Surah An-Naba - Turkish Translation by Iskender Ali Mihr
عَمَّ يَتَسَآءَلُونَ
Birbirlerine neyi soruyorlar
Surah An-Naba, Verse 1
عَنِ ٱلنَّبَإِ ٱلۡعَظِيمِ
Büyük haberden
Surah An-Naba, Verse 2
ٱلَّذِي هُمۡ فِيهِ مُخۡتَلِفُونَ
Ki onlar, onun hakkında ihtilâf içindeler
Surah An-Naba, Verse 3
كَلَّا سَيَعۡلَمُونَ
Hayır, yakında bilecekler
Surah An-Naba, Verse 4
ثُمَّ كَلَّا سَيَعۡلَمُونَ
Sonra, hayır yakında bilecekler
Surah An-Naba, Verse 5
أَلَمۡ نَجۡعَلِ ٱلۡأَرۡضَ مِهَٰدٗا
Arzı döşek kılmadık mı
Surah An-Naba, Verse 6
وَٱلۡجِبَالَ أَوۡتَادٗا
Ve dağları (yeri sabit tutan) kazıklar (yapmadık mı)
Surah An-Naba, Verse 7
وَخَلَقۡنَٰكُمۡ أَزۡوَٰجٗا
Ve Biz, sizi çift olarak yarattık
Surah An-Naba, Verse 8
وَجَعَلۡنَا نَوۡمَكُمۡ سُبَاتٗا
Ve uykunuzu dinlenme zamanı kıldık
Surah An-Naba, Verse 9
وَجَعَلۡنَا ٱلَّيۡلَ لِبَاسٗا
Ve geceyi libas (örtü) kıldık
Surah An-Naba, Verse 10
وَجَعَلۡنَا ٱلنَّهَارَ مَعَاشٗا
Ve gündüzü maişet (geçim) zamanı kıldık
Surah An-Naba, Verse 11
وَبَنَيۡنَا فَوۡقَكُمۡ سَبۡعٗا شِدَادٗا
Ve sizin üstünüzde sağlam (kuvvetli) yedi kat bina ettik
Surah An-Naba, Verse 12
وَجَعَلۡنَا سِرَاجٗا وَهَّاجٗا
Ve (orada) pırıl pırıl ışık saçan bir kandil yaptık
Surah An-Naba, Verse 13
وَأَنزَلۡنَا مِنَ ٱلۡمُعۡصِرَٰتِ مَآءٗ ثَجَّاجٗا
Ve yağmur bulutlarından şarıl şarıl akan su indirdik
Surah An-Naba, Verse 14
لِّنُخۡرِجَ بِهِۦ حَبّٗا وَنَبَاتٗا
Onunla taneler ve nebatlar çıkaralım diye
Surah An-Naba, Verse 15
وَجَنَّـٰتٍ أَلۡفَافًا
Sarmaş dolaş olmuş (içiçe) bağlar ve bahçeler (oluşsun diye)
Surah An-Naba, Verse 16
إِنَّ يَوۡمَ ٱلۡفَصۡلِ كَانَ مِيقَٰتٗا
Muhakkak ki fasıl (ayrılma) günü, (önceden) tayin edilmiş bir vakitti
Surah An-Naba, Verse 17
يَوۡمَ يُنفَخُ فِي ٱلصُّورِ فَتَأۡتُونَ أَفۡوَاجٗا
Sur´a üflendiği gün artık siz bölük bölük geleceksiniz
Surah An-Naba, Verse 18
وَفُتِحَتِ ٱلسَّمَآءُ فَكَانَتۡ أَبۡوَٰبٗا
Ve sema açılmış, böylece kapılar oluşmuştur
Surah An-Naba, Verse 19
وَسُيِّرَتِ ٱلۡجِبَالُ فَكَانَتۡ سَرَابًا
Ve dağlar yürütülmüş, böylece serap olmuştur
Surah An-Naba, Verse 20
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتۡ مِرۡصَادٗا
Muhakkak ki cehennem mirsad olmuştur
Surah An-Naba, Verse 21
لِّلطَّـٰغِينَ مَـَٔابٗا
Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak
Surah An-Naba, Verse 22
لَّـٰبِثِينَ فِيهَآ أَحۡقَابٗا
(Onlar) orada bütün zamanlar boyunca kalacak olanlardır
Surah An-Naba, Verse 23
لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرۡدٗا وَلَا شَرَابًا
Orada bir serinlik ve bir içecek tatmazlar
Surah An-Naba, Verse 24
إِلَّا حَمِيمٗا وَغَسَّاقٗا
Gassak (irin) ve hamimden (kaynar su) başka
Surah An-Naba, Verse 25
جَزَآءٗ وِفَاقًا
Uygun bir ceza (karşılık) olarak
Surah An-Naba, Verse 26
إِنَّهُمۡ كَانُواْ لَا يَرۡجُونَ حِسَابٗا
Muhakkak ki onlar bir hesap ummuyorlardı
Surah An-Naba, Verse 27
وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا كِذَّابٗا
Ve âyetlerimizi tekzip ederek yalanladılar
Surah An-Naba, Verse 28
وَكُلَّ شَيۡءٍ أَحۡصَيۡنَٰهُ كِتَٰبٗا
Ve Biz, herşeyi yazarak saydık (tespit ettik)
Surah An-Naba, Verse 29
فَذُوقُواْ فَلَن نَّزِيدَكُمۡ إِلَّا عَذَابًا
Haydi (azabı) tadın! Size artık azaptan başkasını artırmayacağız
Surah An-Naba, Verse 30
إِنَّ لِلۡمُتَّقِينَ مَفَازًا
Muhakkak ki, muttakiler (takva sahipleri) için kurtuluş (ve kazanç) vardır
Surah An-Naba, Verse 31
حَدَآئِقَ وَأَعۡنَٰبٗا
Bahçeler ve üzüm bağları vardır
Surah An-Naba, Verse 32
وَكَوَاعِبَ أَتۡرَابٗا
Ve aynı yaşta, şahane endamlı genç kızlar
Surah An-Naba, Verse 33
وَكَأۡسٗا دِهَاقٗا
Ve içi dolu kadehler vardır
Surah An-Naba, Verse 34
لَّا يَسۡمَعُونَ فِيهَا لَغۡوٗا وَلَا كِذَّـٰبٗا
Orada boş söz ve yalan işitmezler
Surah An-Naba, Verse 35
جَزَآءٗ مِّن رَّبِّكَ عَطَآءً حِسَابٗا
(Bunlar) Rabbin tarafından, hesaba karşılık verilen mükâfattır (ihsanlardır)
Surah An-Naba, Verse 36
رَّبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا ٱلرَّحۡمَٰنِۖ لَا يَمۡلِكُونَ مِنۡهُ خِطَابٗا
(Allah) göklerin ve yerin ve onların arasında bulunanların Rahmân olan Rabbidir. (Hiç kimse) ondan bir hitaba mâlik değildir
Surah An-Naba, Verse 37
يَوۡمَ يَقُومُ ٱلرُّوحُ وَٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُ صَفّٗاۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنۡ أَذِنَ لَهُ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَقَالَ صَوَابٗا
O gün, ruh (devrin imamının ruhu) ve (arşı tutan) melekler, saf saf hazır bulunurlar. Rahmân´ın kendisine izin verdiği kişiden başka kimse konuşamaz. Ve (izin verilen) sadece sevap söylemiştir
Surah An-Naba, Verse 38
ذَٰلِكَ ٱلۡيَوۡمُ ٱلۡحَقُّۖ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ مَـَٔابًا
İşte o gün (mürşidin eli Hakk´a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah´a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm´i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah´a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur
Surah An-Naba, Verse 39
إِنَّآ أَنذَرۡنَٰكُمۡ عَذَابٗا قَرِيبٗا يَوۡمَ يَنظُرُ ٱلۡمَرۡءُ مَا قَدَّمَتۡ يَدَاهُ وَيَقُولُ ٱلۡكَافِرُ يَٰلَيۡتَنِي كُنتُ تُرَٰبَۢا
Muhakkak ki, sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi, elleri ile takdim ettiği şeye bakacak. Ve kâfir olan: “Keşke ben toprak olsaydım.” diyecek
Surah An-Naba, Verse 40