Surah Saba - Turkish Translation by Hasan Basri Cantay
ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي لَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَهُ ٱلۡحَمۡدُ فِي ٱلۡأٓخِرَةِۚ وَهُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡخَبِيرُ
Goklerde ne var, yerde ne varsa kendisinin olan Allaha hamdolsun. Ahiretde de hamd Onundur. O, yegane hukum ve hikmet saahibidir, (her seyden de) hakkıyle haberdardır
Surah Saba, Verse 1
يَعۡلَمُ مَا يَلِجُ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا يَخۡرُجُ مِنۡهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا يَعۡرُجُ فِيهَاۚ وَهُوَ ٱلرَّحِيمُ ٱلۡغَفُورُ
Yere ne giriyor, oradan ne cıkıyor, gokden ne iniyor, oraya ne yukselib cıkıyorsa bilir O. O, cok esirgeyici, cok yarlıgayıcıdır
Surah Saba, Verse 2
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَا تَأۡتِينَا ٱلسَّاعَةُۖ قُلۡ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتَأۡتِيَنَّكُمۡ عَٰلِمِ ٱلۡغَيۡبِۖ لَا يَعۡزُبُ عَنۡهُ مِثۡقَالُ ذَرَّةٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَآ أَصۡغَرُ مِن ذَٰلِكَ وَلَآ أَكۡبَرُ إِلَّا فِي كِتَٰبٖ مُّبِينٖ
Kufredenler: «O saat bize gelmeyecek» dedi (ler). Sen de ki (Habibim): «Hayır, gaybı bilen Rabbim hakkıycun o, size mutlakaa gelecekdir. Ne goklerde, ne yerde bir zerre mıkdarı Ondan (Onun ilminden) kacmaz. Bundan daha kucuk ve daha buyuk (hicbir sey) mustesna olmamak uzere (hepsi) muhakkak apacık bir kitabda (yazılıdır)
Surah Saba, Verse 3
لِّيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِۚ أُوْلَـٰٓئِكَ لَهُم مَّغۡفِرَةٞ وَرِزۡقٞ كَرِيمٞ
(Kıyametin gelib catmasının hikmeti de sudur) «Cunku (Allah) iman edib de guzel guzel amel (ve hareket) lerde bulunanları mukafatlandıracakdır. Bunlar (yok mu?) magfiret de, serefli rızık da onlarındır
Surah Saba, Verse 4
وَٱلَّذِينَ سَعَوۡ فِيٓ ءَايَٰتِنَا مُعَٰجِزِينَ أُوْلَـٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٞ مِّن رِّجۡزٍ أَلِيمٞ
Birbiriyle yarıs edercesine ayetlerimizin icinde kosanlar (a gelince.) Iste onlar, icin de pek cetin ve kotu bir azab vardır
Surah Saba, Verse 5
وَيَرَى ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ ٱلَّذِيٓ أُنزِلَ إِلَيۡكَ مِن رَّبِّكَ هُوَ ٱلۡحَقَّ وَيَهۡدِيٓ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَمِيدِ
Kendilerine ilim verilenler ise Rabbinden sana indirilen (Kur´an) in hakıykatın ta kendisi oldugunu bilir (ler) ve (onlar) her hamde layık olan Gaalib-i mutlakın (ya´ni Allahın) yolunu gosterir (ler)
Surah Saba, Verse 6
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ هَلۡ نَدُلُّكُمۡ عَلَىٰ رَجُلٖ يُنَبِّئُكُمۡ إِذَا مُزِّقۡتُمۡ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّكُمۡ لَفِي خَلۡقٖ جَدِيدٍ
O kufredenler (birbirine soyle) dedi (ler): «Siz didik didik parcalanıb dagıldıgınız vakit her halde ve muhakkak tekrar yeni bir yaratılısda (bulunacagınızı) size (ehemmiyyetle) haber vermekde olan bir adam gosterelim mi size»
Surah Saba, Verse 7
أَفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَم بِهِۦ جِنَّةُۢۗ بَلِ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ فِي ٱلۡعَذَابِ وَٱلضَّلَٰلِ ٱلۡبَعِيدِ
O, Allaha karsı yalan yere iftira mı etdi? Yoksa onda bir delilik mi var? Hayır, ahirete inanmamakda olanlar (orada) azabda, (dunyada da hakdan) uzak (bir) sapıklık icindedirler
Surah Saba, Verse 8
أَفَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَىٰ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِۚ إِن نَّشَأۡ نَخۡسِفۡ بِهِمُ ٱلۡأَرۡضَ أَوۡ نُسۡقِطۡ عَلَيۡهِمۡ كِسَفٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّكُلِّ عَبۡدٖ مُّنِيبٖ
Gokden ve yerden onlerinde ne var, arkalarında ne var, bakmadılar mı? Eger biz dilersek onları yere geciririz, yahud gokden ustlerine parcalar dusururuz. Subhe yok ki bunda Rabbine donen her kul icin elbet bir ibret vardır
Surah Saba, Verse 9
۞وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا دَاوُۥدَ مِنَّا فَضۡلٗاۖ يَٰجِبَالُ أَوِّبِي مَعَهُۥ وَٱلطَّيۡرَۖ وَأَلَنَّا لَهُ ٱلۡحَدِيدَ
Andolsun ki biz Davuuda bizden bir imtiyaz verdik. «Ey daglar, onunla birlikde tesbih edin» (dedik), kuslara da (bunu emretdik). Ona demiri de (mum gibi) yumusatdık
Surah Saba, Verse 10
أَنِ ٱعۡمَلۡ سَٰبِغَٰتٖ وَقَدِّرۡ فِي ٱلسَّرۡدِۖ وَٱعۡمَلُواْ صَٰلِحًاۖ إِنِّي بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٞ
«(Butun bedeni ortecek) uzun zırhlar yap, (onları) dokumada intizaamı gozet» diye (buyurduk). «(Ey Davuud haanedanı) iyi amel (ve hareketler) de bulunun. Cunku hakıykat ben, ne yaparsanız tastamam gorenim»
Surah Saba, Verse 11
وَلِسُلَيۡمَٰنَ ٱلرِّيحَ غُدُوُّهَا شَهۡرٞ وَرَوَاحُهَا شَهۡرٞۖ وَأَسَلۡنَا لَهُۥ عَيۡنَ ٱلۡقِطۡرِۖ وَمِنَ ٱلۡجِنِّ مَن يَعۡمَلُ بَيۡنَ يَدَيۡهِ بِإِذۡنِ رَبِّهِۦۖ وَمَن يَزِغۡ مِنۡهُمۡ عَنۡ أَمۡرِنَا نُذِقۡهُ مِنۡ عَذَابِ ٱلسَّعِيرِ
Suleymana da ruzgarı (musahhar kıldık) ki sabahı bir ay (lık yol), aksamı bir ay (lık yol) du. Erimis bakır ma´denini ona sel gibi, akıtdık. Onunde, Rabbinin izniyle, is goren ba´zı cinler de vardı. Iclerinden kim bizim emrimizden ayrılıb saparsa ona cılgın azabdan tatdırırdık
Surah Saba, Verse 12
يَعۡمَلُونَ لَهُۥ مَا يَشَآءُ مِن مَّحَٰرِيبَ وَتَمَٰثِيلَ وَجِفَانٖ كَٱلۡجَوَابِ وَقُدُورٖ رَّاسِيَٰتٍۚ ٱعۡمَلُوٓاْ ءَالَ دَاوُۥدَ شُكۡرٗاۚ وَقَلِيلٞ مِّنۡ عِبَادِيَ ٱلشَّكُورُ
O, kafalardan, heykellerden, buyuk havuzlar gibi canaklardan, sabit sabit kazanlardan ne dilerse kendisine yaparlardı. Ey Davud haanedanı, siz (Allaha) sukr icin calısın. Kullarımdan (hakkıyle) sukreden azdır
Surah Saba, Verse 13
فَلَمَّا قَضَيۡنَا عَلَيۡهِ ٱلۡمَوۡتَ مَا دَلَّهُمۡ عَلَىٰ مَوۡتِهِۦٓ إِلَّا دَآبَّةُ ٱلۡأَرۡضِ تَأۡكُلُ مِنسَأَتَهُۥۖ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ ٱلۡجِنُّ أَن لَّوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ ٱلۡغَيۡبَ مَا لَبِثُواْ فِي ٱلۡعَذَابِ ٱلۡمُهِينِ
Sonra biz ona olum hukmunu infaz edince (dayandıgı) asaasını yemekde olan agac kurdundan baska bir sey bunun olumunu onlara gostermedi. Bu suretle yere kapanıb yıkıldıgı zaman besbelli oldu ki eger cinler gaybı bilmis olsalardı oyle horlayıcı bir azab icinde kalıb durmazlardı
Surah Saba, Verse 14
لَقَدۡ كَانَ لِسَبَإٖ فِي مَسۡكَنِهِمۡ ءَايَةٞۖ جَنَّتَانِ عَن يَمِينٖ وَشِمَالٖۖ كُلُواْ مِن رِّزۡقِ رَبِّكُمۡ وَٱشۡكُرُواْ لَهُۥۚ بَلۡدَةٞ طَيِّبَةٞ وَرَبٌّ غَفُورٞ
Andolsun ki «Sebe´» (kavmini) n sakin oldugu yerde (de) bir ibret vardı. (Her ev) sagdan, soldan iki (ser) cennet (bagce ile muhacir idi). (Onlara:) «Rabbinizin rızkından yeyin, Ona sukredin. Cok guzel (temiz) bir belde. Rab (sukredenleri) cidden yarlıgayıcıdır» (denilmisdi)
Surah Saba, Verse 15
فَأَعۡرَضُواْ فَأَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ سَيۡلَ ٱلۡعَرِمِ وَبَدَّلۡنَٰهُم بِجَنَّتَيۡهِمۡ جَنَّتَيۡنِ ذَوَاتَيۡ أُكُلٍ خَمۡطٖ وَأَثۡلٖ وَشَيۡءٖ مِّن سِدۡرٖ قَلِيلٖ
Fakat onlar (bu nimetin sukrunden) yuz cevirdiler. Biz de onlara Arim selini gonderdik. (O) ikiser cennetlerinin yerinde de eksi yemisli, acı ılgınlı ve az bir sey de Arabistan kirazından (olmak uzere haraab) iki (ser) bostan peyda etdik
Surah Saba, Verse 16
ذَٰلِكَ جَزَيۡنَٰهُم بِمَا كَفَرُواْۖ وَهَلۡ نُجَٰزِيٓ إِلَّا ٱلۡكَفُورَ
Iste biz onları boyle nankorluk etdikleri icin cezalandırdık. Biz nankor olandan baskasını cezalandırır mıyız
Surah Saba, Verse 17
وَجَعَلۡنَا بَيۡنَهُمۡ وَبَيۡنَ ٱلۡقُرَى ٱلَّتِي بَٰرَكۡنَا فِيهَا قُرٗى ظَٰهِرَةٗ وَقَدَّرۡنَا فِيهَا ٱلسَّيۡرَۖ سِيرُواْ فِيهَا لَيَالِيَ وَأَيَّامًا ءَامِنِينَ
Onlar (ın yurdu) ile (feyz ve) bereket verdigimiz memleketler arasında sırt sırta nice kasabalar yapmısdık. Oralarda seyr (ve sefer etmelerini) takdir etmis, (kendilerine:) «Gecelerce ve gunduzlerce oralarda korkusuz gezin, dolasın» (demisdik)
Surah Saba, Verse 18
فَقَالُواْ رَبَّنَا بَٰعِدۡ بَيۡنَ أَسۡفَارِنَا وَظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ فَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَحَادِيثَ وَمَزَّقۡنَٰهُمۡ كُلَّ مُمَزَّقٍۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّكُلِّ صَبَّارٖ شَكُورٖ
Onlar ise (buna karsı). «Ey Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzaklasdır» demisler, kendilerine yazık etmislerdi. Iste biz de onları masallara ceviriverdik. Onları darma dagınık etdik. Subhesiz ki bunda cok sabır (ve) cok sukreden herkes icin elbette ibretler vardır
Surah Saba, Verse 19
وَلَقَدۡ صَدَّقَ عَلَيۡهِمۡ إِبۡلِيسُ ظَنَّهُۥ فَٱتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقٗا مِّنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Andolsun, Iblis onlar aleyhindeki zarınını gerceklesdirmisdi de, iman edenlerden bir zumre haaric olmak uzere, (tamamen) ona uymuslardı
Surah Saba, Verse 20
وَمَا كَانَ لَهُۥ عَلَيۡهِم مِّن سُلۡطَٰنٍ إِلَّا لِنَعۡلَمَ مَن يُؤۡمِنُ بِٱلۡأٓخِرَةِ مِمَّنۡ هُوَ مِنۡهَا فِي شَكّٖۗ وَرَبُّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٍ حَفِيظٞ
Halbuki onun bunlar uzerinde (onceden) hicbir nufuzu yokdu. Ancak biz ahirete iman eden kimse ile ondan subhede bulunan kisiyi ayırd etmek icin (buna meydan vermisdik). Senin Rabbin her sey´in ustunde gercek bir nigehbandır
Surah Saba, Verse 21
قُلِ ٱدۡعُواْ ٱلَّذِينَ زَعَمۡتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَمۡلِكُونَ مِثۡقَالَ ذَرَّةٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا لَهُمۡ فِيهِمَا مِن شِرۡكٖ وَمَا لَهُۥ مِنۡهُم مِّن ظَهِيرٖ
(Habibim onlara) de ki: «Allahı bırakıb da (Onun ortagı olduklarını) kupkuru iddia etdiklerinize (istediginiz kadar) yalvarın, onların ne goklerde, ne yerde (hayır ve serden) bir zerre mıkdarına bile gucleri yetmez. Onların, buralarda hicbir ortaklıgı olmadıgı gibi Onun (Allahın) da bunlardan bir yardımcısı yokdur
Surah Saba, Verse 22
وَلَا تَنفَعُ ٱلشَّفَٰعَةُ عِندَهُۥٓ إِلَّا لِمَنۡ أَذِنَ لَهُۥۚ حَتَّىٰٓ إِذَا فُزِّعَ عَن قُلُوبِهِمۡ قَالُواْ مَاذَا قَالَ رَبُّكُمۡۖ قَالُواْ ٱلۡحَقَّۖ وَهُوَ ٱلۡعَلِيُّ ٱلۡكَبِيرُ
Onun nezdinde, (ahiretde) kendisine izin verdigi kimselerden baskasının sefaati faide etmez. Nihayet (ona izin cıkıb da) kalblerinden korku giderildigi zaman (birbirine): «Rabbiniz ne buyurdu»? derler, (sefaat edecekler de:) «Hakkı (soyledi)» derler. O, cok yuce, cok buyukdur
Surah Saba, Verse 23
۞قُلۡ مَن يَرۡزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ قُلِ ٱللَّهُۖ وَإِنَّآ أَوۡ إِيَّاكُمۡ لَعَلَىٰ هُدًى أَوۡ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ
(Habibim) de ki: «Goklerden, yerden sizi rızıklandıran kim»? De ki: «Allahdır. Her halde ya biz, ya siz mutlak bir hidayet uzerindeyiz. Yahud apacık bir sapıklıkda»
Surah Saba, Verse 24
قُل لَّا تُسۡـَٔلُونَ عَمَّآ أَجۡرَمۡنَا وَلَا نُسۡـَٔلُ عَمَّا تَعۡمَلُونَ
De ki: «Bizim isledigimiz gunahdan siz mes´ul olmazsınız. Sizin yapmakda olduklarınızdan da biz mes´ul olmayız»
Surah Saba, Verse 25
قُلۡ يَجۡمَعُ بَيۡنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفۡتَحُ بَيۡنَنَا بِٱلۡحَقِّ وَهُوَ ٱلۡفَتَّاحُ ٱلۡعَلِيمُ
De ki: «Rabbimiz (kıyamet gunu) hepimizi bir araya toplayacak, sonra beynimizde hak ile hukmedecekdir. O, (her sey´i) kemaliyle bilen en buyuk haakimdir»
Surah Saba, Verse 26
قُلۡ أَرُونِيَ ٱلَّذِينَ أَلۡحَقۡتُم بِهِۦ شُرَكَآءَۖ كَلَّاۚ بَلۡ هُوَ ٱللَّهُ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
De ki: «Ona (ibadetde) kardıgınız ortakları bana gosterin. Haasa (boyle bir sey yokdur). Bil´akis (hakıykat sudur ki emrinde) mutlak gaalib, (tedbirinde yegane) hikmet saahibi olan ancak Allahdır
Surah Saba, Verse 27
وَمَآ أَرۡسَلۡنَٰكَ إِلَّا كَآفَّةٗ لِّلنَّاسِ بَشِيرٗا وَنَذِيرٗا وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ
(Habibim) seni (rahmetimizin) mujdeci (si, azabımızın) haberci (si ve) butun insanların peygamberi olmakdan baska (bir sıfatla) gondermedik. Fakat insanların cogu (bunu) bilmezler
Surah Saba, Verse 28
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Onlar: «Eger (sozunuzde) gercek soyleyenlerseniz bu va´d (in tehakkuku) ne zaman»? derler
Surah Saba, Verse 29
قُل لَّكُم مِّيعَادُ يَوۡمٖ لَّا تَسۡتَـٔۡخِرُونَ عَنۡهُ سَاعَةٗ وَلَا تَسۡتَقۡدِمُونَ
De ki: «Size va´d olunan, oyle bir gundur ki siz ondan bir saat geri de kalamazsınız, (onun) berisine de gecemezsiniz»
Surah Saba, Verse 30
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَن نُّؤۡمِنَ بِهَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ وَلَا بِٱلَّذِي بَيۡنَ يَدَيۡهِۗ وَلَوۡ تَرَىٰٓ إِذِ ٱلظَّـٰلِمُونَ مَوۡقُوفُونَ عِندَ رَبِّهِمۡ يَرۡجِعُ بَعۡضُهُمۡ إِلَىٰ بَعۡضٍ ٱلۡقَوۡلَ يَقُولُ ٱلَّذِينَ ٱسۡتُضۡعِفُواْ لِلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُواْ لَوۡلَآ أَنتُمۡ لَكُنَّا مُؤۡمِنِينَ
O kufredenler. «Biz ne bu Kur´ana, ne de ondan oncekilere asla inanmayız» dedi (ler). O zaalimler Rablerinin divanında mevkuf dururlarken, sozu (kabahati) birbirine evirib cevirir (lerken, iclerinden) zaif sayılanlar o buyukluk taslayanlara: «Siz olmasaydınız muhakkak ki biz mu´minler (den) olmusduk» derler (ken) sen bir gormelisin
Surah Saba, Verse 31
قَالَ ٱلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُواْ لِلَّذِينَ ٱسۡتُضۡعِفُوٓاْ أَنَحۡنُ صَدَدۡنَٰكُمۡ عَنِ ٱلۡهُدَىٰ بَعۡدَ إِذۡ جَآءَكُمۖ بَلۡ كُنتُم مُّجۡرِمِينَ
Buyukluk taslayanlar zaif sayılanlara: «Size hidayet geldikden sonra, biz mi sizi ondan cevirdik? Hayır, siz kendiniz suclu idiniz» der (ler)
Surah Saba, Verse 32
وَقَالَ ٱلَّذِينَ ٱسۡتُضۡعِفُواْ لِلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُواْ بَلۡ مَكۡرُ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ إِذۡ تَأۡمُرُونَنَآ أَن نَّكۡفُرَ بِٱللَّهِ وَنَجۡعَلَ لَهُۥٓ أَندَادٗاۚ وَأَسَرُّواْ ٱلنَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُاْ ٱلۡعَذَابَۚ وَجَعَلۡنَا ٱلۡأَغۡلَٰلَ فِيٓ أَعۡنَاقِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْۖ هَلۡ يُجۡزَوۡنَ إِلَّا مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Zaif tanıtanlar da o buyukluk taslayanlara: «Hayır, derler, gece gunduz (isiniz) hıylekarlıkdı. Cunku siz bize Allaha kufretmemizi, Ona benzerler (ortaklar) tanımamızı emrediyordunuz». Bunlar azabı gorunce (hepsi) pesimanlıklarını (derdlerini) iclerine atarlar. Biz de o kufredenlerin boyunlarına (ates) tomrukları (nı) takarız. Yapmakda olduklarının baskasıyle mi cezalandırılacaklardı ya
Surah Saba, Verse 33
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا فِي قَرۡيَةٖ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتۡرَفُوهَآ إِنَّا بِمَآ أُرۡسِلۡتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Biz hicbir memlekete gelecek tehlikeleri haber verici bir peygamber gondermedik, ille oranın refah erbabı: «Biz, sizin gonderdiginiz seylere kufr edicileriz» dediler
Surah Saba, Verse 34
وَقَالُواْ نَحۡنُ أَكۡثَرُ أَمۡوَٰلٗا وَأَوۡلَٰدٗا وَمَا نَحۡنُ بِمُعَذَّبِينَ
Ve: «Biz, dediler, mallarca da, evladca da daha coguz. Biz azab edileceklerden degiliz»
Surah Saba, Verse 35
قُلۡ إِنَّ رَبِّي يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقۡدِرُ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ
De ki: «Subhesiz Rabbim kimi dilerse onun rızkını genisletir, (kimi de dilerse onunkini) daraltır. Fakat insanların cogu (bunu) bilmezler»
Surah Saba, Verse 36
وَمَآ أَمۡوَٰلُكُمۡ وَلَآ أَوۡلَٰدُكُم بِٱلَّتِي تُقَرِّبُكُمۡ عِندَنَا زُلۡفَىٰٓ إِلَّا مَنۡ ءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا فَأُوْلَـٰٓئِكَ لَهُمۡ جَزَآءُ ٱلضِّعۡفِ بِمَا عَمِلُواْ وَهُمۡ فِي ٱلۡغُرُفَٰتِ ءَامِنُونَ
Sizi bizim huzuurumuza yaklasdıracak olan ne mallarınız, ne evladlarınız degildir. Ancak iman edib de iyi amel (ve hareket) de bulunanlar mustesna. Cunku onlar, onlar icin yapdıklarına mukabil katkat mukafat vardır ve onlar emin (ve mutmain) en yuksek makamlarda dirler
Surah Saba, Verse 37
وَٱلَّذِينَ يَسۡعَوۡنَ فِيٓ ءَايَٰتِنَا مُعَٰجِزِينَ أُوْلَـٰٓئِكَ فِي ٱلۡعَذَابِ مُحۡضَرُونَ
Birbiriyle yarısırcasına ayetlerimizin icinde kosanlar (yok mu?) onlar da azabın icerisine ihzaaren getirilenlerdir
Surah Saba, Verse 38
قُلۡ إِنَّ رَبِّي يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦ وَيَقۡدِرُ لَهُۥۚ وَمَآ أَنفَقۡتُم مِّن شَيۡءٖ فَهُوَ يُخۡلِفُهُۥۖ وَهُوَ خَيۡرُ ٱلرَّـٰزِقِينَ
De ki: «Hakıykaten Rabbim, kullarından kimi dilerse onun rızkını genisletir, (kimi de dilerse) onunkini kısar. (Hayır icin) ne harcarsanız O, bunun ardından (daha iyisini) lutfeder. O, rızıklandıranların hayırlısıdır
Surah Saba, Verse 39
وَيَوۡمَ يَحۡشُرُهُمۡ جَمِيعٗا ثُمَّ يَقُولُ لِلۡمَلَـٰٓئِكَةِ أَهَـٰٓؤُلَآءِ إِيَّاكُمۡ كَانُواْ يَعۡبُدُونَ
Hatırla o gunu ki (Allah) onların hepsini mahserde toplayacak, sonra meleklere: «Bunlar mı size tapıyorlardı»? diyecek
Surah Saba, Verse 40
قَالُواْ سُبۡحَٰنَكَ أَنتَ وَلِيُّنَا مِن دُونِهِمۖ بَلۡ كَانُواْ يَعۡبُدُونَ ٱلۡجِنَّۖ أَكۡثَرُهُم بِهِم مُّؤۡمِنُونَ
(Melekler de): «Seni (ortakdan) tenzih ederiz. Bizim yarimiz onlar degil, Sensin. Belki onlar cinlere tapıyorlardı ve cogu onlara iman edicilerdi» diyecekler
Surah Saba, Verse 41
فَٱلۡيَوۡمَ لَا يَمۡلِكُ بَعۡضُكُمۡ لِبَعۡضٖ نَّفۡعٗا وَلَا ضَرّٗا وَنَقُولُ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذُوقُواْ عَذَابَ ٱلنَّارِ ٱلَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Iste bu gun birbirinize ne bir faide, ne de bir zarar yapmıya gucunuz yetmez. O zaalimlere biz: «Tekzib edegeldiginiz atesin azabını tadın» diyecegiz
Surah Saba, Verse 42
وَإِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٖ قَالُواْ مَا هَٰذَآ إِلَّا رَجُلٞ يُرِيدُ أَن يَصُدَّكُمۡ عَمَّا كَانَ يَعۡبُدُ ءَابَآؤُكُمۡ وَقَالُواْ مَا هَٰذَآ إِلَّآ إِفۡكٞ مُّفۡتَرٗىۚ وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلۡحَقِّ لَمَّا جَآءَهُمۡ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا سِحۡرٞ مُّبِينٞ
Onlara karsı acık acık ayetlerimiz okundugu zaman dediler ki: «Bu, atalarınızın tapmakda devam etdikleri (putlardan) sizi mutemadiyen vaz gecirmek isteyen bir adamdan baskası degildir» ve dediler: «Bu (Kur´an) duzulub uydurulmus bir iftiradan baska bir sey degildir». Hakka kufreden onlar, (bu hak) kendilerine gelince de (sunu) soylediler): «Bu, apasikar buyuden baska bir sey degildir»
Surah Saba, Verse 43
وَمَآ ءَاتَيۡنَٰهُم مِّن كُتُبٖ يَدۡرُسُونَهَاۖ وَمَآ أَرۡسَلۡنَآ إِلَيۡهِمۡ قَبۡلَكَ مِن نَّذِيرٖ
Halbuki biz onlara oyle ders alacakları kitablar vermedigimiz gibi onlara senden evvel azab ile korkutucu bir (peygamber) de gondermedik
Surah Saba, Verse 44
وَكَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ وَمَا بَلَغُواْ مِعۡشَارَ مَآ ءَاتَيۡنَٰهُمۡ فَكَذَّبُواْ رُسُلِيۖ فَكَيۡفَ كَانَ نَكِيرِ
Onlardan oncekiler de (peygamberlerini) tekzib etdi (ler) Halbuki bunlar oburlerine verdiklerimizin onda birine ermemislerdir. (Boyle iken) oburleri peygamberlerimizi tekzib etmislerdi. (Bak) beni inkar (edisin akıbeti) nice oldu
Surah Saba, Verse 45
۞قُلۡ إِنَّمَآ أَعِظُكُم بِوَٰحِدَةٍۖ أَن تَقُومُواْ لِلَّهِ مَثۡنَىٰ وَفُرَٰدَىٰ ثُمَّ تَتَفَكَّرُواْۚ مَا بِصَاحِبِكُم مِّن جِنَّةٍۚ إِنۡ هُوَ إِلَّا نَذِيرٞ لَّكُم بَيۡنَ يَدَيۡ عَذَابٖ شَدِيدٖ
(Habibim) de ki: «Ben size sırf Allah icin ikiser, ikiser, teker teker (karsımda) durmanız, sonra arkadasınızda hicbir mecnunluk olmadıgını iyi dusun (ub bil) menizi va´z ederim. O, cetin bir azab (gelib catmaz) dan evvel (bunu) size haber veren (bir peygamber) den baskası degildir»
Surah Saba, Verse 46
قُلۡ مَا سَأَلۡتُكُم مِّنۡ أَجۡرٖ فَهُوَ لَكُمۡۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَى ٱللَّهِۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٞ
De ki: «Benim sizden (inzar ve tebligımdan dolayı) istedigim her hangi bir ucret (varsa) o, sizin olsun! Benim mukafatım Allahdan baskasına aid degil. O her sey´e hakkıyle sahiddir»
Surah Saba, Verse 47
قُلۡ إِنَّ رَبِّي يَقۡذِفُ بِٱلۡحَقِّ عَلَّـٰمُ ٱلۡغُيُوبِ
De ki: «Benim Rabbim hic subhesiz hakkı (yerine) koyar. (O), gaybları kemaliyle bilendir»
Surah Saba, Verse 48
قُلۡ جَآءَ ٱلۡحَقُّ وَمَا يُبۡدِئُ ٱلۡبَٰطِلُ وَمَا يُعِيدُ
De ki: «Hak geldi. Baatıl ne ibtidaen, ne de iadeten (hicbir sey yaratmıya) kaadir olamaz»
Surah Saba, Verse 49
قُلۡ إِن ضَلَلۡتُ فَإِنَّمَآ أَضِلُّ عَلَىٰ نَفۡسِيۖ وَإِنِ ٱهۡتَدَيۡتُ فَبِمَا يُوحِيٓ إِلَيَّ رَبِّيٓۚ إِنَّهُۥ سَمِيعٞ قَرِيبٞ
De ki: «Eger ben (hakdan) sapmıssam bu sapısım (ın gunahı) nefsime aiddir. Dogru yolu bulmussam bu da Rabbimin bana vahyetmekde oldugu (Kur´an ve hikmet) sayesindedir. Subhesiz O, en yakın (tek) isidendir»
Surah Saba, Verse 50
وَلَوۡ تَرَىٰٓ إِذۡ فَزِعُواْ فَلَا فَوۡتَ وَأُخِذُواْ مِن مَّكَانٖ قَرِيبٖ
Onları can bas kaygısına dusdukleri vakıf gormelisin. Artık kacacak yerleri de yokdur. Yakın bir mahalde yakalanmıslar
Surah Saba, Verse 51
وَقَالُوٓاْ ءَامَنَّا بِهِۦ وَأَنَّىٰ لَهُمُ ٱلتَّنَاوُشُ مِن مَّكَانِۭ بَعِيدٖ
«Ona iman etdik» demislerdir. Fakat onlar icin (dunyaye) uzak (kalmıs) bir yerden (tevbeye) el sunmak nerede
Surah Saba, Verse 52
وَقَدۡ كَفَرُواْ بِهِۦ مِن قَبۡلُۖ وَيَقۡذِفُونَ بِٱلۡغَيۡبِ مِن مَّكَانِۭ بَعِيدٖ
Halbuki daha evvel ona kufretmislerdi. Uzak bir yerden gaybe atıb tutuyorlardı
Surah Saba, Verse 53
وَحِيلَ بَيۡنَهُمۡ وَبَيۡنَ مَا يَشۡتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشۡيَاعِهِم مِّن قَبۡلُۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ فِي شَكّٖ مُّرِيبِۭ
(Artık) kendileriyle arzu edegeldikleri seylerin arasına bir sed cekilmisdir, bundan evvel benzerlerine de yapıldıgı gibi. Cunku hepsi de (insanları) kotu zanna dusuren bir subhe icinde idiler
Surah Saba, Verse 54