Surah Al-Kahf - Turkish Translation by Tefhim Ul Kuran
ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِيٓ أَنزَلَ عَلَىٰ عَبۡدِهِ ٱلۡكِتَٰبَ وَلَمۡ يَجۡعَل لَّهُۥ عِوَجَاۜ
Hamd, Kitabı kulu uzerine indiren ve onda hic bir carpıklık kılmayan Allah´a aittir
Surah Al-Kahf, Verse 1
قَيِّمٗا لِّيُنذِرَ بَأۡسٗا شَدِيدٗا مِّن لَّدُنۡهُ وَيُبَشِّرَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ٱلَّذِينَ يَعۡمَلُونَ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ أَنَّ لَهُمۡ أَجۡرًا حَسَنٗا
Dosdogru (bir Kitaptır) ki, kendi katından siddetli bir azabla uyarıp korkutmak ve salih amellerde bulunan mu´minlere mujde vermek icin (onu indirdi) ; suphesiz onlara guzel bir ecir vardır
Surah Al-Kahf, Verse 2
مَّـٰكِثِينَ فِيهِ أَبَدٗا
Onlar orda ebedi olarak kalıcıdırlar
Surah Al-Kahf, Verse 3
وَيُنذِرَ ٱلَّذِينَ قَالُواْ ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ وَلَدٗا
(Bu Kur´an) «Allah cocuk edindi» diyenleri uyarıp korkutmaktadır
Surah Al-Kahf, Verse 4
مَّا لَهُم بِهِۦ مِنۡ عِلۡمٖ وَلَا لِأٓبَآئِهِمۡۚ كَبُرَتۡ كَلِمَةٗ تَخۡرُجُ مِنۡ أَفۡوَٰهِهِمۡۚ إِن يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبٗا
Bu konuda ne kendilerinin, ne de atalarının hic bir bilgisi yoktur. Agızlarından cıkan soz ne (kadar da) buyuk. Onlar yalandan baskasını soylemiyorlar
Surah Al-Kahf, Verse 5
فَلَعَلَّكَ بَٰخِعٞ نَّفۡسَكَ عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِمۡ إِن لَّمۡ يُؤۡمِنُواْ بِهَٰذَا ٱلۡحَدِيثِ أَسَفًا
Simdi onlar bu soze (Kur´an´a) inanmayacak olurlarsa sen, onların pesi sıra esef ederek kendini kahredeceksin (oyle mi)
Surah Al-Kahf, Verse 6
إِنَّا جَعَلۡنَا مَا عَلَى ٱلۡأَرۡضِ زِينَةٗ لَّهَا لِنَبۡلُوَهُمۡ أَيُّهُمۡ أَحۡسَنُ عَمَلٗا
Suphesiz biz, yeryuzu uzerindeki seyleri ona bir sus kıldık; onların hangisinin daha guzel davranısta bulundugunu deneyelim diye
Surah Al-Kahf, Verse 7
وَإِنَّا لَجَٰعِلُونَ مَا عَلَيۡهَا صَعِيدٗا جُرُزًا
Biz gercekten (yeryuzu) uzerinde olanları kupkuru, corak bir toprak yapabiliriz
Surah Al-Kahf, Verse 8
أَمۡ حَسِبۡتَ أَنَّ أَصۡحَٰبَ ٱلۡكَهۡفِ وَٱلرَّقِيمِ كَانُواْ مِنۡ ءَايَٰتِنَا عَجَبًا
Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini bizim sasılacak ayetlerimizden mi sandın
Surah Al-Kahf, Verse 9
إِذۡ أَوَى ٱلۡفِتۡيَةُ إِلَى ٱلۡكَهۡفِ فَقَالُواْ رَبَّنَآ ءَاتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحۡمَةٗ وَهَيِّئۡ لَنَا مِنۡ أَمۡرِنَا رَشَدٗا
O gencler, magaraya sıgındıkları zaman, demislerdi ki: «Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve isimizden bize dogruyu kolaylastır (bizi basarılı kıl).»
Surah Al-Kahf, Verse 10
فَضَرَبۡنَا عَلَىٰٓ ءَاذَانِهِمۡ فِي ٱلۡكَهۡفِ سِنِينَ عَدَدٗا
Boylelikle magarada yıllar yılı onların kulaklarına (agır bir uyku) vurduk
Surah Al-Kahf, Verse 11
ثُمَّ بَعَثۡنَٰهُمۡ لِنَعۡلَمَ أَيُّ ٱلۡحِزۡبَيۡنِ أَحۡصَىٰ لِمَا لَبِثُوٓاْ أَمَدٗا
Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları sureyi daha iyi hesap ettigini belirtmek icin onları uyandırdık
Surah Al-Kahf, Verse 12
نَّحۡنُ نَقُصُّ عَلَيۡكَ نَبَأَهُم بِٱلۡحَقِّۚ إِنَّهُمۡ فِتۡيَةٌ ءَامَنُواْ بِرَبِّهِمۡ وَزِدۡنَٰهُمۡ هُدٗى
Biz sana onların haberlerini bir gercek (olay) olarak aktarmaktayız. Gercekten onlar, Rablerine iman etmis genclerdi ve biz de onların hidayetlerini arttırmıstık
Surah Al-Kahf, Verse 13
وَرَبَطۡنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ إِذۡ قَامُواْ فَقَالُواْ رَبُّنَا رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ لَن نَّدۡعُوَاْ مِن دُونِهِۦٓ إِلَٰهٗاۖ لَّقَدۡ قُلۡنَآ إِذٗا شَطَطًا
Onların kalpleri uzerinde (sabrı ve kararlılıgı) rabtetmistik; (Krala karsı) Kıyam ettiklerinde demislerdi ki: «Bizim Rabbimiz, goklerin ve yerin Rabbi´dir; ilah olarak biz O´ndan baskasına kesinlikle tapmayız, (eger tersini) soyleyecek olursak, andolsun, gercegin dısına cıkarız.»
Surah Al-Kahf, Verse 14
هَـٰٓؤُلَآءِ قَوۡمُنَا ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةٗۖ لَّوۡلَا يَأۡتُونَ عَلَيۡهِم بِسُلۡطَٰنِۭ بَيِّنٖۖ فَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّنِ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗا
«Sunlar, bizim kavmimizdir; O´ndan baskasını ilahlar edindiler, onlara apacık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Oyleyse Allah´a karsı yalan duzup uydurandan daha zalim kimdir
Surah Al-Kahf, Verse 15
وَإِذِ ٱعۡتَزَلۡتُمُوهُمۡ وَمَا يَعۡبُدُونَ إِلَّا ٱللَّهَ فَأۡوُۥٓاْ إِلَى ٱلۡكَهۡفِ يَنشُرۡ لَكُمۡ رَبُّكُم مِّن رَّحۡمَتِهِۦ وَيُهَيِّئۡ لَكُم مِّنۡ أَمۡرِكُم مِّرۡفَقٗا
(Iclerinden biri demisti ki:) «Madem ki siz onlardan ve Allah´tan baska taptıklarından kopup ayrıldınız, o halde, (daglara cekilip) magaraya sıgının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve isinizden size bir yarar kolaylastırsın.»
Surah Al-Kahf, Verse 16
۞وَتَرَى ٱلشَّمۡسَ إِذَا طَلَعَت تَّزَٰوَرُ عَن كَهۡفِهِمۡ ذَاتَ ٱلۡيَمِينِ وَإِذَا غَرَبَت تَّقۡرِضُهُمۡ ذَاتَ ٱلشِّمَالِ وَهُمۡ فِي فَجۡوَةٖ مِّنۡهُۚ ذَٰلِكَ مِنۡ ءَايَٰتِ ٱللَّهِۗ مَن يَهۡدِ ٱللَّهُ فَهُوَ ٱلۡمُهۡتَدِۖ وَمَن يُضۡلِلۡ فَلَن تَجِدَ لَهُۥ وَلِيّٗا مُّرۡشِدٗا
(Onlara baktıgında) Gorursun ki, gunes dogdugunda onların magaralarına sag yandan yonelir, battıgında onları sol yandan keser gecerdi ve onlar da onun (magaranın) genis boslugundalardı. Bu, Allah´ın ayetlerindendir. Allah, kime hidayet verirse, iste hidayet bulan odur, kimi de saptırırsa onun icin asla dogru yolu gosterici bir veli bulamazsın
Surah Al-Kahf, Verse 17
وَتَحۡسَبُهُمۡ أَيۡقَاظٗا وَهُمۡ رُقُودٞۚ وَنُقَلِّبُهُمۡ ذَاتَ ٱلۡيَمِينِ وَذَاتَ ٱلشِّمَالِۖ وَكَلۡبُهُم بَٰسِطٞ ذِرَاعَيۡهِ بِٱلۡوَصِيدِۚ لَوِ ٱطَّلَعۡتَ عَلَيۡهِمۡ لَوَلَّيۡتَ مِنۡهُمۡ فِرَارٗا وَلَمُلِئۡتَ مِنۡهُمۡ رُعۡبٗا
Sen onları uyanık sanırsın, oysa onlar (derin bir uykuda) uyusmuslardır. Biz onları sag yana ve sol yana ceviriyorduk. Onların kopekleri de iki kolunu uzatmıs yatmaktaydı. Onları gormus olsaydın, geri donup onlardan kacardın, onlardan icini korku kaplardı
Surah Al-Kahf, Verse 18
وَكَذَٰلِكَ بَعَثۡنَٰهُمۡ لِيَتَسَآءَلُواْ بَيۡنَهُمۡۚ قَالَ قَآئِلٞ مِّنۡهُمۡ كَمۡ لَبِثۡتُمۡۖ قَالُواْ لَبِثۡنَا يَوۡمًا أَوۡ بَعۡضَ يَوۡمٖۚ قَالُواْ رَبُّكُمۡ أَعۡلَمُ بِمَا لَبِثۡتُمۡ فَٱبۡعَثُوٓاْ أَحَدَكُم بِوَرِقِكُمۡ هَٰذِهِۦٓ إِلَى ٱلۡمَدِينَةِ فَلۡيَنظُرۡ أَيُّهَآ أَزۡكَىٰ طَعَامٗا فَلۡيَأۡتِكُم بِرِزۡقٖ مِّنۡهُ وَلۡيَتَلَطَّفۡ وَلَا يُشۡعِرَنَّ بِكُمۡ أَحَدًا
Boylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık) . Iclerinden bir sozcu dedi ki: «Ne kadar kaldınız?» Dediler ki: «Bir gun veya gunun bir (kac saatlik) kısmı kadar kaldık.» Dediler ki: «Ne kadar kaldıgınızı Rabbiniz daha iyi bilir; simdi birinizi bu paranızla sehre gonderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukca nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.»
Surah Al-Kahf, Verse 19
إِنَّهُمۡ إِن يَظۡهَرُواْ عَلَيۡكُمۡ يَرۡجُمُوكُمۡ أَوۡ يُعِيدُوكُمۡ فِي مِلَّتِهِمۡ وَلَن تُفۡلِحُوٓاْ إِذًا أَبَدٗا
«Cunku onlar uzerinize cıkıp gelirlerse, sizi tasa tutarlar veya dinlerine geri cevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtulus bulamazsınız.»
Surah Al-Kahf, Verse 20
وَكَذَٰلِكَ أَعۡثَرۡنَا عَلَيۡهِمۡ لِيَعۡلَمُوٓاْ أَنَّ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقّٞ وَأَنَّ ٱلسَّاعَةَ لَا رَيۡبَ فِيهَآ إِذۡ يَتَنَٰزَعُونَ بَيۡنَهُمۡ أَمۡرَهُمۡۖ فَقَالُواْ ٱبۡنُواْ عَلَيۡهِم بُنۡيَٰنٗاۖ رَّبُّهُمۡ أَعۡلَمُ بِهِمۡۚ قَالَ ٱلَّذِينَ غَلَبُواْ عَلَىٰٓ أَمۡرِهِمۡ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَيۡهِم مَّسۡجِدٗا
Boylece onları (Sehir halkına) duyurduk ki, Allah´ın vaadinin gercek oldugunu ve kıyametin mutlaka gelecegini, onda asla suphe olmadıgını bilsinler. (Fakat onlar meseleyi boyle ele alacakları yerde) kendi aralarında onların (Magarada uyuyanlar) durumunu tartısıyorlardı. Bazıları: «Onların uzerine bir bina yapın. Cunku Rableri onları daha iyi bilendir,» dediler. Fakat onların isine galip gelenler ise: «Mutlaka onların ustune bir mescit yapacagız» dediler
Surah Al-Kahf, Verse 21
سَيَقُولُونَ ثَلَٰثَةٞ رَّابِعُهُمۡ كَلۡبُهُمۡ وَيَقُولُونَ خَمۡسَةٞ سَادِسُهُمۡ كَلۡبُهُمۡ رَجۡمَۢا بِٱلۡغَيۡبِۖ وَيَقُولُونَ سَبۡعَةٞ وَثَامِنُهُمۡ كَلۡبُهُمۡۚ قُل رَّبِّيٓ أَعۡلَمُ بِعِدَّتِهِم مَّا يَعۡلَمُهُمۡ إِلَّا قَلِيلٞۗ فَلَا تُمَارِ فِيهِمۡ إِلَّا مِرَآءٗ ظَٰهِرٗا وَلَا تَسۡتَفۡتِ فِيهِم مِّنۡهُمۡ أَحَدٗا
(Sonra gelen kusaklar) Diyecekler ki: «Uc´tuler, onların dorduncusu de kopekleridir.» Ve: «Bestiler, onların altıncısı kopekleridir» diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) tas atmaktır. «Yedidirler, onların sekizincisi de kopekleridir» diyecekler. De ki: «Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dısında da kimse bilemez.» Oyleyse onlar konusunda acıkta olan bir tartısmadan baska tartısma ve onlar hakkında bunlardan hic kimseye bir sey sorma
Surah Al-Kahf, Verse 22
وَلَا تَقُولَنَّ لِشَاْيۡءٍ إِنِّي فَاعِلٞ ذَٰلِكَ غَدًا
Hic bir sey hakkında: «Ben bunu yarın mutlaka yapacagım» deme
Surah Al-Kahf, Verse 23
إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُۚ وَٱذۡكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلۡ عَسَىٰٓ أَن يَهۡدِيَنِ رَبِّي لِأَقۡرَبَ مِنۡ هَٰذَا رَشَدٗا
Ancak: «Allah dilerse» (yapacagım, de) . Unuttugun zaman Rabbini zikret ve de ki: «Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir basarıya yoneltip iletir.»
Surah Al-Kahf, Verse 24
وَلَبِثُواْ فِي كَهۡفِهِمۡ ثَلَٰثَ مِاْئَةٖ سِنِينَ وَٱزۡدَادُواْ تِسۡعٗا
Onlar magaralarında uc yuz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar
Surah Al-Kahf, Verse 25
قُلِ ٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا لَبِثُواْۖ لَهُۥ غَيۡبُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ أَبۡصِرۡ بِهِۦ وَأَسۡمِعۡۚ مَا لَهُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَلِيّٖ وَلَا يُشۡرِكُ فِي حُكۡمِهِۦٓ أَحَدٗا
De ki: «Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Goklerin ve yerin gaybı O´nundur. O, ne guzel gormekte ve ne guzel isitmektedir. O´nun dısında onların bir velisi yoktur. Kendi hukmunde hic kimseyi ortak kılmaz.»
Surah Al-Kahf, Verse 26
وَٱتۡلُ مَآ أُوحِيَ إِلَيۡكَ مِن كِتَابِ رَبِّكَۖ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَٰتِهِۦ وَلَن تَجِدَ مِن دُونِهِۦ مُلۡتَحَدٗا
Sana Rabbinin Kitabından vahyedileni oku. O´nun sozlerini degistirici yoktur ve O´nun dısında kesin olarak bir sıgınacak (makam) bulamazsın
Surah Al-Kahf, Verse 27
وَٱصۡبِرۡ نَفۡسَكَ مَعَ ٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ رَبَّهُم بِٱلۡغَدَوٰةِ وَٱلۡعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجۡهَهُۥۖ وَلَا تَعۡدُ عَيۡنَاكَ عَنۡهُمۡ تُرِيدُ زِينَةَ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ وَلَا تُطِعۡ مَنۡ أَغۡفَلۡنَا قَلۡبَهُۥ عَن ذِكۡرِنَا وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ وَكَانَ أَمۡرُهُۥ فُرُطٗا
Sen de sabah aksam O´nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dunya hayatının (aldatıcı) susunu isteyerek gozlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete dusurdugumuz, kendi ´istek ve tutkularına (hevasına) ´ uyan ve isinde asırılıga gidene itaat etme
Surah Al-Kahf, Verse 28
وَقُلِ ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكُمۡۖ فَمَن شَآءَ فَلۡيُؤۡمِن وَمَن شَآءَ فَلۡيَكۡفُرۡۚ إِنَّآ أَعۡتَدۡنَا لِلظَّـٰلِمِينَ نَارًا أَحَاطَ بِهِمۡ سُرَادِقُهَاۚ وَإِن يَسۡتَغِيثُواْ يُغَاثُواْ بِمَآءٖ كَٱلۡمُهۡلِ يَشۡوِي ٱلۡوُجُوهَۚ بِئۡسَ ٱلشَّرَابُ وَسَآءَتۡ مُرۡتَفَقًا
Ve de ki: «Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen kufre sapsın. Suphesiz biz zalimlere bir ates hazırlamısız, onun duvarları kendilerini cepecevre kusatmıstır. Eger onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yuzleri kavurup yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kotu bir ickidir o ve ne kotu bir destektir
Surah Al-Kahf, Verse 29
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ إِنَّا لَا نُضِيعُ أَجۡرَ مَنۡ أَحۡسَنَ عَمَلًا
Suphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; biz gercekten en guzel davranısta bulunanın ecrini kayba ugratmayız
Surah Al-Kahf, Verse 30
أُوْلَـٰٓئِكَ لَهُمۡ جَنَّـٰتُ عَدۡنٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهِمُ ٱلۡأَنۡهَٰرُ يُحَلَّوۡنَ فِيهَا مِنۡ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٖ وَيَلۡبَسُونَ ثِيَابًا خُضۡرٗا مِّن سُندُسٖ وَإِسۡتَبۡرَقٖ مُّتَّكِـِٔينَ فِيهَا عَلَى ٱلۡأَرَآئِكِۚ نِعۡمَ ٱلثَّوَابُ وَحَسُنَتۡ مُرۡتَفَقٗا
Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orda altın bileziklerle suslenirler, hafif ipekten ve agır islenmis atlastan yesil elbiseler giyerler ve tahtlar uzerinde kurulup dayanırlar. (Bu,) Ne guzel sevap ve ne guzel destek
Surah Al-Kahf, Verse 31
۞وَٱضۡرِبۡ لَهُم مَّثَلٗا رَّجُلَيۡنِ جَعَلۡنَا لِأَحَدِهِمَا جَنَّتَيۡنِ مِنۡ أَعۡنَٰبٖ وَحَفَفۡنَٰهُمَا بِنَخۡلٖ وَجَعَلۡنَا بَيۡنَهُمَا زَرۡعٗا
Onlara iki adamın ornegini ver; onlardan birine iki uzum bagı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmistik
Surah Al-Kahf, Verse 32
كِلۡتَا ٱلۡجَنَّتَيۡنِ ءَاتَتۡ أُكُلَهَا وَلَمۡ تَظۡلِم مِّنۡهُ شَيۡـٔٗاۚ وَفَجَّرۡنَا خِلَٰلَهُمَا نَهَرٗا
Iki bag da yemislerini vermis, ondan (verim bakımından) hic bir seyi noksan bırakmamıs ve aralarında da bir ırmak fıskırtmıstık
Surah Al-Kahf, Verse 33
وَكَانَ لَهُۥ ثَمَرٞ فَقَالَ لِصَٰحِبِهِۦ وَهُوَ يُحَاوِرُهُۥٓ أَنَا۠ أَكۡثَرُ مِنكَ مَالٗا وَأَعَزُّ نَفَرٗا
(Ikisinden) Birinin baska urun (veren yer) leri de vardı. Boylelikle onunla konusurken arkadasına dedi ki: «Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha gucluyum.»
Surah Al-Kahf, Verse 34
وَدَخَلَ جَنَّتَهُۥ وَهُوَ ظَالِمٞ لِّنَفۡسِهِۦ قَالَ مَآ أَظُنُّ أَن تَبِيدَ هَٰذِهِۦٓ أَبَدٗا
Daha sonra Cennet´ine girdi ve kendisine zulmederek: «Bunun hic yok olacagını sanmam.» dedi
Surah Al-Kahf, Verse 35
وَمَآ أَظُنُّ ٱلسَّاعَةَ قَآئِمَةٗ وَلَئِن رُّدِدتُّ إِلَىٰ رَبِّي لَأَجِدَنَّ خَيۡرٗا مِّنۡهَا مُنقَلَبٗا
«Kıyamet saati´nin kopacagını da sanmıyorum. Buna ragmen Rabbime dondurulecek olursam, suphesiz bundan daha hayırlı bir sonuc bulacagım.»
Surah Al-Kahf, Verse 36
قَالَ لَهُۥ صَاحِبُهُۥ وَهُوَ يُحَاوِرُهُۥٓ أَكَفَرۡتَ بِٱلَّذِي خَلَقَكَ مِن تُرَابٖ ثُمَّ مِن نُّطۡفَةٖ ثُمَّ سَوَّىٰكَ رَجُلٗا
Kendisiyle konusmakta olan arkadası ona dedi ki: «Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni duzgun (eli ayagı tutan, gucu kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah) ı inkar mı ettin?»
Surah Al-Kahf, Verse 37
لَّـٰكِنَّا۠ هُوَ ٱللَّهُ رَبِّي وَلَآ أُشۡرِكُ بِرَبِّيٓ أَحَدٗا
«Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hic kimseyi ortak kosmam.»
Surah Al-Kahf, Verse 38
وَلَوۡلَآ إِذۡ دَخَلۡتَ جَنَّتَكَ قُلۡتَ مَا شَآءَ ٱللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِٱللَّهِۚ إِن تَرَنِ أَنَا۠ أَقَلَّ مِنكَ مَالٗا وَوَلَدٗا
«Bagına girdigin zaman, ´Masallah, Allah´tan baska kuvvet yoktur´ demen gerekmez miydi? Eger beni mal ve cocuk bakımından senden daha az (gucte) goruyorsan.»
Surah Al-Kahf, Verse 39
فَعَسَىٰ رَبِّيٓ أَن يُؤۡتِيَنِ خَيۡرٗا مِّن جَنَّتِكَ وَيُرۡسِلَ عَلَيۡهَا حُسۡبَانٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَتُصۡبِحَ صَعِيدٗا زَلَقًا
«Belki Rabbim senin bagından daha hayırlısını bana verir, (seninkinin) ustune de gokten ´yakıp yıkan bir afet´ gonderir de kaygan bir toprak kesiliverir.»
Surah Al-Kahf, Verse 40
أَوۡ يُصۡبِحَ مَآؤُهَا غَوۡرٗا فَلَن تَسۡتَطِيعَ لَهُۥ طَلَبٗا
«Veya onun suyu dibe gocuverir de boylelikle onu arayıp bulmaya kesinlikle guc yetiremezsin.»
Surah Al-Kahf, Verse 41
وَأُحِيطَ بِثَمَرِهِۦ فَأَصۡبَحَ يُقَلِّبُ كَفَّيۡهِ عَلَىٰ مَآ أَنفَقَ فِيهَا وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا وَيَقُولُ يَٰلَيۡتَنِي لَمۡ أُشۡرِكۡ بِرَبِّيٓ أَحَدٗا
(Derken) Onun urunleri (afetlerle) kusatılıverdi. Artık o, ugrunda harcadıklarına karsı avuclarını (esefle) evirip ceviriyordu. O (bagın) cardakları yıkılmıs durumdaydı, kendisi de soyle diyordu: «Keske Rabbime hic kimseyi ortak kosmasaydım.»
Surah Al-Kahf, Verse 42
وَلَمۡ تَكُن لَّهُۥ فِئَةٞ يَنصُرُونَهُۥ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَمَا كَانَ مُنتَصِرًا
Allah´ın dısında ona yardım edecek bir topluluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi
Surah Al-Kahf, Verse 43
هُنَالِكَ ٱلۡوَلَٰيَةُ لِلَّهِ ٱلۡحَقِّۚ هُوَ خَيۡرٞ ثَوَابٗا وَخَيۡرٌ عُقۡبٗا
Iste burda (bu durumda) velayet (yardımcılık, dostluk) hak olan Allah´a aittir. O, sevap bakımından hayırlı, sonuc bakımından hayırlıdır
Surah Al-Kahf, Verse 44
وَٱضۡرِبۡ لَهُم مَّثَلَ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا كَمَآءٍ أَنزَلۡنَٰهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ فَٱخۡتَلَطَ بِهِۦ نَبَاتُ ٱلۡأَرۡضِ فَأَصۡبَحَ هَشِيمٗا تَذۡرُوهُ ٱلرِّيَٰحُۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ مُّقۡتَدِرًا
Onlara, dunya hayatının ornegini ver; gokten indirdigimiz suya benzer, onunla yeryuzunun bitkileri birbirine karıstı, boylece ruzgarların savurdugu calı cırpı oluverdi. Allah, her seyin uzerinde guc yetirendir
Surah Al-Kahf, Verse 45
ٱلۡمَالُ وَٱلۡبَنُونَ زِينَةُ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ وَٱلۡبَٰقِيَٰتُ ٱلصَّـٰلِحَٰتُ خَيۡرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابٗا وَخَيۡرٌ أَمَلٗا
Mal ve cocuklar, dunya hayatının cekici susudur; surekli olan ´salih davranıslar´ ise, Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır
Surah Al-Kahf, Verse 46
وَيَوۡمَ نُسَيِّرُ ٱلۡجِبَالَ وَتَرَى ٱلۡأَرۡضَ بَارِزَةٗ وَحَشَرۡنَٰهُمۡ فَلَمۡ نُغَادِرۡ مِنۡهُمۡ أَحَدٗا
Dagları yurutecegimiz gun, yeri cırılcıplak (dumduz olmus) gorursun; onları bir arada toplamısız da, iclerinden hic birini dısarda bırakmamısızdır
Surah Al-Kahf, Verse 47
وَعُرِضُواْ عَلَىٰ رَبِّكَ صَفّٗا لَّقَدۡ جِئۡتُمُونَا كَمَا خَلَقۡنَٰكُمۡ أَوَّلَ مَرَّةِۭۚ بَلۡ زَعَمۡتُمۡ أَلَّن نَّجۡعَلَ لَكُم مَّوۡعِدٗا
Onlar senin Rabbine sıra sıra sunulmuslardır. Andolsun, sizi ilk defa yarattıgımız gibi bize gelmis oldunuz. Hayır, siz, bizim size bir kavusma zamanı tesbit etmedigimizi sanmıstınız degil mi
Surah Al-Kahf, Verse 48
وَوُضِعَ ٱلۡكِتَٰبُ فَتَرَى ٱلۡمُجۡرِمِينَ مُشۡفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَٰوَيۡلَتَنَا مَالِ هَٰذَا ٱلۡكِتَٰبِ لَا يُغَادِرُ صَغِيرَةٗ وَلَا كَبِيرَةً إِلَّآ أَحۡصَىٰهَاۚ وَوَجَدُواْ مَا عَمِلُواْ حَاضِرٗاۗ وَلَا يَظۡلِمُ رَبُّكَ أَحَدٗا
(Onlerine) Kitap konulmustur; artık suclu gunahkarların, onda olanlardan dolayı dehsetle korkuya kapıldıklarını gorursun. Derler ki: «Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, kucuk buyuk bırakmayıp her seyi sayıp dokuyor?» Yapıp ettiklerini (onlerinde) hazır bulmuslardır. Rabbin hic kimseye zulmetmez
Surah Al-Kahf, Verse 49
وَإِذۡ قُلۡنَا لِلۡمَلَـٰٓئِكَةِ ٱسۡجُدُواْ لِأٓدَمَ فَسَجَدُوٓاْ إِلَّآ إِبۡلِيسَ كَانَ مِنَ ٱلۡجِنِّ فَفَسَقَ عَنۡ أَمۡرِ رَبِّهِۦٓۗ أَفَتَتَّخِذُونَهُۥ وَذُرِّيَّتَهُۥٓ أَوۡلِيَآءَ مِن دُونِي وَهُمۡ لَكُمۡ عَدُوُّۢۚ بِئۡسَ لِلظَّـٰلِمِينَ بَدَلٗا
Hani meleklere: «Adem´e secde edin» demistik; Iblis´in dısında (digerleri) secde etmislerdi. O cinlerdendi, boylelikle Rabbinin emrinden dısarı cıkmıstı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin dusmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler icin ne kadar kotu bir (tercih) degistirmedir
Surah Al-Kahf, Verse 50
۞مَّآ أَشۡهَدتُّهُمۡ خَلۡقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَلَا خَلۡقَ أَنفُسِهِمۡ وَمَا كُنتُ مُتَّخِذَ ٱلۡمُضِلِّينَ عَضُدٗا
Goklerin ve yerin yaratılısında da, kendi nefislerinin yaratılısında da Ben onları sahid tutmadım. Ben, saptırıcıları yardımcı guc de edinmedim
Surah Al-Kahf, Verse 51
وَيَوۡمَ يَقُولُ نَادُواْ شُرَكَآءِيَ ٱلَّذِينَ زَعَمۡتُمۡ فَدَعَوۡهُمۡ فَلَمۡ يَسۡتَجِيبُواْ لَهُمۡ وَجَعَلۡنَا بَيۡنَهُم مَّوۡبِقٗا
«Benim ortaklarım sandıgınız seyleri cagırın» (diye kufre sapanlara) diyecegi gun; iste onları cagırmıslardır, ama onlar, kendilerine cevap vermemislerdir. Biz onların aralarında bir ucurum koyduk
Surah Al-Kahf, Verse 52
وَرَءَا ٱلۡمُجۡرِمُونَ ٱلنَّارَ فَظَنُّوٓاْ أَنَّهُم مُّوَاقِعُوهَا وَلَمۡ يَجِدُواْ عَنۡهَا مَصۡرِفٗا
Suclu gunahkarlar atesi gormuslerdir, artık icine kendilerinin gireceklerini de anlamıslardır; ancak ondan bir kacıs yolu bulamamıslardır
Surah Al-Kahf, Verse 53
وَلَقَدۡ صَرَّفۡنَا فِي هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ لِلنَّاسِ مِن كُلِّ مَثَلٖۚ وَكَانَ ٱلۡإِنسَٰنُ أَكۡثَرَ شَيۡءٖ جَدَلٗا
Andolsun, bu Kur´an´da insanlar icin Biz her ornekten cesitli acıklamalarda bulunduk. Insan, her seyden cok tartısmacıdır
Surah Al-Kahf, Verse 54
وَمَا مَنَعَ ٱلنَّاسَ أَن يُؤۡمِنُوٓاْ إِذۡ جَآءَهُمُ ٱلۡهُدَىٰ وَيَسۡتَغۡفِرُواْ رَبَّهُمۡ إِلَّآ أَن تَأۡتِيَهُمۡ سُنَّةُ ٱلۡأَوَّلِينَ أَوۡ يَأۡتِيَهُمُ ٱلۡعَذَابُ قُبُلٗا
Kendilerine hidayet geldigi zaman insanları inanmaktan ve Rablerinden bagıslanma dilemelerinden alıkoyan sey, ancak evvelkilerin sunnetinin kendilerine de gelmesi ya da azabın onları karsılarcasına kendilerine gelmesi(ni beklemeleri) dir
Surah Al-Kahf, Verse 55
وَمَا نُرۡسِلُ ٱلۡمُرۡسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَۚ وَيُجَٰدِلُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِٱلۡبَٰطِلِ لِيُدۡحِضُواْ بِهِ ٱلۡحَقَّۖ وَٱتَّخَذُوٓاْ ءَايَٰتِي وَمَآ أُنذِرُواْ هُزُوٗا
Biz peygamberleri, mujde vericiler ve uyarıp korkutucular olmak dısında (baska bir amacla) gondermemekteyiz. Kufre sapanlar ise, hakkı batıl ile gecersiz kılmak icin mucadele etmektedirler. Onlar benim ayetlerimi ve uyarılıp korkutuldukları (azabı) alay konusu edindiler
Surah Al-Kahf, Verse 56
وَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِۦ فَأَعۡرَضَ عَنۡهَا وَنَسِيَ مَا قَدَّمَتۡ يَدَاهُۚ إِنَّا جَعَلۡنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ أَكِنَّةً أَن يَفۡقَهُوهُ وَفِيٓ ءَاذَانِهِمۡ وَقۡرٗاۖ وَإِن تَدۡعُهُمۡ إِلَى ٱلۡهُدَىٰ فَلَن يَهۡتَدُوٓاْ إِذًا أَبَدٗا
Kendisine Rabbinin ayetleri ogutle hatırlatıldıgı zaman, onlara sırt ceviren ve ellerinin onden gonderdikleri (amelleri) ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gercekten, onların kalpleri uzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik) kulaklarına da bir agırlık koyduk. Sen onları hidayete cagırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar
Surah Al-Kahf, Verse 57
وَرَبُّكَ ٱلۡغَفُورُ ذُو ٱلرَّحۡمَةِۖ لَوۡ يُؤَاخِذُهُم بِمَا كَسَبُواْ لَعَجَّلَ لَهُمُ ٱلۡعَذَابَۚ بَل لَّهُم مَّوۡعِدٞ لَّن يَجِدُواْ مِن دُونِهِۦ مَوۡئِلٗا
Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bagıslayıcıdır. Eger, kazanmakta olduklarından dolayı onları (azabla) yakalayıverseydi, suphesiz onlara azabı (bir an once) cabuklastırırdı. Hayır, onlar icin bir bulusma zamanı vardır, onun dısında asla baska bir sıgınak bulamayacaklardır
Surah Al-Kahf, Verse 58
وَتِلۡكَ ٱلۡقُرَىٰٓ أَهۡلَكۡنَٰهُمۡ لَمَّا ظَلَمُواْ وَجَعَلۡنَا لِمَهۡلِكِهِم مَّوۡعِدٗا
Iste ulkeler (ve onların halkları), zulme saptıkları zaman onları yıkıma ugrattık; ve yıkımları icin de bir bulusma zamanı tesbit ettik
Surah Al-Kahf, Verse 59
وَإِذۡ قَالَ مُوسَىٰ لِفَتَىٰهُ لَآ أَبۡرَحُ حَتَّىٰٓ أَبۡلُغَ مَجۡمَعَ ٱلۡبَحۡرَيۡنِ أَوۡ أَمۡضِيَ حُقُبٗا
Hani Musa genc yardımcısına demisti: «Iki denizin birlestigi yere ulasıncaya kadar gidecegim ya da uzun zamanlar gecirecegim.»
Surah Al-Kahf, Verse 60
فَلَمَّا بَلَغَا مَجۡمَعَ بَيۡنِهِمَا نَسِيَا حُوتَهُمَا فَٱتَّخَذَ سَبِيلَهُۥ فِي ٱلۡبَحۡرِ سَرَبٗا
Boylece ikisi, iki (deniz)in birlestigi yere ulasınca balıklarını unutuverdiler; (balık da) denizde bir akıntıya dogru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu
Surah Al-Kahf, Verse 61
فَلَمَّا جَاوَزَا قَالَ لِفَتَىٰهُ ءَاتِنَا غَدَآءَنَا لَقَدۡ لَقِينَا مِن سَفَرِنَا هَٰذَا نَصَبٗا
(Varmaları gereken yere gelip) gectiklerinde (Musa) genc yardımcısına dedi ki: «Yemegimizi getir bize, andolsun, bu yaptıgımız yolculuktan gercekten yorulduk.»
Surah Al-Kahf, Verse 62
قَالَ أَرَءَيۡتَ إِذۡ أَوَيۡنَآ إِلَى ٱلصَّخۡرَةِ فَإِنِّي نَسِيتُ ٱلۡحُوتَ وَمَآ أَنسَىٰنِيهُ إِلَّا ٱلشَّيۡطَٰنُ أَنۡ أَذۡكُرَهُۥۚ وَٱتَّخَذَ سَبِيلَهُۥ فِي ٱلۡبَحۡرِ عَجَبٗا
(Genc yardımcısı) dedi ki: «Gordun mu, kayaya sıgındıgımızda, ben balıgı unutmus oldum. Onu hatırlamamı Seytan´dan baskası bana unutturmadı; o da sasılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu.»
Surah Al-Kahf, Verse 63
قَالَ ذَٰلِكَ مَا كُنَّا نَبۡغِۚ فَٱرۡتَدَّا عَلَىٰٓ ءَاثَارِهِمَا قَصَصٗا
(Musa) Dedi ki: «Bizim de aradıgımız buydu.» Boylelikle ikisi izleri uzerinde geriye dogru gittiler
Surah Al-Kahf, Verse 64
فَوَجَدَا عَبۡدٗا مِّنۡ عِبَادِنَآ ءَاتَيۡنَٰهُ رَحۡمَةٗ مِّنۡ عِندِنَا وَعَلَّمۡنَٰهُ مِن لَّدُنَّا عِلۡمٗا
Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdigimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim ogrettigimiz kullarımızdan bir kulu buldular
Surah Al-Kahf, Verse 65
قَالَ لَهُۥ مُوسَىٰ هَلۡ أَتَّبِعُكَ عَلَىٰٓ أَن تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمۡتَ رُشۡدٗا
Musa ona dedi ki: «Dogru yol (rusd) olarak sana ogretilenden bana ogretmen icin sana tabi olabilir miyim?»
Surah Al-Kahf, Verse 66
قَالَ إِنَّكَ لَن تَسۡتَطِيعَ مَعِيَ صَبۡرٗا
Dedi ki: «Gercekten sen, benimle birlikte olma sabrını gostermeye guc yetiremezsin.»
Surah Al-Kahf, Verse 67
وَكَيۡفَ تَصۡبِرُ عَلَىٰ مَا لَمۡ تُحِطۡ بِهِۦ خُبۡرٗا
(Boyleyken) «Ozunu kavramaya kusatıcı olamadıgın seye nasıl sabredebilirsin?»
Surah Al-Kahf, Verse 68
قَالَ سَتَجِدُنِيٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ صَابِرٗا وَلَآ أَعۡصِي لَكَ أَمۡرٗا
(Musa:) «Insaallah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hic bir iste sana karsı gelmeyecegim» dedi
Surah Al-Kahf, Verse 69
قَالَ فَإِنِ ٱتَّبَعۡتَنِي فَلَا تَسۡـَٔلۡنِي عَن شَيۡءٍ حَتَّىٰٓ أُحۡدِثَ لَكَ مِنۡهُ ذِكۡرٗا
Dedi ki: «Eger bana uyacak olursan, hic bir sey hakkında bana soru sorma, ben sana ogutle anlatıp soz edinceye kadar.»
Surah Al-Kahf, Verse 70
فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَا رَكِبَا فِي ٱلسَّفِينَةِ خَرَقَهَاۖ قَالَ أَخَرَقۡتَهَا لِتُغۡرِقَ أَهۡلَهَا لَقَدۡ جِئۡتَ شَيۡـًٔا إِمۡرٗا
Boylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: «Icindekilerini batırmak icin mi onu deldin? Andolsun, sen sasırtıcı bir is yaptın.»
Surah Al-Kahf, Verse 71
قَالَ أَلَمۡ أَقُلۡ إِنَّكَ لَن تَسۡتَطِيعَ مَعِيَ صَبۡرٗا
Dedi ki: «Gercekten benimle birlikte olma sabrını gostermeye kesinlikle guc yetiremeyecegini ben sana soylemedim mi?»
Surah Al-Kahf, Verse 72
قَالَ لَا تُؤَاخِذۡنِي بِمَا نَسِيتُ وَلَا تُرۡهِقۡنِي مِنۡ أَمۡرِي عُسۡرٗا
(Musa:) «Beni, unuttugumdan dolayı sorgulama ve bu isimden dolayı bana zorluk cıkarma» dedi
Surah Al-Kahf, Verse 73
فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَا لَقِيَا غُلَٰمٗا فَقَتَلَهُۥ قَالَ أَقَتَلۡتَ نَفۡسٗا زَكِيَّةَۢ بِغَيۡرِ نَفۡسٖ لَّقَدۡ جِئۡتَ شَيۡـٔٗا نُّكۡرٗا
Boylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir cocukla karsılastılar, o hemen tutup onu olduruverdi. (Musa) Dedi ki: «Bir cana karsılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı oldurdun? Andolsun, sen kotu bir is yaptın.»
Surah Al-Kahf, Verse 74
۞قَالَ أَلَمۡ أَقُل لَّكَ إِنَّكَ لَن تَسۡتَطِيعَ مَعِيَ صَبۡرٗا
Dedi ki: «Gercekten benimle birlikte olma sabrını gostermeye kesinlikle guc yetiremeyecegini ben sana soylemedim mi?»
Surah Al-Kahf, Verse 75
قَالَ إِن سَأَلۡتُكَ عَن شَيۡءِۭ بَعۡدَهَا فَلَا تُصَٰحِبۡنِيۖ قَدۡ بَلَغۡتَ مِن لَّدُنِّي عُذۡرٗا
(Musa:) «Bundan sonra sana bir sey soracak olursam, artık benimle arkadaslık etme. Benden yana bir ozre ulasmıs olursun» dedi
Surah Al-Kahf, Verse 76
فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَآ أَتَيَآ أَهۡلَ قَرۡيَةٍ ٱسۡتَطۡعَمَآ أَهۡلَهَا فَأَبَوۡاْ أَن يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا فِيهَا جِدَارٗا يُرِيدُ أَن يَنقَضَّ فَأَقَامَهُۥۖ قَالَ لَوۡ شِئۡتَ لَتَّخَذۡتَ عَلَيۡهِ أَجۡرٗا
(Yine) Boylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip onlardan yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kacındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yuz tutmus bir duvar buldular, hemen onu insa etti. (Musa) Dedi ki: «Eger isteseydin gercekten buna karsılık bir ucret alabilirdin.»
Surah Al-Kahf, Verse 77
قَالَ هَٰذَا فِرَاقُ بَيۡنِي وَبَيۡنِكَۚ سَأُنَبِّئُكَ بِتَأۡوِيلِ مَا لَمۡ تَسۡتَطِع عَّلَيۡهِ صَبۡرًا
Dedi ki: «Iste bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, uzerinde sabır gostermeye guc yetiremeyecegin bir yorumu haber verecegim
Surah Al-Kahf, Verse 78
أَمَّا ٱلسَّفِينَةُ فَكَانَتۡ لِمَسَٰكِينَ يَعۡمَلُونَ فِي ٱلۡبَحۡرِ فَأَرَدتُّ أَنۡ أَعِيبَهَا وَكَانَ وَرَآءَهُم مَّلِكٞ يَأۡخُذُ كُلَّ سَفِينَةٍ غَصۡبٗا
Gemi, denizde calısan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (cunku) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geciren bir kral vardı.»
Surah Al-Kahf, Verse 79
وَأَمَّا ٱلۡغُلَٰمُ فَكَانَ أَبَوَاهُ مُؤۡمِنَيۡنِ فَخَشِينَآ أَن يُرۡهِقَهُمَا طُغۡيَٰنٗا وَكُفۡرٗا
Cocuga gelince, onun anne ve babası mu´min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve kufur zorunu kullanmasından endise edip korktuk.»
Surah Al-Kahf, Verse 80
فَأَرَدۡنَآ أَن يُبۡدِلَهُمَا رَبُّهُمَا خَيۡرٗا مِّنۡهُ زَكَوٰةٗ وَأَقۡرَبَ رُحۡمٗا
Boylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik.»
Surah Al-Kahf, Verse 81
وَأَمَّا ٱلۡجِدَارُ فَكَانَ لِغُلَٰمَيۡنِ يَتِيمَيۡنِ فِي ٱلۡمَدِينَةِ وَكَانَ تَحۡتَهُۥ كَنزٞ لَّهُمَا وَكَانَ أَبُوهُمَا صَٰلِحٗا فَأَرَادَ رَبُّكَ أَن يَبۡلُغَآ أَشُدَّهُمَا وَيَسۡتَخۡرِجَا كَنزَهُمَا رَحۡمَةٗ مِّن رَّبِّكَۚ وَمَا فَعَلۡتُهُۥ عَنۡ أَمۡرِيۚ ذَٰلِكَ تَأۡوِيلُ مَا لَمۡ تَسۡطِع عَّلَيۡهِ صَبۡرٗا
«Duvar ise, sehirde iki oksuz cocugundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik cagına erissinler ve kendi definelerini cıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi isim (ozel gorusum) olarak yapmadım. Iste, senin onlara karsı sabır gostermeye guc yetiremedigin seylerin yorumu.»
Surah Al-Kahf, Verse 82
وَيَسۡـَٔلُونَكَ عَن ذِي ٱلۡقَرۡنَيۡنِۖ قُلۡ سَأَتۡلُواْ عَلَيۡكُم مِّنۡهُ ذِكۡرًا
Sana (Ey Muhammed,) Zu´l Karneyn hakkında sorarlar. De ki: «Size, ondan da, ´ogut ve hatırlatma olarak´ (bazı bilgiler) verecegim
Surah Al-Kahf, Verse 83
إِنَّا مَكَّنَّا لَهُۥ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَءَاتَيۡنَٰهُ مِن كُلِّ شَيۡءٖ سَبَبٗا
Gercekten, biz ona yeryuzunde sapasaglam bir iktidar verdik ve ona her seyden bir yol (sebep) verdik
Surah Al-Kahf, Verse 84
فَأَتۡبَعَ سَبَبًا
O da, bir yol tutmus oldu
Surah Al-Kahf, Verse 85
حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَغۡرِبَ ٱلشَّمۡسِ وَجَدَهَا تَغۡرُبُ فِي عَيۡنٍ حَمِئَةٖ وَوَجَدَ عِندَهَا قَوۡمٗاۖ قُلۡنَا يَٰذَا ٱلۡقَرۡنَيۡنِ إِمَّآ أَن تُعَذِّبَ وَإِمَّآ أَن تَتَّخِذَ فِيهِمۡ حُسۡنٗا
Sonunda gunesin battıgı yere kadar ulastı ve onu kara camurlu bir gozede batmakta buldu, yanında da bir kavim gordu. Dedik ki: «Ey Zu´l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba ugratırsın veya iclerinde guzelligi (gecerli ilke) edinirsin.»
Surah Al-Kahf, Verse 86
قَالَ أَمَّا مَن ظَلَمَ فَسَوۡفَ نُعَذِّبُهُۥ ثُمَّ يُرَدُّ إِلَىٰ رَبِّهِۦ فَيُعَذِّبُهُۥ عَذَابٗا نُّكۡرٗا
Dedi ki: «Kim zulme saparsa biz onu azablandıracagız, sonra da Rabbine dondurulur, O da onu gorulmemis bir azabla azablandırıverir.»
Surah Al-Kahf, Verse 87
وَأَمَّا مَنۡ ءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا فَلَهُۥ جَزَآءً ٱلۡحُسۡنَىٰۖ وَسَنَقُولُ لَهُۥ مِنۡ أَمۡرِنَا يُسۡرٗا
Kim de iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun icin guzel bir karsılık vardır. Ona buyrugumuzdan da kolay olanını soyleyecegiz.»
Surah Al-Kahf, Verse 88
ثُمَّ أَتۡبَعَ سَبَبًا
Sonra (yine) bir yol tutmus oldu
Surah Al-Kahf, Verse 89
حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَطۡلِعَ ٱلشَّمۡسِ وَجَدَهَا تَطۡلُعُ عَلَىٰ قَوۡمٖ لَّمۡ نَجۡعَل لَّهُم مِّن دُونِهَا سِتۡرٗا
Sonunda gunesin dogdugu yere kadar ulastı ve onu (gunesi), kendileri icin ona karsı bir siper kılmadıgımız bir kavim uzerine dogmakta iken buldu
Surah Al-Kahf, Verse 90
كَذَٰلِكَۖ وَقَدۡ أَحَطۡنَا بِمَا لَدَيۡهِ خُبۡرٗا
Iste boyle, onun yanında «ozu kapsayan bilgi oldugunu» (veya yanında olup biten her seyi) Biz (ilmimizle) busbutun kusatmıstık
Surah Al-Kahf, Verse 91
ثُمَّ أَتۡبَعَ سَبَبًا
Sonra (yine) bir yol tuttu. Nihayet iki dag arasına ulastıgı zaman orada hic soz anlamayan bir kavim buldu
Surah Al-Kahf, Verse 92
حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ بَيۡنَ ٱلسَّدَّيۡنِ وَجَدَ مِن دُونِهِمَا قَوۡمٗا لَّا يَكَادُونَ يَفۡقَهُونَ قَوۡلٗا
Sonra (yine) bir yol tuttu. Nihayet iki dag arasına ulastıgı zaman orada hic soz anlamayan bir kavim buldu
Surah Al-Kahf, Verse 93
قَالُواْ يَٰذَا ٱلۡقَرۡنَيۡنِ إِنَّ يَأۡجُوجَ وَمَأۡجُوجَ مُفۡسِدُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَهَلۡ نَجۡعَلُ لَكَ خَرۡجًا عَلَىٰٓ أَن تَجۡعَلَ بَيۡنَنَا وَبَيۡنَهُمۡ سَدّٗا
Dediler ki: «Ey Zu´l-Karneyn, gercekten Ye´cuc ve Me´cuc, yeryuzunde bozgunculuk cıkarmaktalar, bizimle onlar arasında bir sed insa etmen icin sana vergi verelim mi?»
Surah Al-Kahf, Verse 94
قَالَ مَا مَكَّنِّي فِيهِ رَبِّي خَيۡرٞ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ أَجۡعَلۡ بَيۡنَكُمۡ وَبَيۡنَهُمۡ رَدۡمًا
Dedi ki: «Rabbimin beni kendisinde saglam bir iktidarla yerlesik kıldıgı (guc, nimet ve imkan), daha hayırlıdır. Madem oyle, siz bana (insani) gucle yardım edin de, sizinle onlar arasında sapasaglam bir engel kılayım.»
Surah Al-Kahf, Verse 95
ءَاتُونِي زُبَرَ ٱلۡحَدِيدِۖ حَتَّىٰٓ إِذَا سَاوَىٰ بَيۡنَ ٱلصَّدَفَيۡنِ قَالَ ٱنفُخُواْۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَعَلَهُۥ نَارٗا قَالَ ءَاتُونِيٓ أُفۡرِغۡ عَلَيۡهِ قِطۡرٗا
«Bana demir kutleleri getirin,» iki dagın arası esit duzeye gelince, «Korukleyin» dedi. Onu ates haline getirinceye kadar (bu isi yaptı, sonra:) dedi ki: «Bana getirin, uzerine eritilmis bakır dokeyim.»
Surah Al-Kahf, Verse 96
فَمَا ٱسۡطَٰعُوٓاْ أَن يَظۡهَرُوهُ وَمَا ٱسۡتَطَٰعُواْ لَهُۥ نَقۡبٗا
Boylelikle, ne onu asabildiler, ne de onu delmeye guc yetirebildiler
Surah Al-Kahf, Verse 97
قَالَ هَٰذَا رَحۡمَةٞ مِّن رَّبِّيۖ فَإِذَا جَآءَ وَعۡدُ رَبِّي جَعَلَهُۥ دَكَّآءَۖ وَكَانَ وَعۡدُ رَبِّي حَقّٗا
Dedi ki: «Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin va´di geldigi zaman, O, bunu dumduz eder; Rabbimin va´di haktır.»
Surah Al-Kahf, Verse 98
۞وَتَرَكۡنَا بَعۡضَهُمۡ يَوۡمَئِذٖ يَمُوجُ فِي بَعۡضٖۖ وَنُفِخَ فِي ٱلصُّورِ فَجَمَعۡنَٰهُمۡ جَمۡعٗا
Biz o gun, bir kısmını bir kısmı icinde dalgalanırcasına bırakıvermisiz. Sur´a da ufurulmustur, artık onların tumunu bir arada toparlamısız
Surah Al-Kahf, Verse 99
وَعَرَضۡنَا جَهَنَّمَ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡكَٰفِرِينَ عَرۡضًا
Ve o gun, cehennemi, kufre sapanlara tam bir sunusla sunmusuz
Surah Al-Kahf, Verse 100
ٱلَّذِينَ كَانَتۡ أَعۡيُنُهُمۡ فِي غِطَآءٍ عَن ذِكۡرِي وَكَانُواْ لَا يَسۡتَطِيعُونَ سَمۡعًا
Ki onlar, beni zikretme (konusun)da gozleri bir perde icindeydi, (Kur´an´ı) dinlemeye katlanamazlardı
Surah Al-Kahf, Verse 101
أَفَحَسِبَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَن يَتَّخِذُواْ عِبَادِي مِن دُونِيٓ أَوۡلِيَآءَۚ إِنَّآ أَعۡتَدۡنَا جَهَنَّمَ لِلۡكَٰفِرِينَ نُزُلٗا
Kufre sapanlar, beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar? Gercekten biz cehennemi kafirler icin bir durak olarak hazırlamısız
Surah Al-Kahf, Verse 102
قُلۡ هَلۡ نُنَبِّئُكُم بِٱلۡأَخۡسَرِينَ أَعۡمَٰلًا
De ki: «Davranıs (tarzı olan ameller) bakımından en cok husrana ugrayacak olanları size haber vereyim mi?»
Surah Al-Kahf, Verse 103
ٱلَّذِينَ ضَلَّ سَعۡيُهُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَهُمۡ يَحۡسَبُونَ أَنَّهُمۡ يُحۡسِنُونَ صُنۡعًا
«Onların, dunya hayatındaki butun cabaları bosa gitmisken, kendilerini gercekte guzel is yapmakta sanıyorlar.»
Surah Al-Kahf, Verse 104
أُوْلَـٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمۡ وَلِقَآئِهِۦ فَحَبِطَتۡ أَعۡمَٰلُهُمۡ فَلَا نُقِيمُ لَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَزۡنٗا
Iste onlar, Rablerinin ayetlerini ve O´na kavusmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp ettikleri bosa cıkmıstır, kıyamet gununde onlar icin bir tartı tutmayacagız
Surah Al-Kahf, Verse 105
ذَٰلِكَ جَزَآؤُهُمۡ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُواْ وَٱتَّخَذُوٓاْ ءَايَٰتِي وَرُسُلِي هُزُوًا
Iste, kufre sapmaları, ayetlerimi ve peygamberlerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir
Surah Al-Kahf, Verse 106
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ كَانَتۡ لَهُمۡ جَنَّـٰتُ ٱلۡفِرۡدَوۡسِ نُزُلًا
Iman edip salih amellerde bulunanlar; Firdevs cennetleri onlar icin bir ´konaklama yeridir.´
Surah Al-Kahf, Verse 107
خَٰلِدِينَ فِيهَا لَا يَبۡغُونَ عَنۡهَا حِوَلٗا
Onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler
Surah Al-Kahf, Verse 108
قُل لَّوۡ كَانَ ٱلۡبَحۡرُ مِدَادٗا لِّكَلِمَٰتِ رَبِّي لَنَفِدَ ٱلۡبَحۡرُ قَبۡلَ أَن تَنفَدَ كَلِمَٰتُ رَبِّي وَلَوۡ جِئۡنَا بِمِثۡلِهِۦ مَدَدٗا
De ki: «Rabbimin sozleri (ni yazmak) icin deniz murekkep olsa ve yardım icin bir benzerini (bir o kadarını) dahi getirsek, Rabbimin sozleri tukenmeden once, elbette deniz tukeniverirdi.»
Surah Al-Kahf, Verse 109
قُلۡ إِنَّمَآ أَنَا۠ بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ يُوحَىٰٓ إِلَيَّ أَنَّمَآ إِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞۖ فَمَن كَانَ يَرۡجُواْ لِقَآءَ رَبِّهِۦ فَلۡيَعۡمَلۡ عَمَلٗا صَٰلِحٗا وَلَا يُشۡرِكۡ بِعِبَادَةِ رَبِّهِۦٓ أَحَدَۢا
De ki: «Suphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beserim; yalnızca bana sizin ilahınızın tek bir ilah oldugu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavusmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hic kimseyi ortak tutmasın.»
Surah Al-Kahf, Verse 110