Surah An-Naml - Turkish Translation by Iskender Ali Mihr
طسٓۚ تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱلۡقُرۡءَانِ وَكِتَابٖ مُّبِينٍ
Ta, Sin. Bunlar, apacık bir Kitap olan Kur´an´ın Ayetleri´dir
Surah An-Naml, Verse 1
هُدٗى وَبُشۡرَىٰ لِلۡمُؤۡمِنِينَ
Mu´minler icin hidayete erdirici ve mujdeleyicidir
Surah An-Naml, Verse 2
ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤۡتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَهُم بِٱلۡأٓخِرَةِ هُمۡ يُوقِنُونَ
Onlar, namazı ikame ederler, zekatı verirler ve onlar ki, onlar ahirete yakin (sahibi) olarak inanırlar
Surah An-Naml, Verse 3
إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمۡ أَعۡمَٰلَهُمۡ فَهُمۡ يَعۡمَهُونَ
Muhakkak ki ahirete (ruhun Allah´a ulasması) inanmayanlara, onların amellerini susledik. Boylece onlar, (saskın bir halde) bocalarlar
Surah An-Naml, Verse 4
أُوْلَـٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ لَهُمۡ سُوٓءُ ٱلۡعَذَابِ وَهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ هُمُ ٱلۡأَخۡسَرُونَ
Iste onlar ki, onlar icin azabın kotusu vardır. Ve onlar ki, onlar ahirette en cok husrana ugrayanlardır
Surah An-Naml, Verse 5
وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى ٱلۡقُرۡءَانَ مِن لَّدُنۡ حَكِيمٍ عَلِيمٍ
Muhakkak ki, (Bu) Kur´an, sana mutlaka Hakim (hukum ve hikmet sahibi) ve Alim Olan´ın katından (gizli ilminden) ilka ediliyor (ulastırılıyor)
Surah An-Naml, Verse 6
إِذۡ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهۡلِهِۦٓ إِنِّيٓ ءَانَسۡتُ نَارٗا سَـَٔاتِيكُم مِّنۡهَا بِخَبَرٍ أَوۡ ءَاتِيكُم بِشِهَابٖ قَبَسٖ لَّعَلَّكُمۡ تَصۡطَلُونَ
Musa (A.S), ehline (ailesine): "Gercekten ben bir ates farkettim. Size ondan bir haber veya bir (parca) kor halinde ates getirecegim, boylece siz ısınasınız diye." demisti
Surah An-Naml, Verse 7
فَلَمَّا جَآءَهَا نُودِيَ أَنۢ بُورِكَ مَن فِي ٱلنَّارِ وَمَنۡ حَوۡلَهَا وَسُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Boylece oraya gittigi zaman ona nida edildi: "Atesin (nur´un) icinde (yanında) ve etrafında bulunanlar mubarek kılındı. Ve alemlerin Rabbi Allah Subhan´dır (herseyden munezzeh)
Surah An-Naml, Verse 8
يَٰمُوسَىٰٓ إِنَّهُۥٓ أَنَا ٱللَّهُ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Ey Musa! Muhakkak ki Ben, Aziz (yuce), Hakim (hukum ve hikmet sahibi) olan Allah´ım
Surah An-Naml, Verse 9
وَأَلۡقِ عَصَاكَۚ فَلَمَّا رَءَاهَا تَهۡتَزُّ كَأَنَّهَا جَآنّٞ وَلَّىٰ مُدۡبِرٗا وَلَمۡ يُعَقِّبۡۚ يَٰمُوسَىٰ لَا تَخَفۡ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ ٱلۡمُرۡسَلُونَ
Ve asanı at!" Bunun uzerine (asasını atınca) onun yılan gibi hareket ettigini gorunce, arkasına bakmadan geri donup kactı. "Ya Musa! Korkma, muhakkak ki Ben(im), Benim yanımda (huzurumda) resuller korkmazlar
Surah An-Naml, Verse 10
إِلَّا مَن ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسۡنَۢا بَعۡدَ سُوٓءٖ فَإِنِّي غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Ancak zulmedenler haric. Ama kim kotulugu isledikten sonra iyilige (mursidine tabi olup gunahlarını sevaba) cevirirse, o zaman muhakkak ki Ben, Gafur´um (magfiret eden, gunahları sevaba ceviren) Rahim´im (Rahim esmasıyla tecelli eden)
Surah An-Naml, Verse 11
وَأَدۡخِلۡ يَدَكَ فِي جَيۡبِكَ تَخۡرُجۡ بَيۡضَآءَ مِنۡ غَيۡرِ سُوٓءٖۖ فِي تِسۡعِ ءَايَٰتٍ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَقَوۡمِهِۦٓۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ
Ve elini koynuna sok. Onu kusursuz beyaz olarak cıkar. Bu (ayet, mucize) firavuna ve onun kavmine (ait) dokuz ayet icindedir. Muhakkak ki onlar, fasık bir kavim oldular
Surah An-Naml, Verse 12
فَلَمَّا جَآءَتۡهُمۡ ءَايَٰتُنَا مُبۡصِرَةٗ قَالُواْ هَٰذَا سِحۡرٞ مُّبِينٞ
Ayetlerimiz onlara gorunur oldugu zaman; "Bu apacık bir sihirdir." dediler
Surah An-Naml, Verse 13
وَجَحَدُواْ بِهَا وَٱسۡتَيۡقَنَتۡهَآ أَنفُسُهُمۡ ظُلۡمٗا وَعُلُوّٗاۚ فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُفۡسِدِينَ
Ve onu, yakin (kesin) olarak bildikleri (inandıkları) halde, nefslerine zulmederek ve buyuklenerek bile bile inkar ettiler. Oyleyse mufsitlerin (fesatcıların) akıbetlerinin nasıl olduguna bak
Surah An-Naml, Verse 14
وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا دَاوُۥدَ وَسُلَيۡمَٰنَ عِلۡمٗاۖ وَقَالَا ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي فَضَّلَنَا عَلَىٰ كَثِيرٖ مِّنۡ عِبَادِهِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Ve andolsun ki Davut (A.S)´a ve Suleyman (A.S)´a ilim verdik. Ve (onlar): "Mu´min kullarının cogundan bizi ustun kılan Allah´a hamdolsun." dediler
Surah An-Naml, Verse 15
وَوَرِثَ سُلَيۡمَٰنُ دَاوُۥدَۖ وَقَالَ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ عُلِّمۡنَا مَنطِقَ ٱلطَّيۡرِ وَأُوتِينَا مِن كُلِّ شَيۡءٍۖ إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلۡفَضۡلُ ٱلۡمُبِينُ
Ve Suleyman (A.S), Davut (A.S)´a varis oldu. Ve: "Ey insanlar! Kus dili bize ogretildi. Bize herseyden verildi. Muhakkak ki bu, apacık bir fazldır." dedi
Surah An-Naml, Verse 16
وَحُشِرَ لِسُلَيۡمَٰنَ جُنُودُهُۥ مِنَ ٱلۡجِنِّ وَٱلۡإِنسِ وَٱلطَّيۡرِ فَهُمۡ يُوزَعُونَ
Ve Suleyman (A.S) icin cinlerden, insanlardan ve kuslardan ordular toplandı. Sonra da onlar duzenlendi
Surah An-Naml, Verse 17
حَتَّىٰٓ إِذَآ أَتَوۡاْ عَلَىٰ وَادِ ٱلنَّمۡلِ قَالَتۡ نَمۡلَةٞ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّمۡلُ ٱدۡخُلُواْ مَسَٰكِنَكُمۡ لَا يَحۡطِمَنَّكُمۡ سُلَيۡمَٰنُ وَجُنُودُهُۥ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
Karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca soyle dedi: "Ey karıncalar, yuvalarınıza giriniz! Suleyman (A.S) ve onun orduları, farkında olmadan sakın sizi ezmesin
Surah An-Naml, Verse 18
فَتَبَسَّمَ ضَاحِكٗا مِّن قَوۡلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوۡزِعۡنِيٓ أَنۡ أَشۡكُرَ نِعۡمَتَكَ ٱلَّتِيٓ أَنۡعَمۡتَ عَلَيَّ وَعَلَىٰ وَٰلِدَيَّ وَأَنۡ أَعۡمَلَ صَٰلِحٗا تَرۡضَىٰهُ وَأَدۡخِلۡنِي بِرَحۡمَتِكَ فِي عِبَادِكَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
Bunun uzerine (Suleyman A.S), onun sozune gulerek tebessum etti. Ve: "Rabbim, bana, anne ve babama en´am buyurdugun ni´metlere sukretmekte ve Senin razı oldugun salih amel (nefs tezkiyesi) yapmakta beni basarılı kıl. Ve beni, rahmetinle salih kullarının arasına dahil et." dedi
Surah An-Naml, Verse 19
وَتَفَقَّدَ ٱلطَّيۡرَ فَقَالَ مَالِيَ لَآ أَرَى ٱلۡهُدۡهُدَ أَمۡ كَانَ مِنَ ٱلۡغَآئِبِينَ
Ve kusları yokladı (teftis etti). Sonra: "Hudhud´u nicin ben goremiyorum, yoksa o kaybolanlardan mı oldu?" dedi
Surah An-Naml, Verse 20
لَأُعَذِّبَنَّهُۥ عَذَابٗا شَدِيدًا أَوۡ لَأَاْذۡبَحَنَّهُۥٓ أَوۡ لَيَأۡتِيَنِّي بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٖ
Ona mutlaka siddetli azap edecegim veya onu mutlaka bogazlayacagım (kesecegim). Ya da bana kesin olarak apacık bir delil getirsin
Surah An-Naml, Verse 21
فَمَكَثَ غَيۡرَ بَعِيدٖ فَقَالَ أَحَطتُ بِمَا لَمۡ تُحِطۡ بِهِۦ وَجِئۡتُكَ مِن سَبَإِۭ بِنَبَإٖ يَقِينٍ
Cok gecmeden geldi. Ve: "Senin ihata edemedigin bir seyi, ben ihata ettim (ogrendim). Seba´dan sana yakin (kesin) bir haber getirdim." dedi
Surah An-Naml, Verse 22
إِنِّي وَجَدتُّ ٱمۡرَأَةٗ تَمۡلِكُهُمۡ وَأُوتِيَتۡ مِن كُلِّ شَيۡءٖ وَلَهَا عَرۡشٌ عَظِيمٞ
Gercekten ben, onlara melik olan (hukumdarlık yapan) bir hanım buldum. Ona, herseyden verilmis ve onun buyuk bir arsı (tahtı) var
Surah An-Naml, Verse 23
وَجَدتُّهَا وَقَوۡمَهَا يَسۡجُدُونَ لِلشَّمۡسِ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ أَعۡمَٰلَهُمۡ فَصَدَّهُمۡ عَنِ ٱلسَّبِيلِ فَهُمۡ لَا يَهۡتَدُونَ
Onu ve kavmini Allah´ın yerine gunese secde ederken buldum. Ve seytan, onlara yaptıklarını suslemis ve boylece (Allah´ın) sebilinden (yolundan) men etmis. Bu sebeple onlar hidayette degiller
Surah An-Naml, Verse 24
أَلَّاۤ يَسۡجُدُواْۤ لِلَّهِ ٱلَّذِي يُخۡرِجُ ٱلۡخَبۡءَ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَيَعۡلَمُ مَا تُخۡفُونَ وَمَا تُعۡلِنُونَ
Goklerde ve yerde saklı olanı (meydana) cıkaran ve sizin sakladıgınızı da acıkladıgınızı da bilen Allah´a, nasıl secde etmezler
Surah An-Naml, Verse 25
ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡعَظِيمِ۩
O Allah ki, arsıl azim´in Rabbidir. O´ndan baska Ilah yoktur
Surah An-Naml, Verse 26
۞قَالَ سَنَنظُرُ أَصَدَقۡتَ أَمۡ كُنتَ مِنَ ٱلۡكَٰذِبِينَ
(Suleyman A.S): "Sen dogru mu soyledin yoksa yalancılardan mısın (yalancılardan mı oldun) bakacagız." dedi
Surah An-Naml, Verse 27
ٱذۡهَب بِّكِتَٰبِي هَٰذَا فَأَلۡقِهۡ إِلَيۡهِمۡ ثُمَّ تَوَلَّ عَنۡهُمۡ فَٱنظُرۡ مَاذَا يَرۡجِعُونَ
Bu yazımı (mektubumu) gotur, boylece onlara (onu) at (ulastır). Sonra onlardan (geri) don, neye donecekler (ne cevap verecekler) bak
Surah An-Naml, Verse 28
قَالَتۡ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلۡمَلَؤُاْ إِنِّيٓ أُلۡقِيَ إِلَيَّ كِتَٰبٞ كَرِيمٌ
(Sebe Melikesi): "Ey ileri gelenler! Gercekten bana kerim (kıymetli) bir yazı (mektup) bırakıldı." dedi
Surah An-Naml, Verse 29
إِنَّهُۥ مِن سُلَيۡمَٰنَ وَإِنَّهُۥ بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Muhakkak ki o Suleyman (A.S)´dan. Ve gercekten o, Rahman ve Rahim olan Allah´ın adı´yla (baslıyor)
Surah An-Naml, Verse 30
أَلَّا تَعۡلُواْ عَلَيَّ وَأۡتُونِي مُسۡلِمِينَ
Bana karsı buyukluk taslamayın. Ve bana teslim olmak uzere gelin
Surah An-Naml, Verse 31
قَالَتۡ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلۡمَلَؤُاْ أَفۡتُونِي فِيٓ أَمۡرِي مَا كُنتُ قَاطِعَةً أَمۡرًا حَتَّىٰ تَشۡهَدُونِ
(Sebe Melikesi): "Ey ileri gelenler! Isimde bana fetva verin (reyinizi bildirin). Siz sahitlik etmedikce (yanımda bulunup fetva vermedikce) ben kat´i (kesin) emir verecek degilim." dedi
Surah An-Naml, Verse 32
قَالُواْ نَحۡنُ أُوْلُواْ قُوَّةٖ وَأُوْلُواْ بَأۡسٖ شَدِيدٖ وَٱلۡأَمۡرُ إِلَيۡكِ فَٱنظُرِي مَاذَا تَأۡمُرِينَ
Biz kuvvetli ve cok buyuk savas gucu sahibiyiz. Ve emir senindir. Oyleyse sen bak (karar ver), ne emir vereceksin?" dediler
Surah An-Naml, Verse 33
قَالَتۡ إِنَّ ٱلۡمُلُوكَ إِذَا دَخَلُواْ قَرۡيَةً أَفۡسَدُوهَا وَجَعَلُوٓاْ أَعِزَّةَ أَهۡلِهَآ أَذِلَّةٗۚ وَكَذَٰلِكَ يَفۡعَلُونَ
(Sebe Melikesi): "Muhakkak ki melikler (hukumdarlar), bir ulkeye girdikleri zaman, onu ifsad ederler (bozguna ugratırlar) ve onun halkının izzet sahibi olanlarını zillete dusururler. Ve iste onlar boyle yaparlar." dedi
Surah An-Naml, Verse 34
وَإِنِّي مُرۡسِلَةٌ إِلَيۡهِم بِهَدِيَّةٖ فَنَاظِرَةُۢ بِمَ يَرۡجِعُ ٱلۡمُرۡسَلُونَ
Ve muhakkak ki ben onlara hediye ile resuller gonderecegim. Boylece bakalım resuller (elciler) ne ile donecekler
Surah An-Naml, Verse 35
فَلَمَّا جَآءَ سُلَيۡمَٰنَ قَالَ أَتُمِدُّونَنِ بِمَالٖ فَمَآ ءَاتَىٰنِۦَ ٱللَّهُ خَيۡرٞ مِّمَّآ ءَاتَىٰكُمۚ بَلۡ أَنتُم بِهَدِيَّتِكُمۡ تَفۡرَحُونَ
Bunun uzerine (resuller hediyelerle) Suleyman (A.S)´a geldikleri zaman (Suleyman A.S): "Bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah´ın bana verdigi seyler, size verdigi seylerden daha hayırlı. Hayır, siz hediyenizle seviniyorsunuz (ovunuyorsunuz)." dedi
Surah An-Naml, Verse 36
ٱرۡجِعۡ إِلَيۡهِمۡ فَلَنَأۡتِيَنَّهُم بِجُنُودٖ لَّا قِبَلَ لَهُم بِهَا وَلَنُخۡرِجَنَّهُم مِّنۡهَآ أَذِلَّةٗ وَهُمۡ صَٰغِرُونَ
Onlara (geri) don. Bundan sonra mutlaka onların karsı koyamayacakları ordularla onlara geliriz. Ve mutlaka onları kucuk dusurerek, zilletle oradan cıkarırız
Surah An-Naml, Verse 37
قَالَ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلۡمَلَؤُاْ أَيُّكُمۡ يَأۡتِينِي بِعَرۡشِهَا قَبۡلَ أَن يَأۡتُونِي مُسۡلِمِينَ
(Suleyman A.S): "Ey ileri gelenler! Onlar teslim olmak uzere bana gelmeden once, onun tahtını hanginiz bana getirir?" dedi
Surah An-Naml, Verse 38
قَالَ عِفۡرِيتٞ مِّنَ ٱلۡجِنِّ أَنَا۠ ءَاتِيكَ بِهِۦ قَبۡلَ أَن تَقُومَ مِن مَّقَامِكَۖ وَإِنِّي عَلَيۡهِ لَقَوِيٌّ أَمِينٞ
Cinlerden ifrit: "Sen, makamından kalkmadan once onu sana getiririm. Muhakkak ki ben, ona (onu gerceklestirebilecegime) kuvvetle eminim." dedi
Surah An-Naml, Verse 39
قَالَ ٱلَّذِي عِندَهُۥ عِلۡمٞ مِّنَ ٱلۡكِتَٰبِ أَنَا۠ ءَاتِيكَ بِهِۦ قَبۡلَ أَن يَرۡتَدَّ إِلَيۡكَ طَرۡفُكَۚ فَلَمَّا رَءَاهُ مُسۡتَقِرًّا عِندَهُۥ قَالَ هَٰذَا مِن فَضۡلِ رَبِّي لِيَبۡلُوَنِيٓ ءَأَشۡكُرُ أَمۡ أَكۡفُرُۖ وَمَن شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشۡكُرُ لِنَفۡسِهِۦۖ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيّٞ كَرِيمٞ
Kitaptan ilmi olan kisi (Hızır A.S): "Ben onu, sen gozunu acıp kapamadan once sana getiririm." dedi. (Suleyman A.S) boylece onun yanında (onunde) durdugunu gorunce: "Bu Rabbimin bir fazlıdır (lutfudur), ben sukredecek miyim yoksa kufur (nankorluk) mu edecegim diye beni imtihan etmek icin." dedi. Ve kim sukrederse sadece kendi nefsi icin sukreder. Ve kim kufrederse o taktirde muhakkak ki benim Rabbim Gani´dir, Kerim´dir
Surah An-Naml, Verse 40
قَالَ نَكِّرُواْ لَهَا عَرۡشَهَا نَنظُرۡ أَتَهۡتَدِيٓ أَمۡ تَكُونُ مِنَ ٱلَّذِينَ لَا يَهۡتَدُونَ
(Suleyman A.S): "Onun tahtının seklini degistirin. Bakalım hidayete erecek mi, yoksa hidayete ermeyenlerden mi olacak?" dedi
Surah An-Naml, Verse 41
فَلَمَّا جَآءَتۡ قِيلَ أَهَٰكَذَا عَرۡشُكِۖ قَالَتۡ كَأَنَّهُۥ هُوَۚ وَأُوتِينَا ٱلۡعِلۡمَ مِن قَبۡلِهَا وَكُنَّا مُسۡلِمِينَ
Boylece geldigi zaman ona: "Senin tahtın bunun gibi miydi (boyle miydi)?" denildi. (Sebe Melikesi): "Sanki o." dedi. Ve (Suleyman A.S): "Ilim bize ondan once verildi. Ve biz muslumanlar, (Allah´a teslim olanlar) olduk
Surah An-Naml, Verse 42
وَصَدَّهَا مَا كَانَت تَّعۡبُدُ مِن دُونِ ٱللَّهِۖ إِنَّهَا كَانَتۡ مِن قَوۡمٖ كَٰفِرِينَ
Ve Allah´tan baska taptıgı seyler ona mani oldu. Muhakkak ki o, kafirler kavmindendi
Surah An-Naml, Verse 43
قِيلَ لَهَا ٱدۡخُلِي ٱلصَّرۡحَۖ فَلَمَّا رَأَتۡهُ حَسِبَتۡهُ لُجَّةٗ وَكَشَفَتۡ عَن سَاقَيۡهَاۚ قَالَ إِنَّهُۥ صَرۡحٞ مُّمَرَّدٞ مِّن قَوَارِيرَۗ قَالَتۡ رَبِّ إِنِّي ظَلَمۡتُ نَفۡسِي وَأَسۡلَمۡتُ مَعَ سُلَيۡمَٰنَ لِلَّهِ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Ona: "Koske gir." denildi. Onu gordugu zaman derin su zannetti ve ayaklarını actı (eteklerini cekti). (Suleyman A.S): "Muhakkak ki o, parlak, billur camdan bir kosktur." dedi. (Sebe Melikesi): "Rabbim, muhakkak ki ben, nefsime zulmettim ve Suleyman (A.S)´la beraber alemlerin Rabbi olan Allah´a teslim oldum." dedi
Surah An-Naml, Verse 44
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَآ إِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمۡ صَٰلِحًا أَنِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ فَإِذَا هُمۡ فَرِيقَانِ يَخۡتَصِمُونَ
Ve andolsun ki, Semud kavmine "Allah´a kul olsunlar" diye onların kardesi Salih (A.S)´ı gonderdik. Fakat onlar o zaman hasım olan (cekisen) iki grup oldular
Surah An-Naml, Verse 45
قَالَ يَٰقَوۡمِ لِمَ تَسۡتَعۡجِلُونَ بِٱلسَّيِّئَةِ قَبۡلَ ٱلۡحَسَنَةِۖ لَوۡلَا تَسۡتَغۡفِرُونَ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُونَ
(Salih A.S) dedi ki: "Ey kavmim! Nicin hasenattan once seyyiat icin acele ediyorsunuz? Allah´tan magfiret dileseniz olmaz mı? Boylece rahmet olunasınız diye
Surah An-Naml, Verse 46
قَالُواْ ٱطَّيَّرۡنَا بِكَ وَبِمَن مَّعَكَۚ قَالَ طَـٰٓئِرُكُمۡ عِندَ ٱللَّهِۖ بَلۡ أَنتُمۡ قَوۡمٞ تُفۡتَنُونَ
Sen ve seninle beraber olanlar, bize ugursuzluk getirdiniz." dediler. (Salih A.S): "Sizin ugursuzlugunuz Allah´ın katındadır. Hayır, siz fitneye dusmus bir kavimsiniz." dedi
Surah An-Naml, Verse 47
وَكَانَ فِي ٱلۡمَدِينَةِ تِسۡعَةُ رَهۡطٖ يُفۡسِدُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا يُصۡلِحُونَ
Ve sehirde dokuz kisilik bir grup vardı ki; yeryuzunde fesat cıkarıyorlar ve ıslah etmiyorlardı
Surah An-Naml, Verse 48
قَالُواْ تَقَاسَمُواْ بِٱللَّهِ لَنُبَيِّتَنَّهُۥ وَأَهۡلَهُۥ ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِۦ مَا شَهِدۡنَا مَهۡلِكَ أَهۡلِهِۦ وَإِنَّا لَصَٰدِقُونَ
Allah´a kasem (yemin) ederek dediler ki: "Biz geceleyin mutlaka ona ve ailesine baskın duzenleyelim (onları oldurelim). Sonra da onun dostlarına (muhakkak ki) onun ailesinin helak edilmesine sahit olmadık ve gercekten biz sadıklarız (dogru soyleyenleriz)
Surah An-Naml, Verse 49
وَمَكَرُواْ مَكۡرٗا وَمَكَرۡنَا مَكۡرٗا وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
Ve hile duzenlediler. Ve Biz de (onlara) hile duzenledik, fakat onlar farkına varmadılar
Surah An-Naml, Verse 50
فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ مَكۡرِهِمۡ أَنَّا دَمَّرۡنَٰهُمۡ وَقَوۡمَهُمۡ أَجۡمَعِينَ
Bundan sonra onların hilelerinin sonunun nasıl olduguna bak ki, onları ve onların kavminin tamamını nasıl yok ettik
Surah An-Naml, Verse 51
فَتِلۡكَ بُيُوتُهُمۡ خَاوِيَةَۢ بِمَا ظَلَمُوٓاْۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّقَوۡمٖ يَعۡلَمُونَ
Iste onların zulumleri sebebiyle cokmus olan evleri! Muhakkak ki bilen kavim icin bunda, mutlaka bir ayet (delil) vardır
Surah An-Naml, Verse 52
وَأَنجَيۡنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ
Ve amenu olan (Allah´a ulasmayı dileyen) ve (bu sebeple) takva sahibi olanları kurtardık
Surah An-Naml, Verse 53
وَلُوطًا إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِۦٓ أَتَأۡتُونَ ٱلۡفَٰحِشَةَ وَأَنتُمۡ تُبۡصِرُونَ
Ve Lut (A.S), kavmine soyle demisti: "Siz gordugunuz halde fahiselige (kotuluge) mi geliyorsunuz
Surah An-Naml, Verse 54
أَئِنَّكُمۡ لَتَأۡتُونَ ٱلرِّجَالَ شَهۡوَةٗ مِّن دُونِ ٱلنِّسَآءِۚ بَلۡ أَنتُمۡ قَوۡمٞ تَجۡهَلُونَ
Siz, gercekten kadınlar yerine erkeklere mi sehvetle geliyorsunuz? Hayır, siz cahil bir kavimsiniz
Surah An-Naml, Verse 55
۞فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوۡمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُوٓاْ أَخۡرِجُوٓاْ ءَالَ لُوطٖ مِّن قَرۡيَتِكُمۡۖ إِنَّهُمۡ أُنَاسٞ يَتَطَهَّرُونَ
Fakat onun kavminin cevabı: "Lut´un ailesini ulkenizden cıkarın, cunku onlar temiz kalmak isteyen insanlar." demekten baska bir sey olmadı
Surah An-Naml, Verse 56
فَأَنجَيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥٓ إِلَّا ٱمۡرَأَتَهُۥ قَدَّرۡنَٰهَا مِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ
Boylece onu ve ailesini, hanımı haric (olmak uzere) kurtardık. Onu geride kalanlardan taktir ettik
Surah An-Naml, Verse 57
وَأَمۡطَرۡنَا عَلَيۡهِم مَّطَرٗاۖ فَسَآءَ مَطَرُ ٱلۡمُنذَرِينَ
Ve onların uzerine yagmur yagdırdık. Oyle bir yagmur ki, uyarılanların yagmuru cok kotu oldu
Surah An-Naml, Verse 58
قُلِ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ وَسَلَٰمٌ عَلَىٰ عِبَادِهِ ٱلَّذِينَ ٱصۡطَفَىٰٓۗ ءَآللَّهُ خَيۡرٌ أَمَّا يُشۡرِكُونَ
De ki: "Hamd, Allah´a aittir (Allah icindir, Allah´adır). Ve selam, onun sectigi kullarının uzerinedir. Allah mı, yoksa onların sirk kostugu seyler mi hayırlıdır
Surah An-Naml, Verse 59
أَمَّنۡ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَأَنزَلَ لَكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَنۢبَتۡنَا بِهِۦ حَدَآئِقَ ذَاتَ بَهۡجَةٖ مَّا كَانَ لَكُمۡ أَن تُنۢبِتُواْ شَجَرَهَآۗ أَءِلَٰهٞ مَّعَ ٱللَّهِۚ بَلۡ هُمۡ قَوۡمٞ يَعۡدِلُونَ
Veya semaları ve yeryuzunu yaratan ve sizin icin gokten su indiren mi? Boylece onunla guzel bahceler yetistirdik. Onun agaclarını dahi yetistirmeniz sizin icin (mumkun) olamaz. Allah ile beraber bir (baska) ilah mı? Hayır, onlar (Allah´a baska bir ilahı) denk tutan bir kavim
Surah An-Naml, Verse 60
أَمَّن جَعَلَ ٱلۡأَرۡضَ قَرَارٗا وَجَعَلَ خِلَٰلَهَآ أَنۡهَٰرٗا وَجَعَلَ لَهَا رَوَٰسِيَ وَجَعَلَ بَيۡنَ ٱلۡبَحۡرَيۡنِ حَاجِزًاۗ أَءِلَٰهٞ مَّعَ ٱللَّهِۚ بَلۡ أَكۡثَرُهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ
Yoksa arzı karar yeri kılan ve onun aralarında (yeryuzunde) nehirler kılan (akıtan) ve orada (sabit) daglar kılan ve iki deniz arasında perde kılan mı? Allah ile beraber bir (baska) ilah mı? Hayır, onların cogu bilmezler
Surah An-Naml, Verse 61
أَمَّن يُجِيبُ ٱلۡمُضۡطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكۡشِفُ ٱلسُّوٓءَ وَيَجۡعَلُكُمۡ خُلَفَآءَ ٱلۡأَرۡضِۗ أَءِلَٰهٞ مَّعَ ٱللَّهِۚ قَلِيلٗا مَّا تَذَكَّرُونَ
Yoksa darda kalan kisi, ona dua ettigi zaman icabet eden, kotulugu gideren ve sizi yeryuzunde halifeler kılan mı? Allah ile beraber bir (baska) ilah mı? Ne kadar az tezekkur ediyorsunuz
Surah An-Naml, Verse 62
أَمَّن يَهۡدِيكُمۡ فِي ظُلُمَٰتِ ٱلۡبَرِّ وَٱلۡبَحۡرِ وَمَن يُرۡسِلُ ٱلرِّيَٰحَ بُشۡرَۢا بَيۡنَ يَدَيۡ رَحۡمَتِهِۦٓۗ أَءِلَٰهٞ مَّعَ ٱللَّهِۚ تَعَٰلَى ٱللَّهُ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
Yoksa sizi, denizin ve karanın karanlıgından hidayete erdiren mi? Rahmetinin onunde mujdeleyici olarak ruzgarlar gonderen mi? Allah ile beraber bir (baska) ilah mı? Yuce Allah, onların sirk kostugu seylerden yucedir (munezzehtir)
Surah An-Naml, Verse 63
أَمَّن يَبۡدَؤُاْ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ وَمَن يَرۡزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِۗ أَءِلَٰهٞ مَّعَ ٱللَّهِۚ قُلۡ هَاتُواْ بُرۡهَٰنَكُمۡ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Yoksa ilk defa yaratan sonra da onu (geri) dondurecek olan ve sizi gokten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber bir (baska) ilah mı? (Onlara) de ki: "Eger siz dogru soyleyenlerseniz, delillerinizi getirin
Surah An-Naml, Verse 64
قُل لَّا يَعۡلَمُ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ ٱلۡغَيۡبَ إِلَّا ٱللَّهُۚ وَمَا يَشۡعُرُونَ أَيَّانَ يُبۡعَثُونَ
De ki: "Goklerde ve yeryuzunde gaybı, Allah´tan baska kimse bilemez. Ve ne zaman beas edileceklerinin bilincinde (suurunda) olamazlar
Surah An-Naml, Verse 65
بَلِ ٱدَّـٰرَكَ عِلۡمُهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِۚ بَلۡ هُمۡ فِي شَكّٖ مِّنۡهَاۖ بَلۡ هُم مِّنۡهَا عَمُونَ
Hayır, ahiret hakkında onların ilimleri tamamlandı (bilgiler tamamen onlara verildi). Aksine onlar, (hala) ondan (ahiretten) suphe icindeler. Hayır, onlar, ona (ahiret delillerine) karsı kordurler (onları anlayacak basiretleri yoktur)
Surah An-Naml, Verse 66
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَءِذَا كُنَّا تُرَٰبٗا وَءَابَآؤُنَآ أَئِنَّا لَمُخۡرَجُونَ
Ve kafirler (soyle) dediler: "Babalarımız ve biz toprak olduktan sonra mı? Gercekten biz, mutlaka (topraktan) cıkarılacak mıyız
Surah An-Naml, Verse 67
لَقَدۡ وُعِدۡنَا هَٰذَا نَحۡنُ وَءَابَآؤُنَا مِن قَبۡلُ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Andolsun ki bu, bize ve daha once de babalarımıza vaadedilmisti. Ancak bunlar (sadece) evvelkilerin (efsaneleridir)
Surah An-Naml, Verse 68
قُلۡ سِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَٱنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُجۡرِمِينَ
(Onlara) de ki: "Yeryuzunde dolasın! Boylece bakın, mucrimlerin (sucluların) akıbeti (sonu) nasıl oldu
Surah An-Naml, Verse 69
وَلَا تَحۡزَنۡ عَلَيۡهِمۡ وَلَا تَكُن فِي ضَيۡقٖ مِّمَّا يَمۡكُرُونَ
Ve artık onlara uzulme (onlar icin mahzun olma)! Ve onların kurdugu tuzaklardan (onların yaptıgı hilelerden) bir sıkıntı icinde olma
Surah An-Naml, Verse 70
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Ve (onlar): "Eger sadıklarsanız (dogru soyleyenlerseniz), bu vaad ne zaman?" derler
Surah An-Naml, Verse 71
قُلۡ عَسَىٰٓ أَن يَكُونَ رَدِفَ لَكُم بَعۡضُ ٱلَّذِي تَسۡتَعۡجِلُونَ
De ki: "Belki de acele istediklerinizin bir kısmı sizi takip ediyordur (belki yakında size ulasacaktır)
Surah An-Naml, Verse 72
وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضۡلٍ عَلَى ٱلنَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَهُمۡ لَا يَشۡكُرُونَ
Ve muhakkak ki senin Rabbin, insanlara karsı fazl (lutuf) sahibidir. Ve lakin onların cogu sukretmiyorlar
Surah An-Naml, Verse 73
وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعۡلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمۡ وَمَا يُعۡلِنُونَ
Ve muhakkak ki senin Rabbin, suphesiz onların goguslerinde gizli olanı da acıkladıklarını da bilir
Surah An-Naml, Verse 74
وَمَا مِنۡ غَآئِبَةٖ فِي ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ إِلَّا فِي كِتَٰبٖ مُّبِينٍ
Ve gokte ve yeryuzunde gaib (gizli) ne varsa Kitab-ı Mubin (Levh-i Mahfuz)´de vardır
Surah An-Naml, Verse 75
إِنَّ هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانَ يَقُصُّ عَلَىٰ بَنِيٓ إِسۡرَـٰٓءِيلَ أَكۡثَرَ ٱلَّذِي هُمۡ فِيهِ يَخۡتَلِفُونَ
Muhakkak ki bu Kur´an, Israilogulları´na cogunda ihtilaf ettikleri seylerin (gerceklerini) anlatıyor
Surah An-Naml, Verse 76
وَإِنَّهُۥ لَهُدٗى وَرَحۡمَةٞ لِّلۡمُؤۡمِنِينَ
Ve muhakkak ki O, mu´minler icin mutlaka Hidayet ve Rahmet´tir
Surah An-Naml, Verse 77
إِنَّ رَبَّكَ يَقۡضِي بَيۡنَهُم بِحُكۡمِهِۦۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡعَلِيمُ
Muhakkak ki senin Rabbin, onların arasında kendi hukmunu verecek. Ve O; Aziz´dir (yuce), Alim´dir (en iyi bilen)
Surah An-Naml, Verse 78
فَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱللَّهِۖ إِنَّكَ عَلَى ٱلۡحَقِّ ٱلۡمُبِينِ
Oyleyse sen, Allah´a tevekkul et. Muhakkak ki sen, apacık (bir sekilde) hak uzeresin
Surah An-Naml, Verse 79
إِنَّكَ لَا تُسۡمِعُ ٱلۡمَوۡتَىٰ وَلَا تُسۡمِعُ ٱلصُّمَّ ٱلدُّعَآءَ إِذَا وَلَّوۡاْ مُدۡبِرِينَ
Muhakkak ki sen, olulere isittiremezsin ve arkasını donup kacan sagırlara da (Allah´ın) davetini isittiremezsin
Surah An-Naml, Verse 80
وَمَآ أَنتَ بِهَٰدِي ٱلۡعُمۡيِ عَن ضَلَٰلَتِهِمۡۖ إِن تُسۡمِعُ إِلَّا مَن يُؤۡمِنُ بِـَٔايَٰتِنَا فَهُم مُّسۡلِمُونَ
Ve sen, korleri dalaletlerinden (cevirip) hidayete erdirecek degilsin. Sen, ancak ayetlerimize inananlara isittirebilirsin. Iste onlar, teslim olanlardır
Surah An-Naml, Verse 81
۞وَإِذَا وَقَعَ ٱلۡقَوۡلُ عَلَيۡهِمۡ أَخۡرَجۡنَا لَهُمۡ دَآبَّةٗ مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ تُكَلِّمُهُمۡ أَنَّ ٱلنَّاسَ كَانُواْ بِـَٔايَٰتِنَا لَا يُوقِنُونَ
Ve onların uzerine (Allah´ın Kitap´ta soyledigi) soz vuku bulunca, onlara arzdan dabbe cıkardık (cıkarırız). Insanların (Kitap´taki) ayetlerimize yakin hasıl etmediklerini soyleyecek
Surah An-Naml, Verse 82
وَيَوۡمَ نَحۡشُرُ مِن كُلِّ أُمَّةٖ فَوۡجٗا مِّمَّن يُكَذِّبُ بِـَٔايَٰتِنَا فَهُمۡ يُوزَعُونَ
Ve o gun, butun ummetlerden, ayetlerimizi tekzip edenleri (yalanlayanları) grup grup hasredecegiz (toplayacagız). Boylece onlar (72 fırka) biraraya getirilir
Surah An-Naml, Verse 83
حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُو قَالَ أَكَذَّبۡتُم بِـَٔايَٰتِي وَلَمۡ تُحِيطُواْ بِهَا عِلۡمًا أَمَّاذَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Onlar geldikleri zaman (Allah onlara): "Onu ilmen ihata edemediniz de mi ayetlerimi tekzip ettiniz (yalanladınız)? Yoksa yapmıs oldugunuz nedir (baska bir sebep mi var)?" dedi
Surah An-Naml, Verse 84
وَوَقَعَ ٱلۡقَوۡلُ عَلَيۡهِم بِمَا ظَلَمُواْ فَهُمۡ لَا يَنطِقُونَ
Ve zulumleri sebebiyle onların uzerine (Allah´ın) sozu vaki oldu (yerine geldi). Artık onlar konusamaz
Surah An-Naml, Verse 85
أَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّا جَعَلۡنَا ٱلَّيۡلَ لِيَسۡكُنُواْ فِيهِ وَٱلنَّهَارَ مُبۡصِرًاۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
Dinlensinler diye nasıl geceyi (karanlık), gunduzu (aydınlık) kıldıgımızı gormediler mi? Muhakkak ki bunda inanan kavim icin ayetler (ibretler, deliller) vardır
Surah An-Naml, Verse 86
وَيَوۡمَ يُنفَخُ فِي ٱلصُّورِ فَفَزِعَ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ إِلَّا مَن شَآءَ ٱللَّهُۚ وَكُلٌّ أَتَوۡهُ دَٰخِرِينَ
Ve sur´a ufuruldugu gun, Allah´ın diledigi kimseler haric, semalarda ve yeryuzunde olanlar dehsete kapıldı (kapılırlar). Ve herkes boyunları bukuk olarak ona (Allah´a) geldiler (gelirler)
Surah An-Naml, Verse 87
وَتَرَى ٱلۡجِبَالَ تَحۡسَبُهَا جَامِدَةٗ وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ ٱلسَّحَابِۚ صُنۡعَ ٱللَّهِ ٱلَّذِيٓ أَتۡقَنَ كُلَّ شَيۡءٍۚ إِنَّهُۥ خَبِيرُۢ بِمَا تَفۡعَلُونَ
Ve dagı gorursun, onu hareketsiz sanırsın. O, bulut gibi hareket eder. Herseyi saglam yapan Allah´ın yaratmasıdır. Muhakkak ki O, yaptıklarınızdan haberdardır
Surah An-Naml, Verse 88
مَن جَآءَ بِٱلۡحَسَنَةِ فَلَهُۥ خَيۡرٞ مِّنۡهَا وَهُم مِّن فَزَعٖ يَوۡمَئِذٍ ءَامِنُونَ
Kim hasenat ile (kazandıgı dereceler, kaybettigi derecelerden fazla olarak) geldiyse, iste o zaman onun icin ondan daha hayırlısı (cennet) vardır. Ve onlar, izin gunu dehsetten (cehenneme gitmeyeceklerinden) emin olanlardır
Surah An-Naml, Verse 89
وَمَن جَآءَ بِٱلسَّيِّئَةِ فَكُبَّتۡ وُجُوهُهُمۡ فِي ٱلنَّارِ هَلۡ تُجۡزَوۡنَ إِلَّا مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Ve kim seyyiat ile (kaybettigi dereceler, kazandıgı derecelerden fazla olarak) geldiyse, iste o zaman onlar, yuzustu atese atıldı (atılır). Yapmıs olduklarınızdan baska bir seyle mi cezalandırılıyorsunuz
Surah An-Naml, Verse 90
إِنَّمَآ أُمِرۡتُ أَنۡ أَعۡبُدَ رَبَّ هَٰذِهِ ٱلۡبَلۡدَةِ ٱلَّذِي حَرَّمَهَا وَلَهُۥ كُلُّ شَيۡءٖۖ وَأُمِرۡتُ أَنۡ أَكُونَ مِنَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ
Ben sadece "Rabbe (Allah´a) kul olmak" ile emrolundum. Bu belde ki, O (Allah), onu hurmete layık kıldı. Ve hersey O´nundur (Allah´ındır). Ve ben "teslim olanlardan olmakla" emrolundum
Surah An-Naml, Verse 91
وَأَنۡ أَتۡلُوَاْ ٱلۡقُرۡءَانَۖ فَمَنِ ٱهۡتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهۡتَدِي لِنَفۡسِهِۦۖ وَمَن ضَلَّ فَقُلۡ إِنَّمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلۡمُنذِرِينَ
Ve "Kur´an´ı okumakla (emrolundum). Kim hidayete ererse, o taktirde sadece kendi nefsi icin hidayete erer. Ve kim dalalette kaldıysa, o zaman Ben sadece inzar edenlerdenim (uyaranlardanım)." de
Surah An-Naml, Verse 92
وَقُلِ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ سَيُرِيكُمۡ ءَايَٰتِهِۦ فَتَعۡرِفُونَهَاۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَٰفِلٍ عَمَّا تَعۡمَلُونَ
Ve de ki: "Hamd Allah´adır. Size ayetlerini gosterecek, boylece onları tanıyacaksınız." Ve senin Rabbin, yaptıklarınızdan gafil degildir
Surah An-Naml, Verse 93