Surah Al-Mumtahana - Turkish Translation by Ali Fikri Yavuz
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَتَّخِذُواْ عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمۡ أَوۡلِيَآءَ تُلۡقُونَ إِلَيۡهِم بِٱلۡمَوَدَّةِ وَقَدۡ كَفَرُواْ بِمَا جَآءَكُم مِّنَ ٱلۡحَقِّ يُخۡرِجُونَ ٱلرَّسُولَ وَإِيَّاكُمۡ أَن تُؤۡمِنُواْ بِٱللَّهِ رَبِّكُمۡ إِن كُنتُمۡ خَرَجۡتُمۡ جِهَٰدٗا فِي سَبِيلِي وَٱبۡتِغَآءَ مَرۡضَاتِيۚ تُسِرُّونَ إِلَيۡهِم بِٱلۡمَوَدَّةِ وَأَنَا۠ أَعۡلَمُ بِمَآ أَخۡفَيۡتُمۡ وَمَآ أَعۡلَنتُمۡۚ وَمَن يَفۡعَلۡهُ مِنكُمۡ فَقَدۡ ضَلَّ سَوَآءَ ٱلسَّبِيلِ
Ey iman edenler! Dusmanlarımı ve dusmanlarınızı dostlar edinmeyin. Siz, onlara (mektubla baglılık ve) sevgi yolluyorsunuz; halbuki onlar, Kur’an’dan size geleni inkar ettiler. Rabbiniz olan Allah’a iman ediyorsunuz diye, size ve Peygamberi (Mekke’den) cıkarıyorlardı. Eger sizler, benim yolumda ve rızam ugrunda cihad icin (Mekke’den Medine’ye) cıktınızsa, (dusmanlarımı ve dusmanlarınızı dost edinmeyin). Siz, sevgi gostererek, onlara sır veriyorsunuz; halbuki ben, sizin gizlediklerinizi de, acıkladıklarınızı da hep bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, artık hak yolun ortasında sapıtmıstır, (kendini felakete suruklemistir). (Bu ayet-i kerime, Hatib Ibni Belte’e hakkında nazil oldu. Hz. Peygamber efendimizin Mekke’lilere savas acacagını duyunca, bu haberi Medine’den yazdıgı bir mektupla Mekke’lilere bildirmege tesebbus etti ve mektubunu Sare adlı bir kadınla gonderdi. Bunun uzerine Cebrail nazil olub hadiyesi Hz. Peygamber efendimize bildirdi. Hz. Peygamber de ashabın ileri gelenlerinden altı kisiyi, yola cıkan kadını yakalayıb mektubu almak uzere vazifelendirdi. Onlar da yolda kadını yakalayarak bu mektubu kendisinden almıslardı. Iste muminlerin, bu sekilde bir buyuk gunah islememelerini bildiren bu ayet-i kerime nazil olmustur)
Surah Al-Mumtahana, Verse 1
إِن يَثۡقَفُوكُمۡ يَكُونُواْ لَكُمۡ أَعۡدَآءٗ وَيَبۡسُطُوٓاْ إِلَيۡكُمۡ أَيۡدِيَهُمۡ وَأَلۡسِنَتَهُم بِٱلسُّوٓءِ وَوَدُّواْ لَوۡ تَكۡفُرُونَ
Eger onlar size ustun gelseler, hepinize dusman kesilirler; ve size ellerini, dillerini kotulukle uzatırlar; ve arzu ederler ki, hep kafir olsanız
Surah Al-Mumtahana, Verse 2
لَن تَنفَعَكُمۡ أَرۡحَامُكُمۡ وَلَآ أَوۡلَٰدُكُمۡۚ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ يَفۡصِلُ بَيۡنَكُمۡۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٞ
(Eger Peygambere hiyanetlik ederseniz, Allah’ın azabına karsı) ne (Mekke’deki) akrabalarınız, ne de cocuklarınız size asla fayda vermez. Allah, kıyamet gununde aranızı ayıracaktır, (itaat edenleri cennete, isyan edenleri cehenneme koyacaktır). Allah, butun yaptıklarınızı gorendir
Surah Al-Mumtahana, Verse 3
قَدۡ كَانَتۡ لَكُمۡ أُسۡوَةٌ حَسَنَةٞ فِيٓ إِبۡرَٰهِيمَ وَٱلَّذِينَ مَعَهُۥٓ إِذۡ قَالُواْ لِقَوۡمِهِمۡ إِنَّا بُرَءَـٰٓؤُاْ مِنكُمۡ وَمِمَّا تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ كَفَرۡنَا بِكُمۡ وَبَدَا بَيۡنَنَا وَبَيۡنَكُمُ ٱلۡعَدَٰوَةُ وَٱلۡبَغۡضَآءُ أَبَدًا حَتَّىٰ تُؤۡمِنُواْ بِٱللَّهِ وَحۡدَهُۥٓ إِلَّا قَوۡلَ إِبۡرَٰهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسۡتَغۡفِرَنَّ لَكَ وَمَآ أَمۡلِكُ لَكَ مِنَ ٱللَّهِ مِن شَيۡءٖۖ رَّبَّنَا عَلَيۡكَ تَوَكَّلۡنَا وَإِلَيۡكَ أَنَبۡنَا وَإِلَيۡكَ ٱلۡمَصِيرُ
Gercekten Ibrahim’in ve beraberinde olanların sozlerinde sizin icin guzel bir ornek oldu: Vaktiyle kavimlerine dediler ki: “- Biz, sizlerden ve Allah’dan baska taptıklarınızdan beriyiz. Siz, Allah’ın birligine iman etmedikce, sizi (dininizi) tanımıyoruz. Sizinle aramızda ebedi dusmanlık ve kin bas gosterdi!” Ancak Ibrahim’in, babası icin soyle demesi mustesna olmustur: “- Elbette senin icin magfiret dileyecegim; fakat Allah’ın azabından hic bir seyi kaldırmaga senin icin gucum yetmez?” (O halde ey muminler, siz soyle deyin): “- Ey Rabbimiz! Ancak sana tevekkul ettik, sana ibadete koyulduk ve yalnız sanadır donus
Surah Al-Mumtahana, Verse 4
رَبَّنَا لَا تَجۡعَلۡنَا فِتۡنَةٗ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ وَٱغۡفِرۡ لَنَا رَبَّنَآۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Ey Rabbimiz! Bizi, o kafir olanların fitnesi kılma, (bizi onlara ezdirme); bizi bagısla. Ey Rabbimiz! Muhakkak ki sen, Aziz’sin= her seye galibsin, imansızlardan intikam alırsın, Hakim’sin= muminlere zafer veren hikmet sahibisin.”
Surah Al-Mumtahana, Verse 5
لَقَدۡ كَانَ لَكُمۡ فِيهِمۡ أُسۡوَةٌ حَسَنَةٞ لِّمَن كَانَ يَرۡجُواْ ٱللَّهَ وَٱلۡيَوۡمَ ٱلۡأٓخِرَۚ وَمَن يَتَوَلَّ فَإِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلۡغَنِيُّ ٱلۡحَمِيدُ
Gercekten sizler icin, onların (Ibrahim’in ve beraberindekilerin) sozlerinde guzel bir ornek olmustur. Bu ornek, Allah’dan ve ahiret gununden korkanlar icindir. Kim (emrimizden) yuz cevirir (ve kafirleri dost edinirse), subhe yok ki Allah Gani’dir= hic bir seye muhtac degildir. Hamid’dir= hamde mustahaktır
Surah Al-Mumtahana, Verse 6
۞عَسَى ٱللَّهُ أَن يَجۡعَلَ بَيۡنَكُمۡ وَبَيۡنَ ٱلَّذِينَ عَادَيۡتُم مِّنۡهُم مَّوَدَّةٗۚ وَٱللَّهُ قَدِيرٞۚ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Olur ki Allah, (onları Islam’a erdirmekle) iclerinden birbirinize dusmanalık ettikleriniz arasında bir sevgi ve yakınlık kurar. Allah (buna) Kadir’dir. Allah Gafur’dur= cok bagıslayandır, Rahim’dir= cok merhametlidir
Surah Al-Mumtahana, Verse 7
لَّا يَنۡهَىٰكُمُ ٱللَّهُ عَنِ ٱلَّذِينَ لَمۡ يُقَٰتِلُوكُمۡ فِي ٱلدِّينِ وَلَمۡ يُخۡرِجُوكُم مِّن دِيَٰرِكُمۡ أَن تَبَرُّوهُمۡ وَتُقۡسِطُوٓاْ إِلَيۡهِمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلۡمُقۡسِطِينَ
Allah, din hususunda sizinle savasmamıs, sizi yurdlarınızdan da cıkarmamıs kimselere sadakat gostermenizden, onlara iyilik etmenizden, onlara adalet yapmanızdan sizi yasaklamaz; cunku Allah adalet yapanları sever
Surah Al-Mumtahana, Verse 8
إِنَّمَا يَنۡهَىٰكُمُ ٱللَّهُ عَنِ ٱلَّذِينَ قَٰتَلُوكُمۡ فِي ٱلدِّينِ وَأَخۡرَجُوكُم مِّن دِيَٰرِكُمۡ وَظَٰهَرُواْ عَلَىٰٓ إِخۡرَاجِكُمۡ أَن تَوَلَّوۡهُمۡۚ وَمَن يَتَوَلَّهُمۡ فَأُوْلَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّـٰلِمُونَ
Allah, sizi, ancak din hususunda sizinle savasan ve sizi yurdlarınızdan cıkaran ve cıkarılmanıza yardım eden kimselerden; Onlara dostluk etmenizden meneder. Kim de onlara dostluk ederse, iste bunlar, zalim olanlardır
Surah Al-Mumtahana, Verse 9
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِذَا جَآءَكُمُ ٱلۡمُؤۡمِنَٰتُ مُهَٰجِرَٰتٖ فَٱمۡتَحِنُوهُنَّۖ ٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِإِيمَٰنِهِنَّۖ فَإِنۡ عَلِمۡتُمُوهُنَّ مُؤۡمِنَٰتٖ فَلَا تَرۡجِعُوهُنَّ إِلَى ٱلۡكُفَّارِۖ لَا هُنَّ حِلّٞ لَّهُمۡ وَلَا هُمۡ يَحِلُّونَ لَهُنَّۖ وَءَاتُوهُم مَّآ أَنفَقُواْۚ وَلَا جُنَاحَ عَلَيۡكُمۡ أَن تَنكِحُوهُنَّ إِذَآ ءَاتَيۡتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّۚ وَلَا تُمۡسِكُواْ بِعِصَمِ ٱلۡكَوَافِرِ وَسۡـَٔلُواْ مَآ أَنفَقۡتُمۡ وَلۡيَسۡـَٔلُواْ مَآ أَنفَقُواْۚ ذَٰلِكُمۡ حُكۡمُ ٱللَّهِ يَحۡكُمُ بَيۡنَكُمۡۖ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٞ
Ey iman edenler! Size, mumin kadınlar muhacir olarak geldikleri vakit, kendilerini imtihan edin; imanlarını Allah (sizden) daha iyi bilir. (Yaptıgınız) imtihan uzerine, onları mumin hanımlar bilirseniz, artık kendilerini kafirlere geri cevirmeyin. Mumin hanımlar, kafirlere helal degildir; kafirler de mumin hanımlara helal olmazlar. Bununla beraber (kafirlerin, Islamı kabul eden karılarına) sarf etmis oldukları mehri, o kafirlere verin. Sizin o mumin hanımları nikah etmenizde de, mehirlerini kendilerine verdiginiz takdirde, uzerinize bir gunah yoktur. (Islam dininden cıkan) kafir zevcelerinizi nikahınızda tutmayın; (onlara) harcadıgınız mehri, (varmıs oldukları kafir kocalarından) isteyin. Kafirler de (Islam’ı kabul eden ve sizinle evlenen karılarına) sarf etmis oldukları mehri (sizden) istesinler. Bunlar, size Allah’ın hukmudur. Aranızda hukum veriyor. Allah Alim’dir= her seyi bilir. Hakim’dir= hikmet sahibidir
Surah Al-Mumtahana, Verse 10
وَإِن فَاتَكُمۡ شَيۡءٞ مِّنۡ أَزۡوَٰجِكُمۡ إِلَى ٱلۡكُفَّارِ فَعَاقَبۡتُمۡ فَـَٔاتُواْ ٱلَّذِينَ ذَهَبَتۡ أَزۡوَٰجُهُم مِّثۡلَ مَآ أَنفَقُواْۚ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ ٱلَّذِيٓ أَنتُم بِهِۦ مُؤۡمِنُونَ
Eger zevcelerinizden biri (dininden cıkıb) sizden kafirlere kacar da, sonra siz (o kafirlerle savasarak) ganimet alırsanız, zevceleri (kafirlere) gitmis olanlara (onceden bu zevcelerine) sarf etmis oldukları mehir kadar, (bu ganimetten) verin; ve kendisine iman ettiginiz Allah’dan korkun
Surah Al-Mumtahana, Verse 11
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ إِذَا جَآءَكَ ٱلۡمُؤۡمِنَٰتُ يُبَايِعۡنَكَ عَلَىٰٓ أَن لَّا يُشۡرِكۡنَ بِٱللَّهِ شَيۡـٔٗا وَلَا يَسۡرِقۡنَ وَلَا يَزۡنِينَ وَلَا يَقۡتُلۡنَ أَوۡلَٰدَهُنَّ وَلَا يَأۡتِينَ بِبُهۡتَٰنٖ يَفۡتَرِينَهُۥ بَيۡنَ أَيۡدِيهِنَّ وَأَرۡجُلِهِنَّ وَلَا يَعۡصِينَكَ فِي مَعۡرُوفٖ فَبَايِعۡهُنَّ وَٱسۡتَغۡفِرۡ لَهُنَّ ٱللَّهَۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Ey Peygamber! Mumin kadınlar, Allah’a hic bir seyi ortak kosmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, (kız) cocuklarını oldurmemek, elleriyle ayakları arasında bir buhtan uydurub getirmemek (gayri mesru bir cocuk duyaya getirib de onu kocalarına nisbet etmemek, kendilerine emrettigi) herhangi bir iyilik hususunda sana isyan etmeme uzere sana (teslimiyetle) soz verdikleri zaman, biatlerini (soz ve teslimiyyetlerini) kabul et. Onlar icin Allah’dan magfiret dile; cunku Allah Gafur’dur, Rahim’dir.”
Surah Al-Mumtahana, Verse 12
يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَتَوَلَّوۡاْ قَوۡمًا غَضِبَ ٱللَّهُ عَلَيۡهِمۡ قَدۡ يَئِسُواْ مِنَ ٱلۡأٓخِرَةِ كَمَا يَئِسَ ٱلۡكُفَّارُ مِنۡ أَصۡحَٰبِ ٱلۡقُبُورِ
Ey iman edenler! Oyle bir kavmi dost edinmeyin ki, Allah onlara gazab etmis, ahiretten umidi kesmisler ve mezarlıklarda yatan kafirlerin umidsiz halleri gibi, umidsizlige dusmuslerdir, (Allah’ın rahmetinden umidlerini kesmislerdir)
Surah Al-Mumtahana, Verse 13