Surah An-Najm - Turkish Translation by Suleyman Ates

وَٱلنَّجۡمِ إِذَا هَوَىٰ

Aşağı kayan yıldıza andolsun ki
Surah An-Najm, Verse 1

مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمۡ وَمَا غَوَىٰ

Arkadaşınız sapmadı, azmadı
Surah An-Najm, Verse 2

وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلۡهَوَىٰٓ

O heva'dan konuşmaz
Surah An-Najm, Verse 3

إِنۡ هُوَ إِلَّا وَحۡيٞ يُوحَىٰ

O(nun okuduğu Kur'an) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir
Surah An-Najm, Verse 4

عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلۡقُوَىٰ

Onu, mühtiş kuvvetleri olan biri öğretti
Surah An-Najm, Verse 5

ذُو مِرَّةٖ فَٱسۡتَوَىٰ

Üstün akıl sahibi (melek). Doğruldu
Surah An-Najm, Verse 6

وَهُوَ بِٱلۡأُفُقِ ٱلۡأَعۡلَىٰ

Kendisi yüksek ufukta iken
Surah An-Najm, Verse 7

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ

Sonra yaklaştı, (yere doğru) sarktı
Surah An-Najm, Verse 8

فَكَانَ قَابَ قَوۡسَيۡنِ أَوۡ أَدۡنَىٰ

(Muhammed ile arasındaki mesafe) İki yay uzunluğu kadar, yahut daha az kaldı
Surah An-Najm, Verse 9

فَأَوۡحَىٰٓ إِلَىٰ عَبۡدِهِۦ مَآ أَوۡحَىٰ

Kuluna, vahyettiğini vahyetti
Surah An-Najm, Verse 10

مَا كَذَبَ ٱلۡفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ

Gönül gördüğünde yanılmadı (yalan söylemedi, gerçeği gördü)
Surah An-Najm, Verse 11

أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ

Onun gördüğünden kuşku mu duyuyorsunuz
Surah An-Najm, Verse 12

وَلَقَدۡ رَءَاهُ نَزۡلَةً أُخۡرَىٰ

Andolsun, onu bir inişinde daha görmüştü
Surah An-Najm, Verse 13

عِندَ سِدۡرَةِ ٱلۡمُنتَهَىٰ

Sidretü'l-Münteha(uzak ağaç)ın yanında
Surah An-Najm, Verse 14

عِندَهَا جَنَّةُ ٱلۡمَأۡوَىٰٓ

Ki onun yanında oturulacak bahçe vardır
Surah An-Najm, Verse 15

إِذۡ يَغۡشَى ٱلسِّدۡرَةَ مَا يَغۡشَىٰ

Sidre'yi kaplayan kaplıyordu
Surah An-Najm, Verse 16

مَا زَاغَ ٱلۡبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ

(Muhammed'in) Göz(ü) şaşmadı ve azmadı
Surah An-Najm, Verse 17

لَقَدۡ رَأَىٰ مِنۡ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلۡكُبۡرَىٰٓ

Andolsun, Rabbinin büyük ayetlerinden bazılarını gördü
Surah An-Najm, Verse 18

أَفَرَءَيۡتُمُ ٱللَّـٰتَ وَٱلۡعُزَّىٰ

Gördünüz mü o Lat ve 'Uzza'yı
Surah An-Najm, Verse 19

وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلۡأُخۡرَىٰٓ

Ve üçüncü(leri olan) öteki (put) Menat'ı
Surah An-Najm, Verse 20

أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلۡأُنثَىٰ

Demek erkek size, kadın Allah'a mı
Surah An-Najm, Verse 21

تِلۡكَ إِذٗا قِسۡمَةٞ ضِيزَىٰٓ

O halde bu insafsızca bir taksim
Surah An-Najm, Verse 22

إِنۡ هِيَ إِلَّآ أَسۡمَآءٞ سَمَّيۡتُمُوهَآ أَنتُمۡ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلۡطَٰنٍۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهۡوَى ٱلۡأَنفُسُۖ وَلَقَدۡ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلۡهُدَىٰٓ

Onlar, sizin ve babalarınızın, (tanrı) diye isimlendirdiğiniz (boş, kavramsız) isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlara hiçbir güç (tanrı oldukları hakkında hiçbir delil) indirmemiştir. O(putlara tapa)nlar zanna ve nefislerin hevesine uyuyorlar. Oysa kendilerine, Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir
Surah An-Najm, Verse 23

أَمۡ لِلۡإِنسَٰنِ مَا تَمَنَّىٰ

Yoksa insan, her arzu ettiğine sahip mi olacaktır
Surah An-Najm, Verse 24

فَلِلَّهِ ٱلۡأٓخِرَةُ وَٱلۡأُولَىٰ

Son da ilk de (ahiret de, dünya da) Allah'ındır
Surah An-Najm, Verse 25

۞وَكَم مِّن مَّلَكٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ لَا تُغۡنِي شَفَٰعَتُهُمۡ شَيۡـًٔا إِلَّا مِنۢ بَعۡدِ أَن يَأۡذَنَ ٱللَّهُ لِمَن يَشَآءُ وَيَرۡضَىٰٓ

Göklerde nice melek var ki onların şefa'ati hiçbir işe yaramaz. Meğer Allah'ın dilediği ve razı olduğu kimseye izin verdikten sonra olsun (ancak o zaman şefa'atin faydası olur)
Surah An-Najm, Verse 26

إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ لَيُسَمُّونَ ٱلۡمَلَـٰٓئِكَةَ تَسۡمِيَةَ ٱلۡأُنثَىٰ

Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar
Surah An-Najm, Verse 27

وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنۡ عِلۡمٍۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّۖ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغۡنِي مِنَ ٱلۡحَقِّ شَيۡـٔٗا

Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise haktan hiçbir gerçek kazandırmaz. (Zan ile gerçeğe ulaşılmaz)
Surah An-Najm, Verse 28

فَأَعۡرِضۡ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكۡرِنَا وَلَمۡ يُرِدۡ إِلَّا ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا

Bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir
Surah An-Najm, Verse 29

ذَٰلِكَ مَبۡلَغُهُم مِّنَ ٱلۡعِلۡمِۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعۡلَمُ بِمَنِ ٱهۡتَدَىٰ

İşte onların erişebilecekleri bilgi (sınırı) budur. (Bundan ötesine akılları ermez). Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanı da iyi bilir ve O, yola geleni de iyi bilir
Surah An-Najm, Verse 30

وَلِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ لِيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ أَسَـٰٓـُٔواْ بِمَا عَمِلُواْ وَيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ بِٱلۡحُسۡنَى

Göklerde ve yerde bulunan herşey Allah'ındır. (Bunları yaratmıştır) Ki kötülük edenleri, yaptıklarıyle cezalandırsın, güzel davrananları da güzellikle mükafatlandırsın
Surah An-Najm, Verse 31

ٱلَّذِينَ يَجۡتَنِبُونَ كَبَـٰٓئِرَ ٱلۡإِثۡمِ وَٱلۡفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلۡمَغۡفِرَةِۚ هُوَ أَعۡلَمُ بِكُمۡ إِذۡ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ وَإِذۡ أَنتُمۡ أَجِنَّةٞ فِي بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمۡۖ فَلَا تُزَكُّوٓاْ أَنفُسَكُمۡۖ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ

Onlar, günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı küçük hatalar işleyebilirler. Şüphesiz Rabbinin affı geniştir (O kendisine yönelen kulunu affeder). O sizi daha iyi bilir: Gerek sizi topraktan inşa ettiği, gerek annelerinizin karınlarında bulunduğunuz zaman biçim verdiği sırada (sizin her halinizi bilmiştir), artık kendinizi övüp yüceltmeyin, çünkü O, korunanı daha iyi bilir
Surah An-Najm, Verse 32

أَفَرَءَيۡتَ ٱلَّذِي تَوَلَّىٰ

Gördün mü şu adamı ki arkasını döndü
Surah An-Najm, Verse 33

وَأَعۡطَىٰ قَلِيلٗا وَأَكۡدَىٰٓ

Azıcık verdi, gerisini elinde sıkı sıkı tuttu
Surah An-Najm, Verse 34

أَعِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلۡغَيۡبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ

Gayb'ın bilgisi kendi yanında da o mu (alemin esrarını) görüyor
Surah An-Najm, Verse 35

أَمۡ لَمۡ يُنَبَّأۡ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ

Yoksa kendisine haber mi verilmedi: Musa'nın sahifelerinde bulunan
Surah An-Najm, Verse 36

وَإِبۡرَٰهِيمَ ٱلَّذِي وَفَّىٰٓ

Ve çok vefalı İbrahim'in (sahifelerinde bulunan şu gerçekler)
Surah An-Najm, Verse 37

أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٞ وِزۡرَ أُخۡرَىٰ

Ki hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenmez
Surah An-Najm, Verse 38

وَأَن لَّيۡسَ لِلۡإِنسَٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ

İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur
Surah An-Najm, Verse 39

وَأَنَّ سَعۡيَهُۥ سَوۡفَ يُرَىٰ

Ve çalışması da yakında görülecektir
Surah An-Najm, Verse 40

ثُمَّ يُجۡزَىٰهُ ٱلۡجَزَآءَ ٱلۡأَوۡفَىٰ

Sonra ona tastamam karşılığı verilecektir
Surah An-Najm, Verse 41

وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلۡمُنتَهَىٰ

Ve sonunda senin Rabbine varılacaktır
Surah An-Najm, Verse 42

وَأَنَّهُۥ هُوَ أَضۡحَكَ وَأَبۡكَىٰ

Güldüren de O'dur, ağlatan da O'dur
Surah An-Najm, Verse 43

وَأَنَّهُۥ هُوَ أَمَاتَ وَأَحۡيَا

Öldüren de O'dur, yaşatan da O'dur
Surah An-Najm, Verse 44

وَأَنَّهُۥ خَلَقَ ٱلزَّوۡجَيۡنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلۡأُنثَىٰ

O yarattı iki çifti: erkeği ve dişiyi
Surah An-Najm, Verse 45

مِن نُّطۡفَةٍ إِذَا تُمۡنَىٰ

Atıldığı zaman nutfe(sperm)den
Surah An-Najm, Verse 46

وَأَنَّ عَلَيۡهِ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأُخۡرَىٰ

Şüphesiz tekrar yaratmak da O'nun işidir
Surah An-Najm, Verse 47

وَأَنَّهُۥ هُوَ أَغۡنَىٰ وَأَقۡنَىٰ

Zengin eden O'dur, bol verip memnun eden O
Surah An-Najm, Verse 48

وَأَنَّهُۥ هُوَ رَبُّ ٱلشِّعۡرَىٰ

(Taptıkları) Şi'ra(yıldızı)nın Rabbi O'dur
Surah An-Najm, Verse 49

وَأَنَّهُۥٓ أَهۡلَكَ عَادًا ٱلۡأُولَىٰ

O helak etti, önce gelen 'Ad'ı
Surah An-Najm, Verse 50

وَثَمُودَاْ فَمَآ أَبۡقَىٰ

Semud'u, komadı (onları)
Surah An-Najm, Verse 51

وَقَوۡمَ نُوحٖ مِّن قَبۡلُۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ هُمۡ أَظۡلَمَ وَأَطۡغَىٰ

Önceden de Nuh kavmini (helak etmişti). Çünkü onlar daha zalim ve azgın idiler
Surah An-Najm, Verse 52

وَٱلۡمُؤۡتَفِكَةَ أَهۡوَىٰ

Altı üstüne getirilen kentleri (Lut kavminin oturduğu bölgeleri) devirip yıktı
Surah An-Najm, Verse 53

فَغَشَّىٰهَا مَا غَشَّىٰ

Onların üstüne neler çöktü, neler
Surah An-Najm, Verse 54

فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ

O halde Rabbinin hangi ni'metinden kuşku duyuyorsun
Surah An-Najm, Verse 55

هَٰذَا نَذِيرٞ مِّنَ ٱلنُّذُرِ ٱلۡأُولَىٰٓ

Bu (Kur'an veya peygamber) de ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır
Surah An-Najm, Verse 56

أَزِفَتِ ٱلۡأٓزِفَةُ

O yaklaşıcı, yaklaştı
Surah An-Najm, Verse 57

لَيۡسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ كَاشِفَةٌ

Onu Allah'tan başka açacak (geldiği zaman kaldıracak, vaktini erteleyecek veya onun ne zaman geleceğini belirleyecek) kimse yoktur
Surah An-Najm, Verse 58