Surah An-Naba - Turkish Translation by Hasan Basri Cantay
عَمَّ يَتَسَآءَلُونَ
Onlar birbirlerine neyi soruşduruyorlar
Surah An-Naba, Verse 1
عَنِ ٱلنَّبَإِ ٱلۡعَظِيمِ
Hakkında ihtilâf edici oldukları o büyük haberi (mi)
Surah An-Naba, Verse 2
ٱلَّذِي هُمۡ فِيهِ مُخۡتَلِفُونَ
Hakkında ihtilâf edici oldukları o büyük haberi (mi)
Surah An-Naba, Verse 3
كَلَّا سَيَعۡلَمُونَ
Hayır (ihtilâfa ve soruşdurmıya hacet yok), ileride (onu) bilecekler
Surah An-Naba, Verse 4
ثُمَّ كَلَّا سَيَعۡلَمُونَ
Yine hayır, ileride bilecekler onlar
Surah An-Naba, Verse 5
أَلَمۡ نَجۡعَلِ ٱلۡأَرۡضَ مِهَٰدٗا
Biz yeri bir beşik, dağları kazıklar yapmadık mı
Surah An-Naba, Verse 6
وَٱلۡجِبَالَ أَوۡتَادٗا
Biz yeri bir beşik, dağları kazıklar yapmadık mı
Surah An-Naba, Verse 7
وَخَلَقۡنَٰكُمۡ أَزۡوَٰجٗا
Sizi çift çift yaratdık
Surah An-Naba, Verse 8
وَجَعَلۡنَا نَوۡمَكُمۡ سُبَاتٗا
Uykunuzu dinlenme yapdık
Surah An-Naba, Verse 9
وَجَعَلۡنَا ٱلَّيۡلَ لِبَاسٗا
Geceyi örtü kıldık
Surah An-Naba, Verse 10
وَجَعَلۡنَا ٱلنَّهَارَ مَعَاشٗا
Gündüzü maişet vakti yapdık
Surah An-Naba, Verse 11
وَبَنَيۡنَا فَوۡقَكُمۡ سَبۡعٗا شِدَادٗا
Üstünüze sağlam sağlam yedi (gök) bina etdik
Surah An-Naba, Verse 12
وَجَعَلۡنَا سِرَاجٗا وَهَّاجٗا
(Ona) parıl parıl parıldayan bir kandil asdık
Surah An-Naba, Verse 13
وَأَنزَلۡنَا مِنَ ٱلۡمُعۡصِرَٰتِ مَآءٗ ثَجَّاجٗا
O sıkıcı mengenelerden de şarıl şarıl su indirdik
Surah An-Naba, Verse 14
لِّنُخۡرِجَ بِهِۦ حَبّٗا وَنَبَاتٗا
Onunla dâne, nebat ve (ağadan birbirine) sarmaşmış bağçeler çıkaralım diye
Surah An-Naba, Verse 15
وَجَنَّـٰتٍ أَلۡفَافًا
Onunla dâne, nebat ve (ağadan birbirine) sarmaşmış bağçeler çıkaralım diye
Surah An-Naba, Verse 16
إِنَّ يَوۡمَ ٱلۡفَصۡلِ كَانَ مِيقَٰتٗا
Şübhe yok ki o (hak ile batılı) ayırd etme ve hukûm verme günü ta´yîn edilmiş bir vakıtdır
Surah An-Naba, Verse 17
يَوۡمَ يُنفَخُ فِي ٱلصُّورِ فَتَأۡتُونَ أَفۡوَاجٗا
o gün «Suur» a üfürülecek de hepiniz bölük bölük geleceksiniz
Surah An-Naba, Verse 18
وَفُتِحَتِ ٱلسَّمَآءُ فَكَانَتۡ أَبۡوَٰبٗا
(o gün) gök açılmış, kapı kapı olmuş
Surah An-Naba, Verse 19
وَسُيِّرَتِ ٱلۡجِبَالُ فَكَانَتۡ سَرَابًا
dağlar (yerlerinden koparılıb) yürütülmüş, bir serab haaline gelmişdir
Surah An-Naba, Verse 20
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتۡ مِرۡصَادٗا
Şübhesiz ki cehennem bir pusudur
Surah An-Naba, Verse 21
لِّلطَّـٰغِينَ مَـَٔابٗا
Azgınların dönüb dolaşıb girecekleri bir yerdir
Surah An-Naba, Verse 22
لَّـٰبِثِينَ فِيهَآ أَحۡقَابٗا
Sonsuz devirler boyunca içinde kalacaklar
Surah An-Naba, Verse 23
لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرۡدٗا وَلَا شَرَابًا
orada ne bir serinlik, ne de içilecek bir şey tatmayacaklar
Surah An-Naba, Verse 24
إِلَّا حَمِيمٗا وَغَسَّاقٗا
Sâde bir kaynar su, bir de irin (içeceklerdir)
Surah An-Naba, Verse 25
جَزَآءٗ وِفَاقًا
(Amellerine) uyaun bir ceza olarak
Surah An-Naba, Verse 26
إِنَّهُمۡ كَانُواْ لَا يَرۡجُونَ حِسَابٗا
Çünkü onlar hiçbir hisâb ummuyorlardı
Surah An-Naba, Verse 27
وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا كِذَّابٗا
bizim âyetlerimizi alabildiklerine yalan sayıyorlardı
Surah An-Naba, Verse 28
وَكُلَّ شَيۡءٍ أَحۡصَيۡنَٰهُ كِتَٰبٗا
Biz ise her şey´i yazıb saymışızdır
Surah An-Naba, Verse 29
فَذُوقُواْ فَلَن نَّزِيدَكُمۡ إِلَّا عَذَابًا
(Onlara şöyle denilir:) «İşte tadın (cezanızı)! Artık size azâb (ınız) ı artırmakdan başka bir şey yapmayacağız»
Surah An-Naba, Verse 30
إِنَّ لِلۡمُتَّقِينَ مَفَازًا
Şübhesiz takva saahibleri için (her korkudan) selâmet (ve her arzuuya) vuslet vardır
Surah An-Naba, Verse 31
حَدَآئِقَ وَأَعۡنَٰبٗا
(Ya o) bağçeler, üzüm bağları
Surah An-Naba, Verse 32
وَكَوَاعِبَ أَتۡرَابٗا
memeleri tomurcuklanmış bir yaşıt kızlar
Surah An-Naba, Verse 33
وَكَأۡسٗا دِهَاقٗا
dolu kadeh (ler)
Surah An-Naba, Verse 34
لَّا يَسۡمَعُونَ فِيهَا لَغۡوٗا وَلَا كِذَّـٰبٗا
Orada ne boş bir lâkırdı, ne de birbirine yalan söyleme (nedir) işitmezler
Surah An-Naba, Verse 35
جَزَآءٗ مِّن رَّبِّكَ عَطَآءً حِسَابٗا
(Bunlar) Rabbinden bir mükâfat ve yeter bir bağış olarak (verilir)
Surah An-Naba, Verse 36
رَّبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا ٱلرَّحۡمَٰنِۖ لَا يَمۡلِكُونَ مِنۡهُ خِطَابٗا
(Evet) göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbi, rahmeti umuuma yaygın olan (Allah) dan (bir mükâfat ve yeter bir bağışdır bu. Mahluklar) Ona hitabda bulunmıya asla muktedir olamazlar
Surah An-Naba, Verse 37
يَوۡمَ يَقُومُ ٱلرُّوحُ وَٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُ صَفّٗاۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنۡ أَذِنَ لَهُ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَقَالَ صَوَابٗا
O gün Ruuh ve melekler saf haalinde ayakda duracakdır. Rahmeti umuuma yaygın olan (Allah) ın, kendilerine izin verdiğinden başkaları (o gün) konuşmazlar. O (nlar) da (ancak) doğruyu söylemiş (ler) dir (söyleyeceklerdir)
Surah An-Naba, Verse 38
ذَٰلِكَ ٱلۡيَوۡمُ ٱلۡحَقُّۖ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ مَـَٔابًا
İşte bu, hak olan o gündür. O halde dileyen kişi Rabbine bir dönüş ve gidiş yeri edinsin
Surah An-Naba, Verse 39
إِنَّآ أَنذَرۡنَٰكُمۡ عَذَابٗا قَرِيبٗا يَوۡمَ يَنظُرُ ٱلۡمَرۡءُ مَا قَدَّمَتۡ يَدَاهُ وَيَقُولُ ٱلۡكَافِرُ يَٰلَيۡتَنِي كُنتُ تُرَٰبَۢا
Çünkü hakıykaten biz size yakın bir azabın tehlikesini haber verdik. O gün (her) kes iki elinin önden yolladığı ne ise (ona) bakacak, kâfir ise «Ah, ne olurdu ben bir toprak olaydım» diyecek
Surah An-Naba, Verse 40