UAE Prayer Times

  • Dubai
  • Abu Dhabi
  • Sharjah
  • Ajman
  • Fujairah
  • Umm Al Quwain
  • Ras Al Khaimah
  • Quran Translations

Surah Al-Kahf - Turkish Translation by Iskender Ali Mihr


ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِيٓ أَنزَلَ عَلَىٰ عَبۡدِهِ ٱلۡكِتَٰبَ وَلَمۡ يَجۡعَل لَّهُۥ عِوَجَاۜ

Allah´a hamdolsun ki O, kuluna Kitab´ı (Kur´an-ı Kerim´i) indirdi. Ve O´nda, bir egrilik kılmadı
Surah Al-Kahf, Verse 1


قَيِّمٗا لِّيُنذِرَ بَأۡسٗا شَدِيدٗا مِّن لَّدُنۡهُ وَيُبَشِّرَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ٱلَّذِينَ يَعۡمَلُونَ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ أَنَّ لَهُمۡ أَجۡرًا حَسَنٗا

(Kur´an-ı Kerim), kayyum (kıyamete kadar devam edecek) olarak, katından siddetli azapla uyarmak ve salih amel yapan mu´minlere en guzel ecrin onların oldugunu mujdelemek icin (indirildi)
Surah Al-Kahf, Verse 2


مَّـٰكِثِينَ فِيهِ أَبَدٗا

Orada ebedi olarak kalıcıdırlar (kalacaklardır)
Surah Al-Kahf, Verse 3


وَيُنذِرَ ٱلَّذِينَ قَالُواْ ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ وَلَدٗا

Ve (Kur´an-ı Kerim), “Allah, bir cocuk edindi.” diyenleri uyarır
Surah Al-Kahf, Verse 4


مَّا لَهُم بِهِۦ مِنۡ عِلۡمٖ وَلَا لِأٓبَآئِهِمۡۚ كَبُرَتۡ كَلِمَةٗ تَخۡرُجُ مِنۡ أَفۡوَٰهِهِمۡۚ إِن يَقُولُونَ إِلَّا كَذِبٗا

Onların ve babalarının (atalarının), ona (buna; Allah´ın evlat edinmeyecegine) dair bir ilimleri yoktur. Onların agızlarından cıkan kelimeler (sozler) cok buyuk! Onlar, (soylerlerse) ancak yalan soyluyorlar
Surah Al-Kahf, Verse 5


فَلَعَلَّكَ بَٰخِعٞ نَّفۡسَكَ عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِمۡ إِن لَّمۡ يُؤۡمِنُواْ بِهَٰذَا ٱلۡحَدِيثِ أَسَفًا

Bu durumda eger onlar, (Kur´an-ı Kerim´deki) bu sozlere inanmazlarsa, onların arkalarından uzulerek neredeyse kendini helak edeceksin
Surah Al-Kahf, Verse 6


إِنَّا جَعَلۡنَا مَا عَلَى ٱلۡأَرۡضِ زِينَةٗ لَّهَا لِنَبۡلُوَهُمۡ أَيُّهُمۡ أَحۡسَنُ عَمَلٗا

Muhakkak ki Biz, yeryuzunde olan seyleri, onların hangisi daha guzel amel edecek diye imtihan etmemiz icin, ona (arza) ziynet kıldık
Surah Al-Kahf, Verse 7


وَإِنَّا لَجَٰعِلُونَ مَا عَلَيۡهَا صَعِيدٗا جُرُزًا

Ve muhakkak ki onun (arzın) uzerinde olan seyleri, kuru toprak yapacak olan elbette Biziz
Surah Al-Kahf, Verse 8


أَمۡ حَسِبۡتَ أَنَّ أَصۡحَٰبَ ٱلۡكَهۡفِ وَٱلرَّقِيمِ كَانُواْ مِنۡ ءَايَٰتِنَا عَجَبًا

Yoksa sen, Ashabel Kehf ve Rakim´in, bizim acayip ayetlerimizden biri oldugunu mu sandın
Surah Al-Kahf, Verse 9


إِذۡ أَوَى ٱلۡفِتۡيَةُ إِلَى ٱلۡكَهۡفِ فَقَالُواْ رَبَّنَآ ءَاتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحۡمَةٗ وَهَيِّئۡ لَنَا مِنۡ أَمۡرِنَا رَشَدٗا

Gencler magaraya sıgındıkları zaman soyle dediler: “Rabbimiz, bize Senin katından bir rahmet ver. Ve bize emrimizden (bizim icimizden, senin emirlerinden bize ait olan rahmet ve salavatı ulastıracak kisiyi) mursidi tayin et.”
Surah Al-Kahf, Verse 10


فَضَرَبۡنَا عَلَىٰٓ ءَاذَانِهِمۡ فِي ٱلۡكَهۡفِ سِنِينَ عَدَدٗا

Boylece magarada kulakları uzerine (kalplerinin zikrini duyabilmeleri icin yan ustu) senelerce yatırdık (uyuttuk)
Surah Al-Kahf, Verse 11


ثُمَّ بَعَثۡنَٰهُمۡ لِنَعۡلَمَ أَيُّ ٱلۡحِزۡبَيۡنِ أَحۡصَىٰ لِمَا لَبِثُوٓاْ أَمَدٗا

Sonra ne kadar sure kaldıklarını, iki topluluktan hangisinin daha iyi hesap edecegini bilmemiz (belirtmemiz) icin onları beas ettik (dirilttik, uyandırdık)
Surah Al-Kahf, Verse 12


نَّحۡنُ نَقُصُّ عَلَيۡكَ نَبَأَهُم بِٱلۡحَقِّۚ إِنَّهُمۡ فِتۡيَةٌ ءَامَنُواْ بِرَبِّهِمۡ وَزِدۡنَٰهُمۡ هُدٗى

Biz, sana onların haberlerini gercek olarak kıssa ediyoruz. Muhakkak ki onlar, Rab´lerine amenu olmus genclerdi. Ve onlara hidayeti artırdık
Surah Al-Kahf, Verse 13


وَرَبَطۡنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ إِذۡ قَامُواْ فَقَالُواْ رَبُّنَا رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ لَن نَّدۡعُوَاْ مِن دُونِهِۦٓ إِلَٰهٗاۖ لَّقَدۡ قُلۡنَآ إِذٗا شَطَطًا

Onların kalpleri uzerine rabıta kurduk (kalplerini Bize bagladık). Ayaga kalktıkları zaman (kalkınca) soyle dediler: “Bizim Rabbimiz, semaların ve arzın Rabbidir. O´ndan baskasına ilah olarak asla dua etmeyiz. Oyle yaparsak, andolsun ki haddi asarak yanlıs soylemis olurduk.”
Surah Al-Kahf, Verse 14


هَـٰٓؤُلَآءِ قَوۡمُنَا ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةٗۖ لَّوۡلَا يَأۡتُونَ عَلَيۡهِم بِسُلۡطَٰنِۭ بَيِّنٖۖ فَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّنِ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗا

Iste bu bizim kavmimizdir. Onlara acıkca bir delil (sultan) gelmemesine ragmen Allah´tan baskasını ilahlar edindiler. Oyleyse Allah´a yalanla iftira edenden daha zalim kim vardır
Surah Al-Kahf, Verse 15


وَإِذِ ٱعۡتَزَلۡتُمُوهُمۡ وَمَا يَعۡبُدُونَ إِلَّا ٱللَّهَ فَأۡوُۥٓاْ إِلَى ٱلۡكَهۡفِ يَنشُرۡ لَكُمۡ رَبُّكُم مِّن رَّحۡمَتِهِۦ وَيُهَيِّئۡ لَكُم مِّنۡ أَمۡرِكُم مِّرۡفَقٗا

Ve siz, Allah´tan baskasına kul olmayarak onlardan ayrıldıgınız zaman artık bir magaraya sıgının! Rabbiniz size rahmetini nesretsin (ulastırsın). Ve size, refik (destek) olarak islerinizi kolaylastırsın
Surah Al-Kahf, Verse 16


۞وَتَرَى ٱلشَّمۡسَ إِذَا طَلَعَت تَّزَٰوَرُ عَن كَهۡفِهِمۡ ذَاتَ ٱلۡيَمِينِ وَإِذَا غَرَبَت تَّقۡرِضُهُمۡ ذَاتَ ٱلشِّمَالِ وَهُمۡ فِي فَجۡوَةٖ مِّنۡهُۚ ذَٰلِكَ مِنۡ ءَايَٰتِ ٱللَّهِۗ مَن يَهۡدِ ٱللَّهُ فَهُوَ ٱلۡمُهۡتَدِۖ وَمَن يُضۡلِلۡ فَلَن تَجِدَ لَهُۥ وَلِيّٗا مُّرۡشِدٗا

Ve gunesin dogdugu zaman magaralarının sag tarafından geldigini ve battıgı zaman sol taraftan onların yanlarından gectigini gorursun. Ve onlar, onun (magaranın) genis sahası icinde bulunuyorlardı. Iste bu, Allah´ın ayetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulastırırsa, iste o hidayete ermistir. Ve kimi dalalette bırakırsa (kim Allah´a ulasmayı dilemezse) artık onun icin veli mursid (irsad eden evliya) bulunmaz
Surah Al-Kahf, Verse 17


وَتَحۡسَبُهُمۡ أَيۡقَاظٗا وَهُمۡ رُقُودٞۚ وَنُقَلِّبُهُمۡ ذَاتَ ٱلۡيَمِينِ وَذَاتَ ٱلشِّمَالِۖ وَكَلۡبُهُم بَٰسِطٞ ذِرَاعَيۡهِ بِٱلۡوَصِيدِۚ لَوِ ٱطَّلَعۡتَ عَلَيۡهِمۡ لَوَلَّيۡتَ مِنۡهُمۡ فِرَارٗا وَلَمُلِئۡتَ مِنۡهُمۡ رُعۡبٗا

Ve onlar, uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırsın. Ve onları saga ve sola dogru ceviririz. Onların kopegi, on ayaklarını (magaranın) giris kısmına uzatmıs vaziyettedir. Eger sen, onlara muttali olsaydın (yakından gorseydin), mutlaka onlardan kacarak (geri) donerdin. Ve mutlaka sen, onlardan korkuyla dolardın (cok korkardın)
Surah Al-Kahf, Verse 18


وَكَذَٰلِكَ بَعَثۡنَٰهُمۡ لِيَتَسَآءَلُواْ بَيۡنَهُمۡۚ قَالَ قَآئِلٞ مِّنۡهُمۡ كَمۡ لَبِثۡتُمۡۖ قَالُواْ لَبِثۡنَا يَوۡمًا أَوۡ بَعۡضَ يَوۡمٖۚ قَالُواْ رَبُّكُمۡ أَعۡلَمُ بِمَا لَبِثۡتُمۡ فَٱبۡعَثُوٓاْ أَحَدَكُم بِوَرِقِكُمۡ هَٰذِهِۦٓ إِلَى ٱلۡمَدِينَةِ فَلۡيَنظُرۡ أَيُّهَآ أَزۡكَىٰ طَعَامٗا فَلۡيَأۡتِكُم بِرِزۡقٖ مِّنۡهُ وَلۡيَتَلَطَّفۡ وَلَا يُشۡعِرَنَّ بِكُمۡ أَحَدًا

Ve boylece aralarında sorsunlar diye onları dirilttik (uyandırdık). Onlardan konusan biri soyle dedi: “Ne kadar kaldınız?” “Gunun bir kısmı veya bir gun (kadar).” dediler. (Digerleri de): “Ne kadar kaldıgınızı Rabbiniz daha iyi bilir.” dediler. Artık sizden birisini, sizin bu gumus paranızla sehre gonderin. Boylece en temiz yiyecek hangisi, baksın (da) ondan size bir rızık getirsin. Ve tedbirli (dikkatli) olsun. Sakın sizi bir kimseye sezdirmesin (varlıgınızı hic kimseye hissettirmesin)
Surah Al-Kahf, Verse 19


إِنَّهُمۡ إِن يَظۡهَرُواْ عَلَيۡكُمۡ يَرۡجُمُوكُمۡ أَوۡ يُعِيدُوكُمۡ فِي مِلَّتِهِمۡ وَلَن تُفۡلِحُوٓاْ إِذًا أَبَدٗا

Muhakkak ki onlar, eger size karsı galip gelirlerse, sizi taslarlar veya sizi kendi dinlerine dondururler. O zaman asla ebediyyen kurtulusa eremezsiniz
Surah Al-Kahf, Verse 20


وَكَذَٰلِكَ أَعۡثَرۡنَا عَلَيۡهِمۡ لِيَعۡلَمُوٓاْ أَنَّ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقّٞ وَأَنَّ ٱلسَّاعَةَ لَا رَيۡبَ فِيهَآ إِذۡ يَتَنَٰزَعُونَ بَيۡنَهُمۡ أَمۡرَهُمۡۖ فَقَالُواْ ٱبۡنُواْ عَلَيۡهِم بُنۡيَٰنٗاۖ رَّبُّهُمۡ أَعۡلَمُ بِهِمۡۚ قَالَ ٱلَّذِينَ غَلَبُواْ عَلَىٰٓ أَمۡرِهِمۡ لَنَتَّخِذَنَّ عَلَيۡهِم مَّسۡجِدٗا

Ve boylece “Allah´ın vaadinin hak oldugunu ve o saat (kıyamet) hakkında suphe olmadıgını” bilsinler diye onları (sehir halkına) bildirdik. Aralarında onların durumu hakkında niza ediyorlar (cekisiyorlar)dı. “Onların uzerine binalar insa edin.” dediler. Onların Rabbi, onları en iyi bilir. Onların islerinde galip olanlar (sozu gecenler): “Onların uzerine mutlaka mescid yapacagız.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 21


سَيَقُولُونَ ثَلَٰثَةٞ رَّابِعُهُمۡ كَلۡبُهُمۡ وَيَقُولُونَ خَمۡسَةٞ سَادِسُهُمۡ كَلۡبُهُمۡ رَجۡمَۢا بِٱلۡغَيۡبِۖ وَيَقُولُونَ سَبۡعَةٞ وَثَامِنُهُمۡ كَلۡبُهُمۡۚ قُل رَّبِّيٓ أَعۡلَمُ بِعِدَّتِهِم مَّا يَعۡلَمُهُمۡ إِلَّا قَلِيلٞۗ فَلَا تُمَارِ فِيهِمۡ إِلَّا مِرَآءٗ ظَٰهِرٗا وَلَا تَسۡتَفۡتِ فِيهِم مِّنۡهُمۡ أَحَدٗا

Ve gaybı taslayarak (bilmeden tahminde bulunarak) diyecekler ki: “(Onların sayısı) uctur, dorduncu onların kopegidir.” “Bestir, altıncı onların kopegidir.” diyecekler. Ve “Yedidir, sekizinci onların kopegidir.” diyecekler. De ki: “Onların adedini en iyi Allah bilir. Pek azı haric, onlar bilmezler.” Onlar hakkında, zahir olandan (bilinenden) baska tartısma (mucadele etme)! Onlar hakkında, onlardan birisine soru sorma (acıklama isteme)
Surah Al-Kahf, Verse 22


وَلَا تَقُولَنَّ لِشَاْيۡءٍ إِنِّي فَاعِلٞ ذَٰلِكَ غَدًا

Bir sey hakkında “Ben, bunu yarın mutlaka yapacagım deme.”
Surah Al-Kahf, Verse 23


إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُۚ وَٱذۡكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلۡ عَسَىٰٓ أَن يَهۡدِيَنِ رَبِّي لِأَقۡرَبَ مِنۡ هَٰذَا رَشَدٗا

Ancak Allah´ın dilemesiyle (yapacagım de). Ve unuttugun zaman Rabbini zikret ve de ki: “Rabbimin beni (Allah´a) bundan daha yakın (daha ustun) bir irsad seviyesine ulastırmasını umarım.”
Surah Al-Kahf, Verse 24


وَلَبِثُواْ فِي كَهۡفِهِمۡ ثَلَٰثَ مِاْئَةٖ سِنِينَ وَٱزۡدَادُواْ تِسۡعٗا

Onlar, magaralarında 9 fazlasıyla 300 yıl kaldılar
Surah Al-Kahf, Verse 25


قُلِ ٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا لَبِثُواْۖ لَهُۥ غَيۡبُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ أَبۡصِرۡ بِهِۦ وَأَسۡمِعۡۚ مَا لَهُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَلِيّٖ وَلَا يُشۡرِكُ فِي حُكۡمِهِۦٓ أَحَدٗا

De ki: “Ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir.” Semaların ve arzın gaybı, O´na (Allah´a) aittir. Onu (gaybı) en iyi isitir, en iyi gorur. Onların, O´ndan baska dostları yoktur. Hukmune kimseyi ortak etmez
Surah Al-Kahf, Verse 26


وَٱتۡلُ مَآ أُوحِيَ إِلَيۡكَ مِن كِتَابِ رَبِّكَۖ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَٰتِهِۦ وَلَن تَجِدَ مِن دُونِهِۦ مُلۡتَحَدٗا

Sana, Rabbinin Kitab´ından, vahyolunanı oku! O´nun kelimesini degistirecek yoktur. Ve O´ndan (Allah´tan) baska yonelinecek bulamazsın (yonelinecek yoktur)
Surah Al-Kahf, Verse 27


وَٱصۡبِرۡ نَفۡسَكَ مَعَ ٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ رَبَّهُم بِٱلۡغَدَوٰةِ وَٱلۡعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجۡهَهُۥۖ وَلَا تَعۡدُ عَيۡنَاكَ عَنۡهُمۡ تُرِيدُ زِينَةَ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ وَلَا تُطِعۡ مَنۡ أَغۡفَلۡنَا قَلۡبَهُۥ عَن ذِكۡرِنَا وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ وَكَانَ أَمۡرُهُۥ فُرُطٗا

Sabah aksam, O´nun Vechi´ni (Zat´ını) isteyerek Rabbine dua edenlerle beraber nefsini sabırlı tut. Dunya hayatının ziynetini dileyerek gozunu onlardan cevirme! Kalbini zikrimizden gafil kıldıgımız ve hevasına (heveslerine) tabi olan kimselere isteyerek, isinde haddi asmıs olanlara itaat etme
Surah Al-Kahf, Verse 28


وَقُلِ ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكُمۡۖ فَمَن شَآءَ فَلۡيُؤۡمِن وَمَن شَآءَ فَلۡيَكۡفُرۡۚ إِنَّآ أَعۡتَدۡنَا لِلظَّـٰلِمِينَ نَارًا أَحَاطَ بِهِمۡ سُرَادِقُهَاۚ وَإِن يَسۡتَغِيثُواْ يُغَاثُواْ بِمَآءٖ كَٱلۡمُهۡلِ يَشۡوِي ٱلۡوُجُوهَۚ بِئۡسَ ٱلشَّرَابُ وَسَآءَتۡ مُرۡتَفَقًا

De ki: “Hak Rabbinizdendir.” Bundan sonra artık dileyen inansın ve dileyen inkar etsin. Muhakkak ki Biz, zalimler icin kenarları, onları (kafirleri) ihata eden (saran, kaplayan) bir ates hazırladık. Ve eger onlar yagmur isterlerse (atese karsı), erimis maden gibi koyu ve kaynar, yuzleri kavuran bir su yagdırılır. Ne kotu bir icecek ve ne kotu bir dost (yardımcı)
Surah Al-Kahf, Verse 29


إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ إِنَّا لَا نُضِيعُ أَجۡرَ مَنۡ أَحۡسَنَ عَمَلًا

Muhakkak ki amenu olanlar (olmeden once ruhunu Allah´a ulastırmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar, Biz kesinlikle en guzel amel isleyen kimselerin ecrini (karsılıgını) zayi etmeyiz
Surah Al-Kahf, Verse 30


أُوْلَـٰٓئِكَ لَهُمۡ جَنَّـٰتُ عَدۡنٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهِمُ ٱلۡأَنۡهَٰرُ يُحَلَّوۡنَ فِيهَا مِنۡ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٖ وَيَلۡبَسُونَ ثِيَابًا خُضۡرٗا مِّن سُندُسٖ وَإِسۡتَبۡرَقٖ مُّتَّكِـِٔينَ فِيهَا عَلَى ٱلۡأَرَآئِكِۚ نِعۡمَ ٱلثَّوَابُ وَحَسُنَتۡ مُرۡتَفَقٗا

Iste onlara (onlar icin) adn cennetleri vardır. Onların altından nehirler akar. Orada altın (dan) bileziklerle suslenirler. Ince ipek ve atlastan yesil elbiseler giyerler. Orada tahtlar uzerine yaslanırlar. Ne guzel bir sevap ve ne guzel bir destek
Surah Al-Kahf, Verse 31


۞وَٱضۡرِبۡ لَهُم مَّثَلٗا رَّجُلَيۡنِ جَعَلۡنَا لِأَحَدِهِمَا جَنَّتَيۡنِ مِنۡ أَعۡنَٰبٖ وَحَفَفۡنَٰهُمَا بِنَخۡلٖ وَجَعَلۡنَا بَيۡنَهُمَا زَرۡعٗا

Onlara, iki adamın durumunu ornek ver. Ikisinden birisine uzum bagından iki bahce kıldık (yaptık). Ve ikisini de hurmalıklarla kusattık (cevirdik). Ve ikisinin arasında ekinler bitirdik
Surah Al-Kahf, Verse 32


كِلۡتَا ٱلۡجَنَّتَيۡنِ ءَاتَتۡ أُكُلَهَا وَلَمۡ تَظۡلِم مِّنۡهُ شَيۡـٔٗاۚ وَفَجَّرۡنَا خِلَٰلَهُمَا نَهَرٗا

Iki bahcenin ikisi de meyvelerini verdi. Ve ondan bir sey eksik kalmadı. Ikisinin arasından bir nehir akıttık
Surah Al-Kahf, Verse 33


وَكَانَ لَهُۥ ثَمَرٞ فَقَالَ لِصَٰحِبِهِۦ وَهُوَ يُحَاوِرُهُۥٓ أَنَا۠ أَكۡثَرُ مِنكَ مَالٗا وَأَعَزُّ نَفَرٗا

Ve onun serveti (de) vardı. Bu sebeple arkadası ile konusurken ona: “Benim senden daha cok malım var ve (ailemdeki) fertler bakımından senden daha ustunum.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 34


وَدَخَلَ جَنَّتَهُۥ وَهُوَ ظَالِمٞ لِّنَفۡسِهِۦ قَالَ مَآ أَظُنُّ أَن تَبِيدَ هَٰذِهِۦٓ أَبَدٗا

Ve o, nefsine zulmederek bahcesine girdi. Soyle dedi: “Bunun (bu bagın) ebediyyen helak olacagını zannetmiyorum.”
Surah Al-Kahf, Verse 35


وَمَآ أَظُنُّ ٱلسَّاعَةَ قَآئِمَةٗ وَلَئِن رُّدِدتُّ إِلَىٰ رَبِّي لَأَجِدَنَّ خَيۡرٗا مِّنۡهَا مُنقَلَبٗا

Ve ben, (kıyamet) saatinin kaim olacagını (vuku bulacagını) zannetmiyorum. Ve eger Rabbime dondurulursem mutlaka ondan daha hayırlısına donusmus olanı bulurum
Surah Al-Kahf, Verse 36


قَالَ لَهُۥ صَاحِبُهُۥ وَهُوَ يُحَاوِرُهُۥٓ أَكَفَرۡتَ بِٱلَّذِي خَلَقَكَ مِن تُرَابٖ ثُمَّ مِن نُّطۡفَةٖ ثُمَّ سَوَّىٰكَ رَجُلٗا

Onunla konusan (sohbet eden) arkadası, ona dedi ki: “Seni, (once) topraktan, sonra bir nutfeden (bir damla sudan) yaratan sonra da seni bir adam huviyetine sevva (dizayn) edeni (Allah´ı), sen inkar mı ediyorsun?”
Surah Al-Kahf, Verse 37


لَّـٰكِنَّا۠ هُوَ ٱللَّهُ رَبِّي وَلَآ أُشۡرِكُ بِرَبِّيٓ أَحَدٗا

Fakat O, Allah ki; benim Rabbimdir. Ve ben, Rabbime hicbir sey ile sirk kosmam
Surah Al-Kahf, Verse 38


وَلَوۡلَآ إِذۡ دَخَلۡتَ جَنَّتَكَ قُلۡتَ مَا شَآءَ ٱللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِٱللَّهِۚ إِن تَرَنِ أَنَا۠ أَقَلَّ مِنكَ مَالٗا وَوَلَدٗا

Beni mal ve evlat (bakımından) daha az (yetersiz) gorsen bile, sen bahcene girdigin zaman: “(Bu bag), Allah´ın diledigi (bag)dır. Allah´tan baska kuvvet yoktur.” deseydin olmaz mıydı?”
Surah Al-Kahf, Verse 39


فَعَسَىٰ رَبِّيٓ أَن يُؤۡتِيَنِ خَيۡرٗا مِّن جَنَّتِكَ وَيُرۡسِلَ عَلَيۡهَا حُسۡبَانٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَتُصۡبِحَ صَعِيدٗا زَلَقًا

Belki Rabbim, bana senin bahcenden daha hayırlısını verir. Ve onun (senin bahcenin) uzerine semadan (husban) felaketler gonderir. Boylece kaygan bir toprak haline gelir
Surah Al-Kahf, Verse 40


أَوۡ يُصۡبِحَ مَآؤُهَا غَوۡرٗا فَلَن تَسۡتَطِيعَ لَهُۥ طَلَبٗا

Veya onun (bahcenin) suyu, yerin icine cekilir. Artık onu elde etmeye asla gucun yetmez (sen muktedir olamazsın)
Surah Al-Kahf, Verse 41


وَأُحِيطَ بِثَمَرِهِۦ فَأَصۡبَحَ يُقَلِّبُ كَفَّيۡهِ عَلَىٰ مَآ أَنفَقَ فِيهَا وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا وَيَقُولُ يَٰلَيۡتَنِي لَمۡ أُشۡرِكۡ بِرَبِّيٓ أَحَدٗا

Onun (o kimsenin) urunleri ihata edildi (mahvedildi). Ve cardakları, (bahcenin) uzerine yıkılmıs haldeydi. Orada sarfettigi (emek ve para) icin ellerini (avuclarını) ovusturuyor ve “Keske ben, Rabbime (hic)bir seyle sirk kosmasaydım.” diyor(du)
Surah Al-Kahf, Verse 42


وَلَمۡ تَكُن لَّهُۥ فِئَةٞ يَنصُرُونَهُۥ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَمَا كَانَ مُنتَصِرًا

Ve Allah´tan baska ona yardım edecek kimseler yoktu. Ve o, yardım alan (yardım edilen) olmadı
Surah Al-Kahf, Verse 43


هُنَالِكَ ٱلۡوَلَٰيَةُ لِلَّهِ ٱلۡحَقِّۚ هُوَ خَيۡرٞ ثَوَابٗا وَخَيۡرٌ عُقۡبٗا

Iste burada velayet (yardım, dostluk) Allah´a ait bir haktır. O (Allah), sevap (mukafat) acısından da akıbet (sonuc) acısından da hayırlıdır
Surah Al-Kahf, Verse 44


وَٱضۡرِبۡ لَهُم مَّثَلَ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا كَمَآءٍ أَنزَلۡنَٰهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ فَٱخۡتَلَطَ بِهِۦ نَبَاتُ ٱلۡأَرۡضِ فَأَصۡبَحَ هَشِيمٗا تَذۡرُوهُ ٱلرِّيَٰحُۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ مُّقۡتَدِرًا

Onlara dunya hayatını ornek ver ki; o, semadan indirdigimiz su gibidir. Yeryuzunun nebatları (bitkileri), onunla karıstı (yeserdi, buyudu). Sonra da kuruyup, ufalandı ki ruzgar, onu savurur. Ve Allah, herseye muktedir olandır (gucu yetendir)
Surah Al-Kahf, Verse 45


ٱلۡمَالُ وَٱلۡبَنُونَ زِينَةُ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ وَٱلۡبَٰقِيَٰتُ ٱلصَّـٰلِحَٰتُ خَيۡرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابٗا وَخَيۡرٌ أَمَلٗا

Mal ve cocuklar dunya hayatının ziynetidir (susudur). Baki (kalıcı) olan salih ameller (nefsi ıslah edici ameller), sevap olarak ve emel (umit) olarak, Rabbinin katında daha hayırlıdır
Surah Al-Kahf, Verse 46


وَيَوۡمَ نُسَيِّرُ ٱلۡجِبَالَ وَتَرَى ٱلۡأَرۡضَ بَارِزَةٗ وَحَشَرۡنَٰهُمۡ فَلَمۡ نُغَادِرۡ مِنۡهُمۡ أَحَدٗا

Ve o gun dagları yurutecegiz. Ve (o gun) yeryuzunu bariz (acık ve net) olarak gorursun. Ve onları, (huzurumuzda) hasredip toplamak suretiyle (insanlardan) onlardan (hic) birini bırakmayacagız
Surah Al-Kahf, Verse 47


وَعُرِضُواْ عَلَىٰ رَبِّكَ صَفّٗا لَّقَدۡ جِئۡتُمُونَا كَمَا خَلَقۡنَٰكُمۡ أَوَّلَ مَرَّةِۭۚ بَلۡ زَعَمۡتُمۡ أَلَّن نَّجۡعَلَ لَكُم مَّوۡعِدٗا

Saf saf Rabbine arz olundular (sunulacaklar). Andolsun ki siz, Bize, ilk yarattıgımız gibi geldiniz (geleceksiniz). Hayır, size vaadedileni yapmayacagımız zannında bulundunuz
Surah Al-Kahf, Verse 48


وَوُضِعَ ٱلۡكِتَٰبُ فَتَرَى ٱلۡمُجۡرِمِينَ مُشۡفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَٰوَيۡلَتَنَا مَالِ هَٰذَا ٱلۡكِتَٰبِ لَا يُغَادِرُ صَغِيرَةٗ وَلَا كَبِيرَةً إِلَّآ أَحۡصَىٰهَاۚ وَوَجَدُواْ مَا عَمِلُواْ حَاضِرٗاۗ وَلَا يَظۡلِمُ رَبُّكَ أَحَدٗا

Ve kitap (hayat filmi ortaya) kondu. O zaman mucrimleri gorursun. Onun (kitabın) icindekilerden korkarlar ve “Bize yazıklar olsun. Bu kitap, nasıl ki (nasıl bir kitap ki), kucuk ve buyuk hicbir seyi sayıp hesap etmeden bırakmıyor.” derler. Ve yaptıkları seyleri (hayat filmlerinde) hazır buldular. Ve senin Rabbin, (hic) kimseye zulmetmez
Surah Al-Kahf, Verse 49


وَإِذۡ قُلۡنَا لِلۡمَلَـٰٓئِكَةِ ٱسۡجُدُواْ لِأٓدَمَ فَسَجَدُوٓاْ إِلَّآ إِبۡلِيسَ كَانَ مِنَ ٱلۡجِنِّ فَفَسَقَ عَنۡ أَمۡرِ رَبِّهِۦٓۗ أَفَتَتَّخِذُونَهُۥ وَذُرِّيَّتَهُۥٓ أَوۡلِيَآءَ مِن دُونِي وَهُمۡ لَكُمۡ عَدُوُّۢۚ بِئۡسَ لِلظَّـٰلِمِينَ بَدَلٗا

Ve meleklere, “Adem´e secde edin.” demistik. Iblis haric, hemen secde ettiler. O cinlerdendi. Boylece Rabbinin emrini (yapmayarak) fıska dustu. Hala onu ve onun zurriyyetini (neslini), onlar sizin dusmanınız (oldugu halde), Benim yerime dostlar mı ediniyorsunuz? Zalimler icin ne kotu bir bedel (cehennem)
Surah Al-Kahf, Verse 50


۞مَّآ أَشۡهَدتُّهُمۡ خَلۡقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَلَا خَلۡقَ أَنفُسِهِمۡ وَمَا كُنتُ مُتَّخِذَ ٱلۡمُضِلِّينَ عَضُدٗا

Ben, onları (iblis ve zurriyyetini) semaların ve arzın yaratılısına ve onların (kendilerinin de) yaratılısına sahit tutmadım. Ve Ben, dalalette bırakanları yardımcı edinmedim
Surah Al-Kahf, Verse 51


وَيَوۡمَ يَقُولُ نَادُواْ شُرَكَآءِيَ ٱلَّذِينَ زَعَمۡتُمۡ فَدَعَوۡهُمۡ فَلَمۡ يَسۡتَجِيبُواْ لَهُمۡ وَجَعَلۡنَا بَيۡنَهُم مَّوۡبِقٗا

O gun (kıyamet gunu Allahu Teala) soyle diyecek: “Benim ortaklarım oldugu, zannında bulundugunuz seyleri cagırın!” Boylece onları davet ettiler (edecekler). Fakat onlara (kafirlere), icabet etmediler (etmeyecekler). Ve onların aralarına helak edici (bir engel) kıldık (kılacagız)
Surah Al-Kahf, Verse 52


وَرَءَا ٱلۡمُجۡرِمُونَ ٱلنَّارَ فَظَنُّوٓاْ أَنَّهُم مُّوَاقِعُوهَا وَلَمۡ يَجِدُواْ عَنۡهَا مَصۡرِفٗا

Ve mucrimler, atesi (cehennemi) gordu. O zaman icine duseceklerini zannettiler (idrak ettiler). Ve ondan uzaklasacak (kacacak) bir yer bulamadılar
Surah Al-Kahf, Verse 53


وَلَقَدۡ صَرَّفۡنَا فِي هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ لِلنَّاسِ مِن كُلِّ مَثَلٖۚ وَكَانَ ٱلۡإِنسَٰنُ أَكۡثَرَ شَيۡءٖ جَدَلٗا

Ve andolsun ki; bu Kur´an-ı Kerim´de, insanlara butun meseleleri (misalleri) acıkladık. Ve insan, konuların cogunda cidallesen (kavga eden)dir
Surah Al-Kahf, Verse 54


وَمَا مَنَعَ ٱلنَّاسَ أَن يُؤۡمِنُوٓاْ إِذۡ جَآءَهُمُ ٱلۡهُدَىٰ وَيَسۡتَغۡفِرُواْ رَبَّهُمۡ إِلَّآ أَن تَأۡتِيَهُمۡ سُنَّةُ ٱلۡأَوَّلِينَ أَوۡ يَأۡتِيَهُمُ ٱلۡعَذَابُ قُبُلٗا

Ve insanları, onlara hidayet geldigi (hidayete davet edildikleri) zaman Rab´lerinin magfiretini dilemekten ve mu´min olmaktan men eden (alıkoyan) sey, sadece evvelkilerin sunnetinin, onların basına gelmemesi veya azapla karsı karsıya kalmamalarıdır
Surah Al-Kahf, Verse 55


وَمَا نُرۡسِلُ ٱلۡمُرۡسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَۚ وَيُجَٰدِلُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِٱلۡبَٰطِلِ لِيُدۡحِضُواْ بِهِ ٱلۡحَقَّۖ وَٱتَّخَذُوٓاْ ءَايَٰتِي وَمَآ أُنذِرُواْ هُزُوٗا

Biz, resulleri sadece mujdeleyici ve uyarıcı olarak gondeririz. Kafirler (ise) hakkı batılla iptal etmek icin mucadele ederler. Ayetlerimi ve uyarıldıkları seyleri alay (konusu) ederler
Surah Al-Kahf, Verse 56


وَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِۦ فَأَعۡرَضَ عَنۡهَا وَنَسِيَ مَا قَدَّمَتۡ يَدَاهُۚ إِنَّا جَعَلۡنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ أَكِنَّةً أَن يَفۡقَهُوهُ وَفِيٓ ءَاذَانِهِمۡ وَقۡرٗاۖ وَإِن تَدۡعُهُمۡ إِلَى ٱلۡهُدَىٰ فَلَن يَهۡتَدُوٓاْ إِذًا أَبَدٗا

Rabbinin ayetleri zikredildigi (hatırlatıldıgı) zaman ondan yuz ceviren ve elleriyle takdim ettiklerini (gunahlarını) unutan kimseden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki Biz, onların kalplerinin uzerine (fıkıh etmeyi engelleyen) ekinnet kıldık. Ve onların kulaklarında (isitmeyi engelleyen) vakra vardır. Sen, onları hidayete davet etsen de bundan sonra onlar, ebediyyen asla hidayete eremezler
Surah Al-Kahf, Verse 57


وَرَبُّكَ ٱلۡغَفُورُ ذُو ٱلرَّحۡمَةِۖ لَوۡ يُؤَاخِذُهُم بِمَا كَسَبُواْ لَعَجَّلَ لَهُمُ ٱلۡعَذَابَۚ بَل لَّهُم مَّوۡعِدٞ لَّن يَجِدُواْ مِن دُونِهِۦ مَوۡئِلٗا

Senin Rabbin, magfiret ve rahmet sahibidir. Eger onları muaheze etseydi (sorgulasaydı) elbette onlara azap icin acele ederdi. Hayır, onlara, vaadedilmis bir zaman vardır. Onlar, O´ndan (Allah´tan) baska sıgınacak bir yer asla bulamazlar
Surah Al-Kahf, Verse 58


وَتِلۡكَ ٱلۡقُرَىٰٓ أَهۡلَكۡنَٰهُمۡ لَمَّا ظَلَمُواْ وَجَعَلۡنَا لِمَهۡلِكِهِم مَّوۡعِدٗا

Ve iste o ulkeler (halkı), zulmettikleri zaman onları helak ettik. Ve onların helak edilmesi icin bir zaman kıldık (tayin ettik)
Surah Al-Kahf, Verse 59


وَإِذۡ قَالَ مُوسَىٰ لِفَتَىٰهُ لَآ أَبۡرَحُ حَتَّىٰٓ أَبۡلُغَ مَجۡمَعَ ٱلۡبَحۡرَيۡنِ أَوۡ أَمۡضِيَ حُقُبٗا

Ve Musa, genc arkadasına: “Iki denizin birlestigi yere ulasıncaya kadar (yoluma) devam edecegim veya senelerce (uzun sure) gidecegim.” demisti
Surah Al-Kahf, Verse 60


فَلَمَّا بَلَغَا مَجۡمَعَ بَيۡنِهِمَا نَسِيَا حُوتَهُمَا فَٱتَّخَذَ سَبِيلَهُۥ فِي ٱلۡبَحۡرِ سَرَبٗا

Boylece ikisinin (iki denizin) birlestigi yere ulastıkları zaman ikisi de balıgı unuttu. O zaman (balık), denizin icine dogru kendi yolunu tuttu
Surah Al-Kahf, Verse 61


فَلَمَّا جَاوَزَا قَالَ لِفَتَىٰهُ ءَاتِنَا غَدَآءَنَا لَقَدۡ لَقِينَا مِن سَفَرِنَا هَٰذَا نَصَبٗا

(Bulusma yerini) gectikten sonra (Musa A.S) genc arkadasına (soyle) dedi: “Sabah kahvaltımızı getir. Andolsun ki bu yorgunluga, yolculugumuz sebebiyle maruz kaldık.”
Surah Al-Kahf, Verse 62


قَالَ أَرَءَيۡتَ إِذۡ أَوَيۡنَآ إِلَى ٱلصَّخۡرَةِ فَإِنِّي نَسِيتُ ٱلۡحُوتَ وَمَآ أَنسَىٰنِيهُ إِلَّا ٱلشَّيۡطَٰنُ أَنۡ أَذۡكُرَهُۥۚ وَٱتَّخَذَ سَبِيلَهُۥ فِي ٱلۡبَحۡرِ عَجَبٗا

(Genc soyle) dedi: “Gordun mu kayaya sıgındıgımız zaman ben gercekten balıgı unuttum. Onu hatırlamamı, bana seytandan baskası unutturmadı. Ve o (balık), acayip bir sekilde denizin icine dogru kendi yolunu tuttu.”
Surah Al-Kahf, Verse 63


قَالَ ذَٰلِكَ مَا كُنَّا نَبۡغِۚ فَٱرۡتَدَّا عَلَىٰٓ ءَاثَارِهِمَا قَصَصٗا

(Musa A.S): “Bizim aradıgımız sey, iste bu.” dedi. Boylece kendi izlerini takip ederek geri donduler
Surah Al-Kahf, Verse 64


فَوَجَدَا عَبۡدٗا مِّنۡ عِبَادِنَآ ءَاتَيۡنَٰهُ رَحۡمَةٗ مِّنۡ عِندِنَا وَعَلَّمۡنَٰهُ مِن لَّدُنَّا عِلۡمٗا

Boylece katımızdan, kendisine rahmet verdigimiz ve ledun (gizli) ilmimizden ogrettigimiz kullarımızdan bir kul buldular
Surah Al-Kahf, Verse 65


قَالَ لَهُۥ مُوسَىٰ هَلۡ أَتَّبِعُكَ عَلَىٰٓ أَن تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمۡتَ رُشۡدٗا

Musa (A.S) ona soyle dedi: “Rusde ulasmak uzere, sana ogretilen (ilmi ledun) den bana ogretmen icin, sana tabi olabilir miyim?”
Surah Al-Kahf, Verse 66


قَالَ إِنَّكَ لَن تَسۡتَطِيعَ مَعِيَ صَبۡرٗا

(Hızır A.S): “Muhakkak ki sen, benim maiyetimde (iken vuku bulacak olaylara) sabretmeye asla guc yetiremezsin.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 67


وَكَيۡفَ تَصۡبِرُ عَلَىٰ مَا لَمۡ تُحِطۡ بِهِۦ خُبۡرٗا

Ve haberdar edilmedigin cihetle, ihata edemedigin seye nasıl sabredeceksin
Surah Al-Kahf, Verse 68


قَالَ سَتَجِدُنِيٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ صَابِرٗا وَلَآ أَعۡصِي لَكَ أَمۡرٗا

(Musa A.S): “Insaallah (Allah dilerse), beni sabırlı bulacaksın. Ve sana emirlerde asi olmayacagım.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 69


قَالَ فَإِنِ ٱتَّبَعۡتَنِي فَلَا تَسۡـَٔلۡنِي عَن شَيۡءٍ حَتَّىٰٓ أُحۡدِثَ لَكَ مِنۡهُ ذِكۡرٗا

(Hızır A.S): “Bana tabi oldugun taktirde, sana anlatmadıgım konularda (anlatmadıkca) bana bir sey sorma.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 70


فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَا رَكِبَا فِي ٱلسَّفِينَةِ خَرَقَهَاۖ قَالَ أَخَرَقۡتَهَا لِتُغۡرِقَ أَهۡلَهَا لَقَدۡ جِئۡتَ شَيۡـًٔا إِمۡرٗا

Boylece ikisi (yola) cıktılar. Gemiye bindikleri zaman onu deldi. (Musa A.S): “Onun ehlini (gemide bulunanları), bogmak icin mi onu deldin? Andolsun ki sen, (vebali) buyuk bir is yaptın.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 71


قَالَ أَلَمۡ أَقُلۡ إِنَّكَ لَن تَسۡتَطِيعَ مَعِيَ صَبۡرٗا

(Hızır A.S soyle) dedi: “Muhakkak ki sen, benimle beraber sabırlı olmaya asla guc yetiremezsin, demedim mi?”
Surah Al-Kahf, Verse 72


قَالَ لَا تُؤَاخِذۡنِي بِمَا نَسِيتُ وَلَا تُرۡهِقۡنِي مِنۡ أَمۡرِي عُسۡرٗا

(Musa A.S): “Unutmam sebebiyle beni muaheze etme (azarlama), (bana verdigin) emirlerinde, bana zorluk cıkarma.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 73


فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَا لَقِيَا غُلَٰمٗا فَقَتَلَهُۥ قَالَ أَقَتَلۡتَ نَفۡسٗا زَكِيَّةَۢ بِغَيۡرِ نَفۡسٖ لَّقَدۡ جِئۡتَ شَيۡـٔٗا نُّكۡرٗا

Boylece bir (erkek) cocuga rastlayıncaya kadar gittiler. (Hızır A.S), onu (cocugu) oldurdu. (Musa A.S): “Sen, temiz (masum) bir kisiyi (baska) bir nefse karsılık olmaksızın mı oldurdun? Andolsun ki sen, kotu (seriate uymayan) bir sey yaptın.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 74


۞قَالَ أَلَمۡ أَقُل لَّكَ إِنَّكَ لَن تَسۡتَطِيعَ مَعِيَ صَبۡرٗا

(Hızır A.S soyle) dedi: “Sana, ´muhakkak ki sen, benimle beraber sabırlı olmaya asla guc yetiremezsin.´ demedim mi?”
Surah Al-Kahf, Verse 75


قَالَ إِن سَأَلۡتُكَ عَن شَيۡءِۭ بَعۡدَهَا فَلَا تُصَٰحِبۡنِيۖ قَدۡ بَلَغۡتَ مِن لَّدُنِّي عُذۡرٗا

(Musa A.S) soyle dedi: “Eger bundan sonra sana bir sey sorarsam artık benimle arkadaslık etme! (Benimle arkadaslık etmemen icin) benim tarafımdan (kabul edilebilir) bir ozure ulasmıs oldun.”
Surah Al-Kahf, Verse 76


فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَآ أَتَيَآ أَهۡلَ قَرۡيَةٍ ٱسۡتَطۡعَمَآ أَهۡلَهَا فَأَبَوۡاْ أَن يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا فِيهَا جِدَارٗا يُرِيدُ أَن يَنقَضَّ فَأَقَامَهُۥۖ قَالَ لَوۡ شِئۡتَ لَتَّخَذۡتَ عَلَيۡهِ أَجۡرٗا

Boylece ikisi yola cıktılar. Bir kasabanın halkına geldikleri zaman onun (sehrin) halkından, yemek istediler. Fakat onları (ikisini), misafir etmekten (sehirdekiler) cekindiler. Orada yıkılmak uzere bir duvar buldular. (Hızır A.S), hemen onu duzeltti. (Musa A.S) dedi ki: “Eger sen dileseydin, elbette onun (bu hizmetin) icin bir ucret alırdın.”
Surah Al-Kahf, Verse 77


قَالَ هَٰذَا فِرَاقُ بَيۡنِي وَبَيۡنِكَۚ سَأُنَبِّئُكَ بِتَأۡوِيلِ مَا لَمۡ تَسۡتَطِع عَّلَيۡهِ صَبۡرًا

(Hızır A.S) soyle dedi: “Bu, benimle senin aranda ayrılıktır. Sabırlı olmaya guc yetiremedigin sey(ler)in tevilini (yorumunu) sana haber verecegim.”
Surah Al-Kahf, Verse 78


أَمَّا ٱلسَّفِينَةُ فَكَانَتۡ لِمَسَٰكِينَ يَعۡمَلُونَ فِي ٱلۡبَحۡرِ فَأَرَدتُّ أَنۡ أَعِيبَهَا وَكَانَ وَرَآءَهُم مَّلِكٞ يَأۡخُذُ كُلَّ سَفِينَةٍ غَصۡبٗا

Lakin gemi, denizde calısan fakirlerindi. Onu kusurlu yapmak istedim. Onların arkasında, butun gemileri gasbederek (zorla) alan bir melik (kral) vardı
Surah Al-Kahf, Verse 79


وَأَمَّا ٱلۡغُلَٰمُ فَكَانَ أَبَوَاهُ مُؤۡمِنَيۡنِ فَخَشِينَآ أَن يُرۡهِقَهُمَا طُغۡيَٰنٗا وَكُفۡرٗا

Fakat cocuga (cocuk meselesine) gelince, onun anne ve babası mu´minlerdi. Onları azgınlık ve kufre (inkara) suruklemesinden korktuk
Surah Al-Kahf, Verse 80


فَأَرَدۡنَآ أَن يُبۡدِلَهُمَا رَبُّهُمَا خَيۡرٗا مِّنۡهُ زَكَوٰةٗ وَأَقۡرَبَ رُحۡمٗا

Boylece onların Rabbinin, onu (oldurulen genci) ondan daha hayırlı, temiz ve merhamete daha yakın olanla degistirmesini istedik
Surah Al-Kahf, Verse 81


وَأَمَّا ٱلۡجِدَارُ فَكَانَ لِغُلَٰمَيۡنِ يَتِيمَيۡنِ فِي ٱلۡمَدِينَةِ وَكَانَ تَحۡتَهُۥ كَنزٞ لَّهُمَا وَكَانَ أَبُوهُمَا صَٰلِحٗا فَأَرَادَ رَبُّكَ أَن يَبۡلُغَآ أَشُدَّهُمَا وَيَسۡتَخۡرِجَا كَنزَهُمَا رَحۡمَةٗ مِّن رَّبِّكَۚ وَمَا فَعَلۡتُهُۥ عَنۡ أَمۡرِيۚ ذَٰلِكَ تَأۡوِيلُ مَا لَمۡ تَسۡطِع عَّلَيۡهِ صَبۡرٗا

Ve duvar ise sehirde iki yetim (erkek) cocuga aitti. Onun altında, onlara ait bir define vardı. Ve onların babası salih (bir kimse) idi. Bu sebeple Rabbin, o ikisinin genclik cagına erismesini ve Rabbinden bir rahmet olarak, defineyi cıkarmalarını istedi. Ve ben, onu kendi emrim ile (kendi istegimle) yapmadım (Allah´ın emriyle yaptım). Iste bu, sabırlı olmaya guc yetiremedigin seylerin (olayların) yorumudur
Surah Al-Kahf, Verse 82


وَيَسۡـَٔلُونَكَ عَن ذِي ٱلۡقَرۡنَيۡنِۖ قُلۡ سَأَتۡلُواْ عَلَيۡكُم مِّنۡهُ ذِكۡرًا

Ve sana “Zulkarneyn”den sorarlar. De ki: “Ondan bahsederek size tilavet edecegim (acıklayacagım).”
Surah Al-Kahf, Verse 83


إِنَّا مَكَّنَّا لَهُۥ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَءَاتَيۡنَٰهُ مِن كُلِّ شَيۡءٖ سَبَبٗا

Muhakkak ki Biz, onu yeryuzunde kuvvetlendirdik (destekledik). Ve ona sebep olan herseyden verdik
Surah Al-Kahf, Verse 84


فَأَتۡبَعَ سَبَبًا

Boylece bir sebebe tabi oldu (yola koyuldu)
Surah Al-Kahf, Verse 85


حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَغۡرِبَ ٱلشَّمۡسِ وَجَدَهَا تَغۡرُبُ فِي عَيۡنٍ حَمِئَةٖ وَوَجَدَ عِندَهَا قَوۡمٗاۖ قُلۡنَا يَٰذَا ٱلۡقَرۡنَيۡنِ إِمَّآ أَن تُعَذِّبَ وَإِمَّآ أَن تَتَّخِذَ فِيهِمۡ حُسۡنٗا

Gunesin grup ettigi yere ulastıgı zaman, onu (gunesi) bulanık bir pınarda batarken buldu. Ve onun (o pınarın) yanında bir kavim (topluluk) buldu. (Ona soyle) dedik: “Ya Zulkarneyn! Dilersen onlara azap edersin, dilersen onlara karsı guzel davranıs ittihaz edersin.”
Surah Al-Kahf, Verse 86


قَالَ أَمَّا مَن ظَلَمَ فَسَوۡفَ نُعَذِّبُهُۥ ثُمَّ يُرَدُّ إِلَىٰ رَبِّهِۦ فَيُعَذِّبُهُۥ عَذَابٗا نُّكۡرٗا

(Zulkarneyn): “Fakat kim zulmederse ona azap edecegiz. Sonra kendi Rabbine reddedilir (geri gonderilir). Boylece ona dehsetli bir azapla azap edilir.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 87


وَأَمَّا مَنۡ ءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا فَلَهُۥ جَزَآءً ٱلۡحُسۡنَىٰۖ وَسَنَقُولُ لَهُۥ مِنۡ أَمۡرِنَا يُسۡرٗا

Fakat kim amenu olursa (olmeden evvel Allah´a ulasmayı dilerse) ve salih amel (nefs tezkiyesi) islerse, bundan sonra onun mukafatı guzeldir (cennettir ve dunya saadetidir). Ve ona, emrimizden kolay olanı soyleyecegiz (uygulayacagız)
Surah Al-Kahf, Verse 88


ثُمَّ أَتۡبَعَ سَبَبًا

Sonra bir sebebe tabi oldu (yola koyuldu)
Surah Al-Kahf, Verse 89


حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَطۡلِعَ ٱلشَّمۡسِ وَجَدَهَا تَطۡلُعُ عَلَىٰ قَوۡمٖ لَّمۡ نَجۡعَل لَّهُم مِّن دُونِهَا سِتۡرٗا

Gunesin dogdugu yere ulastıgı zaman onu (gunesi), ondan (gunesten) korunacak bir ortu yapmadıgımız bir kavmin uzerine dogarken buldu
Surah Al-Kahf, Verse 90


كَذَٰلِكَۖ وَقَدۡ أَحَطۡنَا بِمَا لَدَيۡهِ خُبۡرٗا

Iste boylece Biz, onun yanında olusan seyleri (olayları), haberdar olarak, (ilmimizle) ihata ettik
Surah Al-Kahf, Verse 91


ثُمَّ أَتۡبَعَ سَبَبًا

Sonra (baska) bir sebebe tabi oldu (yola koyuldu)
Surah Al-Kahf, Verse 92


حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ بَيۡنَ ٱلسَّدَّيۡنِ وَجَدَ مِن دُونِهِمَا قَوۡمٗا لَّا يَكَادُونَ يَفۡقَهُونَ قَوۡلٗا

Iki sed arasına ulastıgı zaman o ikisinden (o iki kavimden) baska, (neredeyse hic) soz anlamayan bir kavim buldu
Surah Al-Kahf, Verse 93


قَالُواْ يَٰذَا ٱلۡقَرۡنَيۡنِ إِنَّ يَأۡجُوجَ وَمَأۡجُوجَ مُفۡسِدُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَهَلۡ نَجۡعَلُ لَكَ خَرۡجًا عَلَىٰٓ أَن تَجۡعَلَ بَيۡنَنَا وَبَيۡنَهُمۡ سَدّٗا

“Ey Zulkarneyn! Muhakkak ki yecuc ve mecuc, yeryuzunde fesat cıkaranlardır. Bu sebeple, onlarla bizim aramıza bir set yapman icin, sana harc verelim mi?” dediler
Surah Al-Kahf, Verse 94


قَالَ مَا مَكَّنِّي فِيهِ رَبِّي خَيۡرٞ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ أَجۡعَلۡ بَيۡنَكُمۡ وَبَيۡنَهُمۡ رَدۡمًا

(Zulkarneyn): “Bu konuda Rabbimin beni kuvvetlendirdigi (destekledigi) seyler daha hayırlıdır. Simdi (siz) bana kuvvet ile yardım edin. Onlarla sizin aranıza cok saglam bir engel yapayım.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 95


ءَاتُونِي زُبَرَ ٱلۡحَدِيدِۖ حَتَّىٰٓ إِذَا سَاوَىٰ بَيۡنَ ٱلصَّدَفَيۡنِ قَالَ ٱنفُخُواْۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَعَلَهُۥ نَارٗا قَالَ ءَاتُونِيٓ أُفۡرِغۡ عَلَيۡهِ قِطۡرٗا

“Bana demir parcaları getirin. Iki dagın arası aynı seviye olunca ufleyin (korukleyin).” dedi. Onu ates haline koyunca, “Bana erimis bakır getirin, onun uzerine dokecegim.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 96


فَمَا ٱسۡطَٰعُوٓاْ أَن يَظۡهَرُوهُ وَمَا ٱسۡتَطَٰعُواْ لَهُۥ نَقۡبٗا

Artık ona zahir olmaya (onu asmaya) gucleri yetmez ve onu delmeye muktedir olamazlar
Surah Al-Kahf, Verse 97


قَالَ هَٰذَا رَحۡمَةٞ مِّن رَّبِّيۖ فَإِذَا جَآءَ وَعۡدُ رَبِّي جَعَلَهُۥ دَكَّآءَۖ وَكَانَ وَعۡدُ رَبِّي حَقّٗا

(Zulkarneyn): “Bu, Rabbimden bir rahmettir. Ama Rabbimin vaadi geldigi zaman, onu kırıp ufalar (yerle bir eder). Ve Rabbimin vaadi haktır.” dedi
Surah Al-Kahf, Verse 98


۞وَتَرَكۡنَا بَعۡضَهُمۡ يَوۡمَئِذٖ يَمُوجُ فِي بَعۡضٖۖ وَنُفِخَ فِي ٱلصُّورِ فَجَمَعۡنَٰهُمۡ جَمۡعٗا

Ve izin gunu onları, birbirlerine karısmıs halde bıraktık. Ve sur´a ufuruldu. O zaman onların hepsini topladık
Surah Al-Kahf, Verse 99


وَعَرَضۡنَا جَهَنَّمَ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡكَٰفِرِينَ عَرۡضًا

Ve izin gunu cehennemi, kafirlere cok siddetli birarz edisle, arz ettik (gosterdik)
Surah Al-Kahf, Verse 100


ٱلَّذِينَ كَانَتۡ أَعۡيُنُهُمۡ فِي غِطَآءٍ عَن ذِكۡرِي وَكَانُواْ لَا يَسۡتَطِيعُونَ سَمۡعًا

Onlar, gozleri “Beni zikretmekten” perdeli olanlardır. Ve onlar, (Beni) isitmeye muktedir olamadılar
Surah Al-Kahf, Verse 101


أَفَحَسِبَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَن يَتَّخِذُواْ عِبَادِي مِن دُونِيٓ أَوۡلِيَآءَۚ إِنَّآ أَعۡتَدۡنَا جَهَنَّمَ لِلۡكَٰفِرِينَ نُزُلٗا

Yoksa kafirler, kullarımın Benden baska dostlar edineceklerini mi zannettiler? Muhakkak ki Biz, cehennemi kafirlere bir ikram (kalacak yer) olarak hazırladık
Surah Al-Kahf, Verse 102


قُلۡ هَلۡ نُنَبِّئُكُم بِٱلۡأَخۡسَرِينَ أَعۡمَٰلًا

De ki: “Ameller acısından en cok husrana ugrayanları size haber vereyim mi?”
Surah Al-Kahf, Verse 103


ٱلَّذِينَ ضَلَّ سَعۡيُهُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَهُمۡ يَحۡسَبُونَ أَنَّهُمۡ يُحۡسِنُونَ صُنۡعًا

Onlar, dunya hayatında amelleri (calısmaları) sapmıs (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, guzel ameller islediklerini zannediyorlar
Surah Al-Kahf, Verse 104


أُوْلَـٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمۡ وَلِقَآئِهِۦ فَحَبِطَتۡ أَعۡمَٰلُهُمۡ فَلَا نُقِيمُ لَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَزۡنٗا

Iste onlar, Rab´lerinin ayetlerini ve O´na mulaki olmayı (olmeden evvel ruhun Allah´a ulasmasını) inkar ettiler. Boylece onların amelleri heba oldu (bosa gitti). Artık onlar icin kıyamet gunu mizan tutmayız
Surah Al-Kahf, Verse 105


ذَٰلِكَ جَزَآؤُهُمۡ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُواْ وَٱتَّخَذُوٓاْ ءَايَٰتِي وَرُسُلِي هُزُوًا

(Ayetlerimi) ortmeleri (inkar etmeleri) ve ayetlerimi ve resullerimi alay konusu edinmeleri sebebiyle, onların cezası iste bu cehennemdir
Surah Al-Kahf, Verse 106


إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ كَانَتۡ لَهُمۡ جَنَّـٰتُ ٱلۡفِرۡدَوۡسِ نُزُلًا

Amenu olanlar (olmeden once Allah´a ulasmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar; onların ikramı, firdevs cennetleridir
Surah Al-Kahf, Verse 107


خَٰلِدِينَ فِيهَا لَا يَبۡغُونَ عَنۡهَا حِوَلٗا

Onlar, orada ebediyyen kalanlar (kalacaklar)dır. Oradan ayrılmayı istemezler
Surah Al-Kahf, Verse 108


قُل لَّوۡ كَانَ ٱلۡبَحۡرُ مِدَادٗا لِّكَلِمَٰتِ رَبِّي لَنَفِدَ ٱلۡبَحۡرُ قَبۡلَ أَن تَنفَدَ كَلِمَٰتُ رَبِّي وَلَوۡ جِئۡنَا بِمِثۡلِهِۦ مَدَدٗا

De ki: “Denizler, Rabbimin kelimeleri icin (kelimelerini yazmak icin) murekkep olsaydı ve onun bir mislini daha imdada (yardıma) getirmis olsaydık bile, Rabbimin kelimeleri bitmeden, denizler mutlaka tukenirdi.”
Surah Al-Kahf, Verse 109


قُلۡ إِنَّمَآ أَنَا۠ بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ يُوحَىٰٓ إِلَيَّ أَنَّمَآ إِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞۖ فَمَن كَانَ يَرۡجُواْ لِقَآءَ رَبِّهِۦ فَلۡيَعۡمَلۡ عَمَلٗا صَٰلِحٗا وَلَا يُشۡرِكۡ بِعِبَادَةِ رَبِّهِۦٓ أَحَدَۢا

De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beserim. Bana sizin ilahınızın tek bir ilah oldugu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mulaki olmayı (olmeden evvel Allah´a ulasmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine baska birini (bir seyi) ortak kosmasın.”
Surah Al-Kahf, Verse 110


Author: Iskender Ali Mihr


<< Surah 17
>> Surah 19

Turkish Translations by other Authors


Turkish Translation By Abdulbaki Golpinarli
Turkish Translation By Abdulbaki Golpinarli
Turkish Translation By Adem Ugur
Turkish Translation By Adem Ugur
Turkish Translation By Ali Bulac
Turkish Translation By Ali Bulac
Turkish Translation By Ali Fikri Yavuz
Turkish Translation By Ali Fikri Yavuz
Turkish Translation By Celal Y Ld R M
Turkish Translation By Celal Y Ld R M
Turkish Translation By Diyanet Isleri
Turkish Translation By Diyanet Isleri
Turkish Translation By Diyanet Isleri
Turkish Translation By Diyanet Isleri
Turkish Translation By Diyanet Vakfi
Turkish Translation By Diyanet Vakfi
Turkish Translation By Edip Yuksel
Turkish Translation By Edip Yuksel
Turkish Translation By Elmalili Hamdi Yazir
Turkish Translation By Elmalili Hamdi Yazir
Turkish Translation By Elmal L Sadelestirilmis
Turkish Translation By Elmal L Sadelestirilmis
Turkish Translation By Elmal L Sadelestirilmis
Turkish Translation By Elmal L Sadelestirilmis
Turkish Translation By Fizilal Il Kuran
Turkish Translation By Fizilal Il Kuran
Turkish Translation By Gultekin Onan
Turkish Translation By Gultekin Onan
Turkish Translation By Hasan Basri Cantay
Turkish Translation By Hasan Basri Cantay
Turkish Translation By Ibni Kesir
Turkish Translation By Ibni Kesir
Turkish Translation By Iskender Ali Mihr
Turkish Translation By Iskender Ali Mihr
Turkish Translation By Latin Alphabet
Turkish Translation By Latin Alphabet
Turkish Translation By Latin Alphabet
Turkish Translation By Latin Alphabet
Turkish Translation By Muhammed Esed
Turkish Translation By Muhammed Esed
Turkish Translation By Muhammet Abay
Turkish Translation By Muhammet Abay
Turkish Translation By Muslim Shahin
Turkish Translation By Muslim Shahin
Turkish Translation By Saban Piris
Turkish Translation By Saban Piris
Turkish Translation By Shaban Britch
Turkish Translation By Shaban Britch
Turkish Translation By Suat Yildirim
Turkish Translation By Suat Yildirim
Turkish Translation By Suleyman Ates
Turkish Translation By Suleyman Ates
Turkish Translation By Tefhim Ul Kuran
Turkish Translation By Tefhim Ul Kuran
Turkish Translation By Www.islamhouse.com
Turkish Translation By Www.islamhouse.com
Turkish Translation By Yasar Nuri Ozturk
Turkish Translation By Yasar Nuri Ozturk
Turkish Translation By Yasar Nuri Ozturk
Turkish Translation By Yasar Nuri Ozturk
Turkish Translation By Y. N. Ozturk
Turkish Translation By Y. N. Ozturk
Popular Areas
Apartments for rent in Dubai Apartments for rent Abu Dhabi Villas for rent in Dubai House for rent Abu Dhabi Apartments for sale in Dubai Apartments for sale in Abu Dhabi Flat for rent Sharjah
Popular Searches
Studios for rent in UAE Apartments for rent in UAE Villas for rent in UAE Apartments for sale in UAE Villas for sale in UAE Land for sale in UAE Dubai Real Estate
Trending Areas
Apartments for rent in Dubai Marina Apartments for sale in Dubai Marina Villa for rent in Sharjah Villa for sale in Dubai Flat for rent in Ajman Studio for rent in Abu Dhabi Villa for rent in Ajman
Trending Searches
Villa for rent in Abu Dhabi Shop for rent in Dubai Villas for sale in Ajman Studio for rent in Sharjah 1 Bedroom Apartment for rent in Dubai Property for rent in Abu Dhabi Commercial properties for sale
© Copyright Dubai Prayer Time. All Rights Reserved
Designed by Prayer Time In Dubai