Surah Saba - Turkish Translation by Ali Fikri Yavuz
ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي لَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَهُ ٱلۡحَمۡدُ فِي ٱلۡأٓخِرَةِۚ وَهُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡخَبِيرُ
Hamd, o Allah’a mahsusdur ki, goklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nun; ahirette de hamd O’nundur. O, Hakim’dir= hukmunde hikmet sahibidir, Habir’dir= her seyden haberdardır
Surah Saba, Verse 1
يَعۡلَمُ مَا يَلِجُ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا يَخۡرُجُ مِنۡهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا يَعۡرُجُ فِيهَاۚ وَهُوَ ٱلرَّحِيمُ ٱلۡغَفُورُ
O, yere gireni ve yerden cıkanı, gokten ineni ve goge yukseleni (ne olursa olsun) hep bilir. O, Rahim’dir= cok merhametlidir, Gafur’dur= cok bagıslayıcıdır
Surah Saba, Verse 2
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَا تَأۡتِينَا ٱلسَّاعَةُۖ قُلۡ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتَأۡتِيَنَّكُمۡ عَٰلِمِ ٱلۡغَيۡبِۖ لَا يَعۡزُبُ عَنۡهُ مِثۡقَالُ ذَرَّةٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَآ أَصۡغَرُ مِن ذَٰلِكَ وَلَآ أَكۡبَرُ إِلَّا فِي كِتَٰبٖ مُّبِينٖ
Kafir olanlar ise soyle dediler: “- Bize, o kıyamet vakti gelmiyecek.” (Ey Rasulum, onlara) de ki: “-Oyle degil, dogrusu gaybi bilen Rabbim hakkı icin, kıyamet muhakkak size gelecektir. O’ndan (Rabbimin ilminden), goklerde ve yerde zerre miktarı bir sey kacmaz. Bundan daha kucuk ve daha buyuk ne varsa hepsi muhakkak bir Kitab-ı Mubin’dedir= Levh-i Mahfuz’da yazılıdır
Surah Saba, Verse 3
لِّيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِۚ أُوْلَـٰٓئِكَ لَهُم مَّغۡفِرَةٞ وَرِزۡقٞ كَرِيمٞ
(Kıyametin gelmesi sundan), cunku Allah, iman edib salih ameller isliyenleri mukafatlandıracaktır. Iste bunlar icin bir magfiret ve bir guzel rızık (cennet) var
Surah Saba, Verse 4
وَٱلَّذِينَ سَعَوۡ فِيٓ ءَايَٰتِنَا مُعَٰجِزِينَ أُوْلَـٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٞ مِّن رِّجۡزٍ أَلِيمٞ
Ayetlerimizi iptal etmek icin yarısırcasına kosanlara da, azabın en kotusunden acıklı bir azab vardır
Surah Saba, Verse 5
وَيَرَى ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ ٱلَّذِيٓ أُنزِلَ إِلَيۡكَ مِن رَّبِّكَ هُوَ ٱلۡحَقَّ وَيَهۡدِيٓ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَمِيدِ
Kendilerine ilim verilmis olanlar (ashab), goruyorlar ki, Rabbinden sana indirilen Kur’an hakkın kendisidir; ve o, hamde layık, her seye galib olan Allah’ın yolunu (dinini) gosteriyor
Surah Saba, Verse 6
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ هَلۡ نَدُلُّكُمۡ عَلَىٰ رَجُلٖ يُنَبِّئُكُمۡ إِذَا مُزِّقۡتُمۡ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّكُمۡ لَفِي خَلۡقٖ جَدِيدٍ
(Hal boyle iken) kafir olanlar, (yardakcılarına soyle) dediler: “- Siz tamamen parca parca dagıldıgınız ve curudugunuz vakit, muhakkak yeni bir yaratılısta bulunacagınızı, size haber vermekte olan bir adamı (peygamberlik iddia edeni), size gosterelim mi
Surah Saba, Verse 7
أَفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَم بِهِۦ جِنَّةُۢۗ بَلِ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ فِي ٱلۡعَذَابِ وَٱلضَّلَٰلِ ٱلۡبَعِيدِ
O, bir yalanı Allah’a iftira mı edib duruyor? Yoksa kendisinde bir cinnet mi var? (Hayır, onların dedigi gibi degil) dogrusu, o ahirete iman etmiyenler (oldukten sonra dirilmeyi inkar edenler, ahirette hakdan) uzak bir sapıklıkla azab icindedirler
Surah Saba, Verse 8
أَفَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَىٰ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِۚ إِن نَّشَأۡ نَخۡسِفۡ بِهِمُ ٱلۡأَرۡضَ أَوۡ نُسۡقِطۡ عَلَيۡهِمۡ كِسَفٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّكُلِّ عَبۡدٖ مُّنِيبٖ
O kafirler bakmadılar mı ki, onlerinde ve arkalarında gokten ve yerden ne var, (etrafları nasıl cevrelenmistir)? Eger dilersek, kendilerini yere geciririz, yahud gokten uzerlerine parcalar dusuruveririz. Suphesiz ki bunda (yere ve goge bakıp dusunmekte), Allah’a yonelen her kul icin bir ibret alameti var
Surah Saba, Verse 9
۞وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا دَاوُۥدَ مِنَّا فَضۡلٗاۖ يَٰجِبَالُ أَوِّبِي مَعَهُۥ وَٱلطَّيۡرَۖ وَأَلَنَّا لَهُ ٱلۡحَدِيدَ
Gercekten Davud’a, tarafımızdan (kendisine has olmak uzere) bir fazilet verdik: “- Ey daglar ve kuslar! Davud ile beraber tesbih edin?” dedik. Ona demiri de yumusattık, (demiri eritmeden, camur gibi, sekillendirme kudretini, Davud’a verdik)
Surah Saba, Verse 10
أَنِ ٱعۡمَلۡ سَٰبِغَٰتٖ وَقَدِّرۡ فِي ٱلسَّرۡدِۖ وَٱعۡمَلُواْ صَٰلِحًاۖ إِنِّي بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٞ
Genis zırhlar yap ve dokuma hususunda olcu kullan diye, kendisine emrettik. Siz de ey Davud ailesi! Salih amel isleyin; cunku ben butun yaptıklarınızı gorurum
Surah Saba, Verse 11
وَلِسُلَيۡمَٰنَ ٱلرِّيحَ غُدُوُّهَا شَهۡرٞ وَرَوَاحُهَا شَهۡرٞۖ وَأَسَلۡنَا لَهُۥ عَيۡنَ ٱلۡقِطۡرِۖ وَمِنَ ٱلۡجِنِّ مَن يَعۡمَلُ بَيۡنَ يَدَيۡهِ بِإِذۡنِ رَبِّهِۦۖ وَمَن يَزِغۡ مِنۡهُمۡ عَنۡ أَمۡرِنَا نُذِقۡهُ مِنۡ عَذَابِ ٱلسَّعِيرِ
Suleyman’ın emrine de ruzgar verdik: (Hz. Suleyman o ruzgarla) sabah gidisi bir aylık, aksam donusu de bir aylık yol alırdı. Erimis bakır madenini ona sel gibi akıttık. Hem Rabbisinin izniyle idaresi altında cinlerden calısan da vardı. Iclerinden kim emrimizden ayrıldı ise, ona cehennem azabından tattıracagız
Surah Saba, Verse 12
يَعۡمَلُونَ لَهُۥ مَا يَشَآءُ مِن مَّحَٰرِيبَ وَتَمَٰثِيلَ وَجِفَانٖ كَٱلۡجَوَابِ وَقُدُورٖ رَّاسِيَٰتٍۚ ٱعۡمَلُوٓاْ ءَالَ دَاوُۥدَ شُكۡرٗاۚ وَقَلِيلٞ مِّنۡ عِبَادِيَ ٱلشَّكُورُ
O Cinler, Suleyman’a, kosk ve mescidlerden, sekillerden, havuz gibi (buyuk) canaklardan, sabit (buyuk) kazanlardan her ne isterse yaparlardı. Calısın, ey Davud ailesi sukredin. Kullarım icinde (geregi uzre Allah’a bol bol) sukreden azdır
Surah Saba, Verse 13
فَلَمَّا قَضَيۡنَا عَلَيۡهِ ٱلۡمَوۡتَ مَا دَلَّهُمۡ عَلَىٰ مَوۡتِهِۦٓ إِلَّا دَآبَّةُ ٱلۡأَرۡضِ تَأۡكُلُ مِنسَأَتَهُۥۖ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ ٱلۡجِنُّ أَن لَّوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ ٱلۡغَيۡبَ مَا لَبِثُواْ فِي ٱلۡعَذَابِ ٱلۡمُهِينِ
Vakta ki Suleyman’a olumu hukmettik (de bir yıl kadar olu olarak degnegine dayalı kaldı). Olumune isaret eden (bir alamet) olmadı, ancak bir guve bocegi degnegini yiyordu. (Bocegin degnegi yemesi sebebiyle) Suleyman yere dusunce, anlasıldı ki, eger cinler gaybi (Suleyman’ın olumunu) bilmis olsalardı o zilletli azab icinde bekleyib durmazlardı, (insasına memur edilib de bir yılda zahmetle ikmal ettikleri Beytu’l-Makdis’i insa etmezlerdi)
Surah Saba, Verse 14
لَقَدۡ كَانَ لِسَبَإٖ فِي مَسۡكَنِهِمۡ ءَايَةٞۖ جَنَّتَانِ عَن يَمِينٖ وَشِمَالٖۖ كُلُواْ مِن رِّزۡقِ رَبِّكُمۡ وَٱشۡكُرُواْ لَهُۥۚ بَلۡدَةٞ طَيِّبَةٞ وَرَبٌّ غَفُورٞ
Gercekten (Yemen’de yasamıs olan) Sebe’ kavmi icin, oturdukları yerlerde (kudret ve vahdaniyyetimize delalet eden) bir alamet vardı: Sag ve soldan iki taraflı bahceler... (peygamberleri onlara soyle demisti): “- Rabbinizin rızkından yeyin de, O’na sukredin. (Cunku beldeniz) hos bir belde; Rabbiniz de, magfireti cok bir Rab’dır.”
Surah Saba, Verse 15
فَأَعۡرَضُواْ فَأَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ سَيۡلَ ٱلۡعَرِمِ وَبَدَّلۡنَٰهُم بِجَنَّتَيۡهِمۡ جَنَّتَيۡنِ ذَوَاتَيۡ أُكُلٍ خَمۡطٖ وَأَثۡلٖ وَشَيۡءٖ مِّن سِدۡرٖ قَلِيلٖ
Fakat onlar, (peygamberlerin davetini kabulden) yuz cevirdiler. Biz de uzerlerine Arim vadisinin selini salıverdik ve o guzelim iki taraflı bahcelerini, buruk yemisli, acı meyvalı, dikeni cok ve meyvası az agaclardan ibaret iki harab bahceye cevirdik
Surah Saba, Verse 16
ذَٰلِكَ جَزَيۡنَٰهُم بِمَا كَفَرُواْۖ وَهَلۡ نُجَٰزِيٓ إِلَّا ٱلۡكَفُورَ
Bunu, onlara, nankorluklerinin cezası yaptık. Biz nankorluk edenleri ancak boyle cezalandırırız
Surah Saba, Verse 17
وَجَعَلۡنَا بَيۡنَهُمۡ وَبَيۡنَ ٱلۡقُرَى ٱلَّتِي بَٰرَكۡنَا فِيهَا قُرٗى ظَٰهِرَةٗ وَقَدَّرۡنَا فِيهَا ٱلسَّيۡرَۖ سِيرُواْ فِيهَا لَيَالِيَ وَأَيَّامًا ءَامِنِينَ
Biz Sebe’ halkı ile, kendilerine bereket verdigimiz (Sam ve Urdun gibi) memleketler arasında arka arakaya sehirler meydana getirmistik. Oralarda yolculuk icin (muayyen yer ve zamanlarda) gidis gelis takdir eylemistik. (Kendilerine de soyle demistik: “-Geceler ve gunduzler boyu (her istediginiz zaman) oralarda emniyet icinde yuruyun.”
Surah Saba, Verse 18
فَقَالُواْ رَبَّنَا بَٰعِدۡ بَيۡنَ أَسۡفَارِنَا وَظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ فَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَحَادِيثَ وَمَزَّقۡنَٰهُمۡ كُلَّ مُمَزَّقٍۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّكُلِّ صَبَّارٖ شَكُورٖ
Buna karsı onlar: “-Ey Rabbimiz! (cok kar yapabilmemiz icin bulundugumuz bu sehirle, mal getirdigimiz o bereketli sehir arasındaki mesafeyi), seferlerimizin arasını uzaklastır.” dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları, (kendilerinden sonra gelenlerin dillerinde dolasan) masallara cevirdik ; ve kendilerini (baska yerlere goc suretiyle) darma dagınık ettik. Subhesiz ki bunda, cok sukreden her sabırlı icin ibretler vardır
Surah Saba, Verse 19
وَلَقَدۡ صَدَّقَ عَلَيۡهِمۡ إِبۡلِيسُ ظَنَّهُۥ فَٱتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقٗا مِّنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Gercekten Iblis, insanlar aleyhindeki, (muhakkak onları azdıracagım) vaadini yerine getirdi. Onun icin, muminlerden ibaret bir fırkadan baskası, Iblis’e tabi oldular
Surah Saba, Verse 20
وَمَا كَانَ لَهُۥ عَلَيۡهِم مِّن سُلۡطَٰنٍ إِلَّا لِنَعۡلَمَ مَن يُؤۡمِنُ بِٱلۡأٓخِرَةِ مِمَّنۡ هُوَ مِنۡهَا فِي شَكّٖۗ وَرَبُّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٍ حَفِيظٞ
Halbuki Iblis’in insanlar uzerinde hic bir kudreti yoktu; fakat biz ahirete imanı olanla, onda subhe edeni ayırd etmek icin (Iblis’e bu musaadeyi verdik). Senin Rabbin her seyi gozetleyendir
Surah Saba, Verse 21
قُلِ ٱدۡعُواْ ٱلَّذِينَ زَعَمۡتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَمۡلِكُونَ مِثۡقَالَ ذَرَّةٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا لَهُمۡ فِيهِمَا مِن شِرۡكٖ وَمَا لَهُۥ مِنۡهُم مِّن ظَهِيرٖ
(Ey Rasulum, o musriklere) De ki: “- Allah’ı bırakıb da o ilah zannettiklerinize (putlarınıza) istediginiz kadar yalvarın durun. Onların ne goklerde, ne yerde zerre mikdarınca (size fayda vermege) gucleri yetmez. O ilahların, bu yer ile goklerde bir ortaklıkları yok; Allah’ın da onlardan bir yardımcısı yok...”
Surah Saba, Verse 22
وَلَا تَنفَعُ ٱلشَّفَٰعَةُ عِندَهُۥٓ إِلَّا لِمَنۡ أَذِنَ لَهُۥۚ حَتَّىٰٓ إِذَا فُزِّعَ عَن قُلُوبِهِمۡ قَالُواْ مَاذَا قَالَ رَبُّكُمۡۖ قَالُواْ ٱلۡحَقَّۖ وَهُوَ ٱلۡعَلِيُّ ٱلۡكَبِيرُ
Allah katında, (ahirette Allah’ın) kendisine izin verdigi kimseden baskasının sefaatı fayda vermez. Nihayet (sefaat edenle sefaat olunanların) kalblerinden (sefaata izin verilmekle) korku giderildigi zaman: “- Rabbiniz (sefaat hakkında) ne buyurdu?” derler. Sefaat edecekler de: “- Allah hakkı soyledi, (razı oldugu kimseler icin sefaata izin verdi)” derler. O her seyden yucedir, her seyden buyuktur
Surah Saba, Verse 23
۞قُلۡ مَن يَرۡزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ قُلِ ٱللَّهُۖ وَإِنَّآ أَوۡ إِيَّاكُمۡ لَعَلَىٰ هُدًى أَوۡ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ
(Ey Rasulum, o kafirlere) de ki: “- Goklerden ve yerden size rızık veren kim?” (onlar duraklar, cevap veremezler) de ki: “- Allah size rızık veriyor. Her halde siz (ey Mekke halkı) veya biz mutlak bir hidayet uzerindeyiz, yahut acık bir dalalet icindeyiz; acık olan hale gore, elbette biz hidayetteyiz).”
Surah Saba, Verse 24
قُل لَّا تُسۡـَٔلُونَ عَمَّآ أَجۡرَمۡنَا وَلَا نُسۡـَٔلُ عَمَّا تَعۡمَلُونَ
(Ey Rasulum, onlara) de ki: “- Siz, bizim yaptıgımız gunahlardan sorumlu tutulmazsınız, biz de sizin yaptıklarınızdan sorulmayız.”
Surah Saba, Verse 25
قُلۡ يَجۡمَعُ بَيۡنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفۡتَحُ بَيۡنَنَا بِٱلۡحَقِّ وَهُوَ ٱلۡفَتَّاحُ ٱلۡعَلِيمُ
De ki: “- Rabbimiz (kıyamette) hepimizi bir araya toplayacak, sonra da gercek hukmu ile (adaletle) aramızı ayıracaktır. O, hukum veren asıl hakimdir, verdigi hukmu bilendir.”
Surah Saba, Verse 26
قُلۡ أَرُونِيَ ٱلَّذِينَ أَلۡحَقۡتُم بِهِۦ شُرَكَآءَۖ كَلَّاۚ بَلۡ هُوَ ٱللَّهُ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
De ki: “-O’na, ortaklar diye kattıklarınızı bana gosterin (bakayım, ne yaratıyorlar).” Hayır, oyle sey yok. Dogrusu Allah her seye galipdir, hukmunde hikmet sahibidir
Surah Saba, Verse 27
وَمَآ أَرۡسَلۡنَٰكَ إِلَّا كَآفَّةٗ لِّلنَّاسِ بَشِيرٗا وَنَذِيرٗا وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ
(Ey Rasulum), biz, seni ancak butun insanlara cenneti mujdeleyici, azabı haber verici olarak peygamber gonderdik. Fakat insanların cogu bilmezler (bunu tasdik etmezler)
Surah Saba, Verse 28
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Onlar (Mekke, kafirleri) diyorlar ki: “-Eger dogru soyleyenlerseniz, bu vukuu vaad edilen kıyamet ne zaman?”
Surah Saba, Verse 29
قُل لَّكُم مِّيعَادُ يَوۡمٖ لَّا تَسۡتَـٔۡخِرُونَ عَنۡهُ سَاعَةٗ وَلَا تَسۡتَقۡدِمُونَ
(Rasulum, onlara) de ki: “- Size vaad olunan oyle bir gundur ki, ondan bir an geri de kalamazsınız, ileri de gecemezsiniz.”
Surah Saba, Verse 30
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَن نُّؤۡمِنَ بِهَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ وَلَا بِٱلَّذِي بَيۡنَ يَدَيۡهِۗ وَلَوۡ تَرَىٰٓ إِذِ ٱلظَّـٰلِمُونَ مَوۡقُوفُونَ عِندَ رَبِّهِمۡ يَرۡجِعُ بَعۡضُهُمۡ إِلَىٰ بَعۡضٍ ٱلۡقَوۡلَ يَقُولُ ٱلَّذِينَ ٱسۡتُضۡعِفُواْ لِلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُواْ لَوۡلَآ أَنتُمۡ لَكُنَّا مُؤۡمِنِينَ
O kufre varanlar: “- Biz, asla ne bu Kur’an’a inanırız, ne de ondan oncekine (Tevrat ve Incil’e).” dediler. Fakat sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda durdurulurlarken sozu birbirlerine cevirerek, dusukler, o buyukluk taslıyanlara: “- Siz olmasaydınız muhakkak biz iman ederdik.” dedikleri zaman bir goreydin
Surah Saba, Verse 31
قَالَ ٱلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُواْ لِلَّذِينَ ٱسۡتُضۡعِفُوٓاْ أَنَحۡنُ صَدَدۡنَٰكُمۡ عَنِ ٱلۡهُدَىٰ بَعۡدَ إِذۡ جَآءَكُمۖ بَلۡ كُنتُم مُّجۡرِمِينَ
Buyukluk taslıyanlar, dusuklere (cevab olarak soyle) derler: “- Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi cevirdik? Hayır, siz kendiniz suclu idiniz.”
Surah Saba, Verse 32
وَقَالَ ٱلَّذِينَ ٱسۡتُضۡعِفُواْ لِلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُواْ بَلۡ مَكۡرُ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ إِذۡ تَأۡمُرُونَنَآ أَن نَّكۡفُرَ بِٱللَّهِ وَنَجۡعَلَ لَهُۥٓ أَندَادٗاۚ وَأَسَرُّواْ ٱلنَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُاْ ٱلۡعَذَابَۚ وَجَعَلۡنَا ٱلۡأَغۡلَٰلَ فِيٓ أَعۡنَاقِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْۖ هَلۡ يُجۡزَوۡنَ إِلَّا مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
O dusukler de buyukluk taslıyanlara: “- Hayır, gece ile gunduz bizi aldatıyordunuz. Cunku siz, bize Allah’ı inkar etmemizi, (Peygamberi tanımamamızı), O’na ortaklar kosmamızı emrediyordunuz.”’ derler. Azabı gordukleri zaman iclerinden pismanlık getirirler. Biz de o kafirlerin boyunlarına demir laleler vururuz. Onlar ancak yaptıklarının cezasını cekerler
Surah Saba, Verse 33
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا فِي قَرۡيَةٖ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتۡرَفُوهَآ إِنَّا بِمَآ أُرۡسِلۡتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Biz herhangi bir memlekete azabla korkutucu bir peygamber gonderdikse, muhakkak o memleketin ileri gelen refah duskunleri: “- Biz, sizin gonderdiginiz seyleri (Allah’ın emirlerini) inkar edenleriz.” dediler. (Ey Rasulum, onun icin sen, kavminden bir kısım elebaslar iman etmedi diye uzulme)
Surah Saba, Verse 34
وَقَالُواْ نَحۡنُ أَكۡثَرُ أَمۡوَٰلٗا وَأَوۡلَٰدٗا وَمَا نَحۡنُ بِمُعَذَّبِينَ
Bir de (o refah duskunleri) dediler ki: “- (Ey Peygamberler), biz mallar ve cocuklar bakımından (sizden) daha fazlayız. (Allah dunyada bize bu kadar mal ihsan ettikten sonra artık ahirette) biz azaba ugratılmayız.”
Surah Saba, Verse 35
قُلۡ إِنَّ رَبِّي يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقۡدِرُ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ
(Ey Rasulum, onlara) de ki: “- Rabbim diledigine rızkı genisletir, diledigine kısar. Fakat insanların cogu bilmezler (bu gercegi tasdik etmezler)
Surah Saba, Verse 36
وَمَآ أَمۡوَٰلُكُمۡ وَلَآ أَوۡلَٰدُكُم بِٱلَّتِي تُقَرِّبُكُمۡ عِندَنَا زُلۡفَىٰٓ إِلَّا مَنۡ ءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا فَأُوْلَـٰٓئِكَ لَهُمۡ جَزَآءُ ٱلضِّعۡفِ بِمَا عَمِلُواْ وَهُمۡ فِي ٱلۡغُرُفَٰتِ ءَامِنُونَ
Sizi (manevi derecelerle) huzurumuza yaklastıracak olan mallarınız ve cocuklarınız (itibariyle fazlalık) degildir. Ancak iman edip de salih amel isleyen (bize yaklasır). Iste bunlar (o kimselerdir ki), yaptıklarına karsılık kendilerine kat kat mukafat vardır ve onlar cennetin yuksek makamlarında emniyet icindedirler
Surah Saba, Verse 37
وَٱلَّذِينَ يَسۡعَوۡنَ فِيٓ ءَايَٰتِنَا مُعَٰجِزِينَ أُوْلَـٰٓئِكَ فِي ٱلۡعَذَابِ مُحۡضَرُونَ
Ayetlerimizi reddetmek icin yarısırcasına gayret sarfedenler ise, onlar cehennem azabına hazırlanmıslardır
Surah Saba, Verse 38
قُلۡ إِنَّ رَبِّي يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦ وَيَقۡدِرُ لَهُۥۚ وَمَآ أَنفَقۡتُم مِّن شَيۡءٖ فَهُوَ يُخۡلِفُهُۥۖ وَهُوَ خَيۡرُ ٱلرَّـٰزِقِينَ
(Ey Rasulum) de ki: “-Gercekten Rabbim kullarından diledigi kimseye rızkı genisletir ve ona daraltır. Her neyi hayra harcarsanız, Allah, onun arkasından (dunya ve ahirette) karsılıgını verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
Surah Saba, Verse 39
وَيَوۡمَ يَحۡشُرُهُمۡ جَمِيعٗا ثُمَّ يَقُولُ لِلۡمَلَـٰٓئِكَةِ أَهَـٰٓؤُلَآءِ إِيَّاكُمۡ كَانُواْ يَعۡبُدُونَ
(Allah) kıyamette o kafirleri hep bir arada toplayacak, sonra meleklere: “-Sunlar (dunyada) size mi tapıyorlardı?” buyuracaktır
Surah Saba, Verse 40
قَالُواْ سُبۡحَٰنَكَ أَنتَ وَلِيُّنَا مِن دُونِهِمۖ بَلۡ كَانُواْ يَعۡبُدُونَ ٱلۡجِنَّۖ أَكۡثَرُهُم بِهِم مُّؤۡمِنُونَ
(Melekler soyle) diyecekler: “-(Senden baskasına ibadet edilmekten) seni tenzih ederiz. Bizim sıgınacak velimiz onlar degil, sensin. Dogrusu onlar cinlere (seytanlara) tapıyorlardı, cogu onlara inanmıslardı.”
Surah Saba, Verse 41
فَٱلۡيَوۡمَ لَا يَمۡلِكُ بَعۡضُكُمۡ لِبَعۡضٖ نَّفۡعٗا وَلَا ضَرّٗا وَنَقُولُ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذُوقُواْ عَذَابَ ٱلنَّارِ ٱلَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Iste o gun (kıyamette) birbirinize ne bir fayda vermege, ne de bir zarar etmege gucunuz yetmez. O kafirlere (nefislerine zulmedenlere) diyecegiz ki:” - (Dunyada) inkar edip durdugunuz atesin azabını tadın bakalım.”
Surah Saba, Verse 42
وَإِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٖ قَالُواْ مَا هَٰذَآ إِلَّا رَجُلٞ يُرِيدُ أَن يَصُدَّكُمۡ عَمَّا كَانَ يَعۡبُدُ ءَابَآؤُكُمۡ وَقَالُواْ مَا هَٰذَآ إِلَّآ إِفۡكٞ مُّفۡتَرٗىۚ وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلۡحَقِّ لَمَّا جَآءَهُمۡ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا سِحۡرٞ مُّبِينٞ
Karsılarında acık acık ayetlerimiz okundugu zaman, dediler ki: “- Bu kimse, baska degil, sırf sizi atalarınızın taptıgı putlardan alıkoymak istiyen bir adamdır.” (Kur’an hakkında da): “-Bu baska bir sey degil, sırf uydurulmus bir iftiradır.” soylediler. O kafirlere Kur’an gelince de: “- Bu, apacık bir sihirdir” dediler
Surah Saba, Verse 43
وَمَآ ءَاتَيۡنَٰهُم مِّن كُتُبٖ يَدۡرُسُونَهَاۖ وَمَآ أَرۡسَلۡنَآ إِلَيۡهِمۡ قَبۡلَكَ مِن نَّذِيرٖ
Halbuki biz, onlara, (Allah’a ortak kosmanın dogruluguna delil olacak) oyle ders alacakları kitaplar vermedik ve kendilerine senden evvel azap ile korkutucu bir peygamber de gondermedik
Surah Saba, Verse 44
وَكَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ وَمَا بَلَغُواْ مِعۡشَارَ مَآ ءَاتَيۡنَٰهُمۡ فَكَذَّبُواْ رُسُلِيۖ فَكَيۡفَ كَانَ نَكِيرِ
Onlardan (o Mekke kafirlerinden) oncekiler de, (peygamberlerini) yalanlamıslardı; hem de bunlar, evvelki kafirlere (mal, evlad ve omur gibi seylerden) verdiklerimizin onda birine ermediler; peygamberimizi tekzip ettiler de beni inkar edisin sonu nasıl oldu
Surah Saba, Verse 45
۞قُلۡ إِنَّمَآ أَعِظُكُم بِوَٰحِدَةٍۖ أَن تَقُومُواْ لِلَّهِ مَثۡنَىٰ وَفُرَٰدَىٰ ثُمَّ تَتَفَكَّرُواْۚ مَا بِصَاحِبِكُم مِّن جِنَّةٍۚ إِنۡ هُوَ إِلَّا نَذِيرٞ لَّكُم بَيۡنَ يَدَيۡ عَذَابٖ شَدِيدٖ
(Ey Rasulum, Mekke kafirlerine) de ki: “- Size sadece bir tek nasihat edecegim: Allah icin, (tarafgirlik icin degil, gercegi anlamak icin) ikiser ikiser ve teker teker (peygamberin meclisinden) kalkarsınız, sonra da iyi dusunursunuz; arkadasınızda cinnetten eser yoktur. O, yalnız siddetli bir azabın onunde sizi korkutan bir peygamberdir.”
Surah Saba, Verse 46
قُلۡ مَا سَأَلۡتُكُم مِّنۡ أَجۡرٖ فَهُوَ لَكُمۡۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَى ٱللَّهِۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٞ
(Ey Rasulum, onlara) de ki: “- (Tebligimden dolayı) sizden bir ucret istemedim; ucret sizin olsun. Benim mukafatım ancak Allah’a aiddir. O, her seye (butun yaptıklarınıza) sahiddir.”
Surah Saba, Verse 47
قُلۡ إِنَّ رَبِّي يَقۡذِفُ بِٱلۡحَقِّ عَلَّـٰمُ ٱلۡغُيُوبِ
De ki: “-Gercekten benim Rabbim, hakkı yerli yerine kor. O, butun gaybları tamamıyla bilendir.”
Surah Saba, Verse 48
قُلۡ جَآءَ ٱلۡحَقُّ وَمَا يُبۡدِئُ ٱلۡبَٰطِلُ وَمَا يُعِيدُ
(Ey Rasulum, yine o kafirlere) de ki: “- Hak (din olan Islam) geldi, batıl (sirk) kayboldu gitti ve geride donmez.”
Surah Saba, Verse 49
قُلۡ إِن ضَلَلۡتُ فَإِنَّمَآ أَضِلُّ عَلَىٰ نَفۡسِيۖ وَإِنِ ٱهۡتَدَيۡتُ فَبِمَا يُوحِيٓ إِلَيَّ رَبِّيٓۚ إِنَّهُۥ سَمِيعٞ قَرِيبٞ
De ki: “- Eger ben yanılırsam, ancak kendi nefsimin aleyhine (cezası bana olarak) yanılırım. Eger dogru yolu bulmussam, bu da Rabbimin bana vahy vermesiyledir. Cunku O, Semi’dir= size soylediklerimi isitiyor, (hem bana, hem size) yakındır, (bizi hesaba cekecektir)
Surah Saba, Verse 50
وَلَوۡ تَرَىٰٓ إِذۡ فَزِعُواْ فَلَا فَوۡتَ وَأُخِذُواْ مِن مَّكَانٖ قَرِيبٖ
(Ey Rasulum, kıyamet gunu o kafirleri) dehsete dustukleri vakit gorsen!... Artık kacacak yerleri yoktur ve (cehenneme) yakın bir yerde yakalanmıslardır
Surah Saba, Verse 51
وَقَالُوٓاْ ءَامَنَّا بِهِۦ وَأَنَّىٰ لَهُمُ ٱلتَّنَاوُشُ مِن مَّكَانِۭ بَعِيدٖ
(Ve azabı gordukleri zaman): “-Biz O’na= Hz. Muhammed’e (s.a.v.) iman ettik.” demektedirler; fakat uzak bir yerden (ahiretten) tevbe etmek nerede
Surah Saba, Verse 52
وَقَدۡ كَفَرُواْ بِهِۦ مِن قَبۡلُۖ وَيَقۡذِفُونَ بِٱلۡغَيۡبِ مِن مَّكَانِۭ بَعِيدٖ
Halbuki daha once (dunyada) O’nu= Hz. Peygamberi inkar etmislerdi; ve bilmedikleri seye haktan uzak olarak laf atıp duruyorlardı; (Peygamber icin sihirbazdır, sairdir, kahindir diyorlardı)
Surah Saba, Verse 53
وَحِيلَ بَيۡنَهُمۡ وَبَيۡنَ مَا يَشۡتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشۡيَاعِهِم مِّن قَبۡلُۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ فِي شَكّٖ مُّرِيبِۭ
Artık kendileriyle (dunyaya donus) arzularının arasına engel cekilmistir. Nitekim bundan evvel emsallerine de boyle yapılmıstı. Cunku onlar (azab ve kıyamet hakkında) endise veren bir suphe icinde idiler
Surah Saba, Verse 54