflette), hem o zalimler su gizli fısıltıyı yaptılar: Bu (Muhammed), sizin gibi bir beser olmaktan baska nedir ki! Siz simdi gozunuz gore gore buyuye mi kapılıyorsunuz
Surah Al-Anbiya, Verse 3
قَالَ رَبِّي يَعۡلَمُ ٱلۡقَوۡلَ فِي ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِۖ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
(Peygamber) dedi ki: Rabbim, yerde ve gokte (soylenmis) her sozu bilir. O, hakkıyla isiten ve bilendir
Surah Al-Anbiya, Verse 4
بَلۡ قَالُوٓاْ أَضۡغَٰثُ أَحۡلَٰمِۭ بَلِ ٱفۡتَرَىٰهُ بَلۡ هُوَ شَاعِرٞ فَلۡيَأۡتِنَا بِـَٔايَةٖ كَمَآ أُرۡسِلَ ٱلۡأَوَّلُونَ
Hayır, dediler, (bunlar) sacma sapan ruyalardır; bilakis onu kendisi uydurmustur; belki de o, sairdir. (Eger oyle degilse) bize hemen, oncekilere gonderilenin benzeri bir ayet getirsin
Surah Al-Anbiya, Verse 5
مَآ ءَامَنَتۡ قَبۡلَهُم مِّن قَرۡيَةٍ أَهۡلَكۡنَٰهَآۖ أَفَهُمۡ يُؤۡمِنُونَ
Bunlardan once helak ettigimiz hicbir belde iman etmemisti; simdi bunlar mı iman edecekler
Surah Al-Anbiya, Verse 6
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا قَبۡلَكَ إِلَّا رِجَالٗا نُّوحِيٓ إِلَيۡهِمۡۖ فَسۡـَٔلُوٓاْ أَهۡلَ ٱلذِّكۡرِ إِن كُنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ
Biz, senden once de, kendilerine vahiy verdigimiz kisilerden baskasını peygamber olarak gondermedik. Eger bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz
Surah Al-Anbiya, Verse 7
وَمَا جَعَلۡنَٰهُمۡ جَسَدٗا لَّا يَأۡكُلُونَ ٱلطَّعَامَ وَمَا كَانُواْ خَٰلِدِينَ
Biz onları (peygamberleri), yemek yemez birer (cansız) ceset olarak yaratmadık. Onlar (bu dunyada) ebedi de degillerdir
Surah Al-Anbiya, Verse 8
ثُمَّ صَدَقۡنَٰهُمُ ٱلۡوَعۡدَ فَأَنجَيۡنَٰهُمۡ وَمَن نَّشَآءُ وَأَهۡلَكۡنَا ٱلۡمُسۡرِفِينَ
Sonra onlara (verdigimiz) sozu yerine getirdik; boylece, hem onları hem de diledigimiz (baska) kimseleri kurtulusa erdirdik; musrifleri de helak ettik
Surah Al-Anbiya, Verse 9
لَقَدۡ أَنزَلۡنَآ إِلَيۡكُمۡ كِتَٰبٗا فِيهِ ذِكۡرُكُمۡۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ
Andolsun, size icinde sizin icin ogut bulunan bir kitap indirdik. Hala akıllanmaz mısınız
Surah Al-Anbiya, Verse 10
وَكَمۡ قَصَمۡنَا مِن قَرۡيَةٖ كَانَتۡ ظَالِمَةٗ وَأَنشَأۡنَا بَعۡدَهَا قَوۡمًا ءَاخَرِينَ
Zalim olan nice beldeyi kırıp gecirdik; arkasından da nice baska topluluklar vucuda getirdik
Surah Al-Anbiya, Verse 11
فَلَمَّآ أَحَسُّواْ بَأۡسَنَآ إِذَا هُم مِّنۡهَا يَرۡكُضُونَ
Azabımızı hissettiklerinde bir de bakarsın ki oralardan (azap bolgesinden) kacıyorlar
Surah Al-Anbiya, Verse 12
لَا تَرۡكُضُواْ وَٱرۡجِعُوٓاْ إِلَىٰ مَآ أُتۡرِفۡتُمۡ فِيهِ وَمَسَٰكِنِكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تُسۡـَٔلُونَ
Kacmayın! Icinde bulundugunuz refaha ve yurtlarınıza donun! Cunku size sorular sorulacak
Surah Al-Anbiya, Verse 13
قَالُواْ يَٰوَيۡلَنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Vay basımıza gelenlere! dediler; gercekten biz zalim insanlarmısız
Surah Al-Anbiya, Verse 14
فَمَا زَالَت تِّلۡكَ دَعۡوَىٰهُمۡ حَتَّىٰ جَعَلۡنَٰهُمۡ حَصِيدًا خَٰمِدِينَ
Biz kendilerini, kuruyup bicilmis ekine, sonmus atese cevirinceye kadar bu feryatları surup gider
Surah Al-Anbiya, Verse 15
وَمَا خَلَقۡنَا ٱلسَّمَآءَ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَا لَٰعِبِينَ
Biz, gogu, yeri ve bunlar arasındakileri, oyuncular (isi, eglencesi) olarak yaratmadık
Surah Al-Anbiya, Verse 16
لَوۡ أَرَدۡنَآ أَن نَّتَّخِذَ لَهۡوٗا لَّٱتَّخَذۡنَٰهُ مِن لَّدُنَّآ إِن كُنَّا فَٰعِلِينَ
Eger bir eglence edinmek isteseydik, onu kendi tarafımızdan edinirdik. (Bu irademizin eseri olurdu. Ama) biz (bunu) yapanlardan degiliz
Surah Al-Anbiya, Verse 17
بَلۡ نَقۡذِفُ بِٱلۡحَقِّ عَلَى ٱلۡبَٰطِلِ فَيَدۡمَغُهُۥ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٞۚ وَلَكُمُ ٱلۡوَيۡلُ مِمَّا تَصِفُونَ
Bilakis biz, hakkı batılın tepesine bindiririz de o, batılın isini bitirir. Bir de bakarsınız ki, batıl yok olup gitmistir. (Allah´a) yakıstırdıgınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size
Surah Al-Anbiya, Verse 18
وَلَهُۥ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ وَمَنۡ عِندَهُۥ لَا يَسۡتَكۡبِرُونَ عَنۡ عِبَادَتِهِۦ وَلَا يَسۡتَحۡسِرُونَ
Goklerde ve yerde kimler varsa O´na aittir. O´nun huzurunda bulunanlar, O´na ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar
Surah Al-Anbiya, Verse 19
يُسَبِّحُونَ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ لَا يَفۡتُرُونَ
Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gunduz (Allah´ı) tesbih ederler
Surah Al-Anbiya, Verse 20
أَمِ ٱتَّخَذُوٓاْ ءَالِهَةٗ مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ هُمۡ يُنشِرُونَ
Yoksa (o musrikler), yerden birtakım tanrılar edindiler de, (oluleri) onlar mı diriltecekler
Surah Al-Anbiya, Verse 21
لَوۡ كَانَ فِيهِمَآ ءَالِهَةٌ إِلَّا ٱللَّهُ لَفَسَدَتَاۚ فَسُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ رَبِّ ٱلۡعَرۡشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Eger yerde ve gokte Allah´tan baska tanrılar bulunsaydı, yer ve gok, (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmisti. Demek ki Ars´ın Rabbi olan Allah, onların yakıstırdıkları sıfatlardan munezzehtir
Surah Al-Anbiya, Verse 22
لَا يُسۡـَٔلُ عَمَّا يَفۡعَلُ وَهُمۡ يُسۡـَٔلُونَ
Allah, yaptıgından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya cekileceklerdir
Surah Al-Anbiya, Verse 23
أَمِ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةٗۖ قُلۡ هَاتُواْ بُرۡهَٰنَكُمۡۖ هَٰذَا ذِكۡرُ مَن مَّعِيَ وَذِكۡرُ مَن قَبۡلِيۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ ٱلۡحَقَّۖ فَهُم مُّعۡرِضُونَ
Yoksa O´ndan baska birtakım tanrılar mı edindiler? De ki: Haydi delillerinizi getirin! Iste benimle beraber olanların Kitab´ı ve benden oncekilerin Kitab´ı. Hayır, onların cogu hakkı bilmezler; bu yuzden de yuz cevirirler
Surah Al-Anbiya, Verse 24
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ مِن رَّسُولٍ إِلَّا نُوحِيٓ إِلَيۡهِ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱعۡبُدُونِ
Senden once hicbir resul gondermedik ki ona: "Benden baska Ilah yoktur; su halde bana kulluk edin" diye vahyetmis olmayalım
Surah Al-Anbiya, Verse 25
وَقَالُواْ ٱتَّخَذَ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَلَدٗاۗ سُبۡحَٰنَهُۥۚ بَلۡ عِبَادٞ مُّكۡرَمُونَ
Rahman (olan Allah, melekleri) evlat edindi, dediler. Hasa! O, bundan munezzehtir. Bilakis (melekler), lutuf ve ihsana mazhar olmus kullardır
Surah Al-Anbiya, Verse 26
لَا يَسۡبِقُونَهُۥ بِٱلۡقَوۡلِ وَهُم بِأَمۡرِهِۦ يَعۡمَلُونَ
O´ndan (emir almazdan) once konusmazlar; onlar, sadece O´nun emri ile hareket ederler
Surah Al-Anbiya, Verse 27
يَعۡلَمُ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُمۡ وَلَا يَشۡفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ٱرۡتَضَىٰ وَهُم مِّنۡ خَشۡيَتِهِۦ مُشۡفِقُونَ
Allah, onların onlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulasmıs olanlardan baskasına sefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler
Surah Al-Anbiya, Verse 28
۞وَمَن يَقُلۡ مِنۡهُمۡ إِنِّيٓ إِلَٰهٞ مِّن دُونِهِۦ فَذَٰلِكَ نَجۡزِيهِ جَهَنَّمَۚ كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلظَّـٰلِمِينَ
Onlardan her kim: "Tanrı O degil, benim!" derse, biz onu cehennemle cezalandırırız. Iste biz, zalimlere boyle ceza veririz
Surah Al-Anbiya, Verse 29
أَوَلَمۡ يَرَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَنَّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ كَانَتَا رَتۡقٗا فَفَتَقۡنَٰهُمَاۖ وَجَعَلۡنَا مِنَ ٱلۡمَآءِ كُلَّ شَيۡءٍ حَيٍّۚ أَفَلَا يُؤۡمِنُونَ
Inkar edenler, goklerle yer bitisik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardıgımızı ve her canlı seyi sudan yarattıgımızı gorup dusunmediler mi? Yine de inanmazlar mı
Surah Al-Anbiya, Verse 30
وَجَعَلۡنَا فِي ٱلۡأَرۡضِ رَوَٰسِيَ أَن تَمِيدَ بِهِمۡ وَجَعَلۡنَا فِيهَا فِجَاجٗا سُبُلٗا لَّعَلَّهُمۡ يَهۡتَدُونَ
Onları sarsmasın diye yeryuzunde bir takım daglar diktik. Orada genis genis yollar actık; ta ki maksatlarına ulassınlar
Surah Al-Anbiya, Verse 31
وَجَعَلۡنَا ٱلسَّمَآءَ سَقۡفٗا مَّحۡفُوظٗاۖ وَهُمۡ عَنۡ ءَايَٰتِهَا مُعۡرِضُونَ
Biz, gokyuzunu korunmus bir tavan gibi yaptık. Onlar ise, gokyuzunun ayetlerinden yuz cevirirler
Surah Al-Anbiya, Verse 32
وَهُوَ ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ وَٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَۖ كُلّٞ فِي فَلَكٖ يَسۡبَحُونَ
O, geceyi, gunduzu, gunesi, ayı... yaratandır. Her biri bir yorungede yuzmektedirler
Surah Al-Anbiya, Verse 33
وَمَا جَعَلۡنَا لِبَشَرٖ مِّن قَبۡلِكَ ٱلۡخُلۡدَۖ أَفَإِيْن مِّتَّ فَهُمُ ٱلۡخَٰلِدُونَ
Biz, senden once de hicbir besere ebedilik vermedik. Simdi sen olursen, sanki onlar ebedi mi kalacaklar
Surah Al-Anbiya, Verse 34
كُلُّ نَفۡسٖ ذَآئِقَةُ ٱلۡمَوۡتِۗ وَنَبۡلُوكُم بِٱلشَّرِّ وَٱلۡخَيۡرِ فِتۡنَةٗۖ وَإِلَيۡنَا تُرۡجَعُونَ
Her canlı, olumu tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, serle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize donduruleceksiniz
Surah Al-Anbiya, Verse 35
وَإِذَا رَءَاكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا ٱلَّذِي يَذۡكُرُ ءَالِهَتَكُمۡ وَهُم بِذِكۡرِ ٱلرَّحۡمَٰنِ هُمۡ كَٰفِرُونَ
(Resulum!) Kafirler seni gordukleri zaman: "Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu?" diyerek seni hep alaya alırlar. Halbuki onlar, cok esirgeyici Allah´ın Kitabını inkar edenlerin ta kendileridir
Surah Al-Anbiya, Verse 36
خُلِقَ ٱلۡإِنسَٰنُ مِنۡ عَجَلٖۚ سَأُوْرِيكُمۡ ءَايَٰتِي فَلَا تَسۡتَعۡجِلُونِ
Insan, aceleci (bir tabiatta) yaratılmıstır. Size ayetlerimi gosterecegim; benden acele istemeyin
Surah Al-Anbiya, Verse 37
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Eger, diyorlar, dogru iseniz, ne zaman (gerceklesecek) bu tehdit
Surah Al-Anbiya, Verse 38
لَوۡ يَعۡلَمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَن وُجُوهِهِمُ ٱلنَّارَ وَلَا عَن ظُهُورِهِمۡ وَلَا هُمۡ يُنصَرُونَ
Inkar edenler, yuzlerinden ve sırtlarından (saran) atesi savamayacakları, kendilerine yardım dahi edilmeyecegi zamanı bir bilselerdi
Surah Al-Anbiya, Verse 39
بَلۡ تَأۡتِيهِم بَغۡتَةٗ فَتَبۡهَتُهُمۡ فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمۡ يُنظَرُونَ
Bilakis kendilerine o (kıyamet) oyle ani gelir ki, onları sasırtır. Artık, ne reddedebilirler onu, ne de kendilerine muhlet verilir
Surah Al-Anbiya, Verse 40
وَلَقَدِ ٱسۡتُهۡزِئَ بِرُسُلٖ مِّن قَبۡلِكَ فَحَاقَ بِٱلَّذِينَ سَخِرُواْ مِنۡهُم مَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Andolsun, senden onceki peygamberlerle de alay edildi; ama onları alaya alanları, o alay konusu ettikleri sey kusatıverdi
Surah Al-Anbiya, Verse 41
قُلۡ مَن يَكۡلَؤُكُم بِٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ مِنَ ٱلرَّحۡمَٰنِۚ بَلۡ هُمۡ عَن ذِكۡرِ رَبِّهِم مُّعۡرِضُونَ
De ki: Allah´a karsı sizi gece gunduz kim koruyacak? Buna ragmen onlar Rablerini anmaktan yuz cevirirler
Surah Al-Anbiya, Verse 42
أَمۡ لَهُمۡ ءَالِهَةٞ تَمۡنَعُهُم مِّن دُونِنَاۚ لَا يَسۡتَطِيعُونَ نَصۡرَ أَنفُسِهِمۡ وَلَا هُم مِّنَّا يُصۡحَبُونَ
Yoksa kendilerini bize karsı savunacak birtakım ilahları mı var? (O ilah dedikleri seyler) kendilerine bile yardım edecek gucte degildirler. Onlar bizden de alaka ve destek gormezler
Surah Al-Anbiya, Verse 43
بَلۡ مَتَّعۡنَا هَـٰٓؤُلَآءِ وَءَابَآءَهُمۡ حَتَّىٰ طَالَ عَلَيۡهِمُ ٱلۡعُمُرُۗ أَفَلَا يَرَوۡنَ أَنَّا نَأۡتِي ٱلۡأَرۡضَ نَنقُصُهَا مِنۡ أَطۡرَافِهَآۚ أَفَهُمُ ٱلۡغَٰلِبُونَ
Evet, onları da, atalarını da barındırdık. Nihayet omur kendilerine (hic bitmeyecek gibi) uzun geldi. Oysa onlar, bizim gelip (kafirlere ait) araziyi cevresinden eksiltecegimizi gormezler mi? Su halde, ustun gelen onlar mı
Surah Al-Anbiya, Verse 44
قُلۡ إِنَّمَآ أُنذِرُكُم بِٱلۡوَحۡيِۚ وَلَا يَسۡمَعُ ٱلصُّمُّ ٱلدُّعَآءَ إِذَا مَا يُنذَرُونَ
De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sagır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu cagrıyı duymazlar
Surah Al-Anbiya, Verse 45
وَلَئِن مَّسَّتۡهُمۡ نَفۡحَةٞ مِّنۡ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَٰوَيۡلَنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Andolsun, onlara Rabbinin azabından ufak bir esinti dokunsa, hic suphesiz, "Vah bize! Hakikaten biz zalim kimselermisiz!" derler
Surah Al-Anbiya, Verse 46
وَنَضَعُ ٱلۡمَوَٰزِينَ ٱلۡقِسۡطَ لِيَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِ فَلَا تُظۡلَمُ نَفۡسٞ شَيۡـٔٗاۖ وَإِن كَانَ مِثۡقَالَ حَبَّةٖ مِّنۡ خَرۡدَلٍ أَتَيۡنَا بِهَاۗ وَكَفَىٰ بِنَا حَٰسِبِينَ
Biz, kıyamet gunu icin adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hicbir sekilde haksızlık edilmez. (Yapılan is,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap goren olarak biz (herkese) yeteriz
Surah Al-Anbiya, Verse 47
وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ ٱلۡفُرۡقَانَ وَضِيَآءٗ وَذِكۡرٗا لِّلۡمُتَّقِينَ
Andolsun biz, Musa ve Harun´a, takva sahipleri icin bir ısık, bir ogut ve Furkan´ı verdik
Surah Al-Anbiya, Verse 48
ٱلَّذِينَ يَخۡشَوۡنَ رَبَّهُم بِٱلۡغَيۡبِ وَهُم مِّنَ ٱلسَّاعَةِ مُشۡفِقُونَ
(O takva sahipleri ki) onlar, gormedikleri halde Rablerine candan saygı gosterirler. Yine onlar, kıyametten korkan kimselerdir
Surah Al-Anbiya, Verse 49
وَهَٰذَا ذِكۡرٞ مُّبَارَكٌ أَنزَلۡنَٰهُۚ أَفَأَنتُمۡ لَهُۥ مُنكِرُونَ
Iste bu (Kur´an) da, bizim indirdigimiz hayırlı ve faydalı bir oguttur. Simdi onu inkar mı ediyorsunuz
Surah Al-Anbiya, Verse 50
۞وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَآ إِبۡرَٰهِيمَ رُشۡدَهُۥ مِن قَبۡلُ وَكُنَّا بِهِۦ عَٰلِمِينَ
Andolsun biz Ibrahim´e daha once rusdunu vermistik. Biz onu iyi tanırdık
Surah Al-Anbiya, Verse 51
إِذۡ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوۡمِهِۦ مَا هَٰذِهِ ٱلتَّمَاثِيلُ ٱلَّتِيٓ أَنتُمۡ لَهَا عَٰكِفُونَ
O, babasına ve kavmine: Su karsısına gecip tapmakta oldugunuz heykeller de ne oluyor? demisti
Surah Al-Anbiya, Verse 52
قَالُواْ وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا لَهَا عَٰبِدِينَ
Dediler ki: Biz, babalarımızı bunlara tapar kimseler bulduk
Surah Al-Anbiya, Verse 53
قَالَ لَقَدۡ كُنتُمۡ أَنتُمۡ وَءَابَآؤُكُمۡ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ
Dogrusu, siz de, babalarınız da acık bir sapıklık icindesiniz, dedi
Surah Al-Anbiya, Verse 54
قَالُوٓاْ أَجِئۡتَنَا بِٱلۡحَقِّ أَمۡ أَنتَ مِنَ ٱللَّـٰعِبِينَ
Dediler ki: Bize gercegi mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin
Surah Al-Anbiya, Verse 55
قَالَ بَل رَّبُّكُمۡ رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ ٱلَّذِي فَطَرَهُنَّ وَأَنَا۠ عَلَىٰ ذَٰلِكُم مِّنَ ٱلشَّـٰهِدِينَ
Hayır, dedi, sizin Rabbiniz, yarattıgı goklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna sahitlik edenlerdenim
Surah Al-Anbiya, Verse 56
وَتَٱللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصۡنَٰمَكُم بَعۡدَ أَن تُوَلُّواْ مُدۡبِرِينَ
Allah´a yemin ederim ki, siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacagım
Surah Al-Anbiya, Verse 57
فَجَعَلَهُمۡ جُذَٰذًا إِلَّا كَبِيرٗا لَّهُمۡ لَعَلَّهُمۡ إِلَيۡهِ يَرۡجِعُونَ
Sonunda Ibrahim onları paramparca etti. Yalnız onların buyugunu bıraktı; belki ona muracaat ederler diye
Surah Al-Anbiya, Verse 58
قَالُواْ مَن فَعَلَ هَٰذَا بِـَٔالِهَتِنَآ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلظَّـٰلِمِينَ
Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler
Surah Al-Anbiya, Verse 59
قَالُواْ سَمِعۡنَا فَتٗى يَذۡكُرُهُمۡ يُقَالُ لَهُۥٓ إِبۡرَٰهِيمُ
(Bir kısmı:) Bunları diline dolayan bir genc duyduk; kendisine Ibrahim denilirmis, dediler
Surah Al-Anbiya, Verse 60
قَالُواْ فَأۡتُواْ بِهِۦ عَلَىٰٓ أَعۡيُنِ ٱلنَّاسِ لَعَلَّهُمۡ يَشۡهَدُونَ
O halde, dediler, onu hemen insanların gozu onune getirin. Belki sahitlik ederler
Surah Al-Anbiya, Verse 61
قَالُوٓاْ ءَأَنتَ فَعَلۡتَ هَٰذَا بِـَٔالِهَتِنَا يَـٰٓإِبۡرَٰهِيمُ
Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey Ibrahim? dediler
Surah Al-Anbiya, Verse 62
قَالَ بَلۡ فَعَلَهُۥ كَبِيرُهُمۡ هَٰذَا فَسۡـَٔلُوهُمۡ إِن كَانُواْ يَنطِقُونَ
Belki de bu isi su buyukleri yapmıstır. Hadi onlara sorun; eger konusuyorlarsa! dedi
Surah Al-Anbiya, Verse 63
فَرَجَعُوٓاْ إِلَىٰٓ أَنفُسِهِمۡ فَقَالُوٓاْ إِنَّكُمۡ أَنتُمُ ٱلظَّـٰلِمُونَ
Bunun uzerine, kendi vicdanlarına donup (kendi kendilerine) "Zalimler sizlersiniz, sizler!" dediler
Surah Al-Anbiya, Verse 64
ثُمَّ نُكِسُواْ عَلَىٰ رُءُوسِهِمۡ لَقَدۡ عَلِمۡتَ مَا هَـٰٓؤُلَآءِ يَنطِقُونَ
Sonra tekrar eski inanc ve tartısmalarına donduler: Sen bunların konusmadıgını pek ala biliyorsun, dediler
Surah Al-Anbiya, Verse 65
قَالَ أَفَتَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكُمۡ شَيۡـٔٗا وَلَا يَضُرُّكُمۡ
Ibrahim: Oyleyse, dedi, Allah´ı bırakıp da, size hicbir fayda ve zarar vermeyen bir seye hala tapacak mısınız
Surah Al-Anbiya, Verse 66
أُفّٖ لَّكُمۡ وَلِمَا تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ
Size de, Allah´ı bırakıp tapmakta oldugunuz seylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız
Surah Al-Anbiya, Verse 67
قَالُواْ حَرِّقُوهُ وَٱنصُرُوٓاْ ءَالِهَتَكُمۡ إِن كُنتُمۡ فَٰعِلِينَ
(Bir kısmı:) Eger is yapacaksanız, yakın onu da tanrılarınıza yardım edin! dediler
Surah Al-Anbiya, Verse 68
قُلۡنَا يَٰنَارُ كُونِي بَرۡدٗا وَسَلَٰمًا عَلَىٰٓ إِبۡرَٰهِيمَ
Ey ates! Ibrahim icin serinlik ve esenlik ol! dedik
Surah Al-Anbiya, Verse 69
وَأَرَادُواْ بِهِۦ كَيۡدٗا فَجَعَلۡنَٰهُمُ ٱلۡأَخۡسَرِينَ
Boylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha cok husrana ugrayanlar durumuna soktuk
Surah Al-Anbiya, Verse 70
وَنَجَّيۡنَٰهُ وَلُوطًا إِلَى ٱلۡأَرۡضِ ٱلَّتِي بَٰرَكۡنَا فِيهَا لِلۡعَٰلَمِينَ
Biz, onu ve Lut´u kurtararak, icinde cumle aleme bereketler verdigimiz ulkeye ulastırdık
Surah Al-Anbiya, Verse 71
وَوَهَبۡنَا لَهُۥٓ إِسۡحَٰقَ وَيَعۡقُوبَ نَافِلَةٗۖ وَكُلّٗا جَعَلۡنَا صَٰلِحِينَ
Ona (Ibrahim´e), Ishak´ı ve fazladan bir bagıs olmak uzere Ya´kub´u lutfettik; herbirini salih insanlar yaptık
Surah Al-Anbiya, Verse 72
وَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَئِمَّةٗ يَهۡدُونَ بِأَمۡرِنَا وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡهِمۡ فِعۡلَ ٱلۡخَيۡرَٰتِ وَإِقَامَ ٱلصَّلَوٰةِ وَإِيتَآءَ ٱلزَّكَوٰةِۖ وَكَانُواْ لَنَا عَٰبِدِينَ
Onları, emrimiz uyarınca dogru yolu gosteren onderler yaptık ve kendilerine hayırlı isler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi
Surah Al-Anbiya, Verse 73
وَلُوطًا ءَاتَيۡنَٰهُ حُكۡمٗا وَعِلۡمٗا وَنَجَّيۡنَٰهُ مِنَ ٱلۡقَرۡيَةِ ٱلَّتِي كَانَت تَّعۡمَلُ ٱلۡخَبَـٰٓئِثَۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمَ سَوۡءٖ فَٰسِقِينَ
Lut´a gelince, ona da hukum (hakimlik, peygamberlik, hukumdarlık) ve ilim verdik; onu, cirkin isler yapmakta olan memleketten kurtardık. Zira onlar (o memleketin halkı), gercekten fena isler yapan kotu bir kavimdi
Surah Al-Anbiya, Verse 74
وَأَدۡخَلۡنَٰهُ فِي رَحۡمَتِنَآۖ إِنَّهُۥ مِنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
Onu (Lut´u) rahmetimize kabul ettik; cunku o, salihlerden idi
Surah Al-Anbiya, Verse 75
وَنُوحًا إِذۡ نَادَىٰ مِن قَبۡلُ فَٱسۡتَجَبۡنَا لَهُۥ فَنَجَّيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥ مِنَ ٱلۡكَرۡبِ ٱلۡعَظِيمِ
Daha once Nuh da dua etmis, biz onun duasını kabul etmistik. Boylece, kendisini ve (iman eden) yakınlarını buyuk sıkıntıdan kurtarmıstık
Surah Al-Anbiya, Verse 76
وَنَصَرۡنَٰهُ مِنَ ٱلۡقَوۡمِ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَآۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمَ سَوۡءٖ فَأَغۡرَقۡنَٰهُمۡ أَجۡمَعِينَ
Onu, ayetlerimizi inkar eden kavimden koruduk. Gercekten onlar, fena bir kavim idi; bu yuzden topunu birden (suya) gomduk
Surah Al-Anbiya, Verse 77
وَدَاوُۥدَ وَسُلَيۡمَٰنَ إِذۡ يَحۡكُمَانِ فِي ٱلۡحَرۡثِ إِذۡ نَفَشَتۡ فِيهِ غَنَمُ ٱلۡقَوۡمِ وَكُنَّا لِحُكۡمِهِمۡ شَٰهِدِينَ
Davud ve Suleyman´ı da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hukum veriyorlardı: bir gurup insanın koyun surusu, geceleyin basıbos bir vaziyette bu ekinin icine dagılıp ziyan vermisti. Biz onların hukmunu gorup bilmekte idik
Surah Al-Anbiya, Verse 78
فَفَهَّمۡنَٰهَا سُلَيۡمَٰنَۚ وَكُلًّا ءَاتَيۡنَا حُكۡمٗا وَعِلۡمٗاۚ وَسَخَّرۡنَا مَعَ دَاوُۥدَ ٱلۡجِبَالَ يُسَبِّحۡنَ وَٱلطَّيۡرَۚ وَكُنَّا فَٰعِلِينَ
Boylece bunu (bu fetvayı) Suleyman´a biz anlatmıstık. Biz, onların her birine hukum (hukumdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik. Kusları ve tesbih eden dagları da Davud´a boyun egdirdik. (Bunları) biz yapmaktayız
Surah Al-Anbiya, Verse 79
وَعَلَّمۡنَٰهُ صَنۡعَةَ لَبُوسٖ لَّكُمۡ لِتُحۡصِنَكُم مِّنۢ بَأۡسِكُمۡۖ فَهَلۡ أَنتُمۡ شَٰكِرُونَ
Ona, savas sıkıntılarınızdan sizi koruması icin zırh yapmayı ogrettik. Artık sukredecek misiniz
Surah Al-Anbiya, Verse 80
وَلِسُلَيۡمَٰنَ ٱلرِّيحَ عَاصِفَةٗ تَجۡرِي بِأَمۡرِهِۦٓ إِلَى ٱلۡأَرۡضِ ٱلَّتِي بَٰرَكۡنَا فِيهَاۚ وَكُنَّا بِكُلِّ شَيۡءٍ عَٰلِمِينَ
Suleyman´ın emrine de kasırga (gibi esen) ruzgarı verdik; onun emriyle icinde bereketler yarattıgımız yere dogru eserdi. Biz herseyi biliriz
Surah Al-Anbiya, Verse 81
وَمِنَ ٱلشَّيَٰطِينِ مَن يَغُوصُونَ لَهُۥ وَيَعۡمَلُونَ عَمَلٗا دُونَ ذَٰلِكَۖ وَكُنَّا لَهُمۡ حَٰفِظِينَ
Seytanlar arasından da, onun icin dalgıclık eden (ve inciler cıkaran) ve bundan baska isler gorenler vardı. Biz onları gozetim altında tutuyorduk
Surah Al-Anbiya, Verse 82
۞وَأَيُّوبَ إِذۡ نَادَىٰ رَبَّهُۥٓ أَنِّي مَسَّنِيَ ٱلضُّرُّ وَأَنتَ أَرۡحَمُ ٱلرَّـٰحِمِينَ
Eyyub´u da (an). Hani Rabbine: "Basıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmisti
Surah Al-Anbiya, Verse 83
فَٱسۡتَجَبۡنَا لَهُۥ فَكَشَفۡنَا مَا بِهِۦ مِن ضُرّٖۖ وَءَاتَيۡنَٰهُ أَهۡلَهُۥ وَمِثۡلَهُم مَّعَهُمۡ رَحۡمَةٗ مِّنۡ عِندِنَا وَذِكۡرَىٰ لِلۡعَٰبِدِينَ
Bunun uzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler icin bir hatıra olmak uzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik
Surah Al-Anbiya, Verse 84
وَإِسۡمَٰعِيلَ وَإِدۡرِيسَ وَذَا ٱلۡكِفۡلِۖ كُلّٞ مِّنَ ٱلصَّـٰبِرِينَ
Ismail´i, Idris´i ve Zulkifl´i de (yadet). Hepsi de sabreden kimselerdendi
Surah Al-Anbiya, Verse 85
وَأَدۡخَلۡنَٰهُمۡ فِي رَحۡمَتِنَآۖ إِنَّهُم مِّنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdendi
Surah Al-Anbiya, Verse 86
وَذَا ٱلنُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَٰضِبٗا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقۡدِرَ عَلَيۡهِ فَنَادَىٰ فِي ٱلظُّلُمَٰتِ أَن لَّآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنتَ سُبۡحَٰنَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ ٱلظَّـٰلِمِينَ
Zunnun´u da (Yunus´u da zikret). O ofkeli bir halde gecip gitmisti; bizim kendisini asla sıkıstırmayacagımızı zannetmisti. Nihayet karanlıklar icinde: "Senden baska hicbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gercekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti
Surah Al-Anbiya, Verse 87
فَٱسۡتَجَبۡنَا لَهُۥ وَنَجَّيۡنَٰهُ مِنَ ٱلۡغَمِّۚ وَكَذَٰلِكَ نُـۨجِي ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Bunun uzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. Iste biz muminleri boyle kurtarırız
Surah Al-Anbiya, Verse 88
وَزَكَرِيَّآ إِذۡ نَادَىٰ رَبَّهُۥ رَبِّ لَا تَذَرۡنِي فَرۡدٗا وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلۡوَٰرِثِينَ
Zekeriyya´yı da (an). Hani o, Rabbine soyle niyaz etmisti: Rabbim! Beni yalnız bırakma! Sen, varislerin en hayırlısısın, (her sey sonunda senindir)
Surah Al-Anbiya, Verse 89
فَٱسۡتَجَبۡنَا لَهُۥ وَوَهَبۡنَا لَهُۥ يَحۡيَىٰ وَأَصۡلَحۡنَا لَهُۥ زَوۡجَهُۥٓۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ يُسَٰرِعُونَ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِ وَيَدۡعُونَنَا رَغَبٗا وَرَهَبٗاۖ وَكَانُواْ لَنَا خَٰشِعِينَ
Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahya´yı verdik; esini de kendisi icin (cocuk dogurmaya) elverisli kıldık. Onlar (butun bu peygamberler), hayır islerinde kosusurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karsı derin saygı icindeydiler
Surah Al-Anbiya, Verse 90
وَٱلَّتِيٓ أَحۡصَنَتۡ فَرۡجَهَا فَنَفَخۡنَا فِيهَا مِن رُّوحِنَا وَجَعَلۡنَٰهَا وَٱبۡنَهَآ ءَايَةٗ لِّلۡعَٰلَمِينَ
Irzını iffetle korumus olanı (Meryem´i de an.) Biz ona ruhumuzdan ufledik; onu ve oglunu cumle alem icin bir ibret kıldık
Surah Al-Anbiya, Verse 91
إِنَّ هَٰذِهِۦٓ أُمَّتُكُمۡ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ وَأَنَا۠ رَبُّكُمۡ فَٱعۡبُدُونِ
Hakikaten bu (butun peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ummet olarak sizin ummetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Oyle ise bana kulluk edin
Surah Al-Anbiya, Verse 92
وَتَقَطَّعُوٓاْ أَمۡرَهُم بَيۡنَهُمۡۖ كُلٌّ إِلَيۡنَا رَٰجِعُونَ
(Insanlar) kendi aralarında (din ve devlet) islerinin birligini bozdular. Halbuki hepsi bize doneceklerdir
Surah Al-Anbiya, Verse 93
فَمَن يَعۡمَلۡ مِنَ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ وَهُوَ مُؤۡمِنٞ فَلَا كُفۡرَانَ لِسَعۡيِهِۦ وَإِنَّا لَهُۥ كَٰتِبُونَ
Bu durumda her kim mumin olarak iyi davranıslar yaparsa onun cabasını gormezlikten gelmek olmaz. Zira biz onu yazmaktayız
Surah Al-Anbiya, Verse 94
وَحَرَٰمٌ عَلَىٰ قَرۡيَةٍ أَهۡلَكۡنَٰهَآ أَنَّهُمۡ لَا يَرۡجِعُونَ
Helak ettigimiz bir belde icin artık (yeniden mamur olmak) imkansızdır; cunku onlar geri donemeyeceklerdir
Surah Al-Anbiya, Verse 95
حَتَّىٰٓ إِذَا فُتِحَتۡ يَأۡجُوجُ وَمَأۡجُوجُ وَهُم مِّن كُلِّ حَدَبٖ يَنسِلُونَ
Nihayet Ye´cuc ve Me´cuc (sedleri) acıldıgı ve onlar her tepeden akın ettigi zaman
Surah Al-Anbiya, Verse 96
وَٱقۡتَرَبَ ٱلۡوَعۡدُ ٱلۡحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَٰخِصَةٌ أَبۡصَٰرُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ يَٰوَيۡلَنَا قَدۡ كُنَّا فِي غَفۡلَةٖ مِّنۡ هَٰذَا بَلۡ كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Ve gercek vaad (olum, kıyamet) yaklasınca, birden, inkar edenlerin gozleri donakalır! "Yazıklar olsun bize! (derler), gercekten biz, bu durumdan habersizmisiz; hatta biz zalim kimselermisiz
Surah Al-Anbiya, Verse 97
إِنَّكُمۡ وَمَا تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ أَنتُمۡ لَهَا وَٰرِدُونَ
Siz ve Allah´ın dısında taptıgınız seyler cehennem yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz
Surah Al-Anbiya, Verse 98
لَوۡ كَانَ هَـٰٓؤُلَآءِ ءَالِهَةٗ مَّا وَرَدُوهَاۖ وَكُلّٞ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Eger onlar birer tanrı olsalardı oraya (cehenneme) girmezlerdi. Halbuki hepsi (tapanlar da tapılanlar da) orada ebedi kalacaklardır
Surah Al-Anbiya, Verse 99
لَهُمۡ فِيهَا زَفِيرٞ وَهُمۡ فِيهَا لَا يَسۡمَعُونَ
Orada onlara inim inim inlemek duser. Yine onlar orada (hicbir iyi haber) duymazlar
Surah Al-Anbiya, Verse 100
إِنَّ ٱلَّذِينَ سَبَقَتۡ لَهُم مِّنَّا ٱلۡحُسۡنَىٰٓ أُوْلَـٰٓئِكَ عَنۡهَا مُبۡعَدُونَ
Tarafımızdan kendilerine guzel akıbet takdir edilmis olanlara gelince, iste bunlar cehennemden uzak tutulurlar
Surah Al-Anbiya, Verse 101
لَا يَسۡمَعُونَ حَسِيسَهَاۖ وَهُمۡ فِي مَا ٱشۡتَهَتۡ أَنفُسُهُمۡ خَٰلِدُونَ
Bunlar onun ugultusunu duymazlar; gonullerinin diledigi nimetler icinde ebedi kalırlar
Surah Al-Anbiya, Verse 102
لَا يَحۡزُنُهُمُ ٱلۡفَزَعُ ٱلۡأَكۡبَرُ وَتَتَلَقَّىٰهُمُ ٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُ هَٰذَا يَوۡمُكُمُ ٱلَّذِي كُنتُمۡ تُوعَدُونَ
En buyuk dehset dahi onları tasalandırmaz. Melekler kendilerini soyle karsılar: Iste bu size vadedilmis olan (mutlu) gununuzdur
Surah Al-Anbiya, Verse 103
يَوۡمَ نَطۡوِي ٱلسَّمَآءَ كَطَيِّ ٱلسِّجِلِّ لِلۡكُتُبِۚ كَمَا بَدَأۡنَآ أَوَّلَ خَلۡقٖ نُّعِيدُهُۥۚ وَعۡدًا عَلَيۡنَآۚ إِنَّا كُنَّا فَٰعِلِينَ
(Dusun o) gunu ki, yazılı kagıtların tomarını durer gibi gogu toplayıp dureriz. Tıpkı ilk yaratmaya basladıgımız gibi onu tekrar o hale getiririz. (Bu,) uzerimize aldıgımız bir vaad oldu. Biz, (vadettigimizi) yaparız
Surah Al-Anbiya, Verse 104
وَلَقَدۡ كَتَبۡنَا فِي ٱلزَّبُورِ مِنۢ بَعۡدِ ٱلذِّكۡرِ أَنَّ ٱلۡأَرۡضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ ٱلصَّـٰلِحُونَ
Andolsun Zikir´den sonra Zebur´da da: "Yeryuzune iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıstık
Surah Al-Anbiya, Verse 105
إِنَّ فِي هَٰذَا لَبَلَٰغٗا لِّقَوۡمٍ عَٰبِدِينَ
Iste bunda, (bize) kulluk eden bir kavim icin bir mesaj vardır
Surah Al-Anbiya, Verse 106
وَمَآ أَرۡسَلۡنَٰكَ إِلَّا رَحۡمَةٗ لِّلۡعَٰلَمِينَ
(Resulum!) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gonderdik
Surah Al-Anbiya, Verse 107
قُلۡ إِنَّمَا يُوحَىٰٓ إِلَيَّ أَنَّمَآ إِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞۖ فَهَلۡ أَنتُم مُّسۡلِمُونَ
De ki: Bana sadece, sizin ilahınızın ancak bir tek Allah oldugu vahyedildi. Hala musluman olmayacak mısınız
Surah Al-Anbiya, Verse 108
فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَقُلۡ ءَاذَنتُكُمۡ عَلَىٰ سَوَآءٖۖ وَإِنۡ أَدۡرِيٓ أَقَرِيبٌ أَم بَعِيدٞ مَّا تُوعَدُونَ
Eger yuz cevirirlerse de ki: (Bana emrolunanı) hepinize acıkladım. Artık size vadolunan sey (mahserde toplanma zamanınız) yakın mı uzak mı, bilmiyorum
Surah Al-Anbiya, Verse 109
إِنَّهُۥ يَعۡلَمُ ٱلۡجَهۡرَ مِنَ ٱلۡقَوۡلِ وَيَعۡلَمُ مَا تَكۡتُمُونَ
Suphesiz Allah sozun acıgını da bilir, gizli tuttuklarınızı da bilir
Surah Al-Anbiya, Verse 110
وَإِنۡ أَدۡرِي لَعَلَّهُۥ فِتۡنَةٞ لَّكُمۡ وَمَتَٰعٌ إِلَىٰ حِينٖ
Bilmiyorum, belki de o (azabın ertelenmesi), sizi denemek ve bir zamana kadar sizi (imkanlardan) faydalandırmak icindir
Surah Al-Anbiya, Verse 111
قَٰلَ رَبِّ ٱحۡكُم بِٱلۡحَقِّۗ وَرَبُّنَا ٱلرَّحۡمَٰنُ ٱلۡمُسۡتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ
(Muhammed:) Rabbim! (Onlar hakkında) adaletinle hukmunu ver. Bizim Rabbimiz Rahman´dır. Sizin anlattıklarınıza karsı yardımı umulandır, dedi
Surah Al-Anbiya, Verse 112