Surah Al-Anbiya - Turkish Translation by Muhammed Esed
ٱقۡتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمۡ وَهُمۡ فِي غَفۡلَةٖ مُّعۡرِضُونَ
Insanlar icin hesap gorme vakti yaklasıyor; ama onlar (bu yaklasan seye karsı) hala inatla umursamazlık gosteriyorlar
Surah Al-Anbiya, Verse 1
مَا يَأۡتِيهِم مِّن ذِكۡرٖ مِّن رَّبِّهِم مُّحۡدَثٍ إِلَّا ٱسۡتَمَعُوهُ وَهُمۡ يَلۡعَبُونَ
Ne zaman Rablerinden kendilerine yeni bir uyarıcı, hatırlatıcı (mesaj) gelse, onu ancak alaya alarak dinliyorlar
Surah Al-Anbiya, Verse 2
لَاهِيَةٗ قُلُوبُهُمۡۗ وَأَسَرُّواْ ٱلنَّجۡوَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ هَلۡ هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡۖ أَفَتَأۡتُونَ ٱلسِّحۡرَ وَأَنتُمۡ تُبۡصِرُونَ
kalpleri gecici hosnutluklar pesinde; bununla birlikte, zulme (boylece) niyetli olanlar (birbirlerine sunu soylerken) gercek dusuncelerini saklıyorlar: "(Peygamber oldugunu soyleyen) bu kisi sizin gibi olumlu biri degil mi? Peki oyleyse, boyle goz gore gore buyu urunu bir soze mi kapılacaksınız
Surah Al-Anbiya, Verse 3
قَالَ رَبِّي يَعۡلَمُ ٱلۡقَوۡلَ فِي ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِۖ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
De ki: "Benim Rabbim gokte ve yerde konusulan her sozu bilir; her seyi isiten ve her seyin aslını bilen O´dur
Surah Al-Anbiya, Verse 4
بَلۡ قَالُوٓاْ أَضۡغَٰثُ أَحۡلَٰمِۭ بَلِ ٱفۡتَرَىٰهُ بَلۡ هُوَ شَاعِرٞ فَلۡيَأۡتِنَا بِـَٔايَةٖ كَمَآ أُرۡسِلَ ٱلۡأَوَّلُونَ
Yoo", diyorlar, "(Muhammed´in bu soyledikleri) karmakarısık ruyalardan ibaret!" "Yok yok, butun bunları kendisi uyduruyor!" "Hayır, o sadece bir sairdir!" "Peki, madem oyle, onceki (peygamberlerin mucizelerle) gonderildigi gibi o da bize bir mucize getirse ya
Surah Al-Anbiya, Verse 5
مَآ ءَامَنَتۡ قَبۡلَهُم مِّن قَرۡيَةٍ أَهۡلَكۡنَٰهَآۖ أَفَهُمۡ يُؤۡمِنُونَ
Gecmiste helak ettigimiz toplumlardan hic biri (kendilerine gonderilen peygamberlere) inanmamıslardı; simdi, bunlar mı inanacak
Surah Al-Anbiya, Verse 6
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا قَبۡلَكَ إِلَّا رِجَالٗا نُّوحِيٓ إِلَيۡهِمۡۖ فَسۡـَٔلُوٓاْ أَهۡلَ ٱلذِّكۡرِ إِن كُنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ
Biz senden once de (ey Muhammed,) kendilerine vahiy indirilen (olumlu) adamlardan baskasını (elci olarak) gondermedik; bunun icindir ki, (o inkarcılara de ki:) "Eger kendiniz bilmiyorsanız, onceki kitapları okuyup izleyen kimselere sorun
Surah Al-Anbiya, Verse 7
وَمَا جَعَلۡنَٰهُمۡ جَسَدٗا لَّا يَأۡكُلُونَ ٱلطَّعَامَ وَمَا كَانُواْ خَٰلِدِينَ
(Goreceksiniz ki,) Biz o´nları yiyip icmeye ihtiyac duymayan bir yapıda yaratmamıstık; o´nlar olumsuz de degillerdi
Surah Al-Anbiya, Verse 8
ثُمَّ صَدَقۡنَٰهُمُ ٱلۡوَعۡدَ فَأَنجَيۡنَٰهُمۡ وَمَن نَّشَآءُ وَأَهۡلَكۡنَا ٱلۡمُسۡرِفِينَ
Sonuc olarak, Biz onlara verdigimiz sozu yerine getirdik ve bunun icin kendilerini ve diledigimiz kimseleri kurtardık; ama kendi kendilerini ziyan edenleri ise yok ettik
Surah Al-Anbiya, Verse 9
لَقَدۡ أَنزَلۡنَآ إِلَيۡكُمۡ كِتَٰبٗا فِيهِ ذِكۡرُكُمۡۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ
(Ey Insanlar!) Gercek su ki, Biz size, akılda tutmanız gereken her seyi kapsayan ilahi bir mesaj indirdik: hala aklınızı kullanmayacak mısınız
Surah Al-Anbiya, Verse 10
وَكَمۡ قَصَمۡنَا مِن قَرۡيَةٖ كَانَتۡ ظَالِمَةٗ وَأَنشَأۡنَا بَعۡدَهَا قَوۡمًا ءَاخَرِينَ
Hem (bilmiyor musunuz ki) Biz, zulumde ısrar eden nice toplumları kırıp gecirdik de onların yerine baska toplumlar meydana getirdik
Surah Al-Anbiya, Verse 11
فَلَمَّآ أَحَسُّواْ بَأۡسَنَآ إِذَا هُم مِّنۡهَا يَرۡكُضُونَ
Ve onlar Bizim cezalandırıcı kudretimizi hissetmeye baslar baslamaz, hemen oradan kacmaya davranırlardı
Surah Al-Anbiya, Verse 12
لَا تَرۡكُضُواْ وَٱرۡجِعُوٓاْ إِلَىٰ مَآ أُتۡرِفۡتُمۡ فِيهِ وَمَسَٰكِنِكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تُسۡـَٔلُونَ
(Ama sanki kendilerine:) "Kacmaya kalkısmayın; bolluk ve keyif icinde sizi sımartan seylere, evlerinize yurtlarınıza donun, ki belki (yapıp ettiklerinizden oturu) sorguya cekileceksiniz!" (denmis gibi, kaybettiklerini anlarlar)
Surah Al-Anbiya, Verse 13
قَالُواْ يَٰوَيۡلَنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Ve yalnızca: "Vah bize!" diye yanıp yakınırlardı, "Dogrusu, gercekten zalim kimselerdik biz
Surah Al-Anbiya, Verse 14
فَمَا زَالَت تِّلۡكَ دَعۡوَىٰهُمۡ حَتَّىٰ جَعَلۡنَٰهُمۡ حَصِيدًا خَٰمِدِينَ
Ve bu yakınmaları, Biz kendilerini bicilmis bir tarlaya (ya da) bir kul yıgınına cevirinceye kadar surup giderdi
Surah Al-Anbiya, Verse 15
وَمَا خَلَقۡنَا ٱلسَّمَآءَ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَا لَٰعِبِينَ
Bir de, (sunu bilin ki,) gokleri ve yeri ve bu ikisi arasında var olan hicbir seyi bir oyun, bir eglence olarak yaratmadık
Surah Al-Anbiya, Verse 16
لَوۡ أَرَدۡنَآ أَن نَّتَّخِذَ لَهۡوٗا لَّٱتَّخَذۡنَٰهُ مِن لَّدُنَّآ إِن كُنَّا فَٰعِلِينَ
(cunku,) eger bir oyun, bir eglence edinmek dileseydik, bunu herhalde kendi katımızdan edinirdik; ama hic boyle bir seyi diler miyiz
Surah Al-Anbiya, Verse 17
بَلۡ نَقۡذِفُ بِٱلۡحَقِّ عَلَى ٱلۡبَٰطِلِ فَيَدۡمَغُهُۥ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٞۚ وَلَكُمُ ٱلۡوَيۡلُ مِمَّا تَصِفُونَ
Tersine, Biz (gercek bir yaratma eylemiyle) hakkı batılın basına carparız da bu onu paramparca eder ve boylece beriki yok olur gider. O halde, (Allah´a) yakıstırdıgınız seylerden oturu yazıklar olsun size
Surah Al-Anbiya, Verse 18
وَلَهُۥ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ وَمَنۡ عِندَهُۥ لَا يَسۡتَكۡبِرُونَ عَنۡ عِبَادَتِهِۦ وَلَا يَسۡتَحۡسِرُونَ
Cunku, goklerde ve yerde var olan her sey O´nundur; O´nun yanında yer alanlar O´na kulluk etmekte asla ne kibre kapılırlar ne de usanc duyarlar
Surah Al-Anbiya, Verse 19
يُسَبِّحُونَ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ لَا يَفۡتُرُونَ
Gece gunduz, bıkmadan yorulmadan O´nun sınırsız kudret ve yuceligini anıp dururlar
Surah Al-Anbiya, Verse 20
أَمِ ٱتَّخَذُوٓاْ ءَالِهَةٗ مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ هُمۡ يُنشِرُونَ
Yine de bazı insanlar, birtakım dunyevi varlıkları, bunların (oluleri) diriltebilecegi yanılgısı icinde, tanrı ediniyorlar
Surah Al-Anbiya, Verse 21
لَوۡ كَانَ فِيهِمَآ ءَالِهَةٌ إِلَّا ٱللَّهُ لَفَسَدَتَاۚ فَسُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ رَبِّ ٱلۡعَرۡشِ عَمَّا يَصِفُونَ
oysa, (anlamıyorlar ki,) goklerde ve yerde Allah´tan baska tanrılar olsaydı, bu iki alem de kargasalık icinde yıkılıp giderdi! Bunun icindir ki, O mutlak hukumranlık tahtının Efendisi, O sınırsız kudret ve yucelik sahibi Allah, insanların tanımlama ve tasvir yoluyla kendisine yakıstırdıgı her seyin otesinde, her seyin ustundedir
Surah Al-Anbiya, Verse 22
لَا يُسۡـَٔلُ عَمَّا يَفۡعَلُ وَهُمۡ يُسۡـَٔلُونَ
O edip eyledigi seylerden oturu sorguya cekilemez; ama onlar (mutlaka) sorgulanacaklar
Surah Al-Anbiya, Verse 23
أَمِ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةٗۖ قُلۡ هَاتُواْ بُرۡهَٰنَكُمۡۖ هَٰذَا ذِكۡرُ مَن مَّعِيَ وَذِكۡرُ مَن قَبۡلِيۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ ٱلۡحَقَّۖ فَهُم مُّعۡرِضُونَ
(hal boyleyken), onlar yine de, kulluk etmek icin O´nun yerine (duzmece) tanrılar ediniyorlar! (Ey Peygamber,) de ki: "Haydi, siz de davanızı destekleyecek bir delil getirin: Iste bu, benimle birlikte olanların ve benden onceki (peygamber)lerin dile getirip durdukları ilahi ogretidir". Hayır, onların cogu gercegi bilmiyor ve bunun icin de (ondan) inatla yuz ceviriyorlar
Surah Al-Anbiya, Verse 24
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ مِن رَّسُولٍ إِلَّا نُوحِيٓ إِلَيۡهِ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱعۡبُدُونِ
Oysa, Biz senden once de peygamberleri yalnızca: "Benden baska tanrı yok, oyleyse (yalnızca) Bana kulluk edin!" diye vahyederek gonderdik
Surah Al-Anbiya, Verse 25
وَقَالُواْ ٱتَّخَذَ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَلَدٗاۗ سُبۡحَٰنَهُۥۚ بَلۡ عِبَادٞ مُّكۡرَمُونَ
Yine de, bazıları kalkıp: "Rahman kendine bir ogul edinmistir!" diyor. O yuceler yucesi (olumlulere ozgu bu tur eksiklerden) mutlak anlamda uzaktır! Hayır, (Allah´ın "soyundan" gelmis gozuyle baktıkları o kimseler) yalnızca Allah´ın seckin kullarıdır
Surah Al-Anbiya, Verse 26
لَا يَسۡبِقُونَهُۥ بِٱلۡقَوۡلِ وَهُم بِأَمۡرِهِۦ يَعۡمَلُونَ
Sozkonusu kimseler, O kendileriyle konusmadan asla konusmazlar; ve ancak O´nun buyruguyla edip eylerler
Surah Al-Anbiya, Verse 27
يَعۡلَمُ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُمۡ وَلَا يَشۡفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ٱرۡتَضَىٰ وَهُم مِّنۡ خَشۡيَتِهِۦ مُشۡفِقُونَ
O, onların gozunun onunde olanları da bilir, onlardan gizli tutulan seyleri de bilir; bunun icindir ki, onlar, O´nun (zaten) hosnut oldugu insanların dısında kimseye yan cıkıp kayıramazlar; cunku (herkesten once) onların kendileri O´nun korkusuyla titrerler
Surah Al-Anbiya, Verse 28
۞وَمَن يَقُلۡ مِنۡهُمۡ إِنِّيٓ إِلَٰهٞ مِّن دُونِهِۦ فَذَٰلِكَ نَجۡزِيهِ جَهَنَّمَۚ كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلظَّـٰلِمِينَ
Ve eger onlardan biri: "O´nun gibi ben de bir tanrıyım" diyecek olsaydı mutlaka onu cehennemle cezalandırırdık: (cunku) zalimleri biz boyle cezalandırırız
Surah Al-Anbiya, Verse 29
أَوَلَمۡ يَرَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَنَّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ كَانَتَا رَتۡقٗا فَفَتَقۡنَٰهُمَاۖ وَجَعَلۡنَا مِنَ ٱلۡمَآءِ كُلَّ شَيۡءٍ حَيٍّۚ أَفَلَا يُؤۡمِنُونَ
Peki, hakkı inkara sartlanmıs olan bu insanlar, goklerin ve yerin (baslangıcta) bir tek butun oldugunu ve Bizim sonradan onu ikiye ayırdıgımızı ve yasayan her seyi sudan yarattıgımızı gormuyorlar mı? Hala inanmayacaklar mı
Surah Al-Anbiya, Verse 30
وَجَعَلۡنَا فِي ٱلۡأَرۡضِ رَوَٰسِيَ أَن تَمِيدَ بِهِمۡ وَجَعَلۡنَا فِيهَا فِجَاجٗا سُبُلٗا لَّعَلَّهُمۡ يَهۡتَدُونَ
Ve (gormuyorlar mı ki,) onları sarsmasın diye arz uzerine sapasaglam daglar yerlestirdik; ve kolayca yollarını bulabilsinler diye orada vadiler actık
Surah Al-Anbiya, Verse 31
وَجَعَلۡنَا ٱلسَّمَآءَ سَقۡفٗا مَّحۡفُوظٗاۖ وَهُمۡ عَنۡ ءَايَٰتِهَا مُعۡرِضُونَ
ve gogu guvenli bir kubbe, bir catı olarak yukselttik? Ve yine de onlar (yaratılısın) bu acık isaretlerine inatla sırt ceviriyor
Surah Al-Anbiya, Verse 32
وَهُوَ ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ وَٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَۖ كُلّٞ فِي فَلَكٖ يَسۡبَحُونَ
ve (gormuyorlar ki,) geceyi ve gunduzu, gunesi ve ayı -hepsi de uzayda dolasan (o gok cisimlerini)- yaratan O´dur
Surah Al-Anbiya, Verse 33
وَمَا جَعَلۡنَا لِبَشَرٖ مِّن قَبۡلِكَ ٱلۡخُلۡدَۖ أَفَإِيْن مِّتَّ فَهُمُ ٱلۡخَٰلِدُونَ
(Ey peygamber, sana inanmayanlara hatırlat ki,) Biz senden once de hicbir insana olumsuzluk vermedik; ve imdi, sen olursen bunlar kendilerinin sonsuza kadar yasayacaklarını mı sanıyorlar
Surah Al-Anbiya, Verse 34
كُلُّ نَفۡسٖ ذَآئِقَةُ ٱلۡمَوۡتِۗ وَنَبۡلُوكُم بِٱلشَّرِّ وَٱلۡخَيۡرِ فِتۡنَةٗۖ وَإِلَيۡنَا تُرۡجَعُونَ
Her can olumu tadacaktır; ne var ki, (hayatın) iyi ve kotu (tezahurleriyle) karsı karsıya getirerek sınıyoruz sizi; ve sonunda hepiniz Bize doneceksiniz
Surah Al-Anbiya, Verse 35
وَإِذَا رَءَاكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا ٱلَّذِي يَذۡكُرُ ءَالِهَتَكُمۡ وَهُم بِذِكۡرِ ٱلرَّحۡمَٰنِ هُمۡ كَٰفِرُونَ
Ama hakkı inkara sartlanmıs olan bu insanlar ne zaman seni gozonune alsalar, (birbirlerine:) "Bu mu sizin tanrılarınızı diline dolayan?" (diyerek) seni alaya almaktan baska bir sey yapmazlar. Ve Rahman´dan her soz edislerinde hakkı ortbas etmeye kalkısanlar da yine boyleleridir
Surah Al-Anbiya, Verse 36
خُلِقَ ٱلۡإِنسَٰنُ مِنۡ عَجَلٖۚ سَأُوْرِيكُمۡ ءَايَٰتِي فَلَا تَسۡتَعۡجِلُونِ
Insan tezcanlı bir yaratıktır; (fakat yakında) mesajlarımı(n isaret ettigi gercegi) size gosterecegim; simdi (bunu) Benden acele istemeyin
Surah Al-Anbiya, Verse 37
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Ama (mesajlarımı ciddiye almayanlar:) "Eger dogru sozlu kimselerseniz, (cevap verin, ey inananlar), (Allah´ın nihai yargısı konusunda ileri surdugunuz) soz ne zaman gerceklesecek?" diye sorup duruyorlar
Surah Al-Anbiya, Verse 38
لَوۡ يَعۡلَمُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَن وُجُوهِهِمُ ٱلنَّارَ وَلَا عَن ظُهُورِهِمۡ وَلَا هُمۡ يُنصَرُونَ
Hakkı inkara sartlanmıs olan bu insanlar, yuzlerinden ve sırtlarından atesi savamayacakları, kimseden bir yardım bulamayacakları o gunu keske bilselerdi
Surah Al-Anbiya, Verse 39
بَلۡ تَأۡتِيهِم بَغۡتَةٗ فَتَبۡهَتُهُمۡ فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمۡ يُنظَرُونَ
Yoo, (o Son Saat) apansız gelip catacak ve onları saskına cevirecek; oyle ki, ne onu geri cevirmeye gucleri yeter, ne de kendilerine soluk alacak zaman verilir
Surah Al-Anbiya, Verse 40
وَلَقَدِ ٱسۡتُهۡزِئَ بِرُسُلٖ مِّن قَبۡلِكَ فَحَاقَ بِٱلَّذِينَ سَخِرُواْ مِنۡهُم مَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
(Ey Muhammed,) senden onceki elcilerle de alay edilmisti ama ne var ki, onları kucumseyen kimseleri, sonunda, alay edip durdukları seyin kendisi tepeleyiverdi
Surah Al-Anbiya, Verse 41
قُلۡ مَن يَكۡلَؤُكُم بِٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ مِنَ ٱلرَّحۡمَٰنِۚ بَلۡ هُمۡ عَن ذِكۡرِ رَبِّهِم مُّعۡرِضُونَ
De ki: "Gece ya da gunduz, sizi Rahman´a karsı kim koruyabilir?" Hayır hayır, onlar Rablerini hatırlatan mesajdan butun butun yuz cevirmis kimselerdir
Surah Al-Anbiya, Verse 42
أَمۡ لَهُمۡ ءَالِهَةٞ تَمۡنَعُهُم مِّن دُونِنَاۚ لَا يَسۡتَطِيعُونَ نَصۡرَ أَنفُسِهِمۡ وَلَا هُم مِّنَّا يُصۡحَبُونَ
Yoksa onlar, gercekten, kendilerini Bizim elimizden kurtaracak tanrıları oldugunu mu (dusunuyorlar)? Onların bu (duzmece) tanrıları kendi kendilerini bile koruyacak durumda degiller; oyleyse, (onlara tapınanlara, onlara guvenenlere de) Bize karsı kimse arka cıkamayacaktır
Surah Al-Anbiya, Verse 43
بَلۡ مَتَّعۡنَا هَـٰٓؤُلَآءِ وَءَابَآءَهُمۡ حَتَّىٰ طَالَ عَلَيۡهِمُ ٱلۡعُمُرُۗ أَفَلَا يَرَوۡنَ أَنَّا نَأۡتِي ٱلۡأَرۡضَ نَنقُصُهَا مِنۡ أَطۡرَافِهَآۚ أَفَهُمُ ٱلۡغَٰلِبُونَ
Kaldı ki, Biz bunlara da, bunların atalarına da, omurlerinin sonuna kadar, hayatın tadını cıkararak avunmalarına fırsat verdik; fakat bu insanlar, Bizim yeryuzune -uzerindeki en iyi, en guzel seyleri her gun biraz daha eksilterek- vaziyet ettigimizi gormuyorlar mı? Buna ragmen, yine de baskın cıkacaklar(ını umuyorlar) mı
Surah Al-Anbiya, Verse 44
قُلۡ إِنَّمَآ أُنذِرُكُم بِٱلۡوَحۡيِۚ وَلَا يَسۡمَعُ ٱلصُّمُّ ٱلدُّعَآءَ إِذَا مَا يُنذَرُونَ
De ki: "Ben yalnızca vahye dayanarak sizi uyarıyorum!" Ne var ki, (kalbi) sagır olan kimseler bu cagrıyı isitmeyecek(ler)dir, defalarca uyarılsalar da
Surah Al-Anbiya, Verse 45
وَلَئِن مَّسَّتۡهُمۡ نَفۡحَةٞ مِّنۡ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَٰوَيۡلَنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Yine de, kendilerini Rabbinin azabından bir esinti yoklasa, hic suphe yok, hemen, "Vah bize!" derler, "Dogrusu, zalim kimselerdik biz
Surah Al-Anbiya, Verse 46
وَنَضَعُ ٱلۡمَوَٰزِينَ ٱلۡقِسۡطَ لِيَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِ فَلَا تُظۡلَمُ نَفۡسٞ شَيۡـٔٗاۖ وَإِن كَانَ مِثۡقَالَ حَبَّةٖ مِّنۡ خَرۡدَلٍ أَتَيۡنَا بِهَاۗ وَكَفَىٰ بِنَا حَٰسِبِينَ
Ve Kıyamet Gunu (oyle) dogru, (oyle hassas) teraziler kurarız ki, kimse en kucuk bir haksızlıga ugratılmaz; bir hardal tanesi kadar bile olsa, (iyi ya da kotu) her seyi tartıya sokarız; hesap gorucu olarak kimse Bizden ileri gecemez
Surah Al-Anbiya, Verse 47
وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ ٱلۡفُرۡقَانَ وَضِيَآءٗ وَذِكۡرٗا لِّلۡمُتَّقِينَ
Ve gercek su ki, Biz Musa ile Harun´a, Allah´a karsı sorumluluk bilinci tasıyan kimseler icin dogruyu egriden ayırmaya yarayan bir olcu, ısık sacan bir kaynak ve bir uyarıcı, hatırlatıcı (olarak vahyimizi) bahsettik
Surah Al-Anbiya, Verse 48
ٱلَّذِينَ يَخۡشَوۡنَ رَبَّهُم بِٱلۡغَيۡبِ وَهُم مِّنَ ٱلسَّاعَةِ مُشۡفِقُونَ
o (bilincli, duyarlı) kimseler ki, algı ve tasavvurlarının otesinde olsa da, Rablerinden korkar ve Son Saat´in kaygısıyla titrerler
Surah Al-Anbiya, Verse 49
وَهَٰذَا ذِكۡرٞ مُّبَارَكٌ أَنزَلۡنَٰهُۚ أَفَأَنتُمۡ لَهُۥ مُنكِرُونَ
Ve indirdigimiz bu (mesaj da, oncekiler gibi) uyarıcı hatırlatıcı kutlu bir mesajdır; hal boyleyken yine de onu inkar mı edeceksiniz
Surah Al-Anbiya, Verse 50
۞وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَآ إِبۡرَٰهِيمَ رُشۡدَهُۥ مِن قَبۡلُ وَكُنَّا بِهِۦ عَٰلِمِينَ
Ve gercek su ki, Biz (Musa´dan) cok once Ibrahim´e (de) sagduyu vermistik; ve o´na (yon veren saiki) biliyorduk
Surah Al-Anbiya, Verse 51
إِذۡ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوۡمِهِۦ مَا هَٰذِهِ ٱلتَّمَاثِيلُ ٱلَّتِيٓ أَنتُمۡ لَهَا عَٰكِفُونَ
babasına ve halkına (soyle): "Kendinizi bu kadar yurekten adadıgınız bu bicimsel nesneler nedir?" dedigi zaman
Surah Al-Anbiya, Verse 52
قَالُواْ وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا لَهَا عَٰبِدِينَ
Biz atalarımızı bunlara tapar bulduk" diye cevap verdiler
Surah Al-Anbiya, Verse 53
قَالَ لَقَدۡ كُنتُمۡ أَنتُمۡ وَءَابَآؤُكُمۡ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ
(Ibrahim:) "Dogrusu, siz de atalarınız da apacık bir sapıklık icindeymissiniz!" dedi
Surah Al-Anbiya, Verse 54
قَالُوٓاْ أَجِئۡتَنَا بِٱلۡحَقِّ أَمۡ أَنتَ مِنَ ٱللَّـٰعِبِينَ
Sen (bu sozle) karsımıza cıkarken tamamen ciddi misin yoksa o sakacı insanlardan biri misin?" diye sordular
Surah Al-Anbiya, Verse 55
قَالَ بَل رَّبُّكُمۡ رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ ٱلَّذِي فَطَرَهُنَّ وَأَنَا۠ عَلَىٰ ذَٰلِكُم مِّنَ ٱلشَّـٰهِدِينَ
(Ibrahim:) "Yoo!" dedi, "Ama sizin Rabbiniz goklerin ve yerin Rabbidir; yani, onları O yoktan var edip duzene sokmustur: ve ben de bu gercege tanıklık edenlerden biriyim
Surah Al-Anbiya, Verse 56
وَتَٱللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصۡنَٰمَكُم بَعۡدَ أَن تُوَلُّواْ مُدۡبِرِينَ
Ve (icinden:) "Allah´a yemin olsun, siz arkanızı donup uzaklasır uzaklasmaz putlarınızı yere serecegim!" diye ekledi
Surah Al-Anbiya, Verse 57
فَجَعَلَهُمۡ جُذَٰذًا إِلَّا كَبِيرٗا لَّهُمۡ لَعَلَّهُمۡ إِلَيۡهِ يَرۡجِعُونَ
Ve en buyukleri dısında (putların) hepsini paramparca etti; belki donup (bu olup biten icin) ona basvururlar diye
Surah Al-Anbiya, Verse 58
قَالُواْ مَن فَعَلَ هَٰذَا بِـَٔالِهَتِنَآ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلظَّـٰلِمِينَ
(Donup de olanları gorunce:) "Kim yaptı bunu tanrılarımıza?" diye sordular, "Her kimse, o´nun cok zalim biri oldugundan kusku yok
Surah Al-Anbiya, Verse 59
قَالُواْ سَمِعۡنَا فَتٗى يَذۡكُرُهُمۡ يُقَالُ لَهُۥٓ إِبۡرَٰهِيمُ
Iclerinden bazıları: "Ibrahim denen bir gencin o (tanrı)ları diline doladıgını isitmistik" dediler
Surah Al-Anbiya, Verse 60
قَالُواْ فَأۡتُواْ بِهِۦ عَلَىٰٓ أَعۡيُنِ ٱلنَّاسِ لَعَلَّهُمۡ يَشۡهَدُونَ
(Berikiler:) "Onu insanların karsısına cıkarın, (aleyhine) tanıklık etsinler!" dediler
Surah Al-Anbiya, Verse 61
قَالُوٓاْ ءَأَنتَ فَعَلۡتَ هَٰذَا بِـَٔالِهَتِنَا يَـٰٓإِبۡرَٰهِيمُ
(Ibrahim onların yanına getirilince, o´na) "Bunu tanrılarımıza sen mi yaptın, ey Ibrahim?" diye sordular
Surah Al-Anbiya, Verse 62
قَالَ بَلۡ فَعَلَهُۥ كَبِيرُهُمۡ هَٰذَا فَسۡـَٔلُوهُمۡ إِن كَانُواْ يَنطِقُونَ
(Ibrahim:) "Bu isi, belli ki, su yapmıstır, putların en irisi yani: ama en iyisi, siz kendiniz onlara sorun; tabii, eger konusmasını biliyorlarsa
Surah Al-Anbiya, Verse 63
فَرَجَعُوٓاْ إِلَىٰٓ أَنفُسِهِمۡ فَقَالُوٓاْ إِنَّكُمۡ أَنتُمُ ٱلظَّـٰلِمُونَ
Bunun uzerine birbirlerine donup: "Dogrusu, asıl zalim olan sizlermissiniz!" dediler
Surah Al-Anbiya, Verse 64
ثُمَّ نُكِسُواْ عَلَىٰ رُءُوسِهِمۡ لَقَدۡ عَلِمۡتَ مَا هَـٰٓؤُلَآءِ يَنطِقُونَ
Ama cok gecmeden yine eski dusunce tarzlarına donduler ve (Ibrahim´e:) "Bu (put)ların konusamadıklarını kendin de pekala biliyorsun!" dediler
Surah Al-Anbiya, Verse 65
قَالَ أَفَتَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكُمۡ شَيۡـٔٗا وَلَا يَضُرُّكُمۡ
(Ibrahim:) "O halde" dedi, "Allah´ı bırakıp da, size hicbir sekilde ne yararı ne de zararı dokunmayan seylere mi tapınıyorsunuz
Surah Al-Anbiya, Verse 66
أُفّٖ لَّكُمۡ وَلِمَا تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ
Yazıklar olsun size de, Allah yerine tapınıp durdugunuz butun bu nesnelere de! Hala aklınızı kullanmayacak mısınız
Surah Al-Anbiya, Verse 67
قَالُواْ حَرِّقُوهُ وَٱنصُرُوٓاْ ءَالِهَتَكُمۡ إِن كُنتُمۡ فَٰعِلِينَ
Eger (bir sey) yapacaksanız" dediler, "bari o´nu yakın da, boylece tanrılarınıza arka cıkmıs olun
Surah Al-Anbiya, Verse 68
قُلۡنَا يَٰنَارُ كُونِي بَرۡدٗا وَسَلَٰمًا عَلَىٰٓ إِبۡرَٰهِيمَ
(Ne var ki) Biz "Ey ates, serin ol, Ibrahim´e dokunma!" dedik
Surah Al-Anbiya, Verse 69
وَأَرَادُواْ بِهِۦ كَيۡدٗا فَجَعَلۡنَٰهُمُ ٱلۡأَخۡسَرِينَ
Bu arada onlar Ibrahim´e tuzak kurmaya calıstılar; ama Biz onların butun yapıp ettiklerini bosa cıkardık
Surah Al-Anbiya, Verse 70
وَنَجَّيۡنَٰهُ وَلُوطًا إِلَى ٱلۡأَرۡضِ ٱلَّتِي بَٰرَكۡنَا فِيهَا لِلۡعَٰلَمِينَ
ve o´nu da, (kardesinin oglu) Lut´u da, gelecek butun caglar icin kutlu kıldıgımız bir beldeye ulastırarak kurtardık
Surah Al-Anbiya, Verse 71
وَوَهَبۡنَا لَهُۥٓ إِسۡحَٰقَ وَيَعۡقُوبَ نَافِلَةٗۖ وَكُلّٗا جَعَلۡنَا صَٰلِحِينَ
Ve o´na ayrıca Ishak´ı ve (Ishak´ın oglu) Yakub´u armagan ettik, ve onların hepsinin durust ve erdemli insanlar olmalarını sagladık
Surah Al-Anbiya, Verse 72
وَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَئِمَّةٗ يَهۡدُونَ بِأَمۡرِنَا وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡهِمۡ فِعۡلَ ٱلۡخَيۡرَٰتِ وَإِقَامَ ٱلصَّلَوٰةِ وَإِيتَآءَ ٱلزَّكَوٰةِۖ وَكَانُواْ لَنَا عَٰبِدِينَ
ve onları buyruklarımız dogrultusunda (baskalarına) yol gosteren onderler yaptık; cunku onlara iyi ve yararlı isler yapmayı, salat konusunda duyarlı ve devamlı olmayı, arınmak icin verilmesi gereken seyi vermeyi vahyettik; boylece onlar hep Bize kulluk ettiler
Surah Al-Anbiya, Verse 73
وَلُوطًا ءَاتَيۡنَٰهُ حُكۡمٗا وَعِلۡمٗا وَنَجَّيۡنَٰهُ مِنَ ٱلۡقَرۡيَةِ ٱلَّتِي كَانَت تَّعۡمَلُ ٱلۡخَبَـٰٓئِثَۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمَ سَوۡءٖ فَٰسِقِينَ
Ve Lut´a da (dogru ile egrinin seciminde) saglam bir muhakeme yetisi ve ilim verdik; ve o´nu cirkin davranıslar ortaya koyan bir toplumun elinden kurtardık. (Bu toplumu ise yok ettik, cunku) gercekten gunaha gomulup gitmis yoz bir toplumdu
Surah Al-Anbiya, Verse 74
وَأَدۡخَلۡنَٰهُ فِي رَحۡمَتِنَآۖ إِنَّهُۥ مِنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
Ve (Lut´u) rahmetimizle kusattık: cunku o gercekten durust ve erdemli kimselerdendi
Surah Al-Anbiya, Verse 75
وَنُوحًا إِذۡ نَادَىٰ مِن قَبۡلُ فَٱسۡتَجَبۡنَا لَهُۥ فَنَجَّيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥ مِنَ ٱلۡكَرۡبِ ٱلۡعَظِيمِ
Ve Nuh(u da hatırla); hani, o (Ibrahim ve Lut´tan) cok once (Bize) yakarmıstı ve Biz de o´nun (bu yakarısına) cevap vermis, o´nu ve o´nunla beraber olanları buyuk bir felaketten kurtarmıstık
Surah Al-Anbiya, Verse 76
وَنَصَرۡنَٰهُ مِنَ ٱلۡقَوۡمِ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَآۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمَ سَوۡءٖ فَأَغۡرَقۡنَٰهُمۡ أَجۡمَعِينَ
Onu, ayetlerimizi yalanlayan bir topluma karsı korumustuk; gercekten de gunaha gomulup gitmis bir toplumdu onlar ve bu yuzden Biz de onların hepsini boguverdik
Surah Al-Anbiya, Verse 77
وَدَاوُۥدَ وَسُلَيۡمَٰنَ إِذۡ يَحۡكُمَانِ فِي ٱلۡحَرۡثِ إِذۡ نَفَشَتۡ فِيهِ غَنَمُ ٱلۡقَوۡمِ وَكُنَّا لِحُكۡمِهِمۡ شَٰهِدِينَ
Ve Davud ile Suleyman(ı da an): Hani bu ikisi, bir topluluga ait koyun surusunun geceleyin girip otladıgı bir ekin hakkında hukum vereceklerdi ve Biz de o´nların bu hukumlerine tanık idik
Surah Al-Anbiya, Verse 78
فَفَهَّمۡنَٰهَا سُلَيۡمَٰنَۚ وَكُلًّا ءَاتَيۡنَا حُكۡمٗا وَعِلۡمٗاۚ وَسَخَّرۡنَا مَعَ دَاوُۥدَ ٱلۡجِبَالَ يُسَبِّحۡنَ وَٱلطَّيۡرَۚ وَكُنَّا فَٰعِلِينَ
ve bu olayda Suleyman´ın dava konusunu (daha derinden) anlamasını sagladık; bununla birlikte, Biz her ikisine de saglam bir muhakeme gucu ve ilim bahsetmistik. Bizim sınırsız kudret ve yuceligimizi anarken, dagı tası ve kusları Davud´un cagrısına boyun egdirdik; ve Biz (diledigimiz her seyi) yapabilme kudretine sahibiz
Surah Al-Anbiya, Verse 79
وَعَلَّمۡنَٰهُ صَنۡعَةَ لَبُوسٖ لَّكُمۡ لِتُحۡصِنَكُم مِّنۢ بَأۡسِكُمۡۖ فَهَلۡ أَنتُمۡ شَٰكِرُونَ
Ve sizin icin o´na, sizi her turlu korkuya karsı (Allah´a karsı sorumluluk bilinci giysisiyle) zırhlandıracak (ustun) bir korunma sanatı ogrettik; peki, (butun bunlar icin) sukrediyor musunuz
Surah Al-Anbiya, Verse 80
وَلِسُلَيۡمَٰنَ ٱلرِّيحَ عَاصِفَةٗ تَجۡرِي بِأَمۡرِهِۦٓ إِلَى ٱلۡأَرۡضِ ٱلَّتِي بَٰرَكۡنَا فِيهَاۚ وَكُنَّا بِكُلِّ شَيۡءٍ عَٰلِمِينَ
Kutlu ulkeye dogru o´nun buyruguyla esip gitsin diye o zorlu ruzgarı Suleyman´ın buyruguna (Biz verdik); cunku her seyin aslını bilen Biziz
Surah Al-Anbiya, Verse 81
وَمِنَ ٱلشَّيَٰطِينِ مَن يَغُوصُونَ لَهُۥ وَيَعۡمَلُونَ عَمَلٗا دُونَ ذَٰلِكَۖ وَكُنَّا لَهُمۡ حَٰفِظِينَ
Bas egmeyen guclerden (de o´nun buyruguna verdiklerimiz vardı ki) bunlar o´nun icin dalgıclık ve (bu turden) baska isler yaparlardı. Bu gucleri de gozetim altında tutan yine Bizdik
Surah Al-Anbiya, Verse 82
۞وَأَيُّوبَ إِذۡ نَادَىٰ رَبَّهُۥٓ أَنِّي مَسَّنِيَ ٱلضُّرُّ وَأَنتَ أَرۡحَمُ ٱلرَّـٰحِمِينَ
Ve Eyyub´u (da an ki) o: "Ey Rabbim, dert beni buldu; ama Sen merhametlilerin en merhametlisisin!" diye yakarmıstı
Surah Al-Anbiya, Verse 83
فَٱسۡتَجَبۡنَا لَهُۥ فَكَشَفۡنَا مَا بِهِۦ مِن ضُرّٖۖ وَءَاتَيۡنَٰهُ أَهۡلَهُۥ وَمِثۡلَهُم مَّعَهُمۡ رَحۡمَةٗ مِّنۡ عِندِنَا وَذِكۡرَىٰ لِلۡعَٰبِدِينَ
Bunun uzerine, o(nun bu yakarısı)na karsılık verdik ve o´nu cektigi dertten kurtardık; ayrıca, o´na katımızdan bir rahmet ve Bize kulluk edenlere bir ders olmak uzere, sayılarını bir kat artırarak yeni bir zurriyyet verdik
Surah Al-Anbiya, Verse 84
وَإِسۡمَٰعِيلَ وَإِدۡرِيسَ وَذَا ٱلۡكِفۡلِۖ كُلّٞ مِّنَ ٱلصَّـٰبِرِينَ
Ve Ismail ile Idris(i) ve (o´nlar gibi) kendisini andla (Allah´a) baglayan herkesi (an ki): o´nların hepsi darlıga gogus geren kimselerdi
Surah Al-Anbiya, Verse 85
وَأَدۡخَلۡنَٰهُمۡ فِي رَحۡمَتِنَآۖ إِنَّهُم مِّنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
Ve bu yuzden o´nları(n hepsini) rahmetimizle kusatmıstık; gercekten de onlar durust ve erdemli kimselerdi
Surah Al-Anbiya, Verse 86
وَذَا ٱلنُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَٰضِبٗا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقۡدِرَ عَلَيۡهِ فَنَادَىٰ فِي ٱلظُّلُمَٰتِ أَن لَّآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنتَ سُبۡحَٰنَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ ٱلظَّـٰلِمِينَ
Ve o balık olayının kahramanı(nı da an); hani, o gucumuzun kendisine ulasamayacagını sanarak ofkeyle cıkıp gitmisti! Ama sonra (dustugu bunalımın) derin karanlıgı icinde: "Senden baska tanrı yok! Sınırsız kudret ve yuceliginle Sen her seyin ustundesin: dogrusu ben gercekten buyuk bir haksızlık yaptım!" diye seslenmisti
Surah Al-Anbiya, Verse 87
فَٱسۡتَجَبۡنَا لَهُۥ وَنَجَّيۡنَٰهُ مِنَ ٱلۡغَمِّۚ وَكَذَٰلِكَ نُـۨجِي ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Bunun uzerine, Biz de onun bu yakarısına karsılık vermis ve onu dustugu bunalımdan, sıkıntıdan kurtarmıstık. Inananları Biz iste boyle kurtarırız
Surah Al-Anbiya, Verse 88
وَزَكَرِيَّآ إِذۡ نَادَىٰ رَبَّهُۥ رَبِّ لَا تَذَرۡنِي فَرۡدٗا وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلۡوَٰرِثِينَ
Ve Zekeriya(yı da an ki o´nu da boyle kurtarmıstık;) hani, o da Rabbine seslenerek: "Ey Rabbim!" demisti, "Beni cocuksuz bırakma; fakat, (beni varissiz bıraksan bile, biliyorum ki) herkes gocup gittikten sonra kalıcı olan biricik varlık Sensin
Surah Al-Anbiya, Verse 89
فَٱسۡتَجَبۡنَا لَهُۥ وَوَهَبۡنَا لَهُۥ يَحۡيَىٰ وَأَصۡلَحۡنَا لَهُۥ زَوۡجَهُۥٓۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ يُسَٰرِعُونَ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِ وَيَدۡعُونَنَا رَغَبٗا وَرَهَبٗاۖ وَكَانُواْ لَنَا خَٰشِعِينَ
Ve bunun uzerine o(nun bu yakarısı)na da karsılık verdik ve karısını onun icin cocuk dogurabilecek hale getirerek ona Yahya´yı armagan ettik; dogrusu bu uc kisi iyi ve yararlı islerde birbiriyle yarısır ve Bize korku ve umutla yakarırlar; Bize karsı her zaman saygı ve duyarlık gosterirlerdi
Surah Al-Anbiya, Verse 90
وَٱلَّتِيٓ أَحۡصَنَتۡ فَرۡجَهَا فَنَفَخۡنَا فِيهَا مِن رُّوحِنَا وَجَعَلۡنَٰهَا وَٱبۡنَهَآ ءَايَةٗ لِّلۡعَٰلَمِينَ
Ve o iffetini koruyan (kadın)ı da (an) ki, Biz ona ruhumuzdan uflemis, onu ve oglunu butun insanlar icin (rahmetimizin) bir simgesi kılmıstık
Surah Al-Anbiya, Verse 91
إِنَّ هَٰذِهِۦٓ أُمَّتُكُمۡ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ وَأَنَا۠ رَبُّكُمۡ فَٱعۡبُدُونِ
(Siz ey inananlar,) gercek su ki, bu sizin ummetiniz tek bir ummettir: cunku hepinizin Rabbi Benim; oyleyse (yalnızca) Bana kulluk edin
Surah Al-Anbiya, Verse 92
وَتَقَطَّعُوٓاْ أَمۡرَهُم بَيۡنَهُمۡۖ كُلٌّ إِلَيۡنَا رَٰجِعُونَ
Ama insanlar aralarındaki bu birligi paramparca ettiler; (hem de) sonunda topluca Bize donecekler(ini unutarak)
Surah Al-Anbiya, Verse 93
فَمَن يَعۡمَلۡ مِنَ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ وَهُوَ مُؤۡمِنٞ فَلَا كُفۡرَانَ لِسَعۡيِهِۦ وَإِنَّا لَهُۥ كَٰتِبُونَ
Yine de her kim, hem inanmıs, hem de durust ve erdemli davranıslardan (bir seyler) ortaya koymussa, onun bu cabası asla ziyan edilmeyecektir; cunku, hic kuskusuz Biz bunu onun lehine kaydetmekteyiz
Surah Al-Anbiya, Verse 94
وَحَرَٰمٌ عَلَىٰ قَرۡيَةٍ أَهۡلَكۡنَٰهَآ أَنَّهُمۡ لَا يَرۡجِعُونَ
Bu bakımdan, yok etmeye karar verdigimiz herhangi bir toplumun, (tuttugu gunahkarca yoldan) bir daha geri donmesi asla mumkun degildir
Surah Al-Anbiya, Verse 95
حَتَّىٰٓ إِذَا فُتِحَتۡ يَأۡجُوجُ وَمَأۡجُوجُ وَهُم مِّن كُلِّ حَدَبٖ يَنسِلُونَ
Ta ki, Yecuc ve Mecuc´un (dunyaya) salınıp, (yeryuzunun) her kose(sin)den bosalacakları zamana kadar
Surah Al-Anbiya, Verse 96
وَٱقۡتَرَبَ ٱلۡوَعۡدُ ٱلۡحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَٰخِصَةٌ أَبۡصَٰرُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ يَٰوَيۡلَنَا قَدۡ كُنَّا فِي غَفۡلَةٖ مِّنۡ هَٰذَا بَلۡ كُنَّا ظَٰلِمِينَ
(ki o zaman) basa gelmesi kacınılmaz olan (kıyamet) soz(un)un gerceklesmesi de yaklasmıs olacaktır. O zaman ki, hakkı inkara sartlanmıs olan kimselerin gozleri yerinden oynayacak ve (birbirlerine:) "Vah bize!" (diye yakınacaklar), "Bu (kıyamet sozune) karsı hep umursamazlık gosterdik! Cunku, zulum ve kotuluk yap(maya egilimli ol)an kimselerdik
Surah Al-Anbiya, Verse 97
إِنَّكُمۡ وَمَا تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ أَنتُمۡ لَهَا وَٰرِدُونَ
(O gun onlara:) "Gercek su ki, siz ve Allah´ın yerine tapınıp durdugunuz butun o (duzmece) seyler cehennemin yakıtısınız: varacagınız yer orasıdır" denecek
Surah Al-Anbiya, Verse 98
لَوۡ كَانَ هَـٰٓؤُلَآءِ ءَالِهَةٗ مَّا وَرَدُوهَاۖ وَكُلّٞ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Eger (o tapınıp durdugunuz duzmece nesneler) gercekten tanrı olsalardı, kuskusuz, oraya girmezlerdi; ama (iste gordugunuz gibi,) hepiniz orada yerlesip temelli kalacaksınız
Surah Al-Anbiya, Verse 99
لَهُمۡ فِيهَا زَفِيرٞ وَهُمۡ فِيهَا لَا يَسۡمَعُونَ
Orada onların payına ah edip inlemek dusecek; ve orada (baska) bir sey isitmeyecekler
Surah Al-Anbiya, Verse 100
إِنَّ ٱلَّذِينَ سَبَقَتۡ لَهُم مِّنَّا ٱلۡحُسۡنَىٰٓ أُوْلَـٰٓئِكَ عَنۡهَا مُبۡعَدُونَ
(Ama,) bakın, kendileri icin katımızdan nihai iyilik ve guzellik (yazılmıs) bulunanlara gelince; boyleleri (cehennemden) uzak tutulacaklar
Surah Al-Anbiya, Verse 101
لَا يَسۡمَعُونَ حَسِيسَهَاۖ وَهُمۡ فِي مَا ٱشۡتَهَتۡ أَنفُسُهُمۡ خَٰلِدُونَ
onlar (cehennemin) solugunu (bile) isitmeyecekler ve canlarının arzu edegeldigi seyler arasında sonsuza kadar yasayıp gidecekler
Surah Al-Anbiya, Verse 102
لَا يَحۡزُنُهُمُ ٱلۡفَزَعُ ٱلۡأَكۡبَرُ وَتَتَلَقَّىٰهُمُ ٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُ هَٰذَا يَوۡمُكُمُ ٱلَّذِي كُنتُمۡ تُوعَدُونَ
(Kıyamet Gunu´nun uyandıracagı) o benzeri olmayan buyuk korku bile onları kaygılandırmayacak; cunku melekler boylelerini "Size soz verilen (mutlu) Gun iste bu Gun´dur!" sozleriyle karsılayacaklar
Surah Al-Anbiya, Verse 103
يَوۡمَ نَطۡوِي ٱلسَّمَآءَ كَطَيِّ ٱلسِّجِلِّ لِلۡكُتُبِۚ كَمَا بَدَأۡنَآ أَوَّلَ خَلۡقٖ نُّعِيدُهُۥۚ وَعۡدًا عَلَيۡنَآۚ إِنَّا كُنَّا فَٰعِلِينَ
O Gun gokleri sayfaları durer gibi durecegiz; (ve) alemi ilk kez nasıl yarattıysak onu yeniden yine oyle yaratacagız; gerceklestirilmesini kendi uzerimize aldıgımız bir sozdur bu: suphesiz, Biz (her seyi) yapabilecek gucteyiz
Surah Al-Anbiya, Verse 104
وَلَقَدۡ كَتَبۡنَا فِي ٱلزَّبُورِ مِنۢ بَعۡدِ ٱلذِّكۡرِ أَنَّ ٱلۡأَرۡضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ ٱلصَّـٰلِحُونَ
Ve gercek su ki, (insanı) uyarıp ogut verdikten sonra hikmetlerle dolu butun ilahi kitaplarda yeryuzune durust ve erdemli kullarımın varis olacagını kaydettik
Surah Al-Anbiya, Verse 105
إِنَّ فِي هَٰذَا لَبَلَٰغٗا لِّقَوۡمٍ عَٰبِدِينَ
Suphesiz, bunda (gercekten) Allah´a kulluk eden kimseler icin bir mesaj vardır
Surah Al-Anbiya, Verse 106
وَمَآ أَرۡسَلۡنَٰكَ إِلَّا رَحۡمَةٗ لِّلۡعَٰلَمِينَ
Ve (bunun icindir ki, ey Peygamber!) Biz seni yalnızca, butun alemlere rahmetimiz(in bir isareti) olarak gonderdik
Surah Al-Anbiya, Verse 107
قُلۡ إِنَّمَا يُوحَىٰٓ إِلَيَّ أَنَّمَآ إِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞۖ فَهَلۡ أَنتُم مُّسۡلِمُونَ
De ki: "Bana yalnızca, tanrınızın tek bir Tanrı oldugu vahyedildi; o halde artık O´na boyun egecek misiniz
Surah Al-Anbiya, Verse 108
فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَقُلۡ ءَاذَنتُكُمۡ عَلَىٰ سَوَآءٖۖ وَإِنۡ أَدۡرِيٓ أَقَرِيبٌ أَم بَعِيدٞ مَّا تُوعَدُونَ
Ama eger (bu gercege) yuz cevirirlerse de ki: "Ben bu gercegi hepinize aynı sekilde duyurdum; ama artık, size vaad edilen (Hesap Gunu´nun) yakın mı, uzak mı oldugunu ben bilemem
Surah Al-Anbiya, Verse 109
إِنَّهُۥ يَعۡلَمُ ٱلۡجَهۡرَ مِنَ ٱلۡقَوۡلِ وَيَعۡلَمُ مَا تَكۡتُمُونَ
Dogrusu O, sozun acıga vurulanını da bilir, ortup gizlediklerinizi de bilir
Surah Al-Anbiya, Verse 110
وَإِنۡ أَدۡرِي لَعَلَّهُۥ فِتۡنَةٞ لَّكُمۡ وَمَتَٰعٌ إِلَىٰ حِينٖ
Ve (bana gelince, Hesap Gunu´ndeki) bu (gecikmenin) sizin icin bir sınama mı, yoksa bir sureye kadar (merhameten yapılmıs) bir erteleme mi oldugunu ben bilemem
Surah Al-Anbiya, Verse 111
قَٰلَ رَبِّ ٱحۡكُم بِٱلۡحَقِّۗ وَرَبُّنَا ٱلرَّحۡمَٰنُ ٱلۡمُسۡتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ
De ki: "Ey Rabbim! (Aramızda) hakca hukum ver!" Yine (de ki "Rabbimiz Rahman, sizin (O´na iliskin) tum tanımlama gayretlerinize karsı yardımına basvurulabilecek yegane (Hakim)dir
Surah Al-Anbiya, Verse 112