Surah Al-Jumua - Turkish Translation by Ali Fikri Yavuz
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ ٱلۡمَلِكِ ٱلۡقُدُّوسِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَكِيمِ
Goklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder. O, oyle bir Melik ki, Kuddus’dur= her noksan seyden munezzehtir, Aziz’dir= her seye galibdir, Hakim’dir= butun islerinde hikmet sahibidir
Surah Al-Jumua, Verse 1
هُوَ ٱلَّذِي بَعَثَ فِي ٱلۡأُمِّيِّـۧنَ رَسُولٗا مِّنۡهُمۡ يَتۡلُواْ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتِهِۦ وَيُزَكِّيهِمۡ وَيُعَلِّمُهُمُ ٱلۡكِتَٰبَ وَٱلۡحِكۡمَةَ وَإِن كَانُواْ مِن قَبۡلُ لَفِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ
(Cogu okuma yazma bilmiyen) Arablar icinde, soylarından bir peygamber gonderen O’dur. (Bu Peygamber Muhammed Aleyhisselam) uzerlerine O’nun ayetlerini okuyor, onları (sirk kirinden) temizliyor, kendilerine Kur’an ve seriat (dini hukumler) ogretiyor. Halbuki bundan once (Peygamberin gelisinden evvel) acık bir sapıklık icinde idiler
Surah Al-Jumua, Verse 2
وَءَاخَرِينَ مِنۡهُمۡ لَمَّا يَلۡحَقُواْ بِهِمۡۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
(Allah, hem okuyub yazmak bilmiyen ummi Arap’lara peygamberini gonderdi, hem de) onlardan baskalarına, (ashabdan sonra kıyamete kadar gelecek olanlara) ki, henuz onlara, (bu ilk Arab’lara) kavusmamıslardır. O, Aziz’dir= her seye galibdir, Hakim’dir= isinde hikmet sahibidir
Surah Al-Jumua, Verse 3
ذَٰلِكَ فَضۡلُ ٱللَّهِ يُؤۡتِيهِ مَن يَشَآءُۚ وَٱللَّهُ ذُو ٱلۡفَضۡلِ ٱلۡعَظِيمِ
Iste bu (peygamberlik), Allah’ın fazlıdır; onu diledigine verir. Allah cok buyuk ihsan sahibidir
Surah Al-Jumua, Verse 4
مَثَلُ ٱلَّذِينَ حُمِّلُواْ ٱلتَّوۡرَىٰةَ ثُمَّ لَمۡ يَحۡمِلُوهَا كَمَثَلِ ٱلۡحِمَارِ يَحۡمِلُ أَسۡفَارَۢاۚ بِئۡسَ مَثَلُ ٱلۡقَوۡمِ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِۚ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّـٰلِمِينَ
Kendilerine Tevrat’la amel teklif edildikten sonra, onunla amel etmiyenlerin hali, cildlerle kitab tasıyan esegin haline benzer. Allah’ın ayetlerini inkar eden kavmin hali ne cirkin!... Allah, zalimler toplulugunu hidayete erdirmez
Surah Al-Jumua, Verse 5
قُلۡ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ هَادُوٓاْ إِن زَعَمۡتُمۡ أَنَّكُمۡ أَوۡلِيَآءُ لِلَّهِ مِن دُونِ ٱلنَّاسِ فَتَمَنَّوُاْ ٱلۡمَوۡتَ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
(Ey Rasulum), de ki: “- Ey Yahudi’ler! Eger siz, diger insanlardan baska olarak Allah’ın dostları bulundugunuzu zannediyorsanız, haydin olmeyi isteyin; sayet (davanızda) sadık kimselerseniz...”
Surah Al-Jumua, Verse 6
وَلَا يَتَمَنَّوۡنَهُۥٓ أَبَدَۢا بِمَا قَدَّمَتۡ أَيۡدِيهِمۡۚ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِٱلظَّـٰلِمِينَ
Halbuki onlar, ellerinin one surdugu gunahlar yuzunden, olumu hic bir zaman isteyemezler. Allah zalimleri pek iyi bilir, (ona gore cezalarını verir)
Surah Al-Jumua, Verse 7
قُلۡ إِنَّ ٱلۡمَوۡتَ ٱلَّذِي تَفِرُّونَ مِنۡهُ فَإِنَّهُۥ مُلَٰقِيكُمۡۖ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَٰلِمِ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
(Ey Rasulum, onlara) de ki: “-Haberiniz olsun, o kacıp durdugunuz olum, muhakkak gelib size kavusacaktır. Sonra hem gizliyi, hem asikarı bilen Allah’a donduruleceksiniz de, O, size neler yaptıgınızı haber verecektir; (buna gore sizi cezalandıracaktır)
Surah Al-Jumua, Verse 8
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِذَا نُودِيَ لِلصَّلَوٰةِ مِن يَوۡمِ ٱلۡجُمُعَةِ فَٱسۡعَوۡاْ إِلَىٰ ذِكۡرِ ٱللَّهِ وَذَرُواْ ٱلۡبَيۡعَۚ ذَٰلِكُمۡ خَيۡرٞ لَّكُمۡ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Ey iman edenler! Cuma gunu, namaz icin ezan okundugu zaman hemen Allah’ın zikrine, (hutbe dinlemeye ve namaz kılmaya) gidin; alısverisi bırakın. Bu (hutbe dinlemek ve namaz kılmak), sizin icin daha hayırlıdır; eger bilirseniz
Surah Al-Jumua, Verse 9
فَإِذَا قُضِيَتِ ٱلصَّلَوٰةُ فَٱنتَشِرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَٱبۡتَغُواْ مِن فَضۡلِ ٱللَّهِ وَٱذۡكُرُواْ ٱللَّهَ كَثِيرٗا لَّعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ
Sonra namaz kılınınca, yeryuzune dagılın da Allah’ın fazlından rızk arayın. Allah’ı (her halinizde) cok anın ki, (dunya ve ahiret saadetine kavusub azabdan) kurtulabilesiniz
Surah Al-Jumua, Verse 10
وَإِذَا رَأَوۡاْ تِجَٰرَةً أَوۡ لَهۡوًا ٱنفَضُّوٓاْ إِلَيۡهَا وَتَرَكُوكَ قَآئِمٗاۚ قُلۡ مَا عِندَ ٱللَّهِ خَيۡرٞ مِّنَ ٱللَّهۡوِ وَمِنَ ٱلتِّجَٰرَةِۚ وَٱللَّهُ خَيۡرُ ٱلرَّـٰزِقِينَ
Boyle iken, (siddetli bir kıtlıgın hukum surdugu bir zamanda sen hutbe okurken, zahire yuklu bir ticaret kafilesinin gelisini haber veren def seslerini ashab duyunca; hutbeyi terk etmenin bir zararı olmıyacagı dusuncesine kapılarak) bir ticaret veya eglenti (def sesi) gorduklerinde, ona fırladılar da seni (hutbede) ayakta bıraktılar. (Mescidde yalnız on iki kisi kalmıstı). De ki: “- Allah katında olan sevab, eglentiden de, ticaretten de hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
Surah Al-Jumua, Verse 11