Surah An-Naziat - Turkish Translation by Iskender Ali Mihr
وَٱلنَّـٰزِعَٰتِ غَرۡقٗا
Dalarak kuvvetle (soke soke) cekip alanlara andolsun
Surah An-Naziat, Verse 1
وَٱلنَّـٰشِطَٰتِ نَشۡطٗا
Yumusaklıkla (incitmeden) cekip cıkaranlara andolsun
Surah An-Naziat, Verse 2
وَٱلسَّـٰبِحَٰتِ سَبۡحٗا
Yuzdukce yuzenlere (akarak gidenlere) andolsun
Surah An-Naziat, Verse 3
فَٱلسَّـٰبِقَٰتِ سَبۡقٗا
Ve de yarısarak one gecenlere (andolsun)
Surah An-Naziat, Verse 4
فَٱلۡمُدَبِّرَٰتِ أَمۡرٗا
Ve de emirle (isleri) tedbir edenlere (emri yerine getirip idare edenlere) (andolsun)
Surah An-Naziat, Verse 5
يَوۡمَ تَرۡجُفُ ٱلرَّاجِفَةُ
O gun, sarsan sarsacak
Surah An-Naziat, Verse 6
تَتۡبَعُهَا ٱلرَّادِفَةُ
Arkasından gelen (ikinci sarsıntı), onu (1. sarsıntıyı) takip edecek
Surah An-Naziat, Verse 7
قُلُوبٞ يَوۡمَئِذٖ وَاجِفَةٌ
Izin gunu kalpler (dehsetten) siddetle carpacaktır
Surah An-Naziat, Verse 8
أَبۡصَٰرُهَا خَٰشِعَةٞ
Onların bakısları korkudan zillet icindedir
Surah An-Naziat, Verse 9
يَقُولُونَ أَءِنَّا لَمَرۡدُودُونَ فِي ٱلۡحَافِرَةِ
Derler ki: “Gercekten biz mutlaka (mezardaki cesetlerimiz dirilerek) ilk halimize geri dondurulen kimseler mi olacagız?”
Surah An-Naziat, Verse 10
أَءِذَا كُنَّا عِظَٰمٗا نَّخِرَةٗ
Biz curumus, dagılmıs kemikler oldugumuz zaman mı
Surah An-Naziat, Verse 11
قَالُواْ تِلۡكَ إِذٗا كَرَّةٌ خَاسِرَةٞ
Dediler ki: “O zaman bu (donus, dirilis), husranlı bir donustur.”
Surah An-Naziat, Verse 12
فَإِنَّمَا هِيَ زَجۡرَةٞ وَٰحِدَةٞ
Halbuki o (dirilis) sadece tek bir sayhadır
Surah An-Naziat, Verse 13
فَإِذَا هُم بِٱلسَّاهِرَةِ
Iste o zaman onlar yerin (topragın) ustundedirler
Surah An-Naziat, Verse 14
هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ
Sana Musa (A.S)´ın kıssası geldi mi
Surah An-Naziat, Verse 15
إِذۡ نَادَىٰهُ رَبُّهُۥ بِٱلۡوَادِ ٱلۡمُقَدَّسِ طُوًى
Rabbi ona kutsal vadi Tuva´da nida etmisti (seslenmisti)
Surah An-Naziat, Verse 16
ٱذۡهَبۡ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
Firavuna git, muhakkak ki o azdı
Surah An-Naziat, Verse 17
فَقُلۡ هَل لَّكَ إِلَىٰٓ أَن تَزَكَّىٰ
Ve de ona de ki: “Sen tezkiye olmak (nefsini temizlemek) ister misin?”
Surah An-Naziat, Verse 18
وَأَهۡدِيَكَ إِلَىٰ رَبِّكَ فَتَخۡشَىٰ
Ve: “Seni Rabbine ulastırayım (hidayete erdireyim).” de. Boylece husu sahibi ol
Surah An-Naziat, Verse 19
فَأَرَىٰهُ ٱلۡأٓيَةَ ٱلۡكُبۡرَىٰ
Bundan sonra ona buyuk mucize gosterdi
Surah An-Naziat, Verse 20
فَكَذَّبَ وَعَصَىٰ
Fakat o (firavun) yalanladı ve isyan etti (asi oldu)
Surah An-Naziat, Verse 21
ثُمَّ أَدۡبَرَ يَسۡعَىٰ
Sonra kosarak arkasını dondu
Surah An-Naziat, Verse 22
فَحَشَرَ فَنَادَىٰ
Hemen (kavmini) topladı, sonra da (onlara) nida etti (seslendi)
Surah An-Naziat, Verse 23
فَقَالَ أَنَا۠ رَبُّكُمُ ٱلۡأَعۡلَىٰ
Sonra da (firavun) dedi ki: “Ben sizin cok yuce Rabbinizim.”
Surah An-Naziat, Verse 24
فَأَخَذَهُ ٱللَّهُ نَكَالَ ٱلۡأٓخِرَةِ وَٱلۡأُولَىٰٓ
Bunun uzerine Allah, onu dunya ve ahiret azabıyla ahzetti (yakalayıp helak etti)
Surah An-Naziat, Verse 25
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبۡرَةٗ لِّمَن يَخۡشَىٰٓ
Muhakkak ki bunda, korkan kimse icin elbette ibret vardır
Surah An-Naziat, Verse 26
ءَأَنتُمۡ أَشَدُّ خَلۡقًا أَمِ ٱلسَّمَآءُۚ بَنَىٰهَا
Yaratma bakımından siz mi yoksa bina ettigi sema mı daha kuvvetli? (Sizi yaratmak mı yoksa bina ettigi semayı mı yaratmak daha zor)
Surah An-Naziat, Verse 27
رَفَعَ سَمۡكَهَا فَسَوَّىٰهَا
Onun (semanın) tavanını yukseltti (yuksekligini artırdı). Sonra da onu sevva etti (dizayn edip duzenledi)
Surah An-Naziat, Verse 28
وَأَغۡطَشَ لَيۡلَهَا وَأَخۡرَجَ ضُحَىٰهَا
Ve onun gecesini kararttı ve onun duhasını (aydınlıgını ortaya) cıkardı
Surah An-Naziat, Verse 29
وَٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ ذَٰلِكَ دَحَىٰهَآ
Ve arz, bundan sonra da onu yayıp dosedi
Surah An-Naziat, Verse 30
أَخۡرَجَ مِنۡهَا مَآءَهَا وَمَرۡعَىٰهَا
Ondan (yerden), onun suyunu ve merasını (yesilligini, otlagını) cıkardı
Surah An-Naziat, Verse 31
وَٱلۡجِبَالَ أَرۡسَىٰهَا
Ve daglar, ona (yeryuzune), onları muhkem (saglam) olarak yerlestirdi
Surah An-Naziat, Verse 32
مَتَٰعٗا لَّكُمۡ وَلِأَنۡعَٰمِكُمۡ
Sizin ve hayvanlarınız icin meta olarak (faydalanmanız icin)
Surah An-Naziat, Verse 33
فَإِذَا جَآءَتِ ٱلطَّآمَّةُ ٱلۡكُبۡرَىٰ
Fakat o buyuk (dayanılmaz) musibet (kıyamet vakti) geldigi zaman
Surah An-Naziat, Verse 34
يَوۡمَ يَتَذَكَّرُ ٱلۡإِنسَٰنُ مَا سَعَىٰ
O gun insan ne icin calıstıgını (ne yaptıgını) tezekkur eder (dusunur)
Surah An-Naziat, Verse 35
وَبُرِّزَتِ ٱلۡجَحِيمُ لِمَن يَرَىٰ
Ve alevli ates (cehennem), onu gorecek olan kimseye acıkca gosterilmistir
Surah An-Naziat, Verse 36
فَأَمَّا مَن طَغَىٰ
Fakat, artık kim taskınlık etmis (haddi asmıs) ise
Surah An-Naziat, Verse 37
وَءَاثَرَ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا
Ve dunya hayatını tercih etmis ise
Surah An-Naziat, Verse 38
فَإِنَّ ٱلۡجَحِيمَ هِيَ ٱلۡمَأۡوَىٰ
O taktirde, muhakkak ki alevli ates (cehennem), o, barınacak yerdir
Surah An-Naziat, Verse 39
وَأَمَّا مَنۡ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِۦ وَنَهَى ٱلنَّفۡسَ عَنِ ٱلۡهَوَىٰ
Ve fakat, kim Rabbinin makamından korkmus ve nefsini heveslerinden nehyetmis ise (heveslerine uymamıssa)
Surah An-Naziat, Verse 40
فَإِنَّ ٱلۡجَنَّةَ هِيَ ٱلۡمَأۡوَىٰ
O taktirde, muhakkak ki cennet, o, barınacak yerdir
Surah An-Naziat, Verse 41
يَسۡـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلسَّاعَةِ أَيَّانَ مُرۡسَىٰهَا
Sana o saatten (kıyametten) soruyorlar: “Onun vukuu ne zaman?”
Surah An-Naziat, Verse 42
فِيمَ أَنتَ مِن ذِكۡرَىٰهَآ
Sende onun zikrinden (baska) ne var (onun beyanından baska bir bilgin yoktur)
Surah An-Naziat, Verse 43
إِلَىٰ رَبِّكَ مُنتَهَىٰهَآ
Onun sonu, Rabbinedir
Surah An-Naziat, Verse 44
إِنَّمَآ أَنتَ مُنذِرُ مَن يَخۡشَىٰهَا
Sen sadece, O´na husu duyan, O´ndan korkanlar icin bir uyarıcısın
Surah An-Naziat, Verse 45
كَأَنَّهُمۡ يَوۡمَ يَرَوۡنَهَا لَمۡ يَلۡبَثُوٓاْ إِلَّا عَشِيَّةً أَوۡ ضُحَىٰهَا
Sanki onlar, onu (kıyameti) gorecekleri gun, sanki bir aksam veya kusluk vaktinden baska (zamanları) kalmamıs gibi olurlar
Surah An-Naziat, Verse 46