Surah Al-Waqia - Turkish Translation by Iskender Ali Mihr
إِذَا وَقَعَتِ ٱلۡوَاقِعَةُ
O vakıa (muthis olay) vuku buldugu zaman
Surah Al-Waqia, Verse 1
لَيۡسَ لِوَقۡعَتِهَا كَاذِبَةٌ
Onun vuku bulmasını yalanlayan (kimse) yoktur
Surah Al-Waqia, Verse 2
خَافِضَةٞ رَّافِعَةٌ
O; alcaltıcıdır, yukselticidir
Surah Al-Waqia, Verse 3
إِذَا رُجَّتِ ٱلۡأَرۡضُ رَجّٗا
O zaman arz (yeryuzu) siddetli bir sarsıntıyla sarsılmıstır
Surah Al-Waqia, Verse 4
وَبُسَّتِ ٱلۡجِبَالُ بَسّٗا
Ve daglar ufalanarak parcalanmıstır
Surah Al-Waqia, Verse 5
فَكَانَتۡ هَبَآءٗ مُّنۢبَثّٗا
Boylece dagılıp toz zerrecikleri haline gelmistir
Surah Al-Waqia, Verse 6
وَكُنتُمۡ أَزۡوَٰجٗا ثَلَٰثَةٗ
Ve (o zaman) siz uc sınıfa ayrılmıs olursunuz
Surah Al-Waqia, Verse 7
فَأَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ
Iste ashabı meymene [meymene sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sagından verilen cennetlikler], (ama) ne ashabı meymene
Surah Al-Waqia, Verse 8
وَأَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ
Ve ashabı meseme [meseme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) solundan verilen cehennemlikler], (ama) ne ashabı meseme
Surah Al-Waqia, Verse 9
وَٱلسَّـٰبِقُونَ ٱلسَّـٰبِقُونَ
Ve sabikunlar (hayırlarda yarısıp ileri gecenler), sabikunlar
Surah Al-Waqia, Verse 10
أُوْلَـٰٓئِكَ ٱلۡمُقَرَّبُونَ
Iste onlar (sabikunlar). Mukarrip (Allah´a yaklastırılmıs) olanlardır
Surah Al-Waqia, Verse 11
فِي جَنَّـٰتِ ٱلنَّعِيمِ
(Onlar), naim cennetlerindedirler
Surah Al-Waqia, Verse 12
ثُلَّةٞ مِّنَ ٱلۡأَوَّلِينَ
(Onlar), evvelkilerden bir ummettir
Surah Al-Waqia, Verse 13
وَقَلِيلٞ مِّنَ ٱلۡأٓخِرِينَ
Ve (onların) birazı sonrakilerdendir
Surah Al-Waqia, Verse 14
عَلَىٰ سُرُرٖ مَّوۡضُونَةٖ
Altın ile orulmus, mucevherlerle (inci ve yakutla) suslenmis tahtlar uzerinde
Surah Al-Waqia, Verse 15
مُّتَّكِـِٔينَ عَلَيۡهَا مُتَقَٰبِلِينَ
Onların uzerinde karsılıklı olarak yaslananlar onlardır (mukarrebun olanlardır)
Surah Al-Waqia, Verse 16
يَطُوفُ عَلَيۡهِمۡ وِلۡدَٰنٞ مُّخَلَّدُونَ
Onların etrafında halidun olan (olumsuz) gencler dolasır
Surah Al-Waqia, Verse 17
بِأَكۡوَابٖ وَأَبَارِيقَ وَكَأۡسٖ مِّن مَّعِينٖ
Akan pınarlardan doldurulmus kaseler, ibrikler ve billur kadehler ile
Surah Al-Waqia, Verse 18
لَّا يُصَدَّعُونَ عَنۡهَا وَلَا يُنزِفُونَ
Ondan (o saraptan) basları agrımaz ve sarhos olmazlar
Surah Al-Waqia, Verse 19
وَفَٰكِهَةٖ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
Ve arzu ettikleri meyvelerden
Surah Al-Waqia, Verse 20
وَلَحۡمِ طَيۡرٖ مِّمَّا يَشۡتَهُونَ
Ve canlarının cektigi kus etlerinden (sunulur)
Surah Al-Waqia, Verse 21
وَحُورٌ عِينٞ
Ve harika guzel gozlu huriler (vardır)
Surah Al-Waqia, Verse 22
كَأَمۡثَٰلِ ٱللُّؤۡلُوِٕ ٱلۡمَكۡنُونِ
Sanki saklanmıs inci tanesi gibi
Surah Al-Waqia, Verse 23
جَزَآءَۢ بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Yapmıs olduklarının mukafatı olarak
Surah Al-Waqia, Verse 24
لَا يَسۡمَعُونَ فِيهَا لَغۡوٗا وَلَا تَأۡثِيمًا
Orada bos bir soz isitmezler ve gunaha girmezler
Surah Al-Waqia, Verse 25
إِلَّا قِيلٗا سَلَٰمٗا سَلَٰمٗا
Sadece selam, selam sozu soylenir
Surah Al-Waqia, Verse 26
وَأَصۡحَٰبُ ٱلۡيَمِينِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡيَمِينِ
Ashabı yemin [yemin sahipleri, amel defterleri (hayat filmleri) sagından verilenler], (ama) ne ashabı yemin
Surah Al-Waqia, Verse 27
فِي سِدۡرٖ مَّخۡضُودٖ
(Ashabı yemin), dikensiz sedir agacları arasında
Surah Al-Waqia, Verse 28
وَطَلۡحٖ مَّنضُودٖ
Ve meyveleri kat kat dizili muz agacları (arasında)
Surah Al-Waqia, Verse 29
وَظِلّٖ مَّمۡدُودٖ
Ve uzayan golgeler (icinde)
Surah Al-Waqia, Verse 30
وَمَآءٖ مَّسۡكُوبٖ
Ve caglayan sular (arasında)
Surah Al-Waqia, Verse 31
وَفَٰكِهَةٖ كَثِيرَةٖ
Ve pekcok meyveler (arasında)
Surah Al-Waqia, Verse 32
لَّا مَقۡطُوعَةٖ وَلَا مَمۡنُوعَةٖ
Eksilmeyen ve yasaklanmayan
Surah Al-Waqia, Verse 33
وَفُرُشٖ مَّرۡفُوعَةٍ
Ve yuksetilmis doseklerdedirler (tahtlardadırlar)
Surah Al-Waqia, Verse 34
إِنَّآ أَنشَأۡنَٰهُنَّ إِنشَآءٗ
Muhakkak ki Biz, onları yeni bir insa (yaratılıs) ile insa ettik (yarattık)
Surah Al-Waqia, Verse 35
فَجَعَلۡنَٰهُنَّ أَبۡكَارًا
Boylece Biz, onları bakireler kıldık
Surah Al-Waqia, Verse 36
عُرُبًا أَتۡرَابٗا
Eslerine duskun, aynı yasta olarak
Surah Al-Waqia, Verse 37
لِّأَصۡحَٰبِ ٱلۡيَمِينِ
Ashabı yemin [yemin sahipleri, amel defterleri (hayat filmleri) onunden ve sagından verilenler] icin
Surah Al-Waqia, Verse 38
ثُلَّةٞ مِّنَ ٱلۡأَوَّلِينَ
(Onlar) evvelkilerden bir ummettir
Surah Al-Waqia, Verse 39
وَثُلَّةٞ مِّنَ ٱلۡأٓخِرِينَ
Ve de sonrakilerden bir ummettir
Surah Al-Waqia, Verse 40
وَأَصۡحَٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلشِّمَالِ
Ve ashabus simal [seamet (kotuluk), meseme sahipleri, amel defteri (hayat filmleri) sollarından verilenler, cehennemlikler], (ama) ne ashabus simal
Surah Al-Waqia, Verse 41
فِي سَمُومٖ وَحَمِيمٖ
(Ashabus simal), semum (iliklere isleyen bir sıcaklık) ve hamim (kaynar su) icindedir
Surah Al-Waqia, Verse 42
وَظِلّٖ مِّن يَحۡمُومٖ
Ve kara dumandan bir golge ki
Surah Al-Waqia, Verse 43
لَّا بَارِدٖ وَلَا كَرِيمٍ
Ne serinleticidir ne de rahatlatıcıdır
Surah Al-Waqia, Verse 44
إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَبۡلَ ذَٰلِكَ مُتۡرَفِينَ
Muhakkak ki onlar, daha once mutrafi idiler (varlık icinde zevklerine dalmıslardı)
Surah Al-Waqia, Verse 45
وَكَانُواْ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلۡحِنثِ ٱلۡعَظِيمِ
Ve onlar, buyuk gunahta ısrar ediyorlardı
Surah Al-Waqia, Verse 46
وَكَانُواْ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ
Ve soyle diyorlardı: “Biz oldugumuz, toprak ve kemik oldugumuz zaman mı? Biz gercekten, mutlaka beas mı edilecegiz (yeniden mi diriltilecegiz)?”
Surah Al-Waqia, Verse 47
أَوَءَابَآؤُنَا ٱلۡأَوَّلُونَ
Ve evvelki (bizden once olen) babalarımız (atalarımız) da mı
Surah Al-Waqia, Verse 48
قُلۡ إِنَّ ٱلۡأَوَّلِينَ وَٱلۡأٓخِرِينَ
De ki: “Muhakkak ki evvelkiler ve sonrakiler de (diriltilecek).”
Surah Al-Waqia, Verse 49
لَمَجۡمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَٰتِ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ
Malum (bilinen) gunun, belirlenmis bir vaktinde mutlaka toplanılmıs olacaklardır
Surah Al-Waqia, Verse 50
ثُمَّ إِنَّكُمۡ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلۡمُكَذِّبُونَ
Sonra siz, ey gercekten dalalette olan yalanlayıcılar
Surah Al-Waqia, Verse 51
لَأٓكِلُونَ مِن شَجَرٖ مِّن زَقُّومٖ
Siz mutlaka zakkum agacından yiyecek olanlarsınız
Surah Al-Waqia, Verse 52
فَمَالِـُٔونَ مِنۡهَا ٱلۡبُطُونَ
Boylece karınlarını onunla dolduracak olanlarsınız
Surah Al-Waqia, Verse 53
فَشَٰرِبُونَ عَلَيۡهِ مِنَ ٱلۡحَمِيمِ
Sonra da onun uzerine hamimden (kaynar sudan) icecek olanlarsınız
Surah Al-Waqia, Verse 54
فَشَٰرِبُونَ شُرۡبَ ٱلۡهِيمِ
Oyle ki, ictikce susayan hasta develerin icisi gibi icecek olanlarsınız
Surah Al-Waqia, Verse 55
هَٰذَا نُزُلُهُمۡ يَوۡمَ ٱلدِّينِ
(Iste) bu, onların din gunundeki ziyafetleridir
Surah Al-Waqia, Verse 56
نَحۡنُ خَلَقۡنَٰكُمۡ فَلَوۡلَا تُصَدِّقُونَ
Sizi Biz, Biz yarattık. Hala tasdik etmiyorsanız
Surah Al-Waqia, Verse 57
أَفَرَءَيۡتُم مَّا تُمۡنُونَ
Oyleyse akıttıgınız meni nedir, gordunuz mu (ne oldugunu idrak ettiniz mi)
Surah Al-Waqia, Verse 58
ءَأَنتُمۡ تَخۡلُقُونَهُۥٓ أَمۡ نَحۡنُ ٱلۡخَٰلِقُونَ
Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan Biz miyiz
Surah Al-Waqia, Verse 59
نَحۡنُ قَدَّرۡنَا بَيۡنَكُمُ ٱلۡمَوۡتَ وَمَا نَحۡنُ بِمَسۡبُوقِينَ
Sizin aranızda olumu Biz, Biz takdir ettik. Ve Biz, onune gecilmis (veya gecilebilecek) olan degiliz (bu takdirimizi kimse bozamaz)
Surah Al-Waqia, Verse 60
عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمۡثَٰلَكُمۡ وَنُنشِئَكُمۡ فِي مَا لَا تَعۡلَمُونَ
Sizin (dunya hayatındaki) emsallerinizi (bedenlerinizi), (olumle) degistirmemiz ve (ahiret alemi icin) sizi, bilmediginiz bir sekilde (yeniden) yaratmamızda (Bizi gececek yoktur)
Surah Al-Waqia, Verse 61
وَلَقَدۡ عَلِمۡتُمُ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأُولَىٰ فَلَوۡلَا تَذَكَّرُونَ
Ve andolsun ki, ilk nes´eti (yaratılısı) bildiniz, hala tezekkur (tefekkur) etmiyorsanız
Surah Al-Waqia, Verse 62
أَفَرَءَيۡتُم مَّا تَحۡرُثُونَ
Oyleyse ektiginiz ekin nedir (onu) gordunuz mu? (Her bitkinin tohumundan kendi turune has yeni bir bitkinin yetismesi icin gerekli olan sifrelerin ve gelisim programının, ektiginiz tohum icinde saklı oldugunu biliyor musunuz, idrak ediyor musunuz)
Surah Al-Waqia, Verse 63
ءَأَنتُمۡ تَزۡرَعُونَهُۥٓ أَمۡ نَحۡنُ ٱلزَّـٰرِعُونَ
Onu siz mi yetistiriyorsunuz, yoksa onu yetistiren Biz miyiz
Surah Al-Waqia, Verse 64
لَوۡ نَشَآءُ لَجَعَلۡنَٰهُ حُطَٰمٗا فَظَلۡتُمۡ تَفَكَّهُونَ
Eger Biz dileseydik, elbette onu kuru ot kılardık (yapardık). O zaman siz sasırıp kalırdınız
Surah Al-Waqia, Verse 65
إِنَّا لَمُغۡرَمُونَ
Gercekten biz ziyana ugrayanlarız
Surah Al-Waqia, Verse 66
بَلۡ نَحۡنُ مَحۡرُومُونَ
Hayır, biz mahsulden (urunden) mahrum bırakılanlarız (derdiniz)
Surah Al-Waqia, Verse 67
أَفَرَءَيۡتُمُ ٱلۡمَآءَ ٱلَّذِي تَشۡرَبُونَ
Ayrıca siz, o iciyor oldugunuz suyu gordunuz mu
Surah Al-Waqia, Verse 68
ءَأَنتُمۡ أَنزَلۡتُمُوهُ مِنَ ٱلۡمُزۡنِ أَمۡ نَحۡنُ ٱلۡمُنزِلُونَ
Onu (suyu) bulutlardan siz mi indirdiniz, yoksa indiren Biz miyiz
Surah Al-Waqia, Verse 69
لَوۡ نَشَآءُ جَعَلۡنَٰهُ أُجَاجٗا فَلَوۡلَا تَشۡكُرُونَ
Eger dileseydik, onu acı kılardık (yapardık), oyle ise (nicin) hala sukretmiyorsunuz
Surah Al-Waqia, Verse 70
أَفَرَءَيۡتُمُ ٱلنَّارَ ٱلَّتِي تُورُونَ
Ayrıca o yaktıgınız atesi gordunuz mu
Surah Al-Waqia, Verse 71
ءَأَنتُمۡ أَنشَأۡتُمۡ شَجَرَتَهَآ أَمۡ نَحۡنُ ٱلۡمُنشِـُٔونَ
Onun agacını siz mi insa ettiniz, yoksa insa eden (halkeden) Biz miyiz
Surah Al-Waqia, Verse 72
نَحۡنُ جَعَلۡنَٰهَا تَذۡكِرَةٗ وَمَتَٰعٗا لِّلۡمُقۡوِينَ
Biz, onu (atesi) bir ibret ve col yolcuları (sahrada konaklayanlar) icin bir meta (ısı ve ısık kaynagı) kıldık
Surah Al-Waqia, Verse 73
فَسَبِّحۡ بِٱسۡمِ رَبِّكَ ٱلۡعَظِيمِ
Artık Rabbini “Azim” ismi ile tesbih et
Surah Al-Waqia, Verse 74
۞فَلَآ أُقۡسِمُ بِمَوَٰقِعِ ٱلنُّجُومِ
Artık hayır! Yıldızların mevkilerine yemin ederim
Surah Al-Waqia, Verse 75
وَإِنَّهُۥ لَقَسَمٞ لَّوۡ تَعۡلَمُونَ عَظِيمٌ
Ve muhakkak ki o, gercekten cok buyuk bir yemindir, keske bilseniz
Surah Al-Waqia, Verse 76
إِنَّهُۥ لَقُرۡءَانٞ كَرِيمٞ
Muhakkak ki O, gercekten Kerim olan Kur´an´dır (Kur´an-ı Kerim´dir)
Surah Al-Waqia, Verse 77
فِي كِتَٰبٖ مَّكۡنُونٖ
Mahfuz (korunmus) olan bir Kitap´tadır (Levhi Mahfuz´dadır)
Surah Al-Waqia, Verse 78
لَّا يَمَسُّهُۥٓ إِلَّا ٱلۡمُطَهَّرُونَ
O´na, tahir olanlardan (maddi ve manevi arınanlardan) baskası dokunamaz
Surah Al-Waqia, Verse 79
تَنزِيلٞ مِّن رَّبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Alemlerin Rabbi tarafından (kısım kısım, ayet ayet) indirilmistir
Surah Al-Waqia, Verse 80
أَفَبِهَٰذَا ٱلۡحَدِيثِ أَنتُم مُّدۡهِنُونَ
Yoksa siz, bu soze inanmayan, suphe eden kimseler misiniz
Surah Al-Waqia, Verse 81
وَتَجۡعَلُونَ رِزۡقَكُمۡ أَنَّكُمۡ تُكَذِّبُونَ
Ve siz, yalanlamıs olmanızı kendinize rızık ediniyorsunuz. (Kur´an´daki sozlerin alemlerin Rabbi tarafından indirildiginden suphe ettiginiz icin rızkınız, nasibiniz sadece yalanlamak oluyor)
Surah Al-Waqia, Verse 82
فَلَوۡلَآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلۡحُلۡقُومَ
O halde can bogaza gelmis olsa degil mi ki (siz oylece)
Surah Al-Waqia, Verse 83
وَأَنتُمۡ حِينَئِذٖ تَنظُرُونَ
Ve siz, o anda (ona oylece, bir yardım yapamayarak sadece) bakarsınız
Surah Al-Waqia, Verse 84
وَنَحۡنُ أَقۡرَبُ إِلَيۡهِ مِنكُمۡ وَلَٰكِن لَّا تُبۡصِرُونَ
Ve Biz, ona sizden daha yakınız fakat siz gormezsiniz
Surah Al-Waqia, Verse 85
فَلَوۡلَآ إِن كُنتُمۡ غَيۡرَ مَدِينِينَ
Oyleyse eger siz (amellerinizin karsılıgında) ceza gorecek kimseler degil iseniz
Surah Al-Waqia, Verse 86
تَرۡجِعُونَهَآ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Eger siz sadıklarsanız, onu geri cevirirsiniz
Surah Al-Waqia, Verse 87
فَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلۡمُقَرَّبِينَ
Fakat o eger mukarrebin olanlardan (Allah´a yakın olanlardan) ise
Surah Al-Waqia, Verse 88
فَرَوۡحٞ وَرَيۡحَانٞ وَجَنَّتُ نَعِيمٖ
O taktirde, ferahlık, huzur, guzel kokulu bitkiler ve naim cenneti vardır
Surah Al-Waqia, Verse 89
وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنۡ أَصۡحَٰبِ ٱلۡيَمِينِ
Fakat yemin sahiplerinden (ashabı yeminden yani hayat filmleri sagından verilenlerden) ise
Surah Al-Waqia, Verse 90
فَسَلَٰمٞ لَّكَ مِنۡ أَصۡحَٰبِ ٱلۡيَمِينِ
O zaman ashabı yeminden (hayat filmleri sagından verilenlerden) “sana selam olsun” (denir)
Surah Al-Waqia, Verse 91
وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلۡمُكَذِّبِينَ ٱلضَّآلِّينَ
Ve fakat dalalette olan ve yalanlayanlardan ise
Surah Al-Waqia, Verse 92
فَنُزُلٞ مِّنۡ حَمِيمٖ
O taktirde kaynar sudan bir ziyafet vardır
Surah Al-Waqia, Verse 93
وَتَصۡلِيَةُ جَحِيمٍ
Ve alevli atese atılma vardır
Surah Al-Waqia, Verse 94
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ حَقُّ ٱلۡيَقِينِ
Muhakkak ki bu (anlatılanlar), elbette o (verilen haberler), Hakk´ul yakin´dir (yakin olan haktır, kesin olarak gercektir)
Surah Al-Waqia, Verse 95
فَسَبِّحۡ بِٱسۡمِ رَبِّكَ ٱلۡعَظِيمِ
Artık Rabbini “Azim” ismi ile tesbih et
Surah Al-Waqia, Verse 96